Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yargıtay Kararı Arıyorum

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-12-2011, 17:24   #1
AV.ŞEYMA

 
Varsayılan Yargıtay Kararı Arıyorum

HİZMET TESPİTİ VE İŞÇİ ALACAKLARI DAVASINDA İŞÇİNİN AKRABALARI YADA DAVALI İŞVERENLE AYNI KONUDA DAVALI OLAN BAŞKA BİR İŞÇİ TANIK OLARAK DİNLENEBİLİR???


SAYIN MESLEKTAŞLARIM
hizmet tespit ve işçi alacakları ilgili davamı birlikte açtım ve davanın yargılama sırasında tanıklarımdan bazıları davacı işçinin akrabaları ve işverenle husumeti olan başka bİr işçisi idi. Keza halen davalı işeyerinde çalışmakta olan bir işçiyi tanık olarak dinletmem yada sigorta girişi olmadığı için SGK belgeleri,bodro kayıtlarına dayanmak mümkün değildi. Hal böyle iken bu tanıkların beyanları bana göre geçerlidir. ancak buna ilişkin bir yargıtay kararı arıyorum.Yardımlarınızı bekliyorum .Syglar
Old 29-12-2011, 17:45   #2
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2011/10-129
Karar: 2011/244
Karar Tarihi: 29.04.2011


HİZMET TESPİTİ DAVASI - DAVALI İŞYERİNDE ÇALIŞTIĞI BELİRTİLEN TANIK BEYANLARI ARASINDAKİ ÇELİŞKİNİN GİDERİLMEDİĞİ - NİHAİ KARARIN DAVACI VEKİLİNE TEFHİM EDİLDİĞİ TARİHLE TEMYİZ TALEBİ ARASINDA SEKİZ GÜNLÜK TEMYİZ SÜRESİNİN FAZLASIYLA GEÇTİĞİ

ÖZET: Somut olayda; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesi uyarınca temyiz süresi karar yüze karşı verilmişse nihai kararın taraflara tefhimi tarihinden itibaren 8 gün olup, somut uyuşmazlıkta nihai kararın davacı vekiline tefhim edildiği 18.11.2009 tarihi ile 04.12.2009 tarihli temyiz talebi arasında yasada öngörülen sekiz günlük temyiz süresinin fazlasıyla geçtiği açıktır.

(5510 S. K. Geç. m. 7) (506 S. K. m. 79, Geç. m. 20) (7201 S. K. m. 11) (5521 S. K. m. 8)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki <hizmet tespiti> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 2. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 08.11.2007 gün ve 2004/1223 E., 2007/442 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili ile davalılardan SGK vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 16.06.2009 gün ve 2008/6432 E.,2009/10960 K. sayılı ilamıyla;

(<…01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın geçici 7/1. maddesi hükmünde <Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler> düzenlemesinin yer alması ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun, giderek 79. madde olduğu kabul edilmelidir.

Hizmet tespitine ilişkin davaların kamu düzenine ilişkin niteliği, vazgeçilemez ve devredilemez insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının yaşama geçirilmesine olanak sağlayan özelliği de gözetilerek, hak kaybı ve yersiz sigortalılık süresi edinmeyi önlemek açısından, gerektiğinde re’sen kanıt toplanmak suretiyle, imzalı ücret tediye bordrolarının mevcut olup olmadığı ve bunların hukuksal geçerliliğe sahip belgeler olarak düzenlenip düzenlenmediğinin araştırılması, yazılı belge ibraz olunmayan çalışma süreleri yönünden çalışması kayıtlara yansımış başkaca işyeri çalışanlarının tanıklıklarına başvurulması ve dinlenen tanıkların aynı dönemde birlikte çalışmaya ilişkin iddialarının da kayıtlarla doğrulanması gerekleri gözetilmeli, kayıtlarda gözükmeyen çalışmaların neden kayıtlara geçmediği yöntemince araştırılmalı, tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde; işyerinin kapasitesi ve niteliği nazara alınmalıdır. Böylece, bu konuda yeterli ve gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu dönemin, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; delillerin hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerekir. Mahkemenin kararına dayanak yaptığı deliller hüküm vermeye elverişli değildir.

Davaya konu somut olayda; davacı adına davalı işyerince verilmiş işe giriş bildirgesi ve çalışmaya dair davalı Kuruma yapılmış herhangi bir bildirim bulunmamaktadır. Davalı işyerinde çalıştığı belirtilen tanık beyanları arasındaki çelişki giderilmemiştir. Öncelikle tanık beyanları arasındaki çelişki giderilmeye çalışılmalıdır. Davalı şirket işleri için pazarlamacı olarak Konya’ya gittikleri belirtilerek konakladıkları pansiyon kayıtlarının sunulması ve bu kayıtlardan davacı ile birlikte H. T. ile S. G.’in de gittiği, dava konusu dönem içinde davalı şirkette çalıştıkları belirlenen bu kişilerin yeniden tanık olarak beyanlarına başvurularak, hangi nedenle gittikleri konusunun açıklığa kavuşturulması, var ise bu tür işlerdeki görevlendirme yazılarının celbedilmesi ve yine davalı dönem içinde davacının adını veya imzasını içeren işyerine ait olduğu belirlenebilecek fatura ve benzeri yazılı belgelerin sunulması için imkan verilerek, bu belgelerin getirtilmesi gerekmektedir.

Davacının davalı işyerinde uzunca bir süre çalışma iddiasında bulunduğu da nazara alındığında, 13.04.1993-31.07.1996 arasında işveren olan M. Ş.’in, 01.08.1996 tarihinden itibaren de limited şirkete dönüştürülen işyerinde şirket ortağı olup ilzam ve temsil yetkisine sahip olduğu gözetilerek, dava konusuna ilişkin olarak tanık sıfatıyla dinlenmeli, M. Ş. dışında yer alan davalı şirket ortaklarının da bu konudaki bilgilerine başvurulmalı, ayrıca, belirlenecek işyerine komşu ve yakın işyerlerinde çalışanlar ile işverenler dinlenerek çalışma olgusu açık şekilde saptanmalı, tanıkların sözleri değerlendirilirken verdikleri bilgiye nasıl sahip oldukları, işveren, işçi ve işyeri ile ilişkileri araştırılarak tanık beyanları bu çerçevede değerlendirilmelidir. Yukarıda belirtilen hususlar doğrultusunda elde edilecek deliller birbirini tamamlar nitelikte olup yeterli ve gerekli araştırma sonucunda yapılacak değerlendirmeye göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

O halde, davacı ile davalılardan Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…>)

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Dava, 01.03.1993-31.03.2000 tarihleri arasında 506 sayılı Kanuna tabi sigortalı olarak çalışılan sürenin tespiti istemine ilişkindir.

Yerel mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili ile davalılardan SGK vekili tarafından temyizi üzerine Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmasına karar verilmiş, mahkemece, önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle ilk kararda direnilmiştir.

Direnme kararı davacı ve davalılardan SGK vekili tarafından temyiz edilmiş, davacı vekilinin temyiz talebinin yerel mahkemece süreden reddine dair ek karar ise davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

I- Davalı SGK vekilinin temyiz talebi yönünden;

Davalı SGK vekili 18.11.2009 günlü direnme kararını 19.11.2009 tarihinde temyiz etmiş ise de SGK Yönetim Kurulunun 28.05.2009 günlü yetki devrine istinaden 10.12.2009 tarihli dilekçesi ile temyiz talebinden sarfınazar etmiştir.

Davalı Kurum vekilinin dilekçesine ekli yetki belgesi uyarınca temyizden feragat yetkisi bulunmaktadır.

Açıklanan nedenle davalı SGK vekilinin temyiz dilekçesinin feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.

II- Davacı vekilinin ek kararı temyiz talebi yönünden;

Davacı vekilinin 04.12.2009 tarihli temyiz talebi, Yerel Mahkemenin aynı günlü ek kararı ile <temyiz başvurusunun süresinde olmadığı> gerekçesiyle reddedilmiş, temyizin reddine dair ek karar davacı vekili tarafından 15.12.2009 tarihli dilekçe ile temyiz edilmiştir.

Bilindiği üzere 7201 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterli olup, eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır.

Somut uyuşmazlıkta davacı birden fazla vekil ile temsil edilmekte olup, direnme kararının davacı vekiline 18.11.2009 tarihinde tefhim edildiği, direnme kararının tefhim edildiği vekilin davacıyı <açılmış ve açılacak davalarda> temsile yetkili olduğu ibraz edilen yetki belgesinden anlaşılmaktadır. Davacı tarafından birden fazla vekile vekalet verilmiş ise de direnme kararını temyiz süresi kısa kararın vekile tefhim edildiği 18.11.2009 tarihinde başlamıştır.

Hükmün tefhim edildiği vekil dışında bir diğer vekil tarafından özel sağlık kuruluşundan alınan sağlık kurulu raporu ibraz edilmiş ise de 7201 sayılı Kanunun 11. maddesinin açık hükmü karşısında birden fazla vekil ile temsil edilen davacı yönünden temyiz süresi bu vekillerden birine yapılan tefhim ile işlemeye başlayacağı gibi başka bir vekil tarafından ibraz edilen sağlık kurulu raporu geçerli ve yeterli kabul edilse dahi anılan hüküm karşısında temyiz süresinin başlamasına engel olamayacaktır.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesi uyarınca temyiz süresi karar yüze karşı verilmişse nihai kararın taraflara tefhimi tarihinden itibaren 8 gün olup, somut uyuşmazlıkta nihai kararın davacı vekiline tefhim edildiği 18.11.2009 tarihi ile 04.12.2009 tarihli temyiz talebi arasında yasada öngörülen sekiz günlük temyiz süresinin fazlasıyla geçtiği açıktır.

Açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz isteminin reddine ilişkin ek karar usul ve yasaya uygun olup onanması gerekir.

Sonuç: 1- Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı SGK vekilinin temyiz dilekçesinin feragat nedeniyle REDDİNE,

2- Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin ek karara karşı temyiz itirazların reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan mahkemenin temyiz isteğinin reddine ilişkin ek kararının açıklanan nedenlerle ONANMASINA, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 29-12-2011, 17:47   #3
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

21.Hukuk Dairesi
Esas: 2011/1403
Karar: 2011/1397
Karar Tarihi: 21.02.2011


HİZMET TESPİTİ DAVASI - DAVACININ DAVALI APARTMAN İŞYERİNDE KAPICI OLARAK ÇALIŞMADIĞI - ÇALIŞMA OLGUSUNUN GERÇEKLEŞMİŞ OLSA DAHİ HİZMETİN GEÇTİĞİ YILIN SONUNDAN BAŞLAYARAK BEŞ YIL İÇERİSİNDE DAVA AÇILMADIĞI - HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN DOLMASI

ÖZET: Davacının davalı apartman işyerinde kapıcı olarak çalışmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Çalışma olgusunun gerçekleştiği sonucuna ulaşılsa dahi, hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde dava açılmadığından bu dönem için hak düşürücü sürenin dolduğu da açıktır.

(506 S. K. m. 79) (YHGK. 16.09.1999 T. 1999/21-510 E. 1999/527 K.)

Dava: Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 19.6.1993- 5.5.2004 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi H. C. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

Karar: Davacı davalı Apartman Yönetimi işyerinde kapıcı olarak 19.6.1993-5.5.2004 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitini istemiştir.

Mahkemece davanın kısmen kabulü ile davacının davalı işyerinde part-time olarak ayda 6 gün üzerinden 1.7.1995-31.12.2003 tarihleri arasında 612 gün, 1.1.200430.4.2004 tarihleri arasında 24 gün, 1.5.2004-5.5.2004 tarihleri arasında da 1 gün olmak üzere toplam 637 gün çalıştığının tespitine karar verilmiştir.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı yasanın 79. maddesi bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları ya da komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 506 sayılı çalışmasına dair Kurumda kaydının bulunmadığı, davacı eşi N. B.'in SSK Hizmet cetveline göre başka işyerlerinde 1.10.1986-30.6.1995, 1.3.1995-3.10.1997,1..1999-15.7.1999 tarihleri arasında ve 17.11.1999 tarihinden beri devam eden çalışmalarının bulunduğu, davalı Apartman Yönetimin ait binanın toplam 16 daireden oluştuğu ve kalorifersiz olup ısınmanın doğalgaz-kombi sistemi sağlandığı, davacı eşi N. B. ile davalı arasında kapıcı dairesinde oturmak üzere 1.7.1997 tarihli kira kontratının yapıldığı ve 4.8.1997-10.9.1988 tarihleri arasında davacı tarafından her ay kira bedelinin davalıya ait banka hesabına yatırıldığına dair dekontların dosyaya ibraz edildiği, Karar ve İşletme Defterlerinde davacı adına bir ödeme kaydına rastlanmadığı , davacının eşi adına 2001 yılında su tüketimi adı altında 3 adet. 27.1.2002 tarihinde logar ve bahçe temizliği için ödeme yapıldığı, 11.1.2004 tarihli kararla kapıcı dairesi kira bedelinin 100,00 TL'na çıkarıldığı, Dairemiz geri çevirme Kararı ile getirtilen işyerinde davacının şikayeti üzerine yapılan denetim sonucu düzenlenen SSK Müfettişinin 24.8.2007 tarihli raporunda davacının apartmanda çalıştığını gösteren bir kayda rastlanmadığından mahkemeye başvurabileceği, 1.2.1999-20.2.2007 tarihleri arasında dava dışı G. D. adındaki kişinin davalı apartmanda kapıcı olarak çalıştığı saptandığından bildirge ve bordrolarının verilmesi ve buna göre de işyeri olarak apartmanın 1.2.1999 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alınması gerektiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.

Somut olayda fiili çalışmanın varlığı konusunda dinlenen davacı tanıklarının davacı yakınlarından ve çalışma konusunda bilgi sahibi olması beklenemeyecek kişilerden olması, apartmanın daire sayısı ve kalorifersiz oluşu, davacı eşi ile davacı apartman arasında kira sözleşmesi yapılması ve bu sözleşme uyarınca davacı eşinin davalının banka hesabına bazı dönemlerde kira yatırması, bahçe temizliği, su gideri, logar temizliği adı altında yapılan ödemelerin de davacı değil eşi N. B.'e yapılması, SSK Müfettiş incelmesi sonucunda 1.2.1999-20.2.2007 tarihleri arasında bu işyerinde G. D. adındaki kişinin kapıcı olarak çalıştığının belirlenip bu kişiye ödemeler yapılması karşısında tüm bu deliller birlikte değerlendirildiğinde davacının davalı apartman işyerinde kapıcı olarak çalışmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. G. D.'nın çalışamaya başladığı 1.2.1999 tarihinden öncesi için çalışama olgusunun gerçekleştiği sonucuna ulaşılsa dahi, hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde dava açılmadığından 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesine göre bu dönem için hak düşürücü sürenin dolduğu da açıktır. Tüm bu nedenlere göre davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına, temyiz harcının istek halinde davalılardan işverene iadesine, 21.02.2011 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargitay Karari Ariyorum MEHAVU Meslektaşların Soruları 2 18-03-2011 00:28
Yargitay Karari Ariyorum Aybüke Kağan Meslektaşların Soruları 3 24-02-2009 17:05
Yargitay Karari Ariyorum .... radikal Meslektaşların Soruları 1 19-02-2009 12:43
Yargitay Karari Ariyorum AVUKAT ŞÜKRAN Meslektaşların Soruları 1 21-01-2009 13:33
Yargitay Karari Ariyorum... advokat34 Meslektaşların Soruları 2 17-05-2007 18:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03567505 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.