Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

aşk ateştir / love is fire

Yanıt
Konu Notu: 9 oy, 4,89 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-02-2011, 20:03   #1
ibrahimgül

 
Varsayılan aşk ateştir / love is fire

Aşk tereddütleri sever
Aşkta matematik yerine kaos vardır; kelimeler yerine eylem vardır, feda edersin kendini gerektiğinde maşuk için... Ve kimse senin ne yapacağını dahi tahmin edemez bu fotoğrafta. Evet işte bu benim için yazılmış, dünyayı yok sayan beni inzivadır; ve inziva çok şey katar insana ama gerçek ve ham haline katışmadan evrenin olgunlaşmanın mümkün olmadığını, yoksa olgunlaşmak yerine delireceğimi taahhüt ederim sana. Evet aşkta matematiksel değil kaosa dayalı ve öngörülemez bir değişim yaşanır ve sonu ölümle biter. Aşık artık istemediği halde bir ırmağın içinde delice sürüklenir. İşte bu ırmakta boğulmamak için akıl mutlaka müdahil olmalıdır, yoksa boğulursun kardeşim. Scientific Amerikan Dergisi’nde Matematikçi R. Penrose tarafından camilerimizi süsleyen çiniler üzerindeki on kenarlı yıldızlar, altıgenlerin sonsuza Kadar tüm yönlere kendilerini asla tekrar etmeden yapılabileceğini, keşfettiğini okudum. Benzer şekilde aşka ilişkin sözler hiç tükenmez. Kelimeleri onun temiz ve anlaşılır olmalı. Hayvanların bile anlayabileceği kadar sadedir aşkın dili. İncil'de şöyle tarif edilir aşk: Dağları yerinden oynatabilecek iman olsa ve aşk olmasa hiçsin. Aşk sabır ve kibarlık. Kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Kaba asla değildir. Yanlışları kaydetmez (merhamet burada devreye giriyor, bağışlamayla). Kötülükte barınmaz ancak güzellikte. Aşk asla yenilmez. Ve geride üç şey kaldı: İman, umut ve aşk. Aşk bunların en büyüğü. Bu girişle; sihirli an : Bunlar saf ve masum duygularla olumlu bir karşılık için kaleme alınmış satırlardır. Bu hiç bir zaman tanımadığımı sandığım birine yazılmıştır. O masumca tüm kalbimi çalarken bir o kadar özen, muhabbet ve mutlak aşkı eylemine katmıştır. Gerçek düşünce sonsuza kadar bizimledir. Her sessiz duada aklımda kalan ve dilimde kalan tüm boş sözler dudaklarıma yapıştı. Gözlerimden akan yaşlar beni öyle bir hale getirdi ki daha çok kalbime imkân tanıdı. Her zaman gerçeğini bulduğumu zannettiğimde kanayan bir kalple terk edilmişimdir. Elimde olan tümünü verdim ve verdiğim miktarda kendimi çamura bulanmış bulmuşumdur, çaresizlikle. Tüm parçalarımı dağıttılar gene de isteğimim her şeyi gerçekleştirdim ve istediğim şeyler ise onu temiz ve tam bir gerçeklikle sevmeme yardım ettiler. Bilgenin aşkı ile avamın ki aynı olmaz herhalde. Her zaman duygularımızla kumardaymışız gibi savaşırız. Umarım asla kaybetmeyiz. Kusurlarla sevmek -belki haddini bilmezlik, ama ne yaparsın insanız. Umarım ruhunun sesizliğe gömüldüğü anlarda, belki gecenin sabaha ağladığı zamanlarda onda olduğumuzu hissedecek ulvi bir terakki sahip oluruz. Duyduğun her ses, o anlarda ruhumda yankılanan ilahi şarkılardır. Bugün büyük bir gün. Sihirli an diyorum.. Her gülüş aslında göz yaşını barındırır derinliklerinde belki biliyorsunuz. Gözlerinin derinliğinde kalbimizi bahara çeviren sihirli dokunuş ne kadar mahrem. İlk bakışta aşk yok ki zaten. Ruhlar kelepçelenmiş ezelden; biz kayıp eşimizi avlamaya çalışıyoruz. Bulduğumuzda zaten ruhlar birbirine gebe kalmış oluyor. Bizimkisi usulden işlemler. Sevmeyi en yüce bir his olarak ele alınca iman ölçüsüne müracaat edesim geliyor. İnsanı bu kadar sevmek yasak mı ne! Yaratılanı, yaratandan ötürü sevmek; bu arada Yaradan’a olan aşkın aynı hızda gelişmesi ve onun paralelinden ayrılmaması lazım. Gerçek olan ile gölgenin birbirinden ayrılamaması gibi. Romantizim şeytanın en önemli silah ve tuzaklarından, bu arada. Buna aldanmamak lazım. Yârinin umutlarını kendine sakla. Rüyalara inanır asla pes etmezsen kalbindeki incelik mutlak bir yol bulacaktır, diye düşünürüm. Zayıf ve güçsüz olmak ne anlam ifade eder yeter ki sen O’na yaslan, O’ndan iste, O’ndan bil! Kendine inanmak en büyük mükâfatmış. Kalbin içinde olanların dışında olanlara hükmetmesi hak ettiğimiz bir büyük meziyet zaten. Büyük günahların samimi göz yaşı damlaları ile tertemiz güzelliklere dönüşmesi rahmet, şefkat. Zaten cennetin sekiz kapısının en büyükleri de bunlar değil mi! Yaşamın yükünü anlatan aşkın gözyaşlarının benim gözlerimden akması ne büyük bahtiyarlık. Keşfetmek için çareler arama; hiç bir şey bu ilahi acıyı hafifletemez veya şiddetlendiremez. Dokunulmaz yani. Bir bakışınla beni başka bir yaratığa dönüştürmen aslında meziyet değil. An içinde anları saklayan güç nelere muktedir ki!
Old 05-02-2011, 23:57   #2
ibrahimgül

