Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Manevİ Tazmİnat-yargitay Karari

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 10-06-2011, 12:57   #1
Av. Bahadır ÖZTÜRK

 
Varsayılan Manevİ Tazmİnat-yargitay Karari

Sayın meslektaşlarım,

Müvekkilimin üst komşusunun evinden, müvekkilimin evine uzun zamandır su akmaktadır.Müvekkilim en son başka bir eve taşınmak zorunda kaldı.Sonra Mahkeme kararı ile evi yaptırtdık.Şimdi üst kopmşuya manevi tazminat davası açacağız.Bu veya buna benzer konulara ilişkin elinde Yargıtay kararı olan arkadaşlar paylaşırsa sevinirim.

Saygılar..
Old 11-06-2011, 01:56   #2
Av.Ali KAYA

 
Varsayılan

Hukukumuzda mala gelen zararlardan dolayı manevi tazminata hükmedilmesi çok nadir görülen bi husus.Az çok benzer bir mala zarar verme olayında manevi tazminat istemi de içeren davam derdest.Konuya ilişkin bir Yargıtay kararı sunmuştum mahkemeye.Burada da ilk fırsatta yayınlamaya çalışacağım.
Old 12-06-2011, 15:55   #3
av.elfida

 
Varsayılan

YARGITAY 4.HUKUK DAİRESİ
Tarih: 11.7.2005 Esas: 2004/13202 Karar: 2005/7887

Kural Olarak Mala Verilen Zararlar Nedeniyle Manevi Tazminat İstenemez


Özetava, su sızıntısı sonucu oluşan zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Kural olarak mala verilen zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilemez. Kişilik haklarının zarara uğratılması halinde manevi tazminat istenebilir. Malvarlığına yönelik zararlar da kişileri az veya çok üzer. Ancak bu üzüntüler manevi tazminatı gerektirmez. Manevi tazminat talebinin reddi gerekirken gerekçe de gösterilmeden kabul edilmesi hatalıdır.


- 818 sayılı BORÇLAR KANUNU m.49
- 4721 sayılı TÜRK MEDENİ KANUNU m.24

Davacı F. vekili Avukat D.H.G. tarafından, davalı H. aleyhine 24.11.2003 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 04.05.2004 günlü kararın Yargıtay`ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne ve miktar itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davalının öteki temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Davaya konu haksız eylem, davalının dairesinden sızan suların davacının dairesine ve eşyalarına verdiği zararlara ilişkindir Kural olarak, mala verilen zararlar nedeniyle manevi tazminat istenilemez. Gerek BK. m. 49 ve gerekse de MK. m. 24`de, kişilik haklarının zarara uğratılması durumunda manevi tazminat istenilebileceği öngörülmüştür. Bu düzenlemeler, malvarlığına ilişkin zararları içermez. Şüphesiz, malvarlığına yönelik eylemler de, kişiyi az veya çok üzüntüye düşürebilir. Ancak, böyle bir nedenden kaynaklanan ihlaller, manevi tazminat yolu ile giderim kapsamında düşünülemez. Mahkemece, manevi tazminat isteminin reddi yerine; gerekçe de gösterilmeksizin kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
3- Yargılama ve hüküm, ancak davanın tarafları hakkında verilebilir. Yargılama giderleri de hükmün sonuçlarına göre yanların sorumlulukları ile ilgili bulunduğundan, hüküm ile birlikte karara bağlanması gerekir (29.05.1957 tarih ve 4/16 sayılı İBK.). Bu bağlamda, yargılama giderleri aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir ve vekalet ücreti de yargılama giderlerindendir (HUMK. m. 417/1, m. 423/b.6).
Diğer yandan, 4667 Sayılı Yasa m. 77 hükmü ile değişik 1136 sayılı Avukatlık Yasası`nın 164/son maddesindeki düzenlemede; dava sonunda, karar ile tarifeye dayalı olarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olacağı belirtildiği gibi; bu hükme koşut bir düzenleme de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi`nde "yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek vekalet ücreti" biçiminde yer almıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere gerek Avukatlık Yasası ve gerekse de yasaya dayalı olarak hazırlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi`nde yer alan düzenlemeler; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu`nun, davanın taraflarına ve hükmün kimlere yönelik olarak kurulacağına ilişkin hükümlerini kaldırıcı veya değiştirici nitelikte değildir. Aksine, hükmün ve ayrıntısı niteliğindeki yargılama giderlerinin -ve bu bağlamda vekalet ücretinin- davanın tarafları hakkında kurulması gerekir. Avukatlık Yasası`ndaki, "vekalet ücreti avukata aittir" biçimindeki düzenleme hükmü kuran mahkemeye değil, vekil ile vekil edene yönelik bir kuraldır. Bu yorum ve varılan sonuç aynı maddedeki "bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez" biçimindeki düzenleme ile de doğrulanmaktadır. Açıklanan nedenlerle, taraf sıfatı bulunmayan vekil yararına vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2 ve 3) nolu bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; öteki temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11.07.2005 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

elinizdeki yargıtay kararını paylaşırsanız seviniriz
Old 13-06-2011, 09:58   #4
Av. Bahadır ÖZTÜRK

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2000/10596

K. 2001/1501

T. 15.2.2001

• KOMŞUNUN DAİRESİNDEKİ ONARIMIN ÇOK UZUN SÜRMESİ ( Manevi Tazminat Talebi)

• MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Oturduğu Dairenin Üstündeki Dairede Malikince Yapılan Onarımın Normalden Çok Fazla Sürmesi)

• TAMİRATIN HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI SONUCU NORMALDEN ÇOK UZUN SÜRMESİ ( Komşunun Manevi Tazminat Talebi)

• HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Komşunun Dairesindeki Tamiratı Normalden Çok Fazla Sürdürmesi)

743/m.661,24,24/A

818/m.41,49

ÖZET : Davalı tarafından, davacının oturduğu dairenin üstündeki kendi dairesinde yaptırılan onarımın normal sürenin çok üstünde devam ettiği ve adeta hakkın kötüye kullanıldığı saptandığı taktirde; davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunun kabulü gerekir.
DAVA : Davacı Gürsel vekili avukat Burhan tarafından, davalı Gülnigar aleyhine 31.12.1996 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarının zarara uğramasından doğan manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.6.2000 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı ve davacı vekilleri taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
KARAR : Davacı, davalının gerekenden daha fazla sürede evinin tamirini yaptırmak suretiyle üzüntü ve tedirginlik yaşadığını, çalıştırdığı işçilerden de hukuka aykırı davranışlarla karşılaştığını belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuş, mahkemece istek kısmen kabul edilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Yukarıya özeti alınan davacının iddiasından da anlaşılacağı üzere, davacı kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek manevi tazminat istemiştir. Manevi bir zararın doğması için kişinin, kişilik değerlerinin saldırıya uğraması gerekmektedir. Kişilik değerleri, kişinin kişilik haklarını oluşturup, bu hakların, yazılı hukukta bir tanımı yapılmamış olmakla birlikte, teori ve yargısal kararlardaki tanıma göre, kişinin yaşamı, sağlığı, vücut ve ruh bütünlüğü ile toplum içindeki yerini sağlayan ve koruyan haklar olduğa söylenebilir. Yine bu haklar fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerlerinden oluşurlar. İşte kişi, bu değerlerin oluşumu ve korunmasının var olduğu durumlarda yaşamı bir anlam ve değer kazanabilir. Bu bakımdan kişiye ait olan bu değerlerin korunmasında zorunluluk vardır.
Bir kimsenin, her üzüntü duyduğu bir olay ve olgu karşısında, manevi tazminat isteme hakkı doğmamış olabilir. Diğer bir anlatımla, her üzüntü veren olay manevi tazminatı isteme hakkını kazandırmaz. Bunun için, kişilik değerlerinin saldırıya uğramış olması gerekir.
Sorun, davalının kendisine ait bulunan evin onarım ve tamiratını yaptırması nedeniyle, meydana gelen gürültü ve çalışmalar sonucu, davacının kişilik değerlerinin saldırıya uğramış olup-olmadığıdır. Kural olarak, evin tamiri sonucu, yakın komşularında rahatsız olacağı doğaldır. Bu bakımdan MK.nun 661. maddesinde, taşınmazın kullanma biçim ve amacı ile yerel geleneklerin öngördüğü sınırlar içinde kalan davranışları, komşunun hoş karşılayıp katlanacağı bu sınırı aşan davranışların ise hukuken korunamayacağı belirilmiştir. Yine aynı madde de, kullanmanın taşkın olmaması da öngörülmüştür. Olayda davalının bu sınırları aştığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumun, davacıya davacının davranışını önleme hakkını tanıdığı açıktır. Bunun yanında, davacı manevi tazminat da isteyebilecek midir?
Dosya içindeki kanıtlara göre davalının bir yılı aşkın süreden bu yana evinde işçiler vasıtasıyla onarım yaptığı, işçilerin çıkardığı aşırı gürültü ve toz nedeniyle özellikle bu dairenin altında oturan davacının aşırı ve uzun süre devam eden onarım nedeniyle rahatsızlık ve sıkıntı duyduğu anlaşılmaktadır. Onarımın normal sürenin çok üstünde devam ettiği ve adeta hakkın kötüye kullandığı görülmüştür. Böylece davacının oturduğu evdeki, huzur ve sükununun bozulduğu, sinir sitemindeki dengenin sarsıldığı kabul edilmelidir. Bunun sonucu olarak da davacının kişilik değerleri içinde yer alması gereken ruh bütünlüğü de bozulmuş olacağı için, kişilik haklarına saldırının varlığı kabul edilmeli ve karar gösterilen ve açıklanan nedenlerle onanmalıdır.
SONUÇ : Tarafların temyiz itirazlarının reddi ile kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA) ve onama harcının 3.240.000 lirasının davacıya, 32.400.000 lirasının da davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harçların bunlardan mahsubuna, 15.2.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/14204

K. 2003/4435

T. 10.4.2003

• MANEVİ TAZMİNAT ( Davalıya Ait Olan Üsta Kattaki Dairenin Onarımı Esnasında Verilen Rahatsızlık Nedeniyle )

• DAİRE ONARIMI NEDENİYLE VERİLEN ZARARIN TAZMİNİ ( Davalının Eğer Bir Komşu İçin Katlanabilir Sınırları Aşacak Derecede Onarımda Bulunmuşsa Manevi Tazminat Ödemekle Yükümlü Olması )

• MANEVİ TAZMİNATA RAHATSIZLIĞIN DERECESİNE GÖRE KARAR VERİLMESİ ( Rahatsızlığın Derecesi Belirlenmeden Manevi Tazminat İsteminin Reddinin Doğru Olmaması )

