Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

iş hukukunda ibra

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 07-05-2008, 17:44   #1
denizyldz_84

 
Varsayılan iş hukukunda ibra

merhabalar,

iş kazasından dolayı işveren ve işçi anlaştığı taktirde ileride açılabilecek olan davalara karşı( maddi manevi) nasıl bir ibra almak gerekir bu şekilde alınacak ibralar herhangi bir hukuki değer taşırmı??

saygılarımla
Old 07-05-2008, 21:54   #2
sailor1981

 
Varsayılan

Yargıtayın "heseplanacak maddi manevi tazminat ile ibraneme başlıklı belge ile işverenin ödediği bedel arasında açık bir fark bulunması halinde önce ödenen miktar düşülerek kalan bedele hükmedilmesi gerekir şeklinde bir kararını okumuştum.Önemli bir husus dikkatli olun saygılar..
Old 07-05-2008, 23:32   #3
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

Paylaşılan kararı değerlendirmeniz faydalı olabilir.


T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2008/21-53
Karar: 2008/107
Karar Tarihi: 06.02.2008
ÖZET: Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Davacıya, oluşan zarar nedeni ile maddi ve manevi tazminatına karşılık … YTL'nin ödenmiş olduğu <ibraname> başlıklı belgeden anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, söz konusu <ibranamenin> içeriği ve kapsamı yönünden davacının tüm maddi tazminat alacağını aldığı ve bu suretle borçluyu borcundan kurtardığı biçiminde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Yapılacak iş, davacının, gerçek zararını saptamak, böylece tazmin edilecek miktarı ile buna karşılık ibraname ile alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığı denetlenmek, açık oransızlığın bulunması durumunda, ibranameyi <kısmi ifayı içeren makbuz> niteliğinde kabul etmek ve ibraname ile alınan meblağın, ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle; belirlenecek gerçek zarardan davacı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararının karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktara hükmetmek gerekir.
(4857 S. K. m. 18) (1086 S. K. m. 429)
Taraflar arasındaki <Maddi ve Manevi Tazminat> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 3. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.07.2006 gün ve 346-389 sayılı kararın incelenmesi davacı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 03.05.2007 gün ve 17982-7444 sayılı ilamı ile;
<...1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bendin; kapsamı dışında kalan, manevi tazminat isteminin reddine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları da dahil diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Davacıya, oluşan zarar nedeni ile maddi tazminatına karşılık toplam 25.130,00 YTL ve manevi tazminatına karşılık 1.000,00 YTL'nin ödenmiş olduğu 16.06.2005 tarihli <ibraname> başlıklı belgeden anlaşılmaktadır. Davacının manevi tazminat alacağını alarak ibraname verdiğinden ve manevi tazminatın bölünmesi, yeniden dava konusu yapılarak miktarının artırılması olanağı bulunmadığından mahkemece davacının manevi tazminat istemine yönelik davasının reddine ilişkin verilen hüküm doğrudur.
Uyuşmazlık, söz konusu <ibranamenin> içeriği ve kapsamı yönünden davacının tüm maddi tazminat alacağını aldığı ve bu suretle borçluyu borcundan kurtardığı biçiminde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde <ibra> denir. İbranamenin kural olarak işçiye veya hak sahiplerine yapılmış olan ödeme ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda ise anılan belge ibraname değil, ancak makbuz niteliğindedir. Bu yön ise, ibranamenin verildiği tarih gözönünde tutularak işçinin gerçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, ibranameyi veren davacının, ibranamenin verildiği tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararını saptamak, böylece tazmin