Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Faturalı gsm hattına ilişkin öğrenci ile abonelik sözleşmesi akdedilmesi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-09-2009, 12:03   #1
Av. Ömer ÜNLÜ

 
Varsayılan Faturalı gsm hattına ilişkin öğrenci ile abonelik sözleşmesi akdedilmesi

Sayın Meslektaşlarım,

aklıma takılan bir hususu sizlerle paylaşmak istedim.

X bir GSM operatörünün Faturalı hat tesis etmek amacıyla mesleği Öğrencilik olan bir kişiyle abonelik sözleşmesi akdetmesinin MK 2, TTK ve Genel Hükümler kapsamında hukuka ve iyiniyet kurallarına uygun olmadığını düşünüyorum.

Zira, akdin inikadından evvel mesleğinin öğrencilik olduğunu ve başka bir geliri olmadığını belirten, ödenmiş bir elektrik,su,doğalgaz vb. faturası gösteremeyen, kendi adına düzenlenmiş bir maaş bordrosu ya da vergi levhası ibraz etmeyen bir kişinin Sürekli nitelikte bir sözleşmeden doğan Fatura Ödeme edimini yerine getiremeyeceğinin açık olduğu; bir başka söylemle sözleşme imzalanırken ifa imkansızlığı bulunduğu kanaatindeyim.

TTK kapsamında Anonim Şirket niteliğini haiz GSM operatörünün md.20/II gereği Basiretli bir tacir olarak hareket etmesi gerektiği açıktır. Basiret ise, TDK sözlüğünde "ileri görüş, uzağı görüş, seziş" olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle "akdin inikadı esnasında bu hususu bilmediği" savına hukuken değer addolunamayacağı gibi; öğrencinin dev firma karşısında güçsüz, tecrübesiz ve zayıf olduğu da muhakkaktır.

Şu halde, GSM operatörü ile imzaladığı sözleşmeden doğan ve süreklilik arzeden edimini yerine getirmesi hayatın olağan akışı gereği mümkün olmayan bir öğrencinin; Dev bir şirketle imzalanan ve niteliği gereği "Sürekli" olan "Tam İki Tarafa Borç Yükleyen Abonelik Sözleşmesi" nin tarafı olamayacağı, olsa dahi edimini yerine getirmemesinden dolayı akdin inikadında mevcut ifa imkansızlığı nedeniyle hukuken sorumlu tutulamayacağını düşünüyorum.

Başta da söylediğim üzere sadece kendi görüş ve düşüncelerimi içermektedir. Herhangi kimseyi ikna ve telkin amacım yoktur. Bu çerçevede değerli görüşlerinizi paylaşırsanız memnun olurum.

Sevgi ve Saygılarımla
Old 04-09-2009, 12:20   #2
Admin

 
Varsayılan

"Öğrenci" dediğiniz kişi 18 yaşından küçük ise yorumunuza katılıyorum. Ancak eğer 18 yaşından büyük ise, yorumunuza katılma imkanı bulamıyorum. 18 yaşından büyük bir kişinin bir cep telefonu operatörü ile sözleşme akdetmesinin "işi nedeniyle" engellenmesi mümkün değildir. Reşit bir kişi, öğrenci de olabilir, işsiz de olabilir, ancak aklı melekeleri yerinde ise her türlü sözleşmeyi akdedebilir ve bir Cep Telefonu operatörünün "ödeme güçlüğü yaşayabilir" gerekçesiyle bu talebi reddetmesi kabul edilemez. Neticede bu bir banka kredisi de değil, sadece bir cep telefonu sözleşmesi ve böyle bir sözleşmede sizin görüşünüz kabul edilirse, cep telefonu operatörlerine "ödemede zorlanabileceği iddiasıyla diledikleri kişilerle sözleşme yapmama" imkanı tanınmış olur ki, böyle bir sonuç hukuken kabul edilemeyeceği gibi, herşeyden önce Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'a da aykırıdır.

18 yaşından büyük, aklı melekeleri yerinde bir kişi yaptığı sözleşmeden sorumludur ve Tüketici Kanunu ile bağlı karşı tarafa "işi yoktu, ödeme güçlüğünü önceden görebilirdin, sözleşme yapmasaydın" deme imkanı da yoktur. Bu çekinceyi düşünme külfeti aklı başında olduğu halde bu sözleşmeyi yapan "tüketiciye" aittir, sözleşmenin karşı tarafına değil.
Old 04-09-2009, 12:38   #3
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Sayın Ünlü,dediğiniz gibi sözleşme imzalanırken taraflardan birisinin ediminin belirttiğiniz nedenlerle imkansız olduğu varsayılsa bile,bu imkansız lık objektif imkansızlık olarak değerlendirilemez.Yani edimin ifası herkes bakımından değil bilhakis borçlunun şahsından kaynaklanan nedenlerle imkansızdır(subjektif imkansızlık) denilebilir.Bunu ise aktin geçerliliğini etkiler nitelikte görmek mümkün değildir,zira bu imkansızlıktan sayın Admin'in de belirttiği gibi borç altına giren ve eğer borçlandırıcı sözleşme yapmasına herhangi bir yasal engel yoksa geçerli olarak borçlanan borçlu öğrenci sorumlu olacaktır.Durum borçlunun sorumlu olduğu ifa imkansızlığı olarak tanımlanabilir.
Old 04-09-2009, 13:36   #4
Av. Ömer ÜNLÜ

