Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Okuma Yazma Bİlmeyenİn BorÇtan Sorumlu Tutulabİlmesİ

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 18-02-2012, 20:39   #1
avturgayk

 
Varsayılan Okuma Yazma Bİlmeyenİn BorÇtan Sorumlu Tutulabİlmesİ

Sayın Meslektaşlarımdan aşağıda paylaşacağım konu hakkında görüş ve örnek karar var ise ricam olacak.
60 Yaşın üzerinde Okuma Yazma bilmediği tartışmasız bir Annenin oğlunun bankadan çektiği kredi sözleşmesi ile aynı kredi sözleşmesinin teminatı olan BONA ya atılan imza (ki imza olarak nitelendirilmeyecek) nedeni ile İcra hukuk Mahkemesine yaptığımız itirazın aşağıda yazılı gerekçe ile reddi nedeni ile görüş bildirirseniz sevinirim.
Biz itirazımız da okuma yazma bilmediği için gerek kredi sözleşmesinde kefil olarak gerek ise bu kredi sözleşmesinin teminatı olarak alınan bono da kefil olarak AD-SOY ADININ baş harflerinin yazılması sureti ile atılan ve imza olarak nitelendirilmeyecek yazı ile kefil olarak borçlandırılamayacağını , zira okuma yazma bilmeyenlerin hangi haller de sorumlu olacağının kanunlarla belirlendiği (iki tanık ve muhtar huzurunda) avukat olarak tarafımıza vekaletname çıkarılırken dahi okuma yazması olmadığı için noter de iki tanık huzurunda vekaletname çıkarabildiğinden hareketle BONODAN dolayı İCRA HUKUK MAHKEMESİNDE imza itirazı adı altında (çünkü okuma yazma bilmeyenlerin hangi haller de sorumlu olacağının açık olduğu ve bu şartların gerçekleşmemesi nedeni ile imzanın geçerli olamayacağından borca itiraz ettik ve yine kredi sözleşmesinin takibe konu edildiği ilamsız takibe de itiraz etmemiz üzerine banka tarafından itirazın kaldırılması davasında aynı gerekçelerin yanında aynı borç için hem bono hem de kredi sözleşmesinden dolayı mükerrer takip yapıldığından bahisle itirazlarımız ; İcra Mahkemesince “ davacı ve itiraz eden borçlunun okuma yazma bilmemesine karşın her ne kadar kefil olarak ad-soy adının baş harflerinin yer aldığı imza olarak nitelendirmediği yazı nedeni ile, muhatap bankadan emekli maaşı alırken de aynı şekil de ad-soy adının baş harflerini yazmak sureti ile banka makbuzuna imza attığı…” gerekçesi ile itirazlarımız RED EDİLMİŞ. (Ancak bankadan kendi lehine olan para çekme işleminden dolayı baş harflerini yazmak sureti ile para çekiliyor, borçlanma işlemi ise müvekkilin aleyhine olan bir tasarruf işlemi olduğundan kanunun aradığı şartları taşımak zorunda olduğunu düşünüyorum.)
İlamsız takibe yaptığımız itirazın kaldırılması davasında ise ; mükerrer takip nedeni ile yaptığımız itirazımızı da belirtmemize karşın , “..bonodan dolayı bankanın açıkça aynı kredi sözleşmesi nedeni ile teminat olarak alındığı yönünde kabul beyanı olmadığından …” ( banka iki ayrı takipde dosya numaralarını belirtmeden ve iki takipte de birbirine hiç atıfta bulunmadan tahsilatta tekerrür olmamak kaydı ile demiş olmasına karşın) İTİRAZIMIZ KALDIRILDIĞI GİBİ icra inkar tazminatına mahkum edilmiştir. Bu arada banka vekili iki ayrı takip yapılmış olmasına karşın tek bir borçtan dolayı müvekkilin kefil olduğunu bize sözlü olarak iletmekte, tek borç olduğunu kabul ederek ödeme yapılması şartı ile bunu kabul edeceğini söylemektedir.
Sorum ve düşüncelerinizi var ise örnek kararlarınızı beklediğim sorum ise şu ; Ticaret Mahkemesinde “ Müvekkilin okuma yazma bilmediği konusunda tartışma söz konusu değil, davalı banka bunu kabul etmektedir. Mahkeme de zaten bu konuda tereddüt etmemiştir. Sadece müvekkilin, aynı “..bankadan benzer şekil de adı-soy adının baş harflerini yazmak sureti ile emekli maaşını çektiğinden…” hareketle itirazlarımız red edildiğinden ;
GENİŞ YETKİLİ TİCARET MAHKEMESİNDE , okuma yazma bilmeyen davacı kadının 10 sayfadan ibaret olan kredi sözleşmesinin içeriğinin üniversite mezunu olanların dahi anlayamadığını kaldı ki müvekkilin okuma yazma bilmediği için de anlamayacağı açık olduğundan kanunun aradığı şartları taşımayan sadece ad-soy adının baş harfinin yazılması sureti ile atılan yazıdan dolayı ( imza diyemiyorum) kefil olarak sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını ve aynı şekil de aynı kefalet nedeni ile alınan mükerrer BONODAN dolayı da sorumlu olabilmesi için okuma yazma bilmeyenlerin sorumluluğunu düzenleyen kanunun aradığı özel şartların BONODA DA aynı şekil de yerine getirilmediğinden bahisle MENFİ TESPİT DAVASI açmayı düşünüyorum, en kötü ihtimalle bu yönde ki talebimiz genel mahkeme de red dahi olsa mükerrer takip nedeni ile en azından bir takip nedeni ile BORÇLU OLMAYACAĞIMIZIN TESPİTİNİ TERDİTLİ olarak açmayı düşünüyorum. Görüşlerinizi ve var benzer kararlarınızı bekliyorum. Saygılarımla avturgay.
Old 18-02-2012, 21:12   #2
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avturgayk
Sayın Meslektaşlarımdan aşağıda paylaşacağım konu hakkında görüş ve örnek karar var ise ricam olacak.
60 Yaşın üzerinde Okuma Yazma bilmediği tartışmasız bir Annenin oğlunun bankadan çektiği kredi sözleşmesi ile aynı kredi sözleşmesinin teminatı olan BONA ya atılan imza (ki imza olarak nitelendirilmeyecek) nedeni ile İcra hukuk Mahkemesine yaptığımız itirazın aşağıda yazılı gerekçe ile reddi nedeni ile görüş bildirirseniz sevinirim.
Biz itirazımız da okuma yazma bilmediği için gerek kredi sözleşmesinde kefil olarak gerek ise bu kredi sözleşmesinin teminatı olarak alınan bono da kefil olarak AD-SOY ADININ baş harflerinin yazılması sureti ile atılan ve imza olarak nitelendirilmeyecek yazı ile kefil olarak borçlandırılamayacağını , zira okuma yazma bilmeyenlerin hangi haller de sorumlu olacağının kanunlarla belirlendiği (iki tanık ve muhtar huzurunda) avukat olarak tarafımıza vekaletname çıkarılırken dahi okuma yazması olmadığı için noter de iki tanık huzurunda vekaletname çıkarabildiğinden hareketle BONODAN dolayı İCRA HUKUK MAHKEMESİNDE imza itirazı adı altında (çünkü okuma yazma bilmeyenlerin hangi haller de sorumlu olacağının açık olduğu ve bu şartların gerçekleşmemesi nedeni ile imzanın geçerli olamayacağından borca itiraz ettik ve yine kredi sözleşmesinin takibe konu edildiği ilamsız takibe de itiraz etmemiz üzerine banka tarafından itirazın kaldırılması davasında aynı