Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

(kafka'dan) Mİlena 'ya Mektuplar

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-01-2012, 18:28   #1
avukataksaray

 
Varsayılan (kafka'dan) Mİlena 'ya Mektuplar

Dünya Edebiyatının en usta kalemlerinden Franz Kafka, Çek asıllı bir Alman Yahudisi idi. Eserlerini ana dili olan Almanca yazdı. Bir dost meclisinde tanıştığı Milena ile kitaplarının çevirisini Çekçe’ye çevirmek üzere anlaştı. Milena gazetecilik ve edebiyatla uğraşıyordu Kafka ile tanıştığında.

Kafka’nın mektuplarına göre Milena o kadar kendisinden yana o kadar kendisi gibidir ki (Ayrıca Kafka’yı savunan, ona kayıtsız şartsız destek olan ve korkularını yenmesi için telkinde bulunan da Milena’dır) hayatı boyunca kimseyle diyalog kuramaz Onunla kurduğu kadar. Şöyle der bir mektubunda"...seninle konuştuğum gibi, kimseyle rahat konuşamam, kimse senin kadar benden yana olmadı da ondan, kimse senin kadar iyi niyetli ve her şeyi kavramış değil de ondan..." Milena’yı çok zeki bulur Kafka, zaten çevirilerini emanet etmesinden de belli değil midir? Milena der, Çekçe yaz bana… Çünkü Milena’nın Çekçesi’ne hayrandır.

Milena’ya duyduğu aşkı şöyle dile getirir yazar: "en çok seni seviyorum diyorum ama gerçek sevgi bu değil sanırım, sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki..."Aslında hüzünlü bir sevgidir bu. Kafka’ya mutluluk veren, onu sevinçlere boğan bir aşk değildir. O bıçağın içini deşmesine hep gönüllüdür Kafka, yaşamının son evresine kadar.

Eserlerini dahiyane bir üslupla yazan Kafka, Milena’ya mektuplarda naif, ürkek, çekingen ve kendi tabiriyle ‘korkak’ biri olarak çıkar karşımıza. Öyle ki kitabı okurken o naifliğin o yalnızlığın, sorgulamalarla dolu beynin içindeki fikir çatışmalarının ruhunuza akmaması mümkün değildir .Hatta o kadar yalnızdır ki Kafka şu sözleri ile tutunur Milena’ya: ‘Köşe kapmaca oynanıyor, bir ağaçtan ötekine sürünüyorum karanlıkta tam ortasındayım yolun, sesleniyorsunuz bana, tehlikeleri hatırlatıyor, ürkek adımlarımdan telaşlanarak cesaret vermek istiyorsunuz. ……..yalnız size güveniyorum yeryüzünde’

Tabii usta yazarın insanlara güvensizliğinin çeşitli nedenleri var, ikinci dünya savaşı öncesi yükselen Yahudi aleyhtarlığı, mutsuz geçirilen çocukluk [(Despot bir babası vardır Kaflka’nın. Şöyle der Milena’ya :Gözlerimi yuvalarından uğratan, çılgın bir korku baygınlığı içinde oluşum, kendi kendimi kargımış olmaktan. (Uykuda bu korkunun baygınlığı bastırsa, çoktan ölürüm. Babama yazdığım mektubu okursan daha iyi anlarsın…)], Yahudi-Çek- Alman kültürü arasında sıkışmışlık, aidiyet duygusunu hissedememe gibi bir sürü neden var. Hatta kimi zaman Milena tarafından kendisine giydirilmek istenen güçlülük elbisesi iğreti duruyor üzerinde. Ve şöyle yazıyor mektuplarının birinde: ‘…Gel artık! Sen olmayınca yanımda korku başkaldırıyor, bütün gece sabaha kadar. Ciddi bir yanı var bu korkunun bırakamıyorum üstelik durmadan şu gerçeği sokmak istiyor gözüme: Milena’da senin gibi insan, ne yapsın’ Aslında Kafka yukarıda bahsi geçen mutsuz çocukluk, kültürlerarası sıkışmışlık ve yalnızlık duygusundan, küçük bir çocuğun yabancılardan ve ilk defa karşılaştığı durumlardan korkuyla annesinin kucağına sığınması gibi sığınmak istemiştir Milena’nın koyuna.

