Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Vekalet Ücretİ

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 30-05-2011, 14:52   #1
y.can_hukuk

 
Varsayılan Vekalet Ücretİ

Daha önce çalışmış olduğum yerde ben ve bir meslektaşım ile birlikte bir dava açtık. Davada mahkeme yetkisizlik kararı verdi ve davalılar lehine vekalet ücretine hükmetti. Müvekkil bize bu sizin suçunuz siz ödeyeceksiniz şeklinde konuşuyor. Benim sorum hakikaten yetki nedeniyle red durumunda karşı tarafın vekalet ücretini vekil olarak bizlerin ödemekle yükümlü olup olmadığımız konusundadır.Cevap veren siz değerli meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ediyorum
Old 30-05-2011, 14:58   #2
ebru örs

 
Varsayılan

http://www.barobirlik.org.tr/Detay.a...945&Tip=Duyuru

2010-2011 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi

Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret
MADDE 7 – (1) Görevsizlik, yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine, davanın nakline veya davanın açılmamış sayılmasına; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce karar verilmesi durumunda, Tarifede yazılı ücretin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonraki aşamada ise tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye göre hükmolunacak avukatlık ücreti ikinci kısmın ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez.
saygılar.....
Old 30-05-2011, 15:18   #3
şahika

 
Varsayılan

Avukatlık Yasası Madde 34.- (Değişik: 4667 - 2.5.2001 / m.20) Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.

Ayrıca, Meslek kuralları md. 6 gereğince müvekkiliniz ile karşı taraf arasındaki anlaşmazlığın doğurduğu düşmanlığın dışında kalmanız gerektiğinden ve davaya vekil sıfatıyla bakmakta olduğunuzdan ve meslek kuralları md. 34 gereği hukuki görüşünüzü açıklamanızın bir teminat niteliğinde olmayacağını belirtmeniz gerektiğinden, tüm bu hükümlere aykırı hareket etmediyseniz ve Müvekkilinizle aranızda davayı kaybetmeniz halinde karşı taraf lehine hükmedilecek vekalet ücretinin avukat tarafından karşılanacağı yönünde bir anlaşmanız yoksa sizin yükümlü olamayacağınız kanaatindeyim. Aşağıda Yargıtay Kararı sunuyorum. Kolay gelsin.

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/13-751
K. 2007/756
T. 24.10.2007
• VEKALET AKTİNE AYKIRILIK ( Davalının Her Halükarda Sonucun Değişmeyeceği Savunması Üzerinde Durularak Temyiz Süresini Kaçırmak Şeklinde Gerçekleşen Kusurlu Eyleminden Dolayı Davacı Yönünden Bir Zarar Oluşup Oluşmadığını Belirlemek Gerektiği )
• ÖZEN VE SADAKAT BORCU ( Avukat Olan Davalının Temyiz Süresini Kaçırmak Şeklinde Gerçekleşen Kusurlu Eyleminden Dolayı Davacı Yönünden Bir Zarar Oluşup Oluşmadığını Belirlemek Gerektiği )
• TEMYİZ SÜRESİNİ KAÇIRAN AVUKAT ( Davalının Her Halükarda Sonucun Değişmeyeceği Savunması Üzerinde Durularak Kusurlu Eyleminden Dolayı Davacı Yönünden Bir Zarar Oluşup Oluşmadığını Belirlemek Gerektiği - Tazminat Davası )
• AVUKATIN TEMYİZ SÜRESİNİ KAÇIRMASI ( Tazminat Davası - Davalının Her Halükarda Sonucun Değişmeyeceği Savunması Üzerinde Durularak Kusurlu Eyleminden Dolayı Davacı Yönünden Bir Zarar Oluşup Oluşmadığını Belirlemek Gerektiği )
• TAZMİNAT DAVASI ( Avukat Olan Davalının Özen ve Sadakat Borcuna Aykırı Davranmak Suretiyle Doğan Zarar - Davalının Her Halükarda Sonucun Değişmeyeceği Savunması Üzerinde Durularak Kusurlu Eyleminden Dolayı Bir Zarar Oluşup Oluşmadığını Belirlemek Gerektiği )
818/m.101/1,388, 389, 390
1136/m. 34
ÖZET : Dava, avukat olan davalının özen ve sadakat borcuna aykırı davranmak suretiyle müvekkili davacıya zarar verdiği iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda, davalı taraf, aşamalarda, mevcut delil durumu itibariyle, söz konusu İş Mahkemesi kararının süresinde temyiz edilmiş olması halinde dahi sonucun değişmeyeceğini, davacı aleyhine karara bağlanan aynı mahiyette başka davalar da bulunduğunu, bunlardan birinin Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini bildirmiş, karar örneğini sunmuştur.

Davalının anılan savunması üzerinde durulup, direnme kararının davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olması halinde, davacının mahkum edildiği tutarı ödemekten kısmen de olsa kurtulmasını sağlayacak bir sonuca ulaşılmasının mümkün olup, olmayacağı hususu tartışılıp, değerlendirilmek; böylece, davalının temyiz süresini kaçırmak şeklinde gerçekleşen kusurlu eyleminden dolayı davacı yönünden bir zarar oluşup, oluşmadığı belirlenmek; bir zararın doğduğunun anlaşılması halinde ise, eylem ile zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunup, bulunmadığı ayrıca saptanmak suretiyle, ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermektir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak ( tazminat ) davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 10. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.04.2006 gün ve 2005/478-2006/122 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 1.12.2006 gün ve 2006/9137-15858 sayılı ilamı ile;

( ... Davacı, davalının davacı kurum avukatı iken aleyhlerine açılan bir davada verilen kararı süresinde temyiz etmeyerek kararırı kesinleşmesi nedeniyle 16.2.2005 tarihinde 6.691.25 YTL ödemek zorunda kaldıklarını bildirip bu miktarın davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı, kararı süresinde temyiz ettiğini, önce süre tutumuna ilişkin verdiği dilekçesinin temyiz defterine kayıt edilmemesinde ve harcın geç yatırılmasında kendisinin değil mahkeme kaleminin kusurlu olduğunu, kaldı ki kararın süresinde temyiz edilmesi halinde de sonucun değişmeyeceğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dava hukuksal nitelikçe vekilin özen borcunun gereği gibi ifa edilmemesinden kaynaklanan tazminat talebine ilişkindir. Yasal dayanağı BK. 388, 389 ve 390 maddeleridir. Bu madde hükümlerinde, vekaletin, vekilin kabullendiği işin yapılması için, icap eden tasarrufları ifa salahiyetini kapsadığı, vekilin, müvekkilinin sarih olan talimatına aykırı hareket edemeyeceği, vekilin, mesuliyetinin genel olarak işçinin mesuliyetine ait hükümlere tabi olduğu, vekilin, vekaleti iyi bir surette ifa zorunda olduğu belirtilmiştir. Vekilin işin başarılı olması için mesleki bilgi ve deneyimleri ile hayat deneyimlerine ve işlerin normal oluşuna göre gerekli girişim ve davranışlarda bulunması, başarılı sonucu engelleyecek davranışlardan kaçınıp, basiretli olarak hareket etmesi, özen borcunun konusunu teşkil eder.

Bir avukatın yasa ile öngörülen süre içinde yapılması gereken işleri yapmaması, süresinde dava açmaması, temyiz süresini ihtiyatsızca hareket ederek kaçırması, özen borcunun gereği gibi ifa edilmediğini ve kusurlu olduğunu gösterir. Avukatın kusurlu bir davranışından dolayı sorumlu tutulabilmesi için kusurunun varlığından ayrı olarak, bu nedenle müvekkilinin bir zararının da meydana gelmesi şarttır. Kusurlu davranışından dolayı müvekkili zarara uğramış ise avukat zararı karşılamak zorundadır.

