Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Hisse devir bedeli, hatalı ihtiyati tedbir kararı ve bir paradoks

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 17-09-2008, 16:51   #1
Avukat Tekin

 
Soru Hisse devir bedeli, hatalı ihtiyati tedbir kararı ve bir paradoks

Sayın meslektaşlarım merhaba. Oldukça kapsamlı bir sorum olacak. Özetle durum şudur:
Limited Şirket hisse devri yapılıyor. Hisse devir bedeli için 3. bir şahısla müvekkil kendi aralarında sözleşme yapıp gerçek bedeli belirliyor ve devir karşılığı bu 3. şahıs, devredene yani müvekkile çekler veriyor.
Şirket sermayesi düşük olduğu için devralan şahısla müvekkilin yaptığı noter devir sözleşmesinde belirtilen miktar ise doğal olarak daha düşük. Üstelik bildiğiniz gibi devir sözleşmelerinde "devir bedelini aldım" ibaresi yer alıyor.
Bu ibareden ve noter devir sözleşmesinde miktarın daha düşük olmasından çıkar sağlamak isteyen 3. şahıs önce tedbir kararı ile çeklerin ödenmesini durduruyor ve ardından da menfi tespit davası açıyor. Dava dilekçesinde "noterde yapılan devir sözleşmesi ile taraflarca yapılan yüksek bedelli diğer sözleşme geçersiz kılınmış sayılır" deniyor.
Esasında davanın nasıl yürütüleceği ortada ancak davada şimdiye kadar bazı ilginç? kararlar verildiğinden savunmamı güçlendirmek adına Yargıtay kararı ve doktrin görüşü arıyorum.
Oldukça yüklü miktarda karar v.s. toplamış olmama rağmen olayla birebir örtüşen bir karar maalesef bulamadım.
Devir sözleşmesinde belirtilenin değil de gerçek bedelin önemli olduğunu gösteren Yargıtay kararlarına ihtiyacım var.

Bir de aynı davadaki Hukuk Paradoksu denebilecek bir durumu sizinle paylaşmak ve bu konudaki görüşlerinizi almak istiyorum.
Olayımızda gerekçesi okunduğunda "vah ülkemin mahkemelerinin haline!!!" denebilecek bir ihtiyati tedbir kararı alındı. Sanırım hüküm fıkrasını yazmam bile neden böyle dediğimi anlamanızı sağlayacaktır: "..... şu şu şu çeklerin takdiren %10 teminat ile dava sonuna kadar bankaya ibrazı halinde arkasının yazılmaması, icra takibine konulmaması hususunda İHTİYATİ TEDBİREN ÖDEMEDEN MENİNE..." Bildiğiniz gibi "ödemeden men" sadece TTK m. 669 da söz konusudur ve burada da evrakın rıza hilafına elden çıkması şartı vardır. Mahkeme kararda önce çeklerin rıza hilafına elden çıkmadığını yazıyor sonra da ödemeden men karar veriyor. Ayrıca kararda bir tane dahi yasa maddesi belirtilmemiş. Ayrıca bu tür bir ödemeden mende çek hamilinin korunması adına çek karşılığının ayrılmasına karar verilmesi gerekirken bu da yok. Ayrıca İHTİYATİ TEDBİREN ÖDEMEDEN MENİNE ne demek? Ya tedbirdir ya da mendir. Belirtmek isterim ki bu bir menfi tespit davasının tensibinde alınmış bir karar değildir. Burada borçlu nöbetçi mahkemeye dilekçe konusu "ihtiyati tedbir" olan bir dilekçe ile başvurup D.İş. kararı ile bu kararı çıkartmış. Yani alınan karar İİK m.72/2 ye göre alınan bir karar değildir.Zaten öyle olsa %15 den aşağı teminat mümkün olmazdı. Sizleri sıkmak istemiyorum o yüzden sadede geleyim. Velhasıl bu karardan dolayı çeklerin arkasını yazdıramadık ve sadece çeklerin arkasına tedbir kararı olduğuna dair şerh alabildik. Sonra borçlu bir başka mahkemede menfi tespit davası açtığında bunu tekrar gündeme getirdik. O mahkemenin kararı ise bahsettiğim paradoksu doğurdu. Mahkeme aynen şu ara kararı verdi: "Davalı vekilinin (yani bizim) dava konusu çeklerin bankaya ibrazı halinde arkasının yazılmaması yönündeki ihtiyati tedbire itirazının kabulü ile bankaya yönelik ödemeden men açısından konulan tedbirin kaldırılmasına, İcra takibi açısından konulan tedbirin ise davacı tarafça İİK 72. maddesi gereğince yatırılmış olan %10 teminata ek olarak %5 teminat yatırılması durumunda icra takibine konması durumunda takibin durdurulmasına"
Buradaki paradoks şu: Alınan ilk tedbir/ödemeden men kararı yüzünden ben istesem de çekleri icraya koyamazdım. Ancak eğer bu hatalı tedbir kararı olmasa çekleri menfi tespit davasından önce icra takibine koyacaktım ve bu durumda da teminat 72/3 gereğince %115 den aşağı olamayacaktı. Bu konudaki fikirlerinizi bekliyorum.
Saygılarımla...
Old 28-02-2012, 14:43   #2
salman

 
Varsayılan Hisse devri

Alıntı:
Yazan Avukat Tekin
Sayın meslektaşlarım merhaba. Oldukça kapsamlı bir sorum olacak. Özetle durum şudur:
Limited Şirket hisse devri yapılıyor. Hisse devir bedeli için 3. bir şahısla müvekkil kendi aralarında sözleşme yapıp gerçek bedeli belirliyor ve devir karşılığı bu 3. şahıs, devredene yani müvekkile çekler veriyor.
Şirket sermayesi düşük olduğu için devralan şahısla müvekkilin yaptığı noter devir sözleşmesinde belirtilen miktar ise doğal olarak daha düşük. Üstelik bildiğiniz gibi devir sözleşmelerinde "devir bedelini aldım" ibaresi yer alıyor.
Bu ibareden ve noter devir sözleşmesinde miktarın daha düşük olmasından çıkar sağlamak isteyen 3. şahıs önce tedbir kararı ile çeklerin ödenmesini durduruyor ve ardından da menfi tespit davası açıyor. Dava dilekçesinde "noterde yapılan devir sözleşmesi ile taraflarca yapılan yüksek bedelli diğer sözleşme geçersiz kılınmış sayılır" deniyor.
Esasında davanın nasıl yürütüleceği ortada ancak davada şimdiye kadar bazı ilginç? kararlar verildiğinden savunmamı güçlendirmek adına Yargıtay kararı ve doktrin görüşü arıyorum.
Oldukça yüklü miktarda karar v.s. toplamış olmama rağmen olayla birebir örtüşen bir karar maalesef bulamadım.
Devir sözleşmesinde belirtilenin değil de gerçek bedelin önemli olduğunu gösteren Yargıtay kararlarına ihtiyacım var.

Bir de aynı davadaki Hukuk Paradoksu denebilecek bir durumu sizinle paylaşmak ve bu konudaki görüşlerinizi almak istiyorum.
Olayımızda gerekçesi okunduğunda "vah ülkemin mahkemelerinin haline!!!" denebilecek bir ihtiyati tedbir kararı alındı. Sanırım hüküm fıkrasını yazmam bile neden böyle dediğimi anlamanızı sağlayacaktır: "..... şu şu şu çeklerin takdiren %10 teminat ile dava sonuna kadar bankaya ibrazı halinde arkasının yazılmaması, icra takibine konulmaması hususunda İHTİYATİ TEDBİREN ÖDEMEDEN MENİNE..." Bildiğiniz gibi "ödemeden men" sadece TTK m. 669 da söz konusudur ve burada da evrakın rıza hilafına elden çıkması şartı vardır. Mahkeme kararda önce çeklerin rıza hilafına elden çıkmadığını yazıyor sonra da ödemeden men karar veriyor. Ayrıca kararda bir tane dahi yasa maddesi belirtilmemiş. Ayrıca bu tür bir ödemeden mende çek hamilinin korunması adına çek karşılığının ayrılmasına karar verilmesi gerekirken bu da yok. Ayrıca İHTİYATİ TEDBİREN ÖDEMEDEN MENİNE ne demek? Ya tedbirdir ya da mendir. Belirtmek isterim ki bu bir menfi tespit davasının tensibinde alınmış bir karar değildir. Burada borçlu nöbetçi mahkemeye dilekçe konusu "ihtiyati tedbir" olan bir dilekçe ile başvurup D.İş. kararı ile bu kararı çıkartmış. Yani alınan karar İİK m.72/2 ye göre alınan bir karar değildir.Zaten öyle olsa %15 den aşağı teminat mümkün olmazdı. Sizleri sıkmak istemiyorum o yüzden sadede geleyim. Velhasıl bu karardan dolayı çeklerin arkasını yazdıramadık ve sadece çeklerin arkasına tedbir kararı olduğuna dair şerh alabildik. Sonra borçlu bir başka mahkemede menfi tespit davası açtığında bunu tekrar gündeme getirdik. O mahkemenin kararı ise bahsettiğim paradoksu doğurdu. Mahkeme aynen şu ara kararı verdi: "Davalı vekilinin (yani bizim) dava konusu çeklerin bankaya ibrazı halinde arkasının yazılmaması yönündeki ihtiyati tedbire itirazının kabulü ile bankaya yönelik ödemeden men açısından konulan tedbirin kaldırılmasına, İcra takibi açısından konulan tedbirin ise davacı tarafça İİK 72. maddesi gereğince yatırılmış olan %10 teminata ek olarak %5 teminat yatırılması durumunda icra takibine konması durumunda takibin durdurulmasına"
Buradaki paradoks şu: Alınan ilk tedbir/ödemeden men kararı yüzünden ben istesem de çekleri icraya koyamazdım. Ancak eğer bu hatalı tedbir kararı olmasa çekleri menfi tespit davasından önce icra takibine koyacaktım ve bu durumda da teminat 72/3 gereğince %115 den aşağı olamayacaktı. Bu konudaki fikirlerinizi bekliyorum.
Saygılarımla...


Ben de benzer bir davayla karşı karşıyayım sizin ki sonuçlandı mı?
Old 29-02-2012, 13:01   #3
Avukat Tekin

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım dava henüz neticelenmedi ama kuyruğuna geldik.
Yerel mahkeme TTK m.520 yi gerekçe göstererek davayı kabul etti. Halbuki biz zaten devri noterde yapmıştık. Dava konusu olan husus devirle ilgili deil devrin bedeli ile ilgiliydi. Nitekim Yargıtay güzel bir gerekçe ile lehimize kararı bozdu. Yerel mahkeme bozmaya uydu ve davanın reddine karar verdi. Davacı taraf kararı temyiz etti. Şimdi dosya gene Yargıtaya gidecek ama artık karar onanacak ve bu dosya bu şekilde kapanacaktır diye düşünüyorum.

Yargıtay bozma ilamının ilgili bölümlerini aşağıya kopyaladım. İşinize yarayabilir çünkü benzer karar pek bulunmuyor.



T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/9557
KARAR NO : 2011/9017 Y A R G I T A Y İ L A M I




Taraflar arasında görülen davada Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen gün ve sayılı kararının temyiz istemini reddeden Daire’nin 25.04.2011 gün ve 2009/12758 - 2011/4947 sayılı kararı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı vekili, tarafların, davacının dava dışı A Ltd. Şti.'nde bulunan hisselerinin yine dava dışı B'na devrine ilişkin olarak 23.10.2007 tarihli bir "Ön Protokol" imzaladıklarını ve bu amaçla müvekkilinin davalıya toplam (1.200.000.00) YTL bedelli 6 adet çek verdiğini, ancak daha sonra tarafların hisse devir bedelinin nakden ve peşinen ödenmesi hususunda anlaşarak Beyoğlu 3 ncü Noterliği'nin 24.10.2007 tarih ve 30497 yevmiye nolu noter devir sözleşmesinin imzalandığını, noter devir sözleşmesinden anlaşılacağı üzere davalının hiçbir alacağının kalmadığını, buna rağmen davalının aldığı çekleri iade etmediğini ileri sürerek, keşidecisi davacı olan Şekerbank Erzurum Şubesi'nin muhatabı bulunduğu çekler nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin ikametgahı itibariyle yetkili mahkemenin Üsküdar Mahkemeleri olduğunu ve TTK'nun 4 ncü maddesi uyarınca da davaya bakmaya görevli mahkemenin Kadıköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu belirterek yetki itirazında bulunmuş ve ayrıca da 23.10.2007 tarihli "Ön Protokol" sonrasında protokoldeki çekler iade edilerek bu kez dava konusu çeklerin verildiğini, (1.200.000.00) YTL değer biçilen hisselerin (250.000) YTL'ye devredildiği iddiasının dinlenemeyeceğini savunarak, davanın reddine ve % 40 tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, limited şirket hisse devrinin TTK'nun 520 nci maddesi uyarınca düzenlenmesi gerektiği, taraflar arasındaki 23.10.2007 tarihli "Ön Protokol" başlıklı belgenin adi bir belge olup TTK'nun 520 nci maddesi uyarınca geçersiz olduğu, bu sebeple protokol uyarınca verilen çeklerin de geçersiz olacağı, bir an için bu protokol geçersiz olsa bile, davalının daha sonraki bir tarihte düzenlenen noter devir senedinde hisse devir bedelini nakden ve peşin olarak aldığını kabul ettiği gerekçesiyle davanın kabulüyle davacının 6 adet çekten dolayı (1.200.000) TL borçlu olmadığının tesbitine ilişkin olarak verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce temyiz istemi miktar itibariyle rededilmiştir.
Davalı vekili, karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
1-Dava, (1.200.000,00) YTL bedelli çekler nedeniyle borçlu bulunmadığının tesbitine ilişkin bulunduğundan davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüyle, temyiz isteminin miktar itibariyle reddine ilişkin olarak verilen Dairemizin 2009/12758 E, 2011/4947 K sayılı ilamının ortadan kaldırılarak davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, limited şirket hisse devri nedeniyle düzenlenen davacının keşidecisi bulunduğu toplam (1.200.000,00) YTL bedelli 6 adet çekin iptali istemine ilişkin olup, çeklerin hisse devri nedeniyle düzenlendiği ve hisselerin davalı tarafından bilahare usulunce devredildiği yanlar arasında çekişmesiz olup, uyuşmazlığın halli davacı tarafça iddia edildiği üzere çeklerin bilahare bedelsiz kılınıp kılınmadığı noktasındadır. Taraflarca 23.10.2007 tarihinde hissenin (1.200.000,00) YTL bedelle devri "Ön Protokol" ile kararlaştırılmış 24.10.2007 tarihinde de hisse noterde devir edilmiştir. 24.10.2007 tarihli, noter senedinde şirket sermayesi (500.000,00) YTL, devir bedeli ise (250.000,00) YTL olarak gösterilmiştir. Her ne kadar mahkemece de kabul edildiği üzere TTK'nun emredici mahiyetteki 520 nci maddesi uyarınca limited şirket hisselerinin devrine dair sözleşmenin noterce tasdiki gerekli olup, haricen yapılan sözleşme ve dolayısıyla bu sözleşme ile verilen senetler geçersiz ise de; dava konusu olayda olduğu gibi bilahare resmi sözleşme yapılmış ise sözleşmenin adiyen düzenlenmesi senetleri geçersiz kılmaz. Ayrıca noter devir sözleşmesinde dava konusu çeklerin geçersiz kılındığına dair bir ibareye yer verilmediği gibi bir gün önce (1.200.000,00) YTL değer biçilen hissenin bir gün sonra (250.000,00) YTL'ye devir edilmesi de hayatın olağan koşullarına aykırıdır. Bu itibarla mahkemece davanın reddine karar verilmek gerekirken yerinde bulunmayan yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) no'lu bentte açıklanan nedenlerle Dairemizin 2009/12758 E, 2011/4947 K sayılı ilamının Ortadan Kaldırılarak, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin temyiz ilam ve karar düzeltme harçlarının isteği halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 19.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 29-02-2012, 16:02   #4
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan Görüş

Alıntı:
Yazan 11 HD
...
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/9557
KARAR NO : 2011/9017 Y A R G I T A Y İ L A M I

...Davacı vekili, tarafların, davacının (bu, davalının olacak sanırım ) dava dışı A Ltd. Şti.'nde bulunan hisselerinin yine dava dışı B'na devrine ilişkin olarak 23.10.2007 tarihli bir "Ön Protokol" imzaladıklarını ve bu amaçla müvekkilinin davalıya toplam (1.200.000.00) YTL bedelli 6 adet çek verdiğini, ancak daha sonra tarafların hisse devir bedelinin nakden ve peşinen ödenmesi hususunda anlaşarak Beyoğlu 3 ncü Noterliği'nin 24.10.2007 tarih ve 30497 yevmiye nolu noter devir sözleşmesinin imzalandığını, noter devir sözleşmesinden anlaşılacağı üzere davalının hiçbir alacağının kalmadığını, buna rağmen davalının aldığı çekleri iade etmediğini ileri sürerek, keşidecisi davacı olan Şekerbank Erzurum Şubesi'nin muhatabı bulunduğu çekler nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir...

Davalı vekili, ...23.10.2007 tarihli "Ön Protokol" sonrasında protokoldeki çekler iade edilerek bu kez dava konusu çeklerin verildiğini, (1.200.000.00) YTL değer biçilen hisselerin (250.000) YTL'ye devredildiği iddiasının dinlenemeyeceğini savunarak,...

Mahkemece, ...davalının daha sonraki bir tarihte düzenlenen noter devir senedinde hisse devir bedelini nakden ve peşin olarak aldığını kabul ettiği...

(Sözleşmenin konusu muvacehesinde geçersiz) adi yazılı sözleşme ve işbu sözleşmede hisse devir bedelinin 1.200.000 TL olarak kararlaştırılması...; akabinde geçerli şekilde akdedilen hisse devir sözleşmesi ve işbu geçerli sözleşmede devredilen hisse bedelinin 250.000 TL olarak kararlaştırılması...*

Davacı demektedir ki: bu hisselerin değeri: 250.000 TL (noter vas. hisse devri söz.de de davalı bunu kabul ediyor ve imzalıyor) ve dolayısıyla 1.200.000 TL lik çekler bedelsiz kaldı; davalı da diyor ki: hayır bu hisselerin devri bedeli (her ne kadar noter söz.de öyle kabul etmiş isem de) 250.000 TL değil 1.200.000 TL dir; dolayısıyla davacı bu çekler bedelini ödemelidir. Burada çok açık bir şekilde davacının, geçersiz sözleşmeden mütevellit verdiklerinin kendisine iadesi gerektiği iddiası ve davalının, "bedelde muvazaa" iddiası/savunması olduğu kanaatindeyim. Davalı, bedelde muvazaa iddiasını "Ön Protokol" başlıklı adi yazılı sözleşme ile kanıtladığından menfi tespit davasının reddi gerekir. Dolayısıyla yargıtayın kararı, sonuç itibariyle doğru ise de gerekçesine katılmıyorum.

* Mahkeme kararında:
Alıntı:
...davalının daha sonraki bir tarihte düzenlenen noter devir senedinde hisse devir bedelini nakden ve peşin olarak aldığını kabul ettiği...
denmiş. Bu durumda davalı, 250.000 TL bedeli davacıdan tahsil etmiş görünüyor. Dolayısıyla hisse devir bedeli 1.200.000 TL kabul edilmiş de olsa; 1.200.000 TL-250.000 TL=950.000 TL'nin üzerindeki kabul de hukuka aykırıdır kanaatindeyim. Yargıtayın kararı sonucu, müddeabih açısından doğru kabul edildiğinde hisse devri bedeli de 1.200.000+250.000=1.450.000 TL kabul edilmiş olur; ki bu da, gerekçeleri içeriği saptamalarına uygun değil

Saygılar...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
tanıma ve tenfiz davasında ihtiyati tedbir kararı g.öcal Meslektaşların Soruları 1 08-03-2010 05:52
Celse arası ihtiyati tedbir kararı alınabilir mi? Av.kerami ÖZDEMİR Meslektaşların Soruları 1 22-03-2008 16:18
meskeniyet itirazında ihtiyati tedbir kararı Av.Muharrem TURAN Meslektaşların Soruları 3 06-01-2008 23:47
Çeklerde Ihtiyati Tedbir Kararı Av. Filiz Yayla Meslektaşların Soruları 6 21-08-2007 21:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05043793 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.