|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
05-12-2006, 20:06 | #1 |
|
3091 Sayılı Yasa - Zilyetliğin Korunması
Sayın meslektaşlarım, Tapulu olup uzun süre zilyet edilmeyen bir taşınmaz başka bir şahıs tarafından zilyet ediliyorsa,3091 Sayılı Zilyetliğin Korunmasına ait yasa hükümleri uygulanarak tapu sahibi haksız görülebilirmi? Yardımcı olurmusunuz.
|
05-12-2006, 20:37 | #2 | |||||||||||||||||||||||
|
Herşeyden önce mülkiyet zilyetliği,n önündedir.
3091 sayılı yasa zilyeti değil mülkiyet sahibinmi korumaya yöneliktir.Mülkiyet sahibinin bir gayrimenkulde aynı zamanda zilyet olması kaçınılmazdır.Ancak bu yerdan kadastro geçmi,şmi imarlı bir yermi?Tapu sahibi ne kadardır gayrimenkulden uzak ve zilyet ne kadar süredir zilyetliğini sürdürüyor?Bu gibi hususları da belirtirseniz cevap vermek mümkün olabilir.Şu anda pek çok şey havada kalmış....Açıklık getirirseniz yardımcı olmaya çalışırız. |
05-12-2006, 21:03 | #3 |
|
3091 sayılı yasa temelinde mahkemece verilecek karara kadar geçici bir çözüm oluşturur.ve uygulamada genelde mülkiyeti gözetmesi gerekirken zilyedliği esas alabilmektedir.
|
05-12-2006, 21:16 | #4 |
|
3091 sayılı yasa mülkiyetten çok zilyetliği koruyor ama bizim öyle bir olayımız olmuştu ,müvekkile ait tapulu yer olmasına rağmen komşusu 3091 den faydalanmak istedi,idarede gerekli incelemeyi yapmadan kabul etti,ben idare mahk.ne dava açtım,iptali için..Bulduğum bir yargıtay kararında ise 3091 e muhalefetten yargılanan sanık hakkında tapu olması nedeniyle beraat hükmü verilmesi gerektiğine sonucuna varılmış,Yardımcı olabildim mi bilmiyorum
|
06-12-2006, 21:23 | #5 |
|
3091 sayılı yasa
Sayın:ağustos,Av.Yasin ÖZÇELİK ve Avderen Yılmaz Soruma ilgi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim.3091 sayılı yasa ile ilgili Konuyu biraz daha açarak sormak istiyorum.
Kaymakamlık Makamınca Muhakkik olarak görevlendirildim. Kadastro fen elemanları ile birlikte olay yerine gittik. Müşteki taşınamzına geçmek için en az elli (50) yıldan beri geçiş yeri olarak kullandığı bir boşluğun A şahıs tarafından sürülerek tecvüz edildiğini ifede etti. A şahıs ise, sürmüş olduğu yerin kendisine ait tapulu arazisi olduğunu, ancak ihtiyacı olmadığı için bu güne kadar da sürüp ekmediğini ,şikayetçinin ise uzun yıllardır bu yeri boş olduğu için gelip geçmek için kullandığını bir hafta önce mütecavizin bu yeri sürdüğünü ve geçişini engellediğini ifade etti. Kadastro fen elemanları da tecavüz olduğu iddia edilen taşınmazın Mütecaviz olduğu iddia olunan kişi adına tescilli olduğunu ve imar dışında bir yer olduğunu ifade ettiler.Bu durumda, Söz konusu taşınmaz A şahsın adına tescilli,ancak ihtiyacı olmadığı için kullanmadığı,bunun yerinde komşusu bu yeri boş olduğu için geçiş yolu olarak kullandığı anlaşılıyor. Raporumda görüş belirtmem gerektiğinden tereddüt oluştu. Bu olayda 3091 sayılı Zilyetliği Koruma kanununa göre hangi yönde görüş belirtmem gerekir.? Yardımlarınızı bekliyorum |
06-12-2006, 22:54 | #6 |
|
sayın stekin,
benim olayım da aynen sizinki gibiydi,karşı taraf 20-30 yıldır müvekkilin tapulu yerini yol olarak kullanıyordu,müvekkil ev yapmak isteyince haliyle geçiş alanı daraldığından 3091 den faydalanmak istedi,kaymakamlık tapu olmasına rağmen zilyetliği koruma kararı vermişti,ben idare mahk.ne başvurmuştum,şu an inanın sonucunu hatırlamıyorum ama vaktiniz varsa yarın dosyada ne olmuş,idare mahk.ne demiş bakar size haber veririm,iyi çalışmalar. |
18-12-2006, 21:54 | #7 |
|
Sayın Av.ÖZÇELİK bey konu ile ilgili açıklamalarınızı bekliyorum.
