Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İİK'nun 99 göre istihkak mı yoksa tasarrufun iptalimi hangi yol izlenmeli

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 09-06-2008, 12:19   #1
meyi14

 
Varsayılan İİK'nun 99 göre istihkak mı yoksa tasarrufun iptalimi hangi yol izlenmeli

Mrb, A hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatılmış.İcra dosyası kesinleşmiş ve g.menkul haczi talebinde A üzerinde iki adet taşınmaz tespit edilerek haciz konulmuş.BU esnada üçüncü şahıs C haciz konulan taşınmazların kendisi tarafından şartlı olarak hibe edildiğini davalının (A'nın anormal derecede borçlandığı ayrı ikametgahı olmasına rağmen kendisinin ikametgahıhı gösterdiğini kendisini zor durumda bıraktığını iddia ederek davalı adına olan kaydın iptalini adına tapuda kayıt ve tescilini talep etmiş. Mahkemece davanı kabulüne karar verilmiş.Tapu kayıtları üzerinde ki hacizler ise yok sayılmış.
Mahkeme ilamı kesinleştiği halde tapuda işlem görmemiş halen 2007 yılında g.menkuller borçlu A adına görünüyor.Kayden haciz işleminden sonra 103 tebli ettik ve karar icra dosyasına sunuldu.Takip edilecek yol konusunda tereddüdüm var yardımcı olursanız sevinirim alacaklı vekili olarak ne yapmalıyım.
Old 11-06-2008, 18:29   #2
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

Öncelikle bu kararın kesinleşip kesinleşmediği önemli..

Karar kesinleşmemiş ise ;

Bu takdirde taşınmaz hala borçlunuz adına kayıtlı olduğundan ve haciz tarihinden sonra kesinleşen tapu iptali davası açısından sizin yapmanız gereken bir işlem bulunmayacaktır.Tapu iptali davasının davacısı,bu hacizden sorumlu olmadığını gerekirse genel mahkemelerde açacağı dava ile ispatlamak zorunda kalacaktır.Siz taşınmaz üzerinde tedbir yok ise satışa geçebibirsiniz.Üstelik borçlunun bu ilamı sunması enteresandır.Bu ilamı sunması üçüncü kişi lehine istihkak olarak nitelendirilse dahi,usulüne uygun bir istihkak talebi olmadığından sizin açınızdan sonuç doğuramayacaktır.Çünkü tapu hala borçlu adına kayıtlıdır.

Karar kesinleşmiş ise;

1-Siz bu davanın aslında alacaklıdan mal kaçırma kastıyla yapıldığından bahisle,tasarrufun iptali talebinde bulunabilirsiniz.Ancak İİK 277 vd davaları için aciz vesikası şartının bulunması gerektiğine dikkat etmelisiniz.
2-Aciz vesikası imkanınız bulunmuyor ise BK 18. madde hükmü gereği "alacaklıdan mal kaçırma kastıyla muvazaalı satış yapıldığından " bahisle tapunun iptali ile borçlu adına tescili talebinde bulunabilir,tapu borçlu adına olmadığından ayrıca muvazaalı işlemin iptalini dava edebilirsiniz.
Borcun doğumu ile tapu iptali davası arasındaki süre,tapu iptali davasındaki borçlunun beyanları,durumu,davaya karşı konulup konulmadığı,davadaki davacının beyanlarının içeriği ve ayrıca icra takibinin özellikleri,tapu iptalini sağlayan ile borçlunun yakınlık derecesi gibi hususları davada incelemeniz gerekecektir.

Yine kararın hala tapuya tescil edilmemiş olması dikkat çekicidir.
Davanın açılma tarihi,icra takibinden hemen sonra ise,borçlu bu davaya hiç karşı koymamış ise,haciz tarihinden hemen önce başkaca borçlar sebebiyle bu gayrımenkule haciz konulmuş ise ve bu dava bu hacizlerden sonra açılmış ise..... vs.vs.

Yine,bir tapu iptali kararı verilmiş olsa dahi,mahkeme karar tarihinde varolan hacizlerle birlikte tapu iptaline karar vermelidir.Bu hususun atlanmış olması bana göre sizin açınızdan dosyaya müdahale edilmesi ve gerekirse yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurma imkanınınız olduğu kabul edilmelidir.(HUMK 446 maddesi )

Söylemeye çalıştığım her olay bulunduğu şartlar ile değerlendirilir.Bu işlem büşük bir ihtimalle alacaklıdan mal kaçırmaya yöneliktir.Gerçek olma ihtimali ise hukuki tecrübelerim gereği pek azdır.Aşağıdaki kararların size ışık tutabileceğine inanıyorum.

Saygılarımla
T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/12-210

K. 2004/208

T. 7.4.2004

• İSTİHKAK İDDİASI ( Taşınmaz Üzerine Konulan Haczin Kaldırılması - İcra Memurunun İşlemine Yönelik Şikayet Mahiyetinde Olduğundan Şikayet Koşulları Doğrultusunda Çözümlenmesi Gereği )

• ŞİKAYET ( Mülkiyet Hakkı Kazanılması Nedeniyle Haczin Kaldırılması - Taşınmaz Haczin Yapıldığı Gün Borçlular Adlarına Kayıtlı Olduğundan İcra Memurunun İşleminde Usulsüzlük Bulunmadığı )

• HACZİN KALDIRILMASINI TALEP ( Borçlular Adlarına Kayıtlı Taşınmaz Paylarının Kendileri Adlarına Tesciline Karar Verilmesi Nedeniyle - Haczin Yapıldığı Gün Borçlular Adlarına Kayıtlı Olduğu )