Somut olayımızda, davalı avukat davacı kurumun vekili olarak Ankara 10. İş Mahkemesinin 2003/1633 esas ve 2004/263 karar sayılı dosyasını takip etmiştir. Mahkemece kurum aleyhine verilen kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 23.6.2003 tarihinde "ihtilafın idari yargıda çözümlenmesi gerektiği, adli yargının davaya bakmaya görevli olmadığı" gerekçesi ile bozulduğu, ancak mahalli mahkemenin eski kararında ısrar ettiği, ısrar kararının da davalı avukat tarafından temyiz edildiği, ancak Hukuk Genel Kurulunca temyiz dilekçesinin süre geçirilerek verildiğinden talebin reddine karar verildiği, karar düzeltme talebinin de reddedildiği, davacının kesinleşen ısrar kararına göre yapılan icra takibi sonucu karşı tarafa 4.3.2005 tarihinde 6.191,25 YTL. ödediği, davalı avukatın süresinde temyiz etmemekle vekil olarak özen borcunu yerine getirmediği, davacının hakkını halele uğrattığı tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

Taraflar arasındaki ihtilafın çözümü, davalının ısrar kararını süresinde temyiz etseydi, ısrar kararının Hukuk Genel Kurulunca onanıp onanmayacağı veya daire kararı doğrultusunda bozulması ve davanın idari yargıda görülmesi halinde davacı müvekkil yararına bir sonuç alınıp alınamayacağının incelenmesi gerekir. Çünkü, tazminat hukukunda sadece eylemin yasaya ve sözleşmeye aykırı olması yetmez, ayrıca bu eylem sonucu bir zararın doğmuş olması ve zararla eylem arasında da uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Davalı avukatın vekillik görevini ihmal ettiği, kusurlu davrandığı anlaşılmakta ise de, bu kusurlu davranışın sonunda ve sırf bu kusurlu davranıştan dolayı davacının bir zararının doğmuş olup, olmadığının araştırılması zorunludur. Bu nedenle, ısrar kararının süresinde temyiz edilmesi halinde Hukuk Genel Kurulunca onanıp, onanmayacağı veya daire kararı doğrultusunda bozulması ve davanın idari yargıda görülmesi halinde, davacı yararına bir sonuç alınıp alınmayacağının belirlenmesi gerekir. Bu belirlenmenin yapılması hukuki bir mesele olup, mahkemece dosya içerisindeki deliller, bu hususta tarafların gösterecekleri diğer deliller toplanarak değerlendirilmeli, gerektiğinde davacının uğradığı zararın miktarı konusunda uzman bilirkişilerden açıklamalı, gerekçeli, denetime elverişli rapor alınarak belirlenip sonucuna uygun karar verilmesi gerekir.

Mahkemece bu hususlar araştırılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2- Dava konusu alacağın ödeme tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Borçlar Kanununun 101/1 maddesi hükmüne göre "muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur." Davacının davalıya gönderdiği 8.6.2005 tarihli yazının tebliğ tarihi araştırılıp, verilen 10 günlük sürenin ilavesiyle davalının temerrüde düştüğü tarih belirlenerek, temerrüt tarihinden itibaren, şayet yazı davalıya tebliğ edilmemiş ise dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi kabul şekli bakımından usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, avukat olan davalının özen ve sadakat borcuna aykırı davranmak suretiyle müvekkili davacıya zarar verdiği iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.

Davacı Sümer Holding A.Ş. Genel Müdürlüğü vekili, davalının sözleşmeli avukat olarak davacı bünyesinde çalıştığı dönemde, kıdem tazminatı istemiyle davacı aleyhine açılıp kabul ile sonuçlanan Ankara 10.İş Mahkemesinin 2003/1633 esas sayılı davasındaki mahkeme kararını süresi geçtikten sonra temyiz ettiğini, o nedenle temyiz dilekçesinin süre yönünden reddedildiğini, davalının kararı temyiz etmemek suretiyle davacıyı zarara uğrattığını, davacının anılan ilama bağlı olarak o davanın davacısına 16.2.2005 tarihinde 6.691,25 YTL. ödemek zorunda kaldığını; davalının davadan önce gönderilen yazıya rağmen bu miktarı davacıya ödemediğini ileri sürerek, 6.691,25 YTL.'nin 15.3.2005 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Selma Karahan, Ankara 10.İş Mahkemesinin 2003/1633 esas sayılı direnme kararının kendisine 11.5.2004 tarihinde tefhim edildiğini, süresi içerisinde verdiği 18.5.2004 havale tarihli süre tutum dilekçesi ile hükmü temyiz ettiğini, gerekçeli temyiz dilekçesinin kararın tebliğinden sonra verileceği hususunu dilekçede açıkladığını, dilekçeyi havale gününde dosyaya konulmak üzere mahkeme kalemine teslim ettiğini, ancak, mahkeme kaleminin, temyiz dilekçesi olduğu açıkça belli bulunmasına rağmen, o tarihte temyiz harcının yatırılmasını temin etmek amacıyla herhangi bir işlem yapmadığını, dilekçeyi temyiz defterine kaydetmediği gibi, dosyaya da koymadığını, 2.6.2004 tarihinde dilekçenin bir temyiz dilekçesi olduğunun anlaşılması üzerine kalemce kendisine haber verildiğini, aynı gün harcın yatırıldığını, hal böyle olmasına rağmen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun süre geçtiği gerekçesiyle temyiz istemini reddettiğini; harcın geç yatırılmasında ve dilekçenin temyiz defterine geç kaydedilmesinde kendisinin bir kusuru bulunmadığını, esasen, kararın temyiz edilmemesinden dolayı davacının bir zarara da uğramadığını, mevcut delil durumuna göre, süresinde temyiz edilmiş olması halinde dahi sonucun değişmeyeceğini, aynı mahiyette olan davalara ilişkin karar örneklerini dosyaya ibraz etme hakkını saklı tuttuğunu ve davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Yerel Mahkeme, davalı avukatın, müvekkili davacı aleyhine verilen kararı yasal süresi geçtikten sonra temyiz etmesi nedeniyle hükmün kesinleştiği, ilama dayalı olarak davacıdan 6.691.250.000 TL. tahsil edildiği, böylece avukat olan davalının, gerek Avukatlık Yasasından ve gerekse BK.nun vekalete ilişkin hükümlerinden kaynaklanan görevlerini gereği gibi yapmamak suretiyle, müvekkilinin zarara uğramasına sebep olduğu, zararın tamamından sorumlu bulunduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, 6.691,25 YTL'nin 15.03.2005 tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermiş; Öze Daire, davalı vekilinin temyizi üzerine bu hükmü, yukarıdaki gerekçeyle bozmuştur.

Davalı avukatın, müvekkili aleyhine verilen, davanın kısmen kabulü yönündeki Yerel Mahkeme kararını süresinde temyiz etmemek suretiyle özen ve sadakat borcuna aykırı davrandığı hususu, hem Yerel Mahkemenin hem de Özel Dairenin kabulündedir.

Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamları itibariyle, Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının bu eylemi ile davacının oluşan zararı arasında uygun nedensellik bağı bulunup bulunmadığının saptanması açısından, anılan hükmün süresi içerisinde temyiz edilmiş olması halinde, davacı yararına bir sonuç alınıp alınmayacağı konusunda Mahkemece araştırma ve değerlendirme yapılmasının gerekip, gerekmediği noktasındadır.

Özel Daire bozma ilamında da belirtildiği üzere, tazminat hukukunda sorumluluktan söz edilebilmesi için, sadece eylemin yasaya veya sözleşmeye aykırı olması yeterli değildir; eylem sonucunda bir zararın doğmuş olması ve zararla eylem arasında uygun nedensellik bağının bulunması da gerekir. Zarar ile eylem arasında uygun nedensellik bağının bulunup bulunmadığı hususu, her somut olayın kendine özgü yapısı içerisinde bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.

Somut olayda, davalı taraf, aşamalarda, mevcut delil durumu itibariyle, söz konusu İş Mahkemesi kararının süresinde temyiz edilmiş olması halinde dahi sonucun değişmeyeceğini, davacı aleyhine karara bağlanan aynı mahiyette başka davalar da bulunduğunu, bunlardan birinin Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini bildirmiş, karar örneğini sunmuştur.

