Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İftira suçu ,şikayet süresi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-10-2011, 14:54   #1
av.yarensu

 
Varsayılan İftira suçu ,şikayet süresi

Müvekkilim bir hastanede çalışmaktadır ve iş arkadaşlarından birinin şikayeti üzerine İdari soruşturma geçiriyor ve suçsuz olduğu anlaşılıyor. Şikayeti yapan kişi hakkında iftiradan savcılığa şikayette bulunacağız ancak olayın üzerinden 1 sene geçmiş ,İftira suçu şikayete tabii mi eğer tabii ise şikayet süresi ne kadardır.
Old 26-10-2011, 15:29   #2
GECE

 
Varsayılan

İftira suçu TCK m. 267'de düzenlenmiştir. şikayete bağlı bir suç değildir. m.267/8 uyarınca iftira suçundan dolayı dava zamanaşımı ( tck m.66/1-e uyarınca 8 yıl), mağdurun ( iftiraya konu olan) fiili işlemediğinin sabit olduğu (yani sizin olayda idari soruşturma sonucu aklandığı tarih) olduğu tarihten başlar.
Bence suç duyurusunda bulunabilrsiniz... kolay gelsin...
Old 26-10-2011, 15:32   #3
yeditepelişehir

 
Varsayılan

Sayın GECE'ye katılmakla birlikte manevi tazminat davası açılırsa da güzel olur diye düşünmekteyim kolay gelsin.
Old 26-10-2011, 21:29   #4
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.yarensu
Müvekkilim bir hastanede çalışmaktadır ve iş arkadaşlarından birinin şikayeti üzerine İdari soruşturma geçiriyor ve suçsuz olduğu anlaşılıyor. Şikayeti yapan kişi hakkında iftiradan savcılığa şikayette bulunacağız ancak olayın üzerinden 1 sene geçmiş ,İftira suçu şikayete tabii mi eğer tabii ise şikayet süresi ne kadardır.

Suç şikayete tabi değildir. Bu sebeple suç duyurusunda bulunabilirsiniz. Kamu davası için zamanaşımı 8 yıldır.
Saygılar.

Alıntı:
Yazan TCK.m.66
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Old 28-10-2011, 07:26   #5
AV.HARUN UYANIKOĞLU

 
Varsayılan

İftira suçunun oluşabilmesi için'suçu işlemediğini bildiği halde bilinçli olarak şikayet edildiği'nin ispatı gerekir.Soruşturmadan aklanmış olmak iftira suçunun oluşması için yeterli değildir.Şikayette bulunurken dikkatli olmanızı tavsiye ederim
Old 28-10-2011, 07:27   #6
AV.HARUN UYANIKOĞLU

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 1994/4-327
K. 1994/349
T. 19.12.1994
• HAKARET ( Şikayet ve İhbar Hakkının Hakkın Kullanılması Nedeniyle Hukuka Uygun Olması )
• ŞİKAYET VE İHBAR HAKKI ( Hakkın Kullanılması Yönünden Hukuka Uygun Olmasına Rağmen Bu Hak Hakkı Doğuran Nedenin Koyduğu Sınırlar İçinde Kullanılmalı )
• HUKUKA UYGUNLUK HALİ Şikayet ve İhbar Hakkının Hakkı Doğuran Nedenin Koyduğu Sınırlar İçinde Kullanılmasının Gerekmesi )
• MAĞDURA YÜKLENEN SUÇUN İŞLENMEDİĞİ BİLİNDİĞİ HALDE YETKİLİ MERCİE İHBAR ( İftira Suçunun Oluşması )
• İFTİRA SUÇU ( Mağdura Yüklenen Suçun İşlenmediği Bilindiği Halde Yetkili Mercie İhbar ve Şikayette Bulunma )
2709/m.36, 74
765/m.480
ÖZET : Anayasanın 36 ve 74. maddelerinde düzenlenen şikayet ve ihbar hakkı, hakkın kullanılması nedeniyle hukuka uygunluk halidir. Ancak bu hakkı doğuran nedenin koyduğu sınırlar içinde kullanılmalıdır. İhbar ve şikayet yetkili makamlara yapılmadan önce veya yapıldıktan sonra hatta böyle bir başvuru olmaksızın dahi durumun araştırılması, şüphelenildiğinin söylenmesi arasında fark yoktur. Failin, mağdurun yüklenen eylemi işlemediğini kesin olarak bildiği kanıtlanmadıkça, hakkı doğuran nedenin koyduğu sınırın aşıldığı kabul edilemez. Fail mağdurun yüklenen suçu işlemediğini bildiği halde, yetkili mercie ihbar ve şikayette bulunursa iftira suçunu, bu mercilerin dışında kalan kişilere duyurması halinde ise hakaret suçunu işlemiş olacaktır.
Maddi olayda; şikayetçinin, sanığın evinde dikiş dikmesinden sonra dikiş makinasının gözündeki küpelerin bulunamadığı, sanığın küpeleri araştırmaya başladığı, şikayetçinin kızından sorduğu, şikayetçi ile biraraya geldiklerinde küpeyi sorduğu ve tartıştıkları, sanığın "sen aldın, başka dikiş diken olmadı" dediğinin anlaşılması karşısında, söylenen sözler kuşku anlatımı ve belirtilmesi niteliğinde olup şikayet ve ihbar hakkının kullanılması amacıyla yapılan araştırma ve soruşturma çerçevesinde kaldığından olayda hakaret suçu oluşmaz.
DAVA : Hakaret suçundan sanık Naime'nin TCY.nın 480/3; 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri gereğince 950.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, ( Dursunbey Asliye Ceza Mahkemesi )'nce verilen 21.1.1993 gün, 106/7 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi, 25.1.1994 gün, 7813/325 sayı ile;
"Oluşa göre sanığa yükletilen hakaret suçunun ögeleri oluşmadığı halde hükümlülük kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozmuş,
Yerel Mahkeme, 21.4.1994 gün, 25/53 sayı ile;
"Sanık, "küpeleri sen aldın, dikişi sen dikmiştin" sözleri ile, şikayetçinin evde dikiş diktikten sonra küpelerini aldığını söylemiş; böylece yer ve zaman belirtilerek hırsızlık fiilinden bahsedilmiştir. Söylenen bu sözler, uyarma, bilgi verme, savunma, kınama ve karşılık verme kastıyla söylenmemiştir. Herkesin duyabileceği bir yerde "küpeleri sen aldın" demiştir. Yasal bir başvuruda da bulunmamıştır. Hakaret suçu oluşmuştur" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Yargıtay'ca incelenmesi C.Savcısı ve sanık tarafından süresinde istenildiğinden, dosya; Yargıtay C.Başsavcılığı'nın "onama" istemli 21.11.1994 günlü tebliğnamesiyle , Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu; gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanığın kocasının yeğeni olan şikayetçi Fatma, sanığın evine giderek dikiş dikmiştir. Ertesi gün sanık, dikiş makinasının çekmecesinde bulunan küpeleri bulamayınca şikayetçinin kızından küpeleri sormuştur. Bunu öğrenen şikayetçi, sanığın evine giderek küpeleri almadığını söylemiş, sanık ise, "küpelerin dikiş makinasının çekmecesinde olduğunu, başkalarının dikiş dikmediğini, dikiş dikenin aldığını söylemiştir. Şikayetçi, küpelerin alındığı yolunda köyde dedikodu çıkartan sanıktan şikayetçi olmuş, sanık hakkında madde tayini suretiyle hakaret suçundan dava açılmıştır.
Açıklanan olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; sanığa yüklenen madde tayini suretiyle hakaret suçunun yasal ögelerinin oluşup oluşmadığına ilişkindir.
Bir fiilin suç teşkil edebilmesi için; tipe uygun olmalı, bir başka hüküm tarafından hukuka uygun hale getirilmemeli ve failde suç kastı bulunmalıdır. Hakkın icrası, mağdurun rızası, görevin yerine getirilmesi haklı savunma ve zaruret hali olarak kabul edilen hukuka uygunluk nedenlerinden, hakaret ve sövme suçlarında hakkın icrası üzerinde durulmalıdır. Bu suçlarda hakkın icrası olarak ençok terbiye ve gözetim, savunma, ihbar ve şikayet, haber verme ve eleştiri hakları sözkonusu olmaktadır.
Hakkın kullanılması olarak kabul edilen ihbar ve şikayet hakkı, Anayasanın 36 ve 74. maddelerinde düzenlenmiştir. Herkes kendisi veya kamu ile ilgili konularda yetkili makamlara şikayette bulunmak ve dava açmak hakkına sahiptir. Bu hakkın, hakkı doğuran nedenin koyduğu sınırlar içinde kullanılması, kötüye kullanılmaması zorunludur. İhbar ve şikayetin yetkili makamlara yapılmadan önce veya yapıldıktan sonra, hatta böyle bir başvuru olmaksızın dahi, durumun araştırılması, şüphelenildiğinin söylenmesi arasında fark yoktur.
İhbar ve şikayet hakkı kullanılırken, belirli kimselere bir suç oluşturan belirli bir eylemin yüklenmesi gerekmektedir. Bu, şikayetin doğal sonucudur. Aksi halde yani suç oluşturan bir eylem yüklenmeden ihbar veya şikayet hakkının kullanılması olanaksızdır. Bu nedenle, ihbar ve şikayet hakkının kullanılması, bu hakkın sınırları aşılmadığı sürece hakaret suçu açısından bir hukuka uygunluk nedeni oluşturacaktır.
Şikayet veya ihbar hakkının kullanılmasındaki ölçü, suç failinin; ihbar veya şikayetin konusunu oluşturan eylemin mağdur tarafından işlenmediğini bilip bilmemesidir. Mağdurun yüklenen eylemi işlemediğini bildiği kanıtlanmadıkça sınırın aşıldığı kabul edilemez. Failin, mağdurun yüklenen eylemi işlemediğini kesin olarak bildiği halde, suç işlediğinden bahisle yetkili mercie ihbar veya şikayette bulunması iftira suçunu, bu mercilerin dışında kalan kişilere duyurması ise hakaret suçunu teşkil edecektir.
Maddi olayda, şikayetçi sanığın evinde dikiş, dikip gittikten sonra dikiş makinasının gözüne konan küpelerin bulunamaması üzerine şikayetçiden şüphelenilmiştir. Sanık, kaybolan küpelerini araştırmaya başlamış, şikayetçinin kızından sormuştur. Durumu öğrenen şikayetçi, sanığın evine gelmiş bu nedenle tartışmışlardır. Sanığın, kaybolan küpelerini araştırması, evde dikiş dikmesi nedeniyle şikayetçiden küpeleri sorması, sosyal ve kültürel durumları da nazara alındığında, bir araya geldiklerinde konuyu tartışıp "sen aldın, başka dikiş diken olmadı" demesi, araştırmaya yönelik sözlerdir. Oluş, sanığın olay sırasında kullandığı sözlerin kullanılış biçimi, daha önce şikayetçinin kızına sorularak küpelerin araştırılması, söylenen sözlerin sonuç itibariyle kuşku anlatımı ve belirtilmesi niteliğinde oluşu nazara alındığında bu sözlerin, şikayet ve ihbar hakkının kullanılması amacıyla yapılan araştırma ve soruşturma çerçevesinde kaldığının kabulü gerekmektedir. Bu itibarla olayda hakaret suçunun oluşmadığı, hakkın icrası nedeniyle hukuka uygunluk halinin bulunduğu nazara alınarak Yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yerel mahkeme direnme hükmünün ( BOZULMASINA ),19.12.1994 günü oybirliğiyle karar verildi.
Old 28-10-2011, 07:28   #7
AV.HARUN UYANIKOĞLU

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2005/4-17
K. 2005/33
T. 22.3.2005
• İFTİRA SUÇU ( Failin Suçsuz Olduğunu Bildiği Bir Kimseye Suç Atması - Oluşması İçin Şikayet veya İhbarın Adliyeye Yahut Keyfiyeti Adliyeye Tevdie Mecbur Bir Makama veya Yasal Takip Yapacak veya Yaptırabilecek Bir Mercie Yapılmış Olması Gereği )
• İHBAR VE ŞİKAYET ( Failin Suçsuz Olduğunu Bildiği Başka Deyişle Suçsuzluğunda Kuşku Bulunmayan Kimse Aleyhinde Yapılmış Olması Gereği - İftira )
• İFTİRA İSNADINDAN RÜCU ( İftira Suçunun Oluştuğunun Kabulü Bakımından Tek Başına Yeterli Bir Kıstas Olmadığı - Zira İftira Suçunun Faili İhbarın Asılsızlığının Anlaşılması veya Pişmanlık Duyması Gibi Nedenlerle İsnadından Rücu Edebileceği )
• İFTİRA SUÇUNUN TESPİTİ ( İftira Suçu Failinin Suçsuz Olduğunu Bildiği Bir Kimseye İhbar veya Şikayet Suretiyle Suç İsnat Edip Etmediğinin Belirlenmesi Gereği )
765/m.285
ÖZET : TCY.nın 285. maddesinde düzenlenen iftira suçu, failin suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye suç atmasıdır. Bu suçun oluşması için, şikayet veya ihbarın adliyeye yahut keyfiyeti adliyeye tevdie mecbur bir makama veya yasal takip yapacak veya yaptırabilecek bir mercie yapılmış olması gerekir.
İhbar veya şikayet, failin suçsuz olduğunu bildiği, başka deyişle suçsuzluğunda kuşku bulunmayan kimse aleyhinde yapılmış olmalıdır. Bu bakımdan, gerçekte işlenmiş bir suç mevcut bulunur, ancak üzerinde kuşku ve iddianın yoğunlaşmış olması nedeniyle ihbar veya şikayet edilen kişinin suçluluğu kanıtlanamazsa, suçlanan beraat etmiş olsa dahi iftira suçunun unsurları oluşmayacaktır. Yine, içeriği kanıtlanamasa dahi, gerçekleştirilen ihbar ve şikayetin bir anayasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilebildiği hallerde, bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı söz konusu olacaktır.
Öte yandan, failin sonradan isnadından rücu etmesi, iftira suçunun oluştuğunun kabulü bakımından tek başına yeterli bir kıstas değildir. Zira, iftira suçunun faili, ihbarın asılsızlığının anlaşılması veya pişmanlık duyması gibi nedenlerle isnadından rücu edebileceği gibi, konu olayda savunulduğu örneğe uygun biçimde isnada maruz kalanın veya yakınlarının kişiyi mahkûmiyetten kurtarmayı hedefleyen baskı ve istekleri sonucu veya temin ya da vaat ettikleri çıkar karşılığında yahut çok başka nedenlerle de isnadından dönmüş olabilir. Bütün bu hallerde belirleyici olan husus, iftira suçu failinin, suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye ihbar veya şikayet suretiyle suç isnat edip etmediğidir. O halde, iftira suçunun belirlenebilmesi bakımından, öncelikle bu husus saptanmalıdır. Bunun tespiti ise, ihbarın öncesi ve sonrasına ilişkin kanıtların sonuca varmaya elverişli olacak nitelik ve yeterlilikte toplanmasını zorunlu kılar.
DAVA : İftira suçundan sanık Ö.Ş.'nın TCY'nın 285. maddesinin 2 ve son fıkraları uyarınca 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Karşıyaka 1.Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 14.03.2002 gün ve 916-125 sayılı hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 4.Ceza Dairesince 17.11.2003 gün ve 27472-11464 sayı ile;
"... Yağma suçundan dolayı yakınan hakkında dava açılıp kanıt yetersizliğinden beraat kararı verilmesi karşısında, tutanaklarda; "... zanlıyı yakalayan şahıs..." olarak adı ve imzası bulunan M.E.'in tanık sıfatıyla dinlenmesi ve sanığın yakınanı yaralamadan önce anılana "... benden zorla para almak isteyen şahıs buydu ..." deyip demediği ve yağma suçunun faili olan yakınanın nasıl yakalandığı sorularak açıklattırılması ve sanığın yağma suçundan açılan davadaki ifadelerinin yakınanı cezadan kurtarmaya yönelik olup olmadığı üzerinde durularak kanıtlar birlikte değerlendirilip sonucuna göre, sanığın şikayet hakkını kullanıp kullanmadığı da tartışılarak hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ve yetersiz gerekçeyle hükümlülük kararı verilmesi..." isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 22.04.2004 gün ve 83-286 sayı ile; "... sanık Ö.Ş.'nın yakaladığı ve kendisine yönelik yağmaya kalkışma suçu faili olarak kolluğa teslim ettiği S.Ç. hakkında hazırlık soruşturması sırasında verdiği tüm ifadelerde kesin ve net biçimde bu şahsı eylemin faili olarak suçlayıp son soruşturma aşamasında bu isnadından rücu etmiş olması karşısında olayın yeterince aydınlandığı, soruşturmanın genişletilmesine ve S.Ç.'ın yakalanmasına yardımcı olan tanık M.E.'in dinlenilmesine gerek bulunmadığı.." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istekli 27.12.2004 gün ve 107459 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanık Ö.Ş.'nın iftira suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup bulunmadığı ve gösterilen gerekçenin yeterli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
İnceleme konusu olayda;
7 Nisan 2001 günü 22.30 sıralarında Manisa-Menemen Karayolu üzerinde devriye gezen jandarma ekibini durduran Ö.Ş., otostop yapan birini aracına aldığını, bu şahsın falçata çekerek kendisini Çamlık bölgesine götürmek istediğini belirtip şahsın eşkalini bildirerek ihbarda bulunmuş, bundan 40 dakika kadar sonra telefon ederek, şahsı 2.Çamlık bölgesinde yakaladıklarını söyleyip görevlileri çağırmış, 10 dakika kadar sonra olay yerine giden jandarma görevlileri, yolun on metre kadar dışında, kamyonetin önünde yatar durumda bulunan S.Ç. isimli kişiyi yakalayıp gözaltına almışlar, bu kişinin üzerinde ve çevrede yapılan aramada falçata bulunamamıştır.
S.Ç.'ın Manisa Devlet Hastanesince düzenlenen 07.04.2001 15142 sayılı geçici doktor raporunda; sol omuz sınırında geniş ebatlı sıyrık ve kızarıklık, sağ deltoid bölge lateralinde kızarıklık ve sıyrık, sol gözde kızarıklık ve şişlik, saçlı deride kesi, şişlik ve hematom bulunduğu, alkolsüz olduğu, halen hayati tehlikesinin mevcut bulunduğu, beyin cerrahi uzmanı tarafından incelenmesi gerektiği belirtilmiş, gözetimden çıkışında aldırılan raporunda da benzer bulgulara yer verilmiş, bu şahsı yakalayan Ö.Ş. ile tanık M.E.'de ise darp ve cebir izi bulunmadığı saptanmıştır.
Yağmaya kalkışma suçunun mağduru Ö.Ş.; yakaladığı S.Ç.'ı jandarmalara teslim ederken, "bu şahsı yolcu diye yanıma aldım, ancak yolda falçata çekti, beni kuytu yere götürüp gasp etmek istedi, kaçtım, daha sonra arkadaşlarla aradık, Manisa Karayolunda gördüm, yakalamak için araba ile çarptım" şeklinde ithamda bulunmuş, jandarma görevlilerince yaptırılan teşhis işlemi sırasında, yine kollukta ve sulh hakimliğinde şikayetçi olarak ifade verirken benzer beyanlarla suçlamayı sürdürerek yağma failini arkadaşı M.E. ile birlikte yakalayıp teslim ettiklerini ifade etmiş, S.Ç.'ın yağmaya kalkışma suçundan tutuklanıp hakkında kamu davası açılmasından sonra bu davanın görüldüğü Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesine verdiği 11.05.2001 günlü dilekçede ve 15.06.2001 günlü oturumdaki ifadesinde ise önceki beyanlarıyla çelişki oluşturacak biçimde; yağma olayı failinin S.Ç. olmadığını söylemiş, suçlamayı tüm aşamalarda reddeden ve tutuklu olarak yargılanmakta olan S.Ç.'ın ilk oturum sonunda tahliyesine ve beraatine karar verilmiş, hükümle birlikte mahkemenin suç duyurusunda bulunması üzerine bu kez Ö.Ş. hakkında iftira suçundan kamu davası açılmıştır.
Sanık Ö.Ş. iftira suçundan mahkemece sorguya çekildiğinde; S.Ç.'ı gasp suçunun sanığı olarak teşhis ettiğini, daha sonra dilekçe vererek bundan vazgeçtiğini belirterek ayrıntılı açıklamada bulunmamış ise de, iftira suçundan mahkumiyetine ilişkin ilk hükme yönelik 28.03.2002 günlü temyiz dilekçesinde; yağma suçunun sanığı S.Ç.'ın kendisi, ailesi, yakınları ve avukatının yoğun istek ve baskısı karşısında onun hakkındaki suçlamadan vazgeçtiğini, feragat biçiminin tecrübesizliğinden kaynaklandığını, ayrıca Seracettin vekilinin, şikayetten vazgeçmenin müvekkilini kurtarmaya yetmeyeceğini bilmesi nedeniyle, kendisini mevcut olayı tamamen inkara yönelttiğini, böylelikle aslında mevcut olan olayın yokluğunu dile getirmesi sağlanarak müfteri durumuna düşürüldüğünü, esasen iftira suçunu işlemediğini belirtmiş, direnme hükmüne yönelik 04.05.2004 günlü temyiz dilekçesinde de; S.Ç. hakkındaki suçlamadan vazgeçme nedenini benzer biçimde dile getirmiştir.
Anayasa'mızın 74. maddesine göre, vatandaşların ve karşılıklılık bulunması koşuluyla Türkiye'de oturan yabancıların, kendileriyle veya kamu ile ilgili hususlarda dilek ve şikayet hakları bulunmaktadır. Bu kurumun bireylere tanıdığı hak, onların idare ve diğer bireylerle ilişkilerinde gerek "çıkarlarını koruması" gerek "özgürlüklerini kısıntısız" kullanabilmesi bakımından, devlet organlarına başvurmasını gerekli kılar. Bu başvuru, bireyin kendisi, üçüncü kişi veya kamuyla ilgili olabilir. Başvurulabilecek devlet organları da, yasama, yürütme ve yargıdır. Dilekçe hakkının yargısal alanda başlıca ortaya çıkış biçimi ise, ihbar ve şikayet hakkının kullanılmasıdır.
TCY.nın 285. maddesinde düzenlenen iftira suçu ise, failin suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye suç atmasıdır. Bu suçun oluşması için, şikayet veya ihbarın adliyeye yahut keyfiyeti adliyeye tevdie mecbur bir makama veya yasal takip yapacak veya yaptırabilecek bir mercie yapılmış olması gerekir.
İhbar veya şikayet, failin suçsuz olduğunu bildiği, başka deyişle suçsuzluğunda kuşku bulunmayan kimse aleyhinde yapılmış olmalıdır. Bu bakımdan, gerçekte işlenmiş bir suç mevcut bulunur, ancak üzerinde kuşku ve iddianın yoğunlaşmış olması nedeniyle ihbar veya şikayet edilen kişinin suçluluğu kanıtlanamazsa, suçlanan beraat etmiş olsa dahi iftira suçunun unsurları oluşmayacaktır. Yine, içeriği kanıtlanamasa dahi, gerçekleştirilen ihbar ve şikayetin bir anayasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilebildiği hallerde, bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı söz konusu olacaktır.
Öte yandan, failin sonradan isnadından rücu etmesi, iftira suçunun oluştuğunun kabulü bakımından tek başına yeterli bir kıstas değildir. Zira, iftira suçunun faili, ihbarın asılsızlığının anlaşılması veya pişmanlık duyması gibi nedenlerle isnadından rücu edebileceği gibi, konu olayda savunulduğu örneğe uygun biçimde isnada maruz kalanın veya yakınlarının kişiyi mahkûmiyetten kurtarmayı hedefleyen baskı ve istekleri sonucu veya temin ya da vaat ettikleri çıkar karşılığında yahut çok başka nedenlerle de isnadından dönmüş olabilir. Bütün bu hallerde belirleyici olan husus, iftira suçu failinin, suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye ihbar veya şikayet suretiyle suç isnat edip etmediğidir. O halde, iftira suçunun belirlenebilmesi bakımından, öncelikle bu husus saptanmalıdır. Bunun tespiti ise, ihbarın öncesi ve sonrasına ilişkin kanıtların sonuca varmaya elverişli olacak nitelik ve yeterlilikte toplanmasını zorunlu kılar.
Somut olayı bu açıklamalar ışığında değerlendirdiğimizde;
Yağma olayının görgü tanığı bulunmamaktadır. Ancak, Ö.Ş.'nın çalıştığı fabrikanın gece bekçisi olan tanık M.E.'e, arabasına aldığı kişinin kendisine bıçak çekip yağmaya kalkıştığını anlattığı, hemen ardından bu olayın faili olarak S.Ç.'ı birlikte yakalayıp jandarmaya teslim ettiklerine göre, gerek olayın tanık Müjdat'a aktarılış biçimi gerekse Seracettin'in yağma suçu faili olarak yakalanış tarz ve yöntemi ve bu sırada Ö.Ş.'nın kendisine karşı yağmaya kalkışan kişinin Seracettin olduğu ya da olmadığı yönünde görevlilere açıklama yapıp yapmadığı önem taşımaktadır. O halde, soruşturmanın genişletilerek tanık M.E.'in Yerel Mahkemece dinlenilip olayın bu boyutlarına açıklık getirilmesi, sanık Özgür'ün mağduru olduğu yağma suçuna ilişkin hazırlık soruşturmasındaki isnat ve ifadelerinin şikayet hakkını kullanmaya, son soruşturma aşamasında verdiği ifadenin ise yağma suçunun faili olarak yargılanan Seracettin'i suçtan kurtarmaya yönelik olup olmadığının kararda tartışılarak değerlendirilmesi ve sanığın hukuki durumunun buna göre tayini gerekir.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.03.2005 günü tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak oybirliği ile karar verildi
Old 28-10-2011, 07:28   #8
AV.HARUN UYANIKOĞLU

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
4. CEZA DAİRESİ
E. 2006/536
K. 2007/3840
T. 25.4.2007
• İFTİRA ( Sanığın Katılanların Kendisini Tehdit Ettiklerine Dair Şikayeti Üzerine Katılanlar Hakkında Kanıt Yetersizliğinden Verilen Kovuşturmasızlık Kararlarının Sanığın Suçu İşlediğine İlişkin Yeterli Kanıt Sayılmayacağı )
• KOVUŞTURMASIZLIK KARARI ( Sanığın Katılanların Kendisini Tehdit Ettiklerine Dair Şikayeti Üzerine Katılanlar Hakkında Kanıt Yetersizliğinden Verilen - Sanığın İftira Suçunu İşlediğine İlişkin Yeterli Kanıt Sayılmayacağı )
• TEHDİT ( Sanığın Katılanların Kendisini Tehdit Ettiklerine Dair Şikayeti Üzerine Katılanlar Hakkında Kanıt Yetersizliğinden Verilen Kovuşturmasızlık Kararlarının Sanığın İftira Suçunu İşlediğine İlişkin Yeterli Kanıt Sayılmayacağı )
4483-1/m.1
5237/m. 267
ÖZET : Sanığın katılanlardan O. hakkında verdiği şikayet dilekçesi üzerine 4483 sayılı yasa gereğince soruşturma yapıldığı ve halen Antalya İdare Mahkemesince verilecek kararın beklenildiği, bu nedenle sanığın katılanların kendisini tehdit ettiklerine dair şikayeti üzerine katılanlar hakkında kanıt yetersizliğinden verilen kovuşturmasızlık kararlarının sanığın iftira suçunu işlediğine ilişkin yeterli kanıt sayılmayacağı ve anayasal şikayet hakkını kullandığı gözetilmeden, yasal temelden yoksun gerekçeyle hüküm kurulması, yasaya aykırıdır.
DAVA : Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi:
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Dosya içerisinde bulunan 11.05.2005 tarihli dosya inceleme tutanağından da anlaşılacağı üzere sanığın katılanlardan Osman Hacıbeyoğlu hakkında verdiği şikayet dilekçesi üzerine 4483 sayılı yasa gereğince soruşturma yapıldığı ve halen Antalya İdare Mahkemesince verilecek kararın beklenildiği, bu nedenle sanığın katılanların kendisini tehdit ettiklerine dair şikayeti üzerine katılanlar hakkında kanıt yetersizliğinden verilen kovuşturmasızlık kararlarının sanığın iftira suçunu işlediğine ilişkin yeterli kanıt sayılmayacağı ve anayasal şikayet hakkını kullandığı gözetilmeden, yasal temelden yoksun gerekçeyle hüküm kurulması,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve sanık Murat Yaka'nın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25.04.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İftira Suçu hakkında BOZDOGAN Meslektaşların Soruları 2 27-05-2011 00:28
İftira suçu oluşur mu? Av. Muzaffer ERDOĞAN Meslektaşların Soruları 9 07-11-2007 17:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05049109 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.