 
Önemli

Alıntı:
Yazan Admin
"Öğrenci" dediğiniz kişi 18 yaşından küçük ise yorumunuza katılıyorum. Ancak eğer 18 yaşından büyük ise, yorumunuza katılma imkanı bulamıyorum. 18 yaşından büyük bir kişinin bir cep telefonu operatörü ile sözleşme akdetmesinin "işi nedeniyle" engellenmesi mümkün değildir. ...bir Cep Telefonu operatörünün "ödeme güçlüğü yaşayabilir" gerekçesiyle bu talebi reddetmesi kabul edilemez.... böyle bir sözleşmede sizin görüşünüz kabul edilirse, cep telefonu operatörlerine "ödemede zorlanabileceği iddiasıyla diledikleri kişilerle sözleşme yapmama" imkanı tanınmış olur ki, böyle bir sonuç hukuken kabul edilemeyeceği gibi, herşeyden önce Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'a da aykırıdır....

18 yaşından büyük, aklı melekeleri yerinde bir kişi yaptığı sözleşmeden sorumludur ve Tüketici Kanunu ile bağlı karşı tarafa "işi yoktu, ödeme güçlüğünü önceden görebilirdin, sözleşme yapmasaydın" deme imkanı da yoktur. Bu çekinceyi düşünme külfeti aklı başında olduğu halde bu sözleşmeyi yapan "tüketiciye" aittir, sözleşmenin karşı tarafına değil.

Sn. Admin,

değerli yorumunuz için öncelikle teşekkür ederim. Yine de sorumun tam olarak anlaşılamadığını düşünmekteyim.Şöyle ki;

Öğrencinin 18 yaşından küçük veya akli melekelerden yoksun olması halinde zaten değindiğim hususlara gerek dahi kalmadan Fiil Ehliyeti yönünden engel çıkacaktır. Bu nedenle varsayımımdaki öğrenci 18 yaşından büyüktür ve akli melekeleri yerindedir.

Cevabınızda yer alan "ödeme güçlüğü" ya da "ödemede zorlanabilme ihtimali" sorunun kaynağı değildir; hiç bir geliri olmadığını belirten bir öğrenci ile Sürekli borç doğuran nitelikte akid imzalanmasındaki ifa imkansızlığıdır. Bir başka söylemle "ödeme güçlüğü" değil "sürekli ödeme imkansızlığıdır"

Burada asıl açıklanması gerekenin, ödeme gücü olmadığını belirten ve fiilen hiç bir geliri olmayan bir öğrenci ile dev bir Anonim Şirketin; öğrenci aleyhine sürekli borç doğuran sözleşme akdetmesinin hukuken korunup korunmayacağı olduğu kanaatindeyim.
Old 04-09-2009, 14:16   #5
Av. Ömer ÜNLÜ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömeroğlu
Sayın Ünlü,dediğiniz gibi sözleşme imzalanırken taraflardan birisinin ediminin belirttiğiniz nedenlerle imkansız olduğu varsayılsa bile,bu imkansız lık objektif imkansızlık olarak değerlendirilemez.Yani edimin ifası herkes bakımından değil bilhakis borçlunun şahsından kaynaklanan nedenlerle imkansızdır(subjektif imkansızlık) denilebilir.Bunu ise aktin geçerliliğini etkiler nitelikte görmek mümkün değildir,zira bu imkansızlıktan sayın Admin'in de belirttiği gibi borç altına giren ve eğer borçlandırıcı sözleşme yapmasına herhangi bir yasal engel yoksa geçerli olarak borçlanan borçlu öğrenci sorumlu olacaktır.Durum borçlunun sorumlu olduğu ifa imkansızlığı olarak tanımlanabilir.

Sn. Ömeroğlu,

Değerli meslektaşımız Av. Ali Osman ÖZDİLEK'in konu ile ilgili makalesinde

"B – İmkansızlık Türleri

1) Başlangıçtaki İmkansızlık – Sonraki İmkansızlık

Borçlunun edimi, sözleşme kurulurken zaten imkansız idiyse, ya da ifa zamanında mümkün olmayacağı açık olarak belli ise, imkansızlık başlangıçtaki imkansızlıktır. Aksine, sözleşme kurulduğu zaman edim mümkün, fakat kuruluştan sonra imkansızlaşmışsa, sonraki imkansızlık söz konusu olur."

