Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Muvazaa- Tenkis- Denkleştirme (iade)- Ya da hiçbiri

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 13-09-2012, 07:58   #1
Cumhur Okyay

 
Varsayılan Muvazaa- Tenkis- Denkleştirme (iade)- Ya da hiçbiri

Kısa bir süre önce ölen ve geriye (A) ve (B) ismindeki çocuklarını mirasçı olarak bırakan muris (M), zengin bir kimse olup, mal varlığının yüzde doksana yaklaşan bölümünü ölümünden yaklaşık üç sene önce, sağlığında,

gerçekte bağışlamak istediği halde, satış suretiyle çocuklarından (B)’ ye karşılığında bir şey almaksızın, mal kaçırmak amacıyla temlik ediyor;
(B) de söz konusu taşınmazların tümünü, murisin ölümünden hemen sonra iyi niyetli üçüncü kişiye (Ü)’ ye satıp ( Tapu siciline itimat prensibi), eline geçen para ile başka yerlerden başka gayrimenkuller satın alıyor.

Yasalar, bilimsel ve yargısal içtihatlar ışığında mirasçı (füruû- altsoy) (A), hangi hukuki yollara başvurabilir ? Saygılarımla.
Old 13-09-2012, 09:59   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Katkı

Şu şekilde bir talepte zamanaşımı engeli çıkabilir.

T.C. YARGITAY

4.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/14343
Karar: 2004/3876
Karar Tarihi: 29.03.2004

Dava: Davacılar H. H. D. vd. vekili Avukat H.Y. tarafından, davalı P.M. aleyhine 20/5/1999 gününde verilen dilekçe ile muris muvazaası nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/11/2002 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Karar: Davacılar, dava konusu olan taşınmazın miras bırakanları tarafından 6/4/1953 tarihinde tapu ile davalıya satıldığını ancak bu satışın danışıklı olduğunu, bu tapu kaydının iptali gerekmekte ise de davalının taşınmazı 24/4/1962 tarihinde üçüncü kişi konumundaki S.C.'ya sattığını belirterek haksız eylem tarihinden itibaren faizle birlikte tazminine hükmedilmesini istemiştir. Davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Mahkemece davacıların danışıklı işleme dayanmış olmaları nedeniyle zamanaşımının işlemeyeceği gerekçesiyle bu itiraz reddedilerek işin esası hakkında hüküm kurulmuştur.

Zamanaşımı bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir def'i olması itibariyle varlığının kabul edilmesi durumunda işin esasına girilmeden davanın bu gerekçe ile reddi gerekmektedir. Bu bakımdan somut olay itibariyle zamanaşımının olup olmadığının incelenmesi gereklidir.

Davacıların iddiası 1953 yılında yapılan devir işleminin danışıklı olduğudur. Davacılar bu işleme karşı ancak miras bırakanlarının 1979'da ölümünden itibaren dava açabilme hakkına sahiptirler. Davacılar böyle bir davayı diğer bir anlatımla tapu iptal davasını devir alan P.M.'na karşı açma olanağı bulunmakta iken dava dilekçesindeki iddia ve dosyadaki kayıtlar itibariyle taşınmazın 24/4/1962 yılında üçüncü kişiye devredilmiş olması nedeniyle üçüncü kişinin mülkiyet hakkını kabul etmiş durumdadırlar. Böylece ilk devir işleminin danışıklı olduğu iddia edilmişse de daha sonra devrin iyiniyete dayalı olması nedeniyle tapu iptali değil danışıklı işlemi yapana karşı istemlerin tazminata yani taşınmazın bedeline dönüştürmüşlerdir. Böyle bir dava somut olayın niteliği itibariyle haksız eylemden kaynaklanan nedensiz zenginleşmedir. Her ne kadar taşınmaz mülkiyetine ilişkin danışıklı işlemlerde zamanaşımı işlememekte ise de davacılar tarafından da kabul edilen bu mülkiyet hakkının üçüncü kişiye devredilme tarihinde istem alacağa dönüştüğünden bu olayda zamanaşımının varlığı kabul edilmelidir. Bu davada istem taşınmazın aynına değil bedeline yönelik olduğundan olayda zamanaşımı gerçekleşmiştir. Davacıda tüm bu nedenleri gözeterek davasını halen tapu maliki olana karşı değil danışıklı işlem yapan kişiye yöneltmiştir. Bu olgular itibariyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken yazılı biçimde işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 29.03.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.


