Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Hizmet tespiti davası açabilmek için sürenin sonu?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 13-09-2014, 23:23   #1
AV.MK

 
Karar Hizmet tespiti davası açabilmek için sürenin sonu?

işçi 2008 yılında işyerinde çalışmaya başlıyor, 2010 yılında sigortası yapılıyor, 1 yıl sigortalı olarak çalışıyor ve 2011'de işten ayrılıyor. Şimdi sigortasız çalıştığı sürelerin tespiti için dava acmak istiyor.

Süre yönünden bir sıkıntı yasarmıyız, dava açabilmek için gerekli olan 5 yıllık sürenin sonu nedir? Sigortasinin yapıldığı (bildirge verilen) tarih süreyi kesermi, nasıl etkiler?
Old 14-09-2014, 00:25   #2
LetGo

 
Varsayılan

http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2011-97-1108

Bu makalenin yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Süre kısmında örneklerle açıklanmış. İyi çalışmalar.
Old 15-09-2014, 10:27   #3
AV.MK

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan LetGo
http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2011-97-1108

Bu makalenin yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Süre kısmında örneklerle açıklanmış. İyi çalışmalar.

Makalede; işe giriş bildirgesi verilmiş fakat bordrosu ve primleri SGK' ya intikal ettirilmemişse hizmet tespiti davası zamanaşımına uğramaz diyor. Peki bildirge verildikten sonra bordrosu ve primleri kuruma intikal ettirilmişse (bildirge verilmesinden önceki dönem) zamanaşımına uğrarmı?

Bir de zamanaşımı toplam sürenin sonundan (olayımızda 2010 yılı sonundan) itibarenmi işlemeye başlar yoksa her yıl için ayrı ayrı mı hesaplanmalıdır?
Old 15-09-2014, 16:44   #4
LetGo

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan AV.MK
Makalede; işe giriş bildirgesi verilmiş fakat bordrosu ve primleri SGK' ya intikal ettirilmemişse hizmet tespiti davası zamanaşımına uğramaz diyor. Peki bildirge verildikten sonra bordrosu ve primleri kuruma intikal ettirilmişse (bildirge verilmesinden önceki dönem) zamanaşımına uğrarmı?

Bir de zamanaşımı toplam sürenin sonundan (olayımızda 2010 yılı sonundan) itibarenmi işlemeye başlar yoksa her yıl için ayrı ayrı mı hesaplanmalıdır?

Örneğin: işçi,
bir işyerinde 05.04.2009 tarihinde sigortasız olarak çalışmaya başlamış
ve 11.09.2009 tarihinde işten ayrılmış olsun. İşçinin çalıştığı bu dönem
için hizmet tespit davası açma süresi çalışmanın ait olduğu yılı takip
eden yılbaşından itibaren, yani 01.01.2010 tarihinde başlar. (sizin olayda 01.01.2009 dan başlıyor 5 yıllık süre
Alıntı:
Söz konusu hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin kuruma verilmesi ya da çalışmaların kurumca tespit edilmesi halinde, kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez
Müvekkiliniz 2011'de işten ayrıldığı için hak düşürücü süre sizin olayınızda dikkate alınır gibi bir anlam çıkardım ama yanlış anladıysam düzeltilirse meslektaş arkadaşlarım tarafından sevinirim.
Old 22-02-2015, 13:23   #6
AV.MK

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avukat73
Süre yönünden zaman aşımı işlemez.

Bu durumda işçi dilediği zaman ve süre sıkıntısı yaşamadan uzun yıllar sonra dahi dava açabilecek demektir, görüşünüzün yasal dayanağını ve varsa
eğer içtihatları paylaşırmısınız.
Old 22-02-2015, 19:08   #7
onur budak

 
Varsayılan

T.C
Hukuk Genel Kurulu
E: 1999/21-985,
K: 1999/985,
Tarih: 24.11.1999


Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenilen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde açılması gerekir.
(506 s. SSK. m. 79/8)


Taraflar arasındaki "hizmet tesbiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ekinözü Asliye (İş) Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11/6/1998 gün ve 1997/70 - 1998/38 sayılı kararın incelenmesi davalı S.S.K. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 8/12/1998 gün ve 1998/8396-8575 sayılı ilamı ile; (... 506 sayılı Kanunun 79/8. maddesi hükmünce, Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tesbiti istenilen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde açılması gerekir.

Davacının tesbitini istediği çalışmaların 1976-1977 yılları arasında geçtiği, Mahkemeye 1997 yılında başvurulduğu hizmetin geçtiği yılın sonu olan 1977 yılı sonundan, dava tarihine kadar hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçtiği, dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Öte yandan, davacının aynı işyerinde bu tarihten sonra çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olamayacağı ve hak düşürücü sürenin kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.

Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular nazara alınarak, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.

O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı S.S.K. vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı S.S.K. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 24/11/1999 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
Old 22-02-2015, 19:10   #8
onur budak

 
Varsayılan

HGK,
E: 2003/21-43,
K: 2003/97,
Tarih: 26.02.2003

Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenilen hizmetlerin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde açılması gerekir. Yerleşik Yargıtay görüşlerine göre, Sigortalının aynı işyerinden verilmiş birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı halinde hak düşürücü süre, her kesim çalışma için ayrı ayrı hesap edilmelidir. Çıkış tarihinden sonra işçinin aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesi veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışması hak düşürücü sürenin işlemesine engel olamaz. Öte yandan; kural olarak işe giriş bildirgeleri sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, bildirgeyi hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin aksinin ancak eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez.
(506 s. SSK. m. 79/10)


Taraflar arasındaki "hizmet tesbiti ve alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin İş Mahkemesince davanın kısmen kabul-kısmen reddine dair verilen 27.03.2002 gün ve 2001/650 E- 2002/165 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 11.06.2002 gün ve 2002/4414-5656 sayılı ilamı ile; (...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,

2-Mahkemece; davacının 20.07.1983 ile 05.03.2000 tarihleri arasında davalılar işyerinde kesintisiz çalıştığı ve buna göre sigortalı çalışma süresinin tesbiti ile diğer işçilik haklarına hükmedilmişse de; bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.

Gerçekten dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre; davacının davalı Ali Rıza Ö.'ya ait işyerine, 20.07.1983 tarihinde girdiği ve 10.08.1983 tarihinde çıktığı, daha sonra, 01.11.1985 tarihinde davalı Hayriye Ö.'ya ait işyerine girdiği ve bu işyerinden de, 15.11.1985 tarihinde çıktığı; 01.01.1988 tarihinde aynı işyerinde tekrar girerek bu tarihten itibaren istem tarihine kadar sürekli çalıştığı saptanmıştır.

506 Sayılı Kanunun 79/8. maddesi hükmünce; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tesbiti istenilen hizmetlerin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde açılması gerekir.

Davacının tesbitini istediği çalışmaların bir kısmının 10.08.1983-01.11.1985 ve 15.11.1985-01.01.1988 tarihleri arasında geçtiği Mahkemeye 25.07.2001 tarihinde başvurduğu; bu döneme ilişkin hizmetin geçtiği yılın sonu olan, 15.11.1985 ve 31.12.1988 tarihinden dava tarihine kadar hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçtiği anlaşılmaktadır. Davacının aynı işyerinde bu tarihten sonra çalışmasını sürdürmesinin veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olamayacağı ve hak düşürücü sürenin kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gereği de ortadadır.

Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki olgular nazara alınarak davanın, 10.08.1983-01.11.1985 ve 15.11.1985-01.01.1988 dönemi için hak düşürücü süre nedeniyle reddine ve buna bağlı olarak bu sürenin işçilik haklarının hesabında da dikkate alınması gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı Kurum vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, hizmet tespiti ve işçilik haklarının ödetilmesi isteğine ilişkindir.

Davacı, işverenler ile Sosyal Sigortalar Kurumu aleyhine 25.7.2001 tarihinde açtığı davada, davalı işverenlere ait iş yerinde devamlı çalıştığı halde işverence salt az prim ödeme kastı ile çalışma sürelerinin noksan bildirildiğini, 5.3.2000 tarihinde iş akdinin fesh edildiğini ileri sürerek, iş yerinde 20.7.1983 - 5.3.2000 tarihleri arasında devamlı çalıştığının tespiti ile ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağının ödetilmesini talep etmiştir.

Davalı işverenler duruşmaya katılmadıkları gibi herhangi bir itiraz ileri sürmemişler, işyeri kayıtlarını ibraz etmemişlerdir.

Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu vekili davacının davalı işyerine girişine dair birden fazla işe giriş bildirgesinin bulunduğunu, bu durumun çalışmanın kesintili olduğuna karine oluşturduğunu, işçilik hakları ile ilgili davanın tespit davası ile birlikte görülemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin, tanık beyanlarına göre davacının davalı işyerinde 20.7.1983 -5.3.2000 tarihleri arasında devamlı çalıştığının tespitine, bilirkişi raporunda 20.7.1983 -5.3.2000 tarihleri arası için hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatı, ile yılık izin ücretinin davalı işverenden tahsiline"dair verdiği karar davalı işverenler vekili ile davalı kurum vekilinin temyizi üzerine yukarıda belirtilen nedenle Özel Dairece bozulmuştur.

Mahkemece, "işe giriş bildirgesi bulunduğundan hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığı, devamlı çalışma olgusunun tanıklarca doğrulandığı, uygulamada işverenlerin çalıştırdıkları işçilerin çalışmalarını tam göstermedikleri"gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını sadece davalılardan Sosyal Sigortalar Kurumu vekili temyiz etmektedir.

Davanın yasal dayanağı 506 sayılı yasanın 79/10 maddesi olup, kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenilen hizmetlerin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde açılması gerekir. Yerleşik Yargıtay görüşlerine göre, Sigortalının aynı işyerinden verilmiş birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı halinde hak düşürücü süre, her kesim çalışma için ayrı ayrı hesap edilmelidir. Çıkış tarihinden sonra işçinin aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesi veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışması hak düşürücü sürenin işlemesine engel olamaz.

Öte yandan; kurul olarak işe giriş bildirgeleri sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, bildirgeyi hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin aksinin ancak eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez.

Somut olayda, davacının önceleri Ali Rıza Ö.'ya ait olan işyerine 20.7.1983 tarihinde girdiği ve 20 gün prim ödenerek 10.8.1983 tarihinde çıktığı; daha sonra Hayriye Ö.'ya devredilen aynı işyerine 1.11.1985 tarihinde girdiği, 15 gün prim ödenerek 15.11.1985 tarihinde çıktığı; 1.1.1988 tarihinde aynı işyerine girerek bu tarihten istem tarihine kadar sürekli çalıştığı kurum tarafından gönderilen imzalı işe giriş bildirgeleri ve prim tahakkuk cetvellerinden saptanmıştır. Ne varki, işverence ücret bordroları ibraz edilmediğinden çalışma sürelerine ilişkin davacının imzasının bulunup bulunmadığı, bildirimlerin bordroya uygun olup olmadığı saptanamamıştır.

Yukarıda açıklanan ilkeler karşısında, mahkemenin, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığını göz ardı ederek, işe giriş bildirgesi olduğundan hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği gerekçesiyle salt tanık beyanlarına dayanarak devamlı çalışmanın tesbitine karar vermesi isabetsizdir.

Ancak, işe giriş bildirgelerindeki imzaların davacıya ait olmadığının saptanması halinde diğer deliller hep birlikte değerlendirilerek çalışmanın tespitine karar verilebilir. Oysa mahkemece bu yönde hiçbir araştırma inceleme yapılmamıştır. Her ne kadar, somut olayda işe giriş bildirgelerindeki imzaların davacıya ait olmadığı, bildirgelerin hile hata veya manevi baskı altında imzalandığı ileri sürülmemiş ise de, davacı dilekçesinde devamlı çalıştığını, salt az prim ödemek kastıyla işverenin çalışmalarını eksik bildirdiğini iddia ettiğine göre, bu durumda mahkemece hizmet tespiti davalarının özelliği dikkate alınarak işe giriş bildirgelerindeki imzalar üzerinde yöntemince uzman bilirkişiler aracılığı ile inceleme yaptırılmak oluşacak sonuca göre hak düşürücü sürenin geçip geçmediği ayrı ayrı belirlenmek ve tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken eksik inceleme ve yanlış gerekçelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 26.02.2003 gününde, yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
sigortasız dönem alacağı için hizmet tespiti davası açmak zorunlu mu ihkak ı hak Meslektaşların Soruları 4 18-04-2014 14:14
CMK yetki belgesi ile vekalet ücreti için icra takibi açabilmek? Av.DENİZ Meslektaşların Soruları 3 11-01-2012 17:01
Yeni HMK uyarınca dava açmak ve işçinin asgari ücretinin denkliği için hizmet tespiti davası Av. Ekinekin Meslektaşların Soruları 1 12-12-2011 14:52
hizmet tespiti hak düşürücü sürenin hesabı emrahcevik Meslektaşların Soruları 4 16-02-2010 13:05
Bayanlar için Geçmişe dönük hizmet tespiti davası aile reisliği sorunu arkhon Meslektaşların Soruları 3 15-11-2008 13:04


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07266307 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.