2004/m. 96

4721/m. 705/1


ÖZET : İİK.nun 96 ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen istihkak iddiasına ilişkin koşullar, menkul mallar için uygulanmaktadır. Taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılması istemi, icra memurunun işlemine yönelik şikayet mahiyetinde olduğundan şikayet koşulları doğrultusunda çözümlenmesi gerekir.
Şikayetçilerin, tapuya tescil işlemi gerekleşmediği halde mülkiyet hakkını kazandıkları kuşkusuzdur. Ne var ki, taşınmaz haczin yapıldığı gün borçlular adlarına kayıtlı olduğundan icra memurunun haciz işleminde usulsüzlük bulunmamaktadır. Şikayetçilerin dayanak yaptıkları tescil ilamları tapuya kaydedilmediğinden, haciz işlemi yerinde olup, Mercii Hakiminin haczin kaldırılması sonucu doğacak şekilde karar vermesi doğru değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki "istihkak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın İcra Tetkik Mercii Hakimliğince davanın kabulüne dair verilen 20.6.2002 gün ve 2002/169-359 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 7.2.2003 gün ve 29439-2442 sayılı ilamı ile, ( ...Daire bozmasına uyulduğu halde haciz tarihindeki mülkiyet durumuna göre bir karar verilmek gerekir. Haciz tarihinde henüz tapuda hisse devri gerçekleşmemiştir. Müştekiye bu nedenle mülkiyet intikal etmediğinden haczin kaldırılması talebinin reddine karar vermek gerekirken, kabulü ile kaldırılmasına karar verilmesi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden : Davalı vekili
KARAR : Şikayetçiler Sıdıka Soylu ( Şahin ) ve Banu Ademoğlu ( Şahin ) vekili, müvekkilleri Ali Fuat Şahin ve Ahmet Şahin'in eski eşleri olduklarını, Sıdıka ile Ali'nin 28.05.1999 tarihinde kesinleşen İzmir 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.05.1999 tarih, 1999/401 E, 299 K; Banu ile Ahmet'in ise 10.06.1999 tarihinde kesinleşen 21.05.1999 tarih, 1999/404 E, 319 K. sayılı kararı ile boşandıklarını, boşanma kararlarında davaya konu bağımsız bölümler üzerinde Ali Fuat Şahin ve Ahmet Şahin'e ait 1/20 payların iptali ile müvekkilleri Sıdıka ve Banu adlarına tescile karar verildiğini; tapuya işlem yaptırmak üzere başvurduklarında taşınmaz paylarının üzerinde haciz bulunduğunu; davalı Pamukbank A.Ş. tarafından satışa çıkarıldığını öğrendiklerini ileri sürmüş istihkak iddialarının kabulüyle müvekkilleri adlarına tescile karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Pamukbank T.A.Ş. vekili cevap dilekçesiyle davanın reddini savunmuş, karşılık dava yoluyla dava konusu taşınmaz paylarının davacılar adlarına tescilinin muvazaalı olarak, alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapılan işlemler olduğu iddiasıyla tasarruf işlemlerinin iptalini istemiştir.
Yerel mahkemece verilen ilk kararın Özel Dairece bozulması üzerine, istihkak iddiasının kabulüne, karşılık davanın reddine ilişkin olarak verilen hüküm, Özel Dairece ikinci kez yukarda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
3.kişi şikayetçiler ( davacıların ) merciye başvuruları, borçlular adlarına kayıtlı taşınmaz paylarının kendileri adlarına tesciline karar verilmesi nedeniyle haczin kaldırılması isteğine ilişkindir.
İİK.nun 96 ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen istihkak iddiasına ilişkin koşullar, menkul mallar için uygulanmaktadır. Taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılması istemi, icra memurunun işlemine yönelik şikayet mahiyetinde olduğundan şikayet koşulları doğrultusunda çözümlenmesi gerekir.
4721 sayılı TMK.nun 705/1.maddesi ( eski 633 m. ) "Taşınmaz Mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebri icra işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapılabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır" hükmünü içermektedir. Anılan hükme göre şikayetçilerin, tapuya tescil işlemi gerekleşmediği halde mülkiyet hakkını kazandıkları kuşkusuzdur. Ne var ki, taşınmaz haczin yapıldığı 13.09.1999 günü borçlular adlarına kayıtlı olduğundan icra memurunun haciz işleminde usulsüzlük bulunmamaktadır. Şikayetçilerin dayanak yaptıkları tescil ilamları tapuya kaydedilmediğinden, haciz işlemi yerinde olup, Mercii Hakiminin haczin kaldırılması sonucu doğacak şekilde karar vermesi doğru değildir.
Açıklanan bu olgular karşısında usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi uyarınca BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 7.4.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

7. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/2855

K. 2003/3372

T. 18.11.2003

• YARGILAMANIN YENİLENMESİ ( Gerçeğe Aykırı Bir Şekilde Ve Alacaklıdan Mal Kaçırmak Amacıyla Mülkiyetin Tespiti Davasının Sonuçlandırılması Halinde İcra Takibi Sırasında İcra Müdürünün Yargılamanın Yenilenmesi Davasını Açmak Üzere Yetki Verebileceği )

• İCRA MÜDÜRLÜĞÜNCE YAPILAN VE TALİMATLA ALINAN DEĞER TESPİTİ ( İşlemlerinden Sonra Mülkiyetin Tespiti Davasının Açıldığını Ve Sonuçlandığını Öğrenen Davacı İcra Müdürlüğünden Yetki Alır Almaz Yargılamanın Yenilenmesi Davasını Açabileceği )