 
Varsayılan aşk ateştir (love is fire)

“Aşk tereddütleri sever ama…” . Aşığın gözyaşının damlası dünyayı tahrip etmeye muktedirdir; sebat et. Zaten farkında değilim ki. Tereddütler şeytanın en güçlü silahlarından anlaşılan. Kalbim, aklım ve ruhum var ama senin rengine zerre boyanmış. Bir çeşit intihar belki. Evet, gözlerinin uçurumundan kendimizi onun boşluğuna bırakırız. Tereddütler yüreğimizdeki sızı. Ne kadar aşk zengin ve fakat aşıklar yoksul. Ama bir kişiye muhtaç. Her an. Asıl muhtaç aşıklardır. Daha doğrusu ona. Hep Mutlu musun, deriz. Mutlu olmak iyi olmaya yetmiyor, ama. İyilik ve mutluluk ne kadar yabancılar bizim şehrimizde. Ölesiye coşkunsak. Kıyısını köpüğe boğan denizler benim içimdeki tufanları görseler âr ederler. Cidden sözcüklerle anlatamayız bu durumlarda coşkumuzu. Hangi sözlük aşktaki duygunun zerresini tartacakmış! aşk kendinden başkasıyla ölçülmez. Yüce Rabbim bendeki beşeri aşk bana kalsın; bunu kaldıramazken ilahi aşkın zerresi nasıl taşınır. Leylalar, Mecnunlar hep benim şarkılarımı çalmışlar. Ezeli ve ebedi bir saltanatın kapısında kul olmaktan bahtiyarım. O’na yönelsin diye aşkı icat eden O. “Ayrılıklar ertelenmiş ölümmüş” öyle mi? Hangi ölüm benim ayrılık derdime derman olur. Her dem ölen birinin hem ölümle işi ne? Ona ait olan kötülükler bile kar suyu. Kana kana içeriz. Anlasın! Anlamadan aşk olmaz ya. Sırılsıklam teslimiyet şüphe değil. Bilinmez ama ağır olduğunu düşünür ve korkarız. Ne kadar büyük ve büyülü mabettir oysa. Önce takdir. İnsanî aşk ne ince bir yol; şeytanî taşlarla bezenmiş. Sanırım hiçbir sofunun da insanî aşka ihtiyacı yok. Güneşi bulmuş olana aya ne anlam ifade eder. Niye yazıyorum bunları öyleyse aslını bulamadığımdan taklidi ile meşgulüm de ondan. Aşk ilanı da sever. Duyurmak ister kendini. Çağlayanların hoş gürültüsü gibi hep ‘ben buradayım ve varım’ demeyi sever. Meltemdir bazen. Getirir en güzel kokuları hissettirmeden Gerçek sevgi ötede de bitmez, sevenler bir arada olurmuş. Kar suyu kadar berrak. Ana sütü kadar saf. Yeterince yorgun ve kırgın olan aşktır ancak. Anlatamıyorum belki de, yaşamadan bilinmez zaten. İnsan sevince az da olsa, görüp aynı havayı solumak istiyor... “Hoşça kal her neyse, unut her şeyi” deriz apansızca. Anladım, hissettim, anlattım derken “ben gittim, kal sağlıcakla” ile mühürleriz. Bu asimetrik öyküyü. Mutlak aşkın değil, mutlak son olmaya yazılırız çoğunlukla. Rabb yapısı değil miyiz; biz de affeder, esirger, ve severiz. Ne uçurumlardan döneriz bu hastalıklı hal dolayısı ile. Rabbim yanıltmasın. Rahmet asla uyumaz. Her yerde dolu bir ses, bir nefes. Bizse Onun sessizliğinde boğuluruz. İlahi bir güç her maniye rağmen sebebiniz varsa kendine çeker. Yörüngesine gireriz ve şefkati, huzuru keşfederiz. Fırtınalar kopan yüreklerde şüpheler yok olur. aşk tereddütleri sever ama. ‘Vazgeçtim’ dediğimizde kanayan gül yaprağı oluruz. “Ben, bana dönüyorum bir tanem. Umarım seni sensiz yaşayabilirim. Her koşulda dualarım seninle olacak.” diye başladığımız cümleler aslında cüzamlı hislerimizin haykırmasıdır. Kaybetme korkusuyla