Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Mİzah Ve Adalet

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-01-2008, 17:45   #1
Durdu GÜNEŞ

 
Varsayılan Mİzah Ve Adalet


MİZAH VE ADALET

Durdu GÜNEŞ

Başlığa bakıp mizahla adalet arasında nasıl bir bağlantı var diye düşünebilirsiniz. Aslında birçok bağlantı kurulabilir. Fakat ben sadece adaletin olmadığı yerde mizahın nasıl sahneyeçıktığı üzerinde durmak istiyorum.

Mizahın bir cephesinde de zayıfın güçlüye karşı savunma silahı olarak kullanılması vardır. Bu güç bazen adaletin bozulduğu dönemde kitlesel ve kamusal olabilir, bazen de hayatın zorlukları, acımasızlıkları karşısında bireyin güçsüz kalması sunucu bireysel olur. Her iki halde de mizah bir savunma, bir muhalefet, bir eleştiri, bir alay şeklinde ortaya çıkarak bazen sosyal psikoterapi bazen bireysel psikoterapi görevini üstlenir.

Adaletsizlik, eşitsizliğe yol açar, haklının hakkını alamaması, suçlunun cezalandırılmaması hatta güçlü olması sonucunu doğurur. Adaletsizlik bir toplumun defosudur, affedilemez ayıbıdır. Mizah bu defodan beslenir suçlu ve güçlü olanları gülünç göstererek beynimizdeki adalet idesiyle gerçek hayat arasında uyumsuzluğu dengelemeye çalışır ve bizleri rahatlatır. Zulmün trajedisi gülmeyle sulandırılır.

Bizler Timur”un Anadolu”yu yakıp yıktığı yer ile yeksan ettiği dönemde karşısına Nasreddin Hocayı çıkarmışız. Nasreddin Hocanın fıkralarıyla Timur gülünç ve değersiz duruma düşmüştür.

Bir fıkrada Timur hamamda iken Nasreddin Hocaya sorar “Ben kaç akçe ederim.” Hoca “Elli akçe edersin” diye cevap verir. Bu kez Timur “Be adam üzerimdeki peştamal elli akçe eder” deyince, Nasreddin Hoca “Ben de zaten ona değer biçmiştim.” der

Savaş meydanında yenemediğimiz daha sonra zulmü karşısında aciz kaldığımız Timur, Nasreddin Hocanın mizahıyla tarumar olmuştur.

Nasreddin Hoca”nın Timur dönemine denk gelmesi tesadüfi olmasa gerek. Adaletsizlikleri karşısında içimizde biriken nefret dolu enerjiyi bir kahkaha dalgasıyla boşaltmak bir zaruret halidir. Onun için baskı dönemlerinde mizah de her zaman bir patlama söz konusu olur.

Otorite karşısında yanız kalan birey mizahın bulaşıcı paydasında ortak bir kitle oluşturur. İnsanlar kendilerini rahatsız eden aynı şeylere gülerek aralarında gizli bir ittifak sağlarlar.

Mizah burada iki rol oynar. Birincisi gülerek bireyselleşen insan merkezi otoriteye tek kişilik isyan bayrağı açar. İkincisi gülme virüsünü hemen etrafına yayarak toplumsal bir muhalefet oluşturur.

Baskı rejiminin tipik örneği olan askeri dönemler de mizahın patlaması boşuna değildir.




Hani bir fıkra vardır. Üçüncü dünya ülkelerinin birinde askeri rejim hüküm sürmektedir. Belediye otobüsünde yan yana iki koltukta giden biri diğerine sorar “Af edersin sen general misin?” öbürü “Hayır”der. Peki, “Subay mısın?” öbürü yine “Hayır” der. “Peki, asker misin?” diye sorar öbürü yine “Hayır” der. Peki, “Asker bir akrabanız var mı? Diye sorar öbürü yine “Hayır” diye cevaplayınca bu sefer adam sinirlenir. “Öyleyse niye ayağıma basıyorsun lan kaldır ayağını” der.

Yine üçüncü dünya ülkesinde askeri rejim döneminde darbeci paşa sakal tıraşı olmaktadır. Berberi paşaya sorar “Ne zaman Demokrasiye geçeceğiz paşam?” Paşa “Geçeceğiz geçeceğiz” diye geçiştirir. Berber tekrar sorar “Peki ne zaman geçeceğiz paşam? Yine “Geçeceğiz merak etme geçeceğiz” Berber tekrar “ama ne zaman geçeceğimizi söylemedin paşam” deyince Paşa sinirlenir “geçeceğiz dedik ya neden sorup duruyorsun” der. Berber! “Paşam ben demokrasi dedikçe sizin sakallarınız sertleşiyor ben daha kolay tıraş ediyorum da onun için soruyorum” der.

Sadece askeri yönetimler değil halktan kopuk adaletsiz sivil yönetimlerde mizahın fiskesinden nasibini alır.

Bir ülkede kriz başlamış. Bu kriz öyle ki kentlerden köylere kadar ulaşmış, köydeki eşeklere varıncaya değin kriz kendini hissettirmiş. Köydeki eşekler kendi aralarında bir heyet oluşturarak, açlık sorununa çözüm bulması için Devlet Başkanına göndermişler. Devlet Başkanı onları gayet sıcak karşılamış ve dertlerini dinlemiş. Heyet geri dönünce köyün eşekleri “Taleplerimiz ne oldu?” diye sormuşlar. “Hiç” diye cevap vermiş heyet “Devlet Başkanı halen sorunları anlamaya çalışıyor”

Burada özel bir parantez açarak şunu belirtmekte fayda var. Asker fıkraları askeri darbenin sık yapıldığı üçüncü dünya ülkelerinde, Devlet Başkanına ilişkin fıkra ise Mısır”da Enver Sedat yönetimine karşı izafeten üretilmiş fıkralardır.

Diğer yandan bu tür fıkraların somut bir gerçekliği de söz konusu değildi. Halkın hayal gücünden doğmuş olabilir. Ya da biri üretmiş halkın hayal aleminde beslenmiştir.

Mevcut otoriteye doğrudan karşı çıkmak riskli olduğundan mizahın biraz meşrutiyetinden biraz da masumiyetinden istifade ederek halk baskı rejimine karşı gülerek bir savunma oluşturur.

Yine de mizahçılar kutsal otoritenin gazabına uğrayabilirler. Çoğu zaman mevcut otorite mizahçıları istenmeyen kişi ilan eder. Onun için mizahçı olmak uçurumun kenarında dansetmek gibidir. Hiciv üstadı Nef-i’nin odunlukta boğdurulması tesadüfi bir olay değildir.

Mizah her şeye rağmen adaletsiz otoritelere karşı anarşisttir. Kontrol altına almak zordur.

Zulüm altında olan mazlum milletlerde mizahla deva bulunmaktadırlar.

Doğu Türkistanlı bir öğrenci anlatmıştı. “Çinliler bütün iletişimimizi kontrol altına alıyorlar. Yasaklıyorlar. Bir şey var ki onu asla kontrol edemiyorlar. O da fıkralarımız” diyordu. Akabinde bir fıkra anlatmıştı.


Bir Amerikalı, bir Japon, bir Doğu Türkistanlı, bir Çinli aynı tren kompartmanında yolculuk yapmaktadır. Amerikalı bir malboro sigarası yakar, arkasından paketi pencereden aşağı atar. “ Yahu neden paketi dışarı attın dediklerinde “Bizim Amerika’da bundan çok bir önemi yok”diye hava atar. Diğer tarafta wolkmenini dinleyen Japon wolkmeni kulağından çıkarır sonra pencereden aşağıya atar” Yahu neden attın dediklerinde “Japonya’da bundan çok bir önemi yor” der. Doğu Türkistanlı düşünür düşünür sonra Çinliyi kaldırdığı gibi pencereden atar “Yahu niye attın” dediklerinde “Bizim orda bundan çok bir önemi yok” diye cevap verir.

Daha sonra bu fıkra Irakla ilgili anlatılmaya başlandı. Fıkrada ıraklı Amerikalıyı aşağı atar.

Mantık aynıdır. Gücünüz yetmiyorsa, mizah silahınız olur.

Mizah, sonuç olarak bizi güldürürken adaletsizlik karşısında bir ruhsal bir direnç kazanmamızı da sağlar. Gülerken adaletsiz otoriteye karşı engellerin yıkılmasını sağlayabiliriz. Mizah boyun eğmez, asi yapısıyla adaletsizliğe karşı ruhumuzda merhem görevi yapar. Mizah olmasa hayatın adaletsizliğini nasıl tolere etmemiz zor olurdu. Mizah sorunları ortadan kaldırmaz ama yumuşatarak hayatı çekilir hale getirir.






Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Adalet Sarayı Terimi Av. Hulusi Metin Hukuk Sohbetleri 8 28-09-2011 08:34
Sözde adalet yetmez, gözde adalet de lazımdır... üye3578 Hukuk Sohbetleri 7 08-03-2008 11:47
Adalet BakanliĞi PINAR YILMAZ Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi 5 13-09-2006 23:26
Hukuk ve Adalet... Merhaba Hukuk Sohbetleri 1 18-03-2006 11:28


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07192993 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.