|
18-12-2006, 22:04 | #8 |
|
3091 sayılı yasa tamamen zilyetliği korur.zilyet hırsız bile olabilir.Önemli olan zilyet olmasıdır.İdari veya adli makamlarca 3091 sayılı yasaya göre verilen kararlara karşı üstün hak iddia eden kişiler dava açmalıdır.
|
18-12-2006, 22:06 | #9 |
|
kasteddiğim dava idari dava değil.Üstün hakka ilişkin adli mahkemede bir dava açılması gerekiyor.İdari mahkemede uğraşmak boşuna olur.
|
19-12-2006, 14:02 | #10 |
|
Yol gösterecek bir karar
10. DAİRE
E. 1995/6434 K. 1997/715 T. 28.2.1997 • TAŞINMAZA MÜDAHALE ( Başkasına Ait Taşınmaz Üzerinden Zaman Zaman Geçmek Korunması Gerekli Zilyetlik Hakkı Doğurmaması ) • ZİLYETLİK HAKKI ( Başkasına Ait Taşınmaz Üzerinden Zaman Zaman Geçmek Korunması Gerekli Zilyetlik Hakkı Doğurmaması ) • KORUNMASI GEREKLİ ZİLYETLİK HAKKI ( Başkasına Ait Taşınmaz Üzerinden Zaman Zaman Geçmek Korunması Gerekli Zilyetlik Hakkı Doğurmaması ) 3091/m.1 ÖZET : Başkasına ait taşınmaz üzerinden zaman zaman geçmek korunması gerekli zilyetlik hakkı doğurmaz. İstemin Özeti: Edirne İdare Mahkemesinin 22.6.1995 tarih ve E: 1995/6, K: 1995/542 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından istenilmektedir. Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir. Danıştay Tetkik Hakimi T.T.V.`nin Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı M.Y.`nin Düşüncesi: Mülkiyet zilyedliğe göre daha üstün ve daha çok korunmaya değer bir hakdır. Malikin kendi mülkiyetindeki bir taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkının kira sözleşmesi vs. gibi hukuken geçerli bir sözleşme olmadıkça zilyedlik suretiyle sınırlandırılması kabul edilemez. Olayda da mülkiyeti tartışmasız bir şekilde bilinen taşınmazın zilyedlik suretiyle elde edilmeye çalışıldığı anlaşılmıştır. Bu sebeple temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. Türk milleti adına hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü: Dava; davacının, mütecaviz olduğunu ileri sürdüğü kişinin kendi zilyetliğinde bulunduğunu ileri sürdüğü taşınmaza tecavüzünün önlenmesi yolundaki başvurusunun reddine ilişkin 4.11.1994 tarih ve 16 sayılı İşlemin iptali istemiyle açılmıştır. Edirne İdare Mahkemesi 22.6.1995 tarih ve E: 1995/6, K: 1995/542 sayılı kararıyla; 3091 sayılı Yasa ile gerçek veya tüzel kişilerin zilyed bulunduğu taşınmaz mallarla, devlete ait veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki sahipsiz yerlere veya menfaati umuma ait olan taşınmaz mallara tecavüz ve müdahalelerin idari makamlar tarafından önlenmek suretiyle kamu düzeninin sağlanmasının amaçlandığı, 3091 sayılı Yasanın Uygulama Şekli ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin 11. maddesinde, "tecavüz"ün, taşınmaz malı zorla veya zilyedinden habersiz olarak işgal etmek veya ele geçirmek veya taşınmazın aynında değişiklikler meydana getirmek; "müdahale"nin de, zilyedin taşınmaz mal üzerindeki mutlak hakimiyetini kısmen veya tamamen ihlal etmek biçiminde tanımlanmadığı, bu koşullardan herhangi birinin varlığı halinde, ilgili makamca tecavüz veya müdahalenin önleneceği ve zilyedin haklarının korunacağının açık olduğu; dosyanın incelenmesinden, mütecaviz olarak gösterilen kişinin kendi mülkiyeti ve zilyetliği altında bulunan taşınmazı çit çekmek