818/m.46,47,49


ÖZET : Apartmanın üst katındaki onarım süresi, çalışma saatleri, gürültüyü kısmen önleme tedbirlerinin alınıp alınmadığı gibi hususlar araştırılmalı; varılan sonuçla bir komşu için katlanılabilir sınırları aştığı anlaşılırsa manevi tazminat sorumluluğu düşünülmelidir.
DAVA : Davacı Macide Ordu vekili Avukat M. Bilgehan Merki tarafından, davalı Ali Günyaktı ve Semahat Günyaktı aleyhine 3.12.2001 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmininin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.9.2002 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, davalıların üst katta yaptıkları daire onarımı nedeniyle rahatsız olduğunu ve kendi dairesinde bir kısım sıva dökülmeleri nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat davası açmış; davalılar maddi tazminat istemini kabul etmişler; yerel mahkeme manevi tazminat istemini koşulları oluşmadığı gerekçesiyle reddetmiştir.
Gerçekten apartman yaşantısı içinde birlikte yaşamın getirdiği bazı zorunluluklar ve tedirginliklerle karşılaşmak mümkün hale gelmiştir. Bu tür yaşantı ve komşuluk ilişkilerinde bir takım zorunluluk ve rahatsızlıkların makul sınırlar içinde kalması halinde bunun çekilir olduğunu kabul etmek gerekir. Ancak, onarım süresi, çalışma saatleri, gürültüyü kısmen önleme tedbirlerinin alınıp alınmadığı gibi hususlar araştırılmalı; varılan sonuçla bir komşu için katlanılabilir sınırları aştığı anlaşılırsa manevi tazminat sorumluluğu düşünülmelidir. Bütün bunlar araştırılmadan onarımın çapı ve verilen rahatsızlığın derecesi belirlenmeden manevi tazminat isteminin reddi doğru değildir. Bu yolda gerekli araştırmalar yapılıp, oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile davanın reddedilmesi nedeniyle karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 10.4.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi. yarx


T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/13785

K. 2003/7489

T. 10.6.2003

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Bina Tadilatı Sırasında Gereksiz yere Ağır İş Makinaları Kullanılması İle Oluşan Gürültü ve Sarsıntıdan Doğan Zararın Tazmini Talebi )

• KİŞİLİK DEĞERLERİNE SALDIRI ( Kişinin Kişilik Haklarının Teori ve Yargısal Kararlarda Kişinin Yaşamı ve Sağlığı ile Vücut ve Ruh Bütünlüğü Olarak Öngörülmüş Olması )

• KİŞİLİK HAKLARININ KORUNMASI ( Komşuluk Hukukuna Aykırı Olarak Komşunun Hoş Karşılayıp Katlanacağı Sınırı Aşan Davaranışların Hukuken Korunmayacağının Açık Olması )

• KOMŞULUK HAKLARININ İHLALİ ( Komşuluk Hukukuna Aykırı Olarak Komşunun Hoş Karşılayıp Katlanacağı Sınırı Aşan Davaranışların Hukuken Korunmayacağının Açık Olması )

• BİNANIN KONUMU ( Sessizliği ve Sakinliği Nedeniyle Tercih Edilen Bir Yerde Tüm Yaz Boyunca Aşırı Gürültü ve Sarsıntının Olması Kişinin Ruh ve Sinir Sağlığını Olumsuz Etkileyeceğinin Gözetilmesi )

• EKSİK BİLİRKİŞİ RAPORUNA DAYANILMASI ( Yerel Mahkemenin Maddi Zararın Kapsamını Yeterince Belirleyememiş Olan Bilirkişi Raporuna Dayalı Olarak Karar Vermesinin Hukuka Aykırı Olması )

4721/m.737,738


ÖZET : Her üzüntü veren olay manevi tazminatı isteme hakkını kazandırmaz. Bunun için, kişilik değerlerinin saldırıya uğramış olması gerekir. Kişilik değerleri, kişinin kişilik haklarını oluşturup, bu hakların, yazılı hukukta bir tanımı yapılmamış olmakla birlikte, teori ve yargısal kararlardaki tanıma göre, kişinin yaşamı, sağlığı, vücut ve ruh bütünlüğü ile toplum içindeki yerini sağlayan ve koruyan haklar olduğu söylenebilir. Yine bu haklar fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerlerinden oluşurlar. İşte kişi, bu değerlerin oluşumu ve korunmasının var olduğu durumlarda yaşamı bir anlam ve değer kazanabilir. Bu bakımdan kişiye ait olan bu değerlerin korunmasında zorunluluk vardır.MK. m. 737 ve 738 ), taşınmazın kullanma biçim ve amacı ile yerel geleneklerin öngördüğü sınırlar içinde kalan davranışları, komşunun hoş karşılayıp katlanacağı bu sınırı aşan davranışların ise hukuken korunamayacağı belirtilmiştir.Olayda davalının bu sınırları aştığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumun, davacıya davalının davranışını önleme hakkını tanıdığı açıktır.
Taraflara ait binaların İstanbul Boğazı kenarında oluşuda gözetildiğinde, sessizliği ve sakinliği nedeniyle tercih edilen böyle bir yerde tüm yaz boyunca aşırı gürültü ve sarsıntılardan davacıların rahatsızlık ve sıkıntı duydukları anlaşılmaktadır.Bunun sonucu olarak da davacının kişilik değerleri içinde yer alması gereken ruh bütünlüğü de bozulmuş olacağı için kişilik haklarına zarar verildiği kabul edilmeli davacılar için uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmelidir.Diğer taraftan maddi tazminat yönünden mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuda eksik olarak düzenlenmiştir.
DAVA : Davacılar Levent T. ve diğerleri vekili Avukat Orhan Özacun tarafından, davalı Aydan Ş. aleyhine 8/7/1998 ve 19/2/1999 gününde verilen dilekçeler ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/7/2002 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 10/6/2003 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat Orhan Özacun geldi, karşı taraftan davalı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Davacılar, davalıya ait komşu taşınmazdaki bina tadilatı sırasında gereksiz yere ve uzun süre ağır iş makineleri kullanılmasının yarattığı gürültü ve sarsıntılardan kaynaklanan zararlar ve duyulan rahatsızlıklar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemişlerdir. Mahkemece maddi tazminat isteği kısmen kabul edilmiş ve diğer yönlerin komşuluk hukuku içinde katlanılması gereken hususlar olduğu gerekçesiyle manevi tazminat isteği reddedilmiştir.
Yukarıya özeti alınan davacının iddiasından da anlaşılacağı üzere, davacı kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek manevi tazminat istemiştir. Manevi bir zararın doğması için kişinin, kişilik değerlerinin saldırıya uğraması gerekmektedir. Kişilik değerleri, kişinin kişilik haklarını oluşturup, bu hakların, yazılı hukukta bir tanımı yapılmamış olmakla birlikte, teori ve yargısal kararlardaki tanıma göre, kişinin yaşamı, sağlığı, vücut ve ruh bütünlüğü ile toplum içindeki yerini sağlayan ve koruyan haklar olduğu söylenebilir. Yine bu haklar fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerlerinden oluşurlar. İşte kişi, bu değerlerin oluşumu ve korunmasının var olduğu durumlarda yaşamı bir anlam ve değer kazanabilir. Bu bakımdan kişiye ait olan bu değerlerin korunmasında zorunluluk vardır.
Bir kimsenin, her üzüntü duyduğu bir olay ve olgu karşısında, manevi tazminat isteme hakkı doğmamış olabilir. Diğer bir anlatımla, her üzüntü veren olay manevi tazminatı isteme hakkını kazandırmaz. Bunun için, kişilik değerlerinin saldırıya uğramış olması gerekir.
Sorun, davalının kendisine ait bulunan evin onarım ve tamiratını yaptırması nedeniyle, meydana gelen gürültü ve çalışmalar sonucu, davacının kişilik değerlerinin saldırıya uğramış olup-olmadığıdır. Kural olarak, evin tamiri sonucu, yakın komşularında rahatsız olacağı doğaldır. Bu bakımdan MK.nun 661. maddesinde ( yeni MK. m. 737 ve 738 ), taşınmazın kullanma biçim ve amacı ile yerel geleneklerin öngördüğü sınırlar içinde kalan davranışları, komşunun hoş karşılayıp katlanacağı bu sınırı aşan davranışların ise hukuken korunamayacağı belirtilmiştir. Yine aynı madde de, kullanmanın taşkın olmaması da öngörülmüştür. Olayda davalının bu sınırları aştığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumun, davacıya davalının davranışını önleme hakkını tanıdığı açıktır. Bunun yanında, davacı manevi tazminat da isteyebilecekmidir.
Dosya içindeki kanıtlara göre, davalının tüm yaz sezonu boyunca gürültü kontrol yönetmeliğinde ön görülen sınırların üzerinde ses çıkaran ve davacılar binası ile içinde eşyalarda dahi hissedilen ölçüde sarsıntılar yaratan iş makineleri ile çalışmalar yapıldığı anlaşılmaktadır. Taraflara ait binaların İstanbul Boğazı kenarında oluşuda gözetildiğinde, sessizliği ve sakinliği nedeniyle tercih edilen böyle bir yerde tüm yaz boyunca aşırı gürültü ve sarsıntılardan davacıların rahatsızlık ve sıkıntı duydukları anlaşılmaktadır. İnşaat çalışmalarının çok uzun süre devam ettiği ve adeta hakkın kötüye kullanıldığı görülmüştür. Böylece davacıların oturdukları evdeki huzur ve sükunun bozulduğu, sinir sistemindeki dengenin sarsıldığı kabul edilmelidir. Bunun sonucu olarak da davacının kişilik değerleri içinde yer alması gereken ruh bütünlüğü de bozulmuş olacağı için kişilik haklarına zarar verildiği kabul edilmeli davacılar için uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmelidir.
Diğer taraftan maddi tazminat yönünden mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalının eyleminin davacılar binasının temel ve taşıyıcı sistemlerine bir zarar verip vermediği açıklanmadığı gibi, binadaki diğer zararlarda denetime elverişli biçimde gösterilmemiştir. Bu nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz eden davacılar vekili için takdir olunan 275.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 10.6.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Saygılar..
Old 13-06-2011, 13:26   #5
Av.Ali KAYA

 
Varsayılan

Sözünü ettiğim Yargıtay Kararını ekliyorum.
Old 13-06-2011, 13:30   #6
Av.Ali KAYA

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 1985/9359
K. 1985/241
T. 22.1.1985
• EL KOYMA ( ZABT ) İŞLEMİNDEN DOĞAN ZARARIN TAZMİNİ
• DEVLETİN HAKSIZ EL KOYMA ( ZABT ) İŞLEMİN DE SORUMLULUĞU
818/m.41
DAVA VE KARAR : Davacı, kendisine ait iş yerinde bulunan elektronik cihazlara kaçak mal diye el konulduğunu: ancak bunların kaçak olmadığını ve ceza mahkemesinde beraat ettiğini bu nedenle 1.000.000 lira maddi ve 2.000.000 lira manevi tazminatın davalı hazineden tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, davacının mallarına kasten el konulmadığını ve ceza mahkemesinde beraat etmenin tazminat isteğini haklı gösteremiyeceğini kabul ederek davanın reddine karar verilmiştir.

1- Bir eşya üzerinde, izni olmamasına rağmen, malikinin tasarruf yetkisinin kaldırılması işlemine ( el koyma ) ceza yargılamasında da ihtiyaç duyulabilir. Bu hususta Ceza Muhakemeleri Kanununda ( m.86-103 ) ve özel kanunlarda ( 1918 S.K. m. 23 ) düzenlemeler yapılmıştır.

Ceza yargılamasında el koyma ( zabıt ) ya son kararın doğru verilebilmesi yahut hükmün ( özellikle zoralım ) yerine getirilmemesinin yakın tehlike yarattığı durumlar için getirilmiştir. Bu nedenle diğer hukuk dallarında ki ( medeni hukuk-icra iflas hukuku ) el koymalarla ( ihtiyati tedbir-ihtiyati haciz ceza hukukundaki el koyma arasında nitelik bakımından fark yoktur. Asıl olan amacı ne olursa olsun, eşya üzerinde malikin tasarruf yetkisinin kaldırılmış olmasıdır. Farklı düzenlemeler ortak niteliği değiştirmez ( Kunter Ceza Muhakemesi Hukuku 1978 sh. 519-520 ).

Hukuk Usulü Kanununa göre ( m. 110 ) verilen ihtiyati tedbir kararlarından doğan sorumluluk, kusursuz-objektif bir sorumluluktur; bu görüş bu gün Türk Hukuku'nda oy birliği ile kabul edilmektedir. Bir ihtiyati tedbir kararının dava sonunda verilen kararla haksız olduğu ( hukuka aykırı ) ortaya çıktığı takdirde; bu yolda işlem yaptıran, kusuru olmasa dahi zarardan sorumlu tutulmaktadır. Burada sorun, ceza koğuşturması veya yargılaması sırasında tedbir olarak el konulan mallardan dolayı kişilerin uğradıkları zararlardan Devlet'in sorumluluğunun ne olacağıdır.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 110. maddesinde sorumlulukla ilgili olarak açık bir hüküm bulunmasına karşın; cezada açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ne var ki, bu yolda açık bir hüküm bulunmaması Devlet'in sorumlu olamıyacağı anlamına gelmez. Nitekim 5917 sayılı Kanun da açık hüküm bulunmamasına rağmen, usulün 110. maddesi gözetilerek kusursuz sorumluluk kabul edilmektedir. Ceza da el koyma ( zabıt ) işleminin niteliği, Hukuk Usulündeki ihtiyati tedbir kararından farklı olmadığına göre; Buradada en azından kıyasen kusursuz sorumluluk kuralının uygulanması hatalı olmaz. Devlet, el koyma işlemini muhtelif nedenlerle ( doğru karar verme-zor alım hükmünün yerine getirilmesi ) benimsendiğine göre koşullar ( hukuka aykırılık-illiyet bağızarar ) gerçekleştiği takdirde sorumlu olmalıdır. Nitekim dairemiz uygulamasında bu yoldan kaynaklanan zarardan devletin sorumluluğunu sürekli kabul etmektedir.

Kuşkusuz el koyma işlemi ( yapıldığı anda ) hukuka uygun olabilir; ne varki, ceza mahkemesinde suçun unsurları gerçekleşmediğinden beraet ve el konulanın iade edilmesi halinde; el koymanın haksızlığı yani eylemin hukuka aykırı olduğu kabul edilmelidir. Çünkü el koyma işleminin haksızlığı veya haklılığı sonuçta esasla birlikte verilen hükümle anlaşılır. Bir eylemin yapıldığı anda hukuka uygun olması, bu uygunluğun sürekli olacağını gerektirmez. Olayımızda olduğu gibi özel durumlarda ilk önce hukuka uygun olan işlem veya eylem sonradan hukuka aykırı hale gelebilir.

Davacı, ceza mahkemesinde, eşyaların kaçak olmadığı ve bunların 2546 sayılı Kanunun 6. maddesine göre beyan edilip vergisi verilen mallardan olduğu anlaşıldığından beraet etmiştir. O halde el koymanın hukuka aykırı olduğu kabul edilmelidir.

O halde mahkemenin, çok açık olmamakla beraber hukuka aykırılığı kabul etmeyen yargısı ve sorumluluğu değerlendirme şekli hatalı olmuştur; maddi tazminat hususunda diğer unsurlar ( illiyet bağı-zarar ) araştırılmak ve sonucuna göre hüküm kurulmak üzere karar bozulmalıdır.

2- Davacı, kendisinin haksız yere iş yerinden eşyaları da alınarak karakola götürüldüğünü ve sonra da ceza mahkemesinde beraet ettiğini ileri sürerek manevi tazminat da istemiştir. Bilindiği gibi manevi tazminatın unsurları Borçlar Kanununun 49. maddesinde belirlenmiştir. Burada aranılan ağır kusur yalnız kasti davranışlarla sınırlı değildir; kusurun bir çeşidi olan ihmal de ( ağır olmak koşuluyla ) kusur kavramı içindedir.

Mahkeme, olayın manevi tazminata etkili olan gerçekleşme biçimini ve manevi tazminatın unsurlarını da tartışmadan bu isteği de reddetmiştir. Hüküm bu nedenle de usul ve yasaya aykırıdır.

Mahkemece yapılacak iş, olayın gerçekleşme biçimini ve özellikle davacının bu mallar hakkında maliyeye 2546 sayılı kanuna göre beyanname vermiş olduğunu ( araştırılması için gerekli bilgilerle ) beyan etmiş olmasını ve kaçakçılık mevzuatını-idari işlemin niteliği-birlikte değerlendirerek sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir. Burada devletin sorumluluğunu idari işlemin yok sayılması gerektiği hallerde sınırlı olduğu da unutulmamalıdır.

3- Dava devlet aleyhine açılmıştır. Bu nedenle görev hususu da tartışılmalıdır.

Devletin zabıta makamlarının adli bir görev nedeniyle yaptığı işlemlerin bir bölümü idari değil tamamen adli niteliktedir. El konulma yargı hakkına dahil bir işlemdir. Çünkü bu el koyma sonunda malın zor alımına veya iadesine karar verecek makam, mahkemelerdir. Bu nedenle Devlet'in her ne sebeple olursa olsun, ceza koğuşturması sırasında el koyduğu mallardan doğan zararlara karşı sorumluluğu adli yargı yerinde tartışılmalıdır. Bu, el koymaya yargılamanın her safhasında ceza mahkemesinin karar verebileceğinin ve iade edildiği takdirde mülkiyete haksız el koyma olgusunun gerçekleşmesinin doğal sonucudur.

SONUÇ : Diğer taraftan, davacı idarenin koğuşturma sırasında hukuka aykırı olarak hareket ettiğini öne sürerek adli yargı yerinde manevi tazminat istemesi; ancak, idari eylemin ( karakola götürülmesi vs. ) haksız eylem niteliğinde ( fiili yol ) olmasına bağlıdır. Davacı, buna dayanarak dava açtığına göre, bu isteğin inceleme yeride adli yargıdır.

yarx
Old 22-12-2011, 21:41   #7
peling

 
Neşeli

Alıntı:
Yazan Av.Ali KAYA
Hukukumuzda mala gelen zararlardan dolayı manevi tazminata hükmedilmesi çok nadir görülen bi husus.Az çok benzer bir mala zarar verme olayında manevi tazminat istemi de içeren davam derdest.Konuya ilişkin bir Yargıtay kararı sunmuştum mahkemeye.Burada da ilk fırsatta yayınlamaya çalışacağım.

Meslektaşlarım Merhabalar,
Bu yıl içersinde benim de bizzat üst kat koşmumdan kaynaklanan bir su sızıntısı olmuş hatta tamir süreci içersinde ikinci bir sızıntı daha meydana gelmiş sonra da birbirimize girmiştik. Neticeten, mahkemeden tespit davası ile öncelikle hasarı rapora bağladık. Takiben raporu tebliğ ettirdik, gelen giden arayan soran olmayınca dava açtık. Ben davada raporda tespit olunan hasar rakamını + keşif ve tespit giderini + manevi tazminat istemiştim. (toplam 2.500,00-TL gibi bir şey) dava sonuçlandı. Bu forumdaki kararlardan birini sunmuştu davalı vekili ve mala bağlı hasardan manevi tazminat kural olarak doğmaz demişti; lakin ben de manevi zararın maldan öte kişiliğe karşı olduğuna dair Yar. kararı ve doktrinden atıfta bulundum. Hakim henüz gerekçeli kararı yazdırmadı (malum yıl sonu) ancak rapor + tespit + talep ettiğimi manevi zararın 1/3'ü kadarına hükmetti. Özetle, ben manevi tazminat da aldım. Herkese kolaylıklar dilerim...
Old 07-03-2012, 16:16   #8
M.Şahin

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,
bahsi geçen kararı gönderirseniz çok sevinirim şuanda elimde buna benzer bir olay var faydalı olacağı kanaatindeyim şimdiden teşekkürler.
Old 08-03-2012, 20:35   #9
peling

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan M.Şahin
Sayın meslektaşım,
bahsi geçen kararı gönderirseniz çok sevinirim şuanda elimde buna benzer bir olay var faydalı olacağı kanaatindeyim şimdiden teşekkürler.

…………………….Öte yandan Yargıtay, Komşuluk hukukundan doğan manevi zararın tazminine yönelik taleplerin her somut olay için komşunun katlanacağı sınırın aşılıp aşılmadığı yönünden tespiti ile değerlendirilmek gerektiği görüşündedir.
“Her üzüntü veren olay manevi tazminatı isteme hakkını kazandırmaz. Bunun için, kişilik değerlerinin saldırıya uğramış olması gerekir. Kişilik değerleri, kişinin kişilik haklarını oluşturup, bu hakların, yazılı hukukta bir tanımı yapılmamış olmakla birlikte, teori ve yargısal kararlardaki tanıma göre, kişinin yaşamı, sağlığı, vücut ve ruh bütünlüğü ile toplum içindeki yerini sağlayan ve koruyan haklar olduğu söylenebilir. Yine bu haklar fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerlerinden oluşurlar. İşte kişi, bu değerlerin oluşumu ve korunmasının var olduğu durumlarda yaşamı bir anlam ve değer kazanabilir. Bu bakımdan kişiye ait olan bu değerlerin korunmasında zorunluluk vardır. MK. m. 737 ve 738 ), taşınmazın kullanma biçim ve amacı ile yerel geleneklerin öngördüğü sınırlar içinde kalan davranışları, komşunun hoş karşılayıp katlanacağı bu sınırı aşan davranışların ise hukuken korunamayacağı belirtilmiştir.” (YAR 4. HD, 2002/13785 E., 2003/7489 K., 10.6.2003 T.)

“….Onarımın normal sürenin çok üstünde devam ettiği ve adeta hakkın kötüye kullandığı görülmüştür. Böylece davacının oturduğu evdeki, huzur ve sükununun bozulduğu, sinir sitemindeki dengenin sarsıldığı kabul edilmelidir. Bunun sonucu olarak da davacının kişilik değerleri içinde yer alması gereken ruh bütünlüğü de bozulmuş olacağı için, kişilik haklarına saldırının varlığı kabul edilmeli ve karar gösterilen ve açıklanan nedenlerle onanmalıdır.” (YAR 4. HD, 2000/10596E., 2001/1501K., 15.2.2001T.)
Old 09-03-2012, 12:30   #10
Av.Leyla Korkmaz

 
Varsayılan

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/13785

K. 2003/7489

T. 10.6.2003

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Bina Tadilatı Sırasında Gereksiz yere Ağır İş Makinaları Kullanılması İle Oluşan Gürültü ve Sarsıntıdan Doğan Zararın Tazmini Talebi )

• KİŞİLİK DEĞERLERİNE SALDIRI ( Kişinin Kişilik Haklarının Teori ve Yargısal Kararlarda Kişinin Yaşamı ve Sağlığı ile Vücut ve Ruh Bütünlüğü Olarak Öngörülmüş Olması )

• KİŞİLİK HAKLARININ KORUNMASI ( Komşuluk Hukukuna Aykırı Olarak Komşunun Hoş Karşılayıp Katlanacağı Sınırı Aşan Davaranışların Hukuken Korunmayacağının Açık Olması )

• KOMŞULUK HAKLARININ İHLALİ ( Komşuluk Hukukuna Aykırı Olarak Komşunun Hoş Karşılayıp Katlanacağı Sınırı Aşan Davaranışların Hukuken Korunmayacağının Açık Olması )

• BİNANIN KONUMU ( Sessizliği ve Sakinliği Nedeniyle Tercih Edilen Bir Yerde Tüm Yaz Boyunca Aşırı Gürültü ve Sarsıntının Olması Kişinin Ruh ve Sinir Sağlığını Olumsuz Etkileyeceğinin Gözetilmesi )

• EKSİK BİLİRKİŞİ RAPORUNA DAYANILMASI ( Yerel Mahkemenin Maddi Zararın Kapsamını Yeterince Belirleyememiş Olan Bilirkişi Raporuna Dayalı Olarak Karar Vermesinin Hukuka Aykırı Olması )

4721/m.737,738

ÖZET : Her üzüntü veren olay manevi tazminatı isteme hakkını kazandırmaz. Bunun için, kişilik değerlerinin saldırıya uğramış olması gerekir. Kişilik değerleri, kişinin kişilik haklarını oluşturup, bu hakların, yazılı hukukta bir tanımı yapılmamış olmakla birlikte, teori ve yargısal kararlardaki tanıma göre, kişinin yaşamı, sağlığı, vücut ve ruh bütünlüğü ile toplum içindeki yerini sağlayan ve koruyan haklar olduğu söyoluşurlar. İşte kişi, blenebilir. Yine bu haklar fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerlerinden u değerlerin oluşumu ve korunmasının var olduğu durumlarda yaşamı bir anlam ve değer kazanabilir. Bu bakımdan kişiye ait olan bu değerlerin korunmasında zorunluluk vardır.MK. m. 737 ve 738 ), taşınmazın kullanma biçim ve amacı ile yerel geleneklerin öngördüğü sınırlar içinde kalan davranışları, komşunun hoş karşılayıp katlanacağı bu sınırı aşan davranışların ise hukuken korunamayacağı belirtilmiştir.Olayda davalının bu sınırları aştığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumun, davacıya davalının davranışını önleme hakkını tanıdığı açıktır.
Taraflara ait binaların İstanbul Boğazı kenarında oluşuda gözetildiğinde, sessizliği ve sakinliği nedeniyle tercih edilen böyle bir yerde tüm yaz boyunca aşırı gürültü ve sarsıntılardan davacıların rahatsızlık ve sıkıntı duydukları anlaşılmaktadır.Bunun sonucu olarak da davacının kişilik değerleri içinde yer alması gereken ruh bütünlüğü de bozulmuş olacağı için kişilik haklarına zarar verildiği kabul edilmeli davacılar için uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmelidir.Diğer taraftan maddi tazminat yönünden mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuda eksik olarak düzenlenmiştir.
DAVA : Davacılar Levent T. ve diğerleri vekili Avukat Orhan Özacun tarafından, davalı Aydan Ş. aleyhine 8/7/1998 ve 19/2/1999 gününde verilen dilekçeler ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/7/2002 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 10/6/2003 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat Orhan Özacun geldi, karşı taraftan davalı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Davacılar, davalıya ait komşu taşınmazdaki bina tadilatı sırasında gereksiz yere ve uzun süre ağır iş makineleri kullanılmasının yarattığı gürültü ve sarsıntılardan kaynaklanan zararlar ve duyulan rahatsızlıklar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemişlerdir. Mahkemece maddi tazminat isteği kısmen kabul edilmiş ve diğer yönlerin komşuluk hukuku içinde katlanılması gereken hususlar olduğu gerekçesiyle manevi tazminat isteği reddedilmiştir.
Yukarıya özeti alınan davacının iddiasından da anlaşılacağı üzere, davacı kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek manevi tazminat istemiştir. Manevi bir zararın doğması için kişinin, kişilik değerlerinin saldırıya uğraması gerekmektedir. Kişilik değerleri, kişinin kişilik haklarını oluşturup, bu hakların, yazılı hukukta bir tanımı yapılmamış olmakla birlikte, teori ve yargısal kararlardaki tanıma göre, kişinin yaşamı, sağlığı, vücut ve ruh bütünlüğü ile toplum içindeki yerini sağlayan ve koruyan haklar olduğu söylenebilir. Yine bu haklar fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerlerinden oluşurlar. İşte kişi, bu değerlerin oluşumu ve korunmasının var olduğu durumlarda yaşamı bir anlam ve değer kazanabilir. Bu bakımdan kişiye ait olan bu değerlerin korunmasında zorunluluk vardır.
Bir kimsenin, her üzüntü duyduğu bir olay ve olgu karşısında, manevi tazminat isteme hakkı doğmamış olabilir. Diğer bir anlatımla, her üzüntü veren olay manevi tazminatı isteme hakkını kazandırmaz. Bunun için, kişilik değerlerinin saldırıya uğramış olması gerekir.
Sorun, davalının kendisine ait bulunan evin onarım ve tamiratını yaptırması nedeniyle, meydana gelen gürültü ve çalışmalar sonucu, davacının kişilik değerlerinin saldırıya uğramış olup-olmadığıdır. Kural olarak, evin tamiri sonucu, yakın komşularında rahatsız olacağı doğaldır. Bu bakımdan MK.nun 661. maddesinde ( yeni MK. m. 737 ve 738 ), taşınmazın kullanma biçim ve amacı ile yerel geleneklerin öngördüğü sınırlar içinde kalan davranışları, komşunun hoş karşılayıp katlanacağı bu sınırı aşan davranışların ise hukuken korunamayacağı belirtilmiştir. Yine aynı madde de, kullanmanın taşkın olmaması da öngörülmüştür. Olayda davalının bu sınırları aştığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumun, davacıya davalının davranışını önleme hakkını tanıdığı açıktır. Bunun yanında, davacı manevi tazminat da isteyebilecekmidir.
Dosya içindeki kanıtlara göre, davalının tüm yaz sezonu boyunca gürültü kontrol yönetmeliğinde ön görülen sınırların üzerinde ses çıkaran ve davacılar binası ile içinde eşyalarda dahi hissedilen ölçüde sarsıntılar yaratan iş makineleri ile çalışmalar yapıldığı anlaşılmaktadır. Taraflara ait binaların İstanbul Boğazı kenarında oluşuda gözetildiğinde, sessizliği ve sakinliği nedeniyle tercih edilen böyle bir yerde tüm yaz boyunca aşırı gürültü ve sarsıntılardan davacıların rahatsızlık ve sıkıntı duydukları anlaşılmaktadır. İnşaat çalışmalarının çok uzun süre devam ettiği ve adeta hakkın kötüye kullanıldığı görülmüştür. Böylece davacıların oturdukları evdeki huzur ve sükunun bozulduğu, sinir sistemindeki dengenin sarsıldığı kabul edilmelidir. Bunun sonucu olarak da davacının kişilik değerleri içinde yer alması gereken ruh bütünlüğü de bozulmuş olacağı için kişilik haklarına zarar verildiği kabul edilmeli davacılar için uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmelidir.
Diğer taraftan maddi tazminat yönünden mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalının eyleminin davacılar binasının temel ve taşıyıcı sistemlerine bir zarar verip vermediği açıklanmadığı gibi, binadaki diğer zararlarda denetime elverişli biçimde gösterilmemiştir. Bu nedenlerle eksik inceleme ve değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz eden davacılar vekili için takdir olunan 275.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 10.6.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi
YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 1996/3713

K. 1996/4111

T. 8.4.1996

• MANEVİ TAZMİNAT ( Hükmedilebilmesinin Şartları )

• KİŞİLİK DEĞERLERİNDEKİ EKSİLMENİN MİKTARI ( Manevi Tazminat )

743/m.24

818/m.49

ÖZET : Manevi tazminata hükmedilebilmesi için; davaya konu olayın, özellikle manevi zararın esaslı unsurunu teşkil eden kişilik değerlerindeki objektif eksilme noktasına ulaştığının saptanması gerekir.
DAVA : Davacı tarafından, davalı aleyhine açılan davada mahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, davalının "manevi tazminat" isteği dışında kalan öteki istekleri yönünden ileri sürdüğü temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Ancak; olayda, manevi tazminat isteyebitme koşullarının gerçekleştiğini söyleyebilmek olanağı yoktur.
Hemen belirtilmelidir ki, İsviçre/Türk öğretisi, manevi müdahalelerin de ( iç huzurun bozulması, ruhsal yapının etkilenmesi gibi hallerinde ) MK.nun 661 ve devamı maddelerinde ifadesini bulan "komşuluk hukuku" kapsamına girebileceğini kabul etmektedir. Federal Mahkeme kararlarında da bu konuya değinilmiştir: Ne var ki, manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Objektif eksilmeden ise, sadece o kişi için değil; toplumdaki diğer bireylerin de aynı zarara ( duruma ) düşmeleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; yasalar, manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlamıştır. Bunlar, kişinin ve ailenin onur ve saygınlığına yönelik suçlar ( TCK. md. 38 ), kişilik değerlerinin zedelenmesi ( MK. md. 24 ), isme saldırı ( MK. md. 25 ), nişan bozulması ( MK. md. 85 ), evlenmenin feshi ( MK. md. 126 ), babalığın benimsenmemesi ( MK. md. 305 ), bedensel zarar ve öldürme ( BK. md. 47 ) ile kişilik haklarının zedelenmesidir ( BK. md. 49 ). İçlerinden MK. md. 24 ve BK. md. 49'da belirlenen kişisel çıkarlar; kişilik haklarıdır. Kişilik hakkı ise; kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Kişisel varlıklar, insanın insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir. Davaya konu olayın, bu çerçeve kapsamında kaldığı; özellikle, manevi zararın esaslı unsurunu teşkil eden kişilik değerlerindeki objektif eksilme noktasına ulaştığı saptanabilmiş değildir.
SONUÇ : Hal böyle olunca, manevi tazminata ilişkin isteğin reddine karar verilmesi gerekirken, buna da hükmedilmesi isabetsizdir. Davalının temyiz itirazı değinilen hususa hasren yerindedir; kabulüyle hükmün yalnızca açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.4.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Manevİ Tazmİnat alev Meslektaşların Soruları 1 23-05-2010 15:35
Manevİ Tazmİnat Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 26-07-2009 15:39
Kasko Manevİ Tazmİnat yunusemre Meslektaşların Soruları 6 26-06-2009 13:10


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04521394 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.