Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İşverenin tazminat yükümlülüklerinden kurtulması

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 18-04-2007, 14:17   #1
Av.E.Fırat Kuyurtar

 
Varsayılan İşverenin tazminat yükümlülüklerinden kurtulması

Sayın meslektaşlarım


X işyerinde kadrolu çalışanlarla beraber Y,Z,... isimli firmalarla yapılan anlaşmalar çerçevesinde belirli dönem için çalışan personeller de vardır.

Soru: Kadrolu dediğimiz belirsiz süreli ve doğrudan o işyerine bağlı olarak çalışan kişiler için bir sorun yok.
Taraflarını vermeyeceğim olayda bu Y, Z isimli firmalarla yapılan anlaşmalarla çalıştırılan personellerin, bu firmalarla aslında ilişkileri sadece kağıt üzerindedir. Örneğin bir kamu kuruluşunda bu şekilde çalıştırılan personel için yılda bir ihale yapılarak bu Y ve Z şirketi M ve N şirketi olmakta personele yeni sözleşmeler imzalatılmaktadır;

Burada bu şekilde çalışan personellerin mağduriyeti açıktır. Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı vb... özellikle uzun çalışmalarla getirisi fazla olan haklardan yoksun kalacaklardır.

Soru aslında bu, yoksun kalacaklar mıdır? İşveren tazminat yükümlülüklerinden bu şekilde kaçabilecek midir? Böyle "girdi-çıktı" diyebileceğimiz işlemlerle kanun hükümleri bertaraf edilebilir mi? Asıl çalışılan kurum yada şirketle ilgili, o şirkete karşı açabileceğimiz dava yada davalar neler olabilir?
Bu konu ile ilgili yorumlarınızı, tecrübelerinizi ve varsa bu konuyla ilgili yüksek mahkeme içtihatlarını paylaşmanızı rica ederim.

Saygılarımla
Old 18-04-2007, 14:28   #2
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 1998/17926

K. 1999/1750

T. 9.2.1999

• İHBAR TAZMİNATI ( İşçinin Sendikaya Üye Olması Nedeniyle Sözleşmesinin Feshedildiğini İddia Etmesi )

• KIDEM TAZMİNATI ( İşçinin Sendikaya Üye Olması Nedeniyle Sözleşmesinin Feshedildiğini İddia Etmesi )

• MUVAZAA ( Asıl İşverene Tabi Çalışan İşçinin Taşeron İşverenle Çalıştığının Belirtilmesi )

• SENDİKAL TAZMİNAT ( İşçinin Sendikaya Üye Olması Nedeniyle Sözleşmesinin Feshedildiğini İddia Etmesi )

