Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

PTT'nin sorumluluğu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 05-11-2008, 13:57   #1
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan PTT'nin sorumluluğu

Bir gönderinin postada kaybolması nedeniyle oluşan zararlarla ilgili PTT'nin sorumluluğu Posta Kanunu'nunda belirtilenle sınırlı mıdır? Zararın daha fazla olduğu kanıtlansa bile bu sınırlar geçerli midir?

Alıntı:
Posta Kanunu

Madde 46/1
P.T.T. İdaresi üzerine aldığı görevleri kanun dairesinde yapmamaktan, posta ve telgraf havaleleri, posta çekleri hesabı ve ödeme şartlı maddeler ve diğer işlemler dolayısiyle tahsil ettiği paralardan ancak bu kanunda tayin edilen hadler dahilinde sorumludur.

Alıntı:
Madde 50 - I - P.T.T. İdaresi haberleşme maddelerinin taahhütlü olmıyanları için tazminat vermez.
II-Taahhütlü olarak gönderilen bir maddenin kaybı halinde P.T.T. İdaresince taahhüt ücretinin 50 katı tutarında tazminat verilir.
III -
Değer konulmamış bir kolinin kaybolması, çalınması veya hasarı halinde P.T.T. İdaresi, kolinin postaya verildiği yerdeki ve zamandaki gerçek değerini ve hasar halinde, uğradığı zarar derecesini gözönüne alarak bir taahhütlü mektup tazminatından az olmamak üzere, kolinin adi posta ücretinin 10 katı tutarında tazminat verir.
IV - Değerli bir mektup veya kutu ile değerli bir kolinin kaybolması, çalınması veya hasarı halinde, konulmuş olan değeri geçmemek şartiyle, hasar veya eksiklik derecesinde tazminat verilir.
Ancak, P.T.T. İdaresi gönderilen posta maddesi içindeki eşyanın postaya verildiği zaman konmuş olan değerden daha az değerde olduğunu ispat ederse bu eşyanın gerçek değerine göre tazminat verilir.
Kaybolan maddede kanun yollariyle hükümsüzlendirilmesi mümkün olan kağıtlar bulunuyorsa P.T.T. İdaresinin bu kağıtları hükümsüzlendirmek yoluna gidebilmesi için sahibinin bunlara koydurduğu değere kadar olan haklarını P.T.T. İdaresine bırakması lazımdır.
V - P.T.T. İdaresi büsbütün kaybolma, çalınma veya hasara uğrama halinde, yukarda III ve IV üncü fıkralarda gösterilen tazminattan başka değerlendirme ücreti dışında kalan posta ücretlerini de geri verir.
VI - Tazminat verildikten sonra bulunan maddeler, verilen tazminat geri alınarak sahibine teslim olunur. Eksiklik, bozukluk hallerinde geri alınacak tazminat bu eksiklik ve bozukluk nispetlerinde azaltılır.
Maddenin bulunduğu, yazı ile haber verildiği tarihten başlıyarak üç ay içinde ilgili gelip bunu almazsa bütün hakları P.T.T. İdaresine geçer.
Şu kadar ki, bulunan maddede bir eksiklik veya bozukluk bulunmaz ve buna değerinden fazla tazminat verilmiş bulunduğu anlaşılırsa P.T.T. İdaresi genel hükümlere dayanarak bu fazlanın geri verilmesini ilgiliden istiyebilir.
Old 05-11-2008, 14:34   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

İşinize yarar umarım.

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/10312
Karar: 2005/8947
Karar Tarihi: 29.09.2005

ÖZET: Davacının davalı PTT ile hukuki ilişkisinin belirlenip, husumet itirazı ve zamanaşımı def'i hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekir.

(818 S. K. m. 140) (1086 S. K. m. 73)

Dava: Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 17. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 20.04.2004 tarih ve 2003/391-2004/158 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak taraf vekilleri tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 27.09.2005 gününde davacı avukatı Erendiz Ö. gelip, davalı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatı dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Yaşar A. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, Kanada'ya öğrenim amacı ile giden müvekkiline üniversiteye kayıt başvurusu için istenilen lise transkriptinin annesi tarafından davalının Mesa Şubesi'nden APS yolu ile postaya verildiğini, belgelerin postada kaybolması nedeniyle müvekkilinin bir yıl kayba uğradığını ileri sürerek, (90.000) USD maddi ve (100) milyar TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, annesince davacı adına postaya verilen gönderinin hangi ülkede kaybolduğunun anlaşılamadığını, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, belgenin ulaşması halinde davacının yapacağı başvurunun kabul edileceğinin belirsiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, sunulan kanıtlara ve kısmen benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının davalı aracılığı ile gönderilen kayıt başvuru belgelerinin ulaşması, okula kabulü ve mezuniyeti halinde bir mühendisin Türkiye'deki bir yıllık ortalama gelirini bir yıllık mezuniyet gecikme bedeli olarak tazminen isteyebileceği, bunun da (9077) USD olduğu; davacının başlangıçta dil öğrenimi için Kanada'ya gittiği, oradaki ev kirası, elektrik, su ve diğer harcamaların dil öğrenimi amaçlı yurtdışı ikametinin zorunlu gereği olduğu ve bu harcamalarla ilgili olarak bilirkişilerce hesaplanan (10.875) USD'nin istenemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile (9077) USD maddi ve takdir edilen 3 milyar TL manevi tazminatın faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

1- Davalı PTT vekilince uyuşmazlığın taşıma sözleşmesinden kaynaklandığı, bu sözleşmenin müvekkili kuruluş ile davacının dava dışı annesi arasında kurulduğu, sözleşme tarafı olmayan davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, davanın zamanaşımına uğradığı cevap dilekçesinde ve sonraki lahiyalarda savunulmuştur. Dava şartları ve engelleri niteliğindeki bu usuli itiraz ve def'i hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği gibi, gerekçeli kararda da tartışılmamış, uyuşmazlığın tabi bulunduğu hukuki ilişki de tavsif edilmemiştir. Bu bakımdan, hukuki ilişkisinin belirlenip, husumet itirazı ve zamanaşımı def'i hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesini teminen kararın öncelikle değinilen bu usule aykırılıklar yönünden bozulması gerekmiştir.

2- Davalı vekilinin diğer ve davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda 1 nolu bentteki nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA; 2 nolu bentteki nedenlerle davalı vekilinin diğer ve davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmemesine, aşağıda yazılı bakiye 1.10.-YTL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 29.09.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/3387
Karar: 2003/10061
Karar Tarihi: 28.10.2003

ÖZET : Dava, kaybolan çek nedeniyle davacının uğradığı zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davalı banka çekin postada kaybolduğunu, kendisinin kusuru bulunmadığını savunmuş olmasına göre, öncelikle bankanın davaya konu çeki 5584 sayılı Posta Kanunu'na uygun bir şekilde gerekli özen ve dikkati göstererek ve gönderinin niteliğine uyan tarzda postahaneye teslim ettiğini kanıtlaması ve bu şekilde gönderilen çekin postada kaybolduğunun sabit olup olmadığı hususlarının araştırılması gerekmektedir. Buna göre, davalı bankanın bu yöndeki delilleri toplanarak, sonucuna göre davaya konu çekin kaybı nedeniyle davalı bankanın sorumlu tutulup, tutulmayacağı açıklığa kavuşturulup, bundan sonra bir karar verilmesi gerekir.



(6762 S. K. m. 669, 675, 676, 730)

Dava: Taraflar arasında görülen davada Aydın Asliye 1.Hukuk Mahkemesi'nce verilen 23.12.2002 tarih ve 2002/476 - 2002/1554 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı banka tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Pınar Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın kredi müşterisi olup, aldığı kredi karşılığında müşteri çekleri ciro ederek verdiğini, bunların arasında 850.000.000.-TL bedelli çekin bankaca verildiği D.... Postahanesi'nde kaybolduğunu ve kimliği belirsiz kişilerce ele geçirilerek, tahsil edildiğini ileri sürerek, müvekkilinin zararı olan 850.000.000.-TL.nın faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, meydana gelen olayda bankanın sorumluluğu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, tahsil için davalı bankaya verilen çekin bankanın uhdesinde iken kaybolduğu ve bedelinin davacıdan başka şekilde bankaca tahsil edildiği, bu çekten doğan davacı zararından bankanın sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, kaybolan çek nedeniyle davacının uğradığı zararın tazmini istemine ilişkindir.

Böyle bir durumda kaybolduğu öne sürülen çekin, TTK.nun 730/f.20 maddesinin göndermesi ile aynı Kanun'un 669-675 nci maddeleri ile 676/f.1 nci maddesi hükmüne göre, iptali sağlanıp, çekin hamili olduğunu iddia eden davacının öncelikle iptaline karar verilen çekin keşidecisine müracaat ederek çek bedelini ondan tahsile kalkışması, ancak bundan bir sonuç alamaz ise çekin zayiinden sorumlu olanı takip etmesi gerekir ise de somut olayda bahsi geçen ve zayi olduğu savunulan çek'i ele geçiren Murat K. adlı bir şahsın çek bedelini, muhatap banka olan E....bank Isparta Şubesi yerine aynı bankanın Karşıyaka Şubesine ibraz ederek tahsil etmiş olduğu dosya içeriğinden anlaşılmakta olduğundan, artık davacının öncelikle ve yukarıda açıklandığı şekilde işlem yapması gereksiz ve bundan bir sonuç elde edilmesi olanaksız hale gelmiştir. Bu itibarla artık davacının çekin zayiine sebebiyet verdiğini iddia edeni doğrudan doğruya takip ederek zararını ondan talep edebilmesi mümkün bulunmaktadır.

Ancak, davalı banka yaptığı savunmada, davaya konu çekin D.... Şubesi'ne gönderilmek üzere 13.02.2001 tarihinde A.... Şubesi tarafından taahhütlü olarak A... PTT'sine verildiğini, çekin ilgili şubeye ulaşmadan postada kaybolduğunu ileri sürmüştür. Davalı banka çekin postada kaybolduğunu, kendisinin kusuru bulunmadığını savunmuş olmasına göre, öncelikle bankanın davaya konu çeki 5584 sayılı Posta Kanunu'na uygun bir şekilde gerekli özen ve dikkati göstererek ve gönderinin niteliğine uyan tarzda postahaneye teslim ettiğini kanıtlaması ve bu şekilde gönderilen çekin postada kaybolduğunun sabit olup olmadığı hususlarının araştırılması gerekmektedir. Buna göre, davalı bankanın bu yöndeki delilleri toplanarak, sonucuna göre davaya konu çekin kaybı nedeniyle davalı bankanın sorumlu tutulup, tutulmayacağı açıklığa kavuşturulup, bundan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde gerekli araştırma yapılmadan bankanın sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı banka yararına bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı banka yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 28.10.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 2001/5735
Karar: 2001/10006
Karar Tarihi: 22.10.2001

ÖZET: Davacı, davalı idarenin özensizliği nedeni ile emekli ikramiyesi ile maaşının ödenmesi için gönderilen ödeme emrinin postada kaybolması nedeni ile geç ödenen paradan dolayı uğradığı zararın tazminini istemiştir. Mahkemece yapılacak iş, ikramiyenin Emekli Sandığı tarafından bankaya yaptırıldığının davacıya bildirilmesinin makul süreden sonra olup-olmadığı belirlenip, makul bir süreyi aşmış ise, makul süreden sonra ki günler için zararı olup-olmadığı araştırılıp, buna göre hüküm kurulması gerekir.


(5584 S. K. m. 47)

Dava: Davacı Ertuğrul Tepe vekili Avukat Sibel Vardar tarafından, davalı PTT Genel Müdürlüğü aleyhine 26/9/2000 gününde verilen dilekçe ile davacının emekli ikramiyesini geç almasından doğan maddi zararının tazmininin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 22/3/2001 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili Avukat Sibel Vardar tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Karar: Davacı, davalı idarenin özensizliği nedeni ile emekli ikramiyesi ile maaşının ödenmesi için gönderilen ödeme emrinin postada kaybolması nedeni ile geç ödenen paradan dolayı uğradığı zararın tazminini istemiştir.

Mahkemece, davalı idareye karşı dava açma hakkının, 5584 sayılı Posta Kanununun 47/1 maddesine göre, gönderici Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne ait olduğu, davacının husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesi ile ret edilmiştir.

Dosyadaki kanıtlara göre, davacıya ait emekli ikramiyesi ile Temmuz 2000 maaşının ödenmesi için gönderilen ödeme emrini içeren taahhütlü mektup, T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü tarafından T.C. Ziraat Bankası Karacabey Şubesine gönderilmek üzere 28/7/2000 tarihinde Ankara/Bakanlıklar PTT Müdürlüğüne teslim edildiği, taahhütlü mektubun alıcıya ulaşmaması üzerine davacının müracaatı ile taahhütlü mektubun kaybolduğu tespit edilmiştir. T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü tarafından yeniden ödeme emri düzenlenerek gönderilmiş ve davacının eline 18/9/2000 tarihinde ulaşabilmiştir.

Davacı, davalının bankaya verilen ikramiyenin kendisine geç bildirilmesi nedeni ile zarar gördüğünü iddia ettiğine göre, mahkemece yapılacak iş, ikramiyenin Emekli Sandığı tarafından bankaya yaptırıldığının davacıya bildirilmesinin makul süreden sonra olup-olmadığı belirlenip, makul bir süreyi aşmış ise, makul süreden sonra ki günler için zararı olup-olmadığı araştırılıp, buna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın ret edilmiş olması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıdaki gerekçe ile BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22.10.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 2001/455
Karar: 2001/3880
Karar Tarihi: 16.04.2001

ÖZET: Davacı tarafından Avukatlık Staj Bitim Belgelerinin Postaneden Adalet Bakanlığına gönderildiği, aynı tarihte başkasının gönderdiği ruhsatın gelmesine rağmen, kendisine ait ruhsatın gönderilmediği, araştırıldığında posta ile gönderilen belgelerin Bakanlığa teslim edilmediği anlaşılmıştır. Davacının gecikmeli olarak göreve başlayacağı emsallerine göre daha az kıdemli sayılacağı öte yandan emsallerinin işe başlamasına rağmen, kendisi için ruhsatın gelmemesi, nedeni ile emsallerine göre meslekte daha az hizmeti bulunan biri olarak onları izlemiş olabileceği gibi, böyle bir olumsuzluğun mesleki kişilik değerlerine de olumsuz yönde etki edeceği doğaldır. Bu bakımdan manevi tazminat istemi de yerindedir.

(818 S. K. m. 42)

Davacı Muhsin B. tarafından, davalı PTT Genel Müdürlüğü aleyhine 17.7.2000 gününde verilen dilekçe ile Adalet Bakanlığına posta ile gönderilen davacının avukatlık <staj bitim> dosyasının kaybolması nedeni ile, avukatlık ruhsatının geç gelmesinden doğan kazanç kaybı ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 19.10.2000 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı Muhsin B. tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Davacı, davalı idarenin özensizliği nedeni ile Avukatlık Staj Bitim dosyasının, Adalet Bakanlığına teslim edilmediğini, bu yüzden gecikmeli olarak Avukatlık Ruhsat Belgesini aldığını belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

Mahkemece, maddi tazminata ilişkin iddiasını belgelendiremediği ve kanıtlayamadığı, manevi tazminat talebi içinde kişilik haklarına bir saldırı olmadığı gerekçesi ile dava ret edilmiştir

Dosyadaki kanıtlara göre, davacı tarafından Avukatlık Staj Bitim Belgelerinin 31.7.1998 tarihinde Diyarbakır Postanesinden Adalet Bakanlığına gönderildiği, aynı tarihte başkasının gönderdiği ruhsatın gelmesine rağmen, kendisine ait ruhsatın gönderilmediği, araştırıldığında posta ile gönderilen belgelerin Bakanlığa teslim edilmediği anlaşılmıştır. Böylece davacının yeniden düzenlediği belgelerden sonra Ruhsatı aldığı iddia edilmiştir. Böyle bir iddianın doğru olması ve davalı idareye teslim edilen dosyanın, makul ve emsallerine göre süresinde yerine ulaştırılmamış olmasının anlaşılmış olması durumunda, davacının zarar göreceği tabidir. Bu bağlamda davacının gecikmeli olarak göreve başlayacağı emsallerine göre daha az kıdemli sayılacağı öte yandan emsallerinin işe başlamasına rağmen, kendisi için ruhsatın gelmemesi, nedeni ile emsallerine göre meslekte daha az hizmeti bulunan biri olarak onları izlemiş olabileceği gibi, böyle bir olumsuzluğun mesleki kişilik değerlerine de olumsuz yönde etki edeceği doğaldır. Bu bakımdan manevi tazminat istemi de yerindedir.

Şu durumda, mahkemece yapılacak iş, staj bitim dosyasının hangi tarihte postaya verildiği, teslim edilmiş ise hangi tarihte Bakanlığa verildiği, verilmemiş ise bunun nedeni, bu sürenin emsallerine göre uygun olup-olmadığı incelenmeli; gecikme var ise, bu konuda dinlenecek bilirkişinin bildireceği maddi tazminat miktarı hüküm altına alınmalıdır. Şayet belirleme olanağı bulunmuyor ise, BK. nun 42. maddesine göre maddi tazminat miktarı tesbit edilmelidir.

Bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ile ve yazılı gerekçe ile davanın red edilmiş olması doğru olmadığından, kararın bozulması gerekmiştir.

Temyiz olunan kararın yukarıdaki gerekçelerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16.04.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.

Kararlar, gerçek zararın araştırılması ve belirlenmesini öngörmüş. PTT'nin sorumluluğunu sınırlamamış.

Saygılarımla.
Old 07-11-2008, 16:52   #3
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Özellikle yukarıdaki son içtihat dikkate alınarak, "PTT'nin sorumluluğu Posta Kanunu'nunda belirtilenle sınırlı değildir" diyebilir miyiz?
Old 07-11-2008, 17:45   #4
halit pamuk

 
Varsayılan

Asıl soru şu: PTT'nin kime karşı sorumluluğu?
Old 07-11-2008, 18:21   #5
halit pamuk

 
Varsayılan

Posta Kanuna göre, 50. madde ancak göndericinin açtığı davada uygulanır. Ve bu sorumluluk sınırlı bir sorumluluktur.

Üçüncü kişilerin açtığı davalarada genel hükümler uygulanacaktır. Ancak aşağıdaki Yargıtay kararı 50. maddeyi uygulanamayacağına karar vermiş ancak yanlış gerekçeyle...

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 1994/7768
K. 1994/10075
T. 21.11.1994
• PTT. YÖNETİMİNİN SORUMLULUĞU ( Kendisine Teslim Edilen Evrakları Kaybetmesi Dolayısıyla )
• TAZMİNAT HAKKI ( PTT'nin Kendisine Gönderilen Evrakları Kaybettiği Şahsın )
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Teknik ve Özel Bilgiyi Gerektiren Bir Durum Yoksa yapılamaması )
818/m.41
1086/m.275
5584/m.50
ÖZET : Davacı adına taahhütlü mektupla gönderilen ve sınav günlerini içeren belgelerin davacıya ulaştırılamadığı, kaybolduğu ve sonucunun bilinmediği belirlendiğine göre; olayda, zarara uğrayan davacıdır. Gönderen zarar görmemiştir. Uyuşmazlık, sorumluluk yönünden teknik ve özel bilgiyi gerektirmediğinden, bilirkişi incelemesi yapılması da usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle, davacının uğradığı zarar belirlenerek varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukat tarafından temyiz edilmesi üzerine, tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı, davalı idarenin sınav gününü belirten belgelerin tebligatını yapmamakla zarara uğradığını belirterek tazminini istemiştir.
Mahkeme, davanın gönderici tarafından açılmadığını belirterek talebin reddine karar vermiştir.
Dosyadaki delil ve belgelere göre, davacı adına 15.5.1991 tarihinde, 4850 numaralı taahhütlü mektupla gönderilen ve sınav günlerini içeren belgelerin davacıya ulaştırılamadığı, kaybolduğu ve sonucunun bilinmediği anlaşılmıştır. Şu durumda; davacının sınav belgelerini zamanında alamadığı ve sınava da giremediği sabit olduğuna göre, bu yüzden zarara uğradığının kabulü gerekir. Olayda; zarara uğrayan davacı olup, gönderen zarar görmemiştir. Bundan dolayı mahkemenin bilirkişi mütalaasını esas alan ret gerekçesi doğru değildir. Kaldı ki uyuşmazlık, sorumluluk yönünden HUMK.nun 275. maddesi uyarınca teknik ve özel bilgiyi gerektirmediğinden, bilirkişi incelemesi yapılması da usul ve yasaya aykırıdır. Öte, yandan, uyuşmazlığın çözümünde 5584 sayılı Posta Kanununun 50. maddesinin uygulama olanağı da bulunmamaktadır. Sözüedilen hüküm, parasal değeri olan maddeleri içermektedir. Bu nedenle de, davaya konu olan olayda uygulama olanağının varlığından sözedilemez.
O halde, işin esası incelenmek suretiyle davacının uğradığı zararın belirlenerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmek gerekirken yazılı olan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın açıklanan nedenle ( BOZULMASINA ) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 21.11.1994 gününde oybirliğiye karar verildi.



sonradan ek: Aşağıdaki kararlarda "sınırlı sorumluluk" halini anlatmaktadır.

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 1987/1204

K. 1987/2434

T. 1.4.1987

DAVA : Taraflar arasındaki haksız eylemden kaynaklanan tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonuda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 1.012.623 lira tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine, fazla isteğin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davalı P.T.T. Genel Müdürlüğü avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu :
KARAR : Dava haksız eylemden kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir. Davacı faaliyetini İstanbul'da sürdüren bir şirket ile onun Libya'daki işyerinde aşçılık işini yapmak üzere anlaştığını ve gerekli işlemleri tamamlayıp köyüne dönerek şirtetten çağrı mektubu beklediğini bu amaçla Biga'da bir posta kutusu kiraladığını, şirketin beklenen çağrı yazını 13.12.1984 tarihinde Mecidiyeköy postanesine verdiği iadeli taahhütlü mektup ile gönderdiğini, ancak bu mektup 17.12.1984 de PTT Biga Şubesine geldiği halde kendisine 6.3.1985 tarihinde teslim edildiğini, böylece mektubun geç teslimi yüzünden Libya'ya ilk grup ile değil, daha sonraki grup ile 20.5.1985 tarihinde gidebildiğini bildirerek sözleşme gereği şirketten alebileceği aylık 720 dolar ücretten 20 gün yoksun kaldığını ileri sürüp zararı olan 1.700.000 liranın yasal faizi ile beraber davalı idareden tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı idare cevabında, 5584 sayılı Posta Kanunu'nun 47 nci maddesinin birinci bendi hükmüne göre PTT İdaresinden herhangi bir talepte bulunmak hakkının sadece göndereciye ait bulunduğunu, gönderici bu hakkını alıcıya devredebilirse de olayda böyle bir devir yapılmadığını, öte yandan aynı kanunun 46 ncı maddesi hükmüne göre idarenin bu kanunda gösterilen hadler dahilinde sorumlu olabileceğini, esasen anılan kanunun 50 nci maddesinde taahhütlü olarak gönderilen mektubun yalnız kaybı halinde tazminat ödenebileceği hükmü konulmuş olup olayda mektubun kaybolmayıp geç teslim edildiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, 5584 sayılı Posta Kanunu'nun 47 nci maddesinde söz konusu olan sınırlı dava hakkının yalnızca göndericiyi kapsayıp, gönderilen yönünden bir durum içermediği, bu nedenle kendisine mektup gönderilen davacı yönünden olayın genel hükümler ve Borçlar Kanunu'nun kapsamı içinde düşünülmesi gerektiği benimsenerek hesaba ilişkin bilirkişi raporuna dayanılıp 1.012.623 lira tazminatın davanın açıldığı günden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmiştir.
Gerçekten Dairenin Esas: 10270, Karar 1064 sayılı ve 31.1.1986 günlü kararında belirtildiği gibi (Bakınız: Mustafa Reşit Karahasan, Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, 1981 Sahife 251) 5584 sayılı Posta Kanununun 46 ve 44 üncü maddelerinin birinci bentlerinde benimsenmiş olan sınırlı sorumluluk ancak gönderen kişi yararına gerçekleşebilecek özel bir sorumluluk durumudur. Oysa sözü edilen kanunun 2 nci maddesi bu gibi hizmetlerin yalnız davalı idare tarafından yapılabilmesi konusunda bir tekel kurmuştur. o halde özel durumlar için kanun koyduğu sınırlı sorumluluk yalnız gönderene karşı tanınmış ve kamu hizmetine dayanan gönderilen için böyle bir sınır kabul edilmemiştir. Bu nedenle gönderilene karşı olan sorumluluk, sınırlı sorumluluğun dışında genel hükümlere dayanan ve haksız eylemden doğan bir sorumluluktur. O halde dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir yolsuzluk görülmemesine, özellikle açıklanan nedenlere göre bütün temyiz itirazlarının reddi gerekir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenlerle ONANMASINA(...) 1.4.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 1978/10606

K. 1979/3810

T. 22.3.1979

DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 5000 liranın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davalı PTT Genel Müdürlüğü avukatı A.C. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
Davacı D.C. oğluna velayeten açtığı bu davasında; parasız yatılı ilk öğretmen okulu birinci sınavını kazanan çocuğunun 02/07/1974 tarihinde yapılacak ikinci sınava da hazır bulunması için Pülümür İlköğretim Müdürlüğünce vaktinde ve taahhütlü mektupla yapılmış olan bildiriyi zamanında kendilerine ulaştırmamak suretiyle oğlunun anılan okulda okumasına engel olan PTT idaresinden 20.000 lira manevi tazminat alınmasını istemiştir.
Danıştay 12. Dairesinin 23/12/1976 gün, 1974/1615 esas ve 3118 Karar sayılı ilamıyla uyuşmazlığın adli yargı yerlerince çözümleneceğine karar verilmiş ve anılan ilam 20/05/1977 tarihinde davacı tarafa tebliğ edilmiştir. İnceleme konusu edilen bu dava da 14/06/1977 tarihinde Pülümür Asliye Hukuk Mahkemesine açılmış ve mahkemece istek hüküm altına alınmıştır.
Davalı idarenin 15/12/1977 günlü cevap ve 306.1978 tarihli temyiz layihalarında söz konusu edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08/12/1974 gün ve 4/10 esas, 103 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi, görevsiz mahkemede açılan bir dava zamanaşımını kesmez. Ne var ki, Borçlar Kanununun 137. maddesine göre, dava veya defi; vaziyet eden hakimin selahiyetli olmaması veya tamiri kabil ve şekle müteallik bir noksan veya vaktinden evvel ikame edilmiş olması nedeniyle reddolunmuş olup da arada zamanaşımı müddeti son bulmuş ise alacaklı hakkını talep etmek için altmış günlük ek (munzam) bir süreden yararlanır. Danıştaydaki dava süresi içinde açılmış ve bu davanın sonuçlandığı anda zamanaşımı gerçekleşmiştir. Yukarıda işaret edildiği üzere davacı altmış günlük süreden yararlanacaktır. Burada çözümlenmesi gereken sorun; bu sürenin hangi tarihte başlayacağı konusudur. Davalı idarenin iddia ettiği gibi sürenin başlangıcı Danıştayın karar tarihi olan 23/12/1976 günü değil, sözü edilen kararın davacıya tebliğ tarihi olan 20/05/1977 günüdür. Çünkü davacı 20/05/1977 günü davasının görev yönünden reddedildiğini öğrenmiş bulunmaktadır. Bu nedenlerle mahalli mahkemenin davalı tarafın zamanaşımı definin reddine dair kararı yasaya uygun bulunmaktadır.
Bir kimsenin mal varlığında artmaya veya bir kamu hizmetinin işleyişini düzenleyen hukuk kuralının belli şekilde uygulanması sonunda faydalanmasına engel olmak yoluyla onu zarara uğratmak halinde uygulanacak hüküm, Borçlar Kanununun 41. ve sonraki maddeleri hükümleri olmakla beraber, daha özel nitelikteki yasaların olayı bir haksız eylem olarak tanımladığı hallerde, Borçlar Kanununun 41. ve sonraki maddeleri hükümleri olmakla beraber, daha özel nitelikteki yasaların olayı bir haksız eylem olarak tanımladığı hallerde, Borçlar Kanununun genel hükümlerinin uygulanması düşünülemez. 5584 Sayılı Posta Kanununun 46. ve sonraki maddeleriyle PTT idaresinin üzerine aldığı bu kanuni görevin yerine getirilmesi sırasında, ancak sınırlı bir sorumluluk esası benimsenmiştir. Bu kanunun 46-47. maddelerinin 1. bentlerinin birlikte incelenmesinden çıkan sonuca göre, bu sınırlı sorumluluk, ancak gönderen kişi yararına gerçekleşebilecek özel bir sorumluluk durumudur. Gerçekten anılan Kanunun 50. maddesinde kullandığı deyimlerle gönderene karşı sınırlı sorumluluğun ne olacağını açıklamıştır. Oysa kanun 2. maddesinde saydığı PTT hizmetlerinin yalnız bu kurum tarafından yapılabileceğini benimseyerek tekel kurmuştur. O halde, özel durumlar için Kanunun koyduğu sınırlı sorumluluk, yalnız gönderene karşı tanınmış ve kamu hizmetine dayanan gönderilen kimse için böyle bir sınır kabul edilmiş değildir. Bu nedenle, gönderilenlere karşı olan sorumluluk, sınırlı sorumluluk dışında, genel hükümlere dayanan ve haksız eylemden doğan bir sorumluluktur. Oysa ki kurum, kendisine tanınan tekel hakkı ile yalnız gönderenlere karşı sözleşme icabı sorumlu olmayıp tekel ödevini yerine getirirken üçüncü kişilere karşı yönetmelikler ve kanunlardan doğan borçların uygun biçimde yerine getirilmesiyle yükümlü olmak itibariyle sorumludur. Uyuşmazlık konusu bu davada, davacı, kendisine taahhütlü mektupla gönderilen belgenin zamanında ulaştırılmadığını, idarenin kanunla üzerine yükleneni gereği gibi yerine getirmediğini ileri sürmüş ve bunu kanıtlamıştır. Gerçekten davalı, ilköğretim müdürlüğünün vaktinde taahhütlü olarak verdiği mektubu davacıya ulaştırmamakla davacının öğrenimine devam olanaklarına engel olmuştur.
Medeni Kanunun 24 ve Borçlar Kanununun 49. maddelerine göre kişisel hakları halele uğrayan kimse manevi tazminat isteyebilir. Kişinin korunmasını isteyebileceği hukuki, ahlaki ve medeni niteliklerine ilişkin menfaatlerine kişilik hakları denir. Bunlar mal varlığı haklarının dışında kalan, parayla ifadesi veya başkalarına devri veya intikali imkansız bulunan haklardandır. Davacının öğrenimine devam edememesi suretiyle kişilik haklarının halele uğradığı kuşkusuzdur. Zira bu yüzden çevresi ve ekonomik durumu da göz önünde tutulduğunda belki de yaşamı boyunca telafisi mümkün olamayacak güçlüklerle karşılaşacaktır. O halde davacının istemi doğrultusunda manevi tazminata hükmedilmesi doğru olduğundan karar onanmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle ONANMASINA, 22/03/1979 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 07-11-2008, 18:33   #6
halit pamuk

 
Varsayılan

Tam aradığınız karar olabilir:

YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/4195
K. 2003/11267
T. 1.12.2003
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Erzurum Asliye 1.Hukuk Mahkemesi'nce verilen 19.12.2002 tarih ve 2002/369-616 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı, Milli Eğetim Bakanlığı öğretmen atama ve takini ile ilgili müşavirlik-müşteşarlık adresine gönderdiği makale ve dilekçesinin davalı tarafından yerine ulaştırılmadığını ileri sürerek, 1.000.000.000 TL tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiş, 18.11.2002 tarihli ıslah dilekçesi ile de, 21 milyar TL. maddi ve manevi ttazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, öncelikle idari yargının görevli olduğunu, 5587 sayılı Posta Kanunu'nun 46. Ve 50. maddeleri uyarınca sınırlı sorumluluklarının bulunduğunu, gönderinin yerine ulaşmadığını ancak, davacının da gönderici olduğunu ispatlaması gerektiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından davacının 15 sayfalık makale gönderdiğini, yenisini yazmanın mümkün olmadığını ileri sürmüş ise de, makalenin değeri ve bu nedenle uğranılan zarara ilişkin delil sunmadığı, gönderile değer konulmadığı, gönderinin postada kaybulduğu, davalının bu itibarla Posta Kanunu'nun 46,50/2 ve yönetmeliğin 117-125 nci maddelerdi gereğince 122/2 nci maddesi hükmü uyarınca davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 30.000.00 TL.nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davacı ve davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı ve davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı ve davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından taraflardan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 1.12.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 08-11-2008, 09:19   #8
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Benim düşünceme göre;

PTT 'ye muhatabına ulaştırılmak üzere teslim edilen her hangi bir gönderinin kaybolması; taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılık temelinde ve PTT kanunu hükümlerinde yer alan sınırlar dahilinde PTT'nin sorumluluğunu gerektirir.

Bu husus PTT kanunu hükmü gereğidir ve bir nevi taraflar arasında geçerlilik taşıyan Genel İşlem Şartlarına benzer ve tarafları bağlar.

Bu hükme rağmen, bilindiği gibi taraflarca akdedilen her hangi bir sözleşmede Borçlunun ağır kusuru halinde bile sorumlu olmayacağı yahut sınırlı sorumlu olacağı kararlaştırılmış olsa bile BK.99 uyarınca sözleşmede kararlaştırılan sorumsuzluk hükmü geçersiz sayılmaktadır. Bk. 99 hükmü emredici hukuk kaidesi niteliğindedir. Bu hükmü olaya kıyasen uygulamak mümkün olabilir ve PTT nin ağır kusuru varsa haksız fiil dairesinde mesul olması gerektiği söylenebilir düşüncesindeyim.
Old 08-11-2008, 14:27   #9
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Benim düşünceme göre;

PTT 'ye muhatabına ulaştırılmak üzere teslim edilen her hangi bir gönderinin kaybolması; taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılık temelinde ve PTT kanunu hükümlerinde yer alan sınırlar dahilinde PTT'nin sorumluluğunu gerektirir.

Bu husus PTT kanunu hükmü gereğidir ve bir nevi taraflar arasında geçerlilik taşıyan Genel İşlem Şartlarına benzer ve tarafları bağlar.

Bu hükme rağmen, bilindiği gibi taraflarca akdedilen her hangi bir sözleşmede Borçlunun ağır kusuru halinde bile sorumlu olmayacağı yahut sınırlı sorumlu olacağı kararlaştırılmış olsa bile BK.99 uyarınca sözleşmede kararlaştırılan sorumsuzluk hükmü geçersiz sayılmaktadır. Bk. 99 hükmü emredici hukuk kaidesi niteliğindedir. Bu hükmü olaya kıyasen uygulamak mümkün olabilir ve PTT nin ağır kusuru varsa haksız fiil dairesinde mesul olması gerektiği söylenebilir düşüncesindeyim.

Yorumunuza katılmıyorum ama paylaştığınız için teşekkür ederim.
Old 09-11-2008, 17:08   #10
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
Yorumunuza katılmıyorum ama paylaştığınız için teşekkür ederim.

Tabiki katılmamanızı saygıyla karşılarım. Ancak hangi gerekçeyle katılmadığınızı da öğrenmek isterim.
Old 09-11-2008, 23:28   #11
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Tabiki katılmamanızı saygıyla karşılarım. Ancak hangi gerekçeyle katılmadığınızı da öğrenmek isterim.

Saim bey, yasa hükmünü, sözleşme şartıymış gibi, bir başka yasa hükmü ile geçersiz addetmeniz nedeniyle düşüncenize katılmıyorum. Şunu diyebilsek olur: "Posta Kanunu, PTT'nin her halükarda ödemesi gereken tazminatın alt sınırını koymuştur; daha fazla tazminat istenmesine engel değildir." Ama bunu hangi gerekçeye dayandıracağız?
Old 10-11-2008, 01:28   #12
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,

Adnan Koray'ın isabetli sorusunu yanıtlamamışsınız. Sorunuzun davacısı kim? Gönderense, BK nun uygulanma olasılığı yok, normlar hiyerarşisinde, eşit düzenlemeler söz konusu olduğunda daha özel yasanın uygulanacağından hareketle, PTT Kanunundaki sınırlı sorumluluk hükümlerinin, gönderilen ise, genel hükümler ve borçlar kanunu hükümlerinin uygulanacağı açıkça forumdaki kararlarda da belirtilmiş.

Saygılarımla...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
PTT'nin tebligattan kaçınması talveq Meslektaşların Soruları 5 16-01-2008 18:31
MÜteahhİdİn SorumluluĞu empas Meslektaşların Soruları 3 13-01-2008 21:51
alt işverenin sorumluluğu nazell Meslektaşların Soruları 1 02-01-2008 15:23
Acentanin SorumluluĞu Av.Filiz Pesen ŞATIROĞLU Meslektaşların Soruları 0 20-07-2007 09:33
sigortanın sorumluluğu Nuriye Değer Meslektaşların Soruları 1 16-09-2006 12:38


THS Sunucusu bu sayfayı 0,14553499 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.