Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Rehin cirosu, senet hamili bankaya karşı menfi tespit-istirdat davası açılabilir mi?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 16-05-2010, 23:18   #1
Fatma Sümeyre Akburak

 
Varsayılan Rehin cirosu, senet hamili bankaya karşı menfi tespit-istirdat davası açılabilir mi?

Merhaba;
Belirtecek olduğum konuda fikirlerinizi paylaşabilirseniz sevinirim...

Müvekkilim, bir inşaat şirketinin yapmış olduğu evlerden iki daire satın almak üzere, resmi şekle uymadan sözleşme yapıyor. Sözleşme gereği takip eden aylar için senetler düzenleniyor. İnşaat şirketi, bu senetleri rehin cirosu ile bankaya veriyor. ( bankadan aldığı krediye karşılık )
Pek doğaldır ki, inşaat şirketi edimini ifa etmiyor, inşaata neredeyse hiç başlanmadığı gibi, vaadedilen tarihte teslimi de imkansız görünüyor.

Müvekkil bu zamana kadar 50.000-TL civarında senet ödemesini yapmış; fakat inşaatın bitmeyeceğini anlayınca, senetleri ödemek istemiyor. Ancak bunun üzerine senetleri rehin cirosu ile elinde bulunduran banka, senetleri takibe koyuyor.
Sözleşme geçersiz olduğundan, inşaat şirketine karşı menfi tespit ve istirdat davası açtık. Bu dava delillerin toplanması aşamasında, derdest; fakat takıldığımız nokta şu ki; bankayı da bu davaya dahil edebilir miyiz?
Çünkü senetler banka tarafından takibe konuluyor.

TTK m. 601 f. 2, "Poliçeden mesul olanlar, kendileriyle ciranta arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan defileri hamile karşı ileri süremezler; meğer ki, hamil poliçeyi iktisabederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun
." hükmünü içermektedir.
Bankaya karşı menfi tespit ve istirdat davası açmamız halinde, muhetemelen bu madde kapsamında bir savunma ile karşılaşacağız; fakat bankanın inşaat şirketine kredi verirken krediyi ne için verdiği, senetlerin düzenlenmesine sebep olan sözleşmeyi incelemesi vs gerekmez mi? Bankanın böyle bir yükümlülüğü var mıdır?
Şayet böyle bir yükümlülüğü var ise, bankanın "senetleri alırken ya da inşaat şirketine krediyi verirken basiretli tacirden beklenen özeni yerine getirmemiş olduğu" açıktır. Bu nedenle de banka, davanın muhatabı olabilir diye düşünüyoruz.
Sizce bankaya karşı da böyle bir dava açıp, inşaat şirketine karşı açtığımız ve halihazırda derdest olan dava ile birleştirme talep etmemiz halinde nasıl bir sonuca varabiliriz??

Yapacak olduğunuz değerli yorumlar için şimdiden teşekkürler...
Old 17-05-2010, 08:55   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
19.Hukuk Dairesi

Esas: 2002/9072
Karar: 2002/7563
Karar Tarihi: 28.11.2002

MENFİ TESPİT DAVASI - YASAYA UYGUN DÜZENLENMİŞ BONO - CİRO SİLSİLESİNDE KOPUKLUK OLMAMASI - BANKANIN KÖTÜNİYETLİ HAMİL OLMASI - DAVANIN REDDİ GEREĞİ

ÖZET: Bonoların ciro yoluyla davalı bankaya geçtiği ve ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığı anlaşıldığından ve davalı bankanın kötü niyetli hamil olduğu da usulen kanıtlanamadığından tüm senetler yönünden davanın reddi gerekirken kambiyo senetlerine ilişkin temel ilkelere uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

(6762 S. K. m. 688) (1086 S. K. m. 409)

Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı Esbank vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, G. İnşaat Yapı Ltd. Şti. ve onun sahibi olan davalı T. Özsoy'un İstanbul Beylikdüzünde G. Kent isimli bir site kuracağından bahisle ilanlar verip daireleri pazarlamaya başladığını, müvekkilinin de bu dairelerden satın almak amacı ile oniki adet senedi davalı T. Özsoy'a teslim edip üç adedini ödediğini ancak, T. Özsoy'un yurt dışına kaçtığını ve G. İnşaat Yapı Ltd. şirketi adı altında bir tüzel kişiliğin bulunmadığının öğrenildiğini, bu arada senetlerin ciro yolu ile diğer davalı Esbank A.Ş'ye verildiğini, oysa senetlerdeki ciro zincirinin tekemmül etmediğini, davalı bankanın senetleri kötü niyetle iktisap ettiğini belirterek oniki senetten dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı banka vekili, dava konusu senetlerin diğer davalı G. Eğitim Kurumları Ltd. Şti'nin müvekkilinden aldığı krediye karşılık rehin cirosu ile devir ve teslim edildiğini, müvekkilinin iyi niyetli hamil olduğunu, lehtar ile keşideci arasındaki ilişkiyi bilmesine imkan olmadığını, senet lehtarı olan G. İnşaat Ltd. Şti. adı altında bir tüzel kişiliğin mevcut olmamasının senedin geçerliliğini etkilemeyeceğini öne sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, dava konusu senetlerin borçlusunun davacı, lehtarının ise fiilen mevcut olmayan G. İnşaat Yapı Ltd. Şti. olduğu ve davalı G. Özel Eğitim Ltd. Şti. tarafından rehin cirosu ile diğer davalı bankaya devir ve teslim edildiği, davalı bankanın müdebbir bir tacir gibi davranıp senet lehtarı G. İnşaat Ltd. Şti.'nin hukuken mevcut olup olmadığının tesbiti için gereken dikkat ve özeni göstermediği gerekçesiyle davanın davalı bankanın portföyünde bulunmayan 23.2.1998 tarih 310.000.000.TL'lık senet yönünden reddine, diğer senetler yönünden davanın kabulü ile davacının borçlu olmadığının tespitine, diğer davalı T. Özsoy hakkındaki davanın HUMK. nun 409. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davalı banka vekilince temyiz edilmiştir.

TTK. nun 688. maddesinde bonoda bulunması gereken zorunlu unsurlar belirtilmiştir. Bunlardan biri de <lehtar> dır. Dava konusu bonolarda anılan yasa hükmüne uygun olarak lehtar gösterilmiştir. Bonoda gösterilen lehtarın gerçekte mevcut olmaması, bononun geçerliliğini etkilemeyeceği gibi senedi ciro yoluyla eline geçiren hamilin, bonoda lehtar olarak gösterilen kişinin gerçekte var olup olmadığını araştırma yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Hamilin yükümlülüğü ciro silsilesinde kopukluk olup olmadığını incelemekten ibarettir. Ciro silsilesinde şeklen kopukluk yoksa senedi ciro yoluyla eline geçiren kişi yetkili hamil durumundadır ve bu durum hak sahipliğine karine oluşturur.

Somut olayda TTK. nun 688. maddesine uygun şekilde düzenlenen bonoların ciro yoluyla davalı bankaya geçtiği ve ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığı anlaşıldığından ve davalı bankanın kötü niyetli hamil olduğu da usulen kanıtlanamadığından tüm senetler yönünden davanın reddi gerekirken kambiyo senetlerine ilişkin temel ilkelere uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 28.11.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 17-05-2010, 10:52   #3
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Merhaba;

"hamil poliçeyi iktisabederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun"

"Bile bile hareket etmek" ile "bilmesi gerekmek" biribirinden hukuki nitelik olarak da farklı şeylerdir. Sizin burada kötüniyeti ("bile bile"'yi) ispat etmeniz gerekecek ki bu da (imkansız demeyeyim de) çok zor... Sn. Deligöz'ün eklediği içtihat da Yargıtay'ın yerleşmiş bir içtihatıdır...

Saygılarımla...
Old 06-12-2010, 15:16   #4
iyakupoglu

 
Varsayılan

Bankanın bile bile muhatabın zararına hareket etmiş olduğu olgusunu, banka ile ciranta arasındaki müşteri ilişkisine dayanarak açıklayabilirsiniz diye düşünüyorum. Zira, ciranta borca batık ya da hakkında icra takipleri mevcut haldeyse, bankanın kredi müşterisi olan cirantanın durumunu bilmemesi mümkün olmayıp, ciro da görünüşte temlik gerçekte örtülü tahsil cirosudur diyebiliriz.
Old 28-05-2014, 14:17   #5
aysun nalbant

 
Varsayılan

SAYIN İYAKUPOĞLU
Tamda sizin bu görüşünüzü destekler içtihatları arıyor, ulaşamıyorum. Olayımızda A bankası, kendisine kredi borcu olan, borçlarını ödemede sıkıntıda olan hatta kendi çekleri dahi sürekli arkası vurulan müşterisi N nin getirdiği müşteri çeklerini, kendi kredisine teminat olarak alıyor. Bu durumda bankanın, bu N şirketinin, kendisine getirdiği çeklere dayanak olan yani bu çekleri almak karşılığında yüklendiği taahhütlerini-edimlerini-borçlarını ifa edemeyecek durumda olduğunu, dolayısıyla bu çeklerin keşidecilerinin, ileride menfi tesbit davaları açabileceğini öngörmesi gerekmez mi? Banka basiretli olmak zorunda değil mi? Şimdi "ben iyiniyetli 3. kişiyim" demekte. Bununla ilgili elinizde karar varsa paylaşır mısınız ? Teşekkür ederim.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Menfi tespit davası ile alacak (eda) davası birlikte açılabilir mi? av.s_ulusinan Meslektaşların Soruları 6 22-05-2014 11:24
bedeli bankaya yatırılıp ödenen çekte menfi tespit davası mustafayıldız Meslektaşların Soruları 6 15-08-2012 16:35
Çek lehdarı, gerçekte varolmayan bir şirket ise Menfi Tespit Davası açılabilir mi? haşimhan Şehirlerarası Nöbetçi Avukat 3 11-01-2010 00:17
bedelsiz senet-menfi tespit davası!!! su. Meslektaşların Soruları 5 13-05-2008 13:40
tck m.245 ile ilgili olarak bankaya karşı tazminat davası açılabilir mi? ayse1728 Meslektaşların Soruları 3 09-01-2008 16:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05382705 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.