Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yargıtay 9.H.D. 25.5.1971 tarih ve 970/13112 sayılı kararını arıyorum

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-11-2010, 16:17   #1
Levent Cirit

 
Varsayılan Yargıtay 9.H.D. 25.5.1971 tarih ve 970/13112 sayılı kararını arıyorum

Yargıtay 9.H.D. 25.5.1971 tarih ve 970/13112 sayılı kararını arıyorum.

Konu şununla ilgili; Ara dinlenme süresinde işyerinde kalan ve çalıştırılan işçinin fazla çalışma süreleri hesaplanırken ara çalışma süresinin de katılması gerektiği...

Yardımcı olabilecek meslektaşlarıma şimdiden teşekkürler...
Old 04-11-2010, 16:29   #2
praeses

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 9

Esas No. 1971/1875
Karar No. 1971/15150
Tarihi 25.05.1971

1475-İŞ KANUNU (İK)/41/42



ÜCRET
GENEL TATİL ÜCRETİ
HAFTA VE GENEL TATİL ÜCRETİ

ÖZET
TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİNDE, AYLIK ÜCRETİN İÇİNDE HAFTA VE GENEL TATİLÜCRETLERİNİN DAHİL OLDUĞUNUN BELİRTİLMESİ DURUMUNDA, İŞÇİ BU GÜNLERİÇİN AYRICA BİR TALEPTE BULUNAMAZ.

DAVA : Davacı avukatı davalıya ait işyerinde işçi olarak çalışan müvekkiline işyeri içi yönetmeliği ve toplu iş sözleşmesinin öngördüğü çalışılmayan hafta ve genel tatil gündeliklerini ödenmediğini ileri sürerek buna ilişkin alacağın ödetilmesini istemiştir.
KARAR : Sabit olan dava uyarınca gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDEN VE DURUŞMA İSTEYEN : Davalı Avukatları Bedii Süngütay ve Cahit Arif Tunger
Dosya incelenerek temyiz ve duruşma isteğinin süresinde ve işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 27.4.1971 salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü temyiz eden ve duruşma isteyen davalı adına Avukat Cahit Arif Tunger ve müdahil adına Avukat Tacettin Menteşoğlu ile karşı taraf adına Avukat Cevdet Dayıoğlu geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek bırakılan günde dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü :
Dava bir iş karşılığı olmayan hafta ve genel tatil parasının tahsiline ilişkindir.
Davalı işveren vekili karşılık dilekçesinde davacının maktu aylıklı işçi olduğunu ve 1.7.1964 tarihinde aktedilen toplu iş sözleşmesinin 24. maddesi uyarınca dava konusu tatil paralarının maktu aylık içine dahil bulunduğunu savunmuştur.
Gerçekten dosyada mübrez toplu iş sözleşmesinin 24. maddesinde maktu aylık ücretin içinde bir ay içindeki çalışılmayan hafta ve genel tatil ücretlerinin dahil olduğu yazılıdır. Böylece savunma doğrulanmıştır. Her ne kadar davacının iddiasına dayanarak yaptığı aynı toplu iş sözleşmesinin 21. maddesinde aylık maktu brüt ücretli işçilerden söz edilmekte ise de bu ibare ile gündelik ücrete göre iş parasını aydan aya alan işçilerin kastedildiği için maktu aylıklı davacının bu hükme dayanarak dava konusu istekleri ileri sürmesi mümkün değildir.
Nitemi 21. maddenin 6. bendinde toplu iş sözleşmesinin 24. maddesi hükümlerinin saklı tutulmuş olması da bu yönü doğrulamaktadır. Öte yandan maktu aylık içine çalışılmayan hafta ve genel tatil ücretlerini dahil eden sözleşmenin 24. maddesi hükmü 4.7.1960 gün ve 2/17 sayılı İçtihadı Birleştirme kararıda uygundur. O halde davacı toplu iş sözleşmesinin 24. maddesinin açık hükmü karşısında dava konusu tatil paralarını isteyemez.
Mahkemenin sözleşmenin 21. maddesine yanlış mana verecek istekleri hüküm altına alması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : temyiz edilen kararın gösterilen sebepten BOZULMASINA ve davalı ile müdahil avukatları yararına takdir edilen 850'şer lira duruşma avukatlık parasının davacıya yükletilmesine peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgileye geri verilmesine 25.5.1971 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

Meslektaşım, belirttiğiniz tarihte yalnızca bu kararı bulabiliyorum. Esas ve karar numarasıyla bağdaşmıyor ama.
Old 07-11-2010, 21:46   #3
Levent Cirit

 
Varsayılan

İlginize çok teşekkürler ancak bulduğunuz karar somut olayla da uyuşmamakta.

Saygılar,
Av.Levent CİRİT
Old 08-11-2010, 17:31   #4
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Yeni yasada :

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi

E:2009/34659
K:2010/6846
T:16.03.2010

4857 s. Yasa m. 41

Davacı, fazla çalışma ücreti alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ş.Ç. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı işçi, işyerinde günde 7,5 ve haftada 45 saat çalıştığını, ancak bundan başka bazı günler 18.00- 09.00 saatleri arasında nöbet tuttuğunu, nöbette geçen sürenin 16 saatin karşılığının fazla çalışma ücreti olarak 16.6.1999 tarihine kadar ödendiğini, ancak sözü edilen tarihte yayınlanan bir tamimle nöbette geçen sürenin bir kısmı için fazla çalışma ücreti ödenmeye devam olunduğu halde 01.00-09.00 arasında kalan süre için bu ödemenin yapılmadığını belirterek fazla çalışma ücreti isteğinde bulunmuştur.
Davalı işveren 16.6.1999 tarihinden sonra nöbet ardından 09.00 dan itibaren çalıştırılmadığını belirterek fazla çalışma ücreti isteğinin reddini savunmuştur.
Mahkemece isteğin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Bordroda fazla çalışma bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi fazla çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazı kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir, işçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanununun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay'ca son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır (Yargıtay, 9.HD. 18.7.2008 gün 2007/ 25857 E, 2008/ 20636 K, Yargıtay 9.HD. 28.4.2005 gün 2004/ 24398 E, 2005/ 14779 K. ve Yargıtay 9.HD. 9.12.2004 gün 2004/ 11620 E, 2004/ 27020 K.). Fazla çalışma ücretinden indirimi öngören bir yasal düzenleme olmasa da, bir işçinin günlük normal çalışma süresinin üzerine sürekli olarak fazla çalışma yapması hayatın olağan akışına aykırıdır. Hastalık, mazeret, izin gibi nedenlerle belirtilen şekilde çalışılamayan günlerin olması kaçınılmazdır. Böyle olunca fazla çalışma ücretinden bir indirim yapılması gerçek duruma uygun düşer. Fazla çalışma ücretinden indirim, taktiri indirim yerine, kabul edilen fazla çalışma süresinden indirim olmakla, davacı tarafın kendisini avukat ile temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekir. Ancak, fazla çalışmanın taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
Somut olayda, davacı işçinin işyerinde haftada 45 saat çalıştığı tartışma dışıdır. Ancak bundan başka haftada bir gün 18.00-09.00 saatleri arasında nöbet tutuğu her iki tarafça doğrulanmıştır. Davacı işçi bu dönemde nöbet bitiminde saat 09.00 da yeni günün mesaisine başlamış bu şekilde aralıksız 32 saat görev yapmıştır. Davalı işveren 1999 yılına kadar nöbette geçen sürenin tamamını fazla çalışma kabul ederek karşılığını zamlı ücrete göre ödemiştir. 16.6.1999 tarihinde yayınlanan tamim üzerine davacı işçi nöbet bitiminde saat 09.00 da başlayan mesaide çalıştırılmamaya başlanmıştır. Bu yeni duruma göre davalı işveren nöbette geçen sürenin 18.00-01.00 arası dönemi için fazla çalışma ücreti ödemiş, ancak 01.00-09.00 saatleri arasında kalan çalışmalar için ertesi günü izin verdiğini belirterek fazla çalışma ücreti tahakkuk ettirmemiştir.
Davacı işçi sözü edilen uygulamanın başladığı ve sona erdiği 16.6.1999 -24.3.2005 tarihleri arasında kalan dönem için 01.00-09.00 saatleri arasında nöbette geçen süreyi fazla çalışma olarak talep etmiştir.
Davacı işçinin nöbette geçen süre dışındaki çalışmalarının 45 saati aşmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Nöbette geçen yaklaşık 15 saatlik süre ise fazla çalışma olup, davalı işveren 1999 yılına kadar bu süre için fazla çalışma ücreti ödemiştir. 16.6.1999 tarihinden soma nöbet ardından işçiyi çalıştırmamak suretiyle nöbet dahil haftalık toplam çalışma süresi 8 saat azaltılmıştır. Bu durumda 01.00- 09.00 saatleri arasında geçen nöbet süresi için fazla çalışma ücretine hak kazanılması söz konusu olmaz. Zira işçinin nöbet bitiminde çalıştırılmadığı bu süre kadar haftalık fazla çalışma süresinde azalma olmuştur. Davalı işveren tarafından nöbette geçen 18.00 ile 01.00 saatleri arasında kalan süre için fazla çalışma ödendiği davacının kabulüne olduğuna göre, somut olayda davacı işçinin fazla çalışma ücretin hak kazanmadığı sonucuna varılmalıdır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda istek konusu 01.00-09.00 saatleri arasındaki çalışmaların fazla çalışma olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmadığı ve bu hususun davalı vekilinin 13.2.2008 tarihli dilekçesinde kabul edildiği belirtilmiş ise de, sözü edilen dilekçede öncelikle nöbet bitiminde verilen izin süresinin gözetilmediği açıklanmıştır. Daha sonra davacının iddiasına göre hesaplamaya gidilmesi durumunda dahi, 8 saat yerine 4 saat olarak hesaplama yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Davalı vekilinin sözü edilen dilekçesi kabul anlamında değerlendirilemez, işyerindeki çalışma düzeninin açıklaması dava dilekçesinde yapılmış olup davacı işçi bu beyanıyla bağlıdır. Kaldı ki aynı çalışma şekli davalı işveren tarafından da doğrulanmış ve 1999 tarihinden sonra tanınan 8 saatlik izin sebebiyle haftalık çalışma süresinin azalmasına bağlı olarak ödenen fazla çalışma ücretinden azaltılmaya gidildiği belirtilmiştir.
Yapılan bu açıklamalara göre davacı işçinin fazla çalışma ücretine hak kazandığının kabulü hatalı olup, isteğin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Eski yasada :


