Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yürütmenin Durdurulması Kararında Gerekçe Belirtilmemesi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-07-2022, 16:22   #1
üye58149

 
Varsayılan Yürütmenin Durdurulması Kararında Gerekçe Belirtilmemesi

Merhaba meslektaşlarım,
İptal davamda yürütmenin durdurulması talebim mahkemece davalı idareden savunma alındıktan sonra gerekçe gösterilmeksizin reddedildi. Mahkeme gerekçesini aynen paylaşıyorum.
"Karar veren XXX İdare Mahkemesince, davalı idarenin usule ilişkin itirazı yerinde görülmeyerek davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında işin gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinin 2. fıkrasında;“ ... idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. Ancak, kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama, görev ve unvan değişikliği, geçici veya sürekli görevlendirmelere ilişkin idari işlemler, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerden sayılmaz. Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, olayda yukarıda anılan kanun hükmünde öngörülen şartların gerçekleşmediği anlaşıldığından, yürütmenin durdurulması isteminin reddine, tebligatın tamamlanmasına, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 7 gün içerisinde XXXXX Bölge İdare Mahkemesi'ne itiraz yolu açık olmak üzere, 05/07/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."

Kararda sadece iyuk'un yürütmenin durdurulmasına ilişkin kanun maddesi yazılarak bu şartlar yok denerek talebimiz ilk derece mahkemesince reddedildi.
Kararı istinaf edeceğiz, bu durumun Anayasa'ya ve İyuk'a aykırı olduğu, özellikle de gerekçeli karar hakkı ihlali olduğuna değinmeyi düşünüyoruz. Sizce bu şekilde bir karar vermek gerekçe açısından yeterli mi? Gerekçeli karar hususuna ilişkin elinde Danıştay yahut AYM kararı olan var mı? Varsa burada paylaşırsa çok sevinirim.
Bu konuda önerilerinize açığım. Çok teşekkür ederim.
Old 19-07-2022, 18:40   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/5245
Karar No : 2021/3433


Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : … Birliği
Vekili : Av. …
Karşı Taraf (Davalı) : … İdaresi Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. …

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Dava, davacı tarafından İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü'nce kabul edilen … gün ve … sayılı Su Havzaları Koruma Yönetmeliği'nin 1. maddesinin 1. cümlesinde yer alan "ve edilecek olan" ibaresinin, 4.D. maddesinin 8. fıkrasında yer alan "ve atıksuların havza dışına çıkartılması" ibaresi ile "ve ÇED Raporu hazırlanması aşamalarında İdaremiz uygun görüşünün alınması koşuluyla" ibaresinin, 4.E. maddesinin 13. fıkrasında yer alan "ve atıksuların havza dışına çıkartılması" ibaresi ile "ve ÇED Raporu hazırlanması aşamalarında İdaremiz uygun görüşünün alınması koşuluyla" ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesince; nitelikli içme ve kullanma suyu bakımından çok yeterli kaynağa sahip bulunmayan ülkemizin var olan kaynaklarının titizlikle korunmasının kaçınılmaz olduğu, içme ve kullanma suyu temininde görevli bulunan idarelerin var olan ve muhtemel su kaynaklarının korunması bakımından bir takım kirlenmeyi önleyici tedbirler almasının da bir zorunluluk olduğu, su kaynaklarının kirlenmeden korunması esas olup niteliğini kaybettikten sonra geri dönülmesine olanak bulunmadığı, getirilen düzenlemelerle de yasal düzenlemeye aykırı bir hüküm getirilmediği, madencilik faaliyetlerini de kısıtlayan bir husus bulunmadığı, bu durumda iptali istenilen yönetmelik hükümlerinde yasal düzenlemelere ve hukuka aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İdare Mahkemesi kararının incelenmesinden; davacı tarafından İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü'nce kabul edilen … gün ve … sayılı Su Havzaları Koruma Yönetmeliği'nin 1. maddesinin 1. cümlesinde yer alan "ve edilecek olan" ibaresinin, 4.D. maddesinin 8. fıkrasında yer alan "ve atıksuların havza dışına çıkartılması" ibaresi ile "ve ÇED Raporu hazırlanması aşamalarında İdaremiz uygun görüşünün alınması koşuluyla" ibaresinin, 4.E. maddesinin 13. fıkrasında yer alan "ve atıksuların havza dışına çıkartılması" ibaresi ile "ve ÇED Raporu hazırlanması aşamalarında İdaremiz uygun görüşünün alınması koşuluyla" ibaresinin iptali istemiyle açılan davada, her bir düzenlemenin ayrı ayrı hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerekmekte iken, anılan maddelerde hukuka aykırılık bulunmadığı ortak gerekçesine yer verilmek suretiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Anayasa'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin 3. fıkrasında, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı düzenlenmiş, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, idari işlemlerin; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden yargısal denetime tabi tutulacağı kurala bağlanmış; 24. maddesinde ise, kararda bulunacak hususlar sıralanmış ve (e) bendinde kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesinin ve hükmün belirtileceği vurgulanmıştır.

Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararlarında da değinildiği üzere; Anayasa'nın 36. maddesinin 1. fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak bu maddede gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'nin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir. (Anayasa Mahkemesi, Abdullah Topçu, B. No:2014/8868, 19/4/2017, p. 75)
Bu bağlamda, AİHM içtihatlarına göre, genel olarak her bir karar açık, konuyla ilgili herkesin, mahkemenin neden belirli bir kararı verdiğini anlamasına imkan verecek şekilde olmalıdır. (AİHM, Seryavin ve diğerleri/Ukrayna p.57-61).


Mahkeme kararlarının, hüküm fıkrası ve hükmün dayandığı gerekçe ile bir bütün olduğu, gerekçesiz karar verilmesinin mümkün olmadığı açık olduğuna göre, gerekçenin hem temyiz incelemesini yapacak merci açısından hem de kararı uygulayacak olan idare açısından yeterli açıklıkta olması gerekmektedir.

Yargılama hukukunda, yargı (hüküm), uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin yargılama sürecinin sonunda ulaştığı "sonuç"tur. Gerekçe, yargıcın çözümlemek durumunda olduğu uyuşmazlığa uygulanması gereken soyut hukuk kuralının saptanmasında, yorumlanmasında ve tüm ayrıntılarıyla ortaya konulup nitelendirilen maddi olaya uygulanmasında izlemiş olduğu yöntemi gösteren ve bu özelliği sebebiyle, yargılamanın nesnelliği ile varılan yargının doğruluğu konusunda davanın taraflarına güven, üst yargı yerine de denetleme olanağı veren açıklamadır.

Bu durumda, davaya konu idari işlemin hukuka uygunluk denetimini yapmakla görevli idari yargı merciince, 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinde sayılan unsurlar yönünden, işlemin hukuka aykırı olup olmadığına dair yargısal denetim yapılması ve bu denetim sonucunda varılan kararın gerekçeli olarak ortaya konulması gerekmekte iken, Mahkeme kararında dava konusu Yönetmeliğin yukarıda sayılan maddeleri yönünden davacının taleplerine yönelik olarak ilgili mevzuatın yorumu ve iptali istenen düzenlemelerin ayrı ayrı hukuka uygunluk denetimi yapılmaksızın davanın reddine karar verilmiş olduğundan, temyize konu Mahkeme kararında bu nedenle hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; ... İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 24/06/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi


T.C.
Yargıtay
15.HukukDairesi
Esas No.: 2014/3986
Karar No.: 2015/1430
Karar tarihi: 20.03.2015


Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli, sözleşme dışı ilave işler bedeli, kâr kaybı, makine kira bedelleri ile genel giderlerin tahsili istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın ıslah edilen kısımla birlikte kabulüne dair verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141 ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinde anlamını bulan "Hukuki Dinlenilme Hakkı"nın da en doğal sonucudur. Nitekim, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27/2 maddesinde hukuki dinlenilme hakkının yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını ve en önemli mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği açıkça ifade edilmiştir. Davanın taraflarının o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçenin bulunması bu düzenlemelerin bir gereğidir.

