Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

6502 Sayılı Yasaya Göre Tüketici Hakem Heyetlerinin Ve Tüketici Mahkemelerinin Görev Alanı – Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 10-04-2015, 22:52   #1
Av.Nevzat

 
Soru 6502 Sayılı Yasaya Göre Tüketici Hakem Heyetlerinin Ve Tüketici Mahkemelerinin Görev Alanı – Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri

Bilindiği gibi, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK), 28 Kasım 2013 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmış ve 87. maddesi gereğince 28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

6502 Sayılı TKHK da görevle ilgili olabilecek şu düzenlemeler dikkati çekmektedir:
“Kapsam” balıklı Madde 2 (1) de

“…Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar…”

“Tanımlar” başlıklı Madde 3 (k) da
“…Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder…”


Madde 3 (l) de
“…Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder…”, şeklindedir.

Yine Tüketici Mahkemesinin görevini düzenleyen Madde 73/1 de;
“…Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir…” denmektedir.

Ayrıca yine aynı kanun Madde 83/2 de;
“…Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” denmektedir.

Bu düzenlemeler Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Tüketici Mahkemelerinin Görev Alanını oldukça genişletmiş durumda.
Tüketici Hakem Heyetleri ve Tüketici Mahkemelerinin bu yükün altından nasıl kalkacakları bir yana, dava açarken görevli mahkemeyi doğru tespit etmenin oldukça önemli olduğu tartışmasızdır.

Kanun yürürlüğe gireli yaklaşık bir yıl olmasına rağmen bu konuda henüz Yargıtay kararı bulamadım.
Mahkemeler de bu konuda tereddütlü davranıyor..
Açıkladığım nedenlerle görüş, uygulama ve deneyimlerinizi paylaşmanız önem taşımaktadır.

İlk soruyu ben sorayım:
Yüklenici-arsa sahipleri arasında “kat karşılığı inşaat sözleşmesinden” kaynaklanan davalar sizce genel mahkemelerde mi yoksa tüketici mahkemelerinde mi açılmalıdır?
Bu konudaki görüş ve uygulamalarınızı paylaşırsanız sevinirim.
Old 12-04-2015, 22:55   #2
Av. Ferman Kaya

 
Varsayılan

Merhabalar,

Aşağıdaki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararını incelemenizi öneririm. Kararda göreve ve tüketiciye ilişkin önemli saptamalar yapılmış. Bu açıdan faydalı olacağını düşünüyorum.

Benim kanaatime göre, ticari ve mesleki bir amaçla işlem yapılmadığından ve üretim ve tüketim zincirinin son halkasında yer aldığından yüklenici ile arsa sahibi arasındaki bir ihtilaf da tüketici işlemi kapsamında değerlendirilmelidir. Eğer ticari veya mesleki bir amaç söz konusu ise bu durumda tüketici işleminden bahsedilmeyeceğinden genel mahkemeler görevli olacaktır.

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS: 2013/14-470
KARAR: 2014/57

Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ...Asliye 2.Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 06.10.2011 gün ve 2010/319 E-2011/296 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 14.05.2012 gün ve 2012/6226 E-2012/6762 K.sayılı ilamı ile;

(...Dava, davalı yükleniciden kazanılan kişisel hakka dayalı mülkiyet aktarımı ve tazminat istemlerine ilişkindir.

Davalılar, davanın reddini savunmuş, mahkemece dava esastan incelenerek sonuçlandırılmıştır.

Hükmü, davalılar temyiz etmiştir.

4822 sayılı Kanununla değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun 3.maddesi (c) bendi ile konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar da Tüketicinin Korunması Kanunun kapsamına alınmıştır. Dava konusu taşınmaz “konut” niteliğindedir. Anılan yasanın (e) bendindeki tanıma göre tüketici; bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişiyi, (f) bendindeki tanıma göre de satıcı; kamu tüzel kişileri dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetler kapsamındaki tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri ifade eder. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun 23.maddesi hükmüne göre de bu kanun uygulaması ile ilgili çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılması gerekir.

Somut olayda da; davacı tüketici yüklenicinin temlikine dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğundan o yerde ayrı bir tüketici mahkemesi varsa çekişmenin tüketici mahkemesinde görülmesi aksi halde davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması yasadan kaynaklanan bir zorunluluktur.

Mahkemece kamu düzeninden olan görev hususu re’sen gözetilerek yukarıda yazılı olduğu şekilde işlem yapılması yerine çekişmenin esasının incelenip hükme bağlanması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve 6217 sayılı Kanun'un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici 3.madde" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı H.U.M.K.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.maddesi hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yükleniciye bırakılan bağımsız bölümün ondan temlik alınması nedeniyle kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı vekili, davalı Ö...’e ait 232 parsel sayılı taşınmaza inşaa edilecek olan A blok, zemin kat, 1 nolu daireyi 20.02.2010 tarihinde düzenlenen sözleşme ile dava dışı yükleniciden satın aldığını, yüklenicinin daireyi kendisine teslim etmediğini, kat irtifakının davalı arsa sahibi Ö... adına oluştuğunu, arsa sahibinin de durumu bilmesine ve dairedeki eksiklerin tarafınca tamamlanarak içerisinde oturmasına rağmen, daireyi diğer davalıya muvazaalı olarak temlik ettiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteminde bulunmuştur.

Davalı yan, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; “davacının temlik sözleşmesi ile dava konusu taşınmazı dava dışı yükleniciden satın aldığı, yüklenici ile arsa sahibi arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesinin şekil koşulunu taşımasa da, büyük oranda inşaatın tamamlanması nedeniyle, sözleşmenin geçerli kabul edilmesi gerektiği, davacının da dava konusu dairenin bedelini ödediği, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu, kayıt maliki davalı F...’in iyi niyetli olmadığı,” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalılar vekili tarafından temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan ilamla görev yönünden bozulmuştur.

Yerel Mahkeme; “uyuşmazlığın 4077 sayılı Kanun’un kapsamında olması için; mal, tüketici,satıcı unsuru yanında, davaya bu Kanun'un uygulanabilecek olması da gerektiği, burada ise davalıların satıcı olmadığı,dava konusu daire teslim edilmediğinden geçerli bir satış sözleşmesi olmadığı ve anılan Kanun'da ileri sürülebilecek; “ayıplı mal veya hizmet satışı sebebiyle tüketicinin sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi, ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme” niteliğindeki taleplerden birinin ileri sürülmesi gerektiği, buradaki uyuşmazlığın ise, alınan konutun ayıplı çıktığına ilişkin olmayıp, bedelini ödemesine rağmen konutun teslim edilmemesi, muvazaalı olarak üçüncü kişiye satılması iddiasına dayalı tapu iptali ve tescile yönelik olduğu,bu nedenle uyuşmazlığın 4077 sayılı Tüketiciyi Koruma Kanunu kapsamında olmadığı, ayrı bir tüketici mahkemesi olmayan yerlerde sıfat yönünden bozma yapılmasının pratik bir yararının olmadığı, tüketici mahkemelerinde açılan davaların harçtan muaf olması nedeniyle kamu zararına neden olacağı, tapu iptali ve tescil gibi mülkiyet hakkını ilgilendiren davaların yazılı usulle görülmesinin uygun olduğu,” gerekçeleri ile görevli olduğunun kabulü ile önceki kararda direnmiştir.
Direnme kararını temyize davalılar vekili getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davaya genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde mi, yoksa 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre Tüketici Mahkemesinde mi bakılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı İ...ile dava dışı yüklenici E... İnşaat Sanayi Ticaret Ltd.Şti adına R...arasında 20.02.2010 tarihinde düzenlenen adi yazılı sözleşme ile 232 parsel sayılı taşınmaza inşaa edilecek olan yapının A blok zemin kat, 1 nolu meskeninin satışının düzenlendiği; yine dava dışı yüklenici şirket ile arsa sahibi davalı Ö...arasında 17.09.2004 tarihinde adi yazılı kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesi yapıldığı, dava konusu dairenin arsa sahibi davalı adına kat irtifakı ile 06.06.2008 tarihinde tescil edildiği ve arsa sahibi tarafından dairenin 08.10.2010 tarihinde davalı F...e satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 1.maddesinde; bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek olduğu açıklanmış; “Kapsam” başlıklı 2.maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmü düzenlenmiştir.

Aynı Kanun'un 4822 sayılı Kanun ile değiştirilen 3.maddesinin (e) bendinde, tüketici, “Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiler” şeklinde tarif edilmiş; (f) bendinde, satıcı, “Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri”, (c) bendinde ise, mal, “Alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları... ifade eder.” hükmüne yer verilmiştir.

Burada hemen belirtilmelidir ki tüketici, ticari dağıtım zincirinin nihai halkasını oluşturur; ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereği, tüketici hukukunun temel düşüncesini oluşturmaktadır.

Bu noktada tüketici, üretilip piyasaya sürülen ve üretim sürecinin hiçbir aşamasında bilgi sahibi olmadığı ürün veya sunulan hizmeti satın aldığı bir ilişkide doğal olarak zayıf durumdadır.

Yasa koyucunun iradesi tüketiciyi 4077 sayılı Kanun kapsamında korumak olup, üretim aşamasında bilgi sahibi olmadığı malları veya sunulan hizmetleri satın alan ve sözleşmede satıcıya karşı zayıf durumda olan tüketicinin, sonradan bu mal veya hizmetlerin ayıplı çıkması sonucu doğan zararının tazmin edilmesini sağlamaktır.

Şu açıklamalar çerçevesinde; konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar, 4077 sayılı Kanun'un 3/c kapsamına alındığına göre, bu konudaki işlemlerde tüketici hukuku hükümleri uygulanmalıdır.

Öte yandan, 4077 sayılı Kanun'un 3.maddesinin gerekçesinde, “Buna göre tüketici işlemi; eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere kurulan her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder şeklinde yeniden tanımlanmıştır.Böylece uygulamada ortaya çıkan ve tüketici sözleşmelerinin kapsamını daraltan yorumların da önüne geçilmiş olacaktır.” denilmiştir.

Somut olayda; davacı yan satıcı olan dava dışı yükleniciden adi yazılı sözleşme ile konut olarak kullanılmak üzere bir adet taşınmaz satın aldığını ileri sürerek,yüklenicinin şahsi hakkını temlik alan üçüncü kişi olarak açtığı bu davada; davacının 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da tanımı yapılan ve yukarıda açıklanan tüketici sıfatını taşıdığından, ayrıca Kanunun 23.maddesindeki; bu Kanun’un uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara Tüketici Mahkemeleri’nde bakılacağı hükmü gözetilip, davada taraf olarak yer almayan yüklenicinin de davada yer alması sağlanabileceğinden davanın Tüketici Mahkemesi'nde görülmesi gerekir.Bu bakımdan görevin kamu düzenine ilişkin olduğu gözetilerek, mahallinde ayrı bir Tüketici Mahkemesi varsa davanın Tüketici Mahkemesi’nde görülmesi, aksi halde davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekir.

Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında bir kısım üyelerce; eldeki davanın kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yükleniciye bırakılan bağımsız bölümün yükleniciden temlik alınması nedeniyle kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, davacının temlik alan sıfatıyla yüklenicinin halefi durumunda bulunduğu, satıcı olan yüklenicinin davada taraf olarak yer almadığı, yargılama sırasında yüklenicinin davaya dahil edilmesi düşünülse bile, dava tarihi itibariyle taraf olmadığından davaya genel mahkemede bakılması gerektiğinden bu yöne değinen yerel mahkeme kararının yerinde olduğu savunulmuş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyularak karar verilmesi gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 05.02.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.


KARŞI OY :

Davacı, dava dışı yüklenici şirketten adi yazılı sözleşme ile satın alıp bedelini ödediği dairenin davalı arsa sahibi tarafından diğer davalıya muvazaalı olarak satılması nedeniyle tapunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne dair karar, Yüksek 14.Hukuk Dairesinin 14.05.2012 Tarih, 6226-6762 sayılı ilamı ile “…Dava, davalı yükleniciden kazanılan kişisel hakka dayalı mülkiyet aktarımı ve tazminat istemlerine ilişkindir. … Somut olayda da; davacı tüketici, yüklenicinin temlikine dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğundan davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması yasadan kaynaklanan bir zorunluluktur.” gerekçesiyle bozulmuş, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Sayın çoğunlukla aramızdaki görüş ayrılığı göreve ilişkin olup davanın genel mahkemede mi yoksa tüketici mahkemesinde mi görüleceği noktasında toplanmaktadır.

4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1.maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2.maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3.maddesinde “mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları (4077/m. 3/c), Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri, (4077/m. 3/f) Tüketici, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder.(4077/m. 3/e), Tüketici işlemi ise mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem sayılır (4077 s.K.m.3/h).” şeklinde tanımlanmıştır. Zikredilen bu yasal düzenlemelere göre bir davanın tüketici mahkemesinde görülebilmesi için davanın taraflarından birisinin tüketici olması yetmez. Diğer tarafın da satıcı-sağlayıcı olması gerekmektedir.(4077/m.3/e-f-g) Bununla birlikte tüketicinin bir malı edinirken ticari ve mesleki olmayan bir amaçla yani nihai tüketim gayesiyle hareket etmesi, satıcının ise satım işini mesleki ve ticari maksatla yapması yani “meslekten satıcı” olması zorunludur.
Somut olayda davacının tüketici olduğunda duraksama yoktur. Davalılar ise dava dışı müteahhitle imzalanan eser sözleşmesinin tarafı olan arsa sahibi ve konutu muvazaalı satın alan tapu maliki olup her iki davalı “satıcı- sağlayıcı” niteliğini taşımamaktadır. Mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturması tek başına hukuki ilişkiyi tüketici işlemine dönüştürmez. Yasanın kapsam başlıklı 2.maddesinin 3.maddedeki tanımlarla birlikte yorumlanması zorunludur.

Diğer yandan dava muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescili davası olup terditli de olsa bedele yönelik bir istem içermemektedir. Davacı tüketicinin, alacağın temliki hükümlerine göre yüklenici ticari şirketin arsa sahibinden gelen şahsi hakkını yazılı sözleşme ile devraldığında çekişme yoktur. Hemen belirtelim ki eldeki uyuşmazlıkta müteahhit yer almadığından taraflar arasında akdi bir ilişki de bulunmamaktadır. Bozma kararında, müteahhidin davalı olmamasına karşın davalıymış gibi gösterilmesi maddi hataya müstenittir. Kaldı ki tüketici, müteahhitin halefi olarak sadece arsa sahibine tüketici mahkemesinde tapu iptal ve tescil davası açamaz. Çünkü ticari şirketler bir davada tüketici sıfatını kazanamazlar. Şirketin şahsi hakkı olan konutu ticari amaçla aldığı açık olduğuna göre bu hakkı temlik alan tüketicinin halef olarak talepte bulunması da ticari amaç taşır. Aksi takdirde tacirlere tüketici mahkemesinde harçsız bir şekilde alacaklarının tahsili imkanı tanınmış olur.

Yukarıda anlatılan nedenlerle; davanın ayıplı mal satışına ya da BK 106. maddesine dayanılarak yükleniciye karşı açılmış borcun ifasına yönelik bir dava olmayıp, eser sözleşmesinde edimlerin yerine getirilip getirilmediğinin, konutun muvazaalı satılıp satılmadığının, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde müteahhidin arsa sahibinden dava konusu daireyi hak edip etmediğinin tartışılıp değerlendirilmesi sözkonusu olduğundan müteahhit hasımmış gibi davanın tüketici mahkemesinde çözülmesi usul ve yasaya aykırı düşmektedir. Hal böyle olunca davayı genel hükümlere göre çözen mahkemenin göreve yönelik değerlendirmesi tüketici hukuku ilkeleri ile Dairemizin ve HGK’nin (23.11.2011 T. 2011/14-573/692, 08.06.2011 T. 2011/14-337/401 sayılı) yerleşik kararlarına da uygundur. Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının esastan incelenmesi için özel daireye gönderilmesine karar verilmesi gerekirken göreve yönelik bozma kararı verilmesine işaret eden sayın çoğunluğun görüşlerine katılamıyoruz.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Başkanı Yargıtay 13.Hukuk Dairesi Üyesi

İyi günler dilerim.
Av. Ferman Kaya
Old 19-04-2015, 21:38   #3
Av.Nevzat

 
Karar 6502 Sayılı yasa-Tüketici Mahkemesi Görev Alanı-Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri

Değerli meslektaşım
Öncelikle katkınızdan dolayı teşekkür ederim.
Daha fazla katılım olacağı ümidiyle şimdiye kadar yazmadım. Ama ilginçtir başka yazan olmadı. Demek ki herkes bu konuyu çözmüş Ya da çok fazla uygulama örneği yok.

Görüşünüze ben de katılıyorum. Ancak durum biraz karışık;

Eklediğiniz karar 4077 sayılı (eski) TKHK döneminde verilmiş bir karar.
Bildiğim kadarıyla eski kanun döneminde, yükleniciden daire satın alanlar "tüketici" olarak kabul edilerek açtıkları davalar tüketici mahkemelerinde görülmekteydi. Ancak yüklenici ile arsa sahipleri arasında ki davalar ise genel görevli mahkemeler de görülmekteydi. Yargıtay'da da bu kanaat hakimdi.

Ben de sizin gibi (yani hakim kanaatin aksini) düşünmekle birlikte (ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden) arsa sahipleri ile yüklenici arasındaki davaların tüketici mahkemelerinin görevi girdiğine dair bir karara henüz rastlamadım.

HSYK tarafından Hukuki Müzakere Toplantıları adıyla düzenlenen çalışmaların birinde (SAMSUN – 31 Ekim-03 Kasım 2013) Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinden doğan davalarda “görev” konusunda şu görüşler tespit edilmiştir:

"...Eser sözleşmesi “yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bir bedel
ödemeyi üstlendiği sözleşmedir” (BK m.470). Kat karşılığı inşaat sözleşmesi bina yapımına ilişkin eser sözleşmesi ile bağımsız bölümün devrine ilişkin gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden oluşan karma bir sözleşmedir.
.....Arsa sahiplerinin gerçek kişi olması ve her iki tarafın tacir olmadığı yahut bir tarafın tacir olduğu sözleşmeden kaynaklanan davalarda, asliye hukuk mahkemesinin görevli kabul edilmesi gerektiği,
Yükleniciden temlik alan kişilerin ise, 4077 sayılı Yasa’nın 4/c kapsamında konut
amaçlı taşınmaz edinen kişi sıfatıyla tüketici sayılması nedeniyle uyuşmalıkta tüketici
mahkemelerinin görevli olacağı....."


Yani eski kanun döneminde, kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin, gayrimenkul satış vaadi kısmı nazara alınarak olsa gerek bu hususta yüklenici ile arsa sahipleri arasında açılacak davaların TKHK kapsamında olmadığı görüşü Yargıtay da ve uygulamada hakimdi.

Ancak 6502 sayılı yeni TKHK da, biraz da eski uygulamaya tepkisel bir yaklaşımla tüketici mahkemelerinin görev alanı oldukça genişletilmiştir.
Bu bağlamda 6502 sayılı kanunda madde 2(1), madde 3(k)(l), madde 73/1 ve madde 83/2 deki düzenlemeler dikkat çekicidir. Özellikle madde 3 (l) de, "....eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık..." şeklinde uygulamada tereddüt edilen sözleşmeler ismen sayılmış ve "… ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem..." denilerek sözleşmenin adının önem arz etmediğim vurgulanmıştır.

(BENCE) ÖZETLE 6502 SAYILI YENİ TKHK NE GÖRE; SÖZLEŞMENİN VEYA HUKUKİ İŞLEMİN NİTELİĞİ VE ADI NE OLURSA OLSUN, TARAFLARINDAN BİRİSİ “TÜKETİCİ” İSE O SÖZLEŞME VEYA HUKUKİ İŞLEMDEN KAYNAKLANAN DAVALAR TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREV ALANINA GİRMEKTEDİR.
Bakalım Kanunun uygulaması nasıl olacak...

Bu arada diğer meslektaşlarımdan bu konudaki yorumlarını, tecrübelerini, varsa yeni kanun döneminde (28 Mayıs 2014 tarihinden sonra) açılmış davalara ilişkin mahkeme ve Yargıtay kararlarını halen bekliyorum.
Old 11-11-2015, 14:17   #4
Av.Kaan

 
Varsayılan

Sn.Av.Nevzat


Yukarıdaki görüşlerinize aynen katılıyorum. Ancak;


Alıntı:
Geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 1 - (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder.

(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici işlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak:

a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulan ve hâlen geçerli sözleşmelerin bu Kanuna aykırı hükümleri yürürlük tarihinden itibaren uygulanmaz.

b) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce işlemeye başlamış hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri dolmamış ise bu Kanunda öngörülen sürenin geçmesiyle hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur.


Özellikle 2.bend karışıklığa neden oluyor.
Old 11-11-2015, 15:09   #5
Av.Kaan

 
Varsayılan

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
23. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/871
KARAR NO : 2015/2165
Y A R G I T A .../...


Taraflar arasındaki akdin feshi, tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacılar vekili müvekkili ile davalılardan ...arasında Düzenleme şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yapıldığını, müvekkillerinin sözleşme kapsamında yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, hatta sözleşme kapsamında yüklencilere tapuda devir tescil ettirilecek olan bağımsız bölümlerden iki tanesini yüklenicilerin söyledikleri davalılardan ...'e tapuda devir ve temlik ettiklerini, buna rağmen yüklenicilerin sözleşme kapsamında yükümlülüklerini yerine getirmediklerini ileri sürerek, sözleşmenin geriye yönelik etkili olarak feshine ve davalılardan ... adına yapılan tapuda devir ve tescilin bu kapsamda iptali ile devri yapan davacılar adına tapuda tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar cevap vermemiştir.
Mahkemece dosya kapsamına göre; Davanın ileri sürülüş şekline binaen, ticari amaçlı eser sözleşmesinden kaynaklanan edimlerin yerine getirilmemesi iddiasına dayalı olarak sözleşmenin geriye etkili feshi ile bu feshe dayalı olarak kısmi ifa nedeniyle sözleşme dışı şahıslara yapılan tapu devir ve tescilinin iptali ile tekrar iş sahipleri adına tescili istemine ilişkin olup, davacıların arsa malikleri ( iş sahipleri ) olarak ve davalılardan ...'ın yüklenici olarak sözleşmede yer aldıklarına göre yüklenicilerin tüketici sıfatına haiz olmadıklarının hukuken tartışmasız olduğu, yine davacıların sözleşmedeki hak ve alacakları kendilerine isabet eden / edecek olan bağımsız bölümler gözetildiğinde sözleşmede tüketici sıfatıyla yer almadıkları, taraflarının tüketici sıfatına haiz olmamaları nedeniyle hukuken tüketici işleminden bahsedilemeyeceğinden iş bu eser sözleşmesindeki uyuşmazlığın çözümünde Tüketici Mahkemesinin görevli olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu ve görev hususunun kamu düzenine yönelik olup davanın her aşamasında re'sen dikkate alınacağı gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine, görevli mahkemenin Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilmiştir
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Dava; taraflar arasındaki arsa payı karşlığı inşaat sözleşmesine dayalı tapu iptali tescil ve tazminat istemlerine ilişkindir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı kanunun 3. maddesi (I) bendinde "gerçek veya tüzel kişilerle tüketiciler arasında kurulan eser sözleşmelerini tüketici işlemi kapsamına almıştır. Kanunun 73/1. maddesi ise tüketici işlemlerinden doğan davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirlenmiştir.

6502 sayılı kanunun 3. maddesi gerekçesinde eser sözleşmelerinin kanun kapsamına alınmasına herhangi bir açıklama getirilmemiştir. Ancak kanunun sistematiği nazara alındığında kanunda zikredilen eser sözleşmelerinden kastın; ticari ve mesleki olmayan amaçlarla, salt kişisel ihtiyaçları için kullanma ve tüketme amacıyla gerçek ve tüzel kişi ile tüketici arasında yapılan eser sözleşmeleri olduğu anlaşılmaktadır. Arsa payı karışlığı inşaat sözleşmeleri 818 sayılı B.K.'nun 155 vd. Maddelerinde düzenlenen eser sözleşmelerinin kendine özgü bir türüdür. Bu sözleşmelerin bir tarafı arsa sahibi diğer tarafı yüklenicidir. Bu tür sözleşmelerde arsa sahibinin tüketici kanununda 3/k maddesindeki tüketici tanımına uymadığı anlaşılmaktadır.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde arsa sahibi açısından güdülen amaç kullanmak için konut edinmek değil arsasını değerlendirmektir. Bu nedenle arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü saikin 6502 sayılı yasada tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerine konu işin üst düzey teknolojiyi gerektirmesi, sözleşme kapsamında taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmelerinin de bulunduğu nazara alındığında 6502 sayılı kanunda kanun koyucunun salt kullanma ve tüketme amacına yönelik mutfak, dolap yaptırmak araç tamiri yapmak gibi dar kapsamlı eser sözleşmelerini kastettiği, arsa karşılığı inşaat sözleşmelerinin ise bu kapsamda olmadığının kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle somut uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir
Bu durumda, mahkemece, HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri doğrultusunda asliye hukuk mahkemesinin görevli olması nedeniyle mahkemenin görevine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte olmayan ve göreve ilişkin dava şartı öngörmeyen HUMK'nın göreve ilişkin 7 ve 27. maddeleri hükümlerine uygun olarak hüküm fıkrasında "Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine " ibarelerine yer verilmesi suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış ise de, mahkemenin görevli olmadığı yolundaki karar sonucu itibariyle doğru olduğundan HUMK'nın 438/son maddesi gereğince gerekçesi değiştirilerek ve hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın giderilmesi, yeniden yargılamaya gereksinim göstermediğinden, HUMK'nın 438/7. maddesi uyarınca hükmün, aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın hüküm kısmının 1 nolu bendinde yer alan "Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine" ibaresi ile 2 no'lu bendinde yer alan "Görevli Mahkemenin ...Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna" ibareleri çıkartılarak, yerine 1 no'lu bende "Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığından HMK'nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine" ve 2 no'lu bende " Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine" ibarelerinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 01.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
.


Geçici maddenin 2.bendini tartışmaya gerek kalmamış oluyor bu içtihada göre. Yeni Tüketici Kanununda geçen eser sözleşmesi ibaresinin Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri için geçerli olmadığına karar vermiş Yargıtay. İçtihat süreklilik kazanır mı göreceğiz.
Old 11-11-2015, 17:37   #6
Av.Nevzat

 
Varsayılan

Sayın Av.Kaan
Karar için çok teşekkürler.
23. HD nin konu hakkındaki görüşünü yansıtan önemli bir karar.

Alıntı:
Yazan Av.Kaan
.
Geçici maddenin 2.bendini tartışmaya gerek kalmamış oluyor
Bence Geçici madde 1/2 kafaları karıştırmaya devam edecek ama
Tüketici Kanununa tabi olacak eser sözleşmelerini Yargıtay'ın dar yorumladığını/yorumlayacağını anlamış olduk.

Bu arada diğer meslektaşlar da bu konudaki yorumlarını,
tecrübelerini, varsa yeni kanun döneminde (28 Mayıs 2014 tarihinden sonra)
açılmış davalara ilişkin mahkeme ve Yargıtay kararlarını
paylaşırlarsa faydalı olur.
Çünkü konu yeni olduğu için uygulamanın ne yönde gelişeceğini
ancak bu paylaşımlarla takip edebiliriz.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
188 sayılı hsyk kararı gereğince ticaret mahkemelerinin görev alanı htcklnc Meslektaşların Soruları 3 06-03-2015 15:12
6502 sayılı Tüketici Kanunun yürürlük tarihi law in law Meslektaşların Soruları 2 19-11-2014 20:17
Tüketici Hakem Heyetine İtiraz üzerine Tüketici Mahkemesinin İnceleme alanı Av.Selim HARTAVİ Meslektaşların Soruları 1 15-04-2012 18:01
Tüketici Mahkemesi / Tüketici Hakem Heyeti Görev Uyuşmazlığı Av.İlker DOLGUN Meslektaşların Soruları 13 29-02-2012 17:09
Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin tazminat sorumluluğu ekinhan Hukuk Sohbetleri 2 18-03-2008 16:32


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05397892 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.