2821/m.2,31

ÖZET : Asıl işveren ile alt işveren gibi görünen işverenler arasındaki ilişkinin araştırılması, aralarındaki işçi değişimi, çalıştırdığı elemanları diğer işverenin oluru olmadan değiştirememesi gibi hükümler incelenerek, işçinin hangi işverenle bağlantısının olduğu saptanmalıdır.
Dosya içinde bulunan sendikaya üyelik fişi tanık anlatımları ve Bölge Çalışma Müdürlüğünce düzenlenen soruşturma evrakı; davacı işçinin iş yerinde sendikalaşma yani sendika üyeliği üzerine aradaki hizmet aktinin feshedildiğini göstermektedir. Bu sözlü ve yazılı kanıtlara göre davalı Anonim Şirket İşçilerin sendikaya üye olmalarından rahatsız olmuş ve bundan dolayı da Limited Şirket üzerinde etki yaparak davacının ve arkadaşlarının işlerine son verilmesini sağlamıştır. Bu olumsuz tutumdan dolayı davacı işçinin sendikal tazminata hak kazandığı kabul edilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki, ihbar, kıdem ve sendikal tazminatların ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda;ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 9.2.1999 salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Avukat Halil Yedibela ile karşı taraf adına Avukat Şahir Kıraç geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi,gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- Davacı işçi davalı Anonim Şirkete ait işyerinde çalıştığını ancak muvazaalı biçimde şirketin taşeronu olarak gösterilen Güzel İnşaat Taahhüt Ticaret ve Sanayii Ltd.Şti.’nin işçisi imiş gibi işlem yapıldığını bunun sonucu olarakta davalı şirketin tarafı olduğu Toplu İş Sözleşmesine göre ihbar ve kıdem tazminatları ödenmediği gibi sözleşmesine sendikaya üye olması nedeniyle davalı tarafından son verildiğini ileri sürerek fark ihbar ve kıdem tazminatları ile sendikal tazminat isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece ücret bordrolarına ve sigorta işe giriş bildirgelerine dayanarak davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara göre muvazaa iddiası kabul edilmemiş ve davacı yukarıda adı geçen Ltd.Şti.’nin işçisi sayılmıştır. Her ne kadar dosyada davalı Anonim Şirket ile taşeron Limited Şirket arasında bir istisna sözleşmesi mevcut olup yapılan işin bir bölümü dava dışı şirkete devredilmiş ve ücret bordrolarında davacının işvereni olarak Limited Şirket gösterilmiş ise de bunlardan uyuşmazlığın gerçeğe uygun biçimde sonuçlandırılması mümkün görülmemektedir. Şirketler arasındaki istisna sözleşmesinin çalışan işçilerin değiştirilmesi ve işe alınacak yeni işçiler konularında davalı Anonim Şirketin onayının alınması şeklindeki kuralları dikkat çekici olduğu gibi sigorta giriş bildirgelerinde de işveren olarak davalı Anonim Şirketin gösterilmiş olması da üzerinde durulması gereken bir keyfiyettir. Davacının dinlettiği ve işyerinde yetkili pozisyonlarda görevli tanık anlatımlarından davacı işçinin diğer kimi işçiler gibi aslında davalı şirketin işçileri olduğu, gerçek durumun örtüldüğü sonucu kolaylıkla çıkarılabilmektedir. Asıl önemli olan davacı işçinin üyesi olduğu sendikanın şikayeti üzerine düzenlenen Bölge Çalışma Müdürlüğü tahkikat evrakındaki verilerdir . Gerçekten iş müfettişi yaptığı inceleme ve araştırmalarla ortada davalı Anonim Şirket ile dava dışı Limited Şirket arasında asıl işveren - alt işveren ilişkisinin bulunmayıp gerçek durumun gizlenmesi amacıyla göstermelik bir taşeronluk bağlantısının yapıldığı ortaya çıkarılmıştır. Mahkemece bu sözlü ve yazılı kanıtlar üzerinde durulmaksızın ve dolayısıyla bir değerlendirmeye tabi tutulmaksızın sathı bir gerekçeyle sonuca gidilmiş olması hatalıdır. Ayrıca belirtilmelidir ki bir ihale konusu dahi yapılmadan önemli bir işin devri muvazaa konusundaki tereddütleri ortadan kaldırabilecek nitelikte önemli bir olgudur. Sözleşmedeki 5’inci sayfasının ( k ) işaretli bendinde "sık sık vukuu bulan değişmeleri önlemek amacıyla müteahhit çalıştırdığı elemanları AGS’nin tasvibini almadan değiştiremeyecek, kendiliğinden ayrılan işçilerin yerlerine işçi alındığında yeni işçileri AGS’nin tasvibi olmadan çalıştırmayacaktır" şeklindeki hükümlerde aslında gerçek anlamda alt işveren - asıl işveren ilişkisinin olayda bulunmadığını gösteren önemli olgulardır. Bu durumda Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamaları doğrultusunda davacının davalı şirketin doğrudan işçisi kabul edilerek yararlanma koşulları araştırılarak hasıl olacak sonuca göre fark ihbar ve kıdem tazminatları konusunda hüküm kurmalıdır. Bir başka anlatımla yararlanmak koşulları Toplu İş Sözleşmesi hükümlerine göre tazminatlar hesaplanmalı ve ona göre sonuca gidilmelidir.
2- Davacı işçinin sendikal tazminat isteğine gelince; dosya içinde bulunan sendikaya üyelik fişi tanık anlatımları ve Bölge Çalışma Müdürlüğünce düzenlenen soruşturma evrakı; davacı işçinin iş yerinde sendikalaşma yani sendika üyeliği üzerine aradaki hizmet aktinin feshedildiğini göstermektedir. Bu sözlü ve yazılı kanıtlara göre davalı Anonim Şirket İşçilerin sendikaya üye olmalarından rahatsız olmuş ve bundan dolayı da Limited Şirket üzerinde etki yaparak davacının ve arkadaşlarının işlerine son verilmesini sağlamıştır. Bu olumsuz tutumdan dolayı davacı işçinin sendikal tazminata hak kazandığı kabul edilmelidir. Böyle olunca hesaplama yapılıp belirlenen miktar hüküm altına alınmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 20.000.000 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 9.2.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/15573

K. 2006/19347

T. 3.7.2006

• ASIL İŞVEREN - ALT İŞVEREN İLİŞKİSİ ( Asıl İşverenin İşçilerinin Alt İşveren Tarafından İşe Alınarak Çalıştırılmaya Devam Ettirilmesi Suretiyle Hakları Kısıtlanamayacağı - Daha Önce O İşyerinde Çalıştırılan Kimse İle Alt İşveren İlişkisi Kurulamayacağı )

