Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Aile konutu şerhi olmayan evin 3. kişilere satışı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-11-2009, 10:58   #1
Av. Merve

 
Soru Aile konutu şerhi olmayan evin 3. kişilere satışı

Öncelikle herkese merhabalar,

Bu konu ile ilgili tüm başlıkları incelememe rağmen, tam olarak sorunumun karşılığını bulamadığımdan yeni bir soru sorma ihtiyacı ile görüşlerinizi bekliyorum.
Sorun şöyle;
20 senelik evli olan çift, yaklaşık 1,5 sene önce, kendi kullanımları için özenerek bir ev yapıyorlar. bu evde 1 sene boyunca çocukları ile birlikte yaşıyorlar. ancak koca, eve dair borçları ödeyemediğinden bahisle bu evi eşinin rızası olmadığı halde 3. kişiye satıyor. bu arada 3. kişi eşin rızası olmadığını biliyor fakat evi alıyor. bu durumdan haberdar olan kadın sırf bu yüzden eşine boşanma davası açıyor. koca evden ayrılıyor. bu arada tapuda evi devralan 3. kişi, kadına bir ihtarname göndererek, kadının evden çıkmasını istiyor. biz bu noktada olaylara dahil oluyor ve davacı kadın adına devreye girerek aile mahkemesinde tapu iptal tescil davası açıyoruz. fakat bu davadan haberdar olan eş ve 3. kişi bir arada hareket ederek, kadının evde olmadığı bir sırada evin kapısı kilitli olduğu halde kilidini kırarak, kadına ait olan özel eşyalar da dahil olmak üzere, tüm eşyalarını evden çıkartıyorlar. bu esnada biz polise haber verdik ve savcılığa suç duyurusunda bulunduk. ancak bundan sonra ne yapacağımızı bilemiyorum. MK'nun 169. maddesi ile ilgili nasıl bir uygulama yapılıyor. bu konudaki bilgilerinizi ya da görüşlerinizi almak istiyorum.
Saygılarımla.
Old 03-11-2009, 12:18   #2
üye8180

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım, boşanma davası açılınca, aile mahkemesi hakiminin karara bağlayacağı geçici önlemlerle ilişkin yasa maddesi :

Madde 169 - Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır.

HD 02 <> E: 2006/19150 <> K: 2007/7775 <> Tarih: 10.05.2007
* BOŞANMA DAVASI
* TEDBİR KARARI
Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince eşlerin barınmalarına ilişkin olarak geçici önlemleri kendiliğinden alır.
(4721 s. MK. m. 169)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm; manevi tazminat, vekalet ücreti ve konutun tahsis kararı yönünden temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Boşanma veya ayrılık davası açılınca, hakimin davanın devamı süresince eşlerin barınmalarına ilişkin olarak geçici önlemleri kendiliğinden alması gerekmektedir (MK. m. 169). Davacı (kadın), Düziçi 18 parseldeki üç katlı binanın ikinci katının kendisine tedbiren tahsis edilmesini istemiştir. 11.07.2006 tarihli ara kararında istek doğrultusunda ikinci kat tahsis edildiği halde, istek aşılarak (HUMK. m. 74) sebebi açıklanmadan binanın tamı hakkında tedbir kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün ikinci bentte gösterilen sebeple (BOZULMASINA), kararın bozma kapsamı dışında kalan yönlerinin ise (ONANMASINA), temyiz peşin harcının yatıran davalıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 10.05.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Türk Medeni Kanunu, 169. maddede sayılan tedbirler tahdidi değildir. Eşin barınma, bakım, sosyal faaliyetleri vs. hakkında her türlü tedbiri, döne döne aile mahkemesinden talep edebiliriz. Yargılama süresince ortak konutun eşe tashihi de, bu düzenleme anlamında talep edilebilecek bir tedbirdir.
Old 03-11-2009, 12:33   #3
üye31284

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Merve
Öncelikle herkese merhabalar,

Bu konu ile ilgili tüm başlıkları incelememe rağmen, tam olarak sorunumun karşılığını bulamadığımdan yeni bir soru sorma ihtiyacı ile görüşlerinizi bekliyorum.
Sorun şöyle;
20 senelik evli olan çift, yaklaşık 1,5 sene önce, kendi kullanımları için özenerek bir ev yapıyorlar. bu evde 1 sene boyunca çocukları ile birlikte yaşıyorlar. ancak koca, eve dair borçları ödeyemediğinden bahisle bu evi eşinin rızası olmadığı halde 3. kişiye satıyor. bu arada 3. kişi eşin rızası olmadığını biliyor fakat evi alıyor. bu durumdan haberdar olan kadın sırf bu yüzden eşine boşanma davası açıyor. koca evden ayrılıyor. bu arada tapuda evi devralan 3. kişi, kadına bir ihtarname göndererek, kadının evden çıkmasını istiyor. biz bu noktada olaylara dahil oluyor ve davacı kadın adına devreye girerek aile mahkemesinde tapu iptal tescil davası açıyoruz. fakat bu davadan haberdar olan eş ve 3. kişi bir arada hareket ederek, kadının evde olmadığı bir sırada evin kapısı kilitli olduğu halde kilidini kırarak, kadına ait olan özel eşyalar da dahil olmak üzere, tüm eşyalarını evden çıkartıyorlar. bu esnada biz polise haber verdik ve savcılığa suç duyurusunda bulunduk. ancak bundan sonra ne yapacağımızı bilemiyorum. MK'nun 169. maddesi ile ilgili nasıl bir uygulama yapılıyor. bu konudaki bilgilerinizi ya da görüşlerinizi almak istiyorum.
Saygılarımla.


TMK md.1023 gereği tapu kaydına güvenerek bir ayni hakkın kazanılmasında iyiniyetin korunacağı tartışmaya yer vermeyecek biçimde ifade edilmektedir.Diğer eş üçüncü kişilerin iyiniyetle ayni hak kazanmasını önlemek istiyorsa bu şerhi verdirmek zorundadır.Ancak üçüncü kişinin iyiniyeti sadece tapu kayıtlarına göre tayin edilmez.Üçüncü kişi tapu kayıtları dışında hukuksal işlem konusu konutun aile konutu olduğunu bilebilir ya da bilmesi gerekebilir.Bu durumda iyiniyetten söz edilemez.


Benim merak ettiğim kötü niyeti nasıl ispatlayacaksınız?


169 a göre en yaygın önlem tedbir nafakasıdır. Başlangıçta istememişseniz bile, hatta istemeyeceğinizi söylemişsiniz bile hakimin tedbir nafakası konusunda resen karar yetkisi ve sizin de talep hakkınız vardır.


Ayrıca bakın şu linkte ve aşşağıda kırmızıyla vurguladığım yerde http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=42929 sayın Av. Habibe Yılmaz KAYAR'IN çok güzel bir yönlendirmesi de mevcut tedbirler hakkında:

1-Boşanma davasında talep edilen nafaka ve tazminatlar için güvence oluşturmak ve belirlenen miktarla sınırlı olmak üzere karşı tarafın mal varlığına tedbir kararı verilmesi mümkündür.

2-Boşanma davasının içinde harcı verilerek bağımsız bir dava olrak "tasarruf yetkisinin sınırlandırılması" talep edilebilir ve tedbir istenebilir.

3- Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev Ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 6/b gereği de gerekli önlemlerin alınması mümkündür.

------------------

Av.Habibe YILMAZ KAYAR
İstanbul
Old 03-11-2009, 12:47   #4
E.Polat

 
Varsayılan

Somut olaya uygun bir Hukuk Genel Kurulu Kararı ekliyorum. İçtihatlar açmış olduğunuz tapu-iptal ve tescil davasının beklenmesi gerektiğini söylüyor.

HG 00 <> E: 2005/12-652 <> K: 2005/583 <> T: 19.10.2005

* ŞİKAYET DAVASI
* AİLE KONUTU OLATAK ÖZGÜLENEN TAŞINMAZ
* AİLE MAHKEMESİ
* GÖREV

Yasada "Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir." denilmektedir. Kısaca, aile konutu özel bir konuma ve öneme sahip kılınmış ve üzerindeki tasarruf yetkisi yasa ile sınırlandırılmıştır. Takibe ve tahliyeye konu taşınmazın aile konutu olduğunun belirlenmesi halinde bu yasal gereklerin yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması gerekecektir. Öyleyse, somut olayda öncelikle bu iddia üzerinde durulmalı ve takip ve tahliyeye konu taşınmazın kaydı üzerinde şikayetçi eşin talebi üzerine "aile konutu" olduğuna ilişkin şerh verilip verilmediği, şikayetçinin bu yerin "aile konutu" olduğunun tespitine yönelik olarak açılmış bir davasının ve aile mahkemesince yapılmış bir belirlemenin bulunup bulunmadığı araştırılmalı, sonucuna göre gerektiğinde şikayetçiye tahliyesi istenen taşınmazın aile konutu olduğunu ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve olanağı verilmeli ve sonuca göre bir karar verilmelidir.

(2004 s. İİK. m. 276) (4721 s. MK. m. 194)

Taraflar arasındaki "şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Üsküdar 1.İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin kabulüne dair verilen 06.01.2004 gün ve 2003/1151-2004/2 sayılı kararın incelenmesi Karşı taraf/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 20.12.2004 gün ve 21730-26253 sayılı ilamı ile ;

(...1- Mahkeme kararının ve bunun taalluk ettiği işin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılması HUMK.nun hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi.

2- Dairemizin süre gelen içtihatlarında benimsendiği üzere boşanma gerçekleşse dahi eşlerden birisi diğerine karşı ve ona tebaen mecurda oturduğundan İİK.nun 276/son madde hükmi gereğince 3. kişi sayılamazlar. Somut olayda ilgili konutu şikayetçinin eşi 3. kişi takip alacaklısına satarak tahliye taahhüdünde bulunmuştur. Alacaklı bu tahliye taahhüdüne dayanarak koca aleyhine icra takibinde bulunmuş ve onun itiraz etmemesi üzerine takibin kesinleştiği görülmektedir. Bu nedenlerle şikayet konusu olayda İIK.nun 276/son maddesinin uygulama olanağı bulunmaktadır. Ne var ki Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesi aynen "eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini fesh edemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz" hükmünü içermektedir. Mahkemece anılan madde koşullarında herhangi bir inceleme yapılmaksızın özellikle, mecurun aile konutu niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılmaksızın eksik incelemeyle sonuca gidilmesi isabetsizdir...)

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Karşı taraf/alacaklı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

A- Şikayetçi İsteminin Özeti:

Şikayetçi vekili 15.07.2003 tarihli dilekçesinde;

"Müvekkilinin icra takibi borçlusu Sinan E. ile evli iken, Sinan E.'nin müvekkilinin haberi olmadan müşterek haneyi terk ederek Ankara'da boşanma davası açtığını, dava devam ederken eşi şikayetçiye zarar vermek gayesiyle müşterek oturdukları daireyi satmaya kalktığını, bunun için de bu davanın davalısı Erkan G. ile anlaştığını ve davalının evi görmeden hiçbir sözleşme yapmadan, para ödemeden icra takibine konu daireyi satın aldığını, müvekkilinin dairenin satıldığını 08.01.2003 tarihli ihtarnameden öğrendiğini ve yine malike noterden ihtarname keşide ederek satıcı muhatabın bu evde oturmadığını boşanma davasını sürdüğünü, bu binada kendisinin çocuklarıyla birlikte yalnız kaldığını, aile ikametgah olduğunu bildirdiğini, davalının müvekkilinin kocası ile anlaşmalı olarak sırf daireyi boşalmak niyeti ile satım akdi yapmış olduklarından satıcı koca ile görüşüp kendisinden tahliye taahhüdü aldığını, ayrıca ikinci bir tahliye taahhüdü aldığını bu ikinci taahhüdün tarihi ise 21.04.2003 tarihli olduğunu, davalının tahliye taahhütlerinin ikisini birden 3.İcra Müdürlüğünün 2003/4236 esas sayılı dosyası ile icra koyduğunu, satıcı kocanın bu yerde oturmayıp şikayetçi eşi ve çocuklarının ikamet etmiş olmasına rağmen bu yola gidildiğini, davalı tarafın tahliyeye gelip evi boşaltacağına dair muhtıra bırakması sonucu müvekkilinin takipten haberi olduğunu, ifadeyle, dava sonuna kadar tahliyenin ertelenmesine ve takibin iptaline karar verilmesini" istemiştir.

B- Karşı Tarafın Cevabının Özeti:

Karşı taraf/alacaklı vekili 01.08.2003 tarihli cevap dilekçesinde ve aşamalardaki diğer dilekçelerinde;

"Davacının icrada taraf olmadığını, evinde oturan üçüncü şahıs olduğunu ve icraya müdahalesi diye bir kavramın olmadığını, müvekkili ile ilgisi olmayan bir kişinin dilekçe vermesi ile mülkiyet hakkını kısıtlamaya mahkemenin yetkili olmadığını, daireyi satan kişi ile içinde oturanın iç ilişkilerinin yani karıkoca arasındaki olayların kendilerini ilgilendirmediğini, tapuda evi satın aldıklarını, tapu sahibi satıcının tahliye taahhüdü verdiğini ve buna ilişkin icra takibinin kesinleştiğini, şikayetçinin taleplerinin kendilerini ilgilendirmediğini, başka bir dava açması gerektiğini, mahkemenin görevinin icranın kanununa uygun olup olmadığını incelemek olduğunu, aile meseleleri için aile mahkemeleri kurulduğundan bu hususların inceleme yerini icra mahkemesi olmadığını, tedbiri kararının kaldırılmasını, evin mülkiyeti kendisine ait olduğundan tahliyeye karar verilmesini ve şikayetin reddini " savunmuştur.

C- Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Yerel Mahkeme; "Tahliye isteyen vekilinin 1.8.2003 havale tarihli cevap dilekçesinde açıkladığı gibi, Müşteki Hatice E. takipte taraf olmadığı gibi takipten haberdar da değildir. Hadise, icra dairesinin, anne ile çocuklarını, taraf olmadıkları ayrıca haberdar edilmedikleri bir takip sebebiyle ve emrivaki şeklinde oturdukları evden sokak ortasına çıkarılıp-çıkarılamayacağı konusudur. Kiralanan gayrimenkulun kira süreci bittiği ahvalde tahliyesi hakkındaki 56 örnek sayılı tahliye emri ile 15.5.2003 tarihinde başlatılmış olan takipte uygulanacak olan, İİK.nun 272-276. maddeleri hükümleri, Kira akdinin mevcudiyeti ve kiracının tahliye taahhütleri ile ilgilidir. Değişik hukuki münasebetler hakkında doğrudan doğruya veya kıyas yoluyla uygulanabilmeleri mümkün değildir. Gayrimenkul alım satımı yapan şahıslar hakkında uygulanabilecek hükümler ise malikin ve zilyedin hakları ile ilgili genel hükümlerdir. Kiracının iyi niyetli olmayan fiillerinin önlenmesini amaçlayan İİK.nun 276. maddesi hükmünün takipte uygulanabilme imkanı yoktur. Yürütülen takipler sebebiyle masum 3. şahısların rencide edilmelerinin önlenmesi, icra dairelerinin ve Hakimliklerinin başlıca görevleridir."

Gerekçesiyle "müşteki ve çocuklarının taşınmazdan tahliyeleriyle ilgili olarak yapılan takip işlemlerinin iptaline" karar vermiştir.

D- Temyiz Evresi, Bozma Ve Direnme:

Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyizi üzerine Yüksek Özel Dairece karar yukarıda başlık bölümünde ayrıntısı açıklandığı üzere;

"Boşanma gerçekleşse dahi eşlerden birisi diğerine karşı ve ona tebaen mecurda oturduğundan İİK.nun 276/son madde hükmü gereğince 3. kişi sayılmayacakları; ilgili konutu şikayetçinin eşinin 3. kişi takip alacaklısına satarak tahliye taahhüdünde bulunduğu, alacaklının buna dayanarak koca aleyhine icra takibine girişerek, onun itiraz etmemesi üzerine takibin kesinleştiği, ancak mahkemece Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesi koşullarının varlığı konusunda herhangi bir inceleme yapılmaksızın özellikle, mecurun aile konutu niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılmaksızın eksik incelemeyle sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Şikayetçi vekilinin karar düzeltme istemi Özel Dairece reddedilmiş; karşı taraf/alacaklı vekili de bozmaya uyulmasını, şikayetçi vekili ise direnme kararı verilmesini istemişlerdir.

Mahkemece; "önceki kararda direnilmiş; hükmü karşı taraf/alacaklı vekili temyiz etmiştir.

E- Gerekçe:

İstek, icra müdürlüğü işlemini şikayete ilişkindir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra takibinden önce aralarında boşanma davası bulunan eşlerden erkeğin satarak iki adet tahliye taahhüdüne konu ettiği taşınmazda çocukları ile birlikte oturmakta olan şikayetçi eş kadının, taahhüdü alan tarafından kocası aleyhine girişilen takipteki hukuki konumunun ne olacağı ve mahkemece taşınmazın Türk Medeni Kanunu'nun 194/1 maddesi anlamında aile konutu niteliğinin araştırılmasının gerekip gerekmediği, noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle; somut olaya ilişkin özelliklerin açıklanmasında yarar vardır:

Şikayetçi eş, tahliyesi istenen konutta çocukları ile birlikte oturmakta iken konutun sahibi dava dışı koca tarafından şikayetçi aleyhine 31.07.2002 tarihinde boşanma davası açılmış ve ardından da tapuda kendisi adına kayıtlı bu taşınmaz 27.12.2002 tarihinde Erkan G.'ye satılmıştır.

Taşınmazı satan koca, satın alan Erkan G.'ye halen şikayetçi ve çocuklarının içinde oturması nedeniyle Beşiktaş 10. Noterliğinden gönderilen 22.01.2003 tarihli ihtarla "05.02.2003 tarihinde tahliyeyi gerçekleştireceği", ardından Beşiktaş 10.Noterliğinde düzenlenen 21.04.2003 tarihli ihtarla da "tahliye taahhüdünü yerine getiremediği, 27.04.2003 tarihinde taşınmazı boşaltacağı" taahhütlerinde bulunmuştur.

Şikayetçi kadının kocasından taşınmazı ve tahliyeye ilişkin taahhütleri alan Erkan G., Üsküdar 3.İcra Müdürlüğünün 2003/4236 esas sayılı dosyasında 15.05.2003 tarihinde dava dışı borçlu Sinan E. aleyhine "27.04.2003 tarihinde tahliye edileceği yönündeki taahhüdüne dayanarak" haciz ve tahliye istemli takibe girişmiş; icra müdürlüğünce borçluya Örn.56 tahliye emri gönderilmiştir.

Tahliye emri kendisine 21.05.2003 tarihinde tebliğ edilen borçlu tarafından itiraz edilmemekle takip kesinleşmiş ve takip alacaklısı 26.06.2003 tarihinde tahliyeye karar verilmesini istemiştir.

Tahliye istemine konu taşınmazda oturan ve takipten haberdar olan şikayetçi eş eldeki şikayet isteminde bulunmuş; icranın ertelenmesi ve takibin iptalini istemiştir.

Şikayetçi, takip borçlusu eşinin kendisini mağdur etmek için bu yola başvurduğunu, takip alacaklısı ile takip borçlusu eşi arasında gerçek bir satışın bulunmadığını, ileri sürmektedir.

Tahliye istemine konu taşınmaz açıklandığı üzere takip alacaklısı tarafından takip borçlusundan satın alınmış ve tarafların sözlü anlaşmaları ile içinde oturulmakta iken iki ayrı tahliye taahhüdüne konu edilmiştir. Bu tahliye taahhütlerine dayanılarak alacaklı tarafından girişilen takibe borçlu tarafından itiraz edilmemekle takip kesinleşmiştir.

Takip kesinleşmekle takibin tarafları arasındaki ilişkinin hukuksal niteliği ve kesinleşen takibin sonuçları uyuşmazlık konusu olmakta çıkmıştır.

Dolayısıyla şikayet konusu olayda takip kesinleşmekle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 276/son maddesinin uygulanma olanağı bulunmaktadır.

Burada alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki üzerinde değil; şikayetçinin onlar karşısındaki konumu üzerinde durmak gereği ortaya çıkmaktadır.

Kural olarak; eşlerden birisi diğerine karşı ve ona tebaen taşınmazda oturduğundan -boşanma gerçekleşse bile- İİK.nun 276/son madde hükmü gereğince 3.kişi konumunda değildir.

Ancak, kural bu olmasına karşın tahliyeye konu konutun "aile konutu" olarak kullanıldığı, şikayetçi eşin halen bu yerde çocukları ile birlikte oturmaya devam ettiği ileri sürüldüğüne göre şikayetçinin bu iddiası üzerinde durulmak gerekir.

Zira, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Aile konutu" başlıklı 194/1 maddesinde;

"Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz"

hükmü yer almakta;

Aynı Kanunun 194/3 maddesinde ise;

"Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir."

Denilmektedir.

Bu hükümler göstermektedir ki, aile konutu özel bir konuma ve öneme sahip kılınmış ve üzerindeki tasarruf yetkisi yasa ile sınırlandırılmıştır. Takibe ve tahliyeye konu taşınmazın aile konutu olduğunun belirlenmesi halinde bu yasal gereklerin yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması gerekecektir.

Öyleyse, mahkemece öncelikle bu iddia üzerinde durulmalı ve takip ve tahliyeye konu taşınmazın kaydı üzerinde şikayetçi eşin talebi üzerine "aile konutu" olduğuna ilişkin şerh verilip verilmediği, şikayetçinin bu yerin "aile konutu" olduğunun tespitine yönelik olarak açılmış bir davasının ve aile mahkemesince yapılmış bir belirlemenin bulunup bulunmadığı, araştırılmalı, sonucuna göre gerektiğinde şikayetçiye tahliyesi istenen taşınmazın aile konutu olduğunu ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve olanağı verilmeli ve sonuca göre bir karar verilmelidir.

Bu hususlar göz ardı edilerek eksik incelemeyle hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 19.10.2005 gününde, oybirliği ile karar verildi.
Old 03-11-2009, 13:58   #5
Av. Merve

 
Varsayılan

Kötü niyet konusunda belki bir fikir verebilir düşüncesiyle yeni bir not eklemek istedim.

yeni malik olan kimse,fuzuli şagil olması nedenine dayanıp dava açmak yerine, elimde tapu var diyerek kilitli olan kapının kilidini zorla kırıp içeriye girmiş ve eşyaları sokağa atmış. bu durumda hala iyiniyetli olduğundan nasıl bahsedilebilir?

Ayrıca, Doç. Dr. Şükran Şıpka'nın " aile konutu ile ilgili işlemlerde diğer eşin rızası" isimli kitabında 3. kişilerin iyi niyetlerinin korunmaması gerektiği, üstelik bunun yalnızca şerhe bağlı bir durum da olmadığı, şerh olmasa dahi diğer eşin aile konutu iddiası ile her zaman dava hakkı olduğu belirtilmiş.
Old 03-11-2009, 14:20   #6
üye31284

 
Varsayılan

Türk Yasa Koyucusunun amacı, 194. maddenin 3. fıkrası ile TMK. m. 194 f. I hükmüne dahil olan işlemlerde tapuya güven ilkesine bir istisna getirmek değildir. Eğer böyle olsaydı 3. fıkra hükmünü getirmeye gerek görmezdi. Bu fıkra hükmü getirilmek sureti ile tapuya güven ilkesinin 194 maddedeki işlemler için aynen devam ettiği kabul edilmiştir. Zira 3. fıkra hükmü, tapuda konutla ilgili gerekli şerhin verilmesi olanağını getirmekle, bu şerhin verilmediği hallerde aile konutu üzerinde tapu kaydına iyiniyetle güvenerek ayni hak kazanan kişinin iyiniyetinin korunacağını öngörmüştür. Madde, tehlikeyi öngördüğü için, tapuya şerh olanağı getirmiştir. Diğer eş, üçüncü kişilerin ayni hak kazanmasını önlemek istiyorsa, bu şerhi verdirmek zorundadır.KILIÇOĞLU, (Hukuksal İşlemler), s. 20.

Belirttiğiniz olayın tek başına kötü niyete delil olabileceğini sanmıyorum. Suç işleyip işlemediği tartışılabilir o ayrı...
Old 03-11-2009, 14:22   #7
üye31284

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Merve
Ayrıca, Doç. Dr. Şükran Şıpka'nın " aile konutu ile ilgili işlemlerde diğer eşin rızası" isimli kitabında 3. kişilerin iyi niyetlerinin korunmaması gerektiği, üstelik bunun yalnızca şerhe bağlı bir durum da olmadığı, şerh olmasa dahi diğer eşin aile konutu iddiası ile her zaman dava hakkı olduğu belirtilmiş.

Şerh olmaması halinde sadece kötüniyet nazara alınabilir diye düşünüyorum, yani 3. kişilerin iyi niyetinin korunmaması fikrini benimseyemedim.
Old 03-11-2009, 14:26   #8
Av. Merve

 
Varsayılan

Aile Konutuna İlişkin İşlemler ve Rıza Şartı:

....

Rıza alınmaksızın yapılan işlem kesin hükümsüz olup, bu hükümsüzlük diğer eş ve ilgili herkes tarafından süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebilir ve hakim tarafından da re’sen dikkate alınır. Bu derecede etkili olan bir hükümsüzlük, eşin rızasını almaksızın işlem yapan eşle, hukuki ilişkiye giren üçüncü kişilerin hukuki durumlarını da yakından etkiler. Öncelikle ifade etmek gerekirse gerek İsviçre Medeni Kanunu gerekse Türk Medeni Kanun’un aile konutu düzenleyen hükümlerinde bu hususta açık bir hüküm bulunmamaktadır (İMK.m.169-TMK.m.194). Bununla birlikte gerek İsviçre gerekse Türk öğretinde ve yargı kararlarında baskın görüş üçüncü kişinin iyiniyetinin korunmaması gerektiği yönündedir[154].
......

Kanaatimizce, hak sahibi olan eşin, eşinin rızasını almaksızın üçüncü bir kişiyle, 194. madde de sayılan türde, aile konutuna ilişkin bir hukuki bir ilişkiye girmesi durumunda, üçüncü kişinin menfaatleri ile aile bireylerinin; hak sahibi olmayan eş ve çocukların menfaatleri çoğunlukla çatışacaktır. Doğal olarak bu durumda, evlilik birliği içersinde, eş ve çocukların barınma hakkının, üçüncü kişilere ve devletin müdahalelerine karşı etkin bir şekilde korunmasını amaçlayan, aile konutunun ihdas edilişindeki özel amaç daha da büyük bir önem kazanır. Her ne kadar kanun koyucu, eşlere, konut üzerinde tapuya şerh koydurabilme yetkisi tanımış olsa dahi, çeşitli sebeplerden ötürü (örneğin, kocanın tehdit ve baskısından ya da eşin bilgisizliğinden vs.) bu şerh, koyulmamış veya koydurulmamış olabilir. Bu esnada da konut, rıza alınmaksızın, art niyetli eş tarafından devredilmiş olabilir. Her halükarda böylesi bir durumda, Kanun’un amacı göz önünde tutulmalı, eş ve çocukların menfaatleri, üçüncü şahsın menfaatlerine tercih edilmek suretiyle üçüncü şahsın bu husustaki iyiniyet iddiaları dinlenmemelidir. MK.m.194 de ki temel amaç, aile konutunu korunması olup, işlem hayatını korumak değildir. Bu gerekçeler doğrultusunda, rıza alınmaksızın yapılan işlemlerde üçüncü şahsın iyiniyet iddialarının dinlenmemesi gerektiğine dair ileri sürülen görüşlerin, aile konutu uygulaması bakımından daha da uygun olduğu kanaatini taşımaktayız.

[154] Bk., ŞIPKA, 150 vd; GÜMÜŞ, 58 vd.
[155] Bk., GÜMÜŞ, 58, 62-64; DOĞAN, (Aile), 294, 295.

"Aile Konutu Müessesesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Ararat'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Old 03-11-2009, 14:29   #9
üye31284

 
Varsayılan

Hala benimseyemedim ama paylaşım için teşekkürler, işe yarayabilecek bir bakış açısı.
Old 03-11-2009, 14:31   #10
üye8180

 
Varsayılan

Bir fikir verebilir.

HD 02 <> E: 2004/1124 <> K: 2004/4388 <> Tarih: 06.04.2004
* AİLE KONUTU
* SATIŞ İÇİN EŞİN RIZASI
* ŞERH
* TAPU KAYDININ İPTALİ
Davacı eş, aile konutu olduğunu ileri sürdüğü taşınmazın eşi tarafından davalılara satış yoluyla devredildiği Türk Medeni Kanununun 194. maddesine göre satış için rızasının alınmadığı gibi satışı gerçekleştiren eşinin akli melekelerine yeterince sahip olmaması nedeniyle dava konusu taşınmazın davalılar üzerinde bulunan tapu kaydının iptali ile tekrar eski maliki olan dava dışı eşi adına tapuya tesciline ve bu taşınmazın aile konutu olduğuna ilişkin şerh konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Bu durumda mahkemece davanın satışı gerçekleştiren davacının eşine yöneltilip onun da göstereceği deliller toplanıp hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Eksik hasımla karar verilmesi hatalıdır.
(4721 s. MK. m. 194)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden davalılardan Harun T. vekili Av. Faruk B. ve karşı taraf Türkan B. geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı eş, aile konutu olduğunu ileri sürdüğü taşınmazın eşi tarafından davalılara satış yoluyla devredildiği Türk Medeni Kanununun 194. maddesine göre satış için rızasının alınmadığı gibi satışı gerçekleştiren eşinin akli melekelerine yeterince sahip olmaması nedeniyle dava konusu taşınmazın davalılar üzerinde bulunan tapu kaydının iptali ile tekrar eski maliki olan dava dışı eşi adına tapuya tesciline ve bu taşınmazın aile konutu olduğuna ilişkin şerh konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Bu durumda mahkemece davanın satışı gerçekleştiren davacının eşi Yüksel B.´a yöneltilip onun da göstereceği deliller toplanıp hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.Eksik hasımla karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 375.000.000 lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 06.04.2004 sa.



HD 02 <> E: 2005/2547 <> K: 2005/7234 <> Tarih: 03.05.2005
* AİLE KONUTU ŞERHİ
* TAPU İPTALİ
Eşlerin dava konusu konutu aile konutu olarak özgüledikleri açık olduğundan ve davacının da satışa rızası bulunmadığından konutu satın alan davalıların haberi olduğuna göre tapunun iptali ile aile konutu şerhi verilmesine karar verilmelidir.
(4721 s. MK. m. 194, 240, 254, 279, 652)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmiş, yeni kanunda 194, 240, 254, 279 ve 652. maddelerde "aile konutu" adı altında yeni bir hukuki kavram getirmiştir. Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesi "eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez; aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki haklarını sınırlandıramayacağını" hükme bağlamıştır. Bu düzenleme ile Tapu Sicilinde konutun maliki olarak gözüken eşin, hukuki işlem özgürlüğü diğer eşin katılımına onamına bağlanmıştır. Amaç aile konutunun ve bu konutla ilgili kanuni hakları koruma altına almaktır. Bu koruma evlilik birliği devam ettiğine göre 4721 sayılı Kanunun yürürlüğe girişi 1.1.2002´den önceki edinilmiş aile konutları içinde geçerlidir. Toplanan delillerden dava konusu taşınmazın eşler tarafından kendilerine aile konutu olarak özgülendikleri tartışmasızdır. Davalılar Harun ve Hadi´nin taşınmazı satın alırken bu yerin aile konutu olduğunu ve davacının da satışa rızasının bulunmadığını bildikleri sabittir. Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi koşulları da gerçekleşmiştir. Bu açıklamalar karşısında davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde reddi uygun görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), duruşma için takdir olunan 400 YTL. vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 3.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Aile konutu şerhi dadaş Meslektaşların Soruları 6 25-11-2012 17:56
Aile Konutu Şerhi Hak ve Nisfet Meslektaşların Soruları 1 30-07-2009 19:44
Aile Konutu Şerhi Av. Cem Arıcıgil Meslektaşların Soruları 7 08-06-2009 13:08
kooparatif hissesi - noter satışı - aile konutu şerhi - dolandırıcılık awogad Meslektaşların Soruları 2 10-04-2007 22:09
aile konutu şerhi konulan gayrimehkulün iyiniyetli üçüncü kişiye satışı AV. ALİ GÖKÇİMEN Meslektaşların Soruları 3 27-02-2007 11:56


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11062908 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.