gerekçelerin yanında aynı borç için hem bono hem de kredi sözleşmesinden dolayı mükerrer takip yapıldığından bahisle itirazlarımız ; İcra Mahkemesince “ davacı ve itiraz eden borçlunun okuma yazma bilmemesine karşın her ne kadar kefil olarak ad-soy adının baş harflerinin yer aldığı imza olarak nitelendirmediği yazı nedeni ile, muhatap bankadan emekli maaşı alırken de aynı şekil de ad-soy adının baş harflerini yazmak sureti ile banka makbuzuna imza attığı…” gerekçesi ile itirazlarımız RED EDİLMİŞ. (Ancak bankadan kendi lehine olan para çekme işleminden dolayı baş harflerini yazmak sureti ile para çekiliyor, borçlanma işlemi ise müvekkilin aleyhine olan bir tasarruf işlemi olduğundan kanunun aradığı şartları taşımak zorunda olduğunu düşünüyorum.)
İlamsız takibe yaptığımız itirazın kaldırılması davasında ise ; mükerrer takip nedeni ile yaptığımız itirazımızı da belirtmemize karşın , “..bonodan dolayı bankanın açıkça aynı kredi sözleşmesi nedeni ile teminat olarak alındığı yönünde kabul beyanı olmadığından …” ( banka iki ayrı takipde dosya numaralarını belirtmeden ve iki takipte de birbirine hiç atıfta bulunmadan tahsilatta tekerrür olmamak kaydı ile demiş olmasına karşın) İTİRAZIMIZ KALDIRILDIĞI GİBİ icra inkar tazminatına mahkum edilmiştir. Bu arada banka vekili iki ayrı takip yapılmış olmasına karşın tek bir borçtan dolayı müvekkilin kefil olduğunu bize sözlü olarak iletmekte, tek borç olduğunu kabul ederek ödeme yapılması şartı ile bunu kabul edeceğini söylemektedir.
Sorum ve düşüncelerinizi var ise örnek kararlarınızı beklediğim sorum ise şu ; Ticaret Mahkemesinde “ Müvekkilin okuma yazma bilmediği konusunda tartışma söz konusu değil, davalı banka bunu kabul etmektedir. Mahkeme de zaten bu konuda tereddüt etmemiştir. Sadece müvekkilin, aynı “..bankadan benzer şekil de adı-soy adının baş harflerini yazmak sureti ile emekli maaşını çektiğinden…” hareketle itirazlarımız red edildiğinden ;
GENİŞ YETKİLİ TİCARET MAHKEMESİNDE , okuma yazma bilmeyen davacı kadının 10 sayfadan ibaret olan kredi sözleşmesinin içeriğinin üniversite mezunu olanların dahi anlayamadığını kaldı ki müvekkilin okuma yazma bilmediği için de anlamayacağı açık olduğundan kanunun aradığı şartları taşımayan sadece ad-soy adının baş harfinin yazılması sureti ile atılan yazıdan dolayı ( imza diyemiyorum) kefil olarak sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını ve aynı şekil de aynı kefalet nedeni ile alınan mükerrer BONODAN dolayı da sorumlu olabilmesi için okuma yazma bilmeyenlerin sorumluluğunu düzenleyen kanunun aradığı özel şartların BONODA DA aynı şekil de yerine getirilmediğinden bahisle MENFİ TESPİT DAVASI açmayı düşünüyorum, en kötü ihtimalle bu yönde ki talebimiz genel mahkeme de red dahi olsa mükerrer takip nedeni ile en azından bir takip nedeni ile BORÇLU OLMAYACAĞIMIZIN TESPİTİNİ TERDİTLİ olarak açmayı düşünüyorum. Görüşlerinizi ve var benzer kararlarınızı bekliyorum. Saygılarımla avturgay.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2002/16-763
Karar: 2002/799
Karar Tarihi: 09.10.2002
 
KADASTRO TESP
İTİNE İTİRAZ DAVASI - İPTALİ İSTENEN SENETTE ŞAHİTLERİN VE KÖY MUHTARININ PARMAK İZİ VE MÜHÜR KULLANDIKLARI - USULÜNE UYGUN BİÇİMDE ONAYLANMIŞ OLMAYAN PARMAK İZLİ VE MÜHÜRLÜ BELGENİN GEÇERLİ OLARAK KABULÜNE OLANAK BULUNMAMASI
ÖZET: Senet bir ispat vasıtasıdır. Ancak, senedin kesin delil sayılabilmesi için borç altına giren kimse tarafından imza edilmiş olması gerekir. Kural bu olmakla beraber imza atmaya muktedir olmayan veya okuma yazma bilmeyen bir kimse, imza yerine parmak izi kullanabilir. Kanunda öngörülen şeklin amacı, senet muhtevasının borçlu tarafından bilinmesini sağlamaktır. Yasa koyucu bu yolla okuma yazma bilmeyen bir kimsenin içeriğini bilmediği bir belge ile borç altına sokulması tehlikesinden korunmasını sağlamak istemiştir. İptali istenen senette şahitlerin ve köy muhtarının parmak izi ve mühür kullandıkları, hiçbirinin imza atmadığı açıkça görülmektedir. Usulüne uygun biçimde onaylanmış olmayan, parmak izli ve mühürlü böyle bir belgenin geçerli olarak kabulüne olanak yoktur. Direnme kararı bozulmalıdır.
(3402 S. K. m. 15) (1086 S. K. m. 297) (442 S. K. m. 20, 25) (4541 S. K. m. 8) (818 S. K. m. 13, 14)
Dava: Taraflar aras
ındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çaycuma Kadastro Mahkemesince davanın reddine dair verilen 8.5.2001 gün ve 1998/69 E. 2001/198 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi
’nin 20.11.2001 gün ve 2001/9097-8524 sayılı ilamı ile;
(...Kadastro sırasında dava konusu taşınmazlar irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı taraf adına tespit edilmiştir. Davacı, yasal süresi içinde miras payına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine ve çekişmeli parsellerin tespit gibi davalı taraf adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mirasçılar arasında zamanaşımı ile ilgili iktisap hükümleri yürümez. Bu nedenle satış olgusu kanıtlanmadıkça taşınmazların zilyet olan mirasçılar adlarına tescili mümkün değildir. Davalı mirasçılar 20.3.1956 tarihli satış senedine dayanmışlardır. Davalıların dayandıkları senet Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesine uygun olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenle senede değer verilmesi mümkün değildir. Ancak, 3402 sayılı Kadastro Kanunu
’nun 15/3 maddesi gereğince mirasçılar arasında tapusuz taşınmazların satımı herhangi bir şekle tabi değildir. Bir başka anlatımla satım olgusunun her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Bu nedenle davalılara satım olgusunu kanıtlamak üzere olanak tanınmalı, bildirdikleri ve bildirecekleri tüm deliller toplanmalı, tutanak bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilmeli ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetsizdir ...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Davacı, davaya konu taşınmazların kök murisleri Elmacıoğlu Mehmet'ten intikal ettiğini, davacının kök muris Mehmet'in kızı Huriye'nin kızı, davalıların da kök muris Mehmet'in oğlu Faik'in çocukları olduklarını, kadastro tespiti sırasında davalılar tarafından ibraz edilen 20.3.1956 tarihli senede dayanılarak taşınmazların davalılar adlarına tespit edildiğini; ancak, senet satıcısı olarak görünen Hürü İnci'nin davacı ve murisi ile ilgisi olmayan 3.bir kişi olduğunu; senedin yapıldığı iddia edilen tarihte davacının annesinin İstanbul'da ikamet ettiğini; İlyas Baş ile evli olduğunu, bu nedenle ölü İsmail karısı Hürü İnci tarafından düzenlenen senede dayanılarak yapılan tespitin hatalı olduğunu, senedin HUMK. nun 297. maddesinde belirtilen koşullara da uygun olmadığını, hadise şeklinde senedin; bu senede dayalı olarak yapılan kadastro tespitinin iptaline, davacının payı oranında tescile karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuşlar, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm Özel Dairesince yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
İmza atmaya muktedir olmayan veya yazı bilmeyen bir kimse, senedi imza edemeyeceğinden, imza yerine el ile yapılmış bir işaret (mesela parmak izi) veya mühür kullanabilir. Yalnız, senetteki bu işaretin (parmak izinin) veya mühürün, köy veya mahalle ihtiyar heyeti ve iki tanık tarafından onaylanması gerekir (m.297 c.2).
Şu halde, mühür veya el işareti (mesela parmak izi) kullanmak, yalnız yazı bilmeyenler veya imza atamayanlar içindir. Ancak, bu mühür veya el işaretinin her defasında (her senette) m.297 c.2'ye göre ihtiyar heyeti ve iki tanık tarafından onaylanması gerekir.
Köylerde, köy muhtarı ve ihtiyar meclisi HUMK. un 297. c.2'ye göre, imza atamayan veya yazı bilmeyen kişinin kullanacağı mühürü veya el ile yapacağı işareti(parmak izini) onama yetkisine sahiptir.
Köy ihtiyar meclisinin ekseriyetinin onayı yeterlidir. Köy muhtarı ihtiyar meclisinin başıdır. (Köy K.m.20) Bu nedenle, onaylayanlar arasında köy muhtarının (veya vekilinin) her halde bulunması gerekir.
İmza atamayan veya yazı bilmeyenlerin mühürünü veya parmak izini taşıyan senetlerin geçerli olabilmesi için, muhtar ve ihtiyar heyetinin çoğunluğundan başka, ayrıca o yerde tanınan (mahallinde maruf) iki kişi (tanık) tarafından da onaylanması gerekir (m.297.c.2).
Bu iki tanığın senedi onaylayan ihtiyar heyetinin mensup olduğu (yani senetle borç altına giren kişinin oturduğu) mahallede veya köyde oturması şart değildir. Tanıkların o mahallede veya köyde tanınan kişiler (maruf) olmaları yeterlidir.
Muhtar okuma yazma bilmek zorunda olduğundan, senedi onaylarken resmi mühürden başka imzasını da atmalıdır (4541 S.K. 8/5 ve Köy Kanunu m.25/4).
İhtiyar heyeti (veya meclisi) üyeleri de okuma yazma bilmek zorundadırlar. Ancak özellikle köylerde, okuma yazma bilmeyen kişilerin de ihtiyar meclisi üyeliğine seçildiğine rastlanmakta ve bir itiraz olmadığı sürece okuma yazma bilmeyen üyeler de bu görevi yürütmektedirler. Bu gibi ihtiyar meclisi üyeleri mühür kullanmaktadırlar.
Buna karşılık, iki tanık için okuma yazma bilme zorunluluğu olmadığından, yazı bilmeyen tanıklar da mühür kullanabilirler.
Fakat, gerek okuma yazma bilmeyen ihtiyar heyeti (meclisi) üyelerinin, gerek tanıkların (borçlunun mühür veya parmak izini bastığını gördükten veya borçlunun dışarıda bastığı mühür veya parmak izinin kendisine ait olduğunu borçludan duyduktan sonra) mühürlerini kendilerinin basması gerekir.
Somut olayda dava, mirasçılar arasında düzenlenmiş 20.3.1956 tarihli harici senedin iptali istemini içermektedir.
Davacılar, murisleri Hürü'nün iptali istenen senedin düzenlenmesine katılmadığı gibi senette ismi altında bulunan parmak izinin kendisine ait olmadığı iddiasındadırlar.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık davacının murisinin parmak izini taşıyan ve mahalle muhtarı ile iki ihtiyar heyeti azasınca mühür basılmış bulunan senedin geçerli sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır. Senet bir ispat vasıtasıdır. Ancak, senedin kesin delil sayılabilmesi için borç altına giren kimse tarafından imza edilmiş olması gerekir (B.K.13, 14).
Kural bu olmakla beraber imza atmaya muktedir olmayan veya okuma yazma bilmeyen bir kimse, imza yerine parmak izi kullanabilir. HUMK. un 297. maddesinde öngörülen şeklin amacı, senet muhtevasının borçlu tarafından bilinmesini sağlamaktır. Yasa koyucu bu yolla okuma yazma bilmeyen bir kimsenin içeriğini bilmediği bir belge ile borç altına sokulması tehlikesinden korunmasını sağlamak istemiştir.
HUMK. nun 297. maddesi ile ilgili olarak açıklanan bu çerçeve içerisinde olaya yaklaşıldığında, iptali istenen senette şahitlerin ve köy muhtarının parmak izi ve mühür kullandıkları, hiçbirinin imza atmadığı açıkça görülmektedir. Usulüne uygun biçimde onaylanmış olmayan, parmak izli ve mühürlü böyle bir belgenin geçerli olarak kabulüne olanak yoktur. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 09.10.2002 gününde, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 18-02-2012, 21:14   #3
tiryakim

 
Varsayılan

İmza atamayanların durumu
HMK.MADDE 206-

(1) İmza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlıdır.

(2) İmza atamayan kimselerin, cüzdanla iş yapmayı usul edinmiş kuruluşlarla olan işlemlerde kullanacakları mühür, kazınmış imza, işaret veya parmak izinin, işlemin başlangıcında hesap defterine veya cüzdanına basılmış olması veya önceden noterde bir örneği saklanmak üzere onanmış bulunması yeterli olup, her işlemde ayrıca onamaya bağlı değildir.

(3) Yukarıda belirtilen hükümler dairesinde noterlerce düzenlenecek olan senetler için ilgilisinden harç, vergi ve değerli kâğıt bedeli alınmaz.

Madde gerekçesinden:
Birinci fıkrada, imza atamayan veya imza atmaya muktedir olmayan kimselerin, mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle işlem yapabilecekleri kabul edilmiştir. Ancak, bu şekilde mühür, alet ya da parmak izi kullanarak yapacakları hukukî işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlı kılınmıştır. 1086 sayılı Kanundaki ihtiyar heyeti ve iki tanık huzurunda işlemin yapılması usulü kaldırılmıştır. İmza atamayanların, hukukî işlemlerinin sonuçları konusunda aydınlatılmalarını ve bu şekilde işlemlerini daha güvenli bir şekilde yapmalarını sağlamak amacıyla, belgenin, noterde düzenleme biçiminde oluşturulması kabul edilmiştir. Özellikle, noterlerin hukukçu olmaları sebebiyle, hukukî işlem yapma konusundaki bilgi ve tecrübeleri ile imza atamayan kimseleri de gereği gibi bilgilendirmeleri sonucu hukukî işlemler daha güvenli bir şekilde yapılmış olacaktır. Noterlerin, hemen hemen ülkenin her yerinde bulunduğu ve onlara ulaşmanın bugün çok kolaylaştığı düşünüldüğünde, işlem yapacak kimseler bakımından, bu yeni düzenleme, ayrıca bir zorluk yaratmayacaktır.

Yazı veya imza inkârının sonucu
MADDE 209-

(1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.

(2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz.

(3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir.

Madde gerekçesinden:
Sahtelik iddiası adî senetlerde ara sorun veya ayrı bir dava şeklinde,
resmî senetlerde kural olarak ayrı bir dava olarak açılıp incelenecektir.

Hukuk mahkemesince, belgenin sahte olmadığına kesin olarak karar verilirse, bu belge konusunda ceza mahkemesince de inceleme yapılmayacağı kabul edilerek, çelişkili kararların ve aynı hususların tekrar incelenmesinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Senedin sahteliğine karar verilmesi hâlinde ise ceza hukukundaki kriterlerin ayrıca dikkate alınması gerekir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Okuma yazma bilmeyenlerin bonoyu imzalaması zenon Meslektaşların Soruları 8 01-11-2016 11:38
Okuma yazma bilmeyen senet borçlusu Gamze Dülger Meslektaşların Soruları 6 26-04-2013 16:21
Okuma Yazma Bilmemek Ve Kamulaştırma dide Meslektaşların Soruları 3 26-02-2013 01:52
okuma yazma bilmediği konusu nasıl ispat edilecek? av.egemen Meslektaşların Soruları 13 19-09-2007 15:11
Okuma yazma bilmeyen kişinin avukata verdiği vekaletname Şule Çimen Meslektaşların Soruları 1 01-06-2007 20:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04163289 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.