• MUVAZAA İDDİASI ( İşletmenin ve İşin Gereği İle Teknolojik Nedenlerle Uzmanlık Gerektiren İşler Dışında Asıl İş Bölünerek Alt İşverenlere Verilemeyeceği )

• SALT TANIK BEYANI ( Muvazaayı İspat İçin Yeterli Olmayacağı )

4857/m.12,18,21

ÖZET : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez. Dosya içeriğine göre, davacı tanıkları, taşeron işçilerinin davalı işverenin talimatı ve denetimi altında çalıştırıldıklarını belirtmektedir. Ait-asıl işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığının tespiti için bu beyan yeterli değildir.
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davalıya ait işyerinde alt taşeronlar değiştiği halde, davalı işverenin asıl işçileri ile birlikte asıl işlerde çalıştığını iddia eden davacı, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı işveren vekili, davacının alt taşeron işçisi olduğunu ve en son alt taşeron olan B. şirketinin işe davacıyı almadığını, ihaleyi alan alt işverenin 15 işçiden 12 işçiyi işe alırken davacı dahil 3 kişiyi işe başlatmadığını, temizlik ve tahmil gibi yardımcı işlerin alt işverene verildiğini, sözleşmelerin yasaya uygun olduğunu, muvazaaya dayanmadığını, davanın davalıya yöneltilemeyeceğini savunur.
Mahkemece, tanık beyanlarına itibar edilerek, davacının alt taşeronlar değiştiği halde, davalıya ait işyerinde onun talimatı ve denetimi altında sürekli çalıştığı, davacının dava ihbar edilen taşeron işçisi değil, davalı işçisi olduğu, feshin geçerli nedene dayanmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/6-son maddesi uyarınca, "Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez."
Dosya içeriğine göre, davalı işverenin her yıl yaptığı ihale ile, meydan işlerinde 15 işçi çalıştırmak üzere alt taşeronlarla sözleşme imzaladığı ve davacının alt taşeronlar değiştiği halde, davalıya ait işyerinde alt taşeron işçisi olarak çalıştırıldığı anlaşılmaktadır. Davacı tanıkları, taşeron işçilerinin davalı işverenin talimatı ve denetimi altında çalıştırıldıklarını belirtmektedir. Alt-asıl işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığının tespiti için bu beyan yeterli değildir. Dava ihbar edilen alt işverenlerle ilgili Ticaret ve SSK Sicil, Vergi Kayıtları getirtilmeli, şirketlerin davalı işyeri dışında ihale ile iş alıp almadıkları, ticari faaliyetlerinin kayıt üzerinde kalıp kalmadıkları belirlenmeli, işyerinde keşif yapılmalı, işyeri kayıtları ve davalı ile ihbar edilen şirketler arasındaki sözleşme 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/6- son maddesi kapsamında incelenmeli, bilirkişilerden bu konuları açıklayan ve denetime elverişli olan raporlar alınmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ve sadece tanık beyanı ile yetinilerek sonuca gidilmesi hatalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.07.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/4860

K. 2006/7479

T. 27.3.2006

• ASIL İŞLERİN ALT İŞVERENE VERİLEBİLMESİNİN KOŞULLARI ( İşletmenin ve İşin Gereği İle Teknolojik Nedenlerle Uzmanlık Gerektiren İşler Dışında Asıl İş Bölünerek Alt Taşerona Verilemeyeceği )

• İŞİN BÖLÜNMESİ VE TAŞERONA VERİLMESİ ( İşletmenin ve İşin Gereği İle Teknolojik Nedenlerle Uzmanlık Gerektiren İşler Dışında Verilemeyeceği - Verilmişse İşçi Başlangıçtan İtibaren Asıl İşverenin İşçisi Sayılacağı )

• İŞVERENİN İŞÇİLERİ FARKLI İŞLEME TABİ TUTAMAMASI ( İşletmenin ve İşin Gereği İle Teknolojik Nedenlerle Uzmanlık Gerektiren İşler Dışında Asıl İş Bölünerek Alt Taşerona Verilemeyeceği )

4857/m.2

ÖZET : Öncellikle davacı işçinin, davalı şirket işyerinde şirketin asıl işinde çalışıp çalışmadığı önem kazanmaktadır. Zira, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek, alt taşerona verilemez.
Verilmiş ise işçi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılacaktır. Bu takdirde, davacının diğer iddiası olan eşit işlem borcuna aykırılık olgusu üzerinde durulmalı, kanıtlar toplanmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.
DAVA : Davacı, kıdem ve eşit davranma ilkesine aykırılık tazminatı ile fark ücret ikramiye, yıllık izin ücreti, hafta ve genel tatil ücreti, gece mesai zammı, kurban ve yakacak yardım alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davacı işçinin davalı şirket işyerinde diğer davalı gerçek işçisi olarak, davalı şirketin asıl işinde yükleme ve istifleme işinde vinç operatörü olarak çalıştığını, davalılar arasında muvazaalı işlem olduğunu, davacının 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/son maddesi uyarınca şirket işçisi olduğunu, şirketin asıl işçilerinin yüksek ücretle çalıştığını, aynı işi yapan davacının ise, diğer davalı işçisi olarak asgari ücretle çalıştırıldığını, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 5/6 maddesi uyarınca davacının şirket işçileri ile aynı oranda ücret alması gerektiğini belirterek, kıdem ve eşit davranma ilkesine aykırılık tazminatı ile fark ücret, ikramiye, yıllık izin ücreti, hafta ve genel tatil ücreti, gece mesai zammı, kurban ve yakacak yardım alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket, davacının taşeron işçisi olarak uzmanlık gerektirmeyen yükleme ve istifleme işinde çalıştığını, taşeron işçileri ile şirket işçilerinin aynı ücreti aldığını, davacının istifa ederek ayrıldığını, ayrıca 3 gün üst üstte devamsızlık yaptığını, devamsızlık nedeni ile iş sözleşmesinin feshedildiğini, feshin haklı olduğunu savunmuştur.
Mahkemece, davalılar arasındaki sözleşme getirilmeden,davacının bildirdiği tanıklar dinlenmeden ve işyerinde keşif yapılma istemi hakkında karar verilmeden, savunmaya değer verilerek davacının davalı şirkete ait işyerinde diğer davalı taşeron işçisi olarak tahmil ve tahliye işinde iş sözleşmesi ile çalıştığı,daha önce davalı şirket işçisi olarak da çalışmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinin 6 ve son fıkralarına göre, "Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur. Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez." Diğer taraftan aynı yasanın 5/3 maddesinde, "İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz" kuralına yer verilmiş ve aynı maddenin 6. fıkrasında bun aykırılık halinde, işçinin, dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, öncellikle davacı işçinin, davalı şirket işyerinde şirketin asıl işinde çalışıp çalışmadığı önem kazanmaktadır. Zira yukarda açıklandığı gibi, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek, alt taşerona verilemez. Verilmiş ise işçi başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılacaktır. Davacının bu iddiası üzerinde durularak, davalılar arasındaki sözleşme getirtilmeli, davacının tanıkları dinlenmeli, işyerinde keşif yapılarak bilirkişiden rapor alınmalı ve davacının davalı şirketin asıl işinde şirket işçileri ile çalışıp çalışmadığı saptanmalıdır. Davacının, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl işte, şirket işçileri ile birlikte çalıştığı saptandığı takdirde, davacının asıl işveren işçisi olduğu kabul edilmeli ve bu kez davacının diğer iddiası olan eşit işlem borcuna aykırılık olgusu üzerinde durulmalı, bu konuda kanıtlar toplanmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.
Ayrıca kabule göre, davacı kıdem tazminatı ve işçilik alacaklarını, hem davalı şirketten hem de taşeron olan diğer davalıdan talep etmiştir. Feshe bağlı ve eşit işlem borcu ile asıl işveren işçisine ödenen işçilik alacakları dışında kalan, kıdem tazminatı ve işçilik alacaklarından, davalılar ait-asıl işveren olarak birlikte sorumlu olduklarından, bu konuda deliller toplanmadan da yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.3.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

Old 18-04-2007, 14:30   #3
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Kuruma şimdilik bir dava açmanız gerekmez, ancak, işten çıkarılma durumu söz konusu olduğunda,işçilik alacakları veya işe iade davasında taşeron işçisi diye ayrı bir grup işçinin olmadığını, bunun muvazaalı olduğunu belirtebilirsiniz.

Yukarıdaki kararlar, konuyu aydınlatıcı olduğunu düşündüğüm kararlardır.

Saygılar.
Old 18-04-2007, 14:37   #4
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

Aynı yönde bir karar daha... İyi çalışmalar...

T.C. YARGITAY
9.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/36137
Karar: 2005/39139
Karar Tarihi: 12.12.2005

ÖZET : Somut olayda davacı dahili davalı A. U. Anonim Şirketi işçisi olarak çalışırken, iş sözleşmesi feshedilmiş ve adı geçen şirket, asıl işi olan taşıma işini bölerek alt işveren diğer davalı K. N. şirketine vermiş bulunmaktadır. Yukarda belirtilen hükmün ihlal edildiği açıktır. Davacı baştan beri A. U. Şirketinin işçisidir. O halde davalı K. N. Şirketi hakkında dava açılması ve mahkemece sözkonusu şirket hakkında kabul hükmü kurulması hatalıdır.

(4857 S. K. m. 2, 20) (1475 S. K. m. 14)

Dava: Davacı, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı iş sözleşmesinin davalı K. N. şirketi tarafından geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ise, diğer davalı A. şirketini davaya dahil ederek, daha önce bu şirketin işçisi olduğunu, davalılar arasındaki sözleşmenin muvazaaya dayandığını iddia etmiş ve dahili davalı hakkında da hüküm kurulmasını talep etmiştir.

Davalı K. N. şirketi, davacı ile belirli süreli iş sözleşmesi yapıldığını, diğer davalıdan ihale ile taşıma işinin alındığını, alt-asıl işveren ilişkisi olmadığını savunmuş, ayrıca davacıya ödenen ihbar tazminatının geri ödenmesini istemiş, ancak karşı davasını harçlandırmamıştır.

Dahili davalı ise, davacıya kendi dönemindeki hizmet ile ilgili haklarının ödendiğini, davacının işçileri olmadığını belirtmiştir.

Mahkemece, "Davacının davalı K. N. şirketinin işçisi olduğunu, feshin geçersiz olduğunu, diğer davalı hakkında davanın süresinde açılmadığı" gerekçesi ile davalı K. N. şirketi hakkında davanın kabulüne, diğer dahili davalı hakkındaki davanın ise reddine karar verilmiştir.

Verilen kararı davacı vekili, dahili davalı hakkında red kararı verilmesi, davalı K. N. şirketi ise kendileri yönünden işe iadeye karar verilmesi yönünden temyiz etmişlerdir.

Dosya içeriğine göre, davacının dahili davalı işçisi olarak çalışırken iş sözleşmesinin 15.01.2004 tarihinde ihbar ve kıdem tazminatları ödenerek, feshedildiği, 16.01.2005 tarihinde davalı ve dahili davalı arasında taşıma işi konusunda sözleşme imzalandığı, dahili davalı şirketin asıl işinin de taşıma işi olduğu, davacının bu kez 16.01.2005 tarihinde taşıma işini ihale ile alan davalı işçisi olarak çalışmaya aynı yerde devam ettiği ve iş sözleşmesinin davalı şirketçe 01.11.2004 tarihinde ihbar tazminat ödenerek feshedildiği anlaşılmaktadır.

Belirtmek gerekir ki, 4857 sayılı İş Kanununun 2/son maddesi uyarınca "asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez". Somut olayda davacı dahili davalı A. U. Anonim Şirketi işçisi olarak çalışırken, iş sözleşmesi feshedilmiş ve adı geçen şirket, asıl işi olan taşıma işini bölerek alt işveren diğer davalı K. N. şirketine vermiş bulunmaktadır. Yukarda belirtilen hükmün ihlal edildiği açıktır. Davacı baştan beri A. U. Şirketinin işçisidir. O halde davalı K. N. Şirketi hakkında dava açılması ve mahkemece sözkonusu şirket hakkında kabul hükmü kurulması hatalıdır. Diğer davalı hakkında usulüne uygun ve süresinde açılan bir dava da bulunmamaktadır. Böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekir.

Sonuç: 4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

Yukarda açıklanan gerekçe ile;
1.Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.Davanın REDDİNE,
3.Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4.Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 40.00 YTL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5.Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 400- YTL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6.Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak 12.12.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İşverenin Sözlü İşten Çıkarma İhbarı umutlaw Meslektaşların Soruları 13 23-08-2012 17:26
Alt İşverenin Alt İşverenine Sorumluluk Mevcut mudur? avankara Meslektaşların Soruları 9 07-03-2007 13:03
İşverenin Iş Sözleşmesine Koyduğu Tazminat şartı Seher Meslektaşların Soruları 3 02-03-2007 19:00
İşverenin Koruma Borcu hakkında kaynak? Onur dönmez Meslektaşların Soruları 5 26-10-2006 09:49
İşçi 3. kişilere Karşı, İşverenin Temsilcisi Olabilir Mi? Av.Mehmet Saim Dikici Meslektaşların Soruları 8 26-04-2002 12:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06370997 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.