• İCRA MÜDÜRÜNÜN YARGILAMANIN YENİLENMESİ DAVASI AÇILMASI İÇİN YETKİ VEREBİLECEĞİ ( Gerçeğe Aykırı Bir Şekilde Ve Alacaklıdan Mal Kaçırmak Amacıyla Mülkiyetin Tespiti Davasının Sonuçlandırılması Halinde İcra Takibi Sırasında )

• ALACAKLIDAN MAL KAÇIRMAK VE HİLE ( Amacıyla Mülkiyetin Tespiti Davasının Sonuçlandırılması Halinde İcra Takibi Sırasında İcra Müdürünün Yargılamanın Yenilenmesi Davasını Açmak Üzere Yetki Verebileceği )

1086/m.445


ÖZET : Nurettin, Yurdagül ün payını satın alıp, Mehmet'e sattığı halde Mehmet 7 katlı binanın Yurdagül 'e ait pay üzerinde bulunmadığını bildiği halde Turgay'la anlaşarak ve başka kimseyi davalı göstermeyerek mülkiyetin tespiti davası açmış ve Turgay'la anlaşmak suretiyle gerçeğe aykırı bir şekilde ve alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla mülkiyetin tespiti davasını sonuçlandırmıştır. Açıklanan duruma göre ortada hilenin varlığı tartışmasızdır. Bu aşamadan sonra icra takibi sırasında icra müdürünün yargılamanın yenilenmesi davasını açmak üzere Mustafa 'ya yetki vermesi usul ve kanunlara uygun olup, bu davada süresinde açılmıştır. Somut olayda; icra müdürlüğünce yapılan ve talimatla alınan değer tespiti işlemlerinden sonra mülkiyetin tespiti davasının açıldığını ve sonuçlandığını öğrenen davacı icra müdürlüğünden yetki alır almaz bu davayı açmıştır. Bu nedenle bu davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir. İcra müdürü bu yetkiyi verme yetkisini sahip olan makam olduğundan bu davayı açan kişinin daha önce açılan mülkiyetin tespiti davasında taraf olmaması sonuca etkili değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Mehmet tarafından istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 18.11.2003 günü belirlenen saatte temyiz eden Mehmet vekili ve aleyhine temyiz istenenler Mustafa vekili, Turgay vekili geldiler. Gelenlerin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Tetkik hakiminin raporu okundu. Dosyadaki belgeler incelendi. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : Yargılamanın yenilenmesini isteyen Mustafa, B 3. Asliye hukuk Mahkemesinin 6.6.2000 tarih 2000/107-546 esas ve karar sayılı dosyanın davalısı Turgay aleyhine K 2. İcra Müdürlüğünün 999/2241 esas sayılı dosyası ile icra takibinde bulunduğunu, 565 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 7 katlı binanın Turgay'a ait olduğunun belirlenerek haczedildiğini, haczin itirazsız kesinleştiğini satış için icra dosyasını incelediğinde borçlu Turgay 'ın alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla davacı Mehmet'ın açtığı tespit davasını kabul edip kesinleştirdiklerini öğrendiğini, davanın alacağını tahsil hususunu doğrudan etkilediği halde kendisine ihbar yapılmadığını, borçlunun borcunu ödememek için hileli yollara başvurduğunu öne sürerek kesinleşen tesbit kararının ortadan kaldırılmasını ve davacı Memet in davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Turgay davaya konu binanın kendisine ait olduğunu bildirmiş, Mehmet ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yargılamanın yenilenmesi davasının kabulüne, soğanlı mahallesi, 565 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 7 katlı binanın davalı Turgay'a ait olduğu anlaşıldığından davacı Mehmet tarafından davalı Turgay aleyhine açılan mülkiyetin tesbiti davasının reddine karar verilmiş, hüküm davalı Mehmet tarafından temyiz edilmiştir.
Davaya konu olan 565 parsel sayılı taşınmazda Turgay 'ın 3/144 paya, eşi Yurdagül ün 3/144 paya malik olduğu, bu payları 18.8.1995 tarihinde satın aldıkları, daha sonra ortaklar arasında yapılan fiili taksim ve özel parselasyon sonucu arsayı satan Bedri tarafından yaptırılan özel parselasyon krokisinde taşınmazın 16 parçaya bölündüğü 4 parsel sayısını alan 111.50m2 ve yol payı olan 49.50m2 toplam 165m2'lik bölümün Turgay'a, 120m2'lik alan 51m2 yol payı toplam 171m2'lik bölümün Yurdagül payına isabet ettiği daha sonra Turgay 'ın kendi payına düşen 4 özel parselasyon sayılı taşınmaz bölümü üzerinde davaya konu edilen toplam 7 katlı binayı kaçak olarak inşa ettiği, inşaat sırasında Belediye Encümeninin iki kez Turgay'a ceza kestiği ve bu cezanın Turgay'a tebliğ edildiği, itiraz etmediği ve bunun tarafından ödendiği, böylece 7 katlı binanın 4 parsel sayılı taşınmaz bölümü üzerinde bulunduğu ve Turgay'a ait olduğu kesinlik kazanmıştır. Mülkiyetin tespiti davasında Asliye 3.Hukuk Mahkemesinin 2000/107 esas sayılı dosyasında bilirkişiler tarafından düzenlenen 10.5.2000 tarihli harita ve raporda Turgay ve eşi Yurdagül ün parsel sayılarının ve yerlerinin ters olarak gösterildiği, bunun nedeninin de o davada davacı ile davayı kabul eden Turgay ın beyanlarına dayanılarak düzenlenmiş olmasından kaynakladığı anlaşılmıştır. Bu davanın davacısı Mustafa Turgay'dan alacaklı olup, icra takibine girişmiş, Turgay'a ait olan 565 parsel sayılı taşınmazdaki 4 sayılı özel parselasyon bölümü üzerindeki bina ile birlikte arsa payının satılmasını istemiş, bu amaçla taşınmazın bulunduğu icra müdürlüğüne talimat yazılmış, değer tespiti yapılmış ve bu hususlar kesinleşme aşamasında iken bu kez Yurdagül 3/144 payını Nurettin adlı kişiye satmış, Nurettin da bu satıştan kısa bir zaman sonra bu payı Mehmet'a satmıştır.
Diğer taraftan Turgay'da kendisine ait 3/144 payı Nurettin 'e vekaletname vererek bunun kanalıyla Turan'a satmıştır. Bu işlemler yapıldıktan sonra bu kez Mehmet ,Yurdagülün payını satın aldığı ve 7 katlı bina Yurdagül ün payı üzerinde olmadığı, Turgay ın payı üzerinde bulunduğu halde Turgay aleyhine mülkiyetin tespiti davası açmış, sadece Turgay 'ı davalı göstermiş ve Turgay bu davayı kabul ederek 7 katlı binanın kendi payı üzerinde bulunduğu hususunda 10.5.2000 tarihli rapor düzenlenmiş, mahkeme davalının kabulü gözönünde tutularak 7 katlı binanın Turgay'a ait taşınmaz bölümü üzerinde bulunduğuna karar vermiş ve bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Açıklanan duruma göre ortada hilenin varlığı tartışmasızdır. Zira Nurettin Yurdagül ün payını satın alıp, Mehmet'e sattığı halde Mehmet 7 katlı binanın Yurdagül 'e ait pay üzerinde bulunmadığını bildiği halde Turgay'la anlaşarak ve başka kimseyi davalı göstermeyerek mülkiyetin tespiti davası açmış ve Turgay'la anlaşmak suretiyle gerçeğe aykırı bir şekilde ve alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla mülkiyetin tespiti davasını sonuçlandırmıştır. Bu aşamadan sonra icra takibi sırasında icra müdürünün yargılamanın yenilenmesi davasını açmak üzere Mustafa 'ya yetki vermesi usul ve kanunlara uygun olup, bu davada süresinde açılmıştır. Zira icra müdürlüğünce yapılan ve talimatla alınan değer tespiti işlemlerinden sonra mülkiyetin tespiti davasının açıldığını ve sonuçlandığını öğrenen Mustafa icra müdürlüğünden yetki alır almaz bu davayı açmıştır.
Bu nedenle bu davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir. İcra müdürü bu yetkiyi verme yetkisini sahip olan makam olduğundan bu davayı açan kişinin daha önce açılan mülkiyetin tespiti davasında taraf olmaması sonuca etkili değildir. Bu nedenle dava açma ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekir. Açıklanan deliller karşısında ortada hilenin varlığı kuşkusuzdur. Nitekim tanık olarak dinlenen Yurdagül 7 katlı binanın kendi bölümü üzerinde olmadığını, eşi Turgay'a ait bölüm üzerinde bulunduğunu doğrulamış, davalı olarak dinlenen Turgay da bu beyana katılmış ve 7 katlı binanın kendisine ait özel parselasyon olan 4 sayılı bölüm üzerinde bulunduğunu ve kendisi tarafından yaptırıldığını bildirmiş, böylece daha önce Asliye Hukuk Mahkemesinde mülkiyetin tespiti davasında davayı kabul etme yönündeki beyanının gerçeğe uymadığını açıklamıştır. Mahkemece bu gerekçelerle Asliye 3.Hukuk Mahkemesinin 6.6.2000 günlü 2000/107-546 sayılı hükmünün iptal edilerek davacı Mehmet in davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Hükmü temyiz eden Mehmet 'in yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
SONUÇ : Davacı vekili için takdir edilen 250.000.000 lira vekalet ücretinin davalı Mehmet 'den alınarak davacıya verilmesine, 18.11.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.


T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/5831

K. 2001/10088

T. 23.10.2001

• MUVAZAA ( Alacaklıdan Mal Kaçırmak İçin Yapılan Satış Vaadi Sözleşmesinin İptali Talebi )

• SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNİN İPTALİ TALEBİ ( Alacaklıdan Mal Kaçırma Maksadıyla Yapılan Muvazaalı )

• ALACAKLIDAN MAL KAÇIRMAK ( İcra Takibi Başladıktan Sonra Yapılan Satış Vaadi Sözleşmesinin Muvazaa Nedeniyle İptali Talebi )

818/m.18


ÖZET : Dava, muvazaa iddiasıyla satış vaadi sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir. Davalılar arasındaki satış vaadi sözleşmesinin icra takibi başladıktan sonra gerçekleştiği ve satış vaadi sözleşmesinin tarafları olan davalıların akraba oldukları anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalılar arasındaki satış vaadi sözleşmesi icra takibi başladıktan sonra gerçekleşmiş bulunduğuna göre ve davalılar arasındaki akrabalık bağı da gözetildiğinde işlemin muvazaalı olduğunun kabulü gerekir.
DAVA : Davacı T. Emlak Bankası AŞ vekili Avukat Fahri Uçkun tarafından, davalılar Birol Çelen ve diğerleri aleyhine 01/02/2000 gününde verilen dilekçe ile davacı bankanın, yasal takip borçlularından Çelen Nakliyat Tic. AŞ ve müşterek borçlu müteselsil kefilleri davalıların, haciz tarihi ile aynı günde muvazaalı olarak yaptıkları satış vaadi sözleşmesinin iptalinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 14/02/2001 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
KARAR : Dava, muvazaa iddiasıyla satış vaadi sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir. Davacı, Çelen Nakliyat Tic. AŞ ile müşterek borçlu ve müteselsil kefilleri aleyhine başlattıkları icra takibi sonucu haczine karar verilen taşınmazların borçtan kurtulmak, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı yapılan satışının iptali isteminde bulunmuştur. Mahkemenin davanın reddine dair kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden, davalılar arasındaki satış vaadi sözleşmesinin icra takibi başladıktan sonra gerçekleştiği ve satış vaadi sözleşmesinin tarafları olan davalıların akraba oldukları anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalılar arasındaki satış vaadi sözleşmesi icra takibi başladıktan sonra gerçekleşmiş bulunduğuna göre ve davalılar arasındaki akrabalık bağı da gözetildiğinde işlemin muvazaalı olduğunun kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23/10/2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 1983/4187

K. 1984/442

T. 16.2.1984

• MUVAZAA İDDİASININ TANIKLA İSPATI ( Borçludan Mal Kaçırmak İçin Yapılan )

• TANIKLA İSPAT ( Borçlunun Hacizden Mal Kaçırmak İçin Yaptığı Muvazaalı İşlem )

• BORÇLUDAN MAL KAÇIRMAK İÇİN MUVAZAALI İŞLEM ( Tanıkla İspat )

• SENEDE KARŞI SENETLE İSPAT ( Muvazaalı İşlem İddiası İçin Uygulanamaması )

• İYİNİYET ( Senede Karşı Senetle İspat Kuralının Muvazaa İddiasında Uygulanamaması )

1086/m.293

818/m.18


ÖZET : Borçlu tarafından muvazaa yolu ile mal kaçırmak üzere senet düzenlenmesi ya da aynı amaçla üçüncü kişinin senet düzenlemesine dolaylı olarak katılması halinde HUMK.nun 293. maddesine dayanılarak iddianın tanık sözleri ile ispatı mümkün olduğu gibi, Medeni Kanunun 2. maddesi gereğince de tanık dinletme isteğinin kabulü gerekir. Çünkü böyle bir durumda muvazaalı işlemin hedefi olan kimsenin elinde, bu akdin gerçeğe uygun olmadığını gösteren bir senet veya yazılı delil bulunması olanak dışıdır. DAVA : S. ile alacaklı Ö. ve borçlu H. arasında çıkan davadan dolayı Yalova İcra Tetkik Mercii Hakimliği`nce verilen 21.7.1983 gün ve 64/66 sayılı hükmü onayan dairemizin 31.10.1983 gün ve 2852-2705 sayılı ilamı aleyhinde alacaklı Ö. vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkillerinin noter senediyle satın aldığı 35 ... 548 plaka numaralı minibüse, alacaklı ve davalı Ö.`nün vazettiği haczin kaldırılması isteği ile istihkak davası açmıştır.
Davalı alacaklı satışın muvazaalı olduğu, satış bedelinin borçlu davalı tarafından ödendiğini savunmuştur.
Mahkemece, resmi senede karşı tanık dinlenemeyeceği, noter satış senedinden minibüsün davacıya ait olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle dava kabul edilmiştir.
Mahkeme kararını davalı Ö. temyiz etmiş, hüküm Dairemizin 31.10.1983 gün ve 2852/2705 sayılı, ilamı ile onanmıştır.
Davalı alacaklı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Davalı ve alacaklı Ö. vekili 6.6.1983 tarihli cevap layihasında ve duruşma esnasında istihkak iddiasının muvazaalı işleme dayandığını, alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla vasıtanın satış senedinin davacı adına düzenlendiğini, satış bedelinin borçlu koca tarafından ödendiğini iddia etmiş ve bu iddianın tanık sözleriyle ispat edileceğini belirtmiştir.
Davacı ile borçlu olan davalı karı koca olup her ikisinin birlikte oturdukları evin önünde vasıtanın haczedildiği, hem borçlunun hem de davacı eşinin haciz sırasında hazır bulunmalarından ve haciz tutanağından anlaşılmaktadır.
BK.nun 18. maddesinde düzenlenen muvazaalı işlemin diğer bir yolu, tarafların gerçekten bir akit yapmakla beraber bu gerçek akdi saklamak amacıyla başka bir akit yapmak istiyormuş gibi ayrıca irade bildiriminde bulunmalarıdır. Bu durumda, görünüşte yapılan akit tarafların iradesine dayanmadığı için geçerli sayılamaz. Diğer bir deyimle, irade ile beyan arasındaki uygunsuzluktan beyan sahibinin ve karşı tarafın bilgileri mevcut olup, yaptıkları işlemin gerçekliğinde ve hukuki niteliğinde üçüncü kişileri yanıltmayı amaçlamışlardır. Bir kişinin, borçları nedeniyle yakında mallarının haczolunacağını düşünerek mal varlığını kaçırmak amacıyla yakın akrabasına devir yapması ya da devir işlemini dolaylı olarak gerçekleştirmesi de, danışıklı bir işlem sayılmalıdır ( K. Tunçomağ, T. Borçlar Hukuku, Cilt 1, Sh. 291 ).
Muvazaa sebebinin ortadan kalkması veya bir zamanın geçmesi ile görünüşteki işlem geçerlilik kazanamaz. Muvazaa iddiası gerek dava gerekse savunma ( def`i ) yolu ile de ileri sürülebilir ( Yargıtay HGK., 22.6.1983 gün ve E. 1981/1-497, K. 1983/719, Yargıtay Kararları Dergisi 1984, sayı 2, sh. 189 ).
Öte yandan, borçlu tarafından muvazaa yolu ile mal kaçırmak üzere senet düzenlenmesi ya da aynı amaçla üçüncü kişinin senet düzenlemesine dolaylı olarak katılması halinde HUMK.nun 293. maddesine dayanılarak iddianın tanık sözleri ile ispatı mümkün olduğu gibi, Medeni Kanunun 2. maddesi gereğince de tanık dinletme isteğinin kabulü gerekir. Çünkü böyle bir durumda muvazaalı işlemin hedefi olan kimsenin elinde, bu akdin gerçeğe uygun olmadığını gösteren bir senet veya yazılı delil bulunması olanak dışıdır. O halde, muvazaanın gerçekleşmesinde etkili olan davalı alacaklı, 3. kişi sıfatıyla davacının tasarrufunun muvazaalı olduğunu tanık sözleriyle ispat edebilir. Buna karşılık davacının, iddianın tanıkla ispat edilemeyeceğini ileri sürmesi, objektif iyiniyet kuralı ile bağdaşamaz ( Yargıtay HGK., 3.6.1964 gün ve 422/398; K. Tunçomağ age. sh. 296 ).
Tüm bu yönler gözden kaçırılarak davalı alacaklının muvazaa iddiasına ilişkin olmak üzere tanık dinletime usteğinin reddiyle yazılı olduğu şekilde ve eksik inceleme ile davanın kabulü usul ve yasaya aykırı olduğundan, davalı Ö. vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Dairemizin 31.10.1983 gün ve 2852/2705 sayılı kararının kaldırılmasına ve mahkeme kararının davalılardan Ö. yararına BOZULMASINA, 16.2.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/73

K. 2005/3523

T. 18.4.2005

• TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI ( Tapuya Kayıtlı Bağımsız Bölüm Üzerine Konulan Haciz Şerhinin Kaldırılması İstemi ve Mülkiyet Naklinin Taahhüt Edilmesi Nedeniyle )

• TAKİBİN KESİNLEŞMİŞ OLMASI ( Var Olan Takibin İptali İcra Tetkik Hakimliğinden İstenmediği Gibi Bu Borç Nedeniyle Genel Mahkemelerde Menfi Tesbit Davası Açılıp Hüküm Alınmadığından Kesinleşen Bu Takip Borçlu Hakkında Hüküm ve Sonuçlarını Meydana Getirmesi )

• MUVAZAA ( Davalı Osman ile Rıza Arasındaki İcra Takibinin Muvazaalı Olduğunun İnandırıcı Delillerle Kanıtlanmamış Olması )

818/m.18

2004/m.72


ÖZET : Görülüyor ki, davalılardan Osman Dal'ın borçlu Rıza Aydemir aleyhindeki icra takibi ve takip konusu meblağ kesinleşmiştir. Var olan takibin iptali icra tetkik hakimliğinden istenmediği gibi bu borç nedeniyle genel mahkemelerde İ.İ.K.nun 72.maddesine dayanılarak menfi tesbit davası açılıp hüküm alınmadığından kesinleşen bu takip borçlu hakkında hüküm ve sonuçlarını meydana getirir.
DAVA : Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 15.1.2003 gününde verilen dilekçe ile haciz şerhinin kaldırılması, tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19.10.2004 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Osman Dal tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava; davalılardan Rıza Aydemir adına tapuda kayıtlı ( 7 ) numaralı bağımsız bölüm üzerine Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğünün 2001/8313 sayılı takip dosyası nedeniyle konulan haciz şerhinin kaldırılması, birleştirilen dava ise anılan bağımsız bölümün davalı Rıza ile Saniye arasındaki boşanma davasında Rıza tarafından 29.3.2001 günlü protokol uyarınca çocukları Özlem ve Servet Görkem Aydemir'e mülkiyetinin nakli taahhüt edildiğinden tapu iptali ve tescil istemlerine ilişkindir.
Mahkemece; istemler hüküm altına alınmış karar davalı Osman tarafından temyiz edilmiştir.
Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğünün 2001/8313 sayılı takip dosyasının incelenmesinden alacaklı Osman'ın borçlu Rıza aleyhine 15.000.000.000 TL asıl ve Fer'ilerinin tahsili talebi ile takibe girişildiği, takibin kesinleştiği, borçlunun ikametgahında haciz işlemi yapıldığı, menkul haczinin borcu karşılamadığı, bu arada çekişme konusu taşınmaz kaydına kaldırılması istenen haciz şerhinin konulduğu satış işlemi yapıldı ise de ihalenin iptal edildiği anlaşılmaktadır.
Görülüyor ki, davalılardan Osman Dal'ın borçlu Rıza Aydemir aleyhindeki icra takibi ve takip konusu meblağ kesinleşmiştir. Var olan takibin iptali icra tetkik hakimliğinden istenmediği gibi bu borç nedeniyle genel mahkemelerde İ.İ.K.nun 72.maddesine dayanılarak menfi tesbit davası açılıp hüküm alınmadığından kesinleşen bu takip borçlu hakkında hüküm ve sonuçlarını meydana getirir.
Olayda, davalı Osman ile Rıza arasındaki icra takibinin muvazaalı olduğu inandırıcı delillerle kanıtlanmamış bulunduğundan mülkiyet hakkının geçirilmesine ilişkin birleştirilen davanın haciz şerhi ile yükümlü kabulü yerine bu istemin de yazılı olduğu şekilde hüküm altına alınması doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Osman Dal'ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bu nedenle BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 18.04.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2001/12-461

