Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Sıfıra Yakın

Yanıt
Old 19-06-2009, 20:43   #1
Münzevi

 
Varsayılan Sıfıra Yakın

Hecr-i Suzan

Ey ibtidam!

Varlığın meçhuldü, ne sesin vardı ne nefesin,
Tanrı misafiri olup esrarını sakladı
Sonra kurak bir toprağa sızdı her bir nesirin,
Büyüdü, usulca çağladı ve usulünce ağladı.



Ey iştiyakım!

Bir arzudur ki odaları Mekteb-i Yusuf olsun evin,
Huzur-u Nebi'ye girmeden edeple izin isteyen Cibril gibi,
Her gün bitiminde gelişinizi heyecanla bekleyen, Sizin
Rahle-i tedrisinizde oturup varidatınızla meşk etmek gibi.



Ey zevk estetiğim!

Nur topu gibi bir kerim getirmiş dünyaya valideniz,
Meleklerin öptüğü elleri ayrı güzel, gözleri ayrı gazel, saçları desen tam örmelik,
Bense bunları Fizan’dan gören ve öpen bir edepsiz!
Son nefesinizi vermişken bile eminim silüetiniz tam görmelik.



Ey fikir derinliğim!

Formüller ve sayılar sıraya girerdi tanısalar Seni,
Oysaki Sen halkla ve hakk’la ruberu olmayı seçtin,
Teori ve analiz Senin beyanınla ne de güzel,
Vakıa Sen, kendi fikir derinliğini bile çoktan geçtin.



Ey gönül hassasiyetim!

Bir sizi özlerken ölüyorum bu kadar, bir de sahib-i ezelimi
Cıvıltılarım kıygın matemlere tebdil ediyor ya bazen,
Göklerden nasr dilenen toprağın suya busesi gibi
İntizarım bir sepet mesrur-u zehraya açıyor ya bazen.



Ve Ey intiham,

Sana dokunamayacak kadar perdenin ötesindesin,
Hicran kurşunlarının zıpkınladığı işte bu yüreğim,
Lutfeyle! ..Hiç değilse ötelerde vuslat beri gelsin,
Ne yaşayan bir diriyim ne de teneşire yatmış meyyitim.

2 Mart 2009
Bromley


Puresoul
Old 19-06-2009, 20:46   #2
Münzevi

 
Varsayılan

Kilitli Dilim

Biliyorum...yüzüne baktığımda utanacağım şeyler yazmamalıyım,
Susmalıyım ya da alegorilerle örülü konuşmalıyım hep,
Kelimelere anlamlar yuklemeli ve çözmeni beklemeliyim
Gözlerine asla aşkla bakmamalıyım,
Tenini koklamayı ve dizlerinde uyumayı hayalime misafir etmemeliyim.
Yüksek seste sarkilar söylenirken ve bu kadar yaklaşmışken bile bana,
Fırlayacak gibi atan kalp atışlarımı teskin etmeli ve
Yüreğimi gözlerimden olaki okursun diye süngü çekmeliyim
Uçurum uçurum gözlerine bakan ben olmamalıyım
Sen beni bindirdikten sonra taksiden inip sokaklarda peşinden yürüdüğümü saklamalıyım,
Bir de, o şehri sadece senin için yakabileceğimi kimse bilmemeli
Sevgini namusum gibi korumali ve ellere ifşa etmemeliyim
Ki babasının kaderini paylaşan bir Hindistan sürgününde gözlerimi açmayayım,
Doğru, aşka müthiş bir istidadim var,
İçinde volkanlar patlayan bir mağma yüreğim var,
Belki artık ne aşktan ne hicrandan dem vurmamalıyım,
Sadece tek bildiğim
Aşk vuslata düşmandır olmalı.
O yüzden Kerem ve Aslı’dır, Ferhat ve Şirin’dir, Romeo ve Juliet’dir ya,
Aynı evdeyken, yanıbaşındayken bile eşini özleyen kadındır ya aşk.
Yoksa telefon rehberlerine 'Aşkım' diye kaydetmek degildir o,
Her gün bin kere sevdiğini söylemek isteyip te hep kendini tutmaktır işte.
Hülasa, senin dilini ve dil’ini çözmek istesem de, buna hakkım olmamalı,
Belki de artık dudaklarından ismimi duymanin hasretini anlatıp durmamalıyım.

18 Mart 2009
Anerley

Puresoul
Old 19-06-2009, 20:48   #3
Münzevi

 
Varsayılan

Mart'a Dair


Bugün Mart’dayım

O ki, Şubat’in soğuğundan alır ilhamı,
Selefin müşahedesi, yüreğimize pırangalar kuran,
Şuurumuzu felçleştiren darbelerle On İkisi’nden vuran,
Terkedilişi de On’undan yakalayan,
Sevgili gider, o ise yağız delikanlı olur bütün endamıyla durur da
Aslında bize neler neler fısıldar da,
Olamayız yine de onun vus’atli tercümanı.

Bugün hastayım

Ritmik atişlarin gayrı hamisi değilim,
Ufak bir zelzele yıkıyor bir parça sinerjimi
Dikili dudaklarım lal ediyor ifademi
Yoksa aşk, sevgi, sadakat külliyyen ziyade mi?
İzin ver, küflü ruhum nurlansın gönlünün şavkında,
Şifayab ellerini hissedeyim ağrıyan başımda,
Hekimsiz reçete, reçetesiz hekim, zelilim.

Bugün yastayım

Keman’ın kıyık sesi oynaşta içimde,
Foklara olamadığım için can yeleği,
Beynime kazınır onun o medet diyen bedeni,
Safiline düşer ya Mart’ın cemreleri.
Matem besteleriyle rakseder bir yandan çekirge yüreğim,
Lakin, bilgeliğe sekte vurur diye endişeliyim.
Bilirim kalmaz takatten eser bileğimde.

Bugün kardayım

Altı köşeli kristal tanelerinin sevimli yüzü,
Gün gelir ayırır yarini yareninden, anayı evladından,
Helikopterlere mezar olup don tutan sevdalardan,
Son nefesini vermek ister belki de en sevdiğinin kollarından.
Sana kırgın mıyız bilmem, ey yaratılış harikası!
Bütün beyazlara meydan okuyan onun farikası
Arş’a yükselir matemler, kalır geride bir tutam hatırası.


27 Mart 2009
Anerley

Puresoul
Old 19-06-2009, 20:49   #4
Münzevi

 
Varsayılan

UFAKLIK

Nihayet gelmiştir beklenen ziyafetçi
“Inga”’larıyla işkence eden Mısırlı trampetçi
Servisin dışındaki ziyaretçilerini görmüş gibi,
Başını yatağından kaldırıp selam verir serdengeçti.

Tahkik eder ne varsa etrafında
Pati pati yürüyen kırmızı ayakkabılarıyla
Kırmadan, yıkmadan, çarpmadan,
Cezası ömrünce şarkılar söylemek olan

Doğduğum mahallenin o çocukları,
Şimdi hangi evde, hangi eşle,hangi işte?
Fransız komşumuzun öğrettiği piyano
Şimdi hangi antika vitrininde.

Mamam örgü örmeyi, kaneviçe işlemeyi öğretmedi
Belki iyi bir Kenan kızı da değilim hani,
Her ay yari görsün diye cam silen kızlardan da,
Al yazmam da olmadı, ak bohçam da.

Ama annem aşkı öğretti bana ve haskalayı,
Hasretin serumunu yudumladım ondan,
Gerilememeyi, hele asla duraksamamayı,
Öpmeyi efsunlu bakışlarından, dokunmadan.

Pamuk bulutlardır kollarına alıp sarmalayan beni,
Ki kimsenin buna şecaat arzetmediği,
Şartsiz, sorgusuz, sebepsiz
Bir teşehhüd miktarı, fazla değil.

Mağlup olmuş bir Ezterim ben,
İkinci bir taarruza çıkmaya mecalim yok,
Geride bıraktım; sürgünü, çocukluğumu, terkedilmeyi,
Tek aşkı bırakmaya takatim yok.

30 Mart 2009
C.Palace

Puresoul
Old 19-06-2009, 20:51   #5
Münzevi

 
Varsayılan

SELVİMSİ RÜTUŞLAR

Küçükken selviler gördüm sular akan gövdesinden
Onların ağladığını söylerdi okuldaki çocuklar
Mağrurdur hani, indirmez başını göklerden
Dile gelse de anlatsa içindekileri tomurcuklar

Kuruyor, kuraklaşıyor her yer dokunduğum
Söyle,zaten oruç tutmuyor muyum yeterince?
Susuzum, suskunum, her gece uykusuzum
Bari şah damarıma dokunma keyfince..!

Şafak sökünce eşkıyalar basar kervanı
İrili ufaklı ne varsa yağmalarlar heybemde
Ölünce de durmaz fincancı katırları
Börtü böcekler oynaşır çürüyen bedenimde

Bana beraat haram gönül hapishanesinden,
Leyalinsiz kapalı görüş günleri payıma düşen
Sevgili gidince sürgülenir ardınca kapılar,
Sadakat, aşk ve hicran mahkum arkadaşlarım eşlik eden

9 Nısan 2009
Crystal Palace

Puresoul
Old 19-06-2009, 20:51   #6
Münzevi

 
Varsayılan

Mayıs!

Adını bereket Tanrıçasından alan yazın selefi
İşte bugün o mucizenin sene-i devriyesi
Sevdim de yarattım dedi, kenh-i mahfuz idi
Kırdı, yıktı...işte bozguncunun ta kendisiydi.

Hani derler yıldızlar hep kayar ,
Öyle olsa olur mu arkadaşları, gökteki yıldızlar
Velev ki melek olsam yine arşı bırakır, tuttuğun yol tutarım,
Bende istihza yok, şaştığıma şaşanlara şaşarım!

Notalarını besteliyorum etnik bir müziğin,
Siz insanlar, kırmayın trampetini çekirgenin
Kendim gelemedim, hani çok özlerdim ya,
Küçük bir pakete sarıp geldim kendimi sana.

Heyhat mumlar yakmaz beni...çoktan eridim
Zulmette kaldım kah düştüm, ışığı gördüm kah yüceldim
İlmek ilmek aktım şimdi dibindeyim mumun
Görememen bundan, yaklaştırsan da zuhurun.

Ya Rab, aşkını haketmek için ne yaptım,
Oysa ben bir hiçtim, varlık elbisesini giydirdin,
Ben Belkıs gibi yanıldım, elbisemi kaldırdım
Sense bana seni seveni, senin de sevdiğini sevdirdin.


Iste gördüm onu! Kıran tuvalet, gözlüklüydü sevgili
Baş öğretmen gibi tahtada anlatıyordu dersi
Hoyratça nışanladı harflerini bana,
Akşam olup ta güneş guruba kavuşunca.

Taptuk gibi beklerim, velakin Emre değilim,
Yunus girerse ağzımdan, incitmeden severim
Vasla dair niyazım; ne ben senden once irtihal edeyim,
Ne Rab benden once kabzetsin ruhunu , acınla bileneyim.

3 Mayıs 2009
Anerley

Puresoul
Old 19-06-2009, 20:53   #7
Münzevi

 
Varsayılan

ZİRVELER VIZ GELİR

Keşke bu arabalar gibi vızır vızır olsa
Vın deyince geçse, üf deyince uçsa,
Gölde kurbağaların yediği çekirge olsa,
Yenilse, yutulsa ve unutulsa.
Dağlar ve kayalar vazgeçilmezim değil
Hani olur ya, belki sevdanın ağrısına merhem
Bir tek senin aşkına yemin ederim, başka değil
Şahit olsun arş-ı ala, yeryüzü hem.
Efendim, güzide boğazın acıtmasın söyle,
Ben yutkunurum onun yerine,
Bütün sigaralarını ben içerim,
Ve ağrırım kıymetli başın için
Gözden ırak olan, gönülden ırak mı olur hiç,
Kim dediyse hem hovarda, hem de bilgiç,
Ne Shield, ne Olimpus, ne Karakoram
Velevki düşsem mağmaya yinede acır yaram
Aşk kazanır diyene ne demeli, yalan!
Senden sonra tövbeliyim aman,
Ağaçlar ve kayalar yasak değil
Hem sarılırlar hem öperler alnımdan




31 Mayıs 2009
New Cross Gate

Puresoul
Old 19-06-2009, 20:54   #8
Münzevi

 
Varsayılan

Haziran’da Üşümek...

Çiçekler çok oldu açalı ağaçlarda
Meyveye niyetleri yok mu acep durmaya
Hechecikler ümitle geldiler bu düz bayıra.
Sana nefes’im, sana mestim, hem de sermestim...

Havaya mı yoksa kayaya mı okyanusun öfkesi
Sahile attığı ölü martılar neyin sillesi,
Kaşlarını çatar durmadan bulutlar silsilesi
Sana Şirin’im, sana Leyla’yım, sana Zühre’yim. ..

Her geçişimde 238 no’lu köprüden
Uzatır başımı bakarım istikbale maziden,
Trenler alsa beni, götürseler bu meskenden,
Sana muhayyerim, sana hicazım, sana kürdiyim...

Üşütür beni yakışıklı Haziran,
Keşke ciğerime de serpse ne olur bir an,
Ne fayda, artik çoktan ettim iman.
Sana kalem’im, sana mürekkep’im, sana defter’im...

Nedir bu aşk ırkçılarının çelikten sözleri,
Aşk fırtınadır, sevgi durgun limandır öyle mi?
Su ile çimentoyu karamadıysan suç bizde mi?
Sana Kudüs’üm, sana nur’um, sana şeb-i aruz’um...

18 Haziran 2009
Anerley


Puresoul
Old 19-06-2009, 20:56   #9
Münzevi

 
Varsayılan

İfkin Arefesi

Takvimi belli olmayan bir güne şafak sayıyorum
Her yeni güne sensizlikle uyanıyorum
Hemen her vuslatın firakına gebe heyhat
Artık külliyyen meyus ve meş'um yaşıyorum


Sessiz çıglıklarım arzı ihtizaza getirdi
Arş agladı, damlaları maşukuna indirdi
Namlunun ucu bile bu kadar yakmaz idi
Bu zıpkın beni Züleyha'dan beter eyledi

Vakıa, Züleyha aşk-i ilahi'ye erdi
Yakin ile birlikte Yusuf'una erdi
Titrek bir güvercin gibi sektedeyim
İfkin arefesinde beklemedeyim


Atlantik'ten bir gemiye binsem
Dağları ve adaları bir bir geçsem,
Marmara'nın berisinde beklediğini bilip,
Huzur bulduğum huzuruna ersem!

Heyhat!


27 Ekim 2007
Anerley


Puresoul
Old 19-06-2009, 20:59   #10
Münzevi

 
Varsayılan

Uçak Serüveni

Bir tufan vakti geldi ötelerden
Sanki tanıyordum kendisini ezelden
Dikkatlice bakmak isterken
Geldi aklıma ve kalbime ki birden
Bu deniz gözler ruhlar aleminden


Hani ervah-ı alemde ruhlar buluşurmuş,
Dunyada tekrar birbirlerini bulurmuş
Orta nokta neresidir diye sorursalar
Kalp pusulasının gösterdiği sütunmuş


Neden bakamıyorsun dedi öncülerden bir öncü
İffet..! dedi, haya..! dedi sözcülerden bir sözcü
'İffet nedir ki seni bana baktırmıyor
Muhabbete engel teşkil ediyor? '


O iffet ki yanakları pembe pembe kızartır
O ki bir kadının sahip olduğu en guzel pırlantadır
O ki makyajın renginden çok daha efdaldir
Çünkü o orjinaldir, içtendir ve menşe-i kalptir

Ihfayı sevmem dedin, bana izhar lazım
Sevgiden açıkca dem vuran lazım
Sorarım sana mücevherat nerede saklanır?
O mücevherata ki cümle alem mi odaklanır?

Deniz gözlerini kalbime nakşeder misin?
Bu serçeyi alıp senin kalp kafesine hapseder misin?
Yoksa durup Marmara'dan öylece seyreder misin?
Sahi sen nesin, kimsin ve kimlerdensin?


20 Ocak 2007
Anerley


Puresoul
Old 19-06-2009, 21:01   #11
Münzevi

 
Varsayılan

Neyzen


Gökler ötesinden gelen ilhamın esintisinde miyim
Yoksa sessiz esen Lodos'un terkisinde miyim?
Vakıa sen içimde bir ney,
Bense seni üflemeye çalışan bir neyzenim!

Her karede senin silüetin sevdiğim,
Ne zaman bitecek bu kabus dolu günlerim
Bir ömür boyu devam edecekse de beklerim
Ardından gittiğin yolda sessizce izlerim


Yüreğimdeki patlayan volkanların sesiyim,
Cezbedici bakışlarının daim tesirindeyim
Gel ve hasta ruhuma merhem ol sevdiceğim
Eridim mum gibi gölgesinde bu hasretin sensizim!

Sevdiğim...!


2 Aralık 2007
Crystal Palace


Puresoul
Old 19-06-2009, 21:09   #12
Münzevi

 
Varsayılan

Nur ve Gül

Titrerken Şubat'ın soğuk bir gecesinde,
Henüz ayak basmışken bu sevda ülkesine,
Kapıdan içeri giriverdi İstanbul hanımefendisi
İçimizi ısıttı onun o nurdan hüzmesi.

Kristal bir saraydadır maişeti
Öyle ki kara gözlerinde yatar dehlizleri
Karadenizde gemilerin mi battı? dert etme,
Asa-yı Musa olur birazdan elleri.

Çilede Züleyha, iffette Meryem
Baharların en nazlı gelinciği her dem
Teslimiyette Hacer, hıllette İbrahim,
Suhuletlidir onunla olmak hem-dem.

Gülistanda açan mütevazi bir güldür,
Bülbülün gül olmaya namzet fakat hürdür,
Başı mabuddan gayrısına dik sözü sözdür
Karanlıklara diş bileyen bir nurdur.

Nur Allah'ın, Gül ise Habibinin
Toplamış kendisinde iki ism-i mübareğin
Işıklardan bir ışık, güllerden bir gül
Ne güzel bir temsili kelime-i şehadetin.

Bizim için ayrılıklar firkat-ı muvakkattır,
Numunesi dünyada, meyvası ukbaya hastır
Okyanusun bitip karaya ulaştığı yere de gitse,
Onu Atlantik'te bekleyen mihmandarları vardır.

8 Ağustos 2008
Anerley


Puresoul
Old 19-06-2009, 23:58   #13
Münzevi

 
Varsayılan

Geç Geliş

Musa vurunca asasını açılır mı bir yol
Geçit verir mi Atlantik'ten bir kol


Ömrüm sensiz geçecekmiş dediler
Aşk'ın vuslatı haram diye infaz kestiler


Dedin on üç yıl evvel sana oldum vasıl
İlk görüşte tanıdım bana sorma nasıl


Seni alıp cebimde saklayayım
Kimsecikler görmesin seni kıskanırım


Geç geldin kışta geldin dedin bana
Sen de erken gelmişsin yazda pekala.


Artık hicranla seni intizardayım
Ötelerde kavuşma niyazındayım!

30 Kasım 2007
Crystal Palace


Puresoul
Old 20-06-2009, 09:58   #14
akdevrim

 
Varsayılan

....Atatürk hava limanında çok yoğun olmama rağmen yazdığınız şiirleri okudum,daha mükemmel şiir geleceğinizin ayak seslerini duyar gibi oldum....
.....Başarı dileklerimle saygılarımı sunarım....

akdevrim.20.06.2009.istanbul.Atatürk hava limanı.
Old 20-06-2009, 13:52   #15
Münzevi

 
Varsayılan

Cok tesekkur ederim, cok mutehassis oldum Sn Erdogan. Aslinda bunlara siir demiyorum ben.. Sanki siir deyince usta sairlerin eserlerine hakaretmis gibi geliyor. Hele hele sairlik bana cok fazla buyuk bir gomlek. Hassaten, Turk Nazim sairlerini oldukca yogun okudugumu inkar etmem. Bununla birlikte edebiyatci degilim, hele Turk Edebiyatina ve dile hakimiyete dair cok eksiklerim oldugunun da farkindayim. . Bu yuzden elestirilmeyi, bir sanatci'nin veya edebiyatcinin tavsiyelerini dinlemeyi cok isterim. Yine de Martin Luther'in dedigi gibi; "Insanlarin ruhsal ve ahlaki egilimlerini degistirmek icin edebiyattan daha etkili bir sanat yoktur.Cunku bir insani oldugu hale getiren sey ogrenimdir. Bu yuzden iyi bir ruhla yazilmis eserler bana uygun goruluyor". Ben de ahlakimi suphesiz edebiyata vukufiyetten degil onu duzeltmek icin ugrastigimi soyleyebilirim. Fakat onun son sozu de onemli benim icin. Yazarken yasamali ki insan ancak ortaya bir ruh cikabilsin, okuyan da bunu hissetmeli.

Siirimsiler, yasadiklarimdan varestedir. Ancak goruldugu uzere hepsi serbest siir. Maalesef edebiyat ve siir bilgisi olmayan biri olarak ortaya ancak bu kadari cikabiliyor. Iltifatlarinizdan cok her turlu katki ve elestiriyi de bekledigimi belirtmek isterim.

Saygilarimla.
Old 20-06-2009, 14:37   #16
AvTürk

 
Varsayılan

tebrik ederim. gerçekten güzel şiirler. sanırım biraz tasavvuf sezinledim, biraz isyan, biraz teslimiyet..
Old 20-06-2009, 14:47   #17
Münzevi

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AvTürk
tebrik ederim. gerçekten güzel şiirler. sanırım biraz tasavvuf sezinledim, biraz isyan, biraz teslimiyet..

Sn Turk,


Evet mistisizm alasimli, isyan ve teslimiyet dolasimli diyebiliriz tabiki. : )

Saygilarimla
Old 20-06-2009, 20:08   #18
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Puresoul
Cok tesekkur ederim, cok mutehassis oldum Sn Erdogan. Aslinda bunlara siir demiyorum ben.. Sanki siir deyince usta sairlerin eserlerine hakaretmis gibi geliyor. Hele hele sairlik bana cok fazla buyuk bir gomlek. Hassaten, Turk Nazim sairlerini oldukca yogun okudugumu inkar etmem. Bununla birlikte edebiyatci degilim, hele Turk Edebiyatina ve dile hakimiyete dair cok eksiklerim oldugunun da farkindayim. . Bu yuzden elestirilmeyi, bir sanatci'nin veya edebiyatcinin tavsiyelerini dinlemeyi cok isterim. Yine de Martin Luther'in dedigi gibi; "Insanlarin ruhsal ve ahlaki egilimlerini degistirmek icin edebiyattan daha etkili bir sanat yoktur.Cunku bir insani oldugu hale getiren sey ogrenimdir. Bu yuzden iyi bir ruhla yazilmis eserler bana uygun goruluyor". Ben de ahlakimi suphesiz edebiyata vukufiyetten degil onu duzeltmek icin ugrastigimi soyleyebilirim. Fakat onun son sozu de onemli benim icin. Yazarken yasamali ki insan ancak ortaya bir ruh cikabilsin, okuyan da bunu hissetmeli.

Siirimsiler, yasadiklarimdan varestedir. Ancak goruldugu uzere hepsi serbest siir. Maalesef edebiyat ve siir bilgisi olmayan biri olarak ortaya ancak bu kadari cikabiliyor. Iltifatlarinizdan cok her turlu katki ve elestiriyi de bekledigimi belirtmek isterim.

Saygilarimla.

İyi ki edebiyat ve şiir bilginiz yokmuş. Ya olsaydı. Şaka bir yana yukarıdaki mesajınızı okumadan şiirlerinizi okumuştum. Herhalde aşırmadır dedim. Çünkü yaşınıza göre kullandığınız dil fazlaca gelir, diye düşünmüştüm. (Eleştiri değil, hayranlık)

Üyemiz olan, Usare1 özellikle ilk şiirinizi görmesin. Bayılacağından eminim. Onu da tanımadan önce, 60 yaşında sanıyordum. Bereket sizin fotoğrafınız var da yanılmadım.

Elinize, yüreğinize, beyninize sağlık. Çok güzel şiirler.
Old 20-06-2009, 20:49   #19
akdevrim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Puresoul
Cok tesekkur ederim, cok mutehassis oldum Sn Erdogan. Aslinda bunlara siir demiyorum ben.. Sanki siir deyince usta sairlerin eserlerine hakaretmis gibi geliyor. Hele hele sairlik bana cok fazla buyuk bir gomlek. Hassaten, Turk Nazim sairlerini oldukca yogun okudugumu inkar etmem. Bununla birlikte edebiyatci degilim, hele Turk Edebiyatina ve dile hakimiyete dair cok eksiklerim oldugunun da farkindayim. . Bu yuzden elestirilmeyi, bir sanatci'nin veya edebiyatcinin tavsiyelerini dinlemeyi cok isterim. Yine de Martin Luther'in dedigi gibi; "Insanlarin ruhsal ve ahlaki egilimlerini degistirmek icin edebiyattan daha etkili bir sanat yoktur.Cunku bir insani oldugu hale getiren sey ogrenimdir. Bu yuzden iyi bir ruhla yazilmis eserler bana uygun goruluyor". Ben de ahlakimi suphesiz edebiyata vukufiyetten degil onu duzeltmek icin ugrastigimi soyleyebilirim. Fakat onun son sozu de onemli benim icin. Yazarken yasamali ki insan ancak ortaya bir ruh cikabilsin, okuyan da bunu hissetmeli.

Siirimsiler, yasadiklarimdan varestedir. Ancak goruldugu uzere hepsi serbest siir. Maalesef edebiyat ve siir bilgisi olmayan biri olarak ortaya ancak bu kadari cikabiliyor. Iltifatlarinizdan cok her turlu katki ve elestiriyi de bekledigimi belirtmek isterim.

Saygilarimla.
....Unutmayınız ki usta şairlerde bizler gibi emekleme sürecimi yaşadıktan sonra mükemmelliğe ulaşmışlardır...Şiir yazarının kendisini buzlu bir cama bakarak pırıl ve berrak görebildiği,duygularınıda katarak zirve yaptığı ulaşıdır...Serbest şiiri benimsediğiniz amam gizli uyaklarla ses ve ahenk uyumu yakalamaya calıştığınız şiiriniz bence bir gelecek vaat etmektedir.Şair bulunduğu kültürel dokuyu alt yapıusına yaymış,her gün devamlı bir şeyler okuyup kendisini besleyen insandır.Okumayan bir şairin duyguları yatağını yitirmiş bir nehire benzer.Zamanla çöl olur.Şair geriye baktığında bunları ben mi yazmışım diye kendine sorar...İngilizce,Almanca bilen bir insan olarak diyorum ki:Ses bayrağımız Türkce gibi şiire yatkın bir dünya dili yoktur.Bu ince ayrıntı birey olarak hayatında şiir yazmayan insanımız yoktur sonucuna taşımaktadır...
...şimdilik düşünce dağarcığımdan bu kadar!...

saygılarımla...

akdevrim.istanbul.
Old 01-07-2009, 16:03   #20
Münzevi

 
Varsayılan

Bir Kaç Lakırdı...

Aşk ve şeref muharebede karşılaşır,
İki tarafın elçisi gelir, savaşmadan anlaşır
Sorarlar birbirlerine, hangisi yakışır
Ve işte aşk geri çekilir, şeref kazanır

Kül ve izmarit mahkumdur bir çöpte nihayete
Tabla yıkanır ve bir dahaki küller için kullanılır
Eskisinden eser kalmaz, bir rafa kaldırılır
Kimse bilmez oysa, külden de çamaşır yıkanır

İmansız, dumansız, son demde çırpınır
Derken ruhu ruhuma değen adam çıkagelir
Kütüphaneler yıkılır, ansiklobediler yırtılır
Hayat sol tarafına kamburlaşmış bir yaşlıda bitiverir

Bir labirente düştüm, sağım solum
Çıldırtan düşlerim, renksiz soluğum
Buradan çıkış ne yapsan "imkansız" kuzum
Haşa!O’nun kudretine şüphe yok, ben ufuksuzum

Keyfiyyetimi unutup şarapta
Besmele çekesim gelir girizgahta
Tahayyülüm çok zorlanır, savulun
Bana Farabi versin ders-i kanun


Bütün hücrelerim, ez cümle latifelerim
Ne söz, ne vaat, ne yemin beklerim
İnmem istenirse ilk istasyonda inerim
Paslı kulaklarıma bir ezan, bir senin sesin işlerim

Puresoul
1 Temmuz 2009
Beckenham
Old 09-08-2009, 23:33   #21
Münzevi

 
Varsayılan

SAATLER VE KALPLER

Yirmi üçü yirmi üç geçiyor saat.
Doğduğu ayı ise henüz beş geçiyor
Saçları kaşlarından daha açık olan bir kadın,
Öylece oturuyor bilgi makinesinin karşısında
Bir Sezen Aksu dinliyor, bir Funda Arar’la demleniyor
Rosie’ye babasını yalnız bıraktığı için kızıyor, öfkeleniyor.

Evinde aşık olduğu Mevlana’nın Rübailerini mütalaa eden,
Titreyen elleriyle Türkçe ilahileri notalarıyla söyleyen
Atölyesinde Arap dilinde Rabbisinin ilahilerini işleyen
Benim mesleğim dogramacılık, yani Zekeriya gibi diyen
Yetmişinde bile edeple oturup misafirlerine şarap ikram eden
Gülünce kalbinin ışığı görülen Richard’a ağlıyor.

Yetmişlerde bir genç kız olsam hareminde
Sakini olurdum yüreğinin, dizinin dibinde
Ekliyor,ne kızın, ne oğlun ne eşin gibi bırakmazdım
Belki de bu yüzden hayatta iki kişiye kahrolur işte
Sevdiği başkasının kollarında uyurken acı çekene
Bir de evlatları tarafından terkedilmiş ebeveyne.

Gece yarısını gösteriyor saat
Birazdan hangi evde saadet bir kabağa dönüşecek
Kalbi deşen on iki laf edip bu iş bitti denilecek
İhtimal çocuklar farelere inkılâb edecek
Sözleşme fesh olup bir sıçana benzeyecek
Şirin elbiseler yırtılacak, eskiciye verilecek
Ricat etmek isteyen ötekinin ayakkabı çiftini getirecek .

Kırık kütüphanesinin mütevazi saati
Gösteriyor dördü ya da beşi.
Saatin tik takına düet ediyor şimdi de kalbinin sesi,
Değil mi ki arz'daki bütün saatler ve kalpler cinsiyetten beri,
Sözüm ona herşey nizamda ve her nesne intizamda
Ya tenakuz niçindir su dokusunda?

Artık saat, sabahın nurunu müşahedede
Horozların ötmediği ,hissedildiği minaresizliğin
İnatçı bulutların, dudağını büken kimsesizliğin
Geceleri hiç siyaha çalmayan gökyüzünde
En güzel kuşları uçurma hevesinde
Birazdan göreceği siyah beyaz düşünde.

5 Ağustos 2009
Anerley

Puresoul
Old 10-08-2009, 13:00   #22
Münzevi

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hasan alp erdoğan
....Unutmayınız ki usta şairlerde bizler gibi emekleme sürecimi yaşadıktan sonra mükemmelliğe ulaşmışlardır...Şiir yazarının kendisini buzlu bir cama bakarak pırıl ve berrak görebildiği,duygularınıda katarak zirve yaptığı ulaşıdır...Serbest şiiri benimsediğiniz amam gizli uyaklarla ses ve ahenk uyumu yakalamaya calıştığınız şiiriniz bence bir gelecek vaat etmektedir.Şair bulunduğu kültürel dokuyu alt yapıusına yaymış,her gün devamlı bir şeyler okuyup kendisini besleyen insandır.Okumayan bir şairin duyguları yatağını yitirmiş bir nehire benzer.Zamanla çöl olur.Şair geriye baktığında bunları ben mi yazmışım diye kendine sorar...İngilizce,Almanca bilen bir insan olarak diyorum ki:Ses bayrağımız Türkce gibi şiire yatkın bir dünya dili yoktur.Bu ince ayrıntı birey olarak hayatında şiir yazmayan insanımız yoktur sonucuna taşımaktadır...
...şimdilik düşünce dağarcığımdan bu kadar!...

saygılarımla...


akdevrim.istanbul


Sn Erdogan,

Dusunceleriniz icin tesekkurler. Ben sizden bu noktada daha farkli dusunuyorum. Fakirane kanaatimce hemen hemen butun diller siire yatkindir. Bilakis Ingiliz edebiyati ve Alman edebiyati bunlara en guzel ornektir. Milton John, Pope Alexandar, Marlowe Christopher, Housman Alfred Edward, William Sheakspeare beni cezbeden sairlerdendir. Yine Almanca da o kadar guclu bir dildir ki (zaten Cermen dillerin anasi) Diaspora'daki Askenaz Yahudilerinin yazdigi siirler (ki ben annem almanca bildigi icin bana tercume ederdi) insanin cigerini sizlatir.

Bugun Oxford Universitesinin Hukuk bolumune basvuru yapan aday ogrencilere giris sinavinda (LNAT) ve sonrasinda mulakatta Hood Thomas ve William Sheakspeare'dan siirlerin aciklamasi yapilip uzerinde sairin siirdeki metaforuyla gercek hayattaki bagin aciklanmasi beklenmektedir.

Orhun Kitabelerinin de siir dilinde yazildigini dusunursek, Kral Suleyman'in eslerine siirler yazarak onlari mest ettigi, Isa'nin havarilerinin birbirlerine baskasi tarafindan anlasilmasin diye siir yazarak anlastiklari, Suleyman'in mabedi yapilirken tas iscilerinin kendi ogretilerini alegorik, metaforik ve poetik bir sekilde taclandirmalari yine Islam peygamberinin yasadigi donemde Araplarin adeta siirle konusup atistiklari, hatta ve hatta bakiniz Hz Pir bile kendisi Turk olmasina ragmen Mesnevi'yi Farsca yazmis olmasi ve dolayisi ile Turkce siirlerin esinlenme kaynagi Farsca iken sizin dunyada baska hic bir dilin Turkce kadar siire yatkin olmadigini ifade etmeniz talihsiz bir yorumdur.

Turkce siire yatkin bri dil olabilir ama siirsel degildir. Siirsel veya poetik olan dillerin basinda gelecekse Farsca, Arapca, Aramice ve Ibranice gelir ki Turkcenin bu dillerden olan kelime adaptasyonunu dusunecek olursak ana sair'in hangi dil oldugu ortaya cikar.


Hurmetlerimle
Old 11-08-2009, 20:50   #24
Münzevi

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Mehmet Toprak
Ne güzel. Ne güzel insanlarsınız.

Oyle dileyince oyle oluruz belki hep beraber
Old 15-08-2009, 17:50   #25
Av.Denizcan Sarıkaya

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Puresoul
SELVİMSİ RÜTUŞLAR

Küçükken selviler gördüm sular akan gövdesinden
Onların ağladığını söylerdi okuldaki çocuklar
Mağrurdur hani, indirmez başını göklerden
Dile gelse de anlatsa içindekileri tomurcuklar

Kuruyor, kuraklaşıyor her yer dokunduğum
Söyle,zaten oruç tutmuyor muyum yeterince?
Susuzum, suskunum, her gece uykusuzum
Bari şah damarıma dokunma keyfince..!

Şafak sökünce eşkıyalar basar kervanı
İrili ufaklı ne varsa yağmalarlar heybemde
Ölünce de durmaz fincancı katırları
Börtü böcekler oynaşır çürüyen bedenimde

Bana beraat haram gönül hapishanesinden,
Leyalinsiz kapalı görüş günleri payıma düşen
Sevgili gidince sürgülenir ardınca kapılar,
Sadakat, aşk ve hicran mahkum arkadaşlarım eşlik eden

9 Nısan 2009
Crystal Palace

Puresoul
çok güzel...
Old 02-09-2009, 10:00   #26
Münzevi

 
Varsayılan

ŞEFKATLİ ŞEHİR


Kulağıma neler fısıldıyorsun öyle
Yüzüme ne güzel bakıyorsun
Seni yönetenlerin elinde
Hürriyetine pırangalar vurulduğu halde
Misafirlerini ne güzel karşılıyorsun
Hoş buldum, gönlümü hoşça tuttun
Sende yeniden, bir kez daha doğdum
Şükranların en güzelini sana sundum
Abide şehir, asil şehir..Ankara

İstanbul gibi hüzün şehri yapmayacağım seni
Çünkü sen onun gibi şımarık değilsin
Yeri gelir yedirirsin ekmegini soganla da
Vefalı oğlusun vesselam, Ata’nın da, Ana’nın da
Aşkı en güzeliyle yeniden öğrendiğim şehirsin
Bazen bir Akdeniz kızı edasıyla sıcacık, şirin bakışlı
Bazı bazı büyük taarruz endamıyla yakışıklı
Özleyenin, belki sevenin yok senin İstanbul gibi
Artık ben özlüyorum seni, ben seviyorum yetmez mi?
Ankara... canım, cananım, cinanım, cihanım Ankara..!

Sen; beklemeksin, sevgilinin arkasından izlemek
Sen; susmayı bilmeksin, bilirken susmak
Üç yüz on altı no’lu odadan gülümsemeksin Güneşine
Yatağında uyuduğum, suyuyla yıkandığımsın
Mantısını yediğim, dolmasını paylaştığımsın
Sen dert, sen deva, sen hem mana, hem rayiha
Çok bulandım, çok bunaldım, durult beni Ankara..!

Ağladığına şahit olmadığım mütevazi şehir
Ağlamayı yasaklayan, gülmeyi salıklayan şehir
Azad edileceğin günü hicranla beklemedesin
Taksicilerin tanık, halin benden beter
Onca senelik mahkumluğuna rağmen
Dudaklarını büküp bir çocuk gibi ağlamıyorsun
İnadına değil yahu, içten gülüyorsun
O mağrur halini görünce içim
Sende yoğrulan hafim, zahirim
Firavn’un sarayında Musa isem
Bir sandala konup gönderilmişim
Yoksa benim Asiyem sen misin söyle bana?

İçimi saran, dışımı sarsan Ankara
Sen konuşuyorsun, ben ise lal oluyorum
Kesseler dilimi, yine de seç beni demem
Al götür beni demem, diyemem
Mana ve muhtevana da öylesine vakıfım ki
Gözlerinin içi doluyor,yoksa bana mı öyle geliyor
Rakı da içmedim ama..diyorsun
Biliyor musun, sen bana sarhoşsun
Konuşsan da sussan da zaten mazursun
Çaresizliği en az sen kadar yaşıyorum
Sürç-ü lisan ederim diye mi susuyorum
Hayır, en güzel mukalemem sınıfta kaldı karşında
Yahut sözsüzlüğüm özsüzlüğe mi delalet ne?
Belki de benim sana en güzel tesellim, sükut huzurunda

Ve işte vatana rücu vakti...
Yine ve yeniden havalimanlarında karşılayan yok
Uğurlayan yok, el sallayan yok
Bir ayakkabı cilacısı çarpıyor gözüme
Oturup onu temaşa ediyorum
“Sen kaval mı çalıyorsun abla”
Yok, bu aşkın sesi “ney” diyorum
Seni bırakmak istemeyişimden
Uçağa en son binen ben oluyorum
Ve sana en son el sallayan da ben
Valizimde ise onlarla ulufe ile
“Her gidiş yine Bize’dir”i götürüyorum.
Ankara...Yahya yüzlü diri Ankara...

Puresoul
22 Ağustos 2009
Ankara Esenboğa
Old 19-09-2009, 04:28   #27
Münzevi

 
Varsayılan

Sevgi Dilenciliği I

Usanmak doğru bir tavsifse,
Usandım sevgi dilenciliğinden,
Şehir şehir, ülke ülke dolaşmaktan bıktım,
Sevginin peşinden koşmaktan,
Sonra da servet avcısı ithamına tokat olmaktan
Bıktım habis ruhlu insanlara susmaktan,
Nörolojik hastalara kıt-a dur’maktan,
Susmayı bıraktım, konuşmaktan bıktım
Vallahi billahi tallahi bıktım.


Ne bir yüzüğe, hele hele tüzüğe
Kafamı çevirip bakmadım ihtişamlı o yöne
Dünyadaki en cahilce ve zalimce söylenmiş söz,
“Zırnık koklatmayacağım”
Heyhat, bunun tecellisi ne mümkün,
Yerlerde ve göklerde ne varsa Allah’ındır
Şüphe yok, O verir, alacaksa da yine O alır.
Herşey durur, biter ve tefessüh eder
Yalnızca ve yalnızca O baki kalır.


Dilenciyim dedim ya sana işte,
Parasını vereyim bana sıkı sıkı sarıl,
Öp kokla beni, dizinde yatır,
Hiç söylenmemiş ninniler söyle,
Daha önce okşanmamış saçlarımı okşa,
Titret beni, harf harf sars,
Neyin eksik olur ya da neyin fazla,
Zindana atsınlar, elektrikte şoklasınlar,
Öderim keffareti neyse satır satır.


17 Eylul 2009
Gare de Strasbourg
Puresoul
Old 19-09-2009, 05:20   #28
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan PURESOUL
Alıntı:
Iltifatlarinizdan cok her turlu katki ve elestiriyi de bekledigimi belirtmek isterim.
Bu yumuşak savuşturmanın derinliğine, beklentideki alçakgönüllülüğe, edebi cesarete ve duruşa
Old 19-09-2009, 08:19   #29
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Puresoul
ŞEFKATLİ ŞEHİR


Kulağıma neler fısıldıyorsun öyle
Yüzüme ne güzel bakıyorsun
Seni yönetenlerin elinde
Hürriyetine pırangalar vurulduğu halde
Misafirlerini ne güzel karşılıyorsun
Hoş buldum, gönlümü hoşça tuttun
Sende yeniden, bir kez daha doğdum
Şükranların en güzelini sana sundum
Abide şehir, asil şehir..Ankara

İstanbul gibi hüzün şehri yapmayacağım seni
Çünkü sen onun gibi şımarık değilsin
Yeri gelir yedirirsin ekmegini soganla da
Vefalı oğlusun vesselam, Ata’nın da, Ana’nın da
Aşkı en güzeliyle yeniden öğrendiğim şehirsin
Bazen bir Akdeniz kızı edasıyla sıcacık, şirin bakışlı
Bazı bazı büyük taarruz endamıyla yakışıklı
Özleyenin, belki sevenin yok senin İstanbul gibi
Artık ben özlüyorum seni, ben seviyorum yetmez mi?
Ankara... canım, cananım, cinanım, cihanım Ankara..!