2) Objektif İmkansızlık – Sübjektif İmkansızlık

Objektif imkansızlık, yalnız akdin tarafları bakımından değil, onların yerine kim geçerse geçsin herkes için aynı sonucu doğuran imkansızlıktır. Sübjektif imkansızlık ise sadece akdin tarafları veya taraflardan yalnız biri yönünden mevcut olan imkansızlıktır."


denmektedir.

Yine aynı makalenin devamında ise

"Borçlunun Sorumlu Olduğu İmkansızlık – Borçlunun Sorumlu Olmadığı İmkansızlık

Doktrinde hakim olan görüşe göre, borçlu imkansızlığa kast ya da ihmali ile sebep olursa, sözleşmenin ihlalinden sorumlu olur. Bunun sonucu ise onun tazminat ödemesidir." görüşlerine yer verilmektedir.


Son olarak yine aynı makaleden bir alıntı yapmak gerekirse

"Borcun ifa edilmemiş olması, borcun konusunu teşkil eden edimin imkansız olmasına dayanıyorsa burada yine iki ihtimalle karşılaşılmaktadır:

a) Edim daha borç ilişiğinin kurulduğu zaman objektif bakımdan imkansızdır. Bu halde borç ilişkisi esasen meydana gelmemiştir. Öyleyse ortada borçlanılan bir edim de yoktur. Bu sebeple yerine getirilmemiş bir borçtan veya bir sözleşmenin ihlalinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Bu sebeple, edimin, daha borç ilişkisinin kuruluşu esnasında objektif bakımdan imkansız olması halini, borcun ifa edilmemesi bahsinin dışında tutmak gerekmektedir.

b) Buna karşılık, borcun ifa edilmemesi olgusunun sebebini teşkil eden imkansızlık borç ilişkisinin kurulmasından sonra meydana gelmişse gerçekten ifa edilmemiş bir borç vardır. Bu durum da borçlunun sorumlu olduğu imkansızlık ve borçlunun sorumlu olmadığı imkansızlık şeklinde bir ayrım yapılarak incelenebilir."
denilmektedir.

Değinilen olayımızda, akdin inikadi esnasında ifa imkansızlığı olduğu kanaatimce açıktır. Zira,yukarıda alıntılanan makalede de belirtildiği üzere "Borçlunun edimi, sözleşme kurulurken zaten imkansız idiyse, ya da ifa zamanında mümkün olmayacağı açık olarak belli ise, imkansızlık başlangıçtaki imkansızlıktır"

Meslek sahibi olmayan, doğrudan ya da dolaylı hiç bir devamlı geliri bulunmayan bir kimse ile Sürekli borç doğurucu nitelikte bir sözleşme yapılması halinde borçlunun ediminin ifa zamanında mümkün olmayacağı muhakkaktır . Böyle bir akde ilişkin başlangıçtaki ifa imkansızlığını bilen ve basiretli tüccar gibi davranma yükümlülüğü gereği sonuçlarını öngörmek zorunda olan Anonim Şirketin; buna rağmen kendisine oranla son derece zayıf, tecrübesiz ve meslek sahibi dahi olmayan öğrenci ile sürekli borç doğurucu nitelikte sözleşme akdetmesi hiç bir iyi niyet kuralıyla bağdaşmaz. Bu nedenle borçlunun sorumlu tutulamayacağını düşünüyorum.
Old 04-09-2009, 16:15   #6
Admin

 
Varsayılan

Sayın Av. Ömer ÜNLÜ,
Alıntı:
Yazan Av. Ömer ÜNLÜ
Burada asıl açıklanması gerekenin, ödeme gücü olmadığını belirten ve fiilen hiç bir geliri olmayan bir öğrenci ile dev bir Anonim Şirketin; öğrenci aleyhine sürekli borç doğuran sözleşme akdetmesinin hukuken korunup korunmayacağı olduğu kanaatindeyim.
Olayı tersinden ele alalım: Diyelim ben hiçbir yerde çalışmayan, biryerden geliri olmayan, ailesinden aldığı yardımla geçinen 35 yaşında hukuk fakültesi doktora öğrencisiyim. Bir cep telefonu satın aldım ve X şirketiyle abone sözleşmesi yapmaya gittim. Şirket benden bordro ya da vergi levhası ibraz etmemi istedi ve ben edemeyeceğini bildirince, bana cep telefonu hattı vermeyeceğini çünkü faturalarımı ödeyememe ihtimalim olduğumu söyledi.

Ben de haklarımı aramak için bir avukat olarak size geldim. Tüketici Kanunun 5/2 maddesinin de ışığında bana yapılacak birşey olmayacağını mı söyleyeceksiniz?

Böyle bir görüşü kabul edecek olduğumuzda belirli yerden düzenli bir geliri (işi) olmayan hiçkimse borç doğuran hiçbir sözleşme yapamaz hale gelecektir ve bu ülkemizdeki en az 15 milyon kişi hukuken adeta "kısıtlı" haline dönüşecektir. Bu kişiler kira sözleşmesi yapamayacak, elektrik/su/telefon alamayacak, nakitle alışveriş dışında hukuki hiçbir işlem yapamaz hale dönüşecektir. Ayrıca borç doğuran bir sözleşmeyi bilerek imzalayan herkeste, borcu ödemeyip, "benim geçim kaynaklarımı önceden araştırsaydınız, ödeyemez durumda olduğum belliydi, benimle sözleşme yapmasaydınız" diyerek sözleşmeleri geçersiz hale getirmeye çalışacaktır. Sizce hukuk sisteminin bu sonucu koruması mümkün olabilir mi?

Bu görüş olaki hukuk mahkemesi tarafından kabul edilse dahi, bence borcundan kurtulmaya çalışan öğrencinin sevinci kursağında kalabilir, zira eğer ben karşı tarafın vekili olsaydım, bu durumda bu kişi için dolandırıcılıktan savcılığa suç duyurusunda bulunurdum.

Aklı başında ve reşit durumda bir kişi yaptığı bir sözleşmenin sonuçlarına katlanacaktır. Ödeme gücü olup olmaması, bu sözleşmenin hukuken geçerliliği konusunda bir kriter olamaz.
Old 04-09-2009, 17:04   #7
Av. Ömer ÜNLÜ

 
Varsayılan

Sayın Admin,

Alıntı:
Yazan Admin
Sayın Av. Ömer ÜNLÜ,

Böyle bir görüşü kabul edecek olduğumuzda belirli yerden düzenli bir geliri (işi) olmayan hiçkimse borç doğuran hiçbir sözleşme yapamaz hale gelecektir ve bu ülkemizdeki en az 15 milyon kişi hukuken adeta "kısıtlı" haline dönüşecektir. Bu kişiler kira sözleşmesi yapamayacak, elektrik/su/telefon alamayacak, nakitle alışveriş dışında hukuki hiçbir işlem yapamaz hale dönüşecektir. Ayrıca borç doğuran bir sözleşmeyi bilerek imzalayan herkeste, borcu ödemeyip, "benim geçim kaynaklarımı önceden araştırsaydınız, ödeyemez durumda olduğum belliydi, benimle sözleşme yapmasaydınız" diyerek sözleşmeleri geçersiz hale getirmeye çalışacaktır. Sizce hukuk sisteminin bu sonucu koruması mümkün olabilir mi?

Öncelikle, nedenleri aşağıda açıklanacağı üzere yaptığınız genellemeye katıl-a-madığımı söylemek isterim.

Alıntı:
Yazan Admin
Aklı başında ve reşit durumda bir kişi yaptığı bir sözleşmenin sonuçlarına katlanacaktır. Ödeme gücü olup olmaması, bu sözleşmenin hukuken geçerliliği konusunda bir kriter olamaz.

Belirli bir yerden düzenli geliri olmayan bahsettiğiniz en az 15 milyon kişinin tamamı; sözleşme akdetmeden önce hiç bir meslek sahibi olmadıklarını, doğrudan ya da dolaylı hiç bir sürekli gelire sahip olmadıklarını belirtmiş; maaş bordrosu, vergi levhası,ödenmiş fatura gibi hiç bir belge ibraz etmemiş; tacir sıfatını haiz olmayan ve hayatın olağan akışı gereği gerekli tecrübe ve birikime sahip olması mümkün olmayan kişilerden oluşmaktaysa size hak verebilmem mümkün olacaktır. Aksi halde nacizane kanaatim doğrultusunda akdin inikadı esnasında ifa imkansızlığının olduğu, bir başka söylemle Borçlunun edimini yerine getirmesinin mümkün olmadığının kabulü gerekecek ve basiretli tacir niteliğini haiz Anonim Şirketin bu sözleşmenin hukuki sonuçlarına katlanması gereği ortaya çıkacaktır.

Alıntı:
Yazan Admin
Bu görüş olaki hukuk mahkemesi tarafından kabul edilse dahi, bence borcundan kurtulmaya çalışan öğrencinin sevinci kursağında kalabilir, zira eğer ben karşı tarafın vekili olsaydım, bu durumda bu kişi için dolandırıcılıktan savcılığa suç duyurusunda bulunurdum. .

Bu kısma ilişkin cevap yazıp yazmamakta tereddütte kaldım açıkçası. Zira gerçekten 5237 sayılı kanunda tarifi yapılan dolandırıcılık suçunun unsurları ile bağlantı mı kurdunuz yoksa espri mi yaptınız tam anlayamadım. O yüzden bu kısmı pas geçiyorum.

Son olarak, Tüketicinin korunması hakkında kanuna yaptığınız atıf üzerinden hareket edersek sonunda taraflar arasındaki sözleşmenin İltihaki nitelikte olup olmamasına kadar uzanan bir yolculuğa çıkmış oluruz ki, an azından şu anda bu soruyla amaçlananın bu olmadığını belirtmek isterim.

Değerli vaktinizi ayırıp iyi niyetle sorunun çözümüne yardımcı olmaya çalıştığınız için ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.

Sevgi ve Saygılarımla.
Old 04-09-2009, 17:24   #8
d35u

 
Varsayılan

Benim burada dikkat çekmek istediğim husus 18 yaşından küçük ve 15 yaşından büyük bir çocuk; öğrenim v.s. gibi bir durumdan dolayı anne babasından ayrı bir şehirdeyse yaptığı sözleşmeyi geçersiz sayılamaz. Örneğin iletişim kurabilmesi için faturalı hat almış olabilir burada hukuka aykırı bir durum yoktur.
Old 04-09-2009, 21:04   #9
Admin

 
Varsayılan

Sayın Av. Ömer ÜNLÜ,
Alıntı:
Yazan Av. Ömer ÜNLÜ
Aksi halde nacizane kanaatim doğrultusunda akdin inikadı esnasında ifa imkansızlığının olduğu, bir başka söylemle Borçlunun edimini yerine getirmesinin mümkün olmadığının kabulü gerekecek ve basiretli tacir niteliğini haiz Anonim Şirketin bu sözleşmenin hukuki sonuçlarına katlanması gereği ortaya çıkacaktır.
Sanıyorum geldiğimiz noktada en iyi çözüm, yukarıdaki gerekçeniz doğrultusunda menfi tesbit davası açmanız ve çıkan sonucu da hepimizle burada paylaşmanız.

Bahsettiğiniz gerekçeye dayalı olarak öğrenci ile cep telefonu operatörü arasındaki bu sözleşmenin geçersiz sayılacağına dair bir kararı hiçbir Mahkemenin vermeyeceği görüşündeyim. Kazayla böyle bir karar çıkacak olsa dahi, Cep Telefonu operatörü şirketinin bu defa sözleşmeye dayalı olmayan "Sebepsiz zenginleşme" hükümlerine dayalı olarak yapılan görüşmenin bedelini her halükarda tahsil edebileceği ve yine yukarıda arz ettiğim gibi TCK uyarınca bu kişi hakkında dolandırıcılıktan savcılığa suç duyurusunda bulunabileceği inancındayım. Ve ben savcı olsaydım, böyle bir iddia ile yaptığı konuşmanın bedelini ödemeden kurtulmaya çalışan -bence gayet artniyetli- kişi için dolandırıcılıktan kamu davası kesin açardım, onu biliyorum.

Başka bir meslektaşımızın getireceği yeni bir açılım yoksa, benim size davanızı açın demekten başka bir önerim yok.
Old 05-09-2009, 14:24   #10
Av. Ömer ÜNLÜ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
Sayın Av. Ömer ÜNLÜ,

Sanıyorum geldiğimiz noktada en iyi çözüm, yukarıdaki gerekçeniz doğrultusunda menfi tesbit davası açmanız ve çıkan sonucu da hepimizle burada paylaşmanız.

Bahsettiğiniz gerekçeye dayalı olarak öğrenci ile cep telefonu operatörü arasındaki bu sözleşmenin geçersiz sayılacağına dair bir kararı hiçbir Mahkemenin vermeyeceği görüşündeyim. Kazayla böyle bir karar çıkacak olsa dahi, Cep Telefonu operatörü şirketinin bu defa sözleşmeye dayalı olmayan "Sebepsiz zenginleşme" hükümlerine dayalı olarak yapılan görüşmenin bedelini her halükarda tahsil edebileceği ve yine yukarıda arz ettiğim gibi TCK uyarınca bu kişi hakkında dolandırıcılıktan savcılığa suç duyurusunda bulunabileceği inancındayım. Ve ben savcı olsaydım, böyle bir iddia ile yaptığı konuşmanın bedelini ödemeden kurtulmaya çalışan -bence gayet artniyetli- kişi için dolandırıcılıktan kamu davası kesin açardım, onu biliyorum.

Başka bir meslektaşımızın getireceği yeni bir açılım yoksa, benim size davanızı açın demekten başka bir önerim yok.

Sn. Admin,

Başından beri ısrarla vurgulamak istediğim sözleşmenin kurulması esnasında ifa imkansızlığı bulunduğu; bu ifa imkansızlığının subjektif nitelikte olmasına rağmen akdin inikadi esnasında mevcut olduğu ve karşı tarafça bilindiği; buna rağmen sözleşme ilişkisine giren basiretli tacir niteliğini haiz Anonim Şirket statüsündeki operatörün ise bu sözleşmenin hüküm ve sonuçlarına katlanması gerektiğidir.

Yani bu sözleşmeden kaynaklanan sürekli borç doğurucu edimin bir nevi "eksik borç" niteliğinde olduğudur.

Yine de, dediğiniz gibi şu anda yapılacak başka bir şey yok. Öncelikle ödenmeyen borca ilişkin icra takibi yapılacak, ardından yine Şirket tarafından açılacak İtirazın İptali davasında ise davalı sıfatıyla bu savunmayı kabul ettirmek için uğraşacağız.

Değerli yardım ve görüşleriniz için teşekkürlerimi sunuyorum.

İyi çalışmalar dilerim.
Old 05-09-2009, 14:38   #11
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Sayın Ünlü, bence temel bazı kavramlarda yanılgıya düşüyorsunuz.
- Öğrencilik bir meslek değildir.
- Yaşamın olağan akışına göre öğrencinin geçimini ailesi sağlar.
- MK 9. maddeye göre "Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir." Sözleşmenin taraflarının "ifa imkanı var mı, yok mu?" diye araştırması gerekmez.
- Sizin belirttiğiniz gibi olsa öğrenciler bakkaldan ciklet bile alamaz.

Sonuç olarak, bu konuda yasayı eğip bükerek bir yere varılabileceğini sanmıyorum. Sanmıyor değil, eminim. Binlerce hatta milyonlarca öğrenci telefon kullanıyor. Bu kişilerin telefonla konuşup, sonra ödeme yapmadığını, yapılan takibe de itiraz ettiğini düşünürsek, itirazı hükümden düşürmek için açılacak davada öğrencinin "sözleşmenin kurulması esnasında ifa imkansızlığı vardı, operatör de bunu biliyordu, evet telefonla konuştum ama koskoca şirket bana bu hattı vermeseydi, sonuçlarına katlansın" demesine hakim gülümseyecek ve davanın kabulüne karar verecektir.
Old 06-09-2009, 13:03   #12
Av. Ömer ÜNLÜ

 
Varsayılan

Sn.Aladağ, kanaatimce benim temel bazı kavramlarda yanılgıya düşmemden ziyade siz sorunun kaynağını özümsemekte yanılgıya düşüyorsunuz.

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
- Öğrencilik bir meslek değildir.
- Yaşamın olağan akışına göre öğrencinin geçimini ailesi sağlar.

Bu söyledikleriniz zaten başından beri benim de ısrarla anlatmaya çalıştığım hususlar.

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
- MK 9. maddeye göre "Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir." Sözleşmenin taraflarının "ifa imkanı var mı, yok mu?" diye araştırması gerekmez.

MK 9 gereği elbette fiil ehliyetine sahip olan kimseler kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Ancak daha özel nitelikte bir kanun olan TTK md.20/2 gereği tacir sıfatına haiz olan kimse basiretli davranma yükümlülüğü altındadır. Buna aykırı hareketinin sonuçlarına katlanmakla yükümlüdür. Sözleşme taraflarının ifa imkanı var mı yok mu araştırmaları kendi tercihleri olmakla birlikte elbette ki elzem nitelikte değildir; zira ifa imkansızlığı sebebiyle ortaya çıkacak hususlar taraf iradesinden bağımsız olarak tezahür edecektir.

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
- Sizin belirttiğiniz gibi olsa öğrenciler bakkaldan ciklet bile alamaz.

Bu yorumunuzu buraya kadar yazılanları dikkatli olarak okumamanıza bağlıyorum. Ani edimli süreklilik arzetmeyen alım - satım akdi ile somut olayda sorunun kaynağını oluşturan sürekli nitelikte borç doğurucu abonelik sözleşmesini ayırt edebileceğinizi ümit ediyorum.

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
- Sonuç olarak, bu konuda yasayı eğip bükerek bir yere varılabileceğini sanmıyorum. Sanmıyor değil, eminim. Binlerce hatta milyonlarca öğrenci telefon kullanıyor..

Yasayı eğip bükmek değil doğru şekilde yorumlamaya çalışıyoruz sadece. Bunun için özellikle ilk mesajımda amacımın kimseyi ikna ve telkin olmadığını belirtmiştim. Hukuka aykırı bir işlemin binlerce hatta milyonlarca kişi tarafından uygulanması yapılan işlemi takdir edersiniz ki meşru hale getirmeyecektir. Kanaatimce belirttiğim tarzda bir savunmadan ziyade "milyonlarca öğrenci telefon kullanıyor" savunması hakimi gülümsemeye itecektir ve hatta itmelidir.

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
- Bu kişilerin telefonla konuşup, sonra ödeme yapmadığını, yapılan takibe de itiraz ettiğini düşünürsek, itirazı hükümden düşürmek için açılacak davada öğrencinin "sözleşmenin kurulması esnasında ifa imkansızlığı vardı, operatör de bunu biliyordu, evet telefonla konuştum ama koskoca şirket bana bu hattı vermeseydi, sonuçlarına katlansın" demesine hakim gülümseyecek ve davanın kabulüne karar verecektir.

Hakimin konuya ilişkin vereceği nihai karara dahi bu kadar emin yaklaşabiliyorsanız bizim meslek yaşamımızda öğrenemediğimiz başka bir şey biliyor olmalısınız. Mesleğe kırk yılını vermiş hukukçuların dahi temkinli yaklaştığı bu hususa bu kadar net yanıt vermenin başka bir açıklaması olacağını sanmıyorum. Bu nedenle yorumunuza saygı duymaktan öte bir şey belirtmek mümkün değil.

Sonuç olarak Saygıdeğer Meslektaşlarımla karşılıklı fikir teatisinde bulunmak üzere açılmış bir konu başlığıdır. Sn. Admin'in de belirttiği gibi yargılama sürecinin neticesini beklemekten başka yapacak bir şey yoktur. Konu ile ilgili başka yorum yazmayacağım, olası bir yargılamanın neticesini -yargılama yapılmadan nihai kararı bilen siz dahil- hepinizle mutluklukla paylaşırım.

Sevgi ve Saygılarımla

Av. Ömer ÜNLÜ
Old 06-09-2009, 14:27   #13
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Ömer ÜNLÜ
Sn.Aladağ, kanaatimce benim temel bazı kavramlarda yanılgıya düşmemden ziyade siz sorunun kaynağını özümsemekte yanılgıya düşüyorsunuz.



Bu söyledikleriniz zaten başından beri benim de ısrarla anlatmaya çalıştığım hususlar.



MK 9 gereği elbette fiil ehliyetine sahip olan kimseler kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Ancak daha özel nitelikte bir kanun olan TTK md.20/2 gereği tacir sıfatına haiz olan kimse basiretli davranma yükümlülüğü altındadır. Buna aykırı hareketinin sonuçlarına katlanmakla yükümlüdür. Sözleşme taraflarının ifa imkanı var mı yok mu araştırmaları kendi tercihleri olmakla birlikte elbette ki elzem nitelikte değildir; zira ifa imkansızlığı sebebiyle ortaya çıkacak hususlar taraf iradesinden bağımsız olarak tezahür edecektir.



Bu yorumunuzu buraya kadar yazılanları dikkatli olarak okumamanıza bağlıyorum. Ani edimli süreklilik arzetmeyen alım - satım akdi ile somut olayda sorunun kaynağını oluşturan sürekli nitelikte borç doğurucu abonelik sözleşmesini ayırt edebileceğinizi ümit ediyorum.



Yasayı eğip bükmek değil doğru şekilde yorumlamaya çalışıyoruz sadece. Bunun için özellikle ilk mesajımda amacımın kimseyi ikna ve telkin olmadığını belirtmiştim. Hukuka aykırı bir işlemin binlerce hatta milyonlarca kişi tarafından uygulanması yapılan işlemi takdir edersiniz ki meşru hale getirmeyecektir. Kanaatimce belirttiğim tarzda bir savunmadan ziyade "milyonlarca öğrenci telefon kullanıyor" savunması hakimi gülümsemeye itecektir ve hatta itmelidir.



Hakimin konuya ilişkin vereceği nihai karara dahi bu kadar emin yaklaşabiliyorsanız bizim meslek yaşamımızda öğrenemediğimiz başka bir şey biliyor olmalısınız. Mesleğe kırk yılını vermiş hukukçuların dahi temkinli yaklaştığı bu hususa bu kadar net yanıt vermenin başka bir açıklaması olacağını sanmıyorum. Bu nedenle yorumunuza saygı duymaktan öte bir şey belirtmek mümkün değil.

Sonuç olarak Saygıdeğer Meslektaşlarımla karşılıklı fikir teatisinde bulunmak üzere açılmış bir konu başlığıdır. Sn. Admin'in de belirttiği gibi yargılama sürecinin neticesini beklemekten başka yapacak bir şey yoktur. Konu ile ilgili başka yorum yazmayacağım, olası bir yargılamanın neticesini -yargılama yapılmadan nihai kararı bilen siz dahil- hepinizle mutluklukla paylaşırım.

Sevgi ve Saygılarımla

Av. Ömer ÜNLÜ

Sayın Ünlü,
Sorunuza verdiğim yanıttan rahatsız olduğunuz anlaşılıyor. Oysa "THS'ye bir şey yazıyorsanız, cevaplara da katlanacaksınız." (Alıntı: Av.Suat Ergin http://www.turkhukuksitesi.com/showp...7&postcount=11)
Mesajınızdaki bazı hususlara yanıt vereyim:
1-
Alıntı:
Yazan Av. Ömer ÜNLÜ
Sn.Aladağ, kanaatimce benim temel bazı kavramlarda yanılgıya düşmemden ziyade siz sorunun kaynağını özümsemekte yanılgıya düşüyorsunuz.
Size herkes aynı yanıtı vermiş, siz hala soruyu anlamadığımızı vurguluyorsunuz. Biz soruyu anlamıyor, özümsemiyor vb. ama siz bunu başarabiliyorsanız, bize neden soruyorsunuz?