suretiyle sınırladığı, bu alanın imar yolunu kapsamadığı ve umuma açık yol niteliğinde olmadığının anlaşıldığı, başkasına ait bir taşınmaz üzerinden zaman zaman geçmenin, bu kişilere 3091 sayılı Yasa uyarınca korunması gereken bir zilyetlik hakkı doğurmayacağı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı, hukuka aykırı olduğu savıyla anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir. İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 3622 sayılı Yasayla değişik 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür. Temyizen incelenen ve yukarıda özetlenen gerekçelere dayalı olarak verilen Edirne İdare Mahkemesinin 22.6.1995 tarih ve E: 1995/6, K: 1995/542 sayılı kararı, usul ve hukuka uygun olup, bozma nedeni bulunmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddine ve anılan kararın ONANMASINA, 28.2.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
19-12-2006, 14:15 | #11 | |||||||||||||||||||
|
Sayın stekin, Danıştay kararını yukarıya alıntıladım. Yönetmeliğin ilgili maddelerini de alıntıladım. Somut olayda, mütecaviz olduğu iddia edilen şahıs aynı zamanda taşınmazın malikidir. Yapacağınız iş taraflar arasında (Şikayet tarihinden önce) taşınmazın mülkiyeti ile ilgili bir dava olup olmadığını araştırmak olacaktır. Böyle bir dava yok ise, şikayetin reddi yönünde rapor tanzim etmeniz gerekecektir. Müşteki kararı beğenmezse, şartları da el veriyorsa "Geçit Hakkı" için hukuk mahkemelerine dava açmalıdır. Saygılarımla |
21-12-2006, 22:11 | #12 |
|
Yardımlarınız için çok teşekkür ederim...
|
23-12-2006, 12:44 | #13 |
|
Merhaba,
3091 sayılı yasa, adı üzerinde zilyetliği korur. Muhakkik tayin edilen kişi iki hususu tespit edcektir. Birinci başvuru sahibi zilyet mi? İkinci bu zilyetliğe tecavüz sözkonusu mu? Bunun için tanık dinler ve gerekli araştırmaları yapar ve ÖZELLİKLE 60 gün VE 1Yıllık sürelere uyulup uyulmadığını ve adli makamlara açılmış bir dava olup olmadığını inceler ve 15 gün içinde raporunu sunar. Şimdi asıl sorun şu: mülkiyete karşı zilyetliği korur mu? kime sorsanız mülkiyete karşı zilyetlik korunur mu? diyecektir. Ama kanımca bu kadar kolay cevap verilemez.Şöyle ki; Zilyetlik, bir hak değildir.Sadece fiili bir durumdur.Kanun koyucu da bu fiili durumu korunmasının sosyal düzenin devamı açısından gerekli görmüştür.Yani bunun haklı olup olmayla alakası yoktur. Amaç fiili durumu korumaktır. Bu sebeple bir hırsız dahi zilyetlik hükümlerine dayanabilir. Zilyet zilyetliği tecavüze uğrayınca üç yola başvurabilir. 1. kendisi kuvvet kullanarak defetmeye çalışır 2. adli yargıda zilyetliğin korunması dava açar. 3. idari yola başvurur. şimdi idari yoldan zilyetliğin korunması talep ettiğinde savunma olarak üstün hak iddisı dinlebilir mi? Eğer adli yargıda zilyet saldırının önlenmesi davası açmış olsaydı üstün hak iddiası dinlenmiyecekti,burada dinlenmesinin hukuki dayanağı ne olabilir? ben olsam mülkiyet iddisını hatta kanıtını dahi dinlemezdim.Ama bu benim görüşüm tabi... |
23-12-2006, 14:08 | #14 |
|
Sayın KORAYAD Merhaba,
Mesajınızı okudum.Görüşlerinizle aynı doğrultudayım.Bende,3091 sayılı yasaya göre fiili durumun değerlendirilmesinden yanayım.Çünki,3091 sayılı yasaya göre verilen karar,haklı kılınan kişiyi mülkiyet sahibi yapmaz.sadece o zamandaki nizayı önler. |
03-03-2014, 18:06 | #15 |
|
T.C. DANIŞTAY
10.Dairesi Esas: 1994/7079 Karar: 1996/6037 Karar Tarihi: 16.10.1996 İŞLEMİN İPTALİ İSTEMİ - İZMİR İL ÖZEL İDARESİNE AİT OLAN TAŞINMAZA DAVACININ TECAVÜZÜ - FİİLİ ZİLYETLİĞİN 3091 SAYILI YASADA BELİRTİLEN USULE UYGUN OLARAK SAPTANMASI ZORUNLULUĞU - DAVANIN REDDİNİN İSABETSİZLİĞİ ÖZET: Fiili zilyetliğin, 3091 sayılı yasada belirtilen usule uygun olarak yapılacak bir soruşturma ile saptanması gerektiği halde, yasaya aykırı olarak tesis edilen işlemin iptali gerekirken, uyuşmazlık konusu taşınmazın tapuda il özel idaresi adına kayıtlı olduğu, davacının bu taşınmazı üçüncü kişilere kiralamış olmasının zilyet olduğunu göstermeyeceği gerekçesiyle davayı reddeden idare mahkemesi kararı hukuka aykırıdır. (3091 S. K. m. 1, 4, 5, 6, 8) İstemin Özeti: İdare Mahkemesinin kararının temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından istenilmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü: Dava, mülkiyeti İzmir İl Özel İdaresine ait olan taşınmaza davacının tecavüzünün men'ine ilişkin olarak tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılmıştır. İdare Mahkemesi kararıyla; 3091 sayılı Yasanın amacının, emniyet ve asayişin, tasarrufa ilişkin güvenliğin ve kamu düzeninin sağlanması olduğu, dava dosyası ile Mahkemenin E: 1991/786 esas sayısına kayıtlı dava dosyasının birlikte incelenmesinden, İ. ili, Ç. ilçesi, İ. Mahallesi, 9 parsel sayılı uyuşmazlık konusu taşınmazın 1. İl Özel İdaresi adına kayıtlı bulunduğunun, taşınmaza yapılan tecavüzlerin idari makamlarca önlendiğinin, son olarak taşınmaz mala ç. Y. İhtisas Spor Kulübü Derneği tarafından yapılan tecavüz ve müdahalenin ç. Kaymakamlığının kararı ile men edildiğinin, bu kararın kesinleşerek uygulandığının ve taşınmaz malın İl Özel İdaresi temsilcisine teslim edildiğinin, bu karara karşın davacının taşınmaza tecavüzde bulunduğunun belirlenmesi üzerine dava konusu işlemin tesis edildiğinin anlaşıldığı, tapuda İl Özel İdaresi adına kayıtlı bulunan taşınmazın davacı tarafından bir spor kulübüne kiralanmış olmasının, davacının uyuşmazlık konusu taşınmaza malik ve zilyed olduğunu göstermeyeceği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı, hukuka aykırı olduğu savıyla anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir. 3091 sayılı Yasanın 1. maddesi, bu yasanın amacının, gerçek veya tüzelkişilerin zilyed bulunduğu taşınmaz mallarla, kamu idareleri, kamu kurumları ve kuruluşları veya bunlar tarafından idare olunan veya Devlete ait veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlere veya menfaati umuma ait olan taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahalelerin, idari makamlar tarafından önlenmesi suretiyle tasarrufa ilişkin güvenliği ve kamu düzenini sağlamak olduğu belirtilmiştir. Aynı Yasanın 4. maddesinde, yetkililerin, tecavüz veya müdahalenin yapıldığını öğrendikleri tarihten itibaren altmış gün içinde idari makama başvuruda bulunmalarının gerektiği, ancak tecavüz veya müdahalenin oluşundan itibaren bir yıl geçtikten sonra bu makamlara başvuruda bulunulamayacağı kurala bağlandıktan sonra, aynı maddenin son fıkrasında, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerle kamunun yararlanmasına açık olan taşınmaz mallara yapılan tecavüz veya müdahalelerde süre koşulunun aranmayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu maddeden; Yasa koyucunun, kamunun kullanımına açık taşınmaz mallara yönelik tecavüz ve müdahalelerin, fiili zilyetlik durumuna bakılmaksızın önlenmesini, kamu malları dışındaki; kamu idareleri, kamu kurum ye kuruluşlarına ait veya bunlar tarafından idare olunan taşınmaz mallarla, gerçek ve tüzel kişilerin zilyetliğindeki taşınmaz mallara yönelik tecavüz ve müdahale olaylarında ise fiili zilyetliğin korunmasını amaçladığı anlaşılmaktadır. 3091 sayılı Yasa, taşınmaz zilyetliğinin korunması ve bu yüzden çıkabilecek olayların önlenmesi amacını güder ve mülkiyet iddiası, bu yasaya göre zilyedin korunmasına engel oluşturmaz. Fiili zilyetliğin idari yoldan korunması amacıyla yapılan başvuru üzerine; karar vermeye yetkili kişiler veya bunların görevlendirileceği bir veya birkaç memur tarafından soruşturma yapılacağı, soruşturmayı yapan kişilere gerektiğinde teknik eleman ve yardımcının verileceği; soruşturma memurunca tarafların tanıklarının dinleneceği, gerekli görüldüğü takdirde tarafsız kişilerin ve ilgisine göre hazine, özel idare ve belediye temsilcilerinin, köy muhtar ve ihtiyar kurulu üyelerinin de dinlenebileceği, ifadelerin, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunundaki hükümler dairesinde yeminli olarak alınacağı; soruşturmanın yapılacağı yer, tarih ve saatin taraflara tebliğ edileceği 3091 sayılı Yasanın 5, 6 ve 8. maddelerinde düzenlenmiştir. Dava konusu işleme dayanak oluşturan işlemlere ait dosyanın dava dosyasında bulunmaması nedeniyle Dairemizce verilen ara kararları ile getirtilen belgelerin incelenmesinden, soruşturmanın yapılacağına ilişkin olarak davacıya herhangi bir bildirim yapılmadan, tanıkları dinlenilmeden dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, fiili zilyetliğin, 3091 sayılı Yasada belirtilen usule uygun olarak yapılacak bir soruşturma ile saptanması gerektiği halde, yasaya aykırı olarak tesis edilen işlemin iptali gerekirken, uyuşmazlık konusu taşınmazın tapuda il özel idaresi adına kayıtlı olduğu, davacının bu taşınmazı üçüncü kişilere kiralamış olmasının zilyed olduğunu göstermeyeceği gerekçesiyle davayı reddeden idare mahkemesi kararı hukuka aykırıdır. Sonuç: Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüyle İdare Mahkemesinin kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, ara kararı ile getirtilen Ç. Sulh Ceza Mahkemesinin ve İdare Mahkemesinin dava dosyalarının ilgili mahkemelere iadesine 16.10.1996 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
iş kazası ve 4857 sayılı yasa | enginer | İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Çalışma Grubu | 1 | 02-01-2009 16:11 |
4320 sayılı yasa bir reform mudur? | hukukçu42 | Aile Hukuku Çalışma Grubu | 12 | 08-06-2007 00:07 |
5560 sayılı yasa hakkında | üye8180 | Hukuk Haberleri | 0 | 19-12-2006 18:07 |
2005'de 4822 Sayılı Yasa | trainer | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 17-02-2006 15:58 |
2521 Sayılı Yasa Ve Zoralım | glossator | Meslektaşların Soruları | 0 | 15-09-2002 20:28 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |