Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Kadastro - yeni tapuda kesinleşen alanla eski tapudaki alan arasında fark

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-04-2007, 12:01   #1
AV.ELİF GÖKDEMİR

 
Varsayılan Kadastro - yeni tapuda kesinleşen alanla eski tapudaki alan arasında fark

Merhabalar kadastro kanunuyla ilgili bir sorum olacaktı. İçinden çıkamadım.Yeni kadastro tespiti yapılmış 94 yılında.İlan süresi içinde itiraz etmemiş.Ve yeni tapuda kesinleşen alanla eski tapudaki alan farklı.Yani yeni tapu eski alandan belli bir miktarı komşu araziye geçirmiş ve kişi de zamanında itiraz etmediği için şimdi nasıl bir yol izleyebilir .Kadastro k. 10 ve 12ye baktım ama süreler geçmiş.Ne yapabiliriz?
Old 12-04-2007, 13:59   #2
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

Sayın meslektaşımızın 41. maddeye ilişkin önerisi yarinde görünüyor. Yargıtay kararına da ihtiyaç duyabilirsiniz diye düşündük. İyi çalışmalar...

T.C. YARGITAY
8.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/16
Karar: 2003/3442
Karar Tarihi: 13.05.2003

ÖZET: Mirasçılık belgesine göre davacılardan başka mirasçı bulunduğu ve miras bırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliğiyle mülkiyet hükümlerine tabi bulunduğuna göre, davada yer almayan diğer mirasçıların açılmış bulunan davaya olurlarının alınmak suretiyle katılmalarının sağlanması ya da miras ortaklığına temsilci tayini suretiyle onun huzuru ile davaya devam olunması gerekir. Sözkonusu davaya konu olan olayda davacılar kadastro çalışmaları sırasında yapılan kayma ve hata sonucu vekil edenlerinin taşınmazının eksik yazıldığını öne sürerek istekte bulunduklarına göre uyuşmazlığın 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesi çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerekir. Dolayısıyla bu tür uyuşmazlıkların hak düşürücü süreye bağlı tutulması imkansızdır.

(3402 S. K. m. 41) (4721 S. K. m. 640)

Dava: Mevlüt ve Cafer ile Orhan ve müşterekleri, Karayolları Genel Müdürlüğü aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair V l. Asliye Hukuk Hâkimliğinden verilen 13.09.2002 gün ve 378/497 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 0l.04.2003 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacılardan Mevlüt bizzat ve vekili, karşı taraftan Orhan bizzat ve Karayolları Genel Müdürlüğü vekili geldiler. Tebligata rağmen başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Karar: Davacılar vekili, l975 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında kayma ve hata sonucu vekil edenlerinin miras bırakanları Refik adına tespit edilen l4 nolu parselin miktarının az yazıldığını, miktar eksikliğinin sınırında yer alan 13 parsel ile diğer parsellerin tespitinden kaynaklandığını ileri sürerek yüzölçümünün düzeltilmesi yoluyla iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.

Davalı Orhan, davacı taşınmazının yüzölçümü eksikliğinin sınırından geçen yoldan kaynaklandığını, ayrıca hak düşürücü sürenin gerçekleştiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuş, diğer davalılar yargılama oturumlarına katılmamışlardır.

Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi hükmü gözönünde tutularak davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu 14 parselin davacıların miras bırakanı Refik 'ten kaldığı ileri sürüldüğüne, taksim hakkında her hangi bir açıklamada bulunulmadığına, mirasçılık belgesine göre davacılardan başka mirasçı bulunduğu ve miras bırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliğiyle mülkiyet hükümlerine tabi bulunduğuna göre, davada yer almayan diğer mirasçıların açılmış bulunan davaya olurlarının alınmak suretiyle katılmalarının sağlanması ya da TMK.nun 640. maddesi hükmü uyarınca miras ortaklığına temsilci tayini suretiyle onun huzuru ile davaya devam olunması gerekirken, dava koşulu yerine getirilmeden uyuşmazlığın esasına girilmiş olması doğru görülmemiştir.

11625 m2 yüzölçüme sahip 14 parsel l0.08.l972 tarihinde senetsizden Rüstem oğlu Refik ile Rüstem oğlu ölü Sündüz ve Rüstem oğlu ölü İnayet adına 1/3 pay esasına göre, dava dilekçesinde bildirilen 13 parselde aynı tarihte senetsizden Bilal çocukları Orhan, Perihan, Gülhan, Zeynal ve Ayriye adına paylı olarak tespit edilmiş, tutanak 19.03.1976 tarihinde kesinleşmiş ve tapuya tescil edildikten sonra diğer paylar satış yoluyla davalı Orhan'da birleşmek suretiyle sicil oluşmuştur. Dava dilekçesindeki açıklamalara göre davacılar vekilinin miras bırakanı Refik adına tespit edilen taşınmazın geriye kalan bölümü 13 ve numarası açıklanmayan komşu parseller içerisinde kaldığı ileri sürülmüş olmaktadır. 13 parselin kadastro tutanağının kesinleştiği 19.03.1976 tarihinden incelenmekte olan davanın açıldığı 19.06.2001 dava tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde ileri sürülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş bulunmaktadır.

İstek kadastrodan önceki sebeplere dayanılarak tutanaklarda belirtilen haklara karşı dava açıldığının kabulü halinde mahkemenin gerekçesi yerinde olur. Ne var ki, somut olayda davacılar kadastro çalışmaları sırasında yapılan kayma ve hata sonucu vekil edenlerinin taşınmazının eksik yazıldığını ileri sürerek istekte bulunduklarına göre uyuşmazlığın 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesi çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerekir. Hal böyle olunca bu tür uyuşmazlıkların hak düşürücü süreye bağlı tutulması düşünülemez. Esasen aynı maddenin son fıkrasında bu maddenin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda 12. maddede belirtilen hak düşürücü sürenin aranmayacağı açıkça vurgulanmıştır. Yapılan bu açıklamalar karşısında yerel mahkemenin davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar vermiş olmasında isabet bulunmamaktadır.

Uyuşmazlığın yanlış ölçüm ve hesaplamalardan ileri geldiği gözönünde tutularak miktar eksikliğinin sınırda yer alan hangi parseller içerisinde kaldığı hususunun davacılara açıklattırılması, verecekleri bilgiler gözönünde tutularak komşu parsel sahiplerine karşı bağımsız tapu iptali ve tescil davası açmak üzere süre ve imkan tanınması, açılacak davaların birleştirilmesinden sonra aynı ada içerisindeki taşınmazların konumu da gözönünde tutulmak suretiyle iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Esasen davacıların kendi miras bırakanları adına tespit edilen miktarının eksik tespit edildiği yolundaki itirazlarının hedefi komşu parsellerdir. Bundan ayrı davalı Orhan dışında kalan diğer davalı gerçek kişilere davanın hangi nedenle yöneltildiği anlaşılmadığı gibi sınırda yer alan komşu parsellerin malikleri olup olmadıkları da anlaşılmamaktadır. Yukarıdan beri yapılan açıklamalar gözönünde tutularak öncelikle dava koşulunun yerine getirilmesi, ondan sonra yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde eksik miktarı kapsayan parsel kayıt maliklerine karşı dava açılması, açılacak davaların birleştirilmesi, ondan sonra toplanan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.

Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA,Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 275.000.000 lira Avukatlık Ücretinin KDV'.si ile birlikte davalı Orhan 'dan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacılara verilmesine ve 4.960.000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 13.05.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************

Old 12-04-2007, 17:58   #3
AV.ELİF GÖKDEMİR

 
Varsayılan

Peki,sayın meslektaşlarım bu durum yanılgılı tersimat mı?Ve eğer kad.k.41'e dayanarak Tapu ve Kadastroya başvurduğumda ,teknik hataların düzeltilmesi yoluyla mülkiyet değişkliği yapmak istedğim şeklinde bir itirazla karşılaşabilirim değil mi?ama teknık hatalar taşınmaz malın sınırlandırılması sırasında oluşmuştur.yani kadastrodan önceki sebeplere dayanmadığı için hak düşürücü süreye tabi olmaması gerekir değil mi?



































Ama teknk
Old 13-04-2007, 07:40   #4
Av.Turhan Demiroğlu

 
Varsayılan Müjde

Kadastro Kanunu'nun 41. maddesi 5304 sayılı kanunla değiştirilmiş olup artık "vasıf ve mülkiyet değişikliği de gerektiren" düzeltmeler yapılabilecektir. Haksızlığın sonunda farkına varılması güzel olmuş.
İzninizle yukarıdaki hatalı mesajımı sildim. (Kullandığım programa değişiklik işlenmemiş! )
(KanunTertip: 5Resmi Gazete Tarihi: 03.03.2005Sayısı: 25744)

Hataların düzeltilmesi: (1)

Madde 41 – (Değişik birinci fıkra:22/2/2005 – 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir. (2)

(Değişik :22/2/2005 – 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir. (2)

Bu maddenin uygulanmasında, 12 nci maddede belirtilen hak düşürücü süre aranmaz.


1) Bu madde başlığı "Teknik hataların düzeltilmesi:“ iken, 22/2/2005 tarihli ve 5304 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.

(2) 22/2/2005 tarihli ve 5304 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde " … birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” hükmü yer almaktadır, ancak değiştirilen birinci fıkra iki ayrı fıkra olarak düzenlenmiştir.

Bu metne uygun bir karar:

T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 14

Esas No.
2005/997
Karar No.
2005/1831
Tarihi
14.03.2005

Diğer hak sahiplerinin de davada taraf gösterileceği zorunlu bulunduğuna göre, paftasına göre 166 parselin kuzeyinde yer alan tapulama harici belge bulunması nedeniyle, Hazine ve köy tüzelkişiliğinin de davada yer alması gerekir.

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 11.6.2004 gününde verilen dilekçe ile tapuda yüzölçümü düzeltilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 20.10.2004 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Davacı, kadastro yolu ile adına yazılan 166 parsel numaralı taşınmazın ölçü krokisindeki mesahasının 7111 m2 olmasına rağmen teknik bir hata sonucu paftasına 5400 m2 gelecek şekilde işlendiğini bildirerek yerinde yapılacak keşifle çapının ölçü krokisine uygun biçimde düzeltilmesini istemiştir. Davasını açarken husumeti Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'ne yöneltmiştir.

Mahkemece, 3402 sayılı Yasanın 41. maddesine dayanılarak açılan davalarda Kadastro Müdürlüğünün hasım gösterilemiyeceği hükme dayanak yapılarak dava reddedilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesine dayanılarak açılacak davalarda hasım Kadastro Müdürlüğüdür. Dava dilekçesinde yerel Kadastro Müdürlüğü yerine Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün davalı olarak gösterilmesi, temsilde yanılgıyı gösterir. Yerel Kadastro Müdürlüğü Genel Müdürlüğün bir alt kuruluşu olmakla bu birimin yöntemine uygun biçimde davadan haberdar edilmesi husumetteki yanılgıyı gidermeye yeterlidir. Eldeki davada 20.10.2004 günlü oturuma Hazine vekilinin katıldığı anlaşılmaktadır. 3533 sayılı Yasa hükümlerine göre Hazine vekilleri yerel kamu idarelerini vekil sıfatı ile davada temsil edebildiklerine göre Yerel Kadastro Müdürlüğünün 20.10.2004 tarihli oturum itibariyle davada yer aldığını kabul etmek gerekir. Açıklanan nedenle husumet yanılgısına dayalı mahkeme gerekçesi yerinde değildir. Hüküm verildikten sonra dava temyiz aşamasında iken 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesi 3.3.2005 ve 5304 sayılı Yasa ile değiştirilerek eski metin içinde bulunan "vasıf ve mülkiyet değişikliği dışında kalan" sözcükleri birinci fıkra metninden çıkarılmış, bunların yerine "ölçü ve sınırlandırma" sözcükleri konulmak suretiyle maddenin birinci fıkrası yeniden şekillendirilmiştir. Yasadaki bu değişiklik kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanacağından uyuşmazlığın çözümünde maddenin yeni metni de gözönünde tutulmalıdır.

41. maddenin 1. fıkrası hükmü gereğince diğer hak sahiplerinin de davada taraf gösterileceği zorunlu bulunduğuna göre somut olayda paftasına göre 166 parselin kuzeyinde yer alan tapulama harici belge bulunması nedeniyle Hazine ve A. köyü tüzelkişiliğinin de davada yer alması gerekir.
Old 21-12-2015, 16:55   #5
Av. Hud Erdemli

 
Varsayılan

Av. Elif Hanım bu entry 2007 yılından. Peki o davanın sonucu ne oldu? Benim de benzer bir davam var. Belki tecrübelerinizden faydalanabilirim diye soruyorum. Av. Turhan Demiroğlu üstadıma da mail attım umarım yakında okur ve döner. Selam ve Saygılar.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ihtiyati hacizle esas takip arasında fark olması Av.ZekiÖZSOY Medeni Usul, İcra ve İflas Hukuku Çalışma Grubu 5 14-07-2009 13:58
Gayrimenkulde gerçek değer ile tapuda gösterilen değer arasındaki fark Av.Dostum Meslektaşların Soruları 2 08-03-2007 17:12


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05051208 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.