Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Kurumsal Dalkavukluk Ve Yan Etkİlerİ

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-02-2010, 16:32   #1
Durdu GÜNEŞ

 
Varsayılan Kurumsal Dalkavukluk Ve Yan Etkİlerİ

KURUMSAL DALKAVUKLUK VE YAN ETKİLERİ

Av. Durdu GÜNEŞ




[Dalkavukluk aşağılayıcı bir kavram olarak kullanılmakla birlikte, geçmişten günümüze şekil değiştirerek varlığını devam ettirmektedir.

Çıkar sağlamak amacıyla başkalarına saygı ve hayranlık gösterisi yapmak, yaranmaya çalışmak, dalkavukluğun en belirgin niteliklerindendir.

Osmanlı sarayında “muhasip” sohbet eden, “nedim” birlikte yenilip içilen, yarenlik yapılan kişilerin yanında birde “dalkavuk” görevi yapan kişiler bulunmaktaydı.

Ayrıca aynı dönemlerde zenginleri eğlendirmek, kaprislerini çekmek, onların eziyet verici şakalarına katlanarak dalkavukluk yapmak bir meslek olarak sürdürülüyordu.

Sarayda dalkavuğun görevi hükümdarın hoşuna giden şaklabanlıklar ve taklitler yaparak onu eğlendirmekti.

Dalkavukluk gerek sarayda gerekse zengin konaklarında bir meslek olarak sürdürülmüş ancak günümüzde bir hayat tarzı olarak toplum hayatında, yükselme ve itibar görme aracı olarak bürokraside yerini almıştır.

Geçmişte dalkavukluk, toplumsal hayatı veya devlet idaresini etkilemeyen, lokalize olmuş bir meslek alanı ve mizah konusu iken; günümüzde, hayatımızı ve devlet idaresini istila eden kaygı verici bir durum olarak yaşanmaktadır.

Yazı konusu “Kurumsal dalkavukluk” kavramıyla, bürokraside dalkavukluğun yükselme aracı ve muteber bir davranış tarzı olarak benimsenmesi kastedilmektedir.

Dalkavukluk; gerek günlük hayatta gerekse bürokratik alanda yalakalık, yağcılık, yağdanlık, kemik yalayıcılık, çanak yalayıcılık gibi değişik kavramlarla da ifade edilir.

Dalkavukluğun Nedenleri:

Dalkavukluk, günlük dilde aşağılayıcı bir kavram olarak kullanılmasına rağmen hayatımızda neden etkili bir davranış tarzı olmaktadır?

Dalkavukluk; makam, servet, güç, şöhret sahiplerine karşı yapılan karşılığında çıkar elde edilen bir davranış şeklidir. Kişilerin ancak uzun bir çaba, yetenek ve eğitimle elde edebilecekleri çıkarı bir anda elde etmesi dalkavuklukla mümkün olmaktadır. Dalkavukluk; onur kaygısı yaşamayan, yeteneğine güvenmeyen, çalışmayı sevmeyenler için cazip bir yol olarak görünmektedir.

Bir ülkede dalkavukluğun sağladığı çıkar, dürüstlüğün sağladığı çıkardan fazla ise orda dalkavukluk yaygın bir davranış haline gelir.

Montesquieu’ da “Bir ülkede dalkavukluğun sağladığı çıkar, dürüstlüğün sağladığı çıkardan daha verimli olursa o ülke batar.” demiştir.

Kişi iradesini özgürce kullanamıyorsa, özgür bir irade oluşturacak eğitim ve kültürden yoksun yetişmişse potansiyel dalkavuktur. Rahatlıkla iradesini bir güce, bir çıkara yaslar. Sürü toplumlarında dalkavukluk yaygın bir davranış şeklidir.

Bizde de “sürüden ayrılanı kurt yer.” “Önde gitme asılırsın, arkada kalma basılırsın.” gibi sözlerle sürüye uyma telkin edilir. Özgür irade kullanımı tehlikeli bir davranış olarak gösterilir.

Özgür irade kullanımı aynı zamanda sorumluluk almaktır. Dalkavuk özgür irade kullanmaz. Başka iradenin oyuncağı olarak davranır. Böylelikle hem sorumluluk almamış hem de çıkar sağlamış olur.

Kişinin insan onuruna yakışır bir ruh asaletine sahip olması, yaygın tabirle “nokta kadar menfaati için virgül gibi eğilmemesi” dir.

Erdemli olma hali; doğruluğu, dürüstlüğü, onuru çıkar duygusunun üstünde tutma halidir. Erdem bizden bedel ister. Erdem karşılığında bazı çıkarlarımız yok olur. Eğer bedelini ödemeyi göze alamıyorsak erdemli olamayız.

Shakespeare “İktidar dalkavukluktan hazzetmeye başladığı zaman, şeref daima ayaklar altında ezilmiştir.” der.


Gündüzleri Atina sokaklarında elinde fenerle dolaşarak, dürüst adam aradığı söylenen Diyojen’e bir yakını “Eğer krala biraz yakınlık gösterseydin, bu kuru yerlerde yatıp kuru ekmek yemek zorunda kalmazdın.” der. Diyojen ise ona “Sen de kuru ekmek yiyip kuru yerlerde yatmayı göze alsaydın alçak adamlara yalakalık yapmak zorunda kalmazdın.” diye cevap verir.


Toplum düzenine adaletin egemen olmaması dalkavukluğun yaygınlaşmasında önemli rol oynamaktadır. Adalet; haklıya hakkını, suçluya cezasını vermek, eşit durumda olanlara eşit davranmak, farklı durumlarda hakkaniyeti gözetmektir.

Hukuk düzeninin işlediği bir yönetim biçiminde dalkavukluk yaparak bir makama gelmek mümkün değildir. Hukuk düzeninde bir makama gelmek ancak o makamı hak etmekle mümkün olabilir.
Hak etmeden bir makama gelenler karşılığında onurlarını verirler. Dalkavukluk yaparak geldiği makamda eksilen onurlarını, başkalarının da kendisine dalkavukluk yapmasını zorlayarak telafi etme yoluna girerler. Böylelikle yönetimde yukardan aşağı doğru bir dalkavuklaşma yayılır
Neyzen Tevfik bir şiirinde “Asrın bir umdesi var, hak kapanındır./Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır./Geçmez ele bir paye, kavuk sallamayınca,/Kürsi-i liyakat p……k, p…t olanındır!” diyerek devrindeki durumu hicvetmiştir.

Bizde dalkavukluğun tarihsel geçmişi vardır. Osmanlı sarayında dalkavukların bulunduğunu ve padişahı eğlendirdiğini biliyoruz.

Toplumlar bazı davranış modellerini geçmişten tevarüs yoluyla edinirler. Eğer bir davranış toplumca kınanmıyor bilakis itibar görüyorsa o toplumda o davranış yaygınlaşır. Örneğin bir toplum, temiz ellerden ziyade dolu ellere itibar ediyorsa o toplumda çıkarcılık ve hırsızlık yaygın hale gelir.

Dalkavukluğun geçmişte bir meslek, bir geçim kaynağı olması günümüze kadar devam eden bir süreçtir. Ancak dalkavukluk günümüzde şekil değiştirmiş meslek olarak değil, karakter olarak yaşanmaktadır.

[Dalkavukluğun Yönetimde Yan Etkileri

Dalkavukluğun bir mizah malzemesi olarak sohbetlerde yer alması hoştur. Ancak ülke yönetiminde dalkavukluğun yer alması o ülkenin batmasına yol açacak bir süreçtir. Çünkü dalkavukluk; ehliyetli, liyakatli, yetenekli, başarılı, çalışkan insanların yükselmesini önler. Bu durum bürokraside “negatif seleksiyon” dediğimiz kötülerin yükselmesi, iyilerin ise bertaraf olması sonucunu doğurur.

Dalkavuk biri başa geçtiğinde etrafını dalkavuklarla doldurur. Bir makam sahibinin çevresine seçtiği insanlara bakarak, nasıl biri olduğunu anlayabiliriz. Herkesin birbirine dalkavukluk yaptığı bir düzende işler doğru dürüst yapılmaz. Hoşa giden ve boşa giden işler yapılır.

Dalkavuk kendine güvenmez. Çünkü hak ederek o makamda oturmamaktadır. Kendine güvenmediği için kimseye de güvenmez. Dalkavuk makam sahibi, bilgisiyle, yeteneğiyle hâkim olamadığı çevresini ajan kullanarak, açık arayarak, fitne çıkararak kontrol etmeye çalışır. Bu durum yönetimde jurnalciliğe, güvensizliğe, kaygıya korkuya ve dolayısıyla verimsizliğe yol açar.

Dalkavukluğun egemen olduğu yönetim bir maskeli balo gibidir. Gerçek kişilikler ortada görünmez. Aşağıdan yukarı, yukardan aşağı, sağdan sola, soldan sağa dalkavukluklar yapılır. Aşağıdan yukarı dalkavukluk yükselmek ve işleri yapmamak içindir. Yukardan aşağı dalkavukluk ise, işi onun üzerine yıkmak içindir. Onun için eskiler “iltifatı ümeraya güven olmaz.” (amirlerin iltifatına güven olmaz.) demişlerdir. Sağdan sola, soldan sağa, yatay dalkavukluklar da yine işleri birbirinin üzerine yıkmak içindir. Dalkavuk düzeninde sorumluluklar sürekli başkasına yıkılmaya çalışılır. Sorunlar hep çözümsüz kalır.

Yönetimde fikir üretimi olmaz. Aşağıdan yukarı doğru sürekli şu sözler olur. “isabet buyurdunuz efendim.” “siz zaten söylemiştiniz efendim.” “siz bu konunun üstadısınız efendim.” “siz en iyisini bilirsiniz efendim.” “en büyük sizsiniz efendim.” vb. sözler. Böylelikle “ne fikirlerin çarpışmasından” ne de “fikirlerin birleşmesinden” yeni fikir doğar. Başta oturanlar sözlerinin sadece yankılarını duyarak mutlu olurlar. Ancak yönetim kendini yenileyemediğinden çökmeye başlar.

Yönetim dalkavuklarla, asalaklardan oluşan dev bir sisteme dönüşür. Yönetimde rol alanlar yediği lokmanın hakkını o topluma ödemekle sorumlu kişilerdir. Eğer kişiler yediği lokmanın hakkını topluma ödeyemiyorsa o toplumun asalağı olur. Asalaklar çoğaldıkça bünye iflas eder. Yani hem toplum hem de yönetim batar.

Dalkavukluğun fazla olduğu yönetimde ihanetler de çok olur. En büyük ihanetler dalkavuklar tarafından yapılır. Çünkü dalkavukluk doğrudan kişiye yapılan bir şey değildir. Kişideki makama, servete, güce yapılır. O makam, servet, güç kaybedildiğinde o kişiye dalkavukluk anında kesildiği gibi yeni efendilere yaranmak için eski efendilere ihanet kaçınılmaz olur.

Yönetimde dalkavukluğun egemen olması denetimi ortadan kaldırır. Dalkavuk bir yandan iş yapmamaya diğer taraftan açıklarını dalkavukluk yaparak gidermeye çalışır. Eğer makam sahipleri dalkavukluktan hoşlanıyorsa -ki bu durumda kendisi de dalkavuktur.- “en büyük sensin.” sözlerine muhatap olur. Hukuku çalıştırmaz. Kendisine izafe edilen ilahi bir güçle dalkavuğu hoş görür. Suçlunun cezasını çekmediği yerde suçlular kahraman olur. Düzen de yerle bir olur.

Yönetimde dalkavukluğun daha birçok yan etkileri vardır. Konunun yeterince anlaşıldığı varsayımıyla daha fazla söze gerek görmüyorum.

