Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Hizmet Tespitinde Husumet Sorunu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 31-01-2013, 11:56   #1
qendal21

 
Acil Hizmet Tespitinde Husumet Sorunu

Selamlar;
Müvekkilin 1986 yılında bir lokantada bir günlük çalışmasının tespiti amacı ile dava açılmıştır. İşe giriş bildirgesi ve SSK künyesi mevcuttur. Ancak işyeri sonradan kapanmıştır. Sahininde hayatını kaybetmesi sebebi ile davanın mirasçılarına açılması gerekir. mirasçılarının da bir kısmı ölmüş ve onlarında mirasçıları bulunmaktadır. sonuç itibari ile 50'ye yakın mirasçı vardır ve bunların tespiti mümkün olsa da davaya dahil edilmeleri mümkün değildir.(adres tespitinin mümkün olmaması sebebi ile)
Bu durumda davalı işyeri yönünden davadan vazgeçip husumeti yanlızca SGK'ya karşı devam ettirmemiz mümkünmüdür?
yada Pratik bir çözümü varmıdır?
saygılarımla..
Old 31-01-2013, 12:35   #2
Av. Ali YILMAZKARA

 
Varsayılan

Hizmet tespiti davasının davalı tarafında ise işveren ve Sosyal Sigortalar Kurumu (SGK) vardır. İşveren, sigortalı ile ilgili belgeleri Kuruma vermediği için bu davanın tarafıdır. SGK ise kayıt dışılıkla ilgili gerekli denetimleri yapmadığından ve kararın infazını yapmakla görevli olduğundan davarım tarafı olmak durumundadır.


Alıntı:
Yazan T.C. YARGITAY 21.Hukuk Dairesi Esas: 2007/1980 Karar: 2007/2529 Karar Tarihi: 22.02.2007
Hizmet tesbiti davaları sonuçta, tesbiti istenilen süreye ilişkin sigorta primlerinin tahsili istemini de içerdiğine göre, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 80. maddesinin açık hükmü de dikkate alındığında, bu yolda yapılacak işlemin sonradan işverenin hak alanını da ilgilendireceği açıktır. Bu durumda, bu tür davalarda işverenin de taraf bulunması doğal ve hatta zorunludur. Yargıtay'ın yerleşik uygulaması da bu doğrultudadır. Nitekim, Hukuk Genel Kurulu'nun 04.10.2000 gün ve E. 2000/21-1241, K. 2000/1236 sayılı kararı da aynı esasları içermektedir.

Davalılardan kat maliki H.B.'nin dava açılmadan önce 23.03.1984 tarihinde vefat ettiği nüfus kaydından anlaşılmaktadır. Ölümle taraf ehliyetinin son bulacağı açıktır. Ancak, zorunlu dava arkadaşlığının olduğu hallerde, davalılardan birinin dava tarihinden önce ölü olduğu belirlense bile davanın ret edilmeyip, mirasçılarının tespit edilerek davada yer almalarının sağlanması ve bu suretle taraf teşkilinin tamamlanması, hak ve menfaatler dengesiyle usul ekonomisine uygun düşer (Prof. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 basım Cilt.1 sf. 894 vd.). 04.05.1978 gün 4/5 sayılı içtihadı birleştirme kararının zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğu halleri kapsamadığı açıktır (HGK. 17.02.1982 gün 632-123, 6. H.D. 09.10.1989 gün 4578-8766). Bu durumda dava ekonomisi, hizmet tespiti davasının Anayasa'da ifadesini bulan temel haklardan sosyal güvenliğe ilişkin oluşu dikkate alınarak, davalılardan H.B.'nin mirasçılarının nüfus kayıt örnekleri getirtilerek tespit edilmesi, giderek davacıya H.B.'nin mirasçılarını gösterir veraset ilamı alması ve bu yönde dava açması için yetki ve önel verilmesi, mirasçılar belirlendikten sonra davaya katılmaları sağlanarak, taraf teşkili tamamlandıktan sonra işin esasına girilerek yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Old 31-01-2013, 12:50   #3
Av. Ali YILMAZKARA

 
Varsayılan

Bir de bu kararı buldum

Alıntı:
Yazan T.C. YARGITAY 10.Hukuk Dairesi Esas: 2012/13066 Karar:012/13595 Karar Tarihi: 09.07.2012

Dava: Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Karar: Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi N. Ş. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın geçici 7/1. maddesi hükmünde <Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20'nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler> düzenlemesinin yer alması ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun, giderek 79. madde olduğu kabul edilmelidir.