edilecek miktarı ile buna karşılık ibraname ile alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığı denetlenmek, açık oransızlığın bulunması durumunda, ibranameyi <kısmi ifayı içeren makbuz> niteliğinde kabul etmek ve ibraname ile alınan meblağın, ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle; belirlenecek gerçek zarardan davacı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararının karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktara hükmetmek gerekir. Açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde ise şimdiki gibi davacının maddi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekir.
Mahkemece, bu madde ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...> gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü;
Dava, iş kazasına dayalı tazminat istemine ilişkin olup, yerel mahkemece, davacının işverene verdiği ibraname karşısında tazminat isteme hakkı bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiş, kararın Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçelerle bozulması üzerine; davacı tarafça, ibranamenin gabin ya da diğer geçersizliğinin ileri sürülmediği, resen <gabin> araştırması yapılarak,
İbranamenin <makbuz> niteliğinde sayılmasının mümkün olmadığı belirtilerek direnme karan verilmiştir.
İbra sözleşmesi, iş hukukunda geniş bir uygulama alanına sahip olmasına, işçinin iş sözleşmesinden doğan tazminat ve diğer işçilik haklarının sona erdirmesine ve İsviçre Borçlar Kanununun 115. maddesinde düzenlenmiş bulunmasına karşın, Türk Borçlar Kanununda yer almamış, İş Kanunlarında da bir düzenleme öngörülmemiştir.
İbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldırır. Tam ibrada borcun tamamı, kısmi ibrada ise borcun ibra edilen kısmı sona erer. Bunun sonunda borçlu da borcundan kısmen ya da tamamen kurtulur (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku 8. Baskı, s. 1222/1223).
Somut olayda, iş kazası sonucunda sürekli iş göremezlik durumuna giren davacıya, 16.6.2005 tarihli <ibraname> başlıklı ve <muhtelif tarihlerde maddi tazminatına hitaben 8.130 YTL bedeli nakden elden aldım ve şimdi de 17.000 YTL maddi tazminat ve 1.000 YTL manevi tazminat olmak üzere toplam 18.000 YTL meblağı işverenimden nakden ve tamamen teslim aldım. Böylece işverenimden bugüne kadar 25.130 YTL maddi ve 1.000 YTL manevi olmak üzere toplam 26.130 YTL meblağı nakden aldım. Tüm bu sebeplerle işverenim ... Şti. geçirmiş olduğum iş kazasından ve her türlü tazminat taleplerimden dolayı gayri kabili rücu ibra ederim> ifadelerini içerir belgeye dayalı ödemede bulunulduğu, 08.12.2005 tarihinde, iş kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemli eldeki bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, iş kazasına dayalı eldeki davada <maddi tazminat> isteminin, ibra gabin iddiasının incelenmesi ve ivazlar arasında açık bir oransızlık bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir.
Gabin (aşın yararlanma), iş hukuku uygulamasında ibra sözleşmesini geçersiz kılan en önemli nedenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İbranamenin makbuz hükmünde olduğuna dair çok sayıda Yargıtay kararının temcit noktası da bu hukuksal olgudur.
İvazlar arasında açık bir oransızlık bulunduğu, çok düşük olan karşı edim için çok yüksek bir edim veya bunun aksine, çok yüksek olan bir karşı edim için düşük bir edim taahhüt olunduğu takdirde gabinden söz edilebilecektir.
İki taraflı, karşılıklı hal ve borçları kapsayan sözleşmelerde edimler arasında, makul, hayatın olağan icaplarına uygun düşen ekonomik bir dengenin varlığı aranır. Gerçekten de, olağan koşullar altında, taraf yararlan arasında böyle bir denge sağlanmadan, ücret geliriyle hayatını idame ettirmek zorunda olduğu kabul olunan bir işçinin, aksini öngören bir belgeyi imzalaması da beklenemez.

