Tahsil için Kambiyo Senedi alırken dikkat !!!

Saygıdeğer Meslektaşlar,
bir müvekkiliniz sizlere bir kambiyo senedini(bono,poliçe,çek)tahsil etmeniz için getirdiğinde ileride hukuki ve cezai sorumluluk altına girmemek için nelere dikkat edersiniz?Yani kambiyo senedinin geçerliliği konusunun dışında müvekkilinin kimlik fotokopisini alır mısınız, sözleşme hazırlayıp senedin kendisine ait olduğu şeklinde beyan alır mısınız?Çünkü, bildiğim kadarı ile bir çok meslektaş ihmal sonucunda cezai sorumluluk altına girdi.Ayrıca bu konuda deneyimi olanlar varsa ve bizimle paylaşırsa çok sevinirim.
Saygılarımla ve başarılar.

sayın erkut bir müvekkilden senet alırken mutlaka kendisi ile aranızda bir sözleşme imzalamanız sizin yararınıza olacaktır. çünkü ilerde karşı taraf imza inkarında bulunursa ve senet üzerindeki imzanın borçluya ait olmadığı ortaya çıkarsa alacaklı cezadan kurtulmak için senetten haberdar olmadığını ve avukata bu senedin tahsili için herhangi bir yetki vermediğini soyler sizi de zor durumda bırakabilir.

Bence senet üzerindeki tüm boşlukluklarında doldurulmuş olduğuna dikkat edin.Boşluk var ise tanzim tarihi yada alacak sebebi gibi onları da alacaklıdan kendisinin doldurmasını isteyin.Saygılarımla.

Muhtamal senet üzerinde tahrifat iddiası karşısında müvekkil bizi bazen sıkıntıya sokabilir.Ben senedin alınması esnasında fotokopisinin çekilerek müvekkile imzalatılması taraftarıyım "Avukatıma teslim ettiğim senet bu senettir" şeklinde..

Tabii tüm işlerde olduğu gibi serbest vekalet ücreti sözleşmesi ve iş takibi için ayrıca müvekkilin yazılı talimatı aranmalıdır.

Büronuza bir şahıs geliyor adı Ahmet Güngör. Sizin methinizi duyduk veya tabeladan gördük diyip 20.000 YTL lik bir senet vermek istediğini söylüyor. Masrafı söylüyorsunuz vekalet örneği veriyorsunuz. Bir kaç gün geçtikten sonra vekalet, masraf ve senedi getiriyor. Senedi icraya koyuyosunuz ve 1 ay kadar sonra icra dosyasını kontrol ettiğiniz zaman dosyanın infaz olduğunu görüyorsunuz. Parayı çekiyorsunuz müvekkiliniz bay Ahmet Güngör' e telefon açıyorsunuz vekalet ücretinizi kesip ödemeyi yapıp ibranamenizi alıyorsunuz. Buraya kadar herşey çok usulüne uygun ve tanıdık gelebilir. Olaylar bundan sonra başlıyor. Aradan 3 5 gün geçiyor. Tanımadığınız bir vatandaş kapınızı çalıyor, alıyorsunuz içeri. Diyor ki " Av. Bey ben müvekkiliniz Ahmet GÜNGÖR, geçen gün size bir senet vermiştim.Tahsil etmişsiniz. Allah razı olsun sağolun. Hadi paramı ödeyin" şaşırıyorsunuz. İbraname gösteriyosunuz, diyorki yazı bana ait değil. Bakın nüfus cüzdanım . Ben Ahmet GÜNGÖR diyor. Eğer paramı vermezseniz hakkınızda zimmet yüzünden hem suç duyurusunda bulunacağım hemde baroya şikayet edeceğim. Şimdi size çok kurgu gibi gelen bu olay İstanbul'da bir kaç Av. arkadaşımızın başına gelmiş bir olaydır. Bu yüzden tanımadığınız insanlar size geldiğinde mutlaka mutlaka vekaletin arkasında kimlik fotokopisiyle (ki çoğu vekalette kimlik fotokopisi olmaz) şahsın gerçek kimliğini kontrol edin. Eğer müvekkile ben size inanmıyorum bi kimliğinize bakabilir miyim demek biraz yakışıksız geliyorsa, baronun aldığınız her iş için bir dosya ve evrakların örneğiyle müvekkilin kimlik fotokopisini istediğini söyleyin. Mutlaka kimliğin asılını büronuzdaki fotokopiden çekin ve saklayın. (En azından görün)

Saygılarımla

Müvekkiin yazılı talimatı yanında senet-çek fotokopisine "icra takibi yapılmak ve savcılığa verilmek üzere Av. .....'e teslim edilmiştir." ifadesi yazdırıp yanına da müvekkilin isim ve imza ile tarihini alıyoruz. Bu en kesin çözüm mü bilmiyorum ama borçlunun alacaklıyı aradığı zaman alacaklının "Bilmiyorum, sadece seninle konuşması için ona senedi-çeki vermiştim. Kendisi yapmış." demesini engellemeye yardımcı oluyor.

Arkadaşlar senedi takibe koyarken müvekkilden vekaletname çıkartmasını istemiyormuyuzki,böyle sorunlardan bahsediliyor.Zaten icra takibi yapma yetkisini de içerir adı, imzas,ı adresi olan vekaletnameyle birlikte senette de kendi ismi olduktan sonra bu yetkinin olması doğal. Senetteki her türlü yanlışlık avukatı değil alacaklıyı bağlar.Sonuçta biz bilemeyiz ne derec doğru veya haklı olup olmayacağını.Avukat iddia ve savunmasında özgürdür sınırlandırılamaz.orçlu yada üçüncü kişilerin itirzı bize değil alcaklıya olur. Ha alacaklı zaten kendi adına getirdiği senedi onun vekaletnamesiyle takip ediyoruz.ize vekaetnameyi getiren kişiye karşı sorumluyuz.Sadece ücret tesliminde ibraname almak alacaklıdan sağlıklı yol olur. unu ihmal etiğimiz olmuyor değil. Ama kötü niyetli müvekkil eğer ilerde ben almadım,avukat bana ödeme yapmadı gibi bir şikayet yada hukuk davası bşlatırsa başımızn ağrıyacağı kesin. O yüzden tahsil ettiğimiz alacağı müvekkile teslim ederken aldığına dair yazıyı imzalatmak gerekmektedir.Saygılarımla.

(Deneyimlerimi yazmaya başlasam,sadece benim yazmam gerekirdi.İlk zamanlarda tamamen tesadüfi,son zamanlarda ise tamamen bilinçli hazırlıklar sayesinde yara almadan atlatıldı.)..

1. şık
İcra takibinin haricen ödendiğine ilişkin adi yazılı belge ile borçlu müracaat etmiştir.bu belgeyi teslim alan avukat derhal menfi tesbit davası açmıştır.Ardından belge imza incelemisen gitmiş ve imzanın alacaklıya ait olmadığı anlaşılmıştır.Ardından borçlu ben bu borcu ödedim ve bizzat X ve Y isimli şahısların önünde ibraname aldım.Aynı ibranameyi D nin yanında avukata teslim ettim.Avukatın imza incelemesine gönderdiği belge ,benim avukata teslim ettiğim belge değildir.Avukat,alacaklı ile anlaşmış ve belge aslını yoketmiştir denmiştir.
Savunma; Belge fotokopisi üzerine ,bu belgenin avukata verilen belgenin aslına uygun sureti olduğuna dair borçlu tarafından imzalanması halinde ve sadece bu şekilde avukatı kurtarır.

2.şık

Boşanma davası açmak üzere gelen kadın,kocasının kendisini aldattığını,hakaret ettiğini,dövdüğünü ve hatta başka erkeklerle ilişkisi olduğu yönünde iftaraya uğradığını beyan ile avukata vekaletname vermiştir.Avukat ücret sözleşmesi yapmış bu sözleşmeye şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma davası açmak ve takip etmek yazmıştır.
Üçürcü duruşmada taraflar barışmışlar ve kadın avukatını savcılığa şikayet etmiştir.Ben sadece şiddetli geçimsizlik sebebiyle dava açması konusunda anlaştım.Diğer iddalar bana ait değildir demiştir.

Savunma;Tüm dava dilekçelerinin mümkün ise asilin "Onaylarım,beyanım gibidir " şeklinde beyanı alınmalı veya bu iddiaların görüşme tutanağına geçirilmesinden sonra tutanak asillere imzalatılmalıdır.

3.Şık

Kambiyo senedinde keşide ve vade tarihi unutulmuş ve bu şekliyle avukata teslim edilmiştir.Meslektaş,müvekkili aramadan keşide ve vade tarihini bizzat doldurmuş ve icraya intikal ettirmiştir.Borçlu bu belge adi belge iken keşide ve vade tarihi konulmak suretiyle kambiyo senedi haline getirilmiştir ve bunu avukat bizzat yapmıştır " şeklinde şikayette bulunmuştur.

Bu örnekler çoğaltılabilir.Önemli olan,tüm müvekkillerimize söylediğimiz gibi "Yazı Unutmaz " ilkesini kendi işlerimizde de uygulamamızdır.Belge asıllarının teslim alınmasında bu belgelerin ilgilileri tarafından verildiğine delil teşkil edecek belgeler düzenlenmelidir.
Yine her türlü hak doğuran ve sona erdiren işlemlerden müvekkilin imzasını taşıyan begle aslı ele geçmeden işlem yapılmamalıdır.
"Tüm kanunlar ve kurallar öncelikle avukatlar içindir" sözü unutulmamalıdır.
Mesleğe ilk başladığımda "Abi Meslektaşım ;Avukat oluyorsun.Kendini ; kendine (hırs ve gözükaralık anlamında ) müvekkiline,karşı tarafına ,meslektaşına karşı korumayı unutma !Taş hiç bir zaman çok uzaklardan gelmez" demişti...

Çok Uzaklardan dahi taş gelmemesi dileğiyle ...

Sayın neytel,

Müvekkilin getirmiş olduğu senet yahut çekle ilgili işlem yaparken, tarafımıza vermiş olduğu yetkiyi kullandığımız açık. Ancak 1-2 senedir çalıştığınız ve belki de hukuki danışmanlığını yaptığınız ve hatta daha da ileri götürebiliriz, arkadaşınız olan kişi size senet ya da çek getirebilir. Bu icra takibi yapılsın demek ya da karşılıksız çek nedeniyle şikayette bulunulsun demek değildir. Henüz karşılaşmamışsınız ki bu ifadeyi kullandınız. Siz şanslılardansınız bence. Zira Müvekkiliniz gelip, "Nerede benim senedim, ben anlaştım, işlem yapmaya gerek kalmadı" dememiş. Haklısınız, vekaletnamelerde bu yetkimiz var. Ancak "Senet sende dursun diye vermiştim." cümlesine ne diyeceğiz?

Sayın Gamze Dülger'in ifadelerine katılıyorum. Taş uzaktan gelmez
Mesleğimiz "güven kurumu" olması gerekir ama ilk önce insanlar kendi avukatlarına güvenmez. En azından ben öyle düşünüyorum.. Umudum bu düşüncemin değişeceği yönündedir..

1136 Sayılı Avukatlık Kanunu

Alıntı: Görüşmelere ait tutanak : Madde 53 – Avukat, iş için yaptığı görüşmelerden gerekli saydıklarını bir tutanakla tespit eder. Tutanağın altı, görüşmede bulunanlar tarafından imzalanır.

Sanırım bu meslek kuralını uygulamayı ihmal etmezsek sorun kalmayacaktır.

Sn Tural'ın ifade ettiği mesele çok önmelidir ve bence her koşulda kullanılmalıdır. Daha sonra kimin ne söylediğini tartışmak zorunda kalmayız.

Sn Unknownwriter'in (daha zor bir isim yomuydu?) anlattığı olayın ben 85 lerde mersin veya antalyada yaşandığını duymuştum. Benim duyduğum olayda vekaletname 15 dakika sonra gelmişti. Kuşkusuz ki vekaletname altındaki imza ile ibraname altındaki imza uyuşmamış. Yani adam gelip pazarlığı yapmış, başkası vek. çıkarmış ve devamı.

Tural'ın ifade ettiğigibi görüşme tutanağı tutmayı alışkanlık haline getirirsek bu bizi bir sürü sakıncadan koruyacaktır.

Bana sorabilirsiniz; kaç defa tuttun? 1defa

Ben de güven ilişkisine güvenerek tutanak falan tutmazdım. Tutulması gerektiğini bildiğim halde. İlk olay bir boşanma davası nedeni ile başıma geldi. Bana yaşamına ilişkin bir sürü özel şey anlattı bunlar ifade edilecek mi dedim evet dedi. (sinirlendiğim için imlam bozuldu) Daha sonra bu çok özel şeyleri açıklayamayacağını söyledi. Sen bana bunları söylemedin mi dediğimde yanıtı evet söyledim ama sen bana davayı kazanacağını söyledin oldu. Benim öyle bir ifadem yoktu.

Bir süre sonra başka bir vatandaş geldi. Kooperatife ilişkin bir dava. Genel kurulda muhalefet şerhi tutanağa geçmemiş.

^gün boyunca gelip gitti, bu üç gün boyunca zor bir dava olduğunu, koşullarını anlattım. Sen davayı aç, sorumluluk bana ait dedi. Peki dedim. Görüşme tutanağını hazırladım. Oku imzala dedim. Okudu ne gerek var dedi. Benim sözüme güven miyormusun. Ben de arkadaş davanın kazanılma ihtimalinin zayıf olduğunu anlattım. Burada yazılanlar konuştuklarımız değil mi? neden imzalamaktan kaçınıyorsun, bunlar senin sözlerin, bunlarda benim sözlerim değil mi? imzala o zaman bu bana baronun getirdiği bir zorunululuk dedim. Allem etti kallem etti ama tutanağı imzalamaz ise davayı almayacağım şeklindeki beyanım üzerine tutanağı imzaladı.

Buna söz veren tanıklar tanıklıktan vazgeçtiler. Bu da başladı; ya sen bana kazanacağını söylemiştin, dava kötüye gidiyor. Ben de arkadaş ben sana olayı tek tek anlatmadım mı dedim. Seni şikayet edeceğim dedi. buyur dedim Akabinde ücret alacağım için dava açtım.

O beni şikayet etmedi, ben davayı kazandım ama alacağımı tahsil edemedim. Bir de elimde tutanak olmaz ise düşerceğim durumu düşünün. Koridorda bir adam bağırıyor, bana söz verdin, beni kandırdın.

Neyse benzer olayları herkes yaşamıştır. Biz güven,abi kardeş ilişkisi üzerine ilişkilerimizi kurduğumuz için görüşme tutanağı tutmak bizim için daha zordu. (Belki de kendimi kandırıyorum) Ama özellikle yeni başlayan maslettaşlarımızın görüşme tutanağı tutmasını ve imza altınaalmasını özellikle öneriyorum.

Vartolunun uyarısı ciddi ve dikkate alınması gereken bir uyarıdır.

Ben verilen madde gereince her görüşmede tutanak tutulması gerektiğini düşünüyorum.

Saygılar.

Sayın Asena hanım,tecrübesizliğime verin,demekki oluyormuş.Senedi diyorsunuz,ben takibe koymanız için vermedim.İyide vekaletnamenin ne işi var. Uygulamada en azından bizim burda pek avukatların böyle sorunlar yaşadığını duymadım.Yani kimsnin bunları gözetiği yok. senedi vermişse ve vekalette çıkarmışsa başka bişeye gerek olmadan işlm yapıyoruz. Tabi müvekkilin arzuları dışında yapmayız bunu. Ama zaten o da aksi halde vekalet çıkarmaz.Ama sölendiği gibiyse işimiz çok zor. Bu meslek angaryadan ibaret o zaman. Ne yani her konuda suçlu olduğumuz karinesimi va. İddia eden müddei idiasını ıspatlamayacakmı. İlla bizmi kötü niyetim yoktu suçsuzum diye çırpınacağız.Ben yinede sanmıyorum ki bu durumlarda avukat hüküm giyebilsin. Çk bariz durumlar için geçerlidir. Ama başımıza gelirse görürüz belkide.Kolay gelsin.

Sayın neytel, söylediklerinize katılıyorum. Ancak uygulamada o kadar çok şeyle karşılaşılıyor ki, inanın kendinizden şüpheye düşer oluyorsunuz. Avukatlık mesleği içinde güveni barındırıyor ve maalesef önce bize güvenilmiyor. Avukatın şikayete uğradığı zamanlarda da bu durum böyle.

Bir örnek vermek istiyorum; Müvekkilimiz tarafımıza 20-25 adet fatura getirmişti ve sırası geleni ilamsız takibe konu ettik. Ancak dosyalarımızdan bazılarına itiraz geldi: "....Faktoring A.Ş.'ye takip tarihinden önce temlik edilmiştir. Alacaklı siz değilsiniz, itiraz ediyoruz." Buyrun burdan yakın Faturaları alırken yazılı anlaşma yapmamıştık ve Müvekkille konuştuğumuzda faktoring şirketine temlik ettiğini, bunu bize anlatmayı unuttuğunu ve avukatlık ücretinin kendisi tarafından ödeneceğini söyledi. Yoksa ciddi anlamda sıkıntı yaşardık. Müvekkilimiz devamlı danışmanlık yaptığımız ve 7-8 aydır çalıştığımız bir şirket. o yüzden yazılı belge alınması en mantıklı. Eğer Müvekkil vekalet ücretini ödemeyi kabu etmeseydi, elimizde yazılı belge de yok, sanırım Müvekkile dönme konusunda sıkıntı yaşardık.

Bir de masanın öbür tarafını anlatan bir deneyim;

Bir meslektaşımızın ofisindeydim, müvekkili geldi ve bir senet bıraktı. "Borçlu ile anlaştık, iki gün sonra ödeyecek, ödeme gücü var,ama iki gün sonra ödemezse siz icra işemlerini başlatın" diye de talimat verdi, bir kısım masraf bıraktı ve gitti.

Müvekkili gittikten sonra,Meslektaşım ise, madem ödeme gücü var diyerek, vekalet ücretimi de ödesin bakalım deyip, ertesi gün, yani iki gün sonrayı beklemeden ve müvekkilinin talimatına aykırı olarak işlemleri başlattı...Buyurun burdan yakın....gerçekten söz uçar yazı kalır, müvekkili bu durumda borçlusuna ne dese de inandıramaz çünkü senedi avukata teslim etmiş ve iki bekleneceğine ilişkin yazılı talimat vermemiştir..

Sn neytel;

Siz bir hukukçusunuz ve hukuka uygun çözüm ve yöntemleri uygulamak zorundasınız.

"Ben müvekkilimle samimiyetim nedeni ile yazılı ispat koşullarına uymadım" diyebilirmisiniz?

Sizin iyiniyetiniz sizi ilgilendirir. Ama hukuk kanıt ister. Bilirsiniz bir söz vardır. "Cehennemin yolu iyiniyet taşları ile döşenmiştir."

Saygılar.

Sayın Asena Hanım ve Muzaffer Bey,
Mutlaka yaşadığınız tecrübelere binaen haklısınız.Mazur görün dediğim gibi önceden belki başıma en azından böylesi gelmediği için rahat konuşuyorum. Ben demiyorumki,güvene dayalı iş yapıyorum.Değil tabiki,sadece hukuksal açıdan da sorun yaratmaz diye düşünüyorum.Zira eğer alacaklı yada davacının haksız taleplerinden avukat değil kişi bizzat sorumludur.Avukat belki yanlış yönlendirmelerle en fazla avayı kaybeder ve abiki karşıdan alacağı vekalet ücretinden olur.Yani biz kısaca açtığımız takip ettiğimiz davaların haklılığı noktasında sorumlu olursak işimiz var.O zaman taraf gibi derdi sıkıntıyı ortak gibi belki daha fazla üstlenmiş olacağız ve bu kadar herkesin sıkıntısıyla kendi sıkıntımız gibi nasıl başedeciğiz. Bu mümkümü.Avukat işini yapar.O zaman icra inkar azminaını,mahkeme masaflarını,karşı tarafın avukatlık ücretinden tut haksız işlemden doğan tüm tazminatları avukat ödesin.Benim yazdığım dilekçeden nasıl sorumlu olabilirim. E diyecekki müvekkil ben sölememiştim avukat yazmış,iyide vermiş vekaletini masrafını avukat açmış davasını beğenmezse avukatın talep ve savunmalarını en fazla o avukatın vatandaş nezdinde değe kaybına yolaçar ve avukatın kalitesinden şüphe ettirir. oksa ne deyim valla bişey anlamadım.Zannetmiyorumki meslektaşarımız yazdığı dilekçeleri müvekkile onaylatacakmış.Ne gördüm ne duydum.Galiba biraz zamana ve kafamın aydınlanmaya ihtiyacı var.İyi dileklerimle.Saygılar.

Sn. neytel; anlaşıldı çok fazla anlaşamayacağız. Umarım başınıza bir şey gelmez ama ben gene dikkatli olmanızı öneririm.

"Benim yazdığım dilekçeden nasıl sorumlu olabilirim." Bu ifade bile tek başına ne kadar yanlış bir düşünceye sahip olduğunuzu ifade ediyor. Bu konu sitede daha önce de tartışıldı. Ama bir soru sormadan geçemeyeceğim. Sizin yazdığınız ve imzaladığınız dilekçeden kim sorumlu olacak?

Tekrar iyi şanslar diliyorum.

Saygılar.

Muzaffer bey başına gelse anlardı anyayı konyayı dediğinizi duyar gibi oluyorum.Benim yazdığım dilekçeden elbette sorumluyum. Ama dediğim şu benim iddiamdan ve müvekkili savunmamdan yargılanacak değilim.İllaki müvekkilin açıklaması doğrultusunda yazdığımı ki,kendi hukuksal yorumumu katmamdan doğa bişey olamaz,müvekkile imzalatmak durumndamıyız. Adam yurt dışından başka şehirden vekalet gönderip davasını gördürüyor.Öyle olsaydı her şey çok daha içinden çıkılmaz karmaşıklıkta olmayacakmıydı. Neyse yinede dediğim gibi polemik yaratmak niyetinde değilim.u konunun hafızamızda olması iyi oldu. En azından bunları çeşitli platformlarda konuşarak yada tecrübe ederek elbetteki bende anlayacağım.Fikir ve uyarılarınızın çok faydalı olacağndan eminim.Çok teşekkür ederim.