zorbalaşmak istemeyiz ancak ne mümkün. Vuslat bu kadar kesinken bu tereddüdümüz niye? Evet, aşk tereddütleri severmiş. Ama tereddüt olunca aşk da bitermiş. Bitti. Haklıymışsın… Bu sefer sen, beni anlamadın… Hani, Love is patient, kind, doesn’t act unbecomingly, is not provoked, does not take into account a wrong suffered, believes all things, hopes all things, endures all things and love never fails! When it comes down (Hani aşk sabırdı, hoştu, tüketmezdi, pervazsız davranmazdı, çektiği acıları hesaba katmazdı, her şeye inanırdı, her şeyi umut ederdi ve her şeye katlanırdı. Hani aşk, asla yenilmezdi! Geldiğinde). Neyse sevdiğim aşk ilkelerini bir reçete olarak sunmak istedim. Aşk paradoksları sever en çok. Ama ne güzel şeydir aşık olmak. Yüzümüzde bir tebessüm dolaşır. Bir şey olmasına ihtiyaç yoktur ki o varken! Hele bir de onu gördüğümüz anlar... Birlikte olduğumuz değil, yalnızca onu düşündüğümüz anlar bile bizim için yeterince iyidir bu büyülü maceranın. Uzaktan görürsünüz veya bir yerde karşılaşırsınız ve o andan sonra gözünüzün önünden gitmez. “Dur, bugün sana doğdum” dediğimiz işte ona teslim olduğumuz anlardır. Bu serzeniş ve seslenişlerden çıkarılacak dersleri Dost Ali şöyle ilam eyledi: ”Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını.”; ''Aman sakın kendini'' diye tembihler, muhasebe eder, tartar, ölçer, biçer, kıyaslar ondan sonra adım atmaya karar verir. Kendini akışa bırakmaz. Yüreğin sesini dinlemez. Akıl hükmeder yüreğe. Hâlbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var! Aşk kendini tartmaz. Akışa bırakır. Kendi yolunu bulur. Sebep ya da neden aramadan kaptırır kendini bulanık sulara. Akıl ve bilim ebette ki en hakiki mürşittir ama imkânsızın başladığı noktada akıl biter aşk başlar; aşk yoksa artık akıl ne seni, ne aileni, ne toplumunu ne de dünyayı kurtarabilir. Akıl kelimelerle konuşur, matematikseldir, neyin nereye varacağını görürsün bu fotoğrafta. İnsanları kıyafet veya unvanlarına bakarak değerlendirme. Ne inciler saklıdır yüzeyi kirli görülen suların derinliklerinde. Ve asla kalbine kara noktalar konulmasına izin verme, velev ki maddi kazançlarından mahrum olsan, velev ki maşuku kaybetsen de... Çünkü kalbini kaybeden hayvan olur kardeşim. Hayata çok değer verirsen o seni esir alır; hayata az değer verirsen hayat seni esir alır; orta yolda olursan hayatını dolu dolu yaşarsın kardeşim ve de pişman olmazsın hiçbir zaman yaşadıkların için. Şu andır geleceği planlayan; şu andır geçmişten ders alan. Şu andır geçmişle geleceği inşa eden ama asla geçmişin küflerine takılmadan, beynini zehirlemeden sadece ve sadece geleceği inşa için. İnsan evrim geçiren bir hayvan, biyolojik evrimden bahsetmiyorum. Doğduğumdan beri değişiyor ve gelişiyorum; çünkü gelişmek istiyorum. Kendine yenilemeyenlerin yaşayan ölülere döndüğünü ve toplumu da öldürdüğünü gördüm çünkü kalbimin gözleriyle ve dehşete kapıldım, onlar gibi olmamaya ant içtim. Evren Allah’ın hayranlık uyandıran bir sanatı ki her zerresinde Tanrı’nın eserlerini görüyorum. O halde ben nasıl ayrım yapabilirim aşkın cismaniliği ya da ruhaniliği konusunda. Ben de Allah’ın ruhundan üflenmiş cismani bir varlık değil miyim? Böceklerden ağaçlara, hayvanlardan insanlara herkes bu aşkı onun istediği şekilde yaşarken ey insan sana, sadece sana özgürlük verildi: Sevmek ya da sevmemek! İşte bütün mesele bu! Belki de, The diversity of meaning of my love, combined with the complexity of the feelings involved; makes it unusually difficult to consistently define it; even if it compared to other emotional experiment, do you understand? This is the be obscure declaration of undefined feeling (Aşkın manasının farklılığı, içinde olan duyguların karmaşıklığıyla da birleşince, onun doğru bir biçimde tanımlanmasına neredeyse imkansız kılıyor. İşte tanımlanmamış duyguların anlaşılmaz ilanı?) diye seslenişlerim kifayetsiz kalıyor. Evet, Ne zaman aşk söz konusu olsa kelimelerde kaybolurum. Benim için en etkili yol tek saf ve masum araç olan çocuk dilini kullanmaktır. Genel olarak kabul edildiği üzere, ‘aşk, alabileceğimiz veya verilmesini ancak umut ettiğimiz şeydir’ bununla karşılaştığımız her türlü zor durumdan kurtuluruz. Aşk o kadar güçlüdür ki –somurtkanlıklarımızı, gülümsemeye çevirir. Hatta o dünyadaki bütün çirkinlikleri elde etmiş olmakla çok mutlu olacağımız bir resme dönüştürür. Bu ne kadar yüce bir hediyedir. Sonsuz derinlikteki gönül denizinde kaybolmak benim istek ve arzularımdan biri. Cennetimsi bir iklimi uyandırdığını hatırlamamız, iyiye işarettir. Aşk neler yapabileceği sorusuna, Eğer ona fırsat tanırsak kendi büyüsü ile çalışacağını söylemeliyim. Biliyor musun dünya eylemlerle şekillendirilir, sözlerle değil. Sözler, yalnızca kararlılık ve istek ifade eder; bir şey için fazlası değil. Aşk cennete götüren muhteşem bir kule. Aşkın yoluna çıkacak diğer duyguları erteleyelim. Nasıl olacağını merak ediyor musun? Aşk ödülleri toplar; mutluluk, sağlık, neşe, barış ve pozitif olan diğer şeyleri. Bunlar dünyada kendimiz için en çok istediğimiz şeyler değil mi? Nefis bir resim değil mi? Ne kadar kutsal ile beslenmiş duygu ve ne kadar cennetimsi heyecanlar var içimizde. Falcılar ne söylerse söylesinler. Aşık, şefkat, kararlılık ve arzudan oluşur. Sonsuza kadar seninim, diye geveler dururuz şeytanın romantik göllerinde cenabetlikten kurtulmak için. Aşk şeytanın en büyük ağulu aşı gene de. İlahi bir sevke yaslanmıyorsa yandık! Aşk, gönül gergefinde dokuduğumuz asude bir kilim, içinde özümüzden renkler desenler barındıran… Aşk, zor zanaat… “Sevgi bilmekten doğar” diyor Mevlana Hazretleri, bilmekse doğar aşktan. Aşk, bir yanıyla ham hayal, bir yanıyla tam gerçek. Gönül aşk kırbacıyla dizginlerinden boşalan, akılla dizginlenen yağız at. Aşk, gönül çerağını tutuşturan ateş, akıl ateşe istikamet veren fitil, çile tepeden tırnağa eritirken biriktiren, var olandan arda kalan yokluğun var ettiği… Muhabbet can ocağında pişen aş, çile pişiren, hamken tamamına erdiren… Ah delilik, kapatıldığı hücre duvarına “karanlık” kelimesini kazıyarak güneşi karartmaya çalışanlar da aşıklardır.
Old 06-02-2011, 00:03   #3
ibrahimgül

 
Varsayılan aşk ateştir (love is fire)

Aşk göğü göklerin en parlağı galiba. Âşıklar duyguları ise o parlak nurun kaynağı. Aşk gizli ve mahrem yanlarımızda bulunan kötülükleri kazır iyilikleri parlatır. Aşk gökyüzünde her aşığın binlerce yıldızı var anlaşılan. Yaşamın olabildiğine parlak ve sevimli olması da merhamet ve aşka bağlı. Aşk ve merhamet her canlının mutlak muhtaç olduğu ruh gıdası. Kabul etmek sevgiliyi, kalbimizin bahçelerinde çiçekler açmasına izin vermekten öte ona, onda ve ondan sevgi feyizlerinin olgulaşmasın izin vermektir. Ne yıldızları ayaklarının altına atabilirim ne benzeri şeyler ancak küçük bir mutluluğun için karşılıksız her şeyini feda etmeye hazır bir kimseye sahip olmanın hazzını ve gururunu yaşatabileceğim, demek de aşk. Bu da az şey değil mi. Sadakatin sığlaştığı günümüzde ölesiye sadık bir dostta sahip olmak! Ne ayrıcalık… İnsanlık ve iman. Aşkta ve aşktan. Aşk tereddütleri sever, ama. Ölüm anında tanıyanlar beni, son isteğimi sorsalar onlara darılırım; son isteğimin “sevdiğimin gözlerine bakmak olduğunu, unuttular mı ben mi unutturdum” diye. Bu mecnuni ifadeler akıllı insanlar uygun değil. Ruhumu zerre kuşatan bu duyguyu nasıl taşıyabileceğiz. Her zerremizi bizden almaya hangi maşukun hakkı olabilir ki? Hüzün ülkesine sürgün tezkeresi böyle yazılmıştı… Sana, senden sığınmak varken başkasına sığınmakla ne büyük vebal işlemişim. Yılar sonra duvarlara karşı ağlayanlar, mecnunlardır. Gözyaşlarımızı tuz belleyip içimize akıtırız. Sen o ne uzaklardadır. Ancak, uzaklaşmak istedikçe yakınına düşen unutmak istedikçe umulanınız olur. “Galiba aşk teslim aldı” der korkmaya başlarız. Korku elbette; içinde cesaret olmayan aşk değildir ki. Öyleyse aşk içinde olup aşkla diri kalalım. “Engeli hesap eden aşk değildir.” derler; doğru muydu? “Hep yanımda ol, sahip çık bana” talebi ne kadar anlamsız. Vuslatla aşkın ne işi olur ki. Çiğ düşmüş bir gül yaprağı belleyip onu öylece saklamak ne mümkün! Ve öksüz çocuklar gibi gözyaşlarınla göğü delmek. Bunlara bir insanın gücü yeter mi? Ya kulluk borcu? Tereddütleri seven yalnız aşk değilmiş bak. İlahi sevgi ile beşeri sevgi zaten bir. Biri dünyada diğeri ahrette egemen olacak. Asil ve gölgesi. Uyumlu. İkinin, bir olarak gerçek Bir’e ulaşması. Bu haliyle daha güzel. İlahi bir tecilliye ihtiyacım var. Kucağımızda bir yetim gibi buluruz onu; o mu yetim biz mi yetim bilmeden. Bir diğer yarısı olmak, ne yarısı onda dirilip yeniden ben olmak. İnadına aşk; inadına o yani. Seninle her şeye varım, deriz. Ayağına batan diken yüreğimizi kanatır. Gönlüne düşen hüzün bizim için azaptır. Aşk yetimi olmak, hüzünlü göklerde dilenmekle eş anlamda olur. Ama, “sakın söylediklerimden şüphe etme beni kaybedersin. Kendimi de seni de aşkımı da yakarım” demek bu Anadolu toprağının arabesk takıntısına takılmaktır. Hastalıklı bir alışkanlık bu.
Old 09-03-2011, 09:33   #5
Nur Deniz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ibrahimgül
..........

Bu nedir?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03192091 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.