Sen; beklemeksin, sevgilinin arkasından izlemek
Sen; susmayı bilmeksin, bilirken susmak
Üç yüz on altı no’lu odadan gülümsemeksin Güneşine
Yatağında uyuduğum, suyuyla yıkandığımsın
Mantısını yediğim, dolmasını paylaştığımsın
Sen dert, sen deva, sen hem mana, hem rayiha
Çok bulandım, çok bunaldım, durult beni Ankara..!

Ağladığına şahit olmadığım mütevazi şehir
Ağlamayı yasaklayan, gülmeyi salıklayan şehir
Azad edileceğin günü hicranla beklemedesin
Taksicilerin tanık, halin benden beter
Onca senelik mahkumluğuna rağmen
Dudaklarını büküp bir çocuk gibi ağlamıyorsun
İnadına değil yahu, içten gülüyorsun
O mağrur halini görünce içim
Sende yoğrulan hafim, zahirim
Firavn’un sarayında Musa isem
Bir sandala konup gönderilmişim
Yoksa benim Asiyem sen misin söyle bana?

İçimi saran, dışımı sarsan Ankara
Sen konuşuyorsun, ben ise lal oluyorum
Kesseler dilimi, yine de seç beni demem
Al götür beni demem, diyemem
Mana ve muhtevana da öylesine vakıfım ki
Gözlerinin içi doluyor,yoksa bana mı öyle geliyor
Rakı da içmedim ama..diyorsun
Biliyor musun, sen bana sarhoşsun
Konuşsan da sussan da zaten mazursun
Çaresizliği en az sen kadar yaşıyorum
Sürç-ü lisan ederim diye mi susuyorum
Hayır, en güzel mukalemem sınıfta kaldı karşında
Yahut sözsüzlüğüm özsüzlüğe mi delalet ne?
Belki de benim sana en güzel tesellim, sükut huzurunda

Ve işte vatana rücu vakti...
Yine ve yeniden havalimanlarında karşılayan yok
Uğurlayan yok, el sallayan yok
Bir ayakkabı cilacısı çarpıyor gözüme
Oturup onu temaşa ediyorum
“Sen kaval mı çalıyorsun abla”
Yok, bu aşkın sesi “ney” diyorum
Seni bırakmak istemeyişimden
Uçağa en son binen ben oluyorum
Ve sana en son el sallayan da ben
Valizimde ise onlarla ulufe ile
“Her gidiş yine Bize’dir”i götürüyorum.
Ankara...Yahya yüzlü diri Ankara...

Puresoul
22 Ağustos 2009
Ankara Esenboğa

Bu çok farklı, çok güzel...
Old 10-10-2009, 00:21   #30
Münzevi

 
Varsayılan

Aşk Katili

“Ben gidiyorum” dedi,
Kadın alışkındı avdete
Nasılsa gidip gelecekti adam
Hep öyle yapmıyor muydu zaten
Durup dinledi
Adam devam etti
“Gelmek istersen gel.
Ama gittiğim yerde isteneceğini düşünmüyorum!”
Kadın taşkındı hem de şaşkın
Demek “balyoz yemek” dedikleri bu olmalıydı.
Kapıyı çarpıp çıktı adam,
Arkasında bacaklarına sarılı kadını orada öylece bırakarak.

Sakaryalı “İnsan bir gün döneceğini düşünerek kapıyı asla çarpıp çıkmamalı” derdi.
Öyle ya, bir gün dönünce hangi yüzle tekrar tıklayacaktı aynı kapıyı.
Beklemek güzel değildir hayır, beklemek çok ağırdır,
Ümit mi etsen isyan mı bir kısır döngüde sıkışıp kalırsın.
İçten içe kemirir bir şey, gün geçtikçe erirsin,
Allah’ın her günü , her gecesi sancıdan,
Adım atacak yer yoktur kan, irin ve gözyaşıdan
Ne haldesin diye soran olmaz,
Çocukken bir yere çarptığımızda ver elini öpeyim geçsin der ya büyükler
Büyüyünce artık öpen olmaz,
Ögrenirsiniz iyileşmeyen yaranızla yaşamayı .

Kış bitti, yaz bitti ve derken hazanda çıkageldi adam,
“Yeniden başlasak” dedi titrek bir sesle,
“Unutamadım seni, dahası senden sonrakilerle senin gibi olmadı
Herşeyimi kaybettim senden sonra, bir tek sen varsan,
Seninle tekrar zenginleşirim elimi tutup kaldırırsan”
Başını kaldırdı kadın, gözlerini çiviledi adama
“Aşkımın katili oldum ben!
Ve bir katille de evlenmek isteyeceğini zannetmiyorum”
Hayır hayır bu olamazdı söyleyeceği
Pişman olmuş birine karşı kelimeleri daha itinayla seçmeliydi
“Artık bir deprem daha yaşarsam bu sefer öleceğimi biliyorum,
Hayatı ince bir ipeğe bağlı böcekle de geçmez ki hayat”
Arifti, hemen anlamıştı ne dendiğini
“Peki ama görüşelim oldu mu, iyi olduğunu bilmek istiyorum”
Zaten kimselerle küs kalamazdı kadın.

Pişman mıydı acaba, durdu düşündü.
Değildi, bilakis olmadığı kadar huzurluydu
Başkası olsa yine aynısını yapardı ve yapacaktı
Biraz da hiç yaşamadığı sultanlığın keyfine bakacaktı
Adamın arkasından öylece bakarken dökülüverdi ince dudaklarından
“Beni aldatan erkeği bile affederim de,
Hiç affım yoktur evlendiğine pişman olan herifle
Kimsesizliğimi yüzümde şamar gibi patlatan ‘pişmiş’e.”


5 Ekim 2009
Anerley
Puresoul
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Buyrun Burdan Yakın, Sönmesin Ama Av.H.Sancar KARACA Site Lokali 265 02-09-2015 18:37
sigaraya yakın markaj NİLGÜN SEYMEN Site Lokali 9 07-04-2007 16:34
yakın tarihlerde farlı kıymet takdirleri hk. su. Meslektaşların Soruları 1 04-04-2007 13:06
Tck Ve Medeni Kanun Çelişkisi-Yakın ERTÜRK Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 22-11-2003 09:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05216408 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.