Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Karşılıksız Çekte Yargılamanın Yenilenmesi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 01-12-2010, 18:20   #1
Av.Halit

 
Varsayılan Karşılıksız Çekte Yargılamanın Yenilenmesi

Değerli meslektaşlarım herkese iyi çalışmalar...

Müvekkilim hisselerinin %95'ine sahip olduğu bir Ltd. şirketinin aynı zamanda şirket müdürü. %5 pay sahibi olan ortağa bir vekaletname veriyor ve bu vekaletnamede özel olarak çek keşide etmek veya bankalardan çek karnesi almak yetkieri yok. Buna rağmen bu ortak muhtelif bankalardan çek karneleri alarak, bunların kimilerini kendi imzasıyla kimilerini de müvekkilin imzasını taklit ederek piyasaya dağıtıyor daha sonra da ölüyor. Müvekkil hakkında yaklaşık 40 tane karşılıksız çek keşide etmekten açılan dava var ve çoğunda mahkumiyet kararı çıkmış diğerleri de halen derdest. Vekilliği henüz üstlendim ve yargılamanın yenilenmesi yolunu işletmek istiyorum. Beraat alma şansım nedir? Ayrıca şu an kesinleşmiş cezayı erteletme şansım var mı? Hepinize şimdiden teşekkür eder iyi çalışmalar dilerim...
Old 02-12-2010, 08:48   #2
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Halit
Değerli meslektaşlarım herkese iyi çalışmalar...

Müvekkilim hisselerinin %95'ine sahip olduğu bir Ltd. şirketinin aynı zamanda şirket müdürü. %5 pay sahibi olan ortağa bir vekaletname veriyor ve bu vekaletnamede özel olarak çek keşide etmek veya bankalardan çek karnesi almak yetkieri yok. Buna rağmen bu ortak muhtelif bankalardan çek karneleri alarak, bunların kimilerini kendi imzasıyla kimilerini de müvekkilin imzasını taklit ederek piyasaya dağıtıyor daha sonra da ölüyor. Müvekkil hakkında yaklaşık 40 tane karşılıksız çek keşide etmekten açılan dava var ve çoğunda mahkumiyet kararı çıkmış diğerleri de halen derdest. Vekilliği henüz üstlendim ve yargılamanın yenilenmesi yolunu işletmek istiyorum. Beraat alma şansım nedir? Ayrıca şu an kesinleşmiş cezayı erteletme şansım var mı? Hepinize şimdiden teşekkür eder iyi çalışmalar dilerim...

Sayın meslektaşım,
Yargılamanın hükümlü lehine yenilenmesi nedenleri CMK 311'de düzenlenmiştir. Sorunuzda sözettikleriniz 311/1-a ve e'deki yargılamanın yenilenmesi nedenlerine dayanabileceğinizi göstermektedir.

Alıntı:

MADDE 311. - [1] Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:
a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
...
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.

Yargılamanın yenilenmesi isteminiz mahkemece kabul edilirse, CMK 312'ye göre infazın geri bırakılması ya da durdurulmasına karar verilebilir.

Alıntı:
MADDE 312. - [1] Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün infazını ertelemez. Ancak mahkeme, infazın geri bırakılmasına veya durdurulmasına karar verebilir.
Old 02-12-2010, 09:36   #3
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Vekaletnamede çek keşide etmeye özel yetki verilmemişse de yetkisiz vekilin daha önce yazdığı çeklerin müvekkiliniz tarafından kabul görüp ödendiği,bu şekilde icazet verdiği saptanabilirse bahsettiğiniz davalara konu çeklerin de geçerliliği gündeme gelebilecektir. Yani daha önce yetkisiz vekilin yazdığı çok sayıda çek müvekkiliniz tarafından kabul edilmiş,yetkiye itiraz edilmemiş ve ödenmiş ise daha sonraki çeklere bu yönden itiraz edemeyecektir.Daha doğrusu yargılamanın yenilenmesi üzerine yapılabilecek yargılama sonucunda beraat kararı çıkma ihtimali azalacaktır. Ancak yazılan çeklerin tümü bu davalara konu çekler ise,daha önceden hiçbir çeki kabul edip ödememişse müvekkiliniz yönünden bu çeklere itiraz etme, yargılamanın yenilenmesini isteme hakkı ve yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat etme ihtimali olacaktır. Yargıtayın uygulaması bu yöndedir.
Old 02-12-2010, 15:16   #4
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
Vekaletnamede çek keşide etmeye özel yetki verilmemişse de yetkisiz vekilin daha önce yazdığı çeklerin müvekkiliniz tarafından kabul görüp ödendiği,bu şekilde icazet verdiği saptanabilirse bahsettiğiniz davalara konu çeklerin de geçerliliği gündeme gelebilecektir. Yani daha önce yetkisiz vekilin yazdığı çok sayıda çek müvekkiliniz tarafından kabul edilmiş,yetkiye itiraz edilmemiş ve ödenmiş ise daha sonraki çeklere bu yönden itiraz edemeyecektir.Daha doğrusu yargılamanın yenilenmesi üzerine yapılabilecek yargılama sonucunda beraat kararı çıkma ihtimali azalacaktır. Ancak yazılan çeklerin tümü bu davalara konu çekler ise,daha önceden hiçbir çeki kabul edip ödememişse müvekkiliniz yönünden bu çeklere itiraz etme, yargılamanın yenilenmesini isteme hakkı ve yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat etme ihtimali olacaktır. Yargıtayın uygulaması bu yöndedir.

Sayın meslektaşım,
Ceza yargılamasında kıyas yapılamayacağı ve ceza hükümleri yorumla genişletilemeyeceği için bu tür bir uygulama bana ters geldi. Bu içtihatlardan birini foruma ekleyebilir misiniz?
Old 02-12-2010, 15:28   #5
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Vekaletnamede çek keşide etme yetkisi yok ise de,sanığın,hesap sahibi kardeşinin bankaya verdiği muvafakat ile çeki imzalamış olması halinde 3167 SK m 16 daki suç oluşur.(CGK 30.11.1999 T 1999-10-285-292 sayılı kararında belirtildiği üzere BK m 450 gereğince,anılan hesaptan çek keşide etme yetkisinin var olduğu kabul edilmiştir.)
10 CD 30.6.2003 2002/26104- 2003/18123
---------------------------------------------------
Vekaletnamede çek keşide etme yetkisinin verildiğine dair ifade yok ise de,sanığın suça konu çeki babasının izni ile imzalayıp imzalamdığı araştırılıp,izni var ise 3167 SK m 16 da yazılı suçun oluştuğu kabul edilmelidir.
10.CD 9.6.2003 2003/2453-14559

--------------------------------------------------
Ticari mümessil,iyiniyetli üçüncü kişilere karşı müessese sahibi hesabına,kambiyo taahhütlerinde bulunmak ve onun adına müessesenin gayesine dahil olan tüm tasarrufları yapmak yetkisine sahiptir. Bu itibarla keşide ettiği çek muteberdir,sırf çek keşide etme yetkisi olmaması nedeniyle dolandırıcılık suçu oluşmaz ,3167 sy M 16 daki suç oluşur.(TTK m 415,BK m 450)

10 CD 3.6.2003 13515-14424
------------------------------------------------------

Sanığın,sorgusunda,suça konu olan ve oğlu ZHK ye ait çeki,onun sözlü iznini alarak imzaladığını belirtmesi karşısında ZHK tanık olarak dinlendikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması.
6 CD 25.1.2002 17335-568

Aynı doğrultuda, 6 CD 20.11.2002 8023-130303
-----------------------------------------------------------
Önceden mevcut rızaya dayalı olarak babasına ait çeki keşide ederek katılana veren sanık,mağdura zarar verme bilinciyle hareket etmediğinden ,sahtecilik suçu oluşmaz.

CGK 25.5.2004 6-93-126
--------------------------------------------------------
T.C. YARGITAY
11.Ceza Dairesi
Esas: 2007/8425
Karar: 2008/617
Karar Tarihi: 06.02.2008
ÖZET: Ma
ğdurun rızası açık olabileceği gibi zımni de olabilir. Özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının imzasını atan kimsede suç kastının varlığı kabul olunamaz.

(765 S. K. m. 342) (5237 S. K. m. 158)
Resmi belgede sahtecilik ve doland
ırıcılık suçlarından sanık Levent Ö.'in yapılan yargılaması sonunda: 765 Sayılı TCK. nun 342/1, 5237 S. K. nun 158/1-f maddeleri gereğince mahkûmiyetine dair İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 30.05.2007 gün ve 2005/17 Esas, 2007/197 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay C. Başsavcılığı'nın bozma isteyen 28.10.2007 tarihli tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:
Belgelerde sahtekarlık suçlarında kast, zarar vermek bilinci ve iradesi olarak kabul edilmektedir. Mağdurun önceden verdiği rıza üzerine onun imzasını taklit ederek kullanan sanığın mağdura zarar vermek bilinci bulunmayacağından kastın varlığı ileri sürülemez. Ancak doğal olarak, rıza üzerine başkasının imzasını taklit eden failin, mağdura her hangi bir zarar vermeyeceği kanısı ile hareket ettiği sabit olmalıdır. Mağdurun rızasının ortadan kaldırabilmesi için fiilin işlenmesinden önce açıklanması zorunludur.
Mağdurun rızası açık olabileceği gibi zımni de olabilir. Özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının imzasını atan kimsede suç kastının varlığı kabul olunamaz. Yargıtay'ın duraksamasız uygulamaları da bu yöndedir.
Bu genel açıklamalardan sonra olaya bakıldığında; P. Telekomünikasyon Elekt. San. Tic. Ltd. şirketinin suç tarihinde yetkilisi olan Cumhur İ.'ın yanında çalışıp onun sözlü talimatıyla imzaladığı çekler olduğunu savunması, şirket yetkilisi Cumhur İ.'ın, karşılıksız çek düzenlemek suçundan açılan davayı görüp beraatına karar veren İ. 6. Asliye Ceza Mahkemesinde verdiği <yetkili benim ancak başka şirket çalışanı bu çekleri keşide etmiş olabilir> şeklindeki ifadesi karşısında şirket yetkilisi Cumhur İ.'ın celbiyle sanığa çek keşide etmesi konusunda talimatı olup olmadığı varsa suça konu çeklerin bu talimat çerçevesinde keşide edilip edilmediğinin sorulması, sanık müdafii tarafından 21.11.2001 tarihli dilekçesinde bu konuyla ilgili bilgileri olduğunu belirttiği tanıkların da dinlenmesi, ayrıca dolandırıcılık suçuyla ilgili olarak ta suça konu çeklerin arka tarafında cirosu bulunan Murat D da dinlenerek gerek sanığın şirketiyle gerekse katılan şirketle ticari ilişkileri ve suça konu çekleri kimden, niçin alındığının ve ödememe sebebinin sorulması, bu çeklerle ilgili takibin yapıldığı İzmir 2. İcra Müdürlüğünün 2001/4954 sayılı dosyasının celp edilerek incelenmesi sonucuna göre hukuki durumun tayin ve takdiri gerekirken eksik incelemeye dayanarak yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.02.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.

Old 02-12-2010, 15:38   #6
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
Vekaletnamede çek keşide etme yetkisi yok ise de,sanığın,hesap sahibi kardeşinin bankaya verdiği muvafakat ile çeki imzalamış olması halinde 3167 SK m 16 daki suç oluşur.(CGK 30.11.1999 T 1999-10-285-292 sayılı kararında belirtildiği üzere BK m 450 gereğince,anılan hesaptan çek keşide etme yetkisinin var olduğu kabul edilmiştir.)
10 CD 30.6.2003 2002/26104- 2003/18123
---------------------------------------------------
Vekaletnamede çek keşide etme yetkisinin verildiğine dair ifade yok ise de,sanığın suça konu çeki babasının izni ile imzalayıp imzalamdığı araştırılıp,izni var ise 3167 SK m 16 da yazılı suçun oluştuğu kabul edilmelidir.
10.CD 9.6.2003 2003/2453-14559

--------------------------------------------------
Ticari mümessil,iyiniyetli üçüncü kişilere karşı müessese sahibi hesabına,kambiyo taahhütlerinde bulunmak ve onun adına müessesenin gayesine dahil olan tüm tasarrufları yapmak yetkisine sahiptir. Bu itibarla keşide ettiği çek muteberdir,sırf çek keşide etme yetkisi olmaması nedeniyle dolandırıcılık suçu oluşmaz ,3167 sy M 16 daki suç oluşur.(TTK m 415,BK m 450)

10 CD 3.6.2003 13515-14424
------------------------------------------------------

Sanığın,sorgusunda,suça konu olan ve oğlu ZHK ye ait çeki,onun sözlü iznini alarak imzaladığını belirtmesi karşısında ZHK tanık olarak dinlendikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması.
6 CD 25.1.2002 17335-568

Aynı doğrultuda, 6 CD 20.11.2002 8023-130303
-----------------------------------------------------------
Önceden mevcut rızaya dayalı olarak babasına ait çeki keşide ederek katılana veren sanık,mağdura zarar verme bilinciyle hareket etmediğinden ,sahtecilik suçu oluşmaz.

CGK 25.5.2004 6-93-126
--------------------------------------------------------

İyi de, bu içtihatlarda sanık zaten çeki imzalayan kişi. Zaten olması gerekeni söylüyor bu kararlar. Forum konusu soruda ise sanık, çekleri imzalayan kişi değil; şirketin yetkilisi olduğu için sanık konumunda.
Old 02-12-2010, 15:47   #7
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2004/6-221
K. 2005/38
T. 19.4.2005

DAVA : Sahtecilik ve dolandırıcılık suçu sanıklarından S.'un TCY.nın 342/1 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ağır hapis, TCY.nın 503/1, 522, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 362.736.110 lira ağır para cezası, sanık B.'un zincirleme biçimde sahtecilik suçundan TCY.nın 342/1, 80 ve 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün ağır hapis, zincirleme biçimde dolandırıcılık suçundan TCY.nın 503/1, 80, 522 ve 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 19 gün hapis ve 1.128.472.221 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 19.7.2001 gün ve 381-308 sayılı hüküm sanıklar ve vekilleri ile C.Savcısı tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 21.04.2003 gün ve 13489-1969 sayı ile;
"1- Şirket temsilcisi tanık H.'un sözlü talimatı uyarınca ve kendi imzalarıyla dava konusu çekleri düzenleyen sanıkların suç kastıyla hareket etmedikleri gözetilmeyerek, yüklenen sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından beraati yerine, yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi,
2- Kabule göre de;
Sanık B.'un aynı borç için aynı anda yakınana birden fazla çek vermekten ibaret eyleminde tek dolandırıcılık suçunun oluştuğu gözetilmeyerek, sanık hakkında TCY'nın 80. maddesinin uygulanması, " isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 16.10.2003 gün ve 307-395 sayı ile;
"C...Ltd. Şti. yetkilisi H. yerine sanıkların imzaladıkları çekleri alış veriş yaptıkları müştekiye verdikleri, çeklerin ödenmemesi üzerine, icra takibi yapıldığı, şirket adına sanıkların babası H.n'un borca ve imzaya itiraz ederek dava açtığı, sanıkların keşide ettikleri çeklerdeki imzaların şirket yetkilisi H.'un eli ürünü olmadığının tespit edilmesi üzerine Pendik İcra Tetkik Merci Hakimliğince, dava takip edilmediği için dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesine rağmen çeklerdeki imzaların şirket yetkilisine ait olmadığı tespit edildiğinden, alacaklı şirketin takibinin sonuçsuz kaldığı anlaşılmaktadır. Olayda, sanıklar ve şirketi temsile yetkili babaları H.'un iyi niyetli olmadıkları açıktır. Ayrıca, müştekinin bu çeklerin şirket yetkilisi tarafından değil de, çocukları tarafından keşide edildiğini bildiğine dair dosyada bir delil de yoktur. Eğer sanıklar ve sanıkların babası olan şirket yetkilisi H. iyi niyetli olsalardı, takip aşamasında durumu alacaklı tarafa bildirirler ve sanıkların babası borca ve imzaya itiraz etmezdi. Kişilerin resmi belge niteliğindeki çeklere güvenlerinin sağlanması kamu düzenini ilgilendiren bir husustur. Sanıkların bu eylemlerinin sahtecilik ve dolandırıcılık olarak kabul edilmemesi halinde, resmi belge niteliğindeki çeklere duyulan güven bozulacak, bu durum şirketlerle ilgili alım satımlarda kötü niyetli kişiler tarafından istismar edilebilecektir. Somut olayda sanıkların sahte çek keşide edip, aldıkları malzeme karşılığında müşteki şirkete vererek sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işledikleri anlaşılmaktadır" gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanıklar ve C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 13.12.2004 günlü tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR :
Sanıkların resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıklara yüklenen suçların manevi unsuru itibariyle oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Konunun esasının incelenmesine geçilmeden önce bir Kurul Üyesinin; toplanan kanıtların hüküm kurmaya yeterli bulunmadığını belirterek, esasen şirket adına çek düzenleme yetkisi bulunmayan sanıkların imzasını taşıyan çeklerin ödeme aracı olarak verilmesi uygulamasının, sanıkların şirketi ile şikayetçi şirket arasındaki ticari ilişkilerde önceden de mevcut olup olmadığının ve bunların icra takibine konu edilip edilmediğinin belirlenmesi bakımından soruşturmanın genişletilmesi gerektiğini ileri sürmesi üzerine, öncelikle bu husus tartışılarak oylanmış, bir Kurul Üyesinin karşı oyu ve oyçokluğu ile soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunmadığı kararlaştırılarak, mevcut kanıtlar kapsamında işin esası görüşülmüştür.
İnceleme konusu olayda;
C... Ltd. Şirketi'nin kurucu ortaklarının kardeş olan sanıklar B. ve S. olduğu, şirketin müdürlüğünü ise H.'un yaptığı, sanıkların şirketi ile şikayetçi H... Ltd. Şirketi arasında uzun yıllara dayanan ticari ilişki bulunduğu, bu süreç içinde sanıkların şirketince satın alınan demir bedelinin kısmen peşin ödenip kalan kısımlar için de çekle ödeme yapıldığı, son olarak 1998 yılında alınan bir kısım demir bedeli olarak sanıkların gerçekte şirket adına çek keşide etme yetkisi şirket müdürü babaları H.'a ait bulunmasına karşın, şirkete ait çok sayıda çeki düzenleyip kendileri imzalamak suretiyle şikayetçi şirkete verdikleri, ancak şirketin ödeme güçlüğü içine düşmesi nedeniyle çek bedellerinin başlangıçta ödenemediği, karşılıksız çıkan çeklerden beş tanesi nedeniyle icra takibine girişildiği, bu kez şirket vekili tarafından borca ve imzaya itiraz edildiği, Pendik İcra Tetkik Merciinin 1999/53 Esas sayılı dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi sonunda çeklerdeki imzaların şirket müdürü H.'a ait olmadığının saptandığı, sanıkların sahibi oldukları şirket tarafından açılan bu davanın takipsiz bırakıldığı ve işlemden kaldırıldığı dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır.
Şikayetçi H...Ltd. Şirketi'nin ortağı ve temsilcisi olan F. duruşmada; çeklerin bir kısmını icraya koyduğunu ifade etmiş, 1.5.2001 günlü oturumda ise; sanıklar ve babalarının paranın bir kısmını ödediklerini, kalan kısmı ödeyecekleri konusunda da söz verdiklerini belirtmiştir.
Sanıklar ise; sahibi oldukları şirketin şikayetçi şirket ile uzun yıllardır ticaret yaptığını, şikayetçi şirketten aldıkları malın bedelinin bir kısmını ödediklerini, kalan kısım için ise şirketin çeklerinden düzenleyip verdiklerini, şirket müdürü olan babalarının o tarihte hasta olması nedeniyle çekleri kendilerinin imzaladıklarını, suça konu beş çekten 6.11.1998 tarihli çekteki imzanın sanık S.'a, diğer dördünün ise sanık B.'e ait olduğunu, ancak babalarının yokluğunda imza atmaları yönünde muvafakatının bulunduğunu, esasen daha önce de aldıkları mal karşılığında şirket çeklerinden düzenleyip verdiklerini, alacaklı şirketin bu durumu bilmesine karşın çekleri imzalamalarına itiraz etmediklerini, son çekleri ise şirketlerinin mali durumunun bozulması nedeniyle zamanında ödeyemediklerini belirtmişlerdir.
Tanık H. da kolluk anlatımında; aldıkları mal karşılığında verilen çekleri kendisinin yerine çocuklarının imzaladığını, karşı tarafla görüşmelerinin sürdüğünü, onların belirleyeceği şartlarda ödeme yapmaya hazır olduklarını belirtmiş, duruşmadaki anlatımında da; hastalığı nedeniyle uzun süre tedavi gördüğünü, yokluğunda imza atmalarını şirketin ortağı olan çocuklarına sözlü olarak bildirdiğini, çocuklarının şikayetçi şirkete çek verdiklerini bilmediği için başlangıçta itirazda bulunduğunu ifade etmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80-98 sayılı kararında ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere; belgede sahtecilik suçlarında mağdurun rızası hukuka uygunluk nedeni sayılamazsa da, failin, belgede sahtekarlıkta bulunmak kastına etki yapmaktadır. Belgede sahtecilik suçlarında kast ise, zarar vermek bilinç ve iradesidir.
Somut olayda, sanıklar sahibi oldukları şirketin satın aldığı mal karşılığında şirketi temsile yetkili müdür olan babaları H.'un verdiği sözlü izin üzerine şirkete ait çekleri düzenleyip imzalayarak aralarında öteden beri ticari ilişki bulunan şikayetçi şirkete vermişler, başlangıçta ödeyemedikleri çek bedelinin bir kısmını sonradan ödemişlerdir. Kendi imzalarını taşıyan şirket çeklerini önceki ticari ilişkiler sırasında da şikayetçi şirkete verip kullandıkları anlaşılan sanıkların zarar verme bilinç ve iradesiyle hareket ettikleri kanıtlanamamıştır.
O halde, sanıklara yüklenen belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının manevi öğesi oluşmadığından, direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine,
19.04.2005 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliği ile karar verildi.
-------------------------------------------------------

Bu içtihadın da forum konusu soru ile ilgisi bulunmamaktadır.
Old 02-12-2010, 15:53   #8
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Ticari mümessil,iyiniyetli üçüncü kişilere karşı müessese sahibi hesabına,kambiyo taahhütlerinde bulunmak ve onun adına müessesenin gayesine dahil olan tüm tasarrufları yapmak yetkisine sahiptir. Bu itibarla keşide ettiği çek muteberdir,sırf çek keşide etme yetkisi olmaması nedeniyle dolandırıcılık suçu oluşmaz ,3167 sy M 16 daki suç oluşur.(TTK m 415,BK m 450)

10 CD 3.6.2003 13515-14424
---------------------------------------------------------
Yukarıdaki kararda açıkça ticari mümessilin müessese sahibi hesabına imzaladığı çeklerin geçerli olacağı,müesseseyi bağlayacağı ifade ediliyor. Yetkisiz mümessil bakımından dolandırıcılık oluşmaz,müessese sahibi bakımından karşılıksız çek suçu oluşur sonucu çıkıyor.

Kararların bütününden ise önceden mevcut rıza veya icazet
varsa,yetkisiz imza atan yönünden sahtecilik-dolandırıcılık suçu oluşmaz,adına imza atılan yönünden karşılıksız çek suçu oluşur sonucu çıkıyor.

Ayrıca konu ile tıpatıp uyumlu kararlar da mevcut. Yani önceden mevcut izin,icazet ve fiili uygulama araştırılır,
itarz etmeden ödediği başkaca çekler varsa artık daha sonra itirazda bulunamayacağı yönünde.

Yukarıdaki CGK Kararının gerekçesinde bir kurul üyesinin şu istemi forum konusu ile direkt bağlantılıdır :

''...Sanıkların resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıklara yüklenen suçların manevi unsuru itibariyle oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Konunun esasının incelenmesine geçilmeden önce bir Kurul Üyesinin; toplanan kanıtların hüküm kurmaya yeterli bulunmadığını belirterek, esasen şirket adına çek düzenleme yetkisi bulunmayan sanıkların imzasını taşıyan çeklerin ödeme aracı olarak verilmesi uygulamasının, sanıkların şirketi ile şikayetçi şirket arasındaki ticari ilişkilerde önceden de mevcut olup olmadığının ve bunların icra takibine konu edilip edilmediğinin belirlenmesi bakımından soruşturmanın genişletilmesi gerektiğini ileri sürmesi üzerine, öncelikle bu husus tartışılarak oylanmış, bir Kurul Üyesinin karşı oyu ve oyçokluğu ile soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunmadığı kararlaştırılarak, mevcut kanıtlar kapsamında işin esası görüşülmüştür.''

Kurul üyesi önceden mevcut fiili uygulama olup olmadığının araştırılmasını istemiş,ancak çoğunluk,babanın izninin varolduğuna dair taraf anlatımlarını yeterli görerek beraat kararı vermiştir. Sahtecilik ve dolandırıcılktan beraat kararı verilmesi,olayın adına imza atılan yönünden karşılıksız çek verme suçuna dönüşmesi demektir. Yani bu kararların toplamının anlamı şudur : İzin ve rıza,icazet varsa yetkisiz vekilin attığı imza adına hereket ettiği kişiyi bağlar,o kişi yönünden karşılıksız çek verme suçu oluşur...
Old 02-12-2010, 16:02   #9
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
Ticari mümessil,iyiniyetli üçüncü kişilere karşı müessese sahibi hesabına,kambiyo taahhütlerinde bulunmak ve onun adına müessesenin gayesine dahil olan tüm tasarrufları yapmak yetkisine sahiptir. Bu itibarla keşide ettiği çek muteberdir,sırf çek keşide etme yetkisi olmaması nedeniyle dolandırıcılık suçu oluşmaz ,3167 sy M 16 daki suç oluşur.(TTK m 415,BK m 450)

10 CD 3.6.2003 13515-14424
---------------------------------------------------------
Yukarıdaki kararda açıkça ticari mümessilin müessese sahibi hesabına imzaladığı çeklerin geçerli olacağı,müesseseyi bağlayacağı ifade ediliyor. Yetkisiz mümessil bakımından dolandırıcılık oluşmaz,müessese sahibi bakımından karşılıksız çek suçu oluşur sonucu çıkıyor.

Kararların bütününden ise önceden mevcut rıza veya icazet
varsa,yetkisiz imza atan yönünden sahtecilik-dolandırıcılık suçu oluşmaz,adına imza atılan yönünden karşılıksız çek suçu oluşur sonucu çıkıyor.

Ceza hukuku ilkeleri gözönünde tutulursa böyle bir sonuç çıkmaz. Ceza hükmü içeren yasa maddeleri yorum yolu ile genişletilemez.

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
Ayrıca konu ile tıpatıp uyumlu kararlar da mevcut. Yani önceden mevcut izin,icazet ve fiili uygulama araştırılır,
itarz etmeden ödediği başkaca çekler varsa artık daha sonra itirazda bulunamayacağı yönünde.


Keşke o kararlardan birini ekleseydiniz.
Old 02-12-2010, 16:10   #10
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Yukarıdaki mesajda ekledim. CGK kararının gerekçesinden bir bölüm olarak...

Ayrıca dediğim gibi bütün bu olaylarda sahtecilik-dolandırıcılık vasfının bulunmamasının direkt sonucu olayların karşılıksız çek vasfına dönüşmesi ve kabulüdür.
Adına imza atılan kişi çeklerden sorumlu olmaktadır.

BK M 450 ye istinaden beraat kararı verilen olayda,hukuki vasıflandırma ceza alanında beraat sebebi olmuştur. Kararda açıkça '' yetkisiz ticari mümessilin iyiniyetli üçüncü şahıslara verdiği kambiyo taahhütlerinin BK m 450 gereği müessese sahibini bağlayacağı '' zikredilmiş.
Bu karar da forum konusu ile birebir uyumlu. Daha da uyumlu olan kararlar var dediğim gibi ancak şu anda ulaşamadım.
Old 02-12-2010, 17:11   #11
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
Yukarıdaki mesajda ekledim. CGK kararının gerekçesinden bir bölüm olarak...

Ayrıca dediğim gibi bütün bu olaylarda sahtecilik-dolandırıcılık vasfının bulunmamasının direkt sonucu olayların karşılıksız çek vasfına dönüşmesi ve kabulüdür.
Adına imza atılan kişi çeklerden sorumlu olmaktadır.

BK M 450 ye istinaden beraat kararı verilen olayda,hukuki vasıflandırma ceza alanında beraat sebebi olmuştur. Kararda açıkça '' yetkisiz ticari mümessilin iyiniyetli üçüncü şahıslara verdiği kambiyo taahhütlerinin BK m 450 gereği müessese sahibini bağlayacağı '' zikredilmiş.
Bu karar da forum konusu ile birabir uyumlu. Daha da uyumlu olan kararlar var dediğim gibi ancak şu anda ulaşamadım.

Hukuki sorumlulukla cezai sorumluluk aynı değildir. Yetkisiz birinin imzası ile ancak o kişi hakkında karşılıksız çek keşide etmek suçu oluşabilir.
Old 02-12-2010, 18:13   #12
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Söz konusu kararda yetkisiz ticari mumessilin attığı imzanın müessese sahibini bağlıyacağı hem hukuki hem cezai açıdan kabul edilmiştir kararda açıkça yazıyor. zaten karar bir ceza kararı.
Old 02-12-2010, 19:32   #13
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
Söz konusu kararda yetkisiz ticari mumessilin attığı imzanın müessese sahibini bağlıyacağı hem hukuki hem cezai açıdan kabul edilmiştir kararda açıkça yazıyor. zaten karar bir ceza kararı.

Sayın meslektaşım, örnek verdiğiniz hiçbir karar forum konusu ile uyuşmuyor. Hiçbirinde yetkisiz birinin imzaladığı çek nedeniyle bir başkasının karşılıksız çek suçundan cezalandırılacağı yazmıyor. Yazamaz da zaten, cezaların şahsiliği ilkesine aykırı olur. Çeki yetkisiz kişi Ahmet imzalamışsa ceza da Ahmet'e verilebilir.
Old 02-12-2010, 19:48   #14
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Ticari mümessil,iyiniyetli üçüncü kişilere karşı müessese sahibi hesabına,kambiyo taahhütlerinde bulunmak ve onun adına müessesenin gayesine dahil olan tüm tasarrufları yapmak yetkisine sahiptir. Bu itibarla keşide ettiği çek muteberdir,sırf çek keşide etme yetkisi olmaması nedeniyle dolandırıcılık suçu oluşmaz ,3167 sy M 16 daki suç oluşur.(TTK m 415,BK m 450)

10 CD 3.6.2003 13515-14424
----------------------------------------------------------

Bu karardaki '' Müessese sahibi hesabına kambiyo taahhütlerinde bulunması '' neyi ifade ediyor ?

Çekin müessese sahibini bağladığını... karardan çok açık anlaşılıyor...

Dilerseniz kararın tam metnini bulun,yanılıyor olabilirim... ben kararın tümünü şu an bulamıyorum.
Old 02-12-2010, 19:55   #15
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
Ticari mümessil,iyiniyetli üçüncü kişilere karşı müessese sahibi hesabına,kambiyo taahhütlerinde bulunmak ve onun adına müessesenin gayesine dahil olan tüm tasarrufları yapmak yetkisine sahiptir. Bu itibarla keşide ettiği çek muteberdir,sırf çek keşide etme yetkisi olmaması nedeniyle dolandırıcılık suçu oluşmaz ,3167 sy M 16 daki suç oluşur.(TTK m 415,BK m 450)

10 CD 3.6.2003 13515-14424
----------------------------------------------------------

Bu karardaki '' Müessese sahibi hesabına kambiyo taahhütlerinde bulunması '' neyi ifade ediyor ?

Çekin müessese sahibini bağladığını... karardan çok açık anlaşılıyor...

Dilerseniz kararın tam metnini bulun,yanılıyor olabilirim... ben kararın tümünü şu an bulamıyorum.

Kararda "sırf çek keşide etme yetkisi olmaması nedeniyle dolandırıcılık suçu oluşmaz ,3167 sy M 16 daki suç oluşur." diyor. Suçu işleyen kim olur? Elbette çeki imzalayan yetkisiz temsilci.
Yeterince açıklama yaptığımı düşünüyorum. Umarım soru sahibi meslektaşımız yargılamanın yenilenmesinde bu forumdan yararlanabilir.
Old 03-12-2010, 07:32   #16
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Bu kararda ve tüm kararlarda izin,rıza ve icazet varsa temsil yetkisi var sayılıyor. Yetkisiz temsilci bu durumlarda yetkili varsayılıyor.

Vekaleten veya temsilen çek imzalanmasında cezai sorumluluk vekil eden ve temsil edilene aittir.( Cezanın şahsiliğine istisnalar)

Ayrıca fiili uygulama var ise,icazet var ise çek sahibi önceki çekleri itirazsız ödemişse artık yetkisiz temsilcinin yetkisine icazet vermiş sayılıyor,çeklerden cezai olarak sorumlu oluyor. YArgıtayın uygulaması bu.

Soru sahibinin anlatımından çeklerden yeni haberdar olduğu anlaşılıyor. Kesinleşmiş 40 dosya ve devam eden dosyalardan bahsediyor. Daha önceden bu çeklerden ödediği ve kabul ettiği çek yok gibi. Bu itibarla yargılamanın yenilenmesi sonucu beraat etme ihtimali yüksek görünüyor.
Old 04-12-2010, 00:03   #17
Av.Halit

 
Varsayılan

Değerli meslektaşlarım verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. Müvekkilim rutin bir polis kontrolünde gbt sorgulaması yapılıp adliyeye götürülünce haberdar oluyor bu çeklerden ve çek yasası değişmeden önce ceza evine girmemek için 3 dosyada taahhütte bulunuyor. Kanımca bu durum icazet verdiği anlamına gelmiyor. Verdiğiniz bilgiler için tekrar teşekkür ederim. Konuyla alakalı lehimize olan yargıtay kararları elinizde mevcutsa foruma eklemenizi rica ederim. İyi çalışmalar...
Old 04-12-2010, 09:10   #18
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Cezaevine girmemek için üç dosyada taahhütte bulunması icazet anlamına gelmez. İcazet,daha önce ticari yaşamda bu çekleri kullanması,kabul etmesi ve uzun süren bir dönemde fiili uygulama yaratmış olmasını ifade ediyor.
Bu durumda çekleri yetkisiz olarak imzalamış. ve izin,rıza,icazeti olmayan müvekkilinizin bu çeklerden sorumlu olmaması gerekmektedir.

Özellikle bu çeklere karşı şirkete mal alımı yapılmamış,şirkete herhangibir karşılık,mal,hizmet alımı yapılmamışsa beraat etme ihtimali yine yüksek olacaktır.

Aşağıdaki kararın karşıt anlamından müvekkilinizin izin,rıza ve icazet vermediği için çeklerin geçersiz ve sahte olduğu anlamı çıkmaktadır :
Old 04-12-2010, 09:38   #19
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

YARGITAY CEZA GENEL KURULU
E. 2004/6-221
K. 2005/38
T. 19.4.2005

• RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK VE DOLANDIRICILIK SUÇU ( Belgede Sahtecilik Suçlarında Mağdurun Rızası Hukuka Uygunluk Nedeni Sayılamazsa da Failin Belgede Sahtekarlıkta Bulunmak Kastına Etki Yapması-Belgede Sahtecilik Suçlarında Kast ise Zarar Vermek Bilinç ve İradesi Olması )
• SUÇUN UNSURLARI ( Sanıklara Yüklenen Belgede Sahtecilik ve Dolandırıcılık Suçlarının Manevi Öğesi Oluşmaması )
• ZARAR VERME İRADESİ ( Kendi İmzalarını Taşıyan Şirket Çeklerini Önceki Ticari İlişkiler Sırasında da Şikayetçi Şirkete Verip Kullandıkları Anlaşılan Sanıkların Zarar Verme Bilinç ve İradesiyle Hareket Ettiklerinin Kanıtlanamaması )
• SAHTECİLİK ( Belgede Sahtekarlıkta Bulunmak Kastına Mağdurun Rızasının Etki Yapması- Bu Suçlarda Kastın Zarar Vermek Bilinç ve İradesinin Olması )
• YETKİSİZ KİŞİLERCE ÇEK İMZALANMASI ( Önceki Ticari İlişikler Sırasında da Şikayetçi Şirkete Verip Kullandıkları Anlaşılan Sanıkların Zarar Verme Bilinç ve İradesiyle Hareket Ettiklerinin Kanıtlanamaması )
765/m.80,342,503,522

ÖZET :Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80-98 sayılı kararında ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere; belgede sahtecilik suçlarında mağdurun rızası hukuka uygunluk nedeni sayılamazsa da, failin, belgede sahtekarlıkta bulunmak kastına etki yapmaktadır. Belgede sahtecilik suçlarında kast ise, zarar vermek bilinç ve iradesidir.
Somut olayda, sanıklar sahibi oldukları şirketin satın aldığı mal karşılığında şirketi temsile yetkili müdür olan babaları H___ C___'un verdiği sözlü izin üzerine şirkete ait çekleri düzenleyip imzalayarak aralarında öteden beri ticari ilişki bulunan şikayetçi şirkete vermişler, başlangıçta ödeyemedikleri çek bedelinin bir kısmını sonradan ödemişlerdir. Kendi imzalarını taşıyan şirket çeklerini önceki ticari ilişkiler sırasında da şikayetçi şirkete verip kullandıkları anlaşılan sanıkların zarar verme bilinç ve iradesiyle hareket ettikleri kanıtlanamamıştır.
O halde, sanıklara yüklenen belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının manevi öğesi oluşmadığından, direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.

DAVA : Sahtecilik ve dolandırıcılık suçu sanıklarından S___ C___'un TCY.nın 342/1 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ağır hapis, TCY.nın 503/1, 522, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 362.736.110 lira ağır para cezası, sanık B___ C___'un zincirleme biçimde sahtecilik suçundan TCY.nın 342/1, 80 ve 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün ağır hapis, zincirleme biçimde dolandırıcılık suçundan TCY.nın 503/1, 80, 522 ve 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 19 gün hapis ve 1.128.472.221 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 19.7.2001 gün ve 381-308 sayılı hüküm sanıklar ve vekilleri ile C.Savcısı tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 21.04.2003 gün ve 13489-1969 sayı ile;
"1- Şirket temsilcisi tanık H___ C___'un sözlü talimatı uyarınca ve kendi imzalarıyla dava konusu çekleri düzenleyen sanıkların suç kastıyla hareket etmedikleri gözetilmeyerek, yüklenen sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından beraati yerine, yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi,
2- Kabule göre de;
Sanık B___ C___'un aynı borç için aynı anda yakınana birden fazla çek vermekten ibaret eyleminde tek dolandırıcılık suçunun oluştuğu gözetilmeyerek, sanık hakkında TCY'nın 80. maddesinin uygulanması, " isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 16.10.2003 gün ve 307-395 sayı ile;
"C___ Demir Çelik İnş. Mlz. San ve Tic. Ltd. Şti. yetkilisi H___ C___ yerine sanıkların imzaladıkları çekleri alış veriş yaptıkları müştekiye verdikleri, çeklerin ödenmemesi üzerine, icra takibi yapıldığı, şirket adına sanıkların babası H___ C___'un borca ve imzaya itiraz ederek dava açtığı, sanıkların keşide ettikleri çeklerdeki imzaların şirket yetkilisi H___ C___'un eli ürünü olmadığının tespit edilmesi üzerine Pendik İcra Tetkik Merci Hakimliğince, dava takip edilmediği için dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesine rağmen çeklerdeki imzaların şirket yetkilisine ait olmadığı tespit edildiğinden, alacaklı şirketin takibinin sonuçsuz kaldığı anlaşılmaktadır. Olayda, sanıklar ve şirketi temsile yetkili babaları H___ C___'un iyi niyetli olmadıkları açıktır. Ayrıca, müştekinin bu çeklerin şirket yetkilisi tarafından değil de, çocukları tarafından keşide edildiğini bildiğine dair dosyada bir delil de yoktur. Eğer sanıklar ve sanıkların babası olan şirket yetkilisi H___ C___ iyi niyetli olsalardı, takip aşamasında durumu alacaklı tarafa bildirirler ve sanıkların babası borca ve imzaya itiraz etmezdi. Kişilerin resmi belge niteliğindeki çeklere güvenlerinin sağlanması kamu düzenini ilgilendiren bir husustur. Sanıkların bu eylemlerinin sahtecilik ve dolandırıcılık olarak kabul edilmemesi halinde, resmi belge niteliğindeki çeklere duyulan güven bozulacak, bu durum şirketlerle ilgili alım satımlarda kötü niyetli kişiler tarafından istismar edilebilecektir. Somut olayda sanıkların sahte çek keşide edip, aldıkları malzeme karşılığında müşteki şirkete vererek sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işledikleri anlaşılmaktadır" gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanıklar ve C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 13.12.2004 günlü tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR :
Sanıkların resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıklara yüklenen suçların manevi unsuru itibariyle oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Konunun esasının incelenmesine geçilmeden önce bir Kurul Üyesinin; toplanan kanıtların hüküm kurmaya yeterli bulunmadığını belirterek, esasen şirket adına çek düzenleme yetkisi bulunmayan sanıkların imzasını taşıyan çeklerin ödeme aracı olarak verilmesi uygulamasının, sanıkların şirketi ile şikayetçi şirket arasındaki ticari ilişkilerde önceden de mevcut olup olmadığının ve bunların icra takibine konu edilip edilmediğinin belirlenmesi bakımından soruşturmanın genişletilmesi gerektiğini ileri sürmesi üzerine, öncelikle bu husus tartışılarak oylanmış, bir Kurul Üyesinin karşı oyu ve oyçokluğu ile soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunmadığı kararlaştırılarak, mevcut kanıtlar kapsamında işin esası görüşülmüştür.
İnceleme konusu olayda;
C___ Demir Çelik ve İnşaat Malzemeleri San. ve Tic. Ltd. Şirketi'nin kurucu ortaklarının kardeş olan sanıklar B___ ve S___ C___ olduğu, şirketin müdürlüğünü ise H___ C___'un yaptığı, sanıkların şirketi ile şikayetçi H___ Metal San. ve Tic. Ltd. Şirketi arasında uzun yıllara dayanan ticari ilişki bulunduğu, bu süreç içinde sanıkların şirketince satın alınan demir bedelinin kısmen peşin ödenip kalan kısımlar için de çekle ödeme yapıldığı, son olarak 1998 yılında alınan bir kısım demir bedeli olarak sanıkların gerçekte şirket adına çek keşide etme yetkisi şirket müdürü babaları H___ C___'a ait bulunmasına karşın, şirkete ait çok sayıda çeki düzenleyip kendileri imzalamak suretiyle şikayetçi şirkete verdikleri, ancak şirketin ödeme güçlüğü içine düşmesi nedeniyle çek bedellerinin başlangıçta ödenemediği, karşılıksız çıkan çeklerden beş tanesi nedeniyle icra takibine girişildiği, bu kez şirket vekili tarafından borca ve imzaya itiraz edildiği, Pendik İcra Tetkik Merciinin 1999/53 Esas sayılı dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi sonunda çeklerdeki imzaların şirket müdürü H___ C___'a ait olmadığının saptandığı, sanıkların sahibi oldukları şirket tarafından açılan bu davanın takipsiz bırakıldığı ve işlemden kaldırıldığı dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır.
Şikayetçi H___ Metal San. ve Tic. Ltd. Şirketi'nin ortağı ve temsilcisi olan Ferdane Uğur duruşmada; çeklerin bir kısmını icraya koyduğunu ifade etmiş, 1.5.2001 günlü oturumda ise; sanıklar ve babalarının paranın bir kısmını ödediklerini, kalan kısmı ödeyecekleri konusunda da söz verdiklerini belirtmiştir.
Sanıklar ise; sahibi oldukları şirketin şikayetçi şirket ile uzun yıllardır ticaret yaptığını, şikayetçi şirketten aldıkları malın bedelinin bir kısmını ödediklerini, kalan kısım için ise şirketin çeklerinden düzenleyip verdiklerini, şirket müdürü olan babalarının o tarihte hasta olması nedeniyle çekleri kendilerinin imzaladıklarını, suça konu beş çekten 6.11.1998 tarihli çekteki imzanın sanık S___'a, diğer dördünün ise sanık B___'e ait olduğunu, ancak babalarının yokluğunda imza atmaları yönünde muvafakatının bulunduğunu, esasen daha önce de aldıkları mal karşılığında şirket çeklerinden düzenleyip verdiklerini, alacaklı şirketin bu durumu bilmesine karşın çekleri imzalamalarına itiraz etmediklerini, son çekleri ise şirketlerinin mali durumunun bozulması nedeniyle zamanında ödeyemediklerini belirtmişlerdir.
Tanık H___ C___ da kolluk anlatımında; aldıkları mal karşılığında verilen çekleri kendisinin yerine çocuklarının imzaladığını, karşı tarafla görüşmelerinin sürdüğünü, onların belirleyeceği şartlarda ödeme yapmaya hazır olduklarını belirtmiş, duruşmadaki anlatımında da; hastalığı nedeniyle uzun süre tedavi gördüğünü, yokluğunda imza atmalarını şirketin ortağı olan çocuklarına sözlü olarak bildirdiğini, çocuklarının şikayetçi şirkete çek verdiklerini bilmediği için başlangıçta itirazda bulunduğunu ifade etmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80-98 sayılı kararında ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere; belgede sahtecilik suçlarında mağdurun rızası hukuka uygunluk nedeni sayılamazsa da, failin, belgede sahtekarlıkta bulunmak kastına etki yapmaktadır. Belgede sahtecilik suçlarında kast ise, zarar vermek bilinç ve iradesidir.
Somut olayda, sanıklar sahibi oldukları şirketin satın aldığı mal karşılığında şirketi temsile yetkili müdür olan babaları H___ C___'un verdiği sözlü izin üzerine şirkete ait çekleri düzenleyip imzalayarak aralarında öteden beri ticari ilişki bulunan şikayetçi şirkete vermişler, başlangıçta ödeyemedikleri çek bedelinin bir kısmını sonradan ödemişlerdir. Kendi imzalarını taşıyan şirket çeklerini önceki ticari ilişkiler sırasında da şikayetçi şirkete verip kullandıkları anlaşılan sanıkların zarar verme bilinç ve iradesiyle hareket ettikleri kanıtlanamamıştır.
O halde, sanıklara yüklenen belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının manevi öğesi oluşmadığından, direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine,
19.04.2005 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliği ile karar verildi.
Old 04-12-2010, 09:59   #20
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
E. 2004/6-221
K. 2005/38
T. 19.4.2005

• RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK VE DOLANDIRICILIK SUÇU ( Belgede Sahtecilik Suçlarında Mağdurun Rızası Hukuka Uygunluk Nedeni Sayılamazsa da Failin Belgede Sahtekarlıkta Bulunmak Kastına Etki Yapması-Belgede Sahtecilik Suçlarında Kast ise Zarar Vermek Bilinç ve İradesi Olması )
• SUÇUN UNSURLARI ( Sanıklara Yüklenen Belgede Sahtecilik ve Dolandırıcılık Suçlarının Manevi Öğesi Oluşmaması )
• ZARAR VERME İRADESİ ( Kendi İmzalarını Taşıyan Şirket Çeklerini Önceki Ticari İlişkiler Sırasında da Şikayetçi Şirkete Verip Kullandıkları Anlaşılan Sanıkların Zarar Verme Bilinç ve İradesiyle Hareket Ettiklerinin Kanıtlanamaması )
• SAHTECİLİK ( Belgede Sahtekarlıkta Bulunmak Kastına Mağdurun Rızasının Etki Yapması- Bu Suçlarda Kastın Zarar Vermek Bilinç ve İradesinin Olması )
• YETKİSİZ KİŞİLERCE ÇEK İMZALANMASI ( Önceki Ticari İlişikler Sırasında da Şikayetçi Şirkete Verip Kullandıkları Anlaşılan Sanıkların Zarar Verme Bilinç ve İradesiyle Hareket Ettiklerinin Kanıtlanamaması )
765/m.80,342,503,522

ÖZET :Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80-98 sayılı kararında ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere; belgede sahtecilik suçlarında mağdurun rızası hukuka uygunluk nedeni sayılamazsa da, failin, belgede sahtekarlıkta bulunmak kastına etki yapmaktadır. Belgede sahtecilik suçlarında kast ise, zarar vermek bilinç ve iradesidir.
Somut olayda, sanıklar sahibi oldukları şirketin satın aldığı mal karşılığında şirketi temsile yetkili müdür olan babaları H___ C___'un verdiği sözlü izin üzerine şirkete ait çekleri düzenleyip imzalayarak aralarında öteden beri ticari ilişki bulunan şikayetçi şirkete vermişler, başlangıçta ödeyemedikleri çek bedelinin bir kısmını sonradan ödemişlerdir. Kendi imzalarını taşıyan şirket çeklerini önceki ticari ilişkiler sırasında da şikayetçi şirkete verip kullandıkları anlaşılan sanıkların zarar verme bilinç ve iradesiyle hareket ettikleri kanıtlanamamıştır.
O halde, sanıklara yüklenen belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının manevi öğesi oluşmadığından, direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.

DAVA : Sahtecilik ve dolandırıcılık suçu sanıklarından S___ C___'un TCY.nın 342/1 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ağır hapis, TCY.nın 503/1, 522, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 362.736.110 lira ağır para cezası, sanık B___ C___'un zincirleme biçimde sahtecilik suçundan TCY.nın 342/1, 80 ve 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün ağır hapis, zincirleme biçimde dolandırıcılık suçundan TCY.nın 503/1, 80, 522 ve 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 19 gün hapis ve 1.128.472.221 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 19.7.2001 gün ve 381-308 sayılı hüküm sanıklar ve vekilleri ile C.Savcısı tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 21.04.2003 gün ve 13489-1969 sayı ile;
"1- Şirket temsilcisi tanık H___ C___'un sözlü talimatı uyarınca ve kendi imzalarıyla dava konusu çekleri düzenleyen sanıkların suç kastıyla hareket etmedikleri gözetilmeyerek, yüklenen sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından beraati yerine, yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi,
2- Kabule göre de;
Sanık B___ C___'un aynı borç için aynı anda yakınana birden fazla çek vermekten ibaret eyleminde tek dolandırıcılık suçunun oluştuğu gözetilmeyerek, sanık hakkında TCY'nın 80. maddesinin uygulanması, " isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 16.10.2003 gün ve 307-395 sayı ile;
"C___ Demir Çelik İnş. Mlz. San ve Tic. Ltd. Şti. yetkilisi H___ C___ yerine sanıkların imzaladıkları çekleri alış veriş yaptıkları müştekiye verdikleri, çeklerin ödenmemesi üzerine, icra takibi yapıldığı, şirket adına sanıkların babası H___ C___'un borca ve imzaya itiraz ederek dava açtığı, sanıkların keşide ettikleri çeklerdeki imzaların şirket yetkilisi H___ C___'un eli ürünü olmadığının tespit edilmesi üzerine Pendik İcra Tetkik Merci Hakimliğince, dava takip edilmediği için dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesine rağmen çeklerdeki imzaların şirket yetkilisine ait olmadığı tespit edildiğinden, alacaklı şirketin takibinin sonuçsuz kaldığı anlaşılmaktadır. Olayda, sanıklar ve şirketi temsile yetkili babaları H___ C___'un iyi niyetli olmadıkları açıktır. Ayrıca, müştekinin bu çeklerin şirket yetkilisi tarafından değil de, çocukları tarafından keşide edildiğini bildiğine dair dosyada bir delil de yoktur. Eğer sanıklar ve sanıkların babası olan şirket yetkilisi H___ C___ iyi niyetli olsalardı, takip aşamasında durumu alacaklı tarafa bildirirler ve sanıkların babası borca ve imzaya itiraz etmezdi. Kişilerin resmi belge niteliğindeki çeklere güvenlerinin sağlanması kamu düzenini ilgilendiren bir husustur. Sanıkların bu eylemlerinin sahtecilik ve dolandırıcılık olarak kabul edilmemesi halinde, resmi belge niteliğindeki çeklere duyulan güven bozulacak, bu durum şirketlerle ilgili alım satımlarda kötü niyetli kişiler tarafından istismar edilebilecektir. Somut olayda sanıkların sahte çek keşide edip, aldıkları malzeme karşılığında müşteki şirkete vererek sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işledikleri anlaşılmaktadır" gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanıklar ve C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 13.12.2004 günlü tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR :
Sanıkların resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıklara yüklenen suçların manevi unsuru itibariyle oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Konunun esasının incelenmesine geçilmeden önce bir Kurul Üyesinin; toplanan kanıtların hüküm kurmaya yeterli bulunmadığını belirterek, esasen şirket adına çek düzenleme yetkisi bulunmayan sanıkların imzasını taşıyan çeklerin ödeme aracı olarak verilmesi uygulamasının, sanıkların şirketi ile şikayetçi şirket arasındaki ticari ilişkilerde önceden de mevcut olup olmadığının ve bunların icra takibine konu edilip edilmediğinin belirlenmesi bakımından soruşturmanın genişletilmesi gerektiğini ileri sürmesi üzerine, öncelikle bu husus tartışılarak oylanmış, bir Kurul Üyesinin karşı oyu ve oyçokluğu ile soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunmadığı kararlaştırılarak, mevcut kanıtlar kapsamında işin esası görüşülmüştür.
İnceleme konusu olayda;
C___ Demir Çelik ve İnşaat Malzemeleri San. ve Tic. Ltd. Şirketi'nin kurucu ortaklarının kardeş olan sanıklar B___ ve S___ C___ olduğu, şirketin müdürlüğünü ise H___ C___'un yaptığı, sanıkların şirketi ile şikayetçi H___ Metal San. ve Tic. Ltd. Şirketi arasında uzun yıllara dayanan ticari ilişki bulunduğu, bu süreç içinde sanıkların şirketince satın alınan demir bedelinin kısmen peşin ödenip kalan kısımlar için de çekle ödeme yapıldığı, son olarak 1998 yılında alınan bir kısım demir bedeli olarak sanıkların gerçekte şirket adına çek keşide etme yetkisi şirket müdürü babaları H___ C___'a ait bulunmasına karşın, şirkete ait çok sayıda çeki düzenleyip kendileri imzalamak suretiyle şikayetçi şirkete verdikleri, ancak şirketin ödeme güçlüğü içine düşmesi nedeniyle çek bedellerinin başlangıçta ödenemediği, karşılıksız çıkan çeklerden beş tanesi nedeniyle icra takibine girişildiği, bu kez şirket vekili tarafından borca ve imzaya itiraz edildiği, Pendik İcra Tetkik Merciinin 1999/53 Esas sayılı dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi sonunda çeklerdeki imzaların şirket müdürü H___ C___'a ait olmadığının saptandığı, sanıkların sahibi oldukları şirket tarafından açılan bu davanın takipsiz bırakıldığı ve işlemden kaldırıldığı dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır.
Şikayetçi H___ Metal San. ve Tic. Ltd. Şirketi'nin ortağı ve temsilcisi olan Ferdane Uğur duruşmada; çeklerin bir kısmını icraya koyduğunu ifade etmiş, 1.5.2001 günlü oturumda ise; sanıklar ve babalarının paranın bir kısmını ödediklerini, kalan kısmı ödeyecekleri konusunda da söz verdiklerini belirtmiştir.
Sanıklar ise; sahibi oldukları şirketin şikayetçi şirket ile uzun yıllardır ticaret yaptığını, şikayetçi şirketten aldıkları malın bedelinin bir kısmını ödediklerini, kalan kısım için ise şirketin çeklerinden düzenleyip verdiklerini, şirket müdürü olan babalarının o tarihte hasta olması nedeniyle çekleri kendilerinin imzaladıklarını, suça konu beş çekten 6.11.1998 tarihli çekteki imzanın sanık S___'a, diğer dördünün ise sanık B___'e ait olduğunu, ancak babalarının yokluğunda imza atmaları yönünde muvafakatının bulunduğunu, esasen daha önce de aldıkları mal karşılığında şirket çeklerinden düzenleyip verdiklerini, alacaklı şirketin bu durumu bilmesine karşın çekleri imzalamalarına itiraz etmediklerini, son çekleri ise şirketlerinin mali durumunun bozulması nedeniyle zamanında ödeyemediklerini belirtmişlerdir.
Tanık H___ C___ da kolluk anlatımında; aldıkları mal karşılığında verilen çekleri kendisinin yerine çocuklarının imzaladığını, karşı tarafla görüşmelerinin sürdüğünü, onların belirleyeceği şartlarda ödeme yapmaya hazır olduklarını belirtmiş, duruşmadaki anlatımında da; hastalığı nedeniyle uzun süre tedavi gördüğünü, yokluğunda imza atmalarını şirketin ortağı olan çocuklarına sözlü olarak bildirdiğini, çocuklarının şikayetçi şirkete çek verdiklerini bilmediği için başlangıçta itirazda bulunduğunu ifade etmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80-98 sayılı kararında ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere; belgede sahtecilik suçlarında mağdurun rızası hukuka uygunluk nedeni sayılamazsa da, failin, belgede sahtekarlıkta bulunmak kastına etki yapmaktadır. Belgede sahtecilik suçlarında kast ise, zarar vermek bilinç ve iradesidir.
Somut olayda, sanıklar sahibi oldukları şirketin satın aldığı mal karşılığında şirketi temsile yetkili müdür olan babaları H___ C___'un verdiği sözlü izin üzerine şirkete ait çekleri düzenleyip imzalayarak aralarında öteden beri ticari ilişki bulunan şikayetçi şirkete vermişler, başlangıçta ödeyemedikleri çek bedelinin bir kısmını sonradan ödemişlerdir. Kendi imzalarını taşıyan şirket çeklerini önceki ticari ilişkiler sırasında da şikayetçi şirkete verip kullandıkları anlaşılan sanıkların zarar verme bilinç ve iradesiyle hareket ettikleri kanıtlanamamıştır.
O halde, sanıklara yüklenen belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının manevi öğesi oluşmadığından, direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine,
19.04.2005 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliği ile karar verildi.

7 no.lu mesajınızda eklediğiniz kararın aynısı bu. Forum konusu ile ilgisi yok.
Son kez tekrar ediyorum: Yetkisiz temsilcinin imzaladığı çek nedeni ile çek hesabı sahibi karşılıksız çek keşide etmek suçundan cezalandırılamaz. Bu yönde bir içtihat yoktur, zaten olmaması da gerekir.
Old 04-12-2010, 10:14   #21
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Yukarıdaki CGK kararında,daha doğrusu kararın anlatımında önceye dayalı alışverişlerde de yetkisiz sanıkların çek imzalayarak müştekiye verdikleri,alış verişlerde kullandıkları,dolayısıyla temsil yetkisinin,temsilci sıfatının var kabul edildiği görülüyor. Temsilci sıfatı kabul edilince; hukuki ve cezai sorumluluk çek sahibine ait olacaktır ; kararın karşıt anlamı ise,çeki imzalayan yazı ile veya izin,rıza ve icazet ile yetkili kılınmamışsa çek sahibinin hukuki ve cezai sorumluluğu bulunmayacağıdır. Forum konusu olayda da öyle bir yetki verilmemiş olduğuna göre çeklerin karşılıksız çıkmasından hesap sahibi sorumlu değildir. Aksine çek karnesini yetkisiz alan ve çekelri imzalayan (ölü hissedar) çeklerde sahtecilik ve dolandırıcılık yapmıştır.

7 nolu mesajdaki kararla aynı,ancak buradaki anlatımı daha açık.
Old 04-12-2010, 10:34   #22
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Halit Bey, sizin olayda da tebligatlar usulsüz yapılmış olabilir. TK m 35 e göre yapılan tebligatlar divanhaneye asılmamışsa tebligat eksik ve usulsüz olacağından temyiz hakkınız da doğabilecektir. Usulsüz tebligatın iptalini mahkemeden isteyin,aynı anda da kararı temyiz edin. Hem esastan,hem de tebligat usulsüzlüğünden. Bir de bu açıdan inceleyin isterseniz. İlgili yargıtay kararları :


''Dosyanın incelenmesinde davalılar M Ve Ç ye mahkeme kararı ve temyiz dilekçesinin TK m 35 e göre tebliğ edilmiş,ancak tebliğe çıkacak evrakın bir nüshasının mahkeme divanhanesine asıldığına ve indirildiğine dair kayıt ve belgelerin dosyada bulunmadığı anlaşılmıştır.Tebligat Tüzüğünün 55. maddesine uygun askıya çıkış ve indiriliş evrakının mevcut ise gönderilmesi,aksi takdirde tebligatlar geçersiz olacağından mahkeme kararı ve temyiz dilekçesinin yeniden ve usulüne uygun olarak davalılara tebliğinin sağlanması,temyize cevap süresinin beklenmesi ve daha sonra dairemize gönderilmesi amacıyla dosyanın mahkemeye iadesine oybirliği ile karar verilmiştir.''

2 HD 20.2.2003 2003/686-2172
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Mahkemece Tebligat Kanununun 35. maddesi uyarınca tebligat yapılması yolunda bir istek olmadığı ve bu adrese daha önce bir tebligat ta yapılmadığı halde,tebligat parçasına tebligatın TK m 35 uyarınca yapıldığı belirtilmiş,tebligat tarihinde yürürlükte olan TK 35.madde koşullarına da uyulmadığı gibi tebligatın bir nüshası mahkeme divanhanesine asılmamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında dava dilekçesinin davalıya tebliği usulsüz olup,davalının savunma hakkı kısıtlanmıştır. Hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir."
2.HD 2003/8745-10020 2.7.2003 T.


-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Daha önce tebligat yapılan adresten yeni adresini bildirmeden ayrılan kişiye tebligat kanununun 35. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için yeni adresinin tebliğ memurunca da tesbit edilememesi gerekir.Oysa bila tebliğ iade edilen tebligata muhatabın yeni adresinin tesbit edilemediğine dair herhangibir kayıt yoktur.Bu şekilde bir araştırma yapılmadan TK m 35 e göre tebligat yapılması mümkün değildir. 12 HD 4.2.1999 1999/8481-9575
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Old 04-12-2010, 10:56   #23
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Vekalet yoluyla karşılıksız çek imzalamaya beraat kararları yavaş yavaş verilmeye başladı.

T.C.
MANİSA
1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
EK KARAR
HAKİM : S. U.
KATİP : Ö. B.
DAVACI : K.H.
SUÇ : Karşılıksız Çek Keşide Etme
SUÇ TARİHİ : 21/07/2008
ASIL KARAR TARİHİ :14/04/2009
EK KARAR TARİHİ : 29/12/2009

Hükümlü A.V. mahkememizin 14/04/2009 tarih 2008/.. Esas 2009/.. karar sayılı ilamı ile vekil olarak temsilen karşılıksız çek keşide etmek suçundan 2 yıl hapis cezasına hüküm giymişken 5941 Sayılı Çek Yasası’nın yürürlüğe girmesi ve Yeni Çek Kanunu gerçek kişinin vekaletle veya temsil ile çek keşide etme hususunu 5/3 fıkrası ile yasakladığından hükümlü hakkındaki dosyanın yeniden ele alınması gerektiği anlaşılmakla dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Yukarıda açıklanan nedenle;
5941 Sayılı Çek Yasası 20/12/2009 tarihli 27438 sayılı resmi gazetede yayınlanmış olduğundan, 3167 Sayılı Çek Yasası’nda vekalet ve temsil ile gerçek kişinin bir diğer gerçek kişinin hesabından çek keşide etmesinin mümkün olmasına rağmen 5941 Sayılı Çek Kanunu 5/3 fıkrasında ise çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez, gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi halinde bu çekten dolayı hukuki ve cezai sorumluluk çek hesabı sahibine aittir hükmü getirdiğinden yukarıda ismi yazılı hükümlünün eylemi suç olmaktan çıkarılmakla Cumhuriyet Savcısının aynı yöndeki mütalaası doğrultusunda dosya üzerinde yapılan inceleme ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle.
Hükümlü A.V. nin atılı vekâleten ile karşılıksız çek keşide etme suçundan devam eden İNFAZININ DURDURULMASINA.
Bu kararın derhal gereği için Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı İnfaz Bürosuna gönderilmesine.
Mahkememiz dosyası re’sen ele alınarak 2008/.... esas 2009/..... karar sayılı hükmün bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılması için gereğinin yapılmasına.
Dair, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya zabıt katibine yapılan beyanın tutanağa geçirilmesi yolu ile CMK.nun 267, 268, 231/12 maddeleri gereği Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yolu açık olmak üzere iddia makamının mütalaasına uygun alenen ve usulen karar verildi.29/12/2009
Katip Hakim 32277
Old 04-12-2010, 11:44   #24
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Halit Bey,bu karara göre de müvekkiliniz yetki vermediğinden hesap sahibi olarak sorumlu olmayacaktır. Aslında çek hesabı da bilgisi dışında açılmış. Banka nezdinde imzası ve katılımı olmadığından hiçbir şekilde sorumlu olmaması gerekiyor. ( Bu karardan da anlaşılabildiği gibi hesap sahibinin verdiği yetki ile-yazılı veya izin,rıza,fiili icazet ile-çek düzenlenmişse hesap sahibi hukuki/cezai olarak sorumlu olacaktır.)


Karşılıksız çek keşide etmek (imza incelemesi)

T.C
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ

E: 2008/2008
K: 2010/5113
T: 09.03.2010

• Karşılıksız Çek Keşide Etme
• İmza İncelemesi

Özet: Sanık müdafiinin çekteki imzanın sanığa ait olmadığını belirtmesi, dosya içindeki sanık imzaları ile çekteki keşideci imzasının farklılığı karşısında; çekteki imzanın sanığa ait olup olmadığı, çekin elinden rızası ile çıkıp çıkmadığı, ilk cirantanın çeki kimden, ne sebeple aldığı, çeki keşide etmediğinin anlaşılması halinde, verdiği yetki ile yararına çek keşide edilip edilmediği hususu da araştırılarak sonucuna göre hesap sahibi olarak da sorumluluğu bulunan sanığın hukuki durumu değerlendirilmelidir.

(3167 s. Çek K. m. 16/1)

Karşılıksız çek keşide etme suçundan sanık Yasin hakkında ( Dörtyol Asliye Ceza Mahkemesi )’nce yapılan yargılama sonunda, 11.04.2006 tarihinde 2005/329 esas ve 2006/326 karar sayı ile verilen mahkûmiyet hükmünün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca bozma isteğiyle dava dosyasının tebliğname ekinde 11.02.2008 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde, suça konu çekteki keşideci imzasının sanığa ait olmadığını belirtmesi ve dosya içinde yer alan sanık imzaları ile keşideci imzası arasında benzerlik bulunmadığının izlenmesi karşısında; sanıktan imzanın kendisine ait olup olmadığı, çekin elinden rızası dışında çıkıp çıkmadığı ve suça konu çekteki keşideci imzasındaki farklılığın nedeni sorularak, sanığın suç konusu çekteki keşideci imzasının kendisine ait olmadığını belirtmesi halinde ilk ciranta olan D… Haddecilik San. ve Tic. A.Ş. yetkilisi dinlenip çeki kimden ve ne sebeple aldığının belirlenmesi, gerektiğinde sanığın başka amaçla atılmış samimi imzalarını ve yazılarını içeren belgeler ( çek hesabı açılırken düzenlenen imza föyü, resmi daireler ve bankalarda yazı ve imzasını içeren belgeler ) getirtildikten sonra, suça konu çekteki yazı, rakam ve imzaların sanığın eli ürünü olup olmadığı bilirkişi marifetiyle saptanıp, çeki keşide etmediğinin belirlenmesi halinde, verdiği yetki ile yararına çek keşide edilip edilediği hususu da araştırılarak sonucuna göre hesap sahibi olarak da sorumluluğu bulunan sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik araştırma ile mahkumiyet hükmü kurulması,

2-Sanığın nüfus kayıt örneği getirtilip incelenmeden hüküm kurulması suretiyle, 5271 sayılı CMK’nın 209. maddelerine aykırılık oluşturulması,

3-20.12.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 sayılı “Çek Kanunu” ile 3167 sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun” yürürlükten kaldırılmış, dava konusu suçun unsurları ve yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, sanığın hukuksal durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün ( BOZULMASINA ), 09.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 04-12-2010, 15:35   #25
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
10.Ceza Dairesi

Esas: 2007/6711
Karar: 2008/16830
Karar Tarihi: 17.11.2008

KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEK SUÇU - USULSÜZ TEBLİGAT - SANIĞIN SAVUNMA HAKKININ KISITLANAMAYACAĞI - SUÇA KONU ÇEKLERDEKİ YAZI RAKAM VE KEŞİDECİ İMZASININ SANIĞA AİT OLUP OLMADIĞI HUSUSU

ÖZET: Sanığın çek hesap sahibi şirketteki müdürlük görevinden istifa edip hisselerini devrederek şirketten ayrıldığını, çekteki keşideci imzasının sanığa ait olmadığını belirtmesi; suça konu çeklerdeki keşideci imzasının sanığın dosya içerisinde bulunan imza sirkülerindeki imzasına benzemeyip, şirket ortaklarından İ.'nin imzasına benzediğinin görülmesi karşısında; suça konu çeklerdeki yazı, rakam ve keşideci imzasının sanığa ait olup olmadığı bilirkişi marifeti ile tesbit ettirildikten sonra, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması, bozmayı gerektirmiştir.

(1412 S. K. m. 225) (5271 S. K. m. 195) (7201 S. K. m. 35)

Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık Cengaver ….… hakkında Antalya 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonucu, 15.06.2005 tarihinde 2004/106 esas ve 2005/368 karar sayı ile kurulan mahkumiyet hükmünün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, aynı Mahkemenin temyiz talebinin süre yönünden reddine ilişkin 29.01.2007 tarih ve 2004106 esas ve 2005/368 karar sayılı ek kararının da sanık müdafii tarafından temyiz edildiği, dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bozma isteyen tebliğnamesi ile Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi.

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Gerekçeli kararın 7201 sayılı Kanun’un 35.maddesine göre tebliği usulsüz olup, temyiz isteğinin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edildiğinden; temyiz talebinin reddine ilişkin karar kaldırılarak yapılan incelemede:

1- Sanık için CMUK’nın 225. (CMK’nın 195.) maddesi gereğince düzenlenecek uyarılı davetiyenin; öncelikle bilinen son adresine (sanığın Mahkemeye bildirdiği veya daha önce kendisine geçerli bir tebligat yapılmış olan ya da Tebligat Kanunu’nun 35/son maddesinde sayılan kurum ve kuruluşlara sanık tarafından bildirilmiş bulunan adrese) gönderilmesi; tebligat memurunca, sanığın adresini değiştirmesi ve yeni adresinin belirlenememesi nedeniyle davetiyenin tebliği edilemeyerek iade edilmesi durumunda, bu kez Tebligat Kanunu’nun 35.maddesine göre tebliği edilmesi gerektiği gözetilmeden; imza sirkülerinde yazılı olan adrese doğrudan sözü edilen 35. maddeye göre yapılan usulsüz tebligata dayanılarak ve bu nedenle sanığın savunma hakkı kısıtlanarak yazılı biçimde hüküm kurulması,

2- Sanık müdafii temyiz dilekçesinde; sanığın çek hesap sahibi şirketteki müdürlük görevinden istifa edip hisselerini devrederek şirketten ayrıldığını, çekteki keşideci imzasının sanığa ait olmadığını belirtmesi; suça konu çeklerdeki keşideci imzasının sanığın dosya içerisinde bulunan imza sirkülerindeki imzasına benzemeyip, şirket ortaklarından İsmail Yıldız’ın imzasına benzediğinin görülmesi karşısında; suça konu çeklerdeki yazı, rakam ve keşideci imzasının sanığa ait olup olmadığı bilirkişi marifeti ile tesbit ettirildikten sonra, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün istem gibi BOZULMASINA, 17.11.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

T.C. YARGITAY
10.Ceza Dairesi

Esas: 1999/7590
Karar: 1999/8214
Karar Tarihi: 14.06.1999

3167 SAYILI KANUNA AYKIRILIK SUÇU - SANIĞIN KEŞİDE TARİHİNDE SÖZÜ EDİLEN HESAPTAN MÜNFERİDEN ÇEK KEŞİDE ETME YETKİSİNİN OLUP OLMADIĞININ SAPTANMASI GEREĞİ

ÖZET: Sanığın keşide tarihinde sözü edilen hesaptan münferiden çek keşide etme yetkisine sahip olup olmadığının saptanması gerekir.

(3167 S. K. m. 16)

Dava: 3167 sayılı Kanuna aykırılıktan sanık Asım .......in yapılan yargılanması sonunda; hükümlülüğüne dair İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 26.5.1998 gün ve 1996/1421 esas 1998/628 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığının bozma isteyen tebliğnamesi ile 03.06.1999 tarihinde daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü:

Karar: Sanık hakkındaki sabıka belgesi araştırılarak tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının tartışılmaması karşı temyiz olmadığından bozma sebebi sayılmamıştır. Sanığın, suça konu çekin bankadaki hesabından keşide edildiği ....... Televizyon ve Radyo İletişim Şirketini Kenan ve Zekeriya'dan her hangi birisi ile müştereken temsil ve ilzama yetkili bulunduğunun dosyada mevcut Trabzon Ticaret Sicili memurluğunun 1.4.1994 tarihli sicil tasdiknamesi örneği ve Trabzon 1. Noterliğince düzenlenmiş 15.8.1996 tarihli vekaletname örneğinden anlaşıldığı cihetle keşide tarihinde sözü edilen hesaptan münferiden çek keşide etme yetkisinin sahip olup olmadığı kuşkuya yer vermeyecek biçimde saptanıp, varsa belgenin getirtilmesi, münferit yetkisi yok ise davaya konu çekin şikayet hesabından sanık tarafından tek imza ile keşide edilmiş olması nedeniyle karşılıksız çek keşide etme suçunun oluşmayacağı, diğer unsurları da gerçekleştiği takdirde sanığın eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağı karar yerinde tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik soruşturmaya dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması,

Sonuç: Yasaya aykırı, sanık vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 14.06.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 05-12-2010, 10:41   #26
Av.Halit

 
Varsayılan

Sayın Hatun Hanım yardımlarınız için çok teşekkür ederim. Tebligatlar konusunda ben de bir usulsüzlük yakaladım aynı zamanda oradan da yürüyeceğim. Verdiğiniz kararlar için de ayrıca teşekkür ederim oldukça yardımcı oldunuz. iyi çalışmalar dilerim..
Old 05-12-2010, 15:52   #27
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Bu çeklerden mağdur olanlar,icra takiplerinin semeresiz kaldığını ispat ederlerse,yetkisiz kişinin başvurusu ve imzasıyla çek hesabı açan bankaya tazminat davası açabilirler. Yalnız bu çekleri kabul edenlerin tacir olması halinde,basiretli bir tacir gibi davranma kapsamında çeklerin sıhhatini, imza atanın yetkisini araştırma yükümlülüğü olduğundan müterafik kusurları sözkonusu edilebilecektir. Banka doğan zararlardan kendi araştırma yükümlülüğünü ihlal ettiği nedenle,yetkisiz kişinin başvurusunu kabul ederek çek hesabı açması nedeniyle kısmen de olsa sorumlu tutulabilecektir. ( Bankanın objektif özen yükümlülüğü) :

''Davalı bankanın her ne kadar hayali bir şirkete çek verirken gerekli özen ve dikkati göstermesi gerekirse de,tacir olan davacının kabul ettiği çeklerin güvenirliğini,keşideci gözüken şirketin sermaye durumunu,imzaların yetkili kişilere aidiyetini araştırması gerekir.

ve ayrıca : çekte imzası bulunan tüm sorumlular için hukuk yolları tüketilmeden takiplerin semeresiz kaldığından sözedilemez.'' 11 HD 1998/3999-5855

Aynı doğrultuda ,
11 HD 21.12.1991,9465-1162
11 HD 2.11.2000,5855-8492
Old 08-12-2010, 12:11   #28
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Bu forum kapsamında,kişinin izin,rıza ve icazeti ile çeklerinin imzalanmış olması halinde imzalayanların yetkili temsilci sayılacakları ve çekte sahtecilik suçunun unsurlarının oluşmayacağına dair birçok yargıtay ceza kararı yer aldı. Çek sahibinin yetki vermiş olması halinde yetkili kişinin imzaladığı çekten hesap sahibi olarak sorumlu olacağı sonucu en açık olarak 24 nolu mesajda yeralan kararın özet kısmında yazılı. Tabii bunun karşıt anlamı da şu oluyor : Çek sahibi yetki vermemişse çeki imzalayan yönünden sahtecilik/dolandırıcılık suçları oluşacak,çek sahibi ise böyle bir çekten sorumlu olmayacaktır :

YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ

E: 2008/2008
K: 2010/5113
T: 09.03.2010

• Karşılıksız Çek Keşide Etme
• İmza İncelemesi

Özet: Sanık müdafiinin çekteki imzanın sanığa ait olmadığını belirtmesi, dosya içindeki sanık imzaları ile çekteki keşideci imzasının farklılığı karşısında; çekteki imzanın sanığa ait olup olmadığı, çekin elinden rızası ile çıkıp çıkmadığı, ilk cirantanın çeki kimden, ne sebeple aldığı, çeki keşide etmediğinin anlaşılması halinde, verdiği yetki ile yararına çek keşide edilip edilmediği hususu da araştırılarak sonucuna göre hesap sahibi olarak da sorumluluğu bulunan sanığın hukuki durumu değerlendirilmelidir.

(3167 s. Çek K. m. 16/1)
Old 14-01-2011, 16:53   #29
askeplion

 
Varsayılan

Musaadenizle birşey sormak isterim,
bütün bu kararlar ışığında;
karşılıksız çek keşide etmekten dolayı kesinleşmiş bir ceza olsa ve sanık yargılama esnasında çek borcunu kabul etmiş olursa ancak imzanın kendisine ait olmadığı ve yetki vermediği bir kişi tarafından imzalanmış olması durumunda da beraat kararı çıkabilir mi? yani olaya sadece sanığın yargılamaya katılmış olması ve borcu kabul beyanı katıldığında bundan istifade edebilir mi?
bu husustaki kanaatinizi paylaşmanızı saygılarımla istiyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargılamanın Yenilenmesi Av.SÖZEN Meslektaşların Soruları 1 05-04-2013 21:04
Yargılamanın Yenilenmesi Av.ilçe Meslektaşların Soruları 1 30-11-2010 14:11
Yargılamanın yenilenmesi ve süreler gerol Meslektaşların Soruları 1 21-02-2009 18:49
Karşılıksız çek, imza yetkisi ve yargılamanın yenilenmesi!!! lnmdeniz Meslektaşların Soruları 2 06-05-2008 10:17
yargılamanın yenilenmesi talebi Av. OSMAN GÜR Meslektaşların Soruları 1 15-11-2007 09:26


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10531402 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.