Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Aldatma ve duble manevi tazminat sorunu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 13-05-2014, 15:46   #1
Mehtap TAŞDEMİR TUNÇEL

 
Varsayılan Aldatma ve duble manevi tazminat sorunu

Somut olayda, davacı kadın eşinin kendisini aldattığı gerekçesiyle eşine karşı boşanma ve manevi tazminat istemli dava açıyor. Bu dava görülmekte iken bir de asliye hukukta 3. kişiye manevi tazminat davası açıyor.3. kişiye karşı açılan manevi tazminat davalarında Yargıtay ahlaka aykırı eylemin birlikte gerçekleştirildiğinden bahisle müteselsil sorumluluğa dayanmakta. Benim anlamadığım, aynı olay nedeni ile zaten kocaya aile mahkemesinde açılmış bir dava varken müteselsil sorumluluk da nazara alınarak tekrara 3. kişiden de manevi tazminat istenmesi bir kuzudan iki post çıkarmak olmuyor mu? Zira eylem ve davanın sebebi aynı, zarar aynı. Böylesi bir durumda aile mahkemesindeki dosyanın bekletici mesele yapılması, orada manevi tazminata hükmedilirse davanın reddedilmesi gerekmez mi? Değerli yorumlarınızı ve varsa Yargıtay ilamlarını ( ben bulamadım) paylaşırsanız sevinirim.
İyi çalışmalar...
Old 13-05-2014, 16:13   #2
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Merhaba,

Eşi aleyhine açtığı boşanma davasında 3.şahsın yeri yok. Ondan da boşanma talebinde bulunma imkanı olmadığına göre 3.kişiye ayrı bir dava açması olağan olduğu kadar, davacının başka bir seçeneği de yok.

Saygılarımla...
Old 14-05-2014, 08:58   #3
Mehtap TAŞDEMİR TUNÇEL

 
Varsayılan Pek tabi ama, fakat, lakin :))

Sayın Demirel görüşünüze katılıyorum, ancak aldatma fiili müteselsil sorumluluğa dayandığına ve bu aldatmadan kaynaklı aile mahkemesinde manevi tazminat talep edildiğine göre, bir fiil/ahlaka/hukuka aykırılık nedeniyle çifte tazminat talep edilmesi kanuna aykırı değil mi? Benim takıldığım nokta burası. Zira zarar tek ve bu zararı verenler müteselsil sorumlu. Müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açılmış bir dava zaten var ve o davayla zararının giderileceği kuvvetle muhtemel, o halde en azından aile mahkemesinin kararı bekletici mesele yapılıp, sonucuna göre karar vermek gerekmez mi? Saygılarımla...
Old 14-05-2014, 09:03   #4
olgu

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/1404
K. 2013/8415
T. 9.5.2013
• KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT ( Konusu ve Hukuki Sebebi Aynı Olan Eldeki Davada Hüküm Altına Alınan Tazminat Tutarının Boşanma Davasında Hüküm Altına Alınan Tazminat İle Tahsilde Tekerrür Olmamak Üzere Ödetilmesi Gerektiği )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Davalı İle Dava Dışı Eşin Birlikte Neden Oldukları Zarar Nedeni İle Davacı Yararına Manevi Tazminat Ödetilmesine Karar Verildiği - Konusu ve Hukuki Sebebi Aynı Olan Eldeki Davada Hüküm Altına Alınan Tazminat Tutarının Boşanma Davasında Hüküm Altına Alınan Tazminat İle Tahsilde Tekerrür Olmamak Üzere Ödetilmesi Gerektiği )
• TAHSİLDE TEKERRÜR ( Konusu ve Hukuki Sebebi Aynı Olan Eldeki Davada Hüküm Altına Alınan Tazminat Tutarının Boşanma Davasında Hüküm Altına Alınan Tazminat İle Tahsilde Tekerrür Olmamak Üzere Ödetilmesi Gerektiği - Kişilik Haklarına Saldırı Nedeni İle Manevi Tazminat )
818/m.49

ÖZET : Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Davacının eşi, davacıdan boşanmalarına karar verilen mahkeme ilamı ile zina nedeni ile manevi tazminat ödemeye mahkum edilmiştir. Davalı ile dava dışı eşin birlikte neden oldukları zarar nedeni ile davacı yararına manevi tazminat ödetilmesine karar verilmiş bulunmasına göre, konusu ve hukuki sebebi aynı olan eldeki davada hüküm altına alınan tazminat tutarının boşanma davasında hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür olmamak üzere ödetilmesi gerekirken bu hususun gözetilmemiş olması doğru değil ise de anılan yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmez.

DAVA : Davacı H. vekili tarafından, davalı S. aleyhine 23/11/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 04/10/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Diğer temyiz itirazlarına gelince:

Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, resmi nikahlı eşinin davalı ile kendisini aldattığını, dava dışı eşine karşı boşanma davası açtığını, davalının kendisi ile evli olduğunu bildiği halde eşi ile ilişkiye girmesi eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.

Davalı, davacının iddialarının asılsız olduğunu, davacının eşinin taksisine müşteri olarak bindiğini, davacının evine girmesinin istisnai bir durum olduğunu, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, davacının eşinin kendisini aldattığından şüphelenmesi üzerine takip ettirdiği, davalı ile kendi evinde eski eşini yakaladığı, davalının bu nedenle konut dokunulmazlığını ihlal suçundan mahkum olduğu, davacının eşinden, eşin zina ve evlilik birliğini temelden sarsıcı hareketleri nedeni ile boşandığı, davalının davacının evli olduğunu bilerek eşi ile evlilik dışı birlikteliğinin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu kabul edilerek istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.

Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, davacı ile dava dışı eşinin Ankara 3. Aile Mahkemesinin 2010/558-2011/1320 esas karar sayılı boşanma davası ile boşanmalarına, davalı eşin zina ve evlilik birliğini temelinden sarsıcı hareketleri nedeni ile 12.000,00 TL manevi tazminat ödemesine karar verildiği anlaşılmıştır.

Davalının, davacının resmi nikahlı eşi ile evli olduğu süre içinde cinsel birliktelik kurduğu, eşin davacıya karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, davalının da eşin eylemine bilerek iştirak ederek davacının zarar görmesine neden olduğu anlaşılmaktadır.

BK'nın 50 ve 51. maddelerinde haksız eylemin ve bunun sonucunda doğan zararın birden fazla kişi tarafından meydana getirilmesi durumunda zarar görenin dilediği takdirde eyleme katılanların birisinden, birkaçından veyahut tamamından zincirleme olarak sorumlu tutulmalarını isteme hakkına sahip bulunduğu düzenleme altına alınmıştır. Aynı hüküm 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu'nun 61. maddesinde de tekrar edilmiştir.

Davacının eşi, davacıdan boşanmalarına karar verilen mahkeme ilamı ile zina nedeni ile 12.000,00 TL manevi tazminat ödemeye mahkum edilmiştir.

Şu durumda, davalı ile dava dışı eşin birlikte neden oldukları zarar nedeni ile davacı yararına 12.000,00 TL manevi tazminat ödetilmesine karar verilmiş bulunmasına göre, konusu ve hukuki sebebi aynı olan eldeki davada hüküm altına alınan tazminat tutarının boşanma davasında hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür olmamak üzere ödetilmesi gerekirken bu hususun gözetilmemiş olması doğru değil ise de anılan yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438 /son maddesi gereğince kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle hüküm fıkrasının 1 nolu bendinde yer alan "... yasal faizi ile birlikte ...” sözcüklerinden sonra gelmek üzere “... Ankara 3. Aile Mahkemesinin 2010/558-2011/1320 Esas Karar sayılı ilamı ile hüküm altına alınan manevi tazminat tutarı ile tahsilde tekerrür olmamak üzere...” cümlesinin eklenmesine, davalının diğer temyiz itirazlarının ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddi ile kararın düzeltilmiş bu biçiminin ONANMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 09.05.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Dava, davacı ile evli olduğunu bildiği davacının eşi ile davalının duygusal ve cinsel ilişkiye girmek suretiyle davacı eşinin kişilik haklarına saldırıda bulunduğu iddiası ile davalı hakkında açılan tazminat davasıdır.

Davalı ile davacının eşi arasındaki duygusal ve cinsel ilişki, davacı yönünden Türk Medeni Kanunu'nda boşanma nedeni olarak kabul edilen "zina" fiilini oluşturur. Bu durumda davacı, Türk Medeni Kanunu'nun 185. maddesinde düzenlenen eşler arasındaki "birlikte yaşamak ve sadık kalmak" yükümlülüklerine aykırı davrandığından bahisle zina yapan kendi eşi hakkında Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesine dayanarak "zina" nedeniyle boşanma davası açabilir ve aynı yasanın 174/2 maddesine göre de manevi tazminat isteyebilir.

Türk Medeni Kanunu'nun 185. maddesindeki düzenleme anlamında davalının davacıya karşı "birlikte yaşamak ve sadık kalmak" yükümlülüğünün bulunmaması, davalının duygusal ve cinsel ilişki fiilinin tarafının davacı olmayıp, davacının eşi olması, "zina" fiilinin ceza yasalarımıza göre suç olmaktan ve dolayısıyla davalının fiilinden dolayı sanık veya Hükümlü olmaması karşısında haksız fiillerde manevi tazminatı düzenleyen Borçlar Kanunu'nun 56. ve 58. maddelerindeki düzenlemeler ile Türk Medeni Kanunu'nun manevi tazminata ilişkin 174/2 maddesindeki düzenlemenin davalının eylemine uymaması, davalının eyleminin davacıya karşı saldırı oluşturabileceğine ve tazminat verilmesine dair başka hiç bir yasal düzenlemenin bulunmamasına, davaya konu eylemin bir tarafının da davacının eşi olmasına göre ortada yani davacı ile eyleme katılan eşi arasında bir aile bütünlüğünden bahsedilemeyeceği gibi, davalıyı da aile bütünlüğüne ( ortada aile bütünlüğü kalmadığından ) eylemi ile saldırıda bulunduğunun kabulünün mümkün olmamasına ve ayrıca aile bütünlüğüne saldırı ile ilgili yasalarımızda tazminatı gerektirir bir düzenleme bulunmamasına göre, davalı hakkında açılan davanın yasal dayanağı yoktur. Yasama organınca bu konuda yasal düzenleme yapılana kadar bu yönde açılan davalarda davalıyı sorumlu tutmak mümkün değildir. Bu anlamada davalının pasif davalı olma sıfatı bulunmadığından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir.

Diğer yandan, davaya konu eylemden dolayı davalı ile davacının eşinin, davacıya karşı müteselsilen sorumlu kabul edilmeleri gerekir. Zira, iddia edilen eylem, en az iki kişinin birlikte hareketi ile meydana gelebilir. Bunun sonucu olarak davacı, kendisine karşı müteselsilen sorumlu olan kendi eşi hakkında bu eylemden dolayı, ( geçimsizlik veya zina nedeniyle ) boşanma davası açmadığı, manevi tazminat istemediği veya dava açıp, sonradan manevi tazminat isteğinden vazgeçtiği veya sadece kendi eşine karşı Türk Medeni Kanunu'nun 174/2 maddesine dayanarak manevi tazminat davası açıp manevi tazminat aldığı hallerde; Türk Medeni Kanunu'nun 161/3 maddesi gereğince kendisine karşı müteselsil sorumlu olan ve eylemin tarafı olan eşini affettiği kabul edileceğinden, eşten manevi tazminat alınan halde ise, manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesi gereğince davalıdan ayrıca manevi tazminat alınması mümkün olmadığından Borçlar Kanunu'nun 147/2. maddesi gereğince davalının sorumlu tutulması mümkün değildir.