Edimler arasında makul bir denge mevcut olmayan ve taraflardan birine <aşırı yararlanma> sağlayan ve olağan olarak nitelendirilmesi mümkün olmayan bir sözleşmenin yapıldığı durumlarda, bu sözleşmeden zarar gören tarafın dava açma yolu açık bulunmaktadır.
Bu tür uyuşmazlıklarda aranan temel nokta, öğretide <objektif unsur> olarak da ifade edilen, karşılıklı edimler arasında <açık bir nispetsizlik> bulunmasıdır.
<Açık nispetsizlik> soyut içerikli bir kavramdır. Yargısal uygulamalarla, yasal terimdeki soyutluğun açıklığa kavuşturulması gereklidir. İsviçre Federal Mahkemesine göre <açık nispetsizlik> karşılıklı ivazlar arasında <göze çarpan> aşırı bir fark mevcut olması anlamına gelir.
Normal bir kimsenin hayat bilgi ve görgüsüne göre edimler arasında olağanüstü ve aşın bir farkın var olması halinde açık nispetsizliğin oluştuğu kabul edilir.
İvazların maddi ve ekonomik değerini bilirkişi tespit eder. İvazlar arasında açık nispetsizlik olup olmadığını ise hakim takdir edecektir.
Yukarıda belirtilen bu maddi ve yasal olgular gözetildiğinde, Özel Dairenin bozma kararında belirtilen inceleme ve araştırmalar yapılarak, ivazlar arasında açık bir nispetsizliğin bulunması halinde, ibranamenin ancak makbuz niteliğinde bir belge olarak kabulü ile içeriğinde yazılı ödemenin tespit olunacak tazminat tutarından; indirilerek, kalanının tahsiline karar verilmesi gerekir. Aksinin tespiti halinde ise istemin reddine karar verilmelidir. Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2006 gün ve 2006/9-82-118, 02.07.2003 gün ve 2003/21-440-440 sayılı kararlarında bu ilkeye değinilmektedir.
Belirtilen yöndeki iddialar incelenmeksizin, ibraname olarak adlandırılan belgeye dayalı olarak maddi tazminat isteminin reddi isabetsiz olup, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararma uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme karan bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda yazılı ve Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'un 429. maddesi gereğince istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 06.02.2008 gününde oyçokluğuyla karar verildi. (¤¤)
Old 08-05-2008, 07:40   #4
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Sn.denizyldz_84,

İbranamede maddi ve manevi tazminat miktarlarını mutlaka ayırarak göstermelisiniz. Toplam 5 ytl maddi - manevi tazminat yerine 3 ytl maddi 2 ytl manevi tazminat gibi.

Sn.sailor1981'in mesajında belirttiği gibi, maddi tazminat miktarı gerçek zararı karşılar bir miktar olmalıdır. Aksi halde, ibraname makbuz olarak kabul görmektedir. Ancak manevi tazminat alacağı için bu durum siz konusu değildir. Manevi tazminata ilişkin ibralar geçerlidir ve ibranameye rağmen "gerçek zarar"dan bahsedilerek açılan davalar dinlenmez.

Saygılar.
Old 08-05-2008, 10:56   #5
denizyldz_84

 
Varsayılan

değerli bilgileriniz için teşekkür ederim. miktar belirtilmeden yapılan ibranın geçerli olduğunu konusunda bir bilgi kırıntısı kalmış kafamda, bu konuda da görüşlerinizi alabilirmiyim??

saygılarımla
Old 08-05-2008, 11:32   #6
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2007/21-269
Karar: 2007/269
Karar Tarihi: 09.05.2007
ÖZET: Davacıların manevi zararlarını aldıkları, yeniden manevi tazminat talep edemeyeceklerinin kabulü gerekir. Manevi tazminat miktarı takdir ve tayin edilip, kısmi ödeme mahsup edilerek hüküm kurulmasında yasaya aykırı yön bulunmamaktadır.