K. 2001/516

T. 13.6.2001

• İSTİHKAK DAVASININ ŞEKİL VE ŞARTLARI ( Tapuda Borçlu Adına Kayıtlı Taşınmazın Haczinde )

• TAPUDA BORÇLU ADINA KAYITLI TAŞINMAZIN HACZİ ( İcra Tetkik Merciindeki İstihkak Talebinin Şikayet Niteliği )

• GAYRİMENKUL HACZİ ( Tapuda Borçlu Adına Kayıtlı Taşınmaza İlişkin İstihkak İddiasının İcra Tetkik Merciince İncelenme Prosedürü )

• ŞİKAYET NİTELİĞİ ( Tapuda Borçlu Adına Kayıtlı Mahcuz İçin İstihkak Talebiyle İcra Tetkik Merciine Yapılan Başvuru )

2004/m.96


ÖZET : İİK.nun 96. ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen istihkak iddiasına ilişkin koşullar menkul mallar için uygulanmaktadır. Taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılması istemi icra memurunun işlemine yönelik şikayet mahiyetinde olduğundan şikayet koşulları doğrultusunda çözümlenmesi gerekir. Bu nedenle haciz tarihinde borçlu adına tapuda kayıtlı taşınmaz için mülkiyet iddiasında bulunan şikayetçinin merci nezdinde istihkak davası açması mümkün olmayıp MK. hükümlerine göre yasal yollara başvurması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "istihkak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal 2. İcra Tetkik Mercii Hakimliğince istihkak iddiasının kabulüne dair verilen 27/04/2000 gün ve 1999/763 E- 2000/320 K. sayılı kararın incelenmesi Yaşar Galata vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 25/09/2000 gün ve 2000/12693-13588 sayılı ilamı ile; ( ...1-Merci kararının ve bunun taalluk ettiği işin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılması HUMK.nun hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi.
2-20/05/1999 tarihinde borçlu Kastel İnşaat Taahhüt Tic.ve San. A.Ş. adına kayıtlı olan 2777 ada 1 parsel nolu taşınmaz haczedilmiştir. Taşınmaz üzerinde mülkiyet iddia eden kişinin MK. hükümleri dairesinde yasal yollara başvurması gerekirken olayda uygulama yeri İİK.nun istihkak ile ilgili hükümlerine göre icra müdürlüğünün hatalı karar ve yönlendirmesine dayalı şekilde istemde bulunması yerinde değildir. Mercice de, gerek bu durum gerekse taşınmaz üzerinde istihkak davası açılamayacağı hususu gözardı edilerek, yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 3. kişi şikayetçinin merciye başvurusu, borçlu adına tapuda kayıtlı taşınmazın kendisine satışının yapıldığı cihetle açmış bulunduğu cebri tescil davasının sonucu beklenerek istihkak davasının kabulü ile muvazalı haczin kaldırılmasına ilişkindir.
İİK.nun 96. ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen istihkak iddiasına ilişkin koşullar menkul mallar için uygulanmaktadır. Taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılması istemi icra memurunun işlemine yönelik şikayet mahiyetinde olduğundan şikayet koşulları doğrultusunda çözümlenmesi gerekir. Hukuk Genel Kurulu'nun 24/09/1997 tarih ve 1997/15-461 Esas, 1997/729 K. Sayılı kararı da bu doğrultuda bulunmaktadır. Bu nedenle haciz tarihinde borçlu adına tapuda kayıtlı taşınmaz için mülkiyet iddiasında bulunan şikayetçinin merci nezdinde istihkak davası açması mümkün olmayıp MK. hükümlerine göre yasal yollara başvurması gerekir.
Taşınmaz haciz tarihinde borçlu adına tapuda kayıtlı olduğundan icra memurunun haciz işleminde usulsüzlük bulunmamaktadır. Şikayetçinin dayanak yaptığı harici satış sözleşmesi tapuya kaydedilmediğinden kişisel hakkı ayni nitelik kazanmamıştır. Dolayısıyla MK. 919 Tapu Kanunun 26. maddelerine göre bu hakkın 5 yıl süre ile 3. kişilere karşı ileri sürülebilmesi koşullarının da olayda uygulama yeri yoktur.
Şikayetçinin borçlu adına açtığı tescil davası sırasında verilen tedbir kararı tapuda rızai satışları önleyici mahiyette olup taşınmaz üzerine haciz konulmasına engel teşkil etmez. Kaldı ki, tescil davası sonucunda taşınmazın üzerindeki tüm takyidatları ile birlikte tesciline karar verildiğinden ilamdaki bu hüküm mahkeme kararı ile kaldırılmadığı sürece haciz işlemi şikayetçi için de geçerli olup, Merci Hakiminin sözü edilen karara müdahale ederek haczin kaldırılması sonucunu doğuracak şekilde karar vermesi de yerinde değildir.
Tüm bu olgular karşısında şikayetçinin hukuken korunabilir bir hakkı bulunmadığından mercice şikayetçinin isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, şikayete konu işlemin mahiyetine göre, gerek olmadığı halde tescil davası sonucu beklenerek istihkak davasının kabulü şeklinde sonuca gidilmesi isabetsizdir. Bu nedenle karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı Yaşar Galata vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 13/06/2001 gününde, oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/6106

K. 2003/12507

T. 11.12.2003

• SIRA CETVELİNE İTİRAZ DAVASININ İADE-İ MUHAKEME DAVASININ YERİNE GEÇMESİ ( Davalının Borçlunun Anlaşarak Boşandığı Eşi Olması ve Alacağının Boşanma Davasında Protokole Bağlanan Tazminattan Kaynaklanması )

• İADE-İ MUHAKEME TALEBİ NİTELİĞİNDEKİ SIRA CETVELİNE İTİRAZ DAVASI ( Sıra Cetvelinde 1. Sırada Yer Alan Alacağın Borçlunun Anlaşarak Boşandığı Eşi Lehine Protokole Bağlanan Tazminattan Kaynaklanması - Muvazaa İddiası )

• MUVAZAA İDDİASIYLA SIRA CETVELİNE İTİRAZ ( Davalı Alacaklının Borçlunun Anlaşmayla Boşandığı Eşi Olması ve Alacağının Boşanma Davasında Protokole Bağlanan Tazminattan Kaynaklanması )

• ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASINDA PROTOKOLE BAĞLANAN TAZMİNAT ALACAĞININ SIRA CETVELİNDE 1. SIRADA YER ALMASI ( Muvazaa Nedeniyle Sıra Cetveline İtiraz Davası )

2004/m.235

1086/m.446

4721/m.166/3

818/m.18


ÖZET : Davalı alacaklının takip konusu alacağı anlaşmalı boşanma davasında protokole bağlanan tazminata dayanmaktadır. Davalı ilama bağlanmış alacağın muvazaalı olduğunu ileri sürerek sıra cetveline itiraz etmiştir. Bir hükmün iptalini taraf olmayan üçüncü kişi HUMK.nun 446. maddesine göre alacaklı ile borçlunun anlaşarak hile ile aleyhe hüküm verilmesini sağladıklarını ileri sürerek iade-i muhakeme yoluyla isteyebilir. Hükümden zarar gören üçüncü kişi kendisine ayrılması gereken payın azaltılması amacıyla dava açılıp karar alındığını iade-i muhakeme davası konusu yapabilir. Hükmün tarafı olmayan alacaklının hüküm lehine olan alacaklıya karşı açacağı sıra cetveline itiraz davası HUMK.nun 446. maddesinde düzenlenen iade-i muhakeme davası yerine geçer. Mahkemece bu yön ve haciz sırasında boşanmış eşlerin aynı yerde bulunmaları hususu da gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddinde isabet görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, borçlu Kudret'e ait taşınmazların satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde davalıya birinci sırada yer verildiğini, davalının borçlunun boşandığı eşi olduğunu, anlaşmalı boşanma davasında 100.000 Dolar manevi tazminatın ödenmesinin kararlaştırıldığını, bu alacağın muvazaalı olması nedeniyle geçersiz bulunduğunu ileri sürerek sıra cetveline itiraz etmiştir.
Davalı vekili cevabında, boşanma davasının ve hükmedilen tazminatın muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre boşanma davasındaki protokolün muvazaalı olduğuna dair delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı alacaklının takip konusu alacağı boşanma davasında protokole bağlanan tazminata dayanmaktadır. Davalı ilama bağlanmış alacağın muvazaalı olduğunu ileri sürerek sıra cetveline itiraz etmiştir. Bir hükmün iptalini taraf olmayan üçüncü kişi HUMK.nun 446. maddesine göre alacaklı ile borçlunun anlaşarak hile ile aleyhe hüküm verilmesini sağladıklarını ileri sürerek iade-i muhakeme yoluyla isteyebilir. Hükümden zarar gören üçüncü kişi kendisine ayrılması gereken payın azaltılması amacıyla dava açılıp karar alındığını iade-i muhakeme davası konusu yapabilir. Hükmün tarafı olmayan alacaklının hüküm lehine olan alacaklıya karşı açacağı sıra cetveline itiraz davası HUMK.nun 446. maddesinde düzenlenen iade-i muhakeme davası yerine geçer ( Belgesay, M. Raşit: İcra ve İflas Hukuku, c. l, 1945, s. 437; Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. IV 1991 s. 3636 ). Mahkemece bu yön ve haciz sırasında boşanmış eşlerin aynı yerde bulunmaları hususu da gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine, 11.12.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 12-06-2008, 00:00   #3
meyi14

 
Varsayılan İİK 99 göre

sayın meslektaşım bilgiler ve yargıtay kararları için tşk ediyorum gerçekten faydalı oldular.
saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Muvazaa Nedenİyle Tapu İptali mi? Yoksa Tasarrufun İptali mi? SOFTWARE Meslektaşların Soruları 16 22-02-2009 11:18
İİK 99'a göre istihkak davasında hacze devam edilebilir mi? Av. Tuncer ÖZYAVUZ Meslektaşların Soruları 2 01-05-2008 17:53
sıra cetveli hangi tarihe göre yapılır? avmuhammet25 Meslektaşların Soruları 3 17-12-2007 09:14
iş ve sosyal güvenlik hukukna göre mi yoksa 657 ye göre mi bakmak gerekir. imsel Meslektaşların Soruları 2 10-06-2007 22:18
gayrimenkul haczinde hak talebi tarih sırasına göre mi olur yoksa orana göre mi olur avukat_selcuk_bey Meslektaşların Soruları 4 27-05-2007 17:09


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06583405 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.