Yükselen Yahudi aleyhtarlığı zaten hassasiyetler üzerine ruhunu yerleştirmiş olan Kafka’da derin sarsıntılar yapar: Şöyle demektedir:’Yahudiyim, korkunun ne demek olduğunu bilirim… “Gelecekten söz açarken, benim Yahudi olduğumu unutuyorsun zaman zaman. Tehlikelidir Yahudi ırkı, senin ayaklarına kapanmış olsa bile…şaka mı ediyorsunuz? Belki de Yahudilerin o korkaklarından olup olmadığımı merak ediyorsunuz, kim bilir…ne olmak istersin, diye sorsalardı bana, Doğulu bir Yahudi çocuğu olmak isterdim, derdim… Onların arasında bir köşede olmak, üzüntüsüz bir yana kıvrılmak…Günlerimi sokakta geçiriyor, Yahudi düşmanlığı içinde yüzüyorum: 'Uyuz ırk' adını takmışlar Yahudilere şimdi de. Böylesine tiksiniyorlarsa, en doğal şey göç etmek oralardan, yalan mı? Kalınmaz ki artık. (Yahudilik ya da ulusal duygunun bir ilintisi yok bu konuda.) Direnip kalmalarında bir yüreklilik yok; mutfaklarımızdan kovamadığımız hamamböceklerinin yüreğine benziyor bu direnme. Pencereden baktım şimdi: Atlı polisler, silahlı jandarmalar, bağırıp kaçışan insanlar, ve burada pencerede, durmadan başkalarına sığınıp yaşamanın tiksinti veren utancı içinde ben…’ Aslında Gregor Samsa’nın Değişimde bir böcek olarak uyandığını, ailesinin borçlarını ödemek için toplumla aile arasında nasıl kişiliğini yitirip böcek haline geldiğini hatırlarsak, Kafka’nın buradaki böcek benzetmesini rastgele yapmadığını anlayabiliriz. Ona göre aynen Samsa gibi, göç baskısına direnen Yahudi ırkı kişiliğini yitirmiş, anlamsız bir direnç göstermekte ve yüreksizlik (yeni dünyalara yelken açma cesaretsizliği) sürekli atılan ama bir şekilde yeniden peydah olan böceklerin yüreksizliği gibidir.

Ve Yükselen Nazizme, 1984 romanının yazılmasına, Mccharty dönemine ve bir sürü jurnalcilikle beslenen tüm dönemlere gönderme yapar: “yeryüzü kulak kesilmiş gammazlarla doludur”



Bu ürkek, çekingen yalnız adamın kendisi gibi ciğerlerinden hasta olan Milena’ya olan sevgisi o kadar dorukta ki, şöyle diyor bir mektubunda:…içtiğim süt size de yarıyor, bahçeden çektiğim hava sizi de güçlendiriyor hayır bu çok az olurdu, benden çok sizi güçlendirsin istiyorum’ Yaşamın rüzgarlarına karşı bir sonbahar yaprağı kadar ancak karşı koyabilen Kafka, Milena’nın hastalığı için sürekli endişelenirken, kendi rahatsızlığını hiç önemsememekte ve şöyle demektedir: ‘Batı Avrupa’nın yarısı ciğerlerinden hasta’

Aslında Dava’daki Josef K ve Değişim’deki Gregor Samsa ile Kafka ne kadar benzeşir. Belli bir noktadan sonra kahramanlarını kendisi ile özdeşleştirerek, hayattan tad almama, çevre ve ebeveyn baskısı ile kişiliğini yitirme, yaşamın üzüntüleri ve ağırlığına karşı koyamama mektupların satır aralarında sürekli belli eder kendini.Öyle ki bu ruh haline, günlük yaşamına uyku düzenine de yansır. Günde birkaç saat bile uyuyamamaktadır. Ancak bunda bile Milena ile ilgili bir sevgisel yan bulmuştur: "yine de uykusuzluğu bana unutturacak bir şey bulunuyor elimde: sizin rahat rahat uyuyor olmanız."

Öylesine tutunmuştur ki Milena’ya mektupların bir yerinde ‘hangi kral benim kadar mutlu olmuştur’ derken yine başka bir yerinde ‘…Koca deniz dibindeki küçücük taşı nasıl severse benim de sevgim öylesine yığılıyor üstüne …’ Fakat bazen kararsızlık da yaşar bir mektubunda uzun uzun, artık yazma der. Yazışmamaları gerektiğini söyler ama mektubun son cümlesi hem bağımlılığının hem de kararsızlığının boyutunu göstermektedir: ‘…Sen yine de yaz Milena…’

Mektuplarının sonuna F, bazen Franz K., bazen Franz, bazen Senin diye imza atan Kafkanın şu ibaresi ise resmen yürekleri yakacak cinstendir: “Adımı da yitirdim! Küçüle küçüle 'senin' kaldı yalnız.”Ve o andan itibaren mektupların sonuna sadece SENİN yazar.

Aslında nişanlısını aldatmakta olan Kafka, kocasını aldatmakta olan Milenanın vicdan azaplarına şöyle deva bulmak ister: ‘…Benim sonsuz bağlılığımın yanında bu aldatmanın lafı mı olur….’

Ve Kafka ölümüne yakın (belki de bunu hissederek) gelen her mektupla yağan mutluluğa fakat okuduktan sonra hüzün uçurumlarında boğulmaya dayanamaz, keser mektupları.

Kitabı okurken iki yerde gülümsedim: Galiba Milena Kafka’nın evlenme teklifine öyle yanıt veriyor ki (Çünkü Milena’dan Kafka’ya gelen mektuplar Kafka tarafından hemen yok edildiği için yayınlanma olanağı yok maalesef) ‘…üzülme kocanın ayakkabılarını boyayacak biri çıkar Milena….’diyor büyük aşık ve yazar. Yine galiba Milena kendisini sevip sevmediğini soruyor yanıt aynen şöyle: ‘….evet seviyorum seni, anlayışı kıt kız için rahat etti mi?..’
Av Elif ZEYBEK ÇAMKERTEN

Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Gökçen'e mektuplar ömer adaleti Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. 14 26-06-2007 12:13
Tanrı 'ya Mektuplar:)) Av.Habibe YILMAZ KAYAR Site Lokali 8 05-10-2006 13:47


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04254007 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.