Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

ÖzÜrlÜ Çocuk DoĞmasina Neden Olma

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-12-2009, 13:52   #1
av.aynur

 
Varsayılan ÖzÜrlÜ Çocuk DoĞmasina Neden Olma

İyi Çalışmalar,
Adli Yardım bürosunca tarafıma bir dava atandı. Olay beni çok etkiledi ancak, ben titizlendikçe hata yapıp duruyorum. Bayan hamilelik boyunca SSK Hastanesine gidip rutin kotrollerini yaptırıyor ve her şey normal.Hatta doğumdan bir kaç gün önce de kotrole gitmiş.Doğum günü geldiğinde ise doğumun zor olması nedeni ile vakum kullanıyorlar başarılı olamayınca da acil sezeryana alıyorlar. Ve özürlü(hem fiziki hem beyinsel) bir çocuk doğuyor.İlk olarak Asliye Hukuk Mahkemesinde SSKya karşı maddi-manevi tazminat davası açtım. Ancak her üç kurumda birleştirlip Sağlık Bakanlığına bağlandığı gerçeğini göz önüne almadığım için Asliye Hukuk Mahkemesince YARGI YOLU BAKIMINDAN davanın reddine karar verildi. Süresi içerisinde bu sefer Sağlık Bakanlığına karşı İdare Mahkemesinde dava açtım. Ancak İdare Mahkemesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulamadığı için açtığım bu ikinci davada maddi tazminat miktarını daha yüksek tuttum. Karşı taraf avukatı maddi tazminat miktarının bu davada daha fazla tutulduğundan bahisle itiraz etti. Birinci sorum Asliye Hukuk Mahkemesine açtığım ilk davadaki bu taleple bağlı mıyım?Avukatın itirazı yerinde midir?Davacı olarak anneyi, babayı ve çocuğa velayeten anne ve baba olmak üzere 3 kişiyi gösterdim. Yine karşı taraf avukatı anne-baba için MANEVİ tazminat isteyemeyeceğim, ölüm olsa idi isteme imkanım olduğundan bahisle itiraz etti. İkinci sorum bu itiraz haklı mıdır?Bu konulara ilişkin özellikle Danıştay kararları ile bana yardımcı olabilir misiniz? Ayrıca konu olaya ilişkin dikkat etmem gereken başkaca ayrıntılar var mıdır?Şimdiye kadar hiç idari davamam olmadı. Yardımlarınız için şimdiden çok teşekkür ederim. Saygılarımla...
Old 25-12-2009, 17:09   #2
Av. Caner

 
Varsayılan

merhabalar;
kanımca ilk açtığınız miktar ile bağlı değilsiniz ancak ancak ikinci davalıların itirazı bence yerinde değil
ayrıca açmış olduğunuz davacılar olarak doğru kişiler yazılmış. ( geçenlerde böyle bir davada da hem anne hem baba hemde çocuğa velayeten ana ve babası yazılmıştı)
ana ve babanın manevi tazminat talep etmesi için illa çocugun ölmüş olması gibi bir durum yok hatırladıgım bir yargıtay kararında çocugun yüzünde iz kalmış olması bile manevi tazminat talebi için yeterli gözüküyordu ve ana ve baba da çocugun yüzündeki izi de hergün görebilecekleri için derin üzüntü duyacaklarından bahisle yüksek miktarlarda manevi tazminatlar verilebiliyordu.
maddi tazminat olarak yüksek bir miktar hesaplanacağı kanısındayım ama İdare mahkemelerinde ıslah olmadığı için ve ilgili maddede Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için şuanki uygulamanın nasıl olduğunu bilmiyorum
Old 27-12-2009, 22:21   #3
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Bu konuda çok değerli hocam ve tez danışmanım Zarife Şenocak'ın yeni basılmış bir tezi bulunmaktadır. Profesörlük çalışması olarak hazırladığı yapıtının adı İstenmeden Dünyaya Gelen Özürlü Çocuk ve Tazminat'tır. Turhan Kitabevince basılan yapıtın yararlı olacağını düşünüyorum. Saygılarımla
Old 27-12-2009, 22:59   #4
rcakmak

 
Varsayılan

T.C. Danistay
10.Dairesi

Esas: 2004/6540
Karar: 2007/4237
Karar Tarihi: 19.09.2007

İDARENİN HİZMET KUSURUNUN BULUNDUĞU İDDİASIYLA UĞRANILDIĞI İLERİ SÜRÜLEN MANEVİ ZARARIN TAZMİNİ İSTEMİ - BEBEĞİN OKSİJEN YETERSİZLİĞİNE BAĞLI BEYİN ÖLÜMÜ TANISIYLA DÜNYAYA GELMESİ - SAĞLIK HİZMETİNİN İŞLEYİŞİNDE AĞIR HİZMET KUSURUNUN BULUNDUĞU

ÖZET: Dava, bebeğin oksijen yetersizliğine bağlı beyin ölümü tanısıyla dünyaya gelmesinde idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddiasıyla uğranıldığı ileri sürülen manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır. Uyuşmazlıkta, Kadın Doğum Bölümünün kusurlu olduğuna, önemli delillerin kaybolmasını engellemede gerekli özeni göstermeyen ve hastane acil ameliyat koşullarının organizasyonunda eksikliği bulunan hastane idaresinin kusurlu olduğuna karar verildiği anlaşılmaktadır. Yüksek sağlık Şurası'nca yapılan tespitler uyarınca, davalı idarece yürütülen sağlık hizmetinin kuruluşunda ve işleyişinde ağır hizmet kusurunun bulunduğu açıktır.

(765 S. K. m. 459) (2659 S. K. m. 1, 2) (2709 S. K. m. 125) (2577 S. K. m. 26, 49)

İstemin Özeti: Antalya 1. İdare Mahkemesinin tazminat isteminin kısmen kabulü yolundaki 29.4.2003 tarih ve E: 2002/869, K: 2003/509 sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmaların Özeti: Taraflarca karşılıklı olarak savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: Yunus Çetin

Düşüncesi: Mahkeme kararının hükmedilen manevi tazminat ve manevi tazminatın fazlaya ilişkin kısmının reddi yönünden onanması, manevi tazminata faiz yürütülmemesine ilişkin kısmı ile dilekçenin iptaline ilişkin kısmı yönünden ise bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: Emin Celalettin Özkan

Düşüncesi: İdare Hukukunun ilkeleri ve Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre, zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı hallