Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Emekli Hakim Ve Savcıların Avukatlık Yapabilmesine Sınırlama Getirilmesi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 06-04-2009, 16:32   #31
tiyerianri

 
Varsayılan

Bence de kesinlikle bir sınırlama getirilmeli.Hatta biraz daha ileri gidilmeli ve bu hak hiçbir şekilde verilmemeli. Yıllarca avukatları azarlayacaklar, kendilerini üstün görecekler,mesleğimizin yargının en önemli unsurlarında biri olduğunu kabul etmeyecekler,hatta duruşma esnasında avukatın aldığı paralardan bahsedecekler emekli olunca da avukatlık mesleğine geçecekler. Bir tezatlık yok mu sizce bu işte?
Old 06-04-2009, 21:20   #32
üye14072

 
Varsayılan

cengiz beyin son paragrafı akla ve hakkaniyete en yakın çözüm bence

emekli hakim ve savcıların avukatlık yapmasını yasaklayalım,
öğretmenler,
diğer kamu emeklileri,
onlar yapsın mı

peki yasakladık.
hiç bir emekli kamu görevlisi yapmasın
işçi emeklileri bağkurlular
onları da yasaklıyalım

olmadı,
kadınların ne işi var gitsinler evde çocuk baksınlar
kadınlarında avukatlığını yasaklıyalım

zenciler
onlarda duruşmanın rengini bozuyorlar
onlarıda yasaklıyalım,

yahudiler
onlarıda gaz odalarına gönderelim,

hayl hitler

mesleğimizin yaşadığı sıkıntılar bu gün ortaya çıkmamış,
istanbul barosunun yayımı olan sarı bir kitap var,
sağolsun baro 50 adet basmış bir daha basmıyor

yüz yıl önce de aynı sorunlar varmış bu meslekte,

bu mesleğe 40 yıl 50 yıl emek veren ve bu meslekle ailesi geçindirip, onurlu bir hayat sürmeye çalışan meslektaşlar her zaman büyük fedakarlıklar yapmak zorunda kalmış,

bne yasa, ne yönetmelik değişikliği şu anda yaşadığımız zorlukları bir anda bertaraf etmez,

şunu da kabul etmek gerekir ki toplum bileşik kaplar gibidir,

yaşadığımız sorunların pek çoğu diğer meslek grupları için de geçerli sıkıntı ve zorluklardır.

bu zorlukları aşmak için uğraşacağız,
birlikte veya yalnız
saygılar sevgiler
av emin öztürk
kocaeli barosu
Old 07-04-2009, 05:09   #33
Armağan Konyalı

 
Varsayılan


Deneyimli hukukçuların katılmasıyla avukatlık mesleği güçlenir. Keşke her hakim -savcı emekliliğinde avukat olsa. Avukatlık mesleği avukatlar için değil, müvekkiller için var olmalıdır.

Alıntı:
Yazan tiyerianri
Yıllarca avukatları azarlayacaklar, kendilerini üstün görecekler,....emekli olunca da avukatlık mesleğine geçecekler. Bir tezatlık yok mu sizce bu işte?
Sayın tiyerianri
Tezat bazı hakimlerin düşündüğünü her hakimin düşüncesi gibi kabul etmenizdedir. Bazı hakimler öyle düşündükleri için avukatlık yapmıyor; diğerleri öyle düşünmedikleri için avukatlık yapıyor.

Bu durumda bir tezat daha doğuyor: Sizin gibi düşünenin avukatlık yapmayanlara kızması gerekiyor.

Genelleme yapılırsa sapla saman ayrılmaz.

Saygılarımla
Old 07-04-2009, 07:32   #34
tiyerianri

 
Varsayılan

Deneyimli hukukçuların katılmasıyla avukatlık mesleği güçlenecek olsaydı bu zamana kadar katılanlar sayesinde bu mesleğin sorunları kalmazdı, hadi kalmazdı demeyelim en azından azalırdı ve fakat görüyoruz ki; azalmak bir yana gittikçe çoğalıyor. Ayrıca tabi ki genelleyemeyiz yüzde yüz her hakim ya da savcı böyle davranmıyor ama yüzde 99'u malesef böyle
Old 07-04-2009, 16:07   #35
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan tiyerianri
Deneyimli hukukçuların katılmasıyla avukatlık mesleği güçlenecek olsaydı bu zamana kadar katılanlar sayesinde bu mesleğin sorunları kalmazdı, hadi kalmazdı demeyelim en azından azalırdı ve fakat görüyoruz ki; azalmak bir yana gittikçe çoğalıyor. Ayrıca tabi ki genelleyemeyiz yüzde yüz her hakim ya da savcı böyle davranmıyor ama yüzde 99'u malesef böyle

Sayın tiyerianri,
Türkiye'deki 12.000-14.000 hakim ve savcının %99'unu tanımanız beni çok mutlu etti. Önceki mesajınızda sözettiğiniz "avukatları azarlayan, kendilerini üstün gören, avukatlık mesleğinin yargının en önemli unsurlarında biri olduğunu kabul etmeyen" hakim ve savcıların adını, soyadını ve görev yaptıkları yerleri sitemize yazarsanız inanın mesleğimize en önemli katkıyı yapmış olacaksınız.
Şimdiden bu yararlı hizmetiniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım üstadım.
Old 07-04-2009, 17:19   #36
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Haksız rekabete yol açtığını düşünüyorum


Bence mesleğinde yetersiz olan kişilerin, yeterli olanlarla aynı unvanı taşıması haksız rekabettir. İyi bir hukukçunun, Hakim veya Savcılıktan emekli olduktan sonra avukatlık yapması haksız rekabet değil, tatlı rekabet olur.
Old 07-04-2009, 23:26   #37
tiyerianri

 
Varsayılan

Sayın Cengiz Bey; bana üstad demişsiniz sağolun gerçekten üstad olmayı çok isterdim iltifat buyurmuşsunuz. Bir sohbet başlığı açılmış fikirlerimi yazdım, herkes tarafından kabul görmesi mümkün değil elbette.Size bilahare mail yoluyla isimleri ve görev yerlerini yollarım. Ancak siz hakimlerin ve savcıların böyle davranmadığını ve emekli olduktan sonra avukatlık yapmalarını istiyorsanız fikrinize saygı duyarım ve alaycı bir yaklaşım asla sergilemem.
Old 07-04-2009, 23:55   #38
Salut

 
Varsayılan

Hakim, son görev yaptığı yer ile önceki görev yaptığı yer arasında görev süresi hangisinde uzun ise orada 3 yıl süre ile; son görev yaptığı yerde ise 4 sene avukatlık yapamaz derseniz bu konu çözülmüş olur sanırım.
Old 08-04-2009, 11:20   #39
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan tiyerianri
Sayın Cengiz Bey; bana üstad demişsiniz sağolun gerçekten üstad olmayı çok isterdim iltifat buyurmuşsunuz. Bir sohbet başlığı açılmış fikirlerimi yazdım, herkes tarafından kabul görmesi mümkün değil elbette.Size bilahare mail yoluyla isimleri ve görev yerlerini yollarım. Ancak siz hakimlerin ve savcıların böyle davranmadığını ve emekli olduktan sonra avukatlık yapmalarını istiyorsanız fikrinize saygı duyarım ve alaycı bir yaklaşım asla sergilemem.

Sayın tiyerianri, "alaycı yaklaşım"dan duyduğunuz rahatsızlığı keşke hakim ve savcıların yüzde doksan dokuzunu aynı kefeye koyarken de duysaydınız.
Size karşı sözettiğiniz gibi davranan hakim ya da savcılar olmuştur belki; gerekli yanıtı vermiş, o kişiyi öyle davrandığına pişman etmişsinizdir diye düşünüyorum. Başınıza gelen böyle 1,3,10,100 olay, tüm hakim ve savcıları itham etmek için yeterli veriyi sağlamaz.
Ben tüm hakim ve savcıların olması gerektiği gibi donanımlı, saygılı, adaletli olduğunu iddia etmiyorum. Avukatlar için de aynı iddiada bulunmak olanaksız. Sadece aşağılayıcı genellemenize karşı çıktım. Konunun başından beri söylediğim, avukatlığın sorunlarının yanlış yerde arandığıdır. Saygılarımla.
Old 08-04-2009, 14:25   #40
tiyerianri

 
Varsayılan

Yaptığım genelmeden rahatsızlık duyamam çünkü gerçek olduğuna inanıyorum ve aksini kanıtlayack olaylarla çok sık karşılaşmıyoruz ve fakat hiç karşılaşmıyoruz da değil. Yiğidi öldür ama hakkını ver demişler.Bu durum hakim ve savcıların kişilikleriyle alakalı bir genelleme değil dikkat ederseniz.Avukatlığın sorunlarını siz bildiğiniz biz de bildiğimiz bir yerde aramaya devam edelim belki bir gün ortak noktada buluşuruz.
Old 27-09-2009, 15:12   #41
golgan

 
Varsayılan savunma hakkı -kaliteli olma

Ben emekli hakim-avukatım;
Yazılanları okudukça hukukun anlamını ve içselliştirme sorununun ağırlığını yetirnce kavrayamadığımızı bunda gelecekte de sorunlarımızın olabileceğini acıyla gördüm.
On yılda bir yapılan askeri darbelerle bir paçavra gibi atılan hukuk ve onu içselleştirmeden bir para kazanma aracı gibi gören mış gibi hukukçular oldukça belalı süreç devam edecek.
Kanımca hukukta ve hukuçuda kalite sorunumuz var.Yeni başlayan meslekdaşlarımız hocalarının avukat olarak aynı saflarda yer almalarına bir şey diyebilirler mi.Türkiyede toplam 10 bin hakim-savcı var.Her yıl yaklaşık 150-200 cıvarında emekli olunuyor.Bunların kaçta kaçı avukatlıkta devam ediyor bilemem ama yarısını geçeceğini sanmıyorum.
Emekli bir yargıcın bir baroda deneyimlerini paylaşması onur olmalıdır.Tıpkı deneyimli ve nitelikli bir avukatın yargıç seçilmesinde olduğu gibi.
Old 27-09-2009, 22:21   #42
Hak Hukuk

 
Varsayılan Çözüm Öneri

Emekli hakim ve savcıların avukatlık yapmalarının yarattığı haksız ve tatsız rekabetten söz edilebilir günümüzde.Ancak bu konuya has bir yasak getirmektense, işin esasına bakmak lazımdır diye düşünüyorum.
Bir sokakta kaç tane fırın açılabileceği, bir köye kaç minibüsün yolcu taşıyabileceği, bir kentte kaç taksinin çalışabileceği önceden belirlenmişken ülkemizde, bir kamu hizmeti olan avukatlıkta bir yerde kaç avukat bürosu açılabileceğini artık konuşmanın vakti geldi geçiyor bile. Mesela “bir noter yetki çevresinde en fazla 50 avukat bürosu açılabilir” gibi bir yasa maddesi önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde mutlaka getirilecektir.
Bu çözümün sebep olacağı şikayetleri asgariye indirmek için de, (yine önümüzdeki birkaç yıl içerisinde getirilmesi zaten kaçınılmaz olacak olan) avukatlığa giriş sınavı çare olacaktır.Ayrıca, bu sınav sayesinde, (avukatlıkla ilgili yukarıda ve her söz açılışta değinilen, devlet üniversitesi mi-özel üniversite mi tartışmalarının da önü alınmış olacaktır. Gerçekten, bu tür asgari sınavları başarmış hiçbir öğrenci yetiştiremediğini (belli bir süreç sonunda) görecek olan her üniversite, açtığı hukuk fakültesini zaten kapatacaktır.
Old 27-09-2009, 23:08   #43
avrupayakası

 
Varsayılan

Hukuk Fakültesine girmiş öğrencilerin çoğu bu Fakülteye Avukat olmak için girer.Avukatlık Sınavı bence mesleğimize bir artı kazandırmaz tam tersine kurslar bayram eder.Avukatlık kursları açılır , Öss de olduğu gibi yine kurslar trilyonları da götürürler.Ben İstanbul Mezunuyum ama Özel Okul mezunu biri de gayet doğaldır ki Avukatlık yapabilir benim düzeyimde veyahut ilerisinde veyahut gerisinde,sınavla bir çare bulunmaz.Avukatlık kişisel beceriye dayalıdır.Ben artık böyle düşünüyorum.Elbette sayısız Fakültenin açılmasına karşıyım.
Gelelim konu başlığının cevabına; emekli Hakim ya da Savcılar da Avukatlık yapsınlar ya da yapmasınlar bu onların tercihidir.Neden karşı duralım ki? İyi Avukat olduktan sonra tatlı bir rekabet olur.Yapmayın demek şuna benzer; bir Avukat stajında bir stajyere bir şey öğretmiyorsa ondan korktuğu içindir,ileride kendisini rakip gördüğü içindir.Bizler emekli Hakim ve Savcıları neden rakip görelim ki? Buyursunlar gelsinler..
Old 28-09-2009, 14:12   #44
SYAZICI

 
Varsayılan

'Hukuk Fakültesine girmiş öğrencilerin çoğu bu Fakülteye Avukat olmak için girer.Avukatlık Sınavı bence mesleğimize bir artı kazandırmaz tam tersine kurslar bayram eder.Avukatlık kursları açılır , Öss de olduğu gibi yine kurslar trilyonları da götürürler.' demiş sayın meslektaşım. Ki evet sınav denildiği zaman maalesef ülkemizde fırsatçılar bundan en çok yararlananlar. Konudan uzak olacak ama şuan bir çok büyük illerimizde hakimlik- savcılık sınavı için açılan özel dershaneler var. Avukatlık mesleği için de sınav olursa bu iyiniyetin sonu da maalesef böyle olacak ve burda yine önemli bir konu gündeme gelecek. Öss ydi fakülte eğitimiydi okumaktı bunların masraflarıyla bellerini doğrultamayan aileler bu sefer de avukatlık sınavı için dershanelere para akıtacak. Ve yine burada göremediğimiz bir ayrıntı söz konusu olacak. Özel okul mezunu 'paralı' öğrenciler hiç zorlanmadan dershanelere gidecek diğer arkadaşlar ise kendi çabalarıyla hazırlanacaklar ve belki hak ettikleri meslekleri yine bir 3 saate sığdırılmış sınavla kaybedecekler ve belki 'kaptıracaklar'. Sınav çözüm değil bence ya da illa ki sınav gerekiyorsa özel okul mezunlarına bu sınav uygulanabilir.
Old 28-09-2009, 23:37   #45
elitra

 
Varsayılan

Hakimleri bilmem ama savcılardan iyi sanık avukatı olmuyor / olamaz. Bir ömür savcı gibi düşündüklerinden avukat gibi sanık lehine yorum yapamıyorlar. Savcıların sadece mağdur-müdahil avukatlığı yapabilmelerine imkan tanıyan bir yasa çıkaralım.
(Not: Son cümlem latifedir. Lütfen ciddiye alıp yorum yapmayın.)
Old 29-09-2009, 07:48   #46
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan elitra
Hakimleri bilmem ama savcılardan iyi sanık avukatı olmuyor / olamaz. Bir ömür savcı gibi düşündüklerinden avukat gibi sanık lehine yorum yapamıyorlar. Savcıların sadece mağdur-müdahil avukatlığı yapabilmelerine imkan tanıyan bir yasa çıkaralım.
(Not: Son cümlem latifedir. Lütfen ciddiye alıp yorum yapmayın.)
Yazdığınız çok doğru olduğundan ben son cümlenizi ciddiye alıyorum.
Kürsünün sağı ile solu arasında uçurumlu dağlar var. Sağdaki sağda kalmalı. (Soldaki sağa geçse de olur.)
Old 30-09-2009, 12:14   #47
Av.Sertaç Kartal

 
Varsayılan

Emekli Hakim ve Savcılara Sınırlama getirmenin öncelikle Noterlik için gerekli olduğu kanaatindeyim.Avukatlık mesleğinin koşullarının düzeltilmesi için ise avukat olabilme standartlarının yükseltilmesi gerekli.Geçtiğimiz yıllarda getirilmek istenen avukatlık sınavı iyi bir başlangıç olabilirdi.Ancak özel üniversitelerdeki iştahı kabarmış rant çevreleri ve siyasi taşeronları malesef buna izin vermediler.Barolarında dayatmaya karşı gücü yetmedi.Ve avukatlık mesleği yine kurban edildi.Böylece bu günlere gelindi.Malesef her geçen gün ağırlaşan yaşam koşulları ,artan avukat sayısı ve daralan pasta sonucu, meslek etiğinden taviz veren meslaktaşlarımız giderek çoğalacak.Zaten adı çıkmış bir meslek olarak gelecek günlerde işimiz oldukça zor görünüyor. Bir mesleki büyüğümüzün deyimiyle''Avukatların avukata ihtiyacı var '' gibi bir durumla karşı karşıyayız...
Umarım bir farkındalık oluşur ve yeniden bir umut ışığı doğarda, çok değerli olan mesleğimize sahip çıkıp onu hak ettiği değere yükseltebiliriz.
Selam,saygı,sevgilerimle...


Not:Birazda gülümseyelim)

Avukatlık nedir?

Zor meslektir vesselam .İnsanlara paket yapıp poşetle bişeyler teslim etmediğin için kimse ne yaptığını anlamaz bu sebepledir ki hiçbişey yaptığını düşünür ve avukata verilen para hep boşuna veriliyormuş gibi görülür, ki çoğu müvekkil ödeme yapmamak için kırk takla atıp maymun olur karşında.... en iyisi maaşlı çalışmak diyerekten bir şirkete girersin gel gör ki burda işler daha zordur zira genel müdür şirketin sahibi hukukçu değildir , ve sana bişeyler yapman için talimatlar verirler önce onlara hukuki durmu anlatırsın (bu başlıbaşına ömründen ömür gitmesi sebebidir) sonra istedikleri şeyin imkansızlığını anlatmaya çalışırısın, bu arada kalan vakittede işleri halletmen gerekir, zira zor meslektir, üyesi olmayanların anlayamayacağı yaşam biçimidir.

http://www.uludagsozluk.com/k/avukat/

Avukatlık Anayasası:

1- Avukatlar milyonlarca kanun maddesini, hatta yönetmelikleri ezbere
> bilmelidir.
> 2-Sorununuz hukuki olsun veya olmasın her yer ve saatte onlara
> danışabilirsiniz.
> 3- Avukatlar uyumaz, aile düzenleri yoktur. O nedenle haftanın her gün
> ve saatinde aramaktan çekinmeyin. Kadın veya erkek olsun avukatınızı
> nereye isterseniz çağırın gelir, gelmezse fevkalade ayıp eder.
> 4- Her ne kadar Türkiye Barolar Birliği tarafından "danışma ücrete
> tabidir" dense de inanmayın. Doktorların muayene ücretini mutlaka
> ödeyin ama avukatın ücreti diye bir şeyi düşünerek strese girmeyin.
> 5- Yılların bilgi birikimine dayanarak da olsa, sadece iki cümle
> kurmak için para alınmaz. Hele sizi falanca dost göndermiş olduğuna
> göre sizden hiç alınmaz.
> 6- Avukat dava masraflarını cebinden yapar. Siz bir de bunu dert
> etmeyin. Allah'ın avukatlara özel olarak para gönderdiğini hepiniz
> biliyorsunuz. Türkiye'de Allah bu yardımı başka hiçbir meslek
> mensubuna yapmaz.
> 7- Dava harçlarının yüksek olması durumunda, bilirkişi ücretini fahiş
> bulduğunuzda doğrudan onlara kızıp söylenebilirsiniz.
> 8- Dava aşamasında, mutlaka bildiğiniz tüm avukat, emekli hakim, zabıt
> katibi ve hatta başından buna benzer bir dava geçmiş olan tüm
> dostlarınıza ve bakkalınıza danışıp avukatınıza iletin. Onların
> fikirleri avukat için çok önemlidir. Nasıl olsa işinizin masraflarını
> o yaptığı için hiç olmazsa hukuki bilgileri de siz ona aktarın.
> 9-İşin başında size davanızı kazanmanın çok zor olduğunu, hatta haksız
> olduğunuzu söylemiş olsa bile, dava kaybedildiğinde bu gene de sadece
> avukatın suçudur.
> 10- Siz adam öldürmüş olabilirsiniz ama beraat kararı alamayan avukat
> hatalıdır.
> 11- Boşanma davanıza bakıyorsa eğer saat başı arayıp konu ile ilgili
> veya ilgisiz son gelişmeleri lütfen ona bildirin. Kayınvalidenizin
> görümcenize dedikleri, sabahı beklemeyecek kadar acildir avukat için.
> 12-Davanız uzayabilir. Bu durum, hakim değişikliği, bilirkişinin
> raporunu geç vermesi, duruşma tarihinin uzun aralıklarla verilmesinden
> kaynaklansa da iktidarı ele geçirip bunları düzeltmediği için yine
> avukat sorumludur.
> 13- Davanıza bakan hakimi veya savcıyı tanıyan bir yakınınız var ise
> mutlaka onu devreye sokun, böylece probleminizi avukatsız
> çözebilirsiniz. Zaten hakim ve savcılar da sizden bunu beklerler ve bu
> onların çok hoşuna giden bir yoldur.
> 14- Davanızda göstereceğiniz tanıkların ne bildiğinin bir önemi
> yoktur. Kanuna aykırı olsa da avukat, sizin için onlara ne
> diyeceklerini öğretmelidir.
> 15- Bir borcunuz dolayısıyla hakkınızda bir icra takibi yapılmışsa
> bunun tek sorumlusu alacaklınızın avukatıdır. Bu avukat evinize veya
> işyerinize hacze geldiğinde ona dilediğinizi yapma hakkınız vardır.
> Küfür edin, tehdit edin, dövün hatta öldürün. İşte bu konuda
> özgürlüklerin en genişine sahipsiniz.
> 16-Karşı tarafın avukatı, artık meslektaşımız değil bizim
> düşmanımızdır, adliye koridorunda onunla sohbet ediyorsak, bu aslında
> iki yakın arkadaş olmamızın değil, sizi satmış olduğumuzun bir
> göstergesidir.
> 17-Avukatınız, Amerikan filmlerinde görüldüğü gibi, uzun uzun savunma
> yapmıyorsa, hakimi bir kenara itip, tanıklara kendisi sorular sorarak
> onların yalanlarını ortaya çıkartamıyorsa beceriksizliğine verin.
> Hatta bu avukat duruşmaya tam olarak saat kaçta girileceğini bile
> bilmez, sizi duruşma salonunun kapısında bekletirse onu azledip
> tazminat isteyin.
> 18-Sizin işinizi yaparken avukatın tek amacı adalet, daha doğrusu
> sizin için adalet olmalıdır. Ona para teklif etmenize gerek yoktur.
> Avukat başka kişilerden kazanır parasını. Kumarmış, kadın veya beyaz
> zehir size ne, nereden kazanırsa kazansın. Önemli olan size bedava
> çalışmasıdır. Hatta isterseniz öğlene doğru gidin de size yemek
> ısmarlasın.
Kaynak:bilinmiyor tarafımdan
Old 30-09-2009, 13:43   #48
S.Orhan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Sertaç Kartal
Emekli Hakim ve Savcılara Sınırlama getirmenin öncelikle Noterlik için gerekli olduğu kanaatindeyim.

http://www.uludagsozluk.com/k/avukat/

Avukatlık Anayasası
> 13- Davanıza bakan hakimi veya savcıyı tanıyan bir yakınınız var ise
> mutlaka onu devreye sokun, böylece probleminizi avukatsız
> çözebilirsiniz. Zaten hakim ve savcılar da sizden bunu beklerler ve bu
> onların çok hoşuna giden bir yoldur.

Sayın Kartal,
Noterlikle ilgili sınırlama önerinize bir diyeceğim yok da ,emekli Avukatları neden kapsam dışında bıraktınız, anlayabilmiş değilim .En iyisi Anayasa değişikliği yapıp,''Emekli Hakim ve Savcıların yaşam hakkı yoktur'' hükmünü getirmek, böylece sorun kökten çözülmüş olur.
Alıntı yaptığınız Avukatlık Anayasasının ise son cümlesine katılmak mümkün değil ve çok haksız bir genelleme.Diğer Meslekleri bu şekilde rencide ederek sorunlarınızı çözebileceğinizi düşünmüyorsunuzdur umarım.
Saygılarımla.
Old 30-09-2009, 15:56   #49
Av.Sertaç Kartal

 
Varsayılan

''...emekli Avukatları(Hakim ve savcıları) neden kapsam dışında bıraktınız, anlayabilmiş değilim.''
'...Alıntı yaptığınız Avukatlık Anayasasının ise son cümlesine katılmak mümkün değil ve çok haksız bir genelleme.Diğer Meslekleri bu şekilde rencide ederek sorunlarınızı çözebileceğinizi düşünmüyorsunuzdur umarım.''

Sayın Orhan,

Emekli hakim ve savcıların avukatlık yapabilmeleri, görev yaptıkları adli çevre dışında mümkün olabilmeli...

Alıntıya gelirsek;
''Davanıza bakan hakimi veya savcıyı tanıyan bir yakınınız var ise
mutlaka onu devreye sokun, böylece probleminizi avukatsız
çözebilirsiniz. Zaten hakim ve savcılar da sizden bunu beklerler ve bu
onların çok hoşuna giden bir yoldur.''

buradaki anlatım aslında aksini ifade etmek isteyen bir hiciv örneği. Hiç bir hakim savcının hoşuna gitmediği halde bu yolun vatandaş tarafından gündeme getirilmesini yermek için kullanılmış,sanırım yanlış anlaşılma olmuş)
saygılarımla...
Old 01-10-2009, 09:23   #50
ozanemrebicki

 
Varsayılan

sayın THS üyerleri ;
Bu başlık altında yapılan tartışmanın şahsımca ne avukatlara ne de tartışma konusu olan emekli hakim ve savcılara bir fayda getirmeyeceğine inanıyorum. Çünkü tartışılan konu kimin tarafından bakarsanız o tarafın açısından haklılıkları bize göstermektedir. Ancak unutmamak gerekir ki , bu ülkede ne kadar mesleğine saygılı , işinde özverili , düşüncelerinde idealist hukukçu hakimler savcılar varsa bir o kadar da avukatlar mevcuttur. Bu ülkede ne kadar mesleğinde vurdumduymaz, işinde özensiz, düşüncelerinde idealistlikten uzak hakimler ve savcılar varsa bir o kadar da avukatlar mevcuttur. İşin özü insan olmaktan geçmektedir. Bir birey olarak ister hakim ve savcı olsun ister avukat hukuka duyduğu saygıyı ve sevgiyi mesleğine yansıtmayı başarmış olan kişi her daim hukuk dünyasının içinde hangi sıfatla olursa olsun barınmalıdır ve barındırılmalıdır. Eminim ki bu olgunluğa ve ve düşünce yapısına ulaşmış olan hukukçular yukarıda bahsedilen sorunların hiç birine sebebiyet oluşturmayacaklardır. Gerçek ve düzeyli bir hukuk eğitiminin yanında üniversitelerdeki hukukçu adaylarına ve meslek hayatındaki hukukçulara ''Hukukçu Onuru'' nun öğretilmesi gereklidir.
saygılarımla
Old 01-10-2009, 14:07   #51
SYAZICI

 
Varsayılan

Sayın Sertaç Kartal, tespitlerinze bayıldığımı belirtmek istiyorum. Ben bir avukatın bürosunda sadece 8 ayda bu maddelerin hepsiyle karşılaştım. Mesleğe yılları adamaya gerek yok maalesef öyle sık karşılaşılıyor ki bu traz insanlarla bu maddelere gösterilecek sabır sonunda sizi bekleyen tek şey 'meslek hastalığı' diyebiliriz. sinir bozukluğu tansiyon reflü kanser.....sanırım halkın kanaat getirdiği yaptıklarımızın karşılığı olarak bunlar görülüyor.
Old 01-10-2009, 15:38   #52
üye3578

 
Varsayılan

Gün gelecek hukukçuların büyük kısmı Av.Cengiz Aladağ ve Av.Barış gibi hukuku içselleştirecek, avukatlığın sadece para kazanmak için yapılan bir meslek olmadığını anlayacaklardır. İşte o günlerde bende keyifle avukatlık yapmak isterim.

Yoksa, bugünkü gibi dolmuş şöfürü veya fırıncılıkla karşılaştırılan bir mesleği yapacaksam; vergisi, kirası, stopajı vs. olmayan simitçilik daha cazip geliyor..
Old 01-10-2009, 18:05   #53
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Emekliye ayrılmış bir savcı ya da hakim, avukatlık yapmak istiyorsa, sınırlama getirilmesi gibi bir düşünceyi onaylamak güç. Yakınma daha ziyade, kürsüde geçirilen süre nedeniyle tecrübeye duyulan güvene bağlı olarak, daha çok tercih edilme endişesi ekseninde dönüyor sanıyorum. Bu tercih geçmiş zamanlar için doğruydu da. Ancak emekli hakim ve savcıların değişen teknolojiye ayak uydurmakta zorlandıkları ve günümüz avukatlık dünyasına intibakta da güçlük yaşadıkları ve giderek geçmişin aksine saçı kırlaşmış avukat arayışının yerini; daha genç ve dinamik avukat arayışına bıraktığı düşünülecek olduğunda, anlamsız da. Kaldı ki bu bir tercih nedeni olacaksa da sınırlama getirilmeli düşüncesine yine de katılmıyorum. Çalışan, er ya da geç emeğinin karşılığını alır düşüncesini savunuyorum.

Tüm meslekler geçimimizi temin edebilmek için yapılır. Para kazanmak amaçlı olarak çalışmak utanılacak, ya da ayıplanacak, hakir görülecek bir durum değildir. Önemli olan, para kazanma saikinin, meslek ilkelerini zaafa uğratmasına izin verecek şekilde öncelik kazanmasına meydan vermeden mesleği sürdürmekten ibarettir.

Kendi adıma ilke şudur: Önce kendim, sonra başkaları için faydalı olacak şekilde mesleğimi sürdürmek. Bu ilkeyi uyguladığım meslek, avukatlık olabileceği gibi, dolmuş şoförlüğü, fırıncılık, simitçilik yahut hakim-savcılık da olabilirdi. Ben ilkelerine bağlı kalınarak yapılan hiç bir mesleğin bir diğerinden üstün ya da aşağı olmadığı inancındayım.

Saygılarımla...
Old 01-10-2009, 23:21   #54
Hak Hukuk

 
Varsayılan

Emekli hakim ve savcıların avukatlık hakkıyla ilgili olan Avukatlık Kanununun 14.maddesinin 1.fıkrasının, Anayasa Mahkemesinin 2009/67 E sayılı kararıyla 16.09.2009 tarihinde iptal edildiğini, Sayın Yalçın Önder ‘in Hukuk Haberleri bölümüne eklediği haberden öğreniyoruz .İptal gerekçesini önümüzdeki günlerde görebileceğiz. Bu konuda 6 ay içerisinde yeniden bir düzenleme yapılması gereği de iptal kararında hükme bağlanmış.
Hayat hayattır; avukatlık ta diğer meslekler gibi toplumsal hayatın gereklerine göre şekillenecektir.Bir köye kaç minibüs çalışabileceği hususunda bir düzenleme yapmak, milli servetle alakalıdır. 50-60 milyar lirayı bulan her köylü, yapacak başka iş yok diye dolmuş almaya kalkarsa, belli bir sayıdan sonra serveti çöpe atmak demektir. Fırıncılıkta, bakkallıkta ta aynı şeyler söylenebilir. Buradaki sınırlandırma mal sahibini korumak içindir. Bireylerin iflas etmemesi toplum hayatının önemsediği bir konudur. 6 ay sonra kapatılacak bir lokantanın açılmaması gerektiğini peşinen söylemek herhalde en doğrusudur. “İstanbul’da isteyen istediği sayıda taksi çalıştırsın kim ne karışır” demek kabul edilebilir bir şey midir!
Günümüzde artık Avukatlıkta da kaçınılmaz hale gelen sınırlandırma ise, avukatları değil avukatlık hizmeti alacak bireyleri koruma amaçlıdır. Daha az sahteciliğin, daha az dolandırıcılığın olması da, aynen milli servetin çöpe gitmemesi kadar toplumsal hayat için önemlidir.
Old 01-10-2009, 23:47   #55
Av. Eyüp KATI

 
Varsayılan

meslekteki sorunlara neresinden bakarsanız elinizde kalıyor. hani bir reklam sloganı vardı ya 'kontrolsüz güç güç değildir' kontrolsüz ve sınırsız bir meslek yapılabilir olmaktan çıkmaktadır. belli sınırlamalar bence konulmalıdır. Avukatlık sınavının kaldırılmaması gerekiyordu reform yapılıyor ayağına kaldırıldı. iyi mi oldu sınav birşeyleri çözmüyordu ancak en azından bir şeydi. yaş haddinden emekli olanlar boş durmamak adına en azından avukatlık yapmak isteyeceklerdir. hukuk fakültesini bitirip kafasına göre iş bulamayanlar ''eh bari avukatlık cepte'' mantığıyla avukatlık yapacaklardır. bu da haliyle meslekte onarılmaz yaralar açmaktadır.
Old 02-10-2009, 19:26   #56
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Resmi Gazete tarih/sayı: 12.12.2003/25314
Esas Sayısı : 2001/309
Karar Sayısı : 2002/91
Karar Günü : 15.10.2002
İPTAL DAVASINI AÇAN : T.C. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER
İPTAL DAVASININ KONUSU : 19.3.1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 14. maddesinin 2.5.2001 günlü, 4667 sayılı Yasa ile değiştirilen birinci fıkrasının, Anayasa’nın 10., 13. ve 48. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemidir.
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
İptal isteminin gerekçe bölümü şöyledir:
“1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 14. maddesinin birinci fıkrasının yukarıya alınan eski ve yeni metinlerinin karşılaştırılmasından da anlaşılacağı gibi, herhangi bir nedenle görevlerinden ayrılan adli, idari ve askeri yargı hakim ve savcıları önceki metinde “münhasıran ve ayrıldıkları tarihte hizmet gördükleri mahkeme veya dairelerde” avukat olarak iş alma yasağına bağlı tutulmuşlarken, yeni düzenleme ile, görevlerinden ayrılan yargıç ve savcılar, Anayasa Mahkemesi üyeleri ve Yüksek Mahkemeler yargıçlarının, görevden ayrıldıkları tarihten geriye doğru beş yıl içinde hizmet gördükleri tüm mahkeme ve dairelerde ve bunların yargı çevresinde, ayrılma tarihinden itibaren iki yıl süre ile avukatlık yapmaları yasaklanmaktadır.
Anayasa’nın 48. maddesinde, herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme özgürlüğüne sahip olduğu belirtilmiştir.
Çalışma ve sözleşme özgürlüğünün düzenlendiği bu madde Anayasa’nın “temel haklar ve ödevler” bölümünde yer almıştır. Anayasa’nın 13. maddesinin ikinci fıkrasında ise, temel hak ve özgürlüklerle ilgili genel ve özel sınırlamaların “demokratik toplum düzeninin gerekleri”ne aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
Buna göre, hak ve özgürlükler ancak, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak sınırlandırılabilir. Demokratik hukuk devletinde, güdülen amaç ne olursa olsun, sınırlamalar özgürlüğün kullanılmasını ölçüsüz biçimde ortadan kaldıracak düzeyde olamaz.
Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında da belirtildiği gibi, bir sınırlama kuralının demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olabilmesi için “ölçülülük” ilkesinin gözetilmesi, amaç ve sınırlama orantısının korunması gerekmektedir.
Ölçülülük ilkesi, yasal düzenlemede sınırlama aracının, sınırlama amacına elverişli olmasını, sınırlama aracıyla amacı arasındaki oranın ölçüsüz olmamasını anlatmaktadır.
Getirilen sınırlamanın, Anayasa’nın 48. maddesinde sözü edilen çalışma özgürlüğü açısından son derece ağır bir nitelik taşıdığı kuşkusuzdur. Görevden ayrılan yargıç ve savcıların ayrıldıkları daire ve mahkemelerde iki yıl avukatlık yapamamaları adalete kuşku düşürmemek ve böylece kamu yararını gözetmek gibi nedenlerle açıklanabilirse de, bu yasağın ayrılma tarihinden geriye doğru beş yıl içinde görev yapılan tüm mahkeme ve dairelerin yargı çevresini içine alacak biçimde genişletilmesini haklı bir nedene dayandırmak ve demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaştırmak olanaklı değildir.
Yukarıda belirtilen içeriğine ve doğuracağı sonuçlara göre, getirilen düzenleme, kişinin temel hak ve özgürlükleri içinde yer alan çalışma özgürlüğünü gerekli olandan daha fazla sınırlandırması; avukatlık yapma yasağını son olarak görev yapılan mahkeme ve daireden başka geriye doğru beş yıl içinde hizmet görülen tüm mahkeme ve dairelerin yargı çevresini kapsayacak biçimde genişletmesi ve böylece amaç ile sınırlama arasında gerekli orantının kurulmamış olması nedenleriyle Anayasa’nın 48. ve 13. maddelerine aykırı olup, iptali gerektiği sonucuna varılmıştır.
Görevden ayrıldığı tarihten başlayarak iki yıl süresince, geriye doğru beş yıl içinde hizmet gördüğü tüm mahkeme ve dairelerin “yargı çevresinde” avukatlık yapamayacak olan bir kişinin, iki yıllık sürenin bitiminden sonra Türkiye’nin her yerinde avukatlık yapma hakkına sahip bulunmasının biçimsel olmaktan başka bir anlam taşımayacağını da ayrıca vurgulamak gerekir.
Öte yandan, Anayasa’nın 10. maddesinde, herkesin yasa önünde eşit olduğu, hiçbir kişiye, aileye ya da sınıfa ayrıcalık tanınamayacağı belirtilmiştir.
Yasa önünde eşitlik ilkesi, aynı hukuksal durumlarda bulunanlara aynı kuralların uygulanmasını gerektirmektedir. Bu ilke ile, yasakoyucunun ayrıcalıklı kişi ve topluluklar yaratmasının engellenmesi amaçlanmıştır. Aynı hukuksal durumda bulunanlar için farklı uygulamaya neden olacak yasa kuralı, Anayasa’nın “eşitlik” ilkesine aykırılık oluşturacaktır.
4667 sayılı Yasa’nın anılan kuralı ile getirilen sınırlama, kapsamdaki kişiler yönünden Anayasa’nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine de aykırı sonuçlar doğurabilecek nitelik taşımaktadır.
Gerçekten, getirilen sınırlama, çalışma alanı olarak geriye doğru “son beş yıl içinde hizmet gördükleri mahkeme veya dairelerin yargı çevresi”ni kapsayan niteliğiyle aşağıdaki sonuçları doğurabilecektir.
1- Emeklilik veya istifa gibi nedenlerle görevden ayrılan yargıç ya da savcılardan son beş yıl içinde yalnızca bir yerde görev yapanlara göre, çoğu kez istekleri dışında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun takdiri gereğince yapılan naklen atamalar nedeniyle birden çok yerde görev yapan yargıç ya da savcılar daha ağır bir sınırlamaya uğramakta ve bu kişiler çalıştıkları mahkeme ve dairelerin tümünün yargı çevrelerinde iki yıl süreyle avukatlık yapma hakkından yoksun bırakılmaktadırlar.
2- Yargı çevresi birden çok il ve ilçeyi kapsayan mahkemelerin başkan ve üyeleri bu il ve ilçelerin tümünde iki yıl süreyle avukatlık yapamamakta; yargı çevresinin genişliğine veya darlığına göre çalışma özgürlüğünün sınırları da genişleyip daralmaktadır.
3- 14. maddenin ikinci fıkrasında yapılan yollama nedeniyle birinci fıkradaki sınırlama kapsamına giren yüksek mahkemeler yargıçların çalışma özgürlüklerinin ihlali daha da ağır boyutlardadır. Bu yargıçlar, görev yaptıkları yüksek mahkemenin yargı çevresi tüm Türkiye’yi kapsadığı için görevden ayrıldıktan sonra iki yıl süreyle kendi yargı düzenleri içindeki hiçbir mahkemede; ayrıca, beş yılı doldurmadan görevden ayrılmış iseler, geriye doğru beş yıl içinde kalmak koşuluyla, üyeliğe seçilmeden önce görev yaptıkları mahkeme ve dairelerin yargı çevresindeki mahkeme ve dairelerde de iki yıl süreyle görev alamayacaklardır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi getirilen düzenleme, meslekten ayrıldıktan sonra avukatlık yapmak isteyen yargıç ve savcılar arasında eşitliğe aykırı sonuçlar doğurmakta ve Anayasa’nın 10. maddesinde anlatımını bulan eşitlik ilkesine de aykırı düşmektedir.”
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenen Yasa Kuralı
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 14. maddesini değiştiren 4667 sayılı Kanun’un 10. maddesi şöyledir:
“MADDE 10.- Avukatlık Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Emeklilik veya istifa gibi sebeplerle görevlerinden ayrılan adlî, idarî ve askerî yargı hâkim ve savcılarının son beş yıl içinde hizmet gördükleri mahkeme veya dairelerin yargı çevresinde, görevden ayrılma tarihinden itibaren iki yıl süre ile avukatlık yapmaları yasaktır.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 10., 13. ve 48. dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca Mustafa BUMİN, Samia AKBULUT, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Fulya KANTARCIOĞLU, Aysel PEKİNER, Rüştü SÖNMEZ, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN ve Mustafa Yaşar AYGÜN’ün katılmalarıyla 17.5.2001 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğün durdurulması isteminin bu konudaki raporun hazırlanmasından sonra karara bağlanmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleriyle diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava dilekçesinde, Avukatlık Kanunu’nda 4667 sayılı Yasa’nın 10. maddesi ile yapılan değişiklikle çalışma hak ve özgürlüğünün ölçüsüz biçimde sınırlandırılmasının demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkesiyle bağdaşmadığı, ayrıca kuralın, meslekten ayrıldıktan sonra avukatlık yapmak isteyen hâkim ve savcılar arasında eşitliğin bozulmasına yol açtığı, bu durumun da Anayasa’nın 10., 13. ve 48. maddelerine aykırılık oluşturduğu ileri sürülmüştür.
1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 14. maddesinin 4667 sayılı Yasa’nın 10. maddesiyle değiştirilen, birinci fıkrası ile emeklilik veya istifa gibi nedenlerle görevlerinden ayrılan adlî, idarî ve askerî yargı hâkim ve savcılarının son beş yıl içinde hizmet gördükleri mahkeme veya dairelerin yargı çevrelerinde, görevden ayrılma tarihinden itibaren iki yıl süre ile avukatlık yapmaları yasaklanmaktadır. Bu yasak, daha önce maddede sayılan meslek mensuplarının hizmet gördükleri mahkeme veya dairelerde buralardan ayrıldıkları tarihten itibaren iki yıl süreyle avukatlık yapamamaları biçimindeyken, getirilen düzenlemeyle bu süre aynen korunmakla birlikte belirtilen kişilerin görev alanı daraltılarak son beş yılda hizmet gördükleri mahkeme ve dairelerin yargı çevrelerinde avukatlık yapmaları engellenmiştir.
Anayasa’nın 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir.
Anayasa’nın 48. maddesinde de, herkesin, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahip olduğu belirtilirken bu özgürlük için bir sınırlama nedeni öngörülmemiş ise de dava konusu kuralla getirilen sınırlama, bu maddeden değil, Anayasa’nın mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini düzenleyen 138. maddesinden kaynaklanmaktadır.
Hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan bağımsız yargı gücü, günümüzde temel hak ve özgürlüklerin olduğu kadar kamusal düzenin korunmasının da güvencesidir. Yargının bağımsızlığının amacı ise bireylere her türlü etki, baskı, yönlendirme ve kuşkudan uzak kalınarak adaletin dağıtılacağı güven ve inancını vermektir. Bu bağlamda, Anayasa’nın 138. maddesinde düzenlenen objektif bağımsızlık da yargılama çalışmalarında hâkimlerin hiçbir etki altında kalmamaları gereğine dayanmaktadır.
Taraflardan birinin davasını üstlenen bir avukatın kısa bir süre önce o mahkemede hakim veya savcı olarak görev yapmış olması, karşı tarafta ve toplumda kuşku ve rahatsızlık yaratabilir. Yargıya bir etkinin yapılması kadar, yapılabilmesi olasılığı da adaleti olumsuz yönde etkileyerek sonuçta yargı bağımsızlığını zedeler.
Anayasa’nın tüm maddeleri aynı etki ve değerde olup, aralarında bir üstünlük sıralaması bulunmadığından, uygulamada bunlardan birine öncelik tanımak olanaklı değildir. Bu nedenle, kimi zaman zorunlu olarak birlikte uygulanan iki Anayasa kuralından biri diğerinin sınırını oluşturabilir. Ne var ki bu sınırlamaların da temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunmaması, demokratik toplum düzeninin gerekli kıldığından fazla olmaması ve ulaşılmak istenilen amacı aşmaması, başka bir anlatımla ölçülülük ilkesiyle uyum içinde bulunması zorunludur.
Önceki düzenlemeyle getirilen adlî, idarî ve askerî yargı hâkim ve savcılarının yalnızca ayrıldıkları mahkemelerde iki yıl süreyle avukatlık yapamamalarına ilişkin yasak, Avukatlık Kanunu’nun 14. maddesinin 4667 sayılı Kanunla değiştirilen birinci fıkrası ile emeklilik veya istifa gibi nedenlerle ayrılma tarihinden geriye doğru beş yıl içinde görev yapılan yerlerin yargı çevresinde avukatlık yapamama biçiminde genişletilmiştir.
Yargı çevresi bir bölgeyi bazen de yüksek mahkemelerde olduğu gibi tüm ülkeyi kapsayabileceğinden, dava konusu kuralla kimileri için son beş yıl içinde hizmet gördükleri mahkeme ve dairelerin yargı çevresini kimileri için de tüm ülkeyi kapsayacak biçimde getirilen yasaklama, çalışma özgürlüğünün ölçüsüz biçimde sınırlandırılmasına yol açabilecek niteliktedir.
Bu durumda, emeklilik ve istifa gibi nedenlerle görevlerinden ayrılan hâkim ve savcıların daha önce hizmet gördükleri mahkeme veya dairelerde avukatlık yapmalarıyla ilgili olarak önceki düzenlemeyle getirilmiş olan yasaklılığın genişletilerek uygulanmasını öngören dava konusu kural, Anayasa’nın 13. ve 48. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural, Anayasa’nın 13. ve 48. maddelerine aykırı görülerek iptal edilmiş olduğundan, ayrıca 10. maddesi yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
V- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez” denilmekte, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa’nın 53. maddesinin dördüncü fıkrasında da bu kural tekrarlanarak, beşinci fıkrasında Anayasa Mahkemesi’nin, iptal halinde meydana gelecek hukuksal boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlâl edici mahiyette görürse yukarıdaki fıkra hükmünü uygulayacağı belirtilmektedir.
19.3.1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 14. maddesinin 2.5.2001 günlü, 4667 sayılı Yasa ile değiştirilen birinci fıkrasının iptaline karar verilmesinin doğuracağı hukuksal boşluk, kamu yararını ihlâl edici nitelikte görüldüğünden gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
VI- YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİ
19.3.1969 günlü, 1136 sayılı “Avukatlık Kanunu”nun 14. maddesinin 4667 sayılı Yasa ile değiştirilen birinci fıkrasının YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE, 15.10.2002 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir.
VII- SONUÇ
A- 19.3.1969 günlü, 1136 sayılı “Avukatlık Kanunu”nun 14. maddesinin 4667 sayılı Yasa ile değiştirilen birinci fıkrasının, Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
B- İptal edilen kuralın doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,
15.10.2002 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkanvekili
Haşim KILIÇ Üye
Samia AKBULUT Üye
Yalçın ACARGÜN

Üye
Sacit ADALI Üye
Ali HÜNER Üye
Fulya KANTARCIOĞLU

Üye
Ertuğrul ERSOY Üye
Tülay TUĞCU Üye
Ahmet AKYALÇIN

Üye
Enis TUNGA Üye
Mehmet ERTEN

http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/K...2/K2002-91.htm
Old 02-10-2009, 19:58   #57
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın Zeynel'e katılıyorum. Çok güzel özetlemiş.
Old 01-11-2009, 23:37   #58
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan zeynel
Gün gelecek hukukçuların büyük kısmı Av.Cengiz Aladağ ve Av.Barış gibi hukuku içselleştirecek, avukatlığın sadece para kazanmak için yapılan bir meslek olmadığını anlayacaklardır. İşte o günlerde bende keyifle avukatlık yapmak isterim.

Yoksa, bugünkü gibi dolmuş şöfürü veya fırıncılıkla karşılaştırılan bir mesleği yapacaksam; vergisi, kirası, stopajı vs. olmayan simitçilik daha cazip geliyor..

Almanya'ya geldiğim ilk senelerde idi, bir taraftan Almanca kurslarına giderken, diğer taraftan, kursa giden diğer öğrencilerin çoğunda olduğu gibi, temizlik işlerinde çalışıyordum.

Beraberce temizlik yaptığımız arkadaşlardan birinden bir teklif aldığım gün aklımdan çıkmıyor bir türlü.
Arkadaşın getirdiği teklif:
'Yakında Türkiye'de devrim olacak, gel partimize katıl, devrimde yerini al.'
Arkadaş halen devrimin gelmesini bekliyor.

Sayın zeynel,
bana öyle geliyor ki 'gelecek günleri' beklersek daha çok bekleriz. En iyisi sizin de belirttiğiniz üzere, 'Av.Cengiz Aladağ ve Av.Barış' ve Sayın Ömer Kavili gibi zor şartlar altında avukatlık yapmak ve yapmaya çalışmak bence. Zor iş.

Saygılarımla
Old 03-11-2009, 00:06   #59
AV.SEDAT

 
Varsayılan

Aslında sayın Halycon'un (keşke en azından bu sitede insanların nickname kullanmaları yerine gerçek isimleri kullanmaları kuralı olsa; cümleye baksanıza: Sayın Halycon ) önerisi de sebepleri de boş değil. Bir defa dünyada pek çok ülkede (özellikle anglikan hukuku uygulanan) hakimler ve savcılar da avukattır, baro mensubudurlar. Hatta savcılar için durum daha da yaygın şekilde böyledir. Gelelim Av.Cengiz bey'in eleştirilerine:

1- Evet meslekte olgunlaşma önemlidir. Ben avukatlıktan başka iş yapmadım ve mesleğe ilk başladığım yıllarda yazdığım dilekçelerdeki ifadeleri bugün görünce yüzüm kızarmıyor değil. Gençliğin de verdiği fevrilikle -ki mesleğe aslında 25 gibi pek de erken olmayan bir yaşta başladım- hakimin veya karşı taraftaki meslektaşımın bana ters gelen en ufak karar mimik ve ifadesinde derhal klavye başına oturup 10 20 30 yıllık hukukçulara hukuk ve dava terbiyesi öğretmeye kalkmışım... Bugün de anadoluda bazı ilçelerde daha yetkisi geleli 3 gün olmuş hakim ve hakimelerden dilekçe yazımı öğretmeye veya usul dersi vermeye kalkanlarla karşılaşıyorum. Meslekte olgunlaşmak da bu olsa gerektir. Öncelikle oturduğu kürsünün sağında da solunda da bir süre dirsek çürütmüş olmak, taraf cinliklerinin bir kısmında mağdur, bir kısmında fail konumunda yer almak, orada oturan hakime, bürokrasi adabı dışında ne öğrettiğini pek de bilemediğim hakimlik savcılık stajından daha fazlasını verecektir. Olayın insani bir boyutu da var. Eğer hakim veya savcı bir süre avukatlık yaparsa, yani sıradan kullar arasında vakit geçirirse, yarın kendisine kirazın en iyisini ucuza veren manavın, ayakkabısını yırtarcasına fırçalayan boyacının aslında makamına gösterdiği saygının büyüklüğünü görür; hayatını emekli olana kadar herkesin herkese böyle davrandığı ilizyonu ile yaşamaz, o zaman belki yaptığı işin kudsiyeti hakkındaki farkındalığı daha da gelişir.

2- Bence asıl sizin iddianız temelsizdir... Çok klişe ama bir o kadar da doğru bir laftır; damdan düşen hocanın hocanın ne istediğini soran kalabalığa: "bana damdan düşen birini getirin" demesi gibidir. Kitaplar, eğitim, hep birilerinin başka birilerinin tecrübelerini kategorize ederek konsantre hale getirip sunması ve bundan olabilecek maksimum faydanın alınmasının umulması üzerinedir. Ancak hiçbir damdan düşme öğrenimi damdan düşmenin kendisi kadar öğretici olamaz. Çok basittir aslında bu, sizin önermeniz doğru olsaydı, okuldan mezun olduğumuzda fişek gibi olurduk, adliyeye girdiğimizde sudan çıkmış balık gibi kalmazdık. Şimdi siz yine doğru eğitim, doğru staj diyeceksiniz ancak; kabul edin ki %99'umuz ilk günlerde aynen böyleydik. Şimdi bir de o balıklara vatandaşın hakkını hukukunu emanet edip, zamanla eğrisi doğrusunu bulsun diye bekliyoruz -ki asıl yanlış olan budur.

3- Bu maddede size kısmen katılıyorum. Teknik olarak hakimlik, diğer iki "iş"ten (meslek değil) oldukça farklıdır. Temelinde hepsi hukukçu da olsalar (sizin de belirttiğiniz idari saçmalık istisnası hariç) hakimlik bazı özelliklerinden ötürü devamlılığı esas olan özel bir durumdur. Ancak savcılık "iş"i ile "avukatlık" arasında benim canlı şahidi olduğum yegane fark, ikisinin de aracı adliye önünde park halinde iken birinin arabasının çekilmesi (ve gidip cezasını ödemesi), diğerinin arabasını çeken polis memurunun ise aynı gün bir sebeple tutuklanmasıdır. Biz diyoruz ki bu farkı ortadan kaldıralım.

4. bir madde de ben eklemek istiyorum: Kişisel olarak samimi olduğum yaklaşık her kıdem grubundan hakim savcının bir şekilde avukatlık yapmayı düşündüğünü biliyorum. Hatta ilk tayin sistemi değiştirilmeden önce çıkan kurayı beğenmeyip istifayı basan, ve -konunun başında bazı mesajlarda belirtildiği gibi- bir gün bile yetki almadan eski hakim/savcı titriyle adliyede dolaşan avukat(!) meslektaşlarla doluydu ortalık. Bu durum bakanlık için de ciddi emek israfı anlamına geliyor kuşkusuz. Sınavı eğitimi stajı bilmemnesi 2-3 yılınızı verdiğiniz, kurasını çekip görev yerini gösterdiğiniz bir hakiminiz iki günde elinizden uçup gidiyor (hoş şimdi değişti, önce batıya tayin ediyorlar, ev aldırıp, araba aldırıp borca sokup, bir de öğretmen/doktor/veya meslektaşla evlendirip sonra haydi Pülümür hakimi! Cesaretin varsa gitme ). Böyle bir israfın da önüne geçme gibi bir fonksiyonu olacak. Avukatlığın ne olup ne olmadığını herkes görmüş olacak, 5 yıl avukatlık yapmasına rağmen hala hakimlik savcılık isteyen varsa da artık gerçekten isteyerek mesleğe gireceği için emekliliğe kadar bir daha avukatlık düşünmeyecek.

Haa, emekli veya müstafi hakim veya savcının avukatlık yapmasına karşı mıyım? HA-VET.. Yani tabii ki avukatlığa dönebilsinler (bkz. yazının başı: baştan da avukattılar zaten) ancak, hiçbir surette görev yaptıkları yargı çevrelerinde dava alamamalılar. Veya tüm adliye kadrosunun yenilenmiş olması beklenecek makul bir süre geriye dönük yasak da (mesela son 15 yıldaki görev bölgeleri) konabilir. Neticede "Avukat tutma, hakim tut" sözü bu topraklardan çıkmışsa, hiçbir vatandaşın "bir ücretle ikisini de tutma" hakkı olmamalı.
Old 03-01-2010, 02:41   #60
adliyargı

 
Varsayılan

Merak ediyorum bir istatistik veya herhangi bir veri var mı acaba kaç tane emekli hakim savcı avukat var diye? yılda kaç hakim emekli oluyor ki avukat olsun.Bunlarla uğraşacağımıza yeni hukuk fakülteleri açılmasını önlemek için çalışmamız gerektiği kanaatindeyim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hakim Ve Savcıların Niteliği Sorunu!! aristo Hukuk Sohbetleri 14 25-05-2007 17:09
Hakim ve savcıların maaşları artacak. fkb Hukuk Haberleri 10 01-09-2006 15:33
Hakim ve savcıların maaşınnda artış yapacak kanun taslağı PINAR YILMAZ Hukuk Haberleri 0 21-08-2006 11:34


THS Sunucusu bu sayfayı 0,12331200 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.