Davacı; 2004 yılı Mayıs ayı ile 2010 yılı Şubat ayları arasında davalıya ait işyerinde satış elemanı olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davalının işveren olmadığı gerekçesi ile davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.

506 sayılı Kanunun 4. maddesi ile <sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler> işveren olarak tanımlanmıştır. <Çalıştıran> olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen <işvereni> ifade etmektedir. Hizmet tespitine yönelik davanın da işverene karşı açılması gerekir. Kaldı ki, anılan Yasanın 79/10. maddesine göre, bu tür tespit davalarının sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenlere yöneltmesi gerekir.

Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, öncelikle işverenin kim olduğu belirlenmeli, daha sonra belirlenen işverene HMK'nun 124. maddesindeki düzenleme gözetilerek husumet yöneltilmesinden sonra, ibraz edeceği deliller ile birlikte tüm dosya kapsamı değerlendirilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.


O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, sair yönler incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09.07.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 31-01-2013, 18:51   #4
qendal21

 
Varsayılan

cevabınız ve emeğiniz için teşekkürler. Söz konusu hususta zorunlu dava arkadaşlığı olduğunu kabul ettiğimizde, somut olayda davalıların çokluğu sebebi ile davaya katılmalarını sağlamak güç olmayacakmıdır? Sorunun daha pratik bir yolu varmıdır?
saygılarımla..
Old 31-01-2013, 21:05   #5
Av.Evran KIRMIZI

 
Varsayılan

Sigorta başlangıcının tespiti davası işverene karşı açılma zorunluluğu yoktur. Ben sadece bu yıl içinde SGK aleyhine açtığım iki davayı Yargıtay onaması ile kesinleştirdim. iki davam ise tahkikat aşamasındadır ve mahkeme işvereni davaya dahil etmemi istemedi.
Davanızda gün kazanmak istemiyorsanız SGK aleyhine davanızı açmanızı öneririm. bu davada asıl sorun başlangıç iddia ettiğiniz tarihe ait işe giriş bildirgesindeki imzanın incelenmesinde davacıya ait olmama ihtimalidir. Çünkü çoğu zaman işe giriş bildirgeleri işverenin muhasebecisi tarafından işçi yerine (karalanır)imzalanır. Yargıtay imza incelemesini zorunlu görüyor. Aradan geçen zaman nedeniyle imza değişmiş olabilir gibi bir rapor da yeterlidir. Bir de sizin olayda bordro veya komşu işyeri tanığı bulmak da zor. Ama eğer tespitini istediğiniz başlangıç ile şu anda görünen başlangıç emeklilik için çok fark yaratıyorsa davayı açıp şansınızı deneyin...
Old 19-02-2014, 08:13   #6
melek yener

 
Varsayılan

Sayin meslekdaslarim
Ben de yakin zamanda bir siyasi partye karsi hizmet tespiti davasi acacagim. Muvekkil 1999 da parti sekreteri olarak ise basladiginda il teskilati ile ilce teskilati binasi bir aradadir. Ve her ikisinin de parti sekreterligini yapmaktadir. 2013 başlarında il binası başka bir yere taşınmıştır. Muvekkil ise ilce teskilati binasinda kalmistir.bu durumda husumeti kime yonlendirmeliyim. Genel merkeze mi ile mi ilceye mi. Evet genel merkezin tüzel kişiliğivardir. Ama sgk isveren tescili tuzel kisilik ariyormu. Isci alacallarinda sıkıntı yok ama hiet tespitinde celiskideyim yardimci olursaniz sevinirim..
Old 24-12-2014, 19:45   #7
Ahmet Merve Argun

 
Varsayılan

Açılan hizmet tespiti davasında SGK taraf olarak gösterilmemiş ise ön inceleme duruşmasında hakimden davanın SGK'ya ihbar edilmesi istenebilir mi?
Cevap veren meslektaşlarıma teşekkürler...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hizmet Tespitinde SGK Belgelerinin Kapsamı Hakkında Zamanakarsi Meslektaşların Soruları 1 15-07-2009 18:21
hizmet tespitinde ispat oznuruslu Meslektaşların Soruları 1 23-03-2009 17:24
hizmet tespitinde-husumet-taşeronluk ilişkisi cumakus Meslektaşların Soruları 4 08-06-2006 11:36
hizmet tespit davasında husumet sorunu denk Meslektaşların Soruları 1 06-04-2006 18:55


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11210704 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.