Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

BK m.595 ile ilgili Yargıtay kararı arıyorum.

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-02-2012, 13:56   #1
BURCUKK

 
Varsayılan BK m.595 ile ilgili Yargıtay kararı arıyorum.

Saygıdeğer meslektaşlarım,
Önüme gelen ilginç bir dosya ile ilgili değerli fikirlerinize ihtiyaç duymaktayım. Yardımcı olursanız çok sevinirim.
Müvekkil 1995 tarihli ticari kredi sözleşmesine kefil oluyor. Bu sözleşme belirli aralıklarla, müvekkilin de imzası ile yapılandırılıyor. Ancak borçlu borcunu bugüne kadar ödemiyor (borcun miktarı 86.000 TL).Asıl borçlunun kendisine ait taşınmazına bu sözleşme nedeni le ipotek koyulmuş ancak 2009 yılında bu taşınmazı kaynbiraderine devrediyor; Kayınbiraderi de aynı bankanın aynı şubesinden 75000 TL'lik tüketici kredisi çekiyor ve bu taşınmaza tekrar banka tarafından 150.000 TL'lik ipotek koyuluyor.
Müvekkilim aleyhine de icra takibi başlatıldı. Biz BK m.595'e göre itiraz etmek istiyoruz. Borçlunun mali durumu oldukça kötüleşmiş, diğer tüm taşınmazları cebr-i icra yolu ile satılmış, borçlu iflasın eşiğine gelmiş durumda. Bu durumda karşı taraf itirazın iptali davası ile itirazımızı düşürebilir mi?
Taşınmazın 3. kişiye devri durumunda ticari kredi sözleşmesi ve kefil açısından bir değişiklik olmuyor bildiğim kadarıyla ancak, devralan kişinin aynı şubeden ,aynı taşınmaz üzerine ipotek koydurarak kredi çekebilmesi durumu biraz garip değil mi? Kefilin durumunu ağırlaştırmaz mı bu durum?
Elinizde bu konuya ilişkin bir yargıtay kararı varsa ve sunarsanız çok sevinirim.
Old 04-02-2012, 15:10   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Taşınmazın üçüncü kişiye devri borçlunun durumunu ağırlaştırıcı bir durum değildir. İcra takibinin asıl borçlu aleyhine açılması esastır. Ancak, takip sonunda 3. kişinin taşınmazının paraya çevrilmesi söz konusu olduğundan o kişi (yeni malik) hakkında da takip yapılması gerekir. Yeni malikin ipotekli taşınmazı kendi borcu için de ipotek etmesi sonucu değiştirmez. Zira ilk ipotek birinci derecede olup, taşınmazın satışından elde edilecek para öncelikle birinci derecedeki ipotek malikine ödenecektir. İİK.'nun 45. maddesi hükmüne göre, rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı, yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. Bahse konu yasal düzenleme, borçluya yöneliktir. Kefillerin sorumluluğu ise, BK.'nun 487/1. maddesinde hükme bağlanmış olup, anılan düzenlemeye göre kefil, borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu sıfatı ile veya bu gibi diğer bir sıfatla borcun ifasını deruhte etmiş ise, alacaklı, asıl borçluya müracaatla rehinleri paraya çevirtmeden önce kefil aleyhine de takibat yapabilir.
Yapacağınız itiraz sonucunda itirazınızın hükümden düşürüleceği ve ayrıca % 40 icra inkar tazminatına mahkum edileceğinizi düşünüyorum.Kanımca en güzel çözüm borcu ödemek ve ödenen mktar tutarında alacağı ve teminatları(ipoteği) BK'nun 496 v.d. maddeleri uyarınca temlik almak olmacaktır. Çünkü kefil, eda ettiği şey nispetinde alacaklının haklarında ona halef olur. Ödeme sonunda kefil alacaklı bankanın haklarına halef olacak ve bankadan alacağı ve alacağa teminat teşkil eden rehni (ipoteği) temlikname ile devralabilecektir. KOLAY GELSİN
Old 04-02-2012, 15:30   #3
BURCUKK

 
Varsayılan

Sayın Deligöz çok teşekkür ederim yanıtınız için. İpotek konusunda sıkıntım kalmadı ancak kafama takılan bir konuyu sizinle paylaşmak ve değerli gçrüşlerinize başvurmak isterim. BK m. 595 6098 S.lı Türk Borçlar Kanunu MADDE 595’te borcun muaccel olması halinde, "Asıl borçlunun, kefile karşı üstlendiği yükümlülüklere, özellikle belli bir süre içinde kendisini borçtan kurtarma vaadine aykırı davranması durumunda kefilin borçtan kurtarılmasını isteyebileceği" hususunu ve “Asıl borçlunun mali durumunun kötüleşmesi, güvencelerin değer kaybetmesi veya borçlunun kusuru sonucunda kefil için mevcut tehlike, kefaletin yapıldığı tarihe göre önemli ölçüde artması durumunda kefilin kendisinin borçtan kurtarılmasını isteyebileceğini düzenlenmiştir.
Asıl borçlunun tüm malvarlığı cebr-i icra yolu ile elinden çıkmış bulunuyor. borçlu ticaret yapamaz duruma gelmiş. Diğer kefil olan eşi de üzerine kayıtlı gayrimenkulleri takipten hemen sonra devretmiş ancak borcu yine de ödememişler. Sorum şu olacak: m.595'teki şartların gerçekleştiğinden bahisle kefilin bu borçtan kurtarılması mümkün müdür? Çok teşekkür ederim şimdiden.
Old 04-02-2012, 15:42   #4
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 503 üncü maddesini karşılamaktadır.

Tasarının tek fıkraya bağlı üç bentten oluşan 595. maddesinde, kefil ile borçlu arasındaki ilişkide, kefilin güvence verilmesini ve borçtan kurtarılmasını isteme hakkı düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 503 üncü maddesinin kenar başlığında kullanılan "III. Teminat itasına dair kefilin hakkı" şeklindeki ibare, Tasarıda, "2. Kefil ile borçlu arasındaki ilişki'/ a. Güvence verilmesini ve borçtan kurtarılmasını isteme hakkı" şeklinde değiştirilmiştir.
Metninde yapılan düzeltme ve arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanunu’na göre bir hüküm değişikliği yoktur.
Güvence olarak verilen ipotek değerini önemli ölçüde yitirmişse ya da ipotekli taşınmaz borcu karşılamayacak değerde ise maddenin 3. fıkrasındaki " Asıl borçlunun mali durumunun kötüleşmesi, güvencelerin değer kaybetmesi veya borçlunun kusuru sonucunda kefil için mevcut tehlike, kefaletin yapıldığı tarihe göre önemli ölçüde artmışsa"hükmü uyarınca kefaletten kurtulmak için gerekli şartların oluştuğunu düşünüyorum. Bu konuda bankadan bir istemde bulunmanızı isteminizin reddi halinde dava yoluna gitmenizi öneririm. Ancak, sonucu ne olur Kararı bizler vermiyoruz, bizler sonuç garantisi yerine en iyi sonucu elde etmek için elimizden gelenin en iyisini yapacağımıza garanti veryoruz
Old 04-02-2012, 15:57   #5
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

19.Hukuk Dairesi
Esas: 1993/181
Karar: 1993/8484
Karar Tarihi: 10.12.1993


MENFİ TESPİT VE İTİRAZIN İPTALİ DAVASI - ÖDEME İLE TEMİNAT VE DELİLLERİN KEFİLE GEÇİRİLMESİNİN AYNI ANDA YAPILMASI GEREĞİ - KEFİL İLE ALACAKLININ TEMİNATTAN YOKSUN KALMAMAYA OLAN MENFAATLERİ EŞDEĞERDE OLMASI

ÖZET: Ödeme ile teminat ve delillerin kefile geçirilmesinin aynı anda yapılması gerektiği yolundadır. Kefil ile alacaklının teminattan yoksun kalmamaya olan menfaatleri eşdeğerde olduğu için ödeme ve teminatların naklinin aynı anda yapılmasında zorunluk vardır. Biran için alacaklının ödemeden önce teminatı devretmesi düşünülürse, kefilin ödemede bulunmaması halinde, bunlardan yoksun kalacağı kuşkusuzdur.

(2004 S. K. m. 67, 72) (818 S. K. m. 499, 501)

Dava: Taraflar arasındaki birleştirilen karşılıklı menfi tespit ve itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı esas davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalılardan A.... Yat ve Makina İşl. AŞ. vekilince duruşmalı ve Rızanur tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:

Karar: Davacı M... Yatçılık Turizm ve Tic. AŞ. vekili, müvekkili, firmanın, ithal edeceği yatların kısmi finansmanının sağlanması yönünden Turizm Bankası'ndan alınacak kredinin garantisi olarak davalı İktisat Bankası'nca 100.000.000 TL. tutarında teminat mektubu verildiğini, davalının ve yurt dışındaki muhabiri olan Midland Bank'ın hatalı ve yanlış tutumları sebebiyle sözkonusu teminat mektubunun 50.000.000 TL.nın tahsili, bakiye 50.000.000 TL.nın ise depo edilmesi hususunda ihtar çektiğini bildirip, müvekkilinin sözkonusu teminat mektubu ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talip ve dava etmiş, davalı İktisat Bankası ise iddianın varit olmadığını savunarak yersiz açılan davanın reddini istemiştir.

Birleştirilen davada ise, davacı İktisat Bankası vekili, davalılar Zafer, A... Turizm Yatçılak AŞ. ve Rızanur aleyhine açtığı itirazın iptali davasında, davalıların M... Yatçılık Turizm ve Tic. AŞ. ile müvekkili banka arasında yapılan kredi sözleşmelerinin müteselsil kefili olduklarını, bu sözleşme uyarınca T.C. Turizm Bankası A.Ş.'ne hitaben verilen teminat mektubunun 50.000.000 TL.lık kısmının muhataba ödenmesi sebebiyle borçlu ve kefillere çekilen ihtarın semeresiz kalması üzerine davalılar aleyhine icra takibine girişildiğini, takibin vaki itiraz üzerine durduğunu bildirip, davalıların dayanaksız itirazlarının iptali ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme sonucu, M... Yatçılık Turizm ve Tic. AŞ.'nin İktisat Bankası aleyhine açtığı menfi tespit davasının reddine, davacı İktisat Bankası tarafından açılan itirazın iptali davsının kabulü ile davalılar Zafer, A... Turizmi Yatçılık AŞ. ve Rızanur'un İstanbul Altıncı İcra Müdürlüğü'nün 1986/7762 sayılı icra dosyasına yaptıkları itirazın iptaline ve takibin sözkonusu dosyadaki miktar üzerinden devamına karar verilmiş, hüküm davalılar Rızanur ile A... AŞ. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hükmü temyiz eden davalılar, gerek aleyhlerine takibe girişilmeden önce davacı İktisat bankası'na keşide ettikleri ihtanamelerde ve gerekse davaya karşı verdikleri cevaplarda aradaki kefaletle ilişkisi nedeniyle borçlu olduklarını kabul etmekle beraber, Borçlar Kanununun 499 ve 501. maddelerine dayanarak, İktisat Bankasınca asıl borçlu M... Yatçılık Turizm ve Tic. AŞ.'ye ait yatlar üzerine konulmuş olan ipoteklerin kendilerine devri halinde borçlarını ödeyebileceklerini, aksi halde kefaletten kurtulacaklarını savunmuşlardır.

Borçlar Kanununun 499. maddesinde, alacaklının kendisine alacağını ödeyen kefilin borçluya rücu hakkını kullanması için elinde bulunan rehinleri paraya çevirmesine yarayabilecek belgeleri kefile vermek zorunda olduğu öngörülmüş, 501. maddede ise, borcun muaccel olması halinde kefilin her zaman alacaklıyı borcun ifasını kabule ve kendisinin kefaletten kurtarmaya zorlayabileceği, alacaklının ödemeyi kabul etmemesi veya elinde bulunan teminatı vermekten ve kefile nakilden kaçınması halinde, kefilin kefaletinden kurtulacağı belirtilmiştir.

Gerek sözkonusu maddelerin düzenleniş biçimi ve amaca uygun yorumları ve gerekse doktrindeki baskın görüş, ödeme ile teminat ve delillerin kefile geçirilmesinin aynı anda yapılması gerektiği yolundadır. Kefil ile alacaklının teminattan yoksun kalmamaya olan menfaatleri eşdeğerde olduğu için ödeme ve teminatların naklinin aynı anda yapılmasında zorunluk vardır. Biran için alacaklının ödemeden önce teminatı devretmesi düşünülürse, kefilin ödemede bulunmaması halinde, bunlardan yoksun kalacağı kuşkusuzdur.

Bu yönler dikkate alındığında mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetlidir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle hükmün (ONANMASINA), vekili Yargıtay duruşmasına gelmeyen davacı İktisat Bankası yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, fazla ödenen peşin harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine, 10.12.1993 gününde oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 28-04-2012, 10:37   #6
av m bayraktar

 
Varsayılan kazanacağınız bir dava var

Borçlar kanunu Madde 500 – “Alacaklı kefaletten dolayı tahakkuk eden borcun temini için kefaletin akdi esnasında tesis yahut sonradan istihsal olunan teminatı kefilin zararına olarak tenkis eder veya elinde bulunan delâili elden çıkarırsa kefile karşı mesul olur.” Hükmüne havidir.

Yukarıda hüküm çerçevesinde davalı banka alacaklı sıfatıyla kefalet sırasında var olan ya da daha sonradan asıl borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere elde ettiği teminatları kefilin zararına azaltamayacağını aksi halde de kefilin bu minvalde sorumluluğunun kalkacağını hüküm altına almıştır. Bundan başka alacaklının kefalet sırasında var olan ve asıl borçlu tarafından sonradan sağlanan borcun teminatı niteliğindeki tüm teminatları kefile teslim etmesi gerektiğini düzenleme altına almıştır. Konuya ilişkin bir kısım yüksek mahkeme kararları da şu paraleldedir:

YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2009/11622 K. 2010/5847 T. 11.5.2010

ÖZET : Dava, itirazın iptaline ilişkindir. Mahkemece, davacı bankanın kredi sözleşmesinin teminatını oluşturan çekleri, keşidecisine vermek suretiyle davalının durumunu ağırlaştırdığı, bu durumda bankanın azalan teminat oranında kefile başvurma hakkını yitirdiği, teminat çeklerinin kredi borcunun tamamını karşılayacak miktarda olduğu, davacı bankanın teminat çeklerini iade etmek suretiyle davalı kefile karşı sorumlu olduğu, dolayısıyla davalının borçtan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın ve davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2000/4704 K. 2000/6136 T. 29.6.2000


ÖZET:Alacaklının, kefaletten dolayı tahakkuk eden borcun temini için kefalet sözleşmesinden önce yada sonra elde ettiği her türlü teminatı kefillerin zararına olarak azaltmaması gerekir. Aksi takdirde teminatı azalttığı oranda kefile karşı sorumlu olur.


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2003/1925 K. 2003/8287 T. 25.9.2003

ÖZET : Alacaklı, kefalete konu olan borcu ödeyen kefile borçlu rücu hakkını kullanmayı ve elinde bulunan rehinleri nakde tahvile neden olabilecek senetleri ona teslime mecburdur. Davacı anılan borca kefil olduğu, borcu ödemesi üzerine bankaca senetler kendisine verildiğine göre ödediği nispette alacaklının haklarına halef olup asıl borçluya ait defileri de kullanmak hakkını haizdir.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 1998/5557 K. 1998/5215 T. 7.7.1998

ÖZET : Davalılar kefaleti müteselsil kefalet olup, her ne kadar alacaklı asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakte tahsil ettirmeden evvel kefiller aleyhine takibata girişebilir ise de, davacı alacaklı banka kefaletten dolayı tahakkuk eden borcun temini için kefaletin akdi esnasında tesis olunan gayrimenkul ipoteği teminatını davalı kefillerin zararına olarak bilahare serbest bıraktığından davalı kefillere karşı sorumlu tutulması gerekir.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2000/4704 K. 2000/6136
T. 29.6.2000

ÖZET: Alacaklının, kefaletten dolayı tahakkuk eden borcun temini için kefalet sözleşmesinden önce yada sonra elde ettiği her türlü teminatı kefillerin zararına olarak azaltmaması gerekir. Aksi takdirde teminatı azalttığı oranda kefile karşı sorumlu olur.

YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2009/11622 K. 2010/5847
T. 11.5.2010

ÖZET :Dava, itirazın iptaline ilişkindir. Mahkemece, davacı bankanın kredi sözleşmesinin teminatını oluşturan çekleri, keşidecisine vermek suretiyle davalının durumunu ağırlaştırdığı, bu durumda bankanın azalan teminat oranında kefile başvurma hakkını yitirdiği, teminat çeklerinin kredi borcunun tamamını karşılayacak miktarda olduğu, davacı bankanın teminat çeklerini iade etmek suretiyle davalı kefile karşı sorumlu olduğu, dolayısıyla davalının borçtan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın ve davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

Yukarıdaki yüksek mahkeme kararlarında mutad olan konu alacaklı davalı bankanın müvekkil kefil aleyhine borcu artırıcı işlemler yapamayacağını yine borcun teminatı olan unsurları kefil aleyhine yürütemeyeceğini aksi halde ise borçtan dolayı kefilin bu noktada müvekkilin sorumlu olmayacağına karar kılmaktadır.

bu çerçeve de banka müvekkilinizin kefil olduğu kredinin teminatı olan ipotegi bu kredinin teminatı olmaktan çıkararak kefil olan müvekkilinizin durumunu agırlaştırdığından açacağınız davada kesinlikle haklı çıkıp sonuç alacağınızdan eminim

iyi çalışmalar
Old 14-03-2013, 23:47   #7
magistra175

 
Varsayılan

Bahsini ettiğiniz TBK m.595 hükmü, pratik anlamda sonuç doğuracak bir hüküm değildir. Keza İsviçre kanun koyucusu komisyon görüşmelerinde de ısrarlar kanun metninden çıkarılması önerilmişse de gelenekçi hukukçuların baskısıyla çıkarılamamış bir hükümdür. Türk kanun koyucusu da bir geleneği bozmamış ve bu hükmün hangi pratik ihtiyaca cevap vereceğini düşünmeden kanun metnine dahil etmiştir! Hükümde anılan hallerde kefilin borçtan kurtulmak üzere asıl borçluya başvurulacağı öngörülmüştür.Bu hallerin en dikkat çekicisi de borçlunun borç ödemeden aciz hale gelmesidir. Öyle ki, kefilin varlık sebebi de kefilin borç ödemeden acze düşmesi halinde alacaklının tatmin edilmesinde kendini gösterir. Böyle bir halde borçlunun kefili borçtan kurtarılması ekonomik anlamda mümkün olmamakla birlikte, kefalet borcununda varlık sebebiyle bağdaşır bir durum değildir. Keza kefilin borçtan kurtarılması ya borcun ödenmesi ya da yeni bir teminat gösterilmesi durumunda söz konusu olur ki, bu ikinci hal için ayrıca alacaklının rızasına ihtiyaç vardır. Görüldüğü üzere anılan bu hükmün pratik olarak bir uygulaması olmadığı gibi, hüküm kefalet müessesesinin varlık sebebiyle de bağdaşmamaktadır. Nihayet yukarıda anılan problem bakımından da anılan hükmün bir çözüm getirmesi mümkün değildir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Acil yargıtay kararı!Deniz İş Hukuku ile ilgili mdelen82 Meslektaşların Soruları 3 21-04-2014 07:42
acil yargıtay kararı arıyorum şahrud Meslektaşların Soruları 3 31-08-2009 16:00
acil yargıtay kararı arıyorum munzur0000 Meslektaşların Soruları 7 07-04-2007 12:57


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04705310 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.