2-
Alıntı:
Yazan Av. Ömer ÜNLÜ
Bu yorumunuzu buraya kadar yazılanları dikkatli olarak okumamanıza bağlıyorum. Ani edimli süreklilik arzetmeyen alım - satım akdi ile somut olayda sorunun kaynağını oluşturan sürekli nitelikte borç doğurucu abonelik sözleşmesini ayırt edebileceğinizi ümit ediyorum.
Verdiğim örnekten yola çıkarak beni neredeyse ayırtım gücünden yoksun ilan edeceksiniz. İddianızın "olmayacak dua" olduğunu anlatmak için örnek verdim sadece sayın Ünlü. Üstelik "ifa imkansızlığı" konusunda edimin sürekli ya da ani olup olmamasının bir önemi yok.

3-
Alıntı:
Yazan Av. Ömer ÜNLÜ
Hakimin konuya ilişkin vereceği nihai karara dahi bu kadar emin yaklaşabiliyorsanız bizim meslek yaşamımızda öğrenemediğimiz başka bir şey biliyor olmalısınız. Mesleğe kırk yılını vermiş hukukçuların dahi temkinli yaklaştığı bu hususa bu kadar net yanıt vermenin başka bir açıklaması olacağını sanmıyorum. Bu nedenle yorumunuza saygı duymaktan öte bir şey belirtmek mümkün değil.

Yukarıda sayın Admin de yanıtında hakimin ne karar vereceği konusundaki görüşünü söylemiş:

Alıntı:
Yazan Admin
Bahsettiğiniz gerekçeye dayalı olarak öğrenci ile cep telefonu operatörü arasındaki bu sözleşmenin geçersiz sayılacağına dair bir kararı hiçbir Mahkemenin vermeyeceği görüşündeyim.

Elbette bir mahkemenin ne yönde karar vereceğini kimse bilemez. Ama avukatlar Meslek Kurallarının 34. maddesi uyarınca müvekillerine bile davanın sonucu ile ilgili görüşlerini açıklayabilirler. Benim yazdığım da davanın sonucu ile ilgili kendi görüşümdür.

4-
Alıntı:
Yazan Av. Ömer ÜNLÜ
Sonuç olarak Saygıdeğer Meslektaşlarımla karşılıklı fikir teatisinde bulunmak üzere açılmış bir konu başlığıdır. Sn. Admin'in de belirttiği gibi yargılama sürecinin neticesini beklemekten başka yapacak bir şey yoktur. Konu ile ilgili başka yorum yazmayacağım, olası bir yargılamanın neticesini -yargılama yapılmadan nihai kararı bilen siz dahil- hepinizle mutluklukla paylaşırım.

Hakkımdaki hoş olmayan "yargılama yapılmadan nihai kararı bilen" nitelemenizle ilgili yukarıda yazdıklarımla yetiniyor ve sizin deyiminizle "dava hakkında hukuki görüşü bildirmekle, davada verilecek kararı bilmek" arasındaki farkı
Alıntı:
Yazan Av. Ömer ÜNLÜ
ayırt edebileceğinizi ümit ediyorum.

5- Meslektaş soruları alanı özel kurallarında ( http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=16748 ) sayın Admin'in "Bu alanda sadece mesleki ve profesyonel sorularınıza ilişkin konu açınız. Hukuki tartışma, sohbet, duyuru, haber, ilan vs. konuları bu alanda değil, ilgili diğer forumlarda açınız." ricası bulunmaktadır. Sorunuz bu nitelikte değilse, konuyu "hukuk sohbetleri" alanında açmanız gerekirdi.

6- Sonuçta iddianızın kabul göreceğini düşünmüyorum. Bir an için ifa imkansızlığının kabul edildiğini düşünsek bile, öğrenci bu ifa imkansızlığını bilebilecek durumda olduğundan BK 96 uygulanır ve yine zararı ödemek zorunda kalır.

7- Davanızda başarılı olmanız halinde ya binlerce öğrenciye bedava konuşma olanağı sağlanması ya da GSM operatörlerinin hiçbir öğrenciyle sözleşme yapmaması gibi garip bir sonuç doğacaktır.

Hatta daha da ileri gidersek, bürosunu yeni açmış avukatlara sadece GSM operatörleri değil, büro mobilyaları satanlar, kredi kartı için başvurdukları bankalar, elektrik şirketi, Telekom vb. "önce borcunu ifa edebileceğini kanıtla bakalım" diyecektir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Minibüs Hattına nasıl Haciz Koyabiliriz? avnecati Meslektaşların Soruları 30 30-11-2016 16:22
içtihat-Abonelik sözleşmesi Av.Ceylan Pala Karadağ Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu 1 02-03-2009 23:33
Öğrenci Taşıma Sözleşmesi Av.bozkara Meslektaşların Soruları 2 11-09-2007 23:56
İnternet Abonelik Sözleşmesi Süresinden Önce Feshedilebilecek mutlakadalet Hukuk Haberleri 0 30-08-2007 07:49
öğrenci yurdu kira sözleşmesi Av. Derya Meslektaşların Soruları 4 09-07-2007 11:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07169795 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.