(818 S. K. m. 47) (4721 S. K. m. 4) (YİBK. 25.09.1996 T. 1996/21-397 E. 1996/637 K.) (13.10.1999 T. 1999/21-684 E. 1999/818 K.)
Taraflar arasındaki <maddi ve manevi tazminat> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karacabey Asliye Hukuk (İş) Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 09.06.2005 gün ve 254-260 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Yirmibirinci Hukuk Dairesinin 24.01.2006 gün ve 10860-206 sayılı ilamı ile,
<1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle, kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, davacıların yakınları olan sigortalının iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla, üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle manevi tazminatın bölünmesi, yeniden dava konusu yapılarak miktarının artırılması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay Genel Kurulu'nun 25.09.1996 gün ve 1996/21-397-637 sayılı kararı ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu yöndedir.
Davacı tarafça mahkemeye sunulan ve davacılar tarafından itiraz edilmemiş olan 23.08.2002 tarihli <ibraname> başlıklı belge ile davacılardan Yücel, Aslı, Hatice, Nesli ve Meltemin maddi ve manevi tazminat alacaklarına karşılık 2000 YTL aldıkları anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, yukarıda isimleri belirtilen davacıların manevi zararlarını aldıkları, yeniden manevi tazminat talep edemeyeceklerinin kabulü gerekirken, aksi düşüncelerle bu davacılar yararına manevi tazminata hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3- 23.08.2002 tarihli <ibraname> başlıklı belgenin içeriğinden belgede adı yazılı davacılara maddi ve manevi tazminat alacaklarına karşılık <2000 YTL> ödendiği anlaşılmaktadır. Söz konusu belge içeriğinde açıklık bulunmamasına ve davacıların da aksi yönde delili olmamasına göre, ödemenin her davacıya eşit oranda ve her davacının hissesine düşen miktarın maddi ve manevi zararına karşılık müsavi olarak yapıldığının kabulü gerekir.
Uyuşmazlık, olaydan sonra yapılan ödemenin davada en son hesaplanan tazminattan hangi kıstaslar nazara alınarak indirileceği konusunda toplanmaktadır. Kural olarak, tazminat alacaklısına yapılmış ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için, tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, yapılan ödeme makbuz niteliğinde kabul edilebilir. Bu durumun, ödemenin yapıldığı tarih gözönünde tutularak davacının gerçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa, yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Yapılacak iş; ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararı saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda ödemeleri <kısmi ifayı içeren makbuz> niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin, ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek gerçek zarardan davalı tarafın, ödeme yapılan tarihe göre, zararın karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktara hükmetmek gerekir. Açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde ise, davacı Yücel’in maddi tazminat talebinin tümden reddine karar vermek gerekir.
Tüm maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.>
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda kısmen direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davalı vekilleri
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Yerel mahkemece, Özel Daire'nin yukarıda yazılı kararının 2. bendinde gösterilen bozma nedenine direnilmektedir.
Meydana gelen trafik-iş kazası nedeniyle açılan 17.07.2002 tarihli eldeki davada maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulmaktadır.
Yargılama sırasında, taraflar arasında düzenlenen <ibraname> başlıklı belgede,<... mahsuben 2.000.000.000.- TL'yi nakden ve peşinen aldık... maddi ve manevi tazminat miktarına mahsuben tarafımıza ödenen bedel için ... dava ile ilgili haklarımız saklı kalmak kaydıyla kesin olarak ibra ediyoruz> ifadesi yer almaktadır.
Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi özel nitelikte bir hüküm sevk etmiş olup, <Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara duçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namıyla adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.> madde ile, yaşama hakkı ile vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan hallerde manevi zararın tazmini düzenlenmektedir. Bedensel bütünlüğün ihlali halinde zarar görenin, ölümü halinde ise ailesinin kişilik değerlerinde meydana gelen etkinin giderimi, tazmin ve telafisi amaçlanmaktadır. Kişinin, hukuka aykırı eylem nedeniyle bozulan manevi tanrılığının eski haline döndürülmesi, duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar vereni bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkoyması gibi olgular gözetilerek toplumsal barış sağlanmaya çalışılmaktadır. Tazminat, yaşanan acı ve elemin karşılığıdır. Haksız eylem sonucu duyulan acı ve elemin giderilmesini amaçladığı için, acı ve elem nedeniyle öngörülen tazminat miktarı belirlenerek istemde bulunulabilir.
Manevi zarar, haksız eylemin sonucunda uğranılan kişilik değerlerindeki azalmanın karşılığı olduğu ve zarar gören tarafından da takdir ve tayin edilebilir bulunduğu için bölümler halinde istenemez. Acı ve elemin bölünerek, bir kısmının açılacak kısmi dava ile, kalanının ise açılacak ek dava ile talep edilmesi, manevi tazminatın özüne ve işlevine aykırı düşmektedir.
Uyuşmazlık; yargılama sırasında, manevi tazminata mahsuben, dava hakkı saklı tutularak kabul edilen ödemenin, manevi tazminatın bölünmezliği ilkesine aykırılık oluşturup oluşturmayacağı ya da ödemenin tam ibra kapsamında ele alınıp alınamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Manevi tazminatın miktarı, somut olayın özelliği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak Medeni Kanun'un 4. maddesi uyarınca hakim tarafından hukuka ve hakkaniyete göre takdir ve tayin edilir. Davalı yan, manevi tazminat yükümlüsü bulunduğunu kabul ederek, davanın açılmasından sonra kısmen tediyede bulunmuş, yapılan bu kısmi tediye davacılar tarafından, davaya konu edilen manevi tazminat tutarına mahsuben kabul edilmiştir.
İbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldıran hukuksal bir işlemdir. Tam ibrada borcun tamamı, kısmi ibrada ise borcun ibra edilen bölümü sona ermektedir. Sonuç olarak borçlu, borcundan kısmen ya da tamamen kurtulmaktadır.
Yapılan yargılama sırasında, alacaklının (davacının) kısmi tediyeyi kabul etmesi, manevi tazminatın bölünmezliği ilkesinin ihlalini doğurmayacağı gibi, bu ödemenin tam ibra niteliğinde bulunmadığının da anlaşılmış olması karşısında, yerel mahkemece, manevi tazminat miktarı takdir ve tayin edilip, kısmi ödeme mahsup edilerek hüküm kurulmasında yasaya aykırı yön bulunmamaktadır.
Belirtilen bu maddi ve yasal olgular gözetildiğinde, anılan yönlere vurgu yapan yerel mahkemenin direnme kararı isabetli bulunmaktadır.
Ne var ki, hüküm altına alınan manevi tazminat miktarı ile uyulan yönlere ilişkin olarak oluşturulan yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenebilmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi gerekmektedir.
Sonuç: Yüksek Daire bozma kararının 2 numaralı bendine ilişkin direnme kararı isabetli olup, davalı vekilinin anılan yöne ilişkin temyiz itirazlarının REDDİNE, manevi tazminat miktarı ile bozma kararının 3 numaralı bendine uyulmakla verilen yeni hükme yönelik temiz itirazlarının incelenebilmesi için dosyanın Yirmibirinci Hukuk Dairesine gönderilmesine, 09.05.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 08-05-2008, 12:18   #7
ali ekmekçi