Açıkladığım nedenlerle sayın çoğunluğun aksi yönündeki düşünce ve kararlarına katılmıyorum.

KARŞI OY :

Sorun eşlerden birinin başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesi nedeniyle diğer eşin manevi anlamda eşten ve üçüncü kişiden tazminat isteyip isteyemeyeceğine ilişkindir.

Eşler nikah sözleşmesi yapmakla birbirlerine karşı cinsel anlamda sadakat yükümlülüğü altına girerler ( M.K. 185/ III ). Bu yükümlülüğün ihlali halinde sadakat yükümlülüğünü ihlal eden eşe karşı aldatılan eş manevi tazminat talep edebilir. Bu tür bir eylem TMK'da boşanma nedeni olarak öngörüldüğünden aldatılan eş bunu boşanma sebebi sayabilir ve boşanmaya göre M.K. 174/2 ile manevi tazminat isteyebilir. Ancak aldatılan eş böyle bir eylem dolayısıyla boşanmaya zorlanamaz. Diğer ifadeyle aldatılan eş boşanma nedeni yapmaksızın kişisel saldırıların ihlal edildiği gerekçesiyle aldatan eşe karşı manevi tazminat talebinde bulunabilir. Bu durum 4787 sayılı Kanun 7. maddesi ile açıkça düzenlenmektedir. Anayasaya göre de devlet aile bütünlüğünü korumak amacıyla ve boşanmaların azaltılması amacıyla 4787 sayılı Kanun 7. maddesini öngörmüştür. Anayasa ve bu madde hükümleri birlikte değerlendirildiğinde aldatılan eşe aldatma eylemine rağmen boşanmaması yönünde yargıca tembih, telkin ve önerilerde bulunmak görevi yüklenmektedir. Eşe de aldatma eylemine rağmen aile birliğinin geleceğini kurtarmak maksadıyla ( ki bu amaç son derece yücedir ) eşini affetmesi önerileri sunulur. Zira aile toplumun temelidir ve dağılmaması gerekir. Bu eyleme rağmen aile kurtarılmalıdır. Bu da ancak aldatılan eşin tercihinin ne yönde olacağıyla doğrudan ilgilidir. Şu durumda bu eş aldatma eylemine rağmen evliliğini kurtarmak yönünde davranış sergilerse eşine karşı boşanma davası açmayacaktır. Hukuk sistemi de eşin manevi zararının ancak bir boşanma şartıyla sağlanmasının sakıncalarını öngörüp aile birliğinin kurtarılması ancak aldatılan eşin manevi zararının da karşılanması yönünde tercihte bulunmuştur. Buna göre aldatılan eş hem boşanmayacak hem de genel hükümlere göre aldatan eşinden manevi tazminat talebinde bulunabilecektir.

Ahlaki ve yasal olmayan bir cinsel ilişkinin tarafları açısından baktığımızda aldatan eşin konumu yukarıda belirlendiği üzere 4787 sayılı Kanunun 7. maddesi, Anayasa 41, M.K. 185, 174, B.K. 41, 49 ( 6098 sayılı TBK 49, 58 ) ile özel bir statü içine alınmıştır. Diğer ifadeyle aldatan eşin hukuksal sorumluluğu bu özel hükümlerle düzenleme altına alınmıştır.

Üçüncü kişi olan eylemcinin hukuksal konumunu belirlemek için şu noktalara dikkat edilmelidir. İlki, tartışılan bu konu bugün yürürlükte olmayan ancak eski ceza kanununda bulunan "zina" kurumuyla karıştırılmamalıdır. Zira zina hem hukuk sisteminden kaldırılmıştır, emsal değerlendirilmesine alınamaz. Hem de zinanın unsur ve sonuçları ceza hukuku açısından ele alınmak zorundadır. Zina da unsur olarak karşı cinsten olan iki kişinin ahlaki ve yasal olmayan cinsel birleşmesi belli koşulları taşıyor olmak kaydıyla cezalandırılıyordu. Ve o koşullara göre her zaman cezalandırılan iki "fail" bulunabiliyordu. Böyle bir kurumu özel hukuk alanında uygulamaya kalkmak cezalandırılmama sonucunda "cezalandırma yoksa manevi zarar da yoktur" gibi adil olmayan bir sonuç doğurur.

İkinci olarak eşin aldatması olayı salt aile hukuku anlamında ele alınıp incelenmelidir. Bu durumda eşin aldatmasında iki eylem ve iki eylemci vardır. Birinci eylem aldatan eşin eylemi olup, bu eylem eşinden başkasıyla cinsel beraberlik yaşamayacağı sözü veren eşin bu sözü ihlal etmesi ve yasanın da buna sonuç öngörmesidir. İkinci eylem ise üçüncü kişinin eylemi olup işbirliği yaptığı eşin gerçekte sadakatle yükümlü olduğu ve o eşle cinsel beraberlik yaşama hakkına sahip olan ve bu hakkın ahlaki ve yasal tek sahibi olan eşin yerine geçerek aldatan eşe tatmin duygusu vermesidir. Üçüncü kişi hakkı olmadığı halde yasal eşin yasal tatmin etme ve eşini başkasıyla paylaşmama hakkını ihlal etmektedir. Bu ihlal o eşin aile değerlerine eşi olmayan kişi tarafından gerçekleştirilen yoğun bir saldırıdır. Bu saldırı ile aldatan eşin saldırısını öz ve konum itibariyle özdeş ve tek tutulması olanaksızdır. Dolayısıyla aldatan eş eyleminde cezacı mantıkla bakılıp tek eylem varlığından bahsetmek hukuksal olarak ve ahlaki olarak son derece yanlıştır. Gerçek odur ki ortada iki ayrı eylem ve iki ayrı eylemci bulunmaktadır.

Çoğunluk görüşünün benimsediği aldatan eş ve üçüncü kişinin eylemlerinden doğan tazminat sorumluluğunun müteselsil sorumluluk kapsamında kalması belirttiğimiz noktalar itibariyle de olanaksızdır. Çünkü müteselsil sorumlulukta birden çok hukuksal durum ve eylemin aynı zararı doğurması ve yasal olarak da bunun müteselsil olduğunun belirlenmesiyle söz konusu olur. Örneğin çoğunluk görüşünün örneklediği 2918 sayılı kanundan doğan sorumluluktan kayıt maliki, sigorta şirketi ve şöforun müteselsilen sorumlu olması hali yasal olarak öngörülmüş bir müteselsil sorumluluk halidir. Aldatan eşin ve üçüncü kişi olan kişinin sorumluluğu ise özellikle aldatan eşin sorumluluğu özel yasalarla ve özel hükümlerle ayrı bir statü içine alınmıştır. Yasalarla ayrı bir statü içine alınmış sorumluluğun yasal olmayan bir şekilde başka bir sorumluluk alanına çekilmesi ve başka bir eylemden doğan zarar sorumluluğuna ortak edilmesi söz konusu olamaz. Aksi takdirde 4787 Kanunun 7. maddesi ailenin korunmasına ilişkin Anayasa hükümleri, Medeni Kanunun 185 ve 174. maddeleri ihlal edilmiş olur. Oysa çoğunluk görüşü bu belirlemelere rağmen aldatılan eşin aldatan eşe karşı dava açmasa da hem dava açmasını zorlamakta hemde dolaylı olarak dava açılmadığı halde sorumlu tutulmasını sağlamaktadır.