Mahkeme kararının gerekçeli olması kuralı, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin kararda yazılması ile yetinilmeyerek delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, bu kapsamda, hangi delile neden üstünlük tanındığının belirlenmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin de kararda mutlaka yazılı olmasını zorunlu kılar. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın Yargıtay tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukukî gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir.

Ayrıca, kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuki düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır. Aksi halde, kararın gerekçeli olduğundan bahsetmek mümkün değildir.

Ayrıca, maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen kararın da gerekçe olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bu şekilde gerekçeli karar yazılması yeterli olmadığından, bu türden kararların, doktrinde "Zahiri Gerekçeli Karar (Görünürde Gerekçeli Karar)" olarak adlandırıldığı unutulmamalıdır. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, tarafların mahkemece hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilmeleri ve Yargıtay'ın kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetlenmesi ancak kararın gerekçeli olmasıyla mümkündür. Gerekçesi olmayan ya da görünürde gerekçeli olan kararların Yargıtay'ca denetimi yapılamaz.

Bu ilkeler dairesinde somut olaya gelince; Kararın 12. sayfaya kadar olan kısmında dava dilekçesi ile ıslah dilekçelerine yer verildiği, 12 ve 13. sayfalarda cevap dilekçesinin özetlendiği, akabinde "Deliller" başlığı altında toplanan delillerin gösterildiği ve 14. sayfadan itibaren "Gerekçe" başlığı altında 16. sayfaya kadar taraflarca karşılıklı olarak yapılan ihtar yazışmalarına yer verilmiş, 17. sayfadan itibaren alınan bilirkişi raporları özetlenmeye başlanarak 28. sayfanın başına kadar raporların tekrarlandığı, 28. sayfada gerekçe kısmının son paragrafında ise, hüküm fıkrasının 1 numaralı bendinin aynen tekrarlandığı görülmektedir.

Görüldüğü üzere kararın hangi hukuki sebebe dayandırıldığı, hangi delilin karara dayanak yapıldığı, hangi delilin diğerine neden üstün tutulduğu belli değildir. Karar, "Zahiri Gerekçeli Karar" niteliğindedir. Bu nedenle, kararın gerekçeli bir karar olduğundan söz edilemez. Gerekçesi belli olmayan kararın temyiz incelemesinin yapılması fiili olarak imkan dahilinde olmadığından, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı şirket yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamadan incelenmesine yer olmadığına, 1.100,00 TL avukatlık vekâlet ücretinin davacı şirketten alınarak kendisini Yargıtay duruşmasında vekille temsil ettiren davalı şirkete verilmesine ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 20.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

" Mahkeme kararında yer alan yalnızca olayı özetle yetinilerek varılan sonucu anlatan ifadeler, gerekçe olarak kabul edilemez. Bu tür gerekçe içiboş gerekçe veya görünüşte(zahiri,sözde,sanal) gerekçedir. Bu durumlarda, kararın yalnızca kararın yalnızca şeklen gerekçesi vardır." ( Ejder Yılmaz,Hukuk muhakemeleri Kanunu şerhi,cilt.1,2017,Sh:763)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
yürütmenin durdurulması hnffrkn Meslektaşların Soruları 1 30-11-2016 12:48
Yürütmenin durdurulması Burcu Etöz Meslektaşların Soruları 1 29-03-2012 14:58
İİK.m.88/2 - Yürütmenin durdurulması Av. Hulusi Metin Hukuk Haberleri 0 21-01-2012 08:16
yürütmenin durdurulması ydü Hukuk Soruları 1 21-01-2008 20:50


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04087210 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.