Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Mirasçılardan biri dahi ecrimisil davasına katılmazsa ne yapabiliriz*

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 16-01-2009, 14:45   #1
Av.Yıldız

 
Varsayılan Mirasçılardan biri dahi ecrimisil davasına katılmazsa ne yapabiliriz*

Terekeye dahil olan taşımazlardan birinde mirasçılardan birinin oğlu oturmaktadır.Diğer mirasçılar bu kişiden ecrimisil talep etmek istiyolar.İştirak halinde mülkiyet söz konusu olduğu için mirasçıların hepsinin bu davayı açması gerekiyor.Mirasçılardan biri oğluna karşı bu davayı açmak istemiyor bu durum da neler yapabiliriz?
Old 16-01-2009, 17:36   #2
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

Ya muvafakat ya da terekeye mümessil tayini ile sorununuzu giderebilirsiniz.

Saygılarımla

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1991/8-66

K. 1992/168

T. 11.3.1992

• MİRAS ŞİRKETİNE MÜMESSİL TAYİNİ

• İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYETTE MÜDAHALENİN ÖNLENMESİ

743/m.581

ÖZET : Dava, iştirak halde mülkiyet üzere olan tapusuz taşınmaza vaki el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Bu tür, mülkiyet rejimine tabi olan taşınmazlara üçüncü şahısların el atmaları halinde bunun önlenmesi isteği ile açılacak davalar ise, ancak bütün iştirakçilerin birlikte dava açmış olmaları ya da muvafakatlarının sağlanması, yahut miras ortaklığına tayin olunacak temsilci aracılığı ile yürütülebilir.
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "el atmanın önlenmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sarıkaya Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 2.4.1990 gün ve 274-138 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 26.2.1991 gün ve 11641-2994 sayılı ilamı:
( ... Nizalı taşınmazın davacılara miras bırakan Zekiye Genç’ten kaldığı bilirkişi ve tanıklar tarafından ifade edilmiş olduğuna göre, tereke iştirak halinde olduğundan davacılar dışındaki diğer mirascıların da davaya katılmalarının ya da yöntemine uygun biçimde muvafakatlarının sağlanması yahut M.K.’nun 581. maddesi uyarınca miras ortaklığına bir temsilci tayin ettirilerek onun huzuru ile yargılamaya devam edilmesi ve böylece kamu düzenine ilişkin dava şartı yerine getirildikten sonra uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken bundan zuhul ve eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iştirak halde mülkiyet üzere olan tapusuz taşınmaza vaki el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Bu tür, mülkiyet rejimine tabi olan taşınmazlara üçüncü şahısların el atmaları halinde bunun önlenmesi isteği ile açılacak davalar ise, ancak bütün iştirakçilerin birlikte dava açmış olmaları ya da muvafakatlarının sağlanması, yahut miras ortaklığına tayin olunacak temsilci aracılığı ile yürütülebilir. Bu husus, davanın görülebilirlik koşuludur.
Somut olayda, dava konusu taşınmazların davacılar miras bırakanı Zekiyeden kaldığı ve onun ölümü tarihi itibariyle de terekesinin iştirak halinde bulunduğu hususunda yerel mahkeme ile Özel Daire arasında görüş aykırılığı mevcut değildir.
Mahkemece, miras bırakan Zekiyenin terekesine Sulh Hukuk Mahkemesince temsilci tayin edilen davacılardan Faruk Genç vekili huzuru ile davaya devam olunmuştur. O itibarla yerel mahkemenin davada M.K.’nun 581. maddesi gereğinin yerine getirildiğine ilişkin direnmesi yerindedir. Ne var ki işin esasına yönelik temyiz itirazları dairesince incelenmemiştir. O itibarla dosya bu konuda gerekli tetkikat yapılmak üzere Özel Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 8. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, oybirliği ile karar verildi.


T. C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1990/8-472

K. 1991/7

T. 23.1.1991

• MÜDAHALENİN ÖNLENMESİ ( İştirak halinde mülkiyet )

• İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYET ( Müdahalenin önlenmesi )

• MİRAS ŞİRKETİNE MÜMESSİL TAYİNİ ( Müdahalenin önlenmesi )

743/m.581

ÖZET : İştirak halinde mülkiyette; iştirakçilerden biri, taşınmaza elatan üçüncü kişiler aleyhine yalnız başına dava açabilirse de, M.K.’nun 581. maddesi gereğini yerine getirmeden davayı yürütemez. Bu husus, davanın görülebilirlik koşuludur.
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çayıralan Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.2.1989 gün ve 136-31 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 8.Hukuk Dairesi’nin 19.9.1989 gün ve 9858-7891 sayılı ilamı:
( ... 1985/136 esas 1987/147 karar sayılı hüküm davacı Zeliha tarafından açılan davanın geri alınmasına ilişkindir. HUMK.’nun 185. maddesi hükmüne göre davadan sarfınazara ilişkin hükümler kesin hüküm olmaz. O itibarla davalı tarafın bu hükmün kesin hüküm olduğuna dair itirazı yersizdir. Ancak, taksim hakkında yapılan inceleme yetersizdir. Davalı tarafın savunması gözönünde tutularak 12.10.1987 tarihli oturumda kamulaştırma evrakının ve krokisinin getirilmesine karar verilmiş olduğu halde bu ara kararı sonraki yargılama oturumlarında izlenmemiştir. Oysa savunma şekline göre istimlak krokisinin getirtilip nizalı yerin ne suretle belirlendiğinin araştırılması gerekir. Bundan ayrı kabul şekline göre taşınmaz 2 parçaya bölünmüş ve bunun 1/3 ü hakkında meni müdahale kararı verilmiştir. Bu kabul şekli şahadete uygun bulunmamaktadır. Mahkemenin hükmüne esas aldığı tanık ifadelerinde taşınmazın 2/3 sinin davalıya 1/2 nin davacıya ait olduğu belirtilmiş, ancak, bu belirlemenin fiilen taksim şekline yönelik olduğu hakkında bir açıklamada bulunulmamıştır. Bu durumda taksim edilen kısım kabul şekline göre 1/3 hisseye tekabül etmemiş ise de bu hisse arazi üzerinde ayrı bir parça şeklinde gösterilmemiştir. O itibarla dava bu miktar üzerinden kabul edilse bile belli bir parça hakkında değil, belli bir hisse hakkında müdahalenin önlenmesine karar verilmesi gerekir. Mahkemenin şahadete göre tesis ettiği hüküm yasaya uygun düşmemektedir. İstimlak krokisi getirtildikten ve yerine uygulandıktan sonra tüm delillerle birlikte yeniden değerlendirilip uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava konusu taşınmazın, kök muris Bıyık oğlu Mustafadan geldiği tartışmasızdır.
Davacı, müşterek miras bırakan Bıyık oğlu Mustafanın ölümünden sonra mirasçıları arasında yapılan rızai taksimde, çekişmeli taşınmazın, annesi Akile hissesine isabet ettiğini, ondan da kendisine geçtiğini ileri sürmüştür.
Ancak, kök muris Bıyık oğlu Mustafadan alınan 8.6.1978 tarihli mirasçılık belgesinden davacının annesi Akilenin anılan tarihte sağ olduğu anlaşılmaktadır.
1310 doğumlu bulunan Akilenin 1978 yılından sonra ölmüş olsa dahi, terekesi iştirak halinde mülkiyet üzere olacağından, başka mirasçısının bulunup bulunmadığının araştırılması ve uyuşmazlığın niteliğine göre M.K.’nun 581. maddesi hükmü gözetilerek, gerekli iştirakin sağlanması ve davanın buna göre yürütülmesi gerekir.
İştirak halinde mülkiyette; iştirakçilerden biri, taşınmaza elatan üçüncü kişiler aleyhine yalnız başına dava açabilirse de, M.K.’nun 581. maddesi gereğini yerine getirmeden davayı yürütemez. Bu husus, davanın görülebilirlik koşuludur.
Olayda da, bu konuda gerekli araştırma yapılmaksızın, annesinden davacıya hissesinin nasıl geçtiği dahi gösterilmeden, davanın yürütülerek esastan hüküm kurulması doğru değildir.
O itibarla, yerel mahkeme direnme kararı, bu nedenle bozulmalıdır. Bozma sebebine göre de, şimdilik diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenden dolayı ( BOZULMASINA ) bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, oybirliğiyle karar verildi.



T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1979/8-80

K. 1981/143

T. 13.3.1981

• ELATMANIN ÖNLENMESİ ( İştirak Halindeki Ortaklardan Biri Açılan Davayı Onamadığından Davacıya Terekeye Mümessil Atanmasını Sağlaması İçin Süre Verilmesi )

• İŞTİRAK HALİNDEKİ MÜLKİYETE EL ATMANIN ÖNLENMESİ DAVASI ( Ortaklardan Biri Açılan Davayı Onamadığından Davacıya Terekeye Mümessil Atanmasını Sağlaması İçin Süre Verilmesi )

• TEREKEYE MÜMESSİL ATANMASI ( İştirak Halindeki Ortaklardan Biri Elatmanın Önlenmesi Davasını Onamadığından Davacıya Terekeye Mümessil Atanmasını Sağlaması İçin Süre Verilmesi )

• MİRAS ORTAKLIĞINA TEMSİLCİ ATANMASI

• TEREKEYE MÜMESSİL TAYİNİ ( İştirak halinde mülkiyette )

• EL ATMANIN ÖNLENMESİ DAVASI ( İştirak halinde mülkiyette )

• İŞTİRAK HALİNDEKİ MALİKLERİN TEMSİL YETKİSİ ( El atmanın önlenmesi davası açmada )

743/m.581,629,630

ÖZET : İştirak halinde mülkiyet konusu olan taşınmaza el atmanın önlenmesi davasında taşınmaz, üzerinde bir tasarruf muamelesi sözkonusu değildir. Dava iştirakhalinde malik olanların tümü yararına olarak iştirak halinde mülkiyet konusu olan taşınmaza 3. kişilerin el atmasının önlenmesi amacıyla açılmıştır.Bu durumda, maliklerden birinin muvafakatiolmadığından, davacıya terekeye bir mümessil tayini için mehil verilerek davaya bu mümessilin huzuruyladevam olunması gerekirken davanın reddi isabetsizdir.
DAVA : Taraflar arasındaki elatmanın önlenmesi davasından dolayı yapılan yargılamasonunda; Erdemli Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen23.6.1978 gün ve 339- 202 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafındanistenilmesi üzerine.
KARAR : ( ...Dinlenen tanıklar, davaya konu taşınmazın davacının murisi ve kocasıMustafa'ya ait olduğunu söylemişlerdir. Dosyada bulunan nüfus kaydından, Mustafa'nın davacıdan başka Ali ve Ömer isminde çocuklarını mirasçı olarakbıraktığı ve bu ikisinin de davaya katılmış oldukları anlaşılmaktadır.
Mirasçılardan Ali'nin muvafakat vermemesi davanın bakılmasına engel teşkiletmez. Bu itibarla, davaya bakılmak deliller takdir edilip sonucuna göre birkarar verilmek icap ederdi... ) gereksiyle bozularak dasya yerinegeri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava elatmanın önlenmesi şeklinde açılmış olup davaya konu taşınmaz davacıyamiras bırakanından, diğer mirasçılarla birlikte ve iştirak halinde intikaletmiştir.
Davayı üçüncü şahıs aleyhine açan davacı, diğer mirasçıların davaya muvafakatlerini alacağını iddia ederek, kendilerini duruşmaya getirmiş ve bunlardanbiri, davanın açılmasına muvafakatı olmadığını söylemiştir.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık iştirak halindeintikaletmiş bulunan taşınmaz hakkında açılan elatmanın önlenmesi davasının devamı için, tüm mirasçıların muvafakatlarının aranıp aranmıyacağı veya mirasçılardan birinintek başına böyle bir davayı açmaya yetkisi olup olmadığı hususunda toplanmaktadır.
Medenî Kanun’un 630. maddesinin ikinci fıkrasının ( hilafına bir hüküm olmadığı halde şeriklerin hakları ve hususiyle malik oldukları şeyde tasarruf selahiyetleri ancak ittifak ile verecekleri karar mucibince kullanılabilir )hükmüne yer verilmiştir. Maddenin anlamı, iştirak halindeki malların idaresinde ortakların birlikte hareket etmelerinin zorunlu olduğu şeklindedir.Ortaklardan birinin muvafakatının olmaması veya anlaşamamaları halinde herortak Medenî Kanunun 381. maddesine göre mahkemeden terekeye bir mümessil tayinini isteyebilir. Tayin edilecek bu mümessilmarifetiyle davanın devamısağlanabilir. Bu davada ortaklardan biri davaya muvafakat etmediğinden, davayıaçmış bulunan ortağa verilecek mehil ile, mahkemeden bir mümessil tayinettirip, onun huzuru ile davaya devam olunarak sonucuna göre bir kararverilmesi gerekirken ortağın muvafakatı olmadığından bahisle davanın reddinekarar verilmesi, Usul ve Kanun’a ve yerleşmiş uygulamaya aykırı olduğundantemyiz edilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararınınyukarıda gösterilen sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ), oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Üçüncü bir kişinin, iştirak halinde mülkiyet konusu olan bir taşınmaza müdahale etmesi halinde iştirakçilerden birinin müdahalesinin önlenmesi davasınıaçıp açmayacağı, Hukuk Genel Kurulunda tartışma konusu olmuştur. GerçekteMedenî Kanunun 630. maddesi hükmüne göre iştirake konu olan taşınmaz üzerindeki tasarruflar, şeriklerin söz birliği ve verecekleri kararla mümkünolur. Davanın da genel anlamda bir tasarruf olduğunda kuşku yoktur. Ne varkiMedenî Kanunun 630. maddesindeki anlamda tasarruf olarak nitelendirilecekdavaların, taşınmazı üçüncü kişilere karşı korumak amacıyla şeriklerdenbirinin açacağı davaları teşmil etmek mümkün değildir. Medenî Kanun’un630. maddesi iştirakçilerin yararına getirilmiş bir hükümdür, bu itibarlasözü edilen maddenin iştirakçilerin zararına uygulanacağı hukukun tüm kurallarına aykırı düşer, sözü edilen madde hükmündeki tasarruf çerçevesinegiren davaları hakka etkin olan, hakkın niteliğinde ya da şeklinde de değişiklik yapan davalarolarak anlaşılması gerekir. Nitekim İsviçreFederal Mahkemesi üçüncü kişilerin, iştirake giren taşınmaza müdahalelerihalinde iştirakçilerden birinin koruyucu nitelik taşıyan bu tür davalarıaçmalarına olanak sağlamıştır. Gerek İsviçre Doktrininde ve gerekseTürk doktrinde bu görüş baskın bir biçimde benimsenmiştir. Aksi görüşteolanlar iştiraki temsilen açılan davalar hakkında düşünce yürütmüşlerdir.Oysa olayda iştirakintemsili sözkonusu değildir; hak sahibinin üçüncükişiye karşı hakkını koruması söz konusudur. Bu nedenlerle Dairenin bozmakararı yerinde olup çoğunluk görüşüne karşıyız.
A. Nusret OZANALP
7. Hukuk Dairesi Başkanı
Mustafa ÇENBERCİ
10. Hukuk Dairesi Başkanı
Ekrem YURDAKOŞ
7. Hukuk Dairisi Üyesi
KARŞI OY YAZISI
Davacı, iştirak halinde maliktir. Tek başına bu el atmanın önlenmesi davasını açmıştır. İştirak halinde maliklerin birlikte açmaları zorunlu olan davalarda birpaydaşın açtığı davanın yürütülebilmesi için, diğer paydaşların veya tayinettirilecek mümessilin davaya katılanları veya muvafakatlerini bildirmelerigerekir. Yargıtay'ın kökleşmiş içtihatlarında bu yönde de, bir görüş ayrılığıbulunmamaktadır.
Sorun iştirak halinde maliklerden birinin tek başına açıp yürütebileceği birdava türünün bulunup bulunmadığıdır.
Medeni Kanunun 629. maddesine göre, kanun mucibince veya bir sözleşme ile iştirak teşkil eden kimseler bir şeye malik olursa, her birinin hakkı, o şeyin tamamına sari olur.
İştirak halinde malik olan kimsenin o şeyin, tamamına sari olacak hakkı nedir? Kapsamı nedir? Bu hakkın gücü nedir? Öncelikle bunların açıklığa kavuşturulması ve ondan sonra bu hakkın tek başına bir dava hakkı verip veremiyeceği ve veriyorsa hangi tür davaların açılabileceği, yönlerinin saptanmasıgerekir.
Anılan maddede de açıklandığı üzere, bu hak bir mülkiyet hakkıdır. İştirakhali bu kişilerin her birini malik yapmaktadır.
Ancak terekedeki mülkiyet hakkı, o şeye tek başına malik olan kimsenin, mülkiyet hakkı gibi değildir. Kısıtlanmış, sınırlı bir mülkiyet hakkıdır. Bumülkiyet hakkı Kanun’un deyimi ile o şeyin tamamına sari bir haktır.
Bu hakkın gücü nedir? İştirak halinde malik olan kimsenin hak vevazifelerinin iştiraki tevlit olan karar veya mukavelehükümleri ile sınırlandığıMedenî Kanunun 630. maddesinde bilirtilmiştir.
İştirak halinde maliklerin malik oldukları şeyde tasarruf selahiyetleri, ancak ittifakla verecekleri karar mucubince kullanılacaktır.
İştirak halinde paydaşların hak ve vazifeleri yasada böyle ifade olunmuştur.Bu hüküm iştirak halinde paydaşların hep birlikte tasarruf etmeden gerekenhallerde, ittifakla karar vermelerini öngörmüş olup iştirak halinde malikintek başına yapacağı tasarruflara ilişkin bulunmamaktadır.
İştirak halinde maliklerin her birinin tek başına yapamayacağı tasarruflarise yukarıda sözü geçen 630.maddenin 3. fırkasında ( iştirakdevam ettiğimüddetçe taksim ve şayi cüzü de tasarruf caiz değildir ) şeklinde sınırlanmıştır. Bu hüküm iştirak halinde malik olan kimsenin o şey ile ilgili hiçbir tasarrufta bulunamıyacağı ve dava açamıyacağı şeklinde de yorumlanmamalıdır.
Medeni Kanunun 630. maddesinin 2. fırkasındaki iştirak halindeki maliklerino şeydeki tasarruf selahiyetlerinin ittifak ile verecekleri kararmucibincekullanılacağına amir hüküm, iştirak halinde malikleri diğer malikveya birkısım maliklerin yapacağı tasarruflara karşı koruyan bir hüküm olur, buhüküm bütün iştirak halindeki paydaşlara zarar verici bir yönde yorumlanıpuygulanamaz.
İştirak halinde malik olunan şeye vaki tecavüz ve gasp hallerinde iştirakhalinde malikin diğer paydaşların muvafakatini aramadan tek başına istirdatve tacavüzün menini istemesinehiç bir engel bulunmamaktadır. Bu hak Medeni Kanunun 895, 898 ve 897. maddelerinde zilyede bile tanınmıştır.
İştirak halinde melik olan kimsenin hakkının fer'i zilyetliktekinden dahakötü ve güçsüz olduğu ileri sürülemez. İştirak halinde malik bunun gereğio şeyin tamamına sari bir mülkiyet hakkını haiz olduğundan, bunun en azından salt zilyetliğinin kabulü ile Medenî Kanunun anılan maddelerine dayananve diğer maliklerin iştiraklerine lüzum olmayan bir dava hakkının varlığınınkabulünde büyük yarar vardır.
İştirak halinde malik olan kimsenin o şeyi üçüncü şahıslara karşı korumakiçin, diğer maliklerin muvafakati ve iştiraklerini aramadan, her türlü tedbirleri alabileceği ve bunu sağlamak için de tek başına dava da açabileceğini kabul etmelidir. Böylece iştirak halinde, malik olunan şeyin, kolaycakorunup diğer maliklerin hakları gözetilebileceği gibi, bu davada ortaya çıkan şekilde iştirak halindeki maliklerden birinin üçüncü şahıslarla anlaşarak iştirak halinde şeye zarar verilmesi de önlenmiş ve diğer maliklerinhakları da gecikmeden korunmuş olur.
Bu nedenle öncelikle davada bu yönün incelenmesi ve davacının davası iştirakhalinde malik olan şeyin muhafaza ve korunması ile ilgili ve diğer paydaşlaraleyhine etki yapmayan bir dava ise, davaya bakılması gerektiğinden bozmailâmında bu ilkeler benimsenerek yapılan değişiklikle hükmün bozulması oyundayım.
3. Hukuk Dairesi Başkanı
Nejat Aydın AYSOY
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Duruşmaya Tanık Mazeretsiz Katılmazsa... Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 4 10-07-2008 15:23
tapu iptal ve tescil davasına bağlı olarak ecrimisil talebi Av. Ada Deniz Meslektaşların Soruları 1 29-05-2008 13:07
Mirascılardan Biri Bir Mülkiyeti Tek Başına Kiralayabilirmi? ahmetbenli Hukuk Soruları Arşivi 2 27-02-2002 16:36


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03531289 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.