Diğer yandan konu müteselsil sorumluluk açısından ele alındığında şu husus da dikkat çekici olsa gerektir. Yukarıda belirtildiği üzere eş aldatmasında iki ayrı eylem ve iki ayrı eylemci bulunmaktadır. Buna göre de yasal anlamda yaptırımlar farklıdır. Zira her iki eylemin ihlalinin ağırlığı itibariyle yaptırım farklılığı söz konusudur. Buna göre eşini aldatan kişinin eylemi sonucu eşinin maneviyatına verdiği zarar üçüncü kişinin verdiği zarardan ( gerçekleştirdiği saldırıdan ) çok daha ağırdır. Dolayısıyla eşin ödeyeceği tazminat miktarı üçüncü kişinin ödeyeceği tazminat miktarıyla kıyaslanamayacak kadar yüksek olacaktır. Çünkü eşlerin aile değerlerine bağlı kalma yükümlülüğü aile birliğinin korunması ve sağlanmasında en önemli yükümlülüktür. Üçüncü kişinin eylemi ise eşin eylemi yanında sıradan bir haksız fiil eylemidir. Böyle açık bir duruma rağmen müteselsil sorumluluktan söz edilmesi olanaksızdır.

Somut olayda ilk derece mahkemesinin belirlemeleri ve benimsemesi yerinde olmakla karar onanmalıydı.

Belirtilen nedenler itibariyle çoğunluk görüşüne katılmam olanaksızdır.
Old 14-05-2014, 09:26   #5
Mehtap TAŞDEMİR TUNÇEL

 
Varsayılan Teşekkürler...

İki karşı oy ikisi de farklı gerekçelerle Bayağı tartışmalı imiş ama benim görüşüm birinci karşı oyadan yana, zira oluşan zarar aynı nedene dayalı, manevi tazminatın hukuki niteliği de göz önüne alındığında bir kuzudan iki post çıkmaz hesabı eğer aile mahkemesinde bir manevi tazminata hükmedilmişse, asliye hukukta üçüncü kişiye karşı açılan davanın reddi gerekir.
Sayın Olgu katkınız için teşekkür ederim.
Old 14-05-2014, 09:29   #6
olgu

 
Varsayılan

Karşı oylar ile karar çelişki içinde
usul ekonomisi açısından bende ağırlık olarak 2. açılan davanın reddi gerektiğini düşünüyorum ancak,aile mahkemesinde 3. kişiyi hasım gösteremiyorsunuz, boşanma davasından sonra asliye hukukta açılacak davada da kusurlu eşi hasım gösteremiyorsunuz. sadece birine yöneltip ilam almanız halinde de tazminatın tahsil kabiliyeti olmayabiliyor.

Bu durumda tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla verilen karar en iyisi gibi sanki tazminat çift olmasada çifte yargılama gideri hala mevcut.
Old 14-05-2014, 09:40   #7
Mehtap TAŞDEMİR TUNÇEL

 
Varsayılan

Evet bu durumda tazminat çifte olmasa da yargılama gideri ve vekalet ücreti ile ilgili sorun yaşanacak. Bu da saçma olmuyor mu? Eşinden alamazsa 3. kişiden alacak amenna ama eşinden aldığında bu kez 3. kişiden gereksiz yere vekalet ücreti ve yargılama gideri alacak, hakkın kötüye kullanılması olarak düşünüyorum. Bunun içi eğer boşanma gerçekleşmez aile mahkemesinde tazminat hükmedilmezse, yargılama neticelendirilmeli, aksi takdirde dava reddedilmelidir diye düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
aldatma - boşanma ve maddi manevi tazminat Av.PUDY Meslektaşların Soruları 0 01-03-2014 16:00
Sürekli Aldatma için Nafaka, Velayet, Maddi-Manevi Tazminat Konuk_SY Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 09-01-2013 23:56
Pişik Sorunu - Maddi manevi tazminat (?) sincap Meslektaşların Soruları 1 03-07-2012 12:09
Beraat-Manevi Tazminat-Zamanaşımı Sorunu av.knel Meslektaşların Soruları 0 18-11-2009 09:42
kadın-terk-aldatma-manevi tazminat Ahmet Turan Meslektaşların Soruları 20 15-01-2008 14:17


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05310106 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.