Alıntı:
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi

E:1987/9437
K:1987/9596
T:26.10.1987

DAVA: Davaçi, ara dinlenme saatinde calıştığının tespiti ile bu süre zarfındaki çalışması karşılığının odetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm, süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği konuşulup, düşünüldü:

KARAR: Davacı işyerinde üc vardiya halinde çalışmaktadır. Varrdiyalar 8-16, 16-25, 0-8 saatleri arasında düzenlenmiştir.

Öbür yandan, 30.7.1983 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 2869 sayılı Yasa ile İş Kanunu'nun 61 ve 64'üncü maddesi değiştirilmiş, günlük çalışma süresi 8 saatten 7,5 saate, ara dinlenmesi de 29.11.1983 tarihinden sonra yürürlüğe giren 2965 sayılı Yasa ile yarım saate indirilmiştir. Ve bu günlük iş sürelerinin indirilmesi sebebiyle de "7,5 saate düşürülmesi dolayısıyla ücretlerden indirim yapılamayacağı" 2869 sayılı Kanun'un geçici maddesinde öngörülmüştür.

Davacı, 2869 sayılı Kanun'la çalışma süresinin günlük 7,5 saate, haftalık 45 saate indirilmesine rağmen, 7,5 saatle, 8 saat arasındaki yarım saatlik dinlenme süresini işyerinden ayrılmaksızın çalışarak geçirdiğini ve yemeğini makine başında yediğini ileri sürüp, bunun karşılığını istemiştir.

Gerçekten mahallinde bilirkişi aracılığıyla yapılan inceleme ve bilirkişi raporu esas alınarak, davacının çalıştığı işyerinde üretimin biteviye aralıksız sürdüğünü, makinanın durması veya durdurulmasının sözkonusu olmadığını, ara dinlenme sırasında gerek makinada arıza olması, gerekse üretilenin kalite ve devamlılığının kontrolü gibi nedenlerle yemeğin iş başında yendiğini, yemek yerken bir taraftan gözü ile makinayı incelemek durumunda kalıp, bu sürenin fazla mesai olarak değerlendirilmesi gerektiği mahkemece kabul edilmiş ise de; bu husus 1.7.1984-30.6.1986 tarihleri arasındaki toplu iş sözleşmesinde de göz önünde tutulmuş ve sozleşmenin 46 ncı maddesinde aynen " 3 vardiya halinde çalışan işçilere işin gereğine ve dinlenme süresine bağlı olarak yemeklerin işyerinde yedirileceği ve bu işçilerin işyerinde dinlenme esnasında iste bir aksaklık veya makinada bir arıza meydana gelmesi halinde bu aksaklık ve arızanın giderilmesi icin hemen müdahale edilecegi ve aksaklık ve arızanın giderilmesine muteakip dınlenmeden sarfedilen zaman kadar ara dinlenmesinin aynı şartlarla müteakip şartlarda yaptırılacağına" işaret edildikten sonra aynı bendin devamında "bu şekilde işin gereğine ve dinlenme süresine bağlı olarak yemeklerini işyerinde yemek durumunda bulunan ve işveren tarafından yazılarak belirlenen bu işçilere bu külfete karşılık fiilen çalıştırıldıkları beher gün için 80 lira ödeneceği" kabul edilmiştir.

Gerek mahallinde yapılan tespitlerde gerekse toplu sözleşmenin nitelendirilmesinde, davacının yarım saatlik ara dinlenmesi esnasında işyerinden ayrılmaması, yemeğini orada yemesi ve bu arada çıkacak aksaklık ve arızaları gözetmesi normal bir çalışmanın devamı olarak kabul edilmediği ancak, ara dinlenmesi esnasında işçiye bazı külfetler yüklediği anlaşılmaktadır. Gerçekten böyle bir durum diğer günlük çalışmanın bir devamı, başka bir ifade ile, normal bir çalışma düzeninin parçası olarak kabul edilip yasal fazla çalışma niteliğinde oldugu söylenemez.
Öbür taraftan, ara dinlenmesi esnasında işçiye isyerınden ayrılmamak ve bu arada cıkacak aksaklık ve noksanlıkları gozetmek ve bunlara mudahale etmek gibi bir külfet yüklemediği de söylenemez. Nitekim sözleşme tarafları da olayı bu şekilde değerlendirmiş ve ara dinlenmesi iş süresinden sayılmadığı ve ücret gerekmediği halde, bu özel ve kayıtlı dinlenme durumu nazara alınarak günlük 80 liralık bir munzam ödeme kabul edilmiştir.

Davacı 1.7.1984-30.6.1986 döneminde, şayet sözleşmenin öngördüğü bu munzam ödemeyi almışsa, yarım saatlik ara dinlenmesinden dolayı fazla mesai parası isteyemez.

Ancak, 1.7.1984'ten önceki toplu iş sözleşmesinde bu şekilde işbaşında yapılan ve işçiye bir külfet yüklediği daha sonraki bir sözleşme ile kabul edilen söz konusu yarım saatlik süre için herhangi bir ödeme öngörülmemiştir. Ne varki, 30.7.1983 tarihi ile 1.7.1984 tarihleri arasında da aynı çalışma ve ara dinlenmesi sürdürüldüğüne göre, bu dönem için de, sonraki sözleşmede öngörülen ödemeye kıyasen böyle bir munzam ödemenin yapılması hakkaniyete uygun olur.

Daha önce verilen hükmün onanmış olması, bu davanın kabulü için sebep teşkil etmez.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, 26.10.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay Kararı Arıyorum revan Meslektaşların Soruları 2 04-01-2010 16:35
Yargıtay Kararı Arıyorum HÜSNIYE Meslektaşların Soruları 3 15-01-2009 15:22
yargıtay kararı arıyorum qendal21 Meslektaşların Soruları 2 18-12-2008 23:49
Yargıtay kararı arıyorum av.sıla Meslektaşların Soruları 4 31-05-2007 14:42
Bir Yargıtay Kararı arıyorum... nephilis Meslektaşların Soruları 2 08-09-2006 21:02


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07610297 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.