Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Site Lokali Edebiyat, Müzik, Spor, Sinema, Bilgisayar.. Site üyelerimizin hukukla ilgisiz konularda sohbetleri için. [Siyaset ve din bu sitede konu dışıdır!]

Charles Darwin Evrim Teorisi veya Körelen Beyinler

Konuyu Kilitleyin
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-07-2004, 22:42   #1
Gemici

 
Varsayılan Charles Darwin Evrim Teorisi veya Körelen Beyinler

Hürriyetin 3. Temmuz 2004, Cumartesi günkü Avrupa baskısından:

Alıntı:
Evrim Teorisini anlatan ögretmene sorusturma
Haberin Özeti:
Ankaranin Mamak Ilçesindeki Ulu Önder Ilkögretim Okulunun ikinci sinifi ögretmeni, “Hayat Bilgisi” dersinde “insanlarin da hayvanlar türüne girdigini” ve “Evrim Teorisinin” bu konuyu isledigini belirtince, veliler tarafindan sikayet edilmis. Bunun üzerine Ankara Il Milli Egitim Müdürlügü ilkögretim Müfettisi Ziya Acunu görevlendirmis. Müfettis Acun a göre ögretmen “müfredatta olmamasina ragmen Evrim Teori sinden bahsederek, 8 yasindaki çocuklarin beyninde tahribata yol açiyor”

-------
Anlaşılan ne Ankara İl Milli Öğretim Müdürlüğünün nede Müfettiş Beyin “Evrim Teorisinin” dördüncü sınıflarda “Fen Bilgisi” dersinde okutulduğundan haberleri var. Eğer haberleri olsaydı hemen olaya el koyar ve konuyu müfredata alanlar hakkında soruşturmada bulunurlardı.
--------
Dünyayı ve Hayatı, nereden gelip nereye gittiğimizi, açıklamaya çalışan ve birbiri ile çelişen iki ayrı sistem var. Bu sistemlerden birisi bilim diğeri ise din dir. Her iki sistem de gerçeği kendisinin temsil ettiği iddiasındadır. İki sistem arasındaki en büyük fark, dinlerin inanca bilimin araştırmaya ve mantıksal düşünmeye dayalı oluşu. Dinlerin gerçeği “inanılan gerçektir” bunun yanında bilimin gerçeği “araştırılan gerçektir” diyebiliriz. Çoğu bilimsel teorinin, kurucusu veya öncüleri öldükten sonra, “inanılan gerçeğe” dönüştüğü gerçeğini hesaba katmazsak eğer.

Dinler çağlar boyu ilme karşı çıkmış ve ilmi (kendileri ile çeliştiği yerlerde) yasaklamaya çalışmışlardır. Bunun yanında ilim elde ettiği başarılara, özellikle teknikteki ilerlemeye bağlı olarak dinlere kafa tutmuş ve bazı yerlerde dinleri reddetmiştir. Buda dinlerin etkilerinin azalmasına yol açmıştır. Özellikle dünyayı ortadan kaldırabilecek veya barınılamıyacak duruma getirebilecek atom bombası gibi silahların geliştirilmesi ve bilimsel buluşların yan etkileri, bilimin dinler karşısında elde ettiği zafere gölge düşürmüştür. Dinlerle bilim arasındaki bu çatışmada gözlenen şu; ne olursa olsun, baskı altına alınan ve zorla yok edilmeye ve sindirilmeye çalışılan ya bir patlamayla veya alttan alta sürdürülen bir gelişmeyle baskıdan kurtulmanın yollarını arıyor. Düşünceyi ve inancı zorla sindirmek biraz zor.

Başta belirttiğim gazete haberi bana başka bir şey hatırlattı. Evrim teorisine göre varlıklar çevrelerine uyum sağlıyabilecek bir güce sahip. Devamlı olarak kullanmak zorunda oldukları organları gelişiyor, buna karşılık kullanmadıkları gereksiz organlar köreliyor. Bu tespit insan beyni için de geçerli bence. Beyninizi kullanmazsanız zamanla düşünme yeteneğini kaybeder. Bazılarımızın düşünme yeteneğini kim hangi akla dayanarak köreltti, kim “beynimizdeki tahribattan” sorumlu bilmiyorum. Çocuklarımızın beyinlerinin körelmesine sebep olmıyalım hiç olmazsa.