Saygılarımla,
Old 13-09-2012, 10:17   #3
egemen48

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan C_OKYAY
Kısa bir süre önce ölen ve geriye (A) ve (B) ismindeki çocuklarını mirasçı olarak bırakan muris (M), zengin bir kimse olup, mal varlığının yüzde doksana yaklaşan bölümünü ölümünden yaklaşık üç sene önce, sağlığında,

gerçekte bağışlamak istediği halde, satış suretiyle çocuklarından (B)’ ye karşılığında bir şey almaksızın, mal kaçırmak amacıyla temlik ediyor;
(B) de söz konusu taşınmazların tümünü, murisin ölümünden hemen sonra iyi niyetli üçüncü kişiye (Ü)’ ye satıp ( Tapu siciline itimat prensibi), eline geçen para ile başka yerlerden başka gayrimenkuller satın alıyor.

Yasalar, bilimsel ve yargısal içtihatlar ışığında mirasçı (füruû- altsoy) (A), hangi hukuki yollara başvurabilir ? Saygılarımla.
Üçüncü kişi iyniyetli olduğu için MK 1023 uyarınca iyiniyeti korunacaktır.Bu durumda A'nın yapması gereken,B ye sebepsiz zenginleşme davası açmasıdır.
Old 13-09-2012, 11:56   #4
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Sebepsiz zenginleşme, haksız eylemden kaynaklanan nedensiz zenginleşme. Hâl böyle olunca,yukarıda sayın üye tarafından ibraz edilen Yüksek Daire kararına göre de
varsa zamanaşımı söz konusu olabilecektir; başlangıcı da taşınmazın üçüncü kişiye devredilme tarihi olup, murisin ölüm tarihi değildir. Saygılarımla.
Old 13-09-2012, 13:10   #5
egemen48

 
Varsayılan

cevabımı tekrarlıyorum Ü iyiniyetli olduğu için Ü'ye karşı tenkis ve tapu iptal davası dahil hiçbir dava açılamaz.Sebepsiz zenginleşme hükümleri çok geniş alanda uygulanıyor;buna eşya,miras,sigorta,ticaret hukuk dahil.Bu durumda A,B'nin yapmış olduğu bu sebepsiz zenginleşmeye bağlı olarak,B ye karşı tenkis davası açabilir;keza tenkis yükümlüsü tenkis konusu malı elinden çıkarırken bir bedel elde etmiştir ve kendisine yapılan bu kazandırma parasal tenkise tabidir.
Old 13-09-2012, 14:01   #6
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Sayın C_OKYAY,

Konu bence de tartışılmaya değer.

Şu linki incelemenizi önereceğim.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=44452

Ve 2012 tarihli aşağıdaki yargıtay kararına dikkatimizi çekeceğim.

T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/580
Karar: 2012/2568
Karar Tarihi: 08.03.2012


Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, miras bırakanları N.'in maliki olduğu 246 parsel sayılı taşınmazı, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini, davalının da daha sonra taşınmazı dava dışı kişiye devrettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 246 parsel sayılı taşınmazın muvazaalı temliki nedeniyle tazminata karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı, zamanaşımı süresinin dolduğunu, temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

Dava, miras bırakanın yapmış olduğu temlikten kaynaklanan pay oranında tazminat isteğine ilişkindir.

Mahkemece, zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan N.'in maliki olduğu 246 parsel sayılı taşınmazını 15.01.1987 tarihinde oğlu olan davalı V.ye satış suretiyle temlik ettiği, onun tarafından da dava dışı kişilere devrinden sonra, müteaddit kez el değiştirdiği anlaşılmaktadır.

Davacılar, miras bırakanlarının davalı V.’ye yaptığı temlikin, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, taraflar arasındaki çekişmenin mirasta istihkaka ilişkin olmayıp, muris muvazaası hukuksal nedeninden kaynaklandığı tartışmasızdır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide <muris muvazaası> olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun'un 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil istenebileceği gibi, tazminat istenebileceğinde de kuşku yoktur. Davacılar, somut olayda tazminat isteğini tercih etmişlerdir.

Öyleyse mahkemece yapılacak iş, miras bırakanın davalı V.ye yapmış olduğu temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığının araştırılması, bir başka ifadeyle miras bırakanın 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde iradesinin tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve muvazaa ile illetli olduğunun anlaşılması halinde zamanaşımı hükümlerine tabi olmayacağı da gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi
gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.

Davacıların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi gereğince bozulmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.03.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
---------------------------------------------------------------------------------

İlk eklediğim kararda, sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat talebinin (Ü) üzerinde gerçekleştiği açıktır.

Son eklediğim kararda ise açıklıkla (B)'ye karşı, tapu iptal tescil veya tazminat istenebileceği belirtiliyor ve taleplerin yarışması var. Davacı hangisini tercih ederse zamanaşımı işlemeden sonuca gidebilir. Çünkü dayanak, "muvazaa" denmekte..

Muvazaa terditli tenkis (-zamanaşımı 1 yıl-) (B) den zaten istenebilir. Bunda bir tereddüt olduğunu sanmıyorum.

Keşke Sayın Yücel Kocabaş da katılsa.

Kolay gelsin, saygılarımla..
Old 13-09-2012, 14:49   #7
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi Esas: 2012/580 Karar: 2012/2568 Karar Tarihi: 08.03.2012
Hâl böyle olunca, iptâl ettirecek tapu bulamayan (Ü,'nün iyi niyetli iktisabı nedeniyle) davacı, tazminat talep edecek ve her halde tazminat olarak miras payına (saklı pay değil) gelen bir karşılığı da kazanacaktır (İkame). Oysa, Daire Kararında, 1974 T. İBBGK. Kararına yöneltilen karşı oylar da nazara alınarak, tazminat yerine " tenkis" denseydi o da olabilirdi. Herkese faydalı olacak biçimde sonuca gitmiş bulunmaktasınız; emeklerinize teşekkür ederim.Saygılarımla.
Old 13-09-2012, 15:23   #8
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

Ü gerçekten iyiniyetli mi!Muvazaa nedeniyle tapu iptali davası açılsa hem A'ya hem Ü'ye;davanın seyrine göre ıslah edilip sebepsiz iktisap nedeniyle tazminata dönüştürülse,Ü davalı olabilir mi?zamanaşımı bakımından öğrenme tarihi?A'nın Ü hakkında bilgi sahibi olmaması?Temlik edilen yerlerin değeri?Çok yardımcı oldum değil mi
Old 13-09-2012, 15:27   #9
varolengin

 
Varsayılan

ihtiyati tedbir talepli olarak ve muris muvazasına dayanarak,davanızı açabilirsiniz.Mahkeme çok büyük ihtimalle murisden kalan mallar üzerine ve sağlığında devretmiş olduğu gayrimenkullere tedbir koyacaktır bu şekilde açılan dava sonucu uzlaşma yoluna gidilecektir.
Old 13-09-2012, 15:58   #10
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