Neler Yapılmalı?

Eğitim sistemimiz kişilikli, erdemli, sorumluluk sahibi ve özgür düşünen insanlar yetiştirmelidir.

Yetenek ve çalışma ile kazanma arasında orantı doğru kurulmalıdır. Makamlar, servetler hak edilerek elde edilmelidir. M. K. Atatürk’ün “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getiren milletler; önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istikballerini kaybederler.” Sözü unutulmamalıdır.

Hukuk düzeni korunmalıdır. Padişahlık dönemi gibi lütuf ve gazap kültürü değil hukuk kültürü egemen olmalıdır. Yöneticiler, iktidarın lütfüyle abad, gazabıyla berbat olmamalıdır. İşler ahbap çavuş ilişkisiyle değil hukuk düzeniyle yapılmalıdır.

Toplumda dalkavukluğun itibar görmeyeceği bir anlayış gelişmelidir. Dalkavukluk ilgi ve itibar görmediği yerden göç edecektir.

Dalkavukluğun bir yandan bireysel çıkarlar sağlarken diğer yandan bir yönetimin hatta bir toplumun mahvına yol açacağı bilinci yerleştirilmelidir. Dalkavukluğun toplumda zararlı bir davranış olduğu bilinmelidir.

Son Söz

Güncel bir deyimle, dalkavukluk domuz gribinden daha tehlikelidir. “Temiz toplum ve güçlü yönetim için dalkavukluğa son.” diyelim.
Old 19-02-2010, 23:54   #2
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Çok önemli ve yerinde saptamalarınız, gösterdiğiniz duyarlılık için teşekkür etmek istedim.
Old 20-02-2010, 13:27   #3
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan Hayatın her alanında...

Sn. Güneş'in isabetli tespitlerine katılmamak mümkün değil...

Yalnızca devlet yönetimi veya bürokraside değil hayatın her alanında (ve illa ki mesleğimizde de) değişik tür ve biçimlerde varolan bir durum bu.

Galiba "değişim" denilen şey bu olsa gerek; toplumun (diğer her şeyde olduğu gibi) etik değerleri ve yargılarında da değişim kaçınılmaz hale geliyor. Fakat değişimin olumlu ya da olumsuz olarak değerlendirilmesi göreceli bir hal alıyor. Çünkü, ülkemizdeki bu genel farklılaşma hali herkesin malumu olan ve dillerde dolaşan bir gerçeklik olduğu ve herkesin yakındığı bir hal olmasına rağmen nasıl oluyor da bu farklılaşma hız kesmeden devam edebiliyor? Yani herkesin yakındığı birşey nasıl oluyor da ortadan kalkmak yerine hızla devam edebiliyor?

Sn. Güneş; "iyiler" ve kötüler"'den sözetmiş ("Bu durum bürokraside “negatif seleksiyon” dediğimiz kötülerin yükselmesi, iyilerin ise bertaraf olması sonucunu doğurur."). Kötülerin yükselmesi ve iyilerin bertaraf edilmesinin de bir sonucu; artık iyilerin "kötü", kötülerinse "iyi" olmasıdır. Değişen etik değerler/değer yargıları sonucunda iyi ve kötü kavramları da yer değiştirir.

Bu yüzden ben, "iyi" olduğumu düşünmüyorum. Kötüyüm ve kötü olmaktan da gurur duyuyorum. Eskinin iyileri/bugünün kötülerinin çoğalıp yeniden iyi olacakları günleri umutla bekliyorum...

Saygılarımla...
Old 21-02-2010, 23:19   #4
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Durdu GÜNEŞ
Yazı konusu “Kurumsal dalkavukluk” kavramıyla, bürokraside dalkavukluğun yükselme aracı ve muteber bir davranış tarzı olarak benimsenmesi kastedilmektedir.

Dalkavukluk; gerek günlük hayatta gerekse bürokratik alanda yalakalık, yağcılık, yağdanlık, kemik yalayıcılık, çanak yalayıcılık gibi değişik kavramlarla da ifade edilir.