Saygılarımla
Old 01-10-2004, 17:53   #2
Gemici

 
Varsayılan Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

1 Ekim 2004 tarihli Hürriyetten(Avrupa Baskısı):
Alıntı:

"Nazım'ın Mevlana şiiri yüzünden görevden alındı"
Konya'da Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı, 38 kişiden oluşan ses, saz ve sema ekibiyle birçok ülkede konserler veren Devlet Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu'nun Şefi Ahmet Yılmaz, görevinden alındı. Yaklaşık 6 yıldır topluluğun şefi olan Ahmet Yılmaz, Nazım Hikmet'in "Mevlana" adlı şiirini besteleyip topluluğa okuttuğu için bir hafta önce görevinden alındı.

Konya Devlet Türk Tasavvuf Müdürü Ömer Faruk Belviranlı görevden alınmayı söyle açıklıyor: "Nazım Hikmet'in diğer şiirlerinide besteleyip önüme getiriyor ve topluluğa okutmak istiyordu. Nazım ile tasavvufun ne ilgisi var. Kendisini defalarca uyardım, ancak bu tür hareketleri topluluk iiçindeki diğer arkadaşlarını da rahatsız etmeye başlayınca görevden aldık.

Görevden alınmaya yol açan şiir şu:

Mevlana

Silindi gönülden acı
Kalbe muhabette buldum
ilacı
Ben de müridinim işte
Mevlana.
Ebede set çeken zulmeti
deldim
Aşkı içten duydum, arşa
yükseldim
Kalpten temizlendim, huzura
geldim
Ben de Müridinim işte
Mevlana.


Şiir belki bir Yunus veya bir Mevlana şiiri ile yarışamaz, ama bu şiir' de bir tasavvuf derinliği olduğunu da kimse inkar edemez. Şiiri besteleyen kişinin görevden alınmasının bu şiire bağlı olmadığını Nazım Hikmet'in şahsiyeti ile ilgili olduğunu Sayın Ömer Faruk Belviranlı da inkar etmiyor.

Sayın Belviranlı'nın gerekçesini okuyunca ve Milli Eğitim Bakanlığının orta dereceli okullara tavsiye ettiği "100 Temel Eser' listesinde Nazım Hikmet'in 'Kuvayı Milliye Destanını' görünce ben "Allah Allah, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye' düşündüm.

Başka türlü düşünen veya bu çelişkinin gerekçesini bilen varsa beni de aydınlatsın lütfen.

Saygılarımla
Old 28-11-2004, 01:01   #3
fikirbay

 
Varsayılan

Sayın Gemici,

Sosyal ve hukuki konularda yazdıklarınızla seviyesi uyuşmayan ve en azından beni sizin açınızdan hayal kırıklığına uğratan bir yazı olduğunu söylemeliyim.

Vaktim olursa yazdıklarınızla ilgili görüşlerimi buraya nakledeceğim.

Saygılar.
Old 30-11-2004, 16:17   #4
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Sosyal ve hukuki konularda yazdıklarınızla seviyesi uyuşmayan ve en azından beni sizin açınızdan hayal kırıklığına uğratan bir yazı olduğunu söylemeliyim.

Vaktim olursa yazdıklarınızla ilgili görüşlerimi buraya nakledeceğim.


Sayın Fikirbay,
Sizin yazdıklarınızla seviyesi uyuşmayan diye nitelendirdiğiniz yazılar benim diğer yazılarımın fikir çerçevesidir . Bu FİKİR ÇERÇEVESİ olmadan diğer yazıklarımın hiçbir anlamı yoktur. Diğer bütün yazdıklarımı bu çerçeve içinde değerlendirmek gerekir. Ve diğer bütün yazdıklarımın bu çerçevede bir yerinin olması gerekir. Eğer diğer yazdıklarıma bu çerçevede bir yer bulunmazsa, kendi kendimle çelişimiş olurum.

Fikir çerçevesi derken neyi kastediyorum:
Hangi yönden gelirse gelsin, sansürcü ve yasaklayıcı düşünce yapısına karşıyım. Sansür ve yasak koymak, fikirlere fikirle karşı koyamamak ve diğerlerinin fikirlerini sansür ve yasakla susturmaya çalışmaktır.

Sansür ve yasak kendi doğrularını başka türlü düşünenlere zorla kabul ettirmeye çalışmaktır; Bazıları kafalarını okul kitaplarına takar, bazıları bir memuru başka yere sürgün eder bazılarıda ramazanda oruç tutmayanların canına okur.

Sansür ve yasak yönetilenleri aptal yerine koymaktır; 'bunların kafası çalışmaz, bunlar bu tür fikirleri hazmedemez, bu fikirler bunların kafasını karıştırır' demek yönetilenleri sürü olarak görmektir.

Sayın Fikirbay,
yukarıda belirttiklerim benim düşüncelerim. Bu düşüncelere karşı olabilirsiniz. Saygıyla karşılarım. Benim dünya görüşüme göre her düşünce bir fikir ürünüdür ve her düşünceyi saygıyla karşılarım. Düşünen kişi kendi düşüncesini başkalarına zorla kabul ettirmeye çalışmadığı sürece.

Çoğulcu demokrasilerin en belirgin özelliği fikir ve düşünce özgürlüğüdür. İstiyen istediğini düşünür ve söyler, diğerlerinin özgürlüklerini kısmadığı ve yasaklamadığı sürece. Fikirler yasaklandığı zaman bu özgürlükler ortadan kalkar.

Seksen milyonluk bir ülkede herkesin aynı düşüncede olması zaten beklenemez. Böyle olunca da toplum olarak yaşıyabilmemiz için bizden başka türlü düşünenlerin düşüncelerini kabul etmek zorundayız. O fikirler kendi fikrimizle uyuşmuyorsa, nedenlerini ve gerekçelerini göstererek o fikirleri çürütmeye çalışabiliriz.

Fikirleri sansür etmiyeceğiz ve yasaklamıyacağız dediğimiz zaman, bizden başka düşünenlerin düşüncelerine, bu düşünceler bizim düşüncemize uymazsa bile, saygı göstereceğiz demiş oluyoruz. Eleştirimizi ve karşı fikrimizi bu saygıya rağmen her zaman dile getirebiliriz.

Sayın Fikirbay,
eğer benim düşüncelerime karşı kendi düşüncenizi yazmış olsaydınız, yukarıdaki satırları yazmak zorunda kalmıyacaktım. Düşünceleriniz belkide benim ufkumu genişletecek ve kendi düşüncemi yeniden gözden geçirecektim.

Mesajınızda hayal kırıklığına uğratan bir yazı derken bir ruh halinizi belirtiyorsunuz. Sizi hayal kırıklığına uğratmak istemem ama diğer taraftan doğru bildiğimi yazmaktan da vazgeçmem.

Doğru bildiğimin doğru olmadığını da ancak kendi fikrinizi yazmakla bana açıklıyabilirsiniz, ruh halinizi bildirmekle değil

Saygılarımla
Old 30-11-2004, 17:24   #5
fikirbay

 
Varsayılan anlamaya çalışmak

Sevgili Gemici,

şu sıralar işlerimin yoğunluğu nedeniyle fazla vaktim olmuyor ve size yazmak istediklerimi, biraz da felsefi konulara girmek istediğim için, sonraya ertelemiştim ve vaktim olduğunda yazacağımı ifade etmiştim.

Sayfanın en başında ilk yazdığınız bölümü kastediyorum ben. İlk yazınız dışındakiler konumuzun dışındadır.

Yazınızda önce bazı tespitler yapıyor ve konuları kendi mantığınıza ve temel kişisel paradigmalarınıza göre kategorize ediyorsunuz. İşte bu noktada sorgulamak istediğim bazı görüşleriniz var.

Yazınızda:

"Dünyayı ve Hayatı, nereden gelip nereye gittiğimizi, açıklamaya çalışan ve birbiri ile çelişen iki ayrı sistem var. Bu sistemlerden birisi bilim diğeri ise din dir. Her iki sistem de gerçeği kendisinin temsil ettiği iddiasındadır. İki sistem arasındaki en büyük fark, dinlerin inanca bilimin araştırmaya ve mantıksal düşünmeye dayalı oluşu. Dinlerin gerçeği “inanılan gerçektir” bunun yanında bilimin gerçeği “araştırılan gerçektir” diyebiliriz. Çoğu bilimsel teorinin, kurucusu veya öncüleri öldükten sonra, “inanılan gerçeğe” dönüştüğü gerçeğini hesaba katmazsak eğer.

Dinler çağlar boyu ilme karşı çıkmış ve ilmi (kendileri ile çeliştiği yerlerde) yasaklamaya çalışmışlardır. Bunun yanında ilim elde ettiği başarılara, özellikle teknikteki ilerlemeye bağlı olarak dinlere kafa tutmuş ve bazı yerlerde dinleri reddetmiştir. Buda dinlerin etkilerinin azalmasına yol açmıştır. "

şeklinde tespitlerde bulunuyorsunuz.

bilim ve dini birbirinden ayrı ve çelişen iki sistem olarak tanımlıyorsunuz. Bu tanımlamayı açmak ve felsefi manada sorgulamak istiyorum örneğin. "Her iki sistem de gerçeği kendisinin temsil ettiği iddiasındadır" diyorsunuz. Bu kabuller üzerinde tartışmak istiyorum.

Din kuralları insanın nefsinin eğitiminden yola çıkarlar ve bilim adamı olmaya en yatkın insanların dini kurallara bağlı veya saygılı insanlar arasından çıkmış ve çıkıyor olması tesadüf olmasa gerektir. Din, insanın bir iç disipline sahip olması, bir gaye uğrunda fedakarlık yapması ve karşılıksız hizmet etme, sabırlı olma gibi bir bilim adamı için çok önemli vasıflar edinmesini sağlıyor.

Dünyanın ve bilimin gelişmesine en önemli katkıları sağlamış olan bilim adamlarının aynı zamanda din adamı olmaları incelenmeye değer bir olgudur.

Bilim tarihinin son dönemde en önemli bireylerini Türk insanları sadece "bilim adamı" olarak tanımıştır. Oysa bunların çoğu tıpkı islam medeniyetinin ilerlemesinde rolü olan düşünürler gibi aynı zamanda din adamıdırlar.

Pascal, Galile, Leibniz v.s. gibi önemli bilim adamlarının aynı zamanda din adamı oluşu ilginçtir.

Bu konuları vaktim olduğunda beraberce ve karşılıklı tartışarak irdeliyelim diyorum. Şimdilik burada kesiyorum.

Saygılar.
Old 30-11-2004, 17:34   #6
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Bu konuları vaktim olduğunda beraberce ve karşılıklı tartışarak irdeliyelim diyorum.

Olayın hukuki boyutunu forum içinde, dini boyutunu ise özel mesajla irdelemeniz dileğiyle.
Old 01-12-2004, 00:33   #7
fikirbay

 
Varsayılan

Sayın Admin,

Sayın Gemici'nin sitenin bu bölümünde bulunan, ama din ve bilim hakkında da bazı hipotezler içeren yazısı nedeniyle bu sitede ve bu sayfada konuyu ele almanın yanlış olmayacağını düşünmüştüm. Ben ele almadığım takdirde de, Sayın Gemici'nin din ve bilim arasında kıyaslamalar içeren ifadeleri bu sitede ve bu sayfada kalmaya devam edecek, yani ihlal edilmesini istemediğiniz hususta zaten yapılmış olan bir ihlal orada mevcut olacak.

Özet olarak, söylemek istediklerimi özellikle bu sütunlarda söylemek istemiştim. Ama uygun görülmeyecekse yazmayacağım.

Saygılar.
Old 02-12-2004, 11:51   #8
Gemici

 
Varsayılan

Sayın Fikirbay,
eğer arama motoru 'Google'a din ve bilim kavramlarını verirsenız 106.000
Türkçe sayfayla karşılaşırsınız. Bu sayfalarda benim 'din ile bilim hakkında bazı hipotezler' öne sürmediğimi, sadece başkalarının fikirlerini aktardığımı görürsünüz.

Belirttiğim çatışmanın boyutunu görmek için, isterseniz aşağidaki sayfalara da bakabilirsiniz.

Din ile bilim konusunda düşünenler yeteri kadar yazıp çizdiği için bizim ayrıca yazıp çizmemize gerek yok bence

Saygılarımla

http://www.1001kitap.com/Bilim/Cemal...i/bolum01.html

http://www.ayrinti.net/nietzsche/makale/d-dinbilgin.htm

http://www.enfal.de/genel9.htm

http://www.ayrinti.net/nietzsche/makale/

http://www.geocities.com/evrimkurami/evrimkurami.html

http://www.yitikulke.com/kitapelestiri/pascal.htm

http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/...ya/dunya5.html

Bilim ve Din; Bertrand Russell; Tercüme: Hilmi Yavuz
Cem Yayınevi; Sosyal Bilimler, Felsefe; Türkçe (Orijinal Dili: İngilizce); ISBN: 975-406-414-8; 13.5 x 19.5 cm; 173 s.; 1.Hamur; İstanbul Ocak 1999
%22 indirimli.. Liste Fiyatı: 5.000.000 TL KitapStore.com Fiyatı: 3.900.000 TL
Old 02-12-2004, 15:25   #9
sbudak

 
Önemli

Takip ettiğim konuya bu aşamada ben de dahil olayım.

Alıntı:
Din ile bilim konusunda düşünenler yeteri kadar yazıp çizdiği için bizim ayrıca yazıp çizmemize gerek yok bence


Sayın Gemici'nin bu ifadesine temelde katılıyorum. Zira çokça tartışılıp konuşulan bu konu üzerine bugün artık söylenecek pek birşey kalmadı. Bundan sonra söylenecekler ancak öncekilerin tekrarı olabilir. Ancak temelde katıldığım bu anlayışa şu durumda katılamayacağım. Sebebi de şu; sayın Gemici din ve bilim konusunda tartışmalı olan ifadeleri buraya taşırken bu düşüncenin çok eski ve derin tartışmaların bir uzantısı olduğunu öngörerek, bu düşünceleri aktardıktan sonra konuyla ilgili tartışmaları istemese de buraya taşımış olacağını önceden hesabetmeli ve bu konuyu tartışmakta bir sakınca görmüyorsa o düşünceleri buraya taşımalıydı. Konuyu buraya taşıdıktan sonra bir başkasının o konuyu burada irdelemesine gerek olmadığını düşünmek ne kadar doğru olabilir ki?! "Konu başka platformda tartışılsın, ben bunların içinden hemfikir olduğum kısmı buraya taşıyayım ancak buraya taşıdığım kısım üzerinde eleştirel yaklaşım olursa, bunlar diğer platformlarda yeterince yazılıp çizilmiş diyerek düşüncemin eleştirisini dinlemekten kaçınayım" tarzı bir sonuç doğuran bu yaklaşımı ben kişisel olarak doğru bulmuyorum. Ayrıca, hukuki boyutundan ziyade dini boyutu ağır basan böylesine tartışmalı bir konu bu sayfada dile getirilirken yapılması gereken "dini boyutuyla değil hukuki boyutuyla tartışma" vurgusunun sayın Fikirbay'ın konu üzerinde yazmasına kadar bekletilip bundan sonra yapılması sayın Admin açısından ne kadar savunulabilir onu da bilemiyorum.
Old 02-12-2004, 16:18   #10
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın sbudak,

Sitemizi hukukçuların yararlanmalarına açarak gece gündüz emek veren Sayın Admin'den sürekli savunma istemek haksızlık oluyor.

Moderasyon konusundaki tartışmalar ile çok zaman kaybediyoruz. Ayrıca gereksiz tartışmalar üyeleri asıl konudan uzaklaştırıyor.

Sitemizi elbirliği ile tüm hukukçuların buluşabileceği huzurlu bir ortam halinde tutma çabalarına tüm üyelerimizin katkıda bulunması beklenir. Bu huzur ve verim ortamı hepimize lazım.

Gündelik çalışma yaşamımızda sürekli çekişme içindeyken bir de burada gerginlik yaşamayı kimse istemez.

Doğrusu benim birisi ile çekişmem için bir başkasının bana vekalet ücreti vermesini beklerim

Bu konu daha önce de çok tartışıldığı için, bu mesajıma sizden yanıt beklemediğimi de eklemeliyim.

Saygılarımla

Bir Dost
Old 02-12-2004, 16:35   #11
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Sayın Bir Dost'un görüşlerine katılıyorum.

Sitemiz asıl amacından uzaklaştığı oranda kan kaybedecektir.Bu değerli platformun ve şu ana dek gösterilen emeğin gayesi bellidir.

Herkese selam ederim
Old 02-12-2004, 18:04   #12
sbudak

 
Varsayılan

Alıntı:
Sitemizi hukukçuların yararlanmalarına açarak gece gündüz emek veren Sayın Admin'den sürekli savunma istemek haksızlık oluyor.

Sayın bir dost,

Sayın Admin'in emek ve zaman harcayarak böyle bir siteyi kullanımımıza sunarak bize hoş ve faydalı bir platform sunduğu için kendisine ne kadar teşekkür etsek azdır. Sayın Admin'in bu çabasını takdirle karşılıyoruz. Lakin konu bu değil. Sayın Admin'den sürekli savunma istemem de söz konusu değil. Üstelik "Savunma İstemek" ifadesi de doğru bir ifade değil. Burada söz konusu olan; sayın Admin'in tutumuna ilişkin bir eleştiridir. Bu eleştiri yıpratma amaçlı ve kötü niyetli bir eleştiri de değildir. Yanlış bulduğum tutuma ilişkin samimi eleştiridir.

Eleştiri; daha doğruyu, daha iyiyi bulma yoludur. Eleştiri olaya farklı açıdan bakabilmeyi sağlayan alternatif bir bakıştır. O nedenle eleştiriyi yıpratma olarak görmemek gerekir. Gerçi ülkemizde eleştirinin çok sık olarak yıpratma amaçlı olarak kullanılması söz konusu olduğu için bir eleştiri ile karşılaşanların bir tür 'saldırı karşısında mıyım' diye tereddüt etmeleri de doğal. Neyse şimdi o noktalara girip konuyu dağıtmayayım. Eleştiri, yöneticileri (ve genel olarak idarecileri) her zaman daha dikkatli olmaya iten faydalı bir yoldur. Benim yaptığım da bu yolu belirttiğim amaçla kullanmaktan ibarettir. Sonuç olarak, benim eleştirel nitelikli sözlerim, yönetici olarak konulara müdahale zamanlamasındaki hatasına dikkat çekerek bu konuda sayın Admin'in daha dikkatli olmasını sağlamaya yönelik samimi bir çabanın ifadesidir.
Alıntı:
Gündelik çalışma yaşamımızda sürekli çekişme içindeyken bir de burada gerginlik yaşamayı kimse istemez.

Aynı gerekçelerle samimi eleştirilerin yapılmasını huzursuzluk ve gerginlik sebebi saymamak gerektiğini ifade etmek isterim.

Ayrıca sayın Jus'un sözlerine tamamen katıldığımı da belirtmeliyim. İdeolojik tartışmalar, Türkiye siyasetine ilişkin maksatlı sözler ve yaklaşımlar, tartışmalı dini vb. konular sitenin amacına hizmet etmez diye düşünüyorum.
Old 02-12-2004, 22:37   #13
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
sayın Admin'in tutumuna ilişkin bir eleştiridir.

Bu sitede zaten "Sayın Admin'in tutumlarına ve kurallarına" ilişkin eleştiriden başka birşey konuşulmuyor.

Yurtiçi ve yurtdışı yüzlerce (abartı değildir) forumla ilgili deneyimlerim var, bu site kadar siteyi ve yöneticilerini eleştirmeyi kendine tek yazışma gayesi gören bir üye topluluğuna daha rastlamış değilim.

Görünen o ki, site içi demokrasinin dozunu biraz fazla kaçırmış durumdayız. Bu nedenle bu tutumuzda değişikliklere gitmek kaçınılmaz oldu. Bununla ilgili gerekli duyurular yapıldı.

Bu konu ise tartışmanın hukuk konusunun dışına çıkması nedeniyle şu an itibariyle kapatılmıştır.
Konuyu Kilitleyin


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
'Namus' veya 'Töre' cinayeti... O.Albayrak Hukuk Sohbetleri 7 07-05-2008 12:14
İsim Değişikliği Davasında Tanıma veya Tenfiz seyitsonmez Meslektaşların Soruları 1 28-09-2006 21:49
Kira Artış Veya Tahliye İsteği Bildirimi alpak Hukuk Soruları Arşivi 2 08-08-2006 11:42
Hakların Telahuku Veya Bergama üye1098 Hukuk Sohbetleri 1 28-01-2003 00:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03982997 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.