YARGITAY İÇTİHATI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU KARARI:
Bir kısım üyeler; tenkis davasının şahsi hakka dayandığını, bu bakımdan ancak miras bırakandan taşınmazı alan kişiye karşı açabileceğini, miras bırakanın da katıldığı muvazaalı bir işlem söz konusu olmadıkça sonradan taşınmazı iktisap eden üçüncü kişi hakkında tenkis davası açılamayacağını açıkladıktan, sonra, bu kötü niyetli işlem yüzünden saklı pay sahibi alacağım elde etmek imkanını yitirir, diğer bir deyimle miras bırakandan taşınmazı alan kişinin aczi gerçekleşirse ancak, üçüncü kişi hakkında tazminat davası açılabileceğini ileri sürmüşler, diğer bir kısım üyeler ise, kanunun kötü niyeti korumayacağını, taşınmazı temellük eden kişi ile onu devralanın, ortak haksız eylemlerinden ötürü saklı pay sahibi mirasçıya karşı müteselsilen sorumlu olduklarını, bu bakımdan saklı pay sahibi mirasçının üçüncü kişi hakkında tenkis davası açabileceğini, aczin gerçekleşmesine gerek olmadığım bildirmişlerdir.

İki taraf da görüşleri çerçevesinde, tamamlayıcı açıklamalarda bulunmuşlar, tartışmalar yapılmış ve sonuçta :

Miras bırakanın katıldığı muvazaalı işlemlerin eski durumuna getirilmesi hukukta ana kural olup, esasen bu konuda gerek kararlar, gerekse kararları savunanlar arasında uyuşmazlık yoktur. Anlaşmazlık, yukarıda da açıklandığı gibi, miras bırakanın bilgisi dışında taşınmazı temellük edenin onu başkasına devretmesi ve devir alanın kötü niyetli olması halinde tenkis davasının açılıp açılamayacağı noktasındadır. Haklar iyi niyetle kullanıldığı zaman korunur ( MK. 2 ). Gerçekten herkes mülk edinebilir. Fakat bu hakkını kullanırken başkalarını zararlandırma amacı taşıyan kişi, iyi niyet kuralına aykırı davrandığı için kanunun teminatından yoksun kalır. Bu yüzden, ayni haklarda iyi niyetli olmayan kişilerin iktisapları geçersiz sayılmıştır ( MK. 931-932 ). Olayın özelliği gözetilerek ve konu taşınmazı da ilgilendirdiği için, tenkis davası şahsi hak niteliğinde olmasına rağmen, burada da alıcının iyi niyetli olmaması halinde hukuki sorumluluğunun varlığını kabul etmek hem zorunlu, hem de hak ve nasafet kurallarına uygun düşer ( MK. 4 ). Öte yandan üçüncü kişinin davranışı kanuna karşı hile niteliğinde olup bunlar hakkında da tenkis davası açılması yerinde olur.


SONUÇ:
Miras bırakanın saklı pay kurallarını gidermek amacı ile yaptığı temliki tasarruftan sonra, bundan yararlanan kişinin, miras bırakanın bilgi ve talimatı dışında sırf saklı pay sahibi mirasçıları bu haklarından yoksun kılmak için, durumu bilen üçüncü kişilere taşınmazları temlik etmesi halinde, kötü niyetli bu kişilere karşı saklı pay sahibi mirasçılar tarafından tenkis davası açılabileceğine üçte ikiyi aşan oyçokluğuyla, 13/1/1975 gününde karar verildi.




YİBGK 13.01.1975 - K.1975/1
____________ oOo ____________
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
mirasta tenkis,denkleştirme denver Meslektaşların Soruları 4 12-06-2012 17:15
Mirasta denkleştirme-Tenkis; ikisi arasındaki farklar... av.cemil Meslektaşların Soruları 0 20-12-2011 16:17
Tenkis mi denkleştirme mi? hukukçuyum Meslektaşların Soruları 4 07-01-2010 19:14
tenkis ve denkleştirme idris sağlam Meslektaşların Soruları 0 02-03-2009 21:45


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05322790 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.