Belirtilmelidir ki; davalının savunmasında belirttiği gibi, eğer sözkonusu direnme kararı süresinde temyiz edilmiş olsaydı dahi sonuç değişmeyecek; yani, direnme kararının Hukuk Genel Kurulu'nca onanmasına veya bozulmasına bağlı olarak, adli veya idari yargıda devam edecek olan yargılama sonucunda, davacı şirket ilama bağlanan tutarı yine de ödemek zorunda kalacak idiyse; davacının bir zararının varlığından söz edilemeyecektir. Eş söyleyişle, böyle bir durumda, davalının kusurlu ve fakat davacıyı zarara uğratmayan bir davranışı sözkonusu olacak; ortada bir zarar bulunmadığı için de, uygun nedensellik bağının var olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmasına dahi gerek kalmayacaktır.

Açıklanan bu duruma göre Yerel Mahkemece yapılması gereken; davalının anılan savunması üzerinde durulup, tarafların konuya ilişkin delil ve karşı delilleri eksiksiz şekilde toplandıktan sonra; Ankara 10.İş Mahkemesinin 2003/1633 esas sayılı direnme kararının davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olması halinde, davacının mahkum edildiği tutarı ödemekten kısmen de olsa kurtulmasını sağlayacak bir sonuca ulaşılmasının mümkün olup, olmayacağı hususu tartışılıp, değerlendirilmek; böylece, davalının temyiz süresini kaçırmak şeklinde gerçekleşen kusurlu eyleminden dolayı davacı yönünden bir zarar oluşup, oluşmadığı belirlenmek; bir zararın doğduğunun anlaşılması halinde ise, eylem ile zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunup, bulunmadığı ayrıca saptanmak suretiyle, ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermektir.

Yerel Mahkemece aynı yöndeki Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken; yukarıda açıklanan şekilde bir araştırma ve değerlendirme yapılmaksızın, davalının ihmali davranışından dolayı davacının zarara uğradığının ve zararla eylem arasında nedensellik bağı bulunduğunun peşinen kabul edilmesi suretiyle, eksik incelemeye dayalı olarak kurulmuş önceki hükümde direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 24.10.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

(Kaynak: Kazancı)
Old 31-05-2011, 09:28   #4
Av.Ömer Erlat

 
Varsayılan Avukat Davanın Tarafı Değildir.

Değerli Meslekdaşım,
Müvekkiliniz ile avukat olan sizin aranızda Av.K'nun 163. Maddesinde sözü edilen bir avukatlık sözleşmesi kurulmuştur. Avukat uyuşmazlığın tarafı değildir. Karşı vekalet ücreti iş sahibi hakkında hükmedilir. Karşı vekalet ücretinden sorumluluk iş sahibine aittir.
İş sahibi karşı vekalet ücretini ödedikten sonra bunu sizden talep edebilir mi?
Bunun koşulu avukatlık sözleşmesini kusurlu olarak ihlal etmeniz ve iş sahibinin bu nedenle zarar görmüş olmasıdır. Avukatın üstlendiği davayı kaybetmiş olması avukatlık sözleşmesinin ihlalinde belirleyici değildir. Avukat işin sonucundan sorumlu değildir. Sözleşmeye aykırılık Av.K'nun 34. maddesinde öngörülen yükümlülüklerin ihlali halinde söz konusu olur.
Selamlar.
Av.Ömer Erlat
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Vekalet Ücretİ Mefkure Meslektaşların Soruları 1 23-03-2011 17:10
Vekalet Ücretİ Nil Şeker Meslektaşların Soruları 2 04-12-2008 12:13
Vekalet Ücretİ eflatun1983 Meslektaşların Soruları 4 18-09-2008 09:37
Vekalet Ücretİ Av. O. TEKGUL Meslektaşların Soruları 4 19-02-2007 12:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04732800 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.