Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Elatmanın önlenmesi Ve Dava Harcı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 20-03-2008, 15:20   #1
Av.Camokay Yorgancılar

 
Varsayılan Elatmanın önlenmesi Ve Dava Harcı

Merhaba
Yurtdışında yaşayan müvekkilime ait apartman dairesini bir akrabası yetkisiz olarak kiraya vermiş. Kiracıya karşı elatmanın önlenmesi davası açacağız fakat harcın taşınmaz bedeli üzerinden hesaplanması (takriben karar harcıyla beraber 5000 ytl kadar) müvekkilin elini kolunu bağlamış durumda ve bu nedenle davayı açamıyoruz. Şu an kendi evinde haksız olarak bir başkası oturmaya devam etmekte. Düşük harç ödemek için yapabileceğimiz bir şey var mı? Teşekkürler.
Old 20-03-2008, 17:35   #2
sailor1981

 
Varsayılan

sadece müdahelenin meni telep ediyorsanız ...Davanın asliye hukukta görülebileceği (ben 10.000 ytl den açtım)bır mıktardan davayı açın karşı taraf itiraz etmediği müddetçe,mahkeme bu harç üzerinden davayı bitirecektir.
Old 20-03-2008, 17:45   #3
FYLOZOF

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım, müvekkilinizin akrabası, da daha önce kiracımıyıdı.Yni burda yetkisiz kiracının devri sözkonusu ise,6570 sayılı yasanın 12. maddesi gereğince davanızı Sulh Hukuk Mahkemesinde açarsınız.Men-i müdahale talep edmezsiniz. burda dairenin değeri önemli değil.
Yok eğer, kiracı daireyi kendiliğinden işgal etmiş ise, o takdirde , Medeni kanun genel hükümlerine göre, müdaalenin men-ini talep edebilirsiniz.
bu durmda davayı dairenin değeri dikkate alınır ise, Asliye Hukuk Mahkemesinde açabilirsiniz. dava açarken illede binanın gerçek değerini yazıp, harç ödemek zorunda değilsiniz.15 bin yada 20 bin YTL dava değeri belirtip, açabilirsiniz. keşif esnasında gerçek değeri mahkeme belirler.
Old 20-03-2008, 17:47   #4
sailor1981

 
Varsayılan

Benım davamda sadece mudahelının menı ve tahlıye talebımız vardı..keşif yapıldı ancak daırelerın değeri hesap edılmedı ve dava ılk açtığımız harç miktarı uzerınden bıtırıldı...
Old 20-03-2008, 17:49   #5
Av.Camokay Yorgancılar

 
Varsayılan

Teşekkür ederim.Burada işgal söz konusu. Kiraya veren daha önce kiracı değildi. Kiralamış ve kira bedellerini tahsil ediyor. Sulh Hukuk Mahkemesinde tahliye davası açmamız mümkün görünmüyor.Dediğiniz gibi itiraz gelmez ve keşif esnasında değer biçilirse yine harcı tamamlayacak olan biziz.
Old 20-03-2008, 17:56   #6
FYLOZOF

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım , yetkisiz kiraya veren kişi, daha önceden kiracı değil ise, mecburen Aslie Hukuk Mahkemesinde MK genel hükümlerine göre müdahalenin men-i ni talep edebilirsiniz. dava değerinide 15 bin YTL civarı gösterebilrisiniz .
Old 21-03-2008, 07:30   #7
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Varsayılan Mahkeme taşınmazın değerini görev ve harç bedeli yönünden resen tespit eder.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2006/14-330

K. 2006/332

T. 31.5.2006

DAVA : Taraflar arasındaki `gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali, tescil` davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bafra Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 08.11.2004 gün ve 2004/456 E. 942 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 23.05.2005 gün ve 2005/1183-4799 sayılı ilamı ile; (...Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davaya dayanak 05.08.1968 günlü biçimine uygun düzenlenmiş sözleşmede satış bedeli taraflara 210.000 TL. olarak gösterilmiştir. Sözleşmenin konusu ise Yeşilyazı Köyü 187, 485, 493, 592, 1324 parseller ile Doğanca Köyü 261, 209, 351, 352 ve 391 sayılı parseller olup, dava 18.5.2004 tarihinde açılmıştır.
Sözleşme konusu taşınmazların mülkiyetinin aktarılmasının istendiği 18.5.2004 tarihinde değerinin, sözleşmedeki değer olduğunu kabul etmek ayrıca bir araştırmayı gerektirmeksizin hayatın olağan akışına uygun düşmez sözleşmenin tarafı olanlar, mahkemenin görevini belirler biçimde sözleşme yapamayacaklarından, salt sözleşme bedeline bakılarak ve kamu düzenine ilişkin harç kaybına da neden olacak biçimde görevli mahkeme belirlenemez. Bu nedenle mahkemece, satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri belirlenerek görevli mahkemenin saptanması gerekirken bu husus gözetilmeksizin işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olduğundan karar bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bu tür davalara uygulamada ferağa icbar davaları da denilmektedir.
Kaynağını Borçlar Kanunun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanunun 213. maddesi ile Medeni Kanunun 706 ve Noterlik Kanunun 89. maddeleri hükümleri uyarınca noter önünde resen düzenlenmesi gereken sözleşmedir. Bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan ve iki tarafa borç yükleyen, kişisel hak meydana getiren sözleşmelerdendir.
Vaad alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet geçirim borcu yüklenen satıcıdan, edimini yerine getirmediğinde dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Medeni Kanunun 716. maddesi (743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 642.md.) uyarınca açılacak tapu iptali ve tescil davası ile edimin hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil davalarının kabulü için öncelikle aranacak unsurlardan birisi, sözleşmenin ifa olanağının bulunup bulunmadığının araştırılmasıdır. Ancak, Yüksek Özel Daire görev yönünü öncelikle incelediğinden, diğer yönler inceleme konusu yapılamamıştır. Bu nedenle sözleşmenin geçerlilik şartları irdelenmemiştir.
Bilindiği üzere; mahkemelerin görevi kanunla belirlenir (Anayasa 142.md.; HUMK.md.1/1) HUMK. m.1/2; `Görev dava olunan şeyin değerine göre belirtilmiş ise, görevli mahkemenin tespitinde, davanın açıldığı gündeki değer esas tutulmak üzere aşağıdaki maddeler hükümleri uygulanır. Faiz, icra tazminatı ve giderler görevin tespitinde hesaba katılmaz` hükmünü amirdir.
HUMK.nun 1/2 maddesi; kaideyi koymuş ve görevin belirlenmesinde davanın açıldığı gündeki değerin esas alınması gerektiğini vurgulamıştır.
HUMK.nun 1. maddesi 26/2/1985 gün ve 3156 sayılı Kanun ile değiştirilerek, yukarıda açıklanan şeklini almıştır.
HUMK.na göre; müddeabihi paradan başka bir şey olan davalarda iki taraf müddeabihin değerinde uzlaşmazlarsa, müddeabihin davanın açıldığı gündeki değeri mahkemece tayin ve takdir olunur.(m.2/2)
Doktrinde bir kısım yazarlar bu hükümden hareketle iki tarafın müddeabihin değerinde uzlaşmaları halinde mahkemenin görevinin bu uzlaşılan değere göre belirleneceği mahkemenin bu değere bağlı olduğu, resen kıymet takdirine başvuramayacağı, mahkemenin müddeabihin değerinin tarafların uzlaştıkları değerden farklı olduğunu tespit etse bile buna dayanarak görevsizlik kararı veremeyeceği düşüncesindedirler.
HUMK.nun 2. maddesi, Nöşatel Usul Kanunun ikinci maddesinden alınmıştır. 1. ve 3. ncü fıkralar Nöşatel Kanundaki ile aynıdır. Nöşatel Usul Kanunun 2. maddesinin 2.fıkrası ise şöyledir;
`Müddeabih paradan başka bir şey veya hak ise davanın açıldığı mahkeme, sözlü ve basit duruşmadan (duruşmaya tarafları dinlendikten) sonra müddeabihin değerini takdir eder.`
Görüldüğü gibi; Nöşatel Usul Kanununda bizdeki `iki taraf kıymetinde uzlaşmazlarsa` deyimi yoktur. Nöşatel Usul Kanununa göre; Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, taraflar anlaşma ile bunları değiştiremezler.
Bundan da anlaşıldığı gibi, kanunu tercüme edenler, Nöşatel Kanunundaki `apres debat` deyimini, HUMK.nun m.2/II'ye `iki taraf kıymetinde uzlaşmazlarsa` şeklinde tercüme etmişler ve fıkra bu şekilde kanunlaşmıştır.
Bu nedenle, md.2/II hükmünün, Nöşatel kanunundaki gibi anlaşılması gerekir. (Prof.Dr.Baki Kuru, HMUK., 6.baskı, 2001. c.3, s.168 vd.) Çünkü, `Kanunlarımızı yorumlarken kendi metinlerimizi gözönünde tutmakla beraber yorumlarda... bunların asıllarına da bakmaktan vazgeçemeyiz.` (28/11/1945 gün ve 1945/13 Esas, 15 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı; 20/9/1950 gün ve 1950/4 Esas, 10 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)
Bu açıklamaya göre iki taraf müddeabihin kıymetinde uzlaşsalar bile mahkemenin res'en müddeabihin değerini takdir etmesi ve görevli olup olmadığını kendi takdir ettiği değere göre karara bağlaması gerekir. Çünkü, görev kuralı kamu düzenine ilişkindir ve bu nedenle hakim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden nazara alınır. Taraflar görev konusunda anlaşma yapamazlar.
Olayımızda; satış vaadi sözleşmesi yapılmıştır. İsminden de anlaşılacağı gibi ortada bir sözleşme vardır ve iki taraflı sözleşmedir. İki tarafa da hak ve vecibeler yüklenmektedir. Bu sözleşmede taraflar taşınmazın değerini de belirlemişlerdir. Sözleşmeye müdahale edilmemesi genel kuraldır. Zaten yıllarca tarafların tespit ettikleri bu değere mahkemelerce müdahalede bulunulmamıştır. Mahkemelerin görevleri tespit edilen bu değere göre belirlenmiştir. Yargıtay Özel Daireleri ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da içtihatlarını bu yolda geliştirmişlerdir.
Ancak; Satış vaadi sözleşmesine dayanılarak elde edilmesi istenilen hak tapu iptali ve tescildir. Sözleşmenin asli unsurunu tapu iptali ve tescil oluşturmaktadır. Sözleşme ile elde edilmek istenilen nihai talep iptal ve tescildir. Tatbikatta görüldüğü gibi, bu talep, bazen çok uzun yıllarca yapılmamaktadır. Taşınmaz vaad olunana teslim edilmişse zamanaşımı da işleyemeyeceğinden, taraflar tescil talebinde bulunmamaktadır. Çok zaman 20-30 yıl sonra talepte bulunabilmektedirler. Bazen de sözleşmede (somut olayda olduğu gibi) onlarca taşınmazın satışı vaat edilmektedir. 20-30 yıl önce veya onlarca taşınmazın satışının vaad edildiği sözleşmelerde gösterilen değerler yeni açılan davalarda çok cüzi kalmaktadır. Uzun yıllar süren yüksek enflasyon ve tarafların satış bedelini sözleşmede bilerek düşük göstermeleri ihtimali nazara alındığında taşınmazın değerinin dava tarihine göre belirlenmesi gerekmektedir.
Hakim yapacağı keşifte dinleyeceği bilirkişilere taşınmazın değerini tespit ettirecektir. Tespit edilen bu değere göre hem mahkemenin görevi tayin edilecek, hem de noksan harç ikmal ettirilecektir. Bu durumda sözleşmeye müdahaleden de söz edilemeyecektir. Kamu düzeninden olan bu husus tarafların insiyatifine bırakılmadan, hakim tarafından resen yerine getirilmiş olacaktır. Harçlar Kanununun 16. maddesi de, müdahalenin meni, tescil ve tapu iptali gibi taşınmazın aynını ilgilendiren davalarda, taşınmazın değerinin esas alınacağını öngörerek görüşümüzü teyit etmektedir. Harç kaybı da böylece önlenmiş olacaktır.
Benzer hukuki durumlardan olan, şufa ve tenkis davalarında, yıllar önce ilgili Özel Daireler içtihatlarını değiştirerek taşınmazların değerlerinin yeniden belirlenmesini içtihat etmişler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da bu değişime haklı olarak onay vermiştir.
Özel Daire ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu yukarıda açıklanan nedenlerle; Eski kararlarından dönerek, yeni oluşuma göre kararını değiştirme gereğini duymuşlardır.
Somut olayda; satış vaadi sözleşmesi 5.6.1968 tarihinde yapılmış, dava ise 18.5.2004 tarihinde açılmış, sözleşmeye konu taşınmazların değeri 210.000 TL. olarak gösterilmiştir.
Yukarıdan beri izah edilen nedenlerle ve Özel Dairenin bozma gerekçesinde açıkladığı hususlar da nazara alınarak bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.3.2006 gün ve 2006/14-91-115 sayılı ilamı ve 12.4.2006 gün ve 2006/14-95-158 sayılı ilamında da aynı ilkeler benimsenmiş ve Yargıtay'ın görüşünün bu yönde olduğu iyice pekiştirilmiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 31.5.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.




T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/5419

K. 2001/6577

T. 11.10.2001

• ELATMANIN ÖNLENMESİ ( Mülkiyet Hakkına Dayalı )

• GÖREVLİ MAHKEME ( Mahkemenin Müddeabihin Gerçek Değerini Tespit Ettirerek Sonucuna Göre Görevli Olup Olmadığını Karara Bağlaması )

• MÜDDEABİHİN DEĞERİ ( Dava Dilekçesinde Gösterilen Değer İle Taşınmazların Gerçek Değerleri Arasında Oransızlık Olması )

1086/m.1,2

4721/m.683

ÖZET : Dava dilekçesinde gösterilen değer ile taşınmazların gerçek değerleri arasında açık bir oransızlık olduğu anlaşıldığından, mahkemenin müddeabihin gerçek değerini tespit ettirerek, sonuca göre görevli olup olmadığının karara bağlanması gerekir.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.12.1997 gününde verilen dilekçe ile meni müdahale istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 4.5.2001 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin olup dava dilekçesinde 90 milyon lira değer gösterilerek Sulh Hukuk Mahkemesinde açılmıştır. Dosya içerisindeki tapu kayıtlarının tetkikinde bahsi geçen taşınmazların 92.950 metrekare yüzölçümlü 3049 sayılı parselin ifrazı ile kısmen yola terkler sonucu oluştuğu görülmüştür. Dava dilekçesinde gösterilen değer ile taşınmazların gerçek değerleri arasında açık bir oransızlık mevcut olduğu anlaşıldığından mahkemenin müddeabihin gerçek değerini tespit ettirerek sonucuna göre görevli olup olmadığı karara bağlanması gerekir. Bu itibarla resen gözetilmesi gereken bu husus dikkate alınmaksızın davaya bakılarak sonuçlandırılması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 11.10.2001 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 25-03-2008, 02:04   #9
hakarar

 
Varsayılan

İki yöntem daha :

1 ) Zilyedliğe vaki müdahalenin men'i nedeniyle Sulh Hukuk Mahkemesinde;
2 ) 3091 sayılı zilyedliğe vaki müdahalenin idari yönden korunmasına ilişkin yasa hükümlerindeki süre koşulları varsa, söz konusu yasa hükümleri uyarınca, zilyedliğe vaki müdahalenin men'ini isteyebilirsiniz.
Yardımcı olma umuduyla, esenlikler dilerim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Elatmanın Önlenmesi Davası - Kesinleşme - İcra Takibi av.mustafapak Meslektaşların Soruları 5 02-05-2023 11:06
müdahaleninin meni,elatmanın önlenmesi davasında davacının taşınmazı devretmesi av.remzi sulhan Meslektaşların Soruları 1 16-01-2008 19:19
müdahelenin önlenmesi konusunda köktaş Meslektaşların Soruları 3 20-11-2007 23:38
Suya Elatmanın Önlenmesi glossator Hukuk Sohbetleri 1 25-04-2002 01:54


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05357504 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.