 
Varsayılan

Sevgili Meslektaşım 9.Hukuk Dairesi Başkanının seminerinde aldığım notların olayınızla ilgi kısmını gönderiyorum aydınlatıcı olması dileğiyle....



MİKTAR İÇEREN İBRANAMELER

A)İş Kazası Sonrası Maddi Manevi Tazminat Alacakları için

Rakam açıkça belirtiliyorsa ama fazla alacak varsa fazla alacak talep edlebiliyor.Yani başka bir deyişle böyle bir ibraname makbuz hükmünde sayılıyor....Görünen gerçek rakamla gerçek zarar arasında AÇIK ORANTISIZLIK yoksa ibraname geçerli sayılıyor.Miktarın belli olduğu manevi tazminat alacaklarında ise ibraname geçerlidir.Neden zira manevi tazminat bölünemeyen bir alacak olduğundan fazlasının istenmesi söz konusu olamayacak.İbranamede manevi sözcüğü geçmiyorsa Yargıtay bu ibranamenin manevi tazminatı kapsamayacağını söylüyor.Tabii çelişik kararları da var Yargıtay’ın o sebeple Manevi kelimesine dikkat edelim.
MİKTAR İÇERMEYEN İBRANAMELER

A) İş Kazası Sonrası Maddi Manevi Tazminat Alacakları için

Yargıtay bu ibranameleri net olarak GEÇERSİZ sayıyor.Ama bir üye diyorki”dava seneler sonra açılmışsa ibraname geçerli demek lazım”.......
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kooperatif-ibra mevzu hukuk Meslektaşların Soruları 2 17-09-2007 13:16
10. Deniz Hukukunda & Deniz Ticaret Hukukunda Örnek Davalar Zeki Deniz Hukuku ve Deniz Ticaret Hukuku Çalışma Grubu 0 04-08-2007 13:31
iBRA VE VEKALET ÜCRETİ Av. O. TEKGUL Meslektaşların Soruları 4 09-07-2007 16:51
Kooperatifçe verilen ibra avsule Meslektaşların Soruları 0 08-05-2007 18:10
Ibra yoluyla alacagindan vazgecme umutlaw Meslektaşların Soruları 9 01-03-2007 18:50


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05486608 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.