Dalkavukluğun Nedenleri:

Dalkavukluk, günlük dilde aşağılayıcı bir kavram olarak kullanılmasına rağmen hayatımızda neden etkili bir davranış tarzı olmaktadır?

Dalkavukluk; makam, servet, güç, şöhret sahiplerine karşı yapılan karşılığında çıkar elde edilen bir davranış şeklidir. Kişilerin ancak uzun bir çaba, yetenek ve eğitimle elde edebilecekleri çıkarı bir anda elde etmesi dalkavuklukla mümkün olmaktadır. Dalkavukluk; onur kaygısı yaşamayan, yeteneğine güvenmeyen, çalışmayı sevmeyenler için cazip bir yol olarak görünmektedir.

Bir ülkede dalkavukluğun sağladığı çıkar, dürüstlüğün sağladığı çıkardan fazla ise orda dalkavukluk yaygın bir davranış haline gelir.

................Toplum düzenine adaletin egemen olmaması dalkavukluğun yaygınlaşmasında önemli rol oynamaktadır. Adalet; haklıya hakkını, suçluya cezasını vermek, eşit durumda olanlara eşit davranmak, farklı durumlarda hakkaniyeti gözetmektir.............

............Eğitim sistemimiz kişilikli, erdemli, sorumluluk sahibi ve özgür düşünen insanlar yetiştirmelidir............

Eğitim sistemimiz kişilikli, erdemli, sorumluluk sahibi ve özgür düşünen insanlar yetiştirmelidir

İkinci sefer alıntıladığm cümleyi okuyunca, içimden 'amin' demek geçti. Amin, kökü Eski Yunanca, İbranice ve Arap dillerinde bulunan bir kavram. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerinin her üçünde de vardır amin demek. Genelde bir duanın sonunda söylenir ve 'öyledir', 'öyle olsun' anlamında kullanılır.

Amin dedikten sonra aklıma geldi, 'olmayacak duaya amin denmez' diye bir deyim vardır Türkçe'de.

Neden, olmayacak dua? Çünkü benim görüşüme göre kişileri dalkavukluk olmaya yönelten etkenlerin başında eğitim ve toplum yapısı gelir. Kişileri sindiren, düşündüklerini açıkça söylemekten çekindiren, korku ve itaate dayalı bir toplumsal yapı, çıkarsa çıkarsa dalkavuk çıkarır. Hepimizin dalkavuk olmayışını kişiliğimize mi bağlıyalım?

Saygılarımla
Old 21-02-2010, 23:57   #5
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın Av.Durdu Güneş'in yazdıkları ülkemizin bir gerçeğidir. Ve hepsi doğrudur. Geçmişte de öyle olduğu yazılıp,çizilmiştir.

Halk arasında hemen kimle konuşsak erdem, namus, etik kurallar, ahlak, vicdan, adalet, eşitlik, hak, hukuktan bahsedildiği halde, uygulamada en çok yolsuzluğun, hırsızlığın, ahlaksızlığın, haksızlığın ülkemizde yaşandığı da bir gerçektir.

Eskiler, insanda "Allah korkusu olmalı" derlerdi, yeniler ise "insan, insan olmalı" diyorlar... Lakin gelinen noktada ne allah korkusunun olduğu ne de İnsan olunduğu şüphelidir.

İnsanlar, zorunlu ihtiyaçlarını bile gideremediği için ruh dengesi bozulup saldırgan, saygısız, bazen ahlaksız, düzenbaz da olabiliyor...

Nesiller, pisi pisine eriyip gidiyor...

Çözüm: Bilenler lütfen bir adım ileri çıksın!
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
KAHDEM Derneği Kurumsal Sitesi Av.Habibe YILMAZ KAYAR Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 11 14-08-2009 22:48
BoŞanmada Dİnİ Sebeplerİn Etkİlerİ Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 20-05-2008 13:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05145597 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.