Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

şirket feshi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-08-2008, 15:49   #1
Av. Melik Şengül

 
Varsayılan şirket feshi

Herkese selamlar.Benim sorum şu Müvekkil 1999 A.Ş. ye ortak olmuş, yönetim kurulu üyesi olmuş ve şirket müdürü olmuştur. Şirket müdürleri 2 kişi seçilmiş ve bu şirket müdürleri münferid olarakda şirketi temsile yetkili kılınmışlardır. Müvekkil uzunca bir aradan sonra bu şirketi unutmuş vergi borcundan dolayı şirketi hatırlamıştır. Şirket anasözleşmesinde 3 yılda bir genel kurul toplantısı yapılacağı veyönetim kurulu 3 yıllığına seçilmesi maddeleri mevcuutur. Şirket genel kurulu ve yönetim kurulu bugüne kadar hiç toplanmamış olup karar defterine herhangi bir karar almamışlardır. Şirketin yüklü bir vergi borcu bulunmakta olup; birincisi müvekkili bu vergi borcundan kurtarmak gerekmekte ikinci şirketin feshi için mahkemeye dava açmamız gerekmektedir. TTK 594/4 MD. haklı sebeple şirketin feshi için dava açmaktan bahhsetmektedir. BUnunla ilgili bilgilerinizi sunmanızı istiyorum. Şimdiden teşekkürler.
Old 29-08-2008, 16:14   #2
TRINITY

 
Varsayılan

Alıntı:
Müvekkil uzunca bir aradan sonra bu şirketi unutmuş vergi borcundan dolayı şirketi hatırlamıştır.
İyi ki hatırlamış

Sayın Şengül,
Şirket ortağını vergi borcundan kurtaramazsınız. Aşağıdaki karar yardımcı olur sanırım. Ayrıca 594/4 olarak yazdığınız madde TTK 549/4 olup, limited şirketlerle ilgilidir. Anonim şirketin son bulması hakkında TTK 434 ve devamı maddelerine bakmanızı öneririm.
Saygılar...
Alıntı:
T.C. Danistay
3.Dairesi

Esas: 2007/2274
Karar: 2007/2428
Karar Tarihi: 19.09.2007

ÖZET: Usulüne uygun olarak salınmış, dava konusu yapılmaksızın kesinleşmiş ve asıl borçludan haciz yoluyla da takip edilmesine karşın tahsil edilememiş bir borçtan sorumlu olanlar hakkındaki takibe, ödeme emri düzenlenerek başlanması yasaya uygun olduğu halde, vergi hukukunun vergilendirme ve cebren takip hakkındaki düzenlemelerine aykırı olarak, kesinleşen bir kamu alacağı için yeniden ihbarname düzenlenmesi gerektiğinden söz edilerek verilen kararın bozulması gerekmiştir.



(213 S. K. m. 10) (6183 S. K. m. 37, 55) (2577 S. K. m. 51)

İstemin Özeti: Ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu anonim şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davayı; 28.6.2002 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olduğu şirket adına 2001 takvim yılı için salınan ve kesinleşen kamu alacağının şirketten tahsil olanağı kalmaması nedeniyle 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10'uncu maddesi uyarınca sorumluluğu bulunan davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden Konya Vergi Mahkemesinin 18.5.2006 gün ve E: 2005/1382, K: 2006/406 sayılı kararını; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 37'nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, kamu alacağı davacıdan vergi ve ceza ihbarnamesiyle istenmeksizin, doğrudan ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle bozan ve karar düzeltme istemini reddeden Konya Bölge İdare Mahkemesinin 26.9.2006 gün ve E: 2005/698, K: 2005/871 sayılı kararı; usulüne uygun tahakkuk eden, belli olan vadesinde ödenmeyen kamu alacağının, kanuni temsilcilerin şahsi varlıklarından tahsilinin zorunlu olduğu, kamu alacağı niteliğini kazanmış olan vergi ve cezalar için yeniden ihbarname düzenlenmesine de gerek bulunmadığı için açıkça hukuka aykırı düşmesi nedeniyle Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilmiştir.

Türk Milleti Adına

Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince; Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen Konya Bölge İdare Mahkemesinin 26.9.2006 gün ve E: 2005/698, K: 2005/871 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Birgül Öğülmüş'ün açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

2001 takvim yılına ilişkin işlemleri incelenen ve davacının yönetim kurulu üyesi olduğu anonim şirket adına Nisan 2002 vergilendirme dönemi için salınan vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisi ve fon payını duyuran vergi ve ceza ihbarnamesi, şirket ve ortaklarına ulaşılamaması nedeniyle, usulüne uygun olarak ilanen tebliğ edildikten sonra şirketin mal varlığının araştırıldığı; bu amaçla tapu sicil müdürlükleri, trafik tescil şube müdürlükleri, bankalar ve icra müdürlükleriyle yapılan yazışmalar sonucunda; mal varlığının icra takipleri sonucu haczedildiği ve mahcuzun satışa çıkarıldığının belirlendiği, vergi dairesince hacze iştirak edilmiş ise de; satış bedeli rehinli alacakları dahi karşılamadığından, vergi idaresine ödeme yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Şirket varlığından tahsil imkanı kalmayan kamu alacağının, 28.6.2002 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olan davacıdan ödeme emriyle istenmesini yasaya aykırı bulmayan Konya Vergi Mahkemesinin davanın reddine ilişkin 18.5.2006 gün ve E: 2005/1382, K: 2006/406 sayılı kararını itiraz yoluyla inceleyen Konya Bölge İdare Mahkemesi; 26.9.2006 gün ve E: 2005/698, K: 2005/871 sayılı kararıyla; davacının kanuni temsilci olarak sorumluluğunun bulunduğu ancak, 6183 sayılı Kanunun 37'nci maddesi gereği olduğu halde, kamu alacağı, ihbarname kuralına göre davacıdan istenmeksizin, doğrudan ödeme emri düzenlenmesini hukuka aykırı bularak, vergi mahkemesi kararını bozmuş ve ödeme emrinin iptaline karar vermiş, bu karara yöneltilen karar düzeltme istemini de reddetmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10'uncu maddesi; tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilmesini öngörmüştür. Sözü edilen kural gereğince; kanuni temsilcilerin, bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin mal varlığından tahsili gerekmektedir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 55'inci maddesi; tahsil edilebilir duruma gelmesine karşın vadesinde ödenmeyen kamu alacaklarının ödeme emriyle istenmesini düzenlemiştir.

Borçlu şirket adına, usulüne uygun olarak tahakkuk eden, belli olan vadesinde ödenmemesi üzere cebren takibe alınan kamu alacağının şirketten tahsil imkanı kalmadığı açıktır. Vergi idaresi yönünden kamu alacağı niteliği kazanmış olan vergi ve cezaların, 213 sayılı Yasanın 10'uncu maddesi gereği sorumluluğu bulunduğu Konya Bölge İdare Mahkemesince de kabul edilen davacıdan, kanuni temsilci sıfatıyla 6183 sayılı Yasaya göre takibi gerektiğinden, takibe ödeme emri düzenlenerek başlanmasında yasaya aykırılık bulunmamaktadır.

6183 sayılı Yasanın 37'nci maddesi; kamu alacaklarının hususi kanunlarında belli edilen zamanlarda ödenmesini öngördükten sonra bu şekilde ödeme zamanı tespit edilmemiş kamu alacaklarının, Maliye Bakanlığınca belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödenmesini düzenlemiştir. Hususi kanunlarında vadesi belirtilmeyen kamu alacaklarının vade tarihini belirlemeye ilişkin bu kuralın, vadesi belli olan dava konusu kamu alacağı ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Usulüne uygun olarak salınmış, dava konusu yapılmaksızın kesinleşmiş ve asıl borçludan haciz yoluyla da takip edilmesine karşın tahsil edilememiş bir borçtan sorumlu olanlar hakkındaki takibe, ödeme emri düzenlenerek başlanması yasaya uygun olduğu halde, vergi hukukunun vergilendirme ve cebren takip hakkındaki düzenlemelerine aykırı olarak, kesinleşen bir kamu alacağı için yeniden ihbarname düzenlenmesi gerektiğinden söz edilerek verilen kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısının temyiz isteminin kabulü ile Konya Bölge İdare Mahkemesinin 26.9.2006 gün ve E: 2005/698, K: 2005/871 sayılı kararının, 2577 sayılı İdare Yargılama Usulü Kanununun 51'inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve Resmî Gazetede yayımlanmasına, 19.09.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 01-09-2008, 09:46   #3
Av. Melik Şengül

 
Varsayılan

Bu dava ile ilgili masraflar şirkete yükleneceğinden şirketten tahsil imkanı kalmamsı durumunda şirket ortaklarından istenebilirmi?
Old 01-09-2008, 09:50   #4
Av. Melik Şengül

 
Varsayılan

Ayrıca şirket ana sözleşmesinde yılda bir sefer genel kurul yapılmasıve yönetim kurulu ise 3 yıllığına seçilmişlerdir. Şirket kuruluşu 10 yılı buluyor. Hiçbir toplantı olmamıştır. Kısacası şirket kağıt üzerinde kalmıştır. Acaba bu koşullarla şirket feshi talep edilebilirmi?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
münfesih şirket feshi nazlı ceylan ulubay Meslektaşların Soruları 2 04-09-2008 14:56
Limited Şirket Sahibinin Çocukları Adına Yeni Şirket Kurması idilika Meslektaşların Soruları 5 29-08-2008 11:17
limited şirket feshi ve sahte yönetim kurulu kararı elvankakici Meslektaşların Soruları 0 18-06-2008 17:29
Limited şirket ortakları ayrıldıktan sonra şirket borçlarından sorumlu tutulablir mi? senemü Meslektaşların Soruları 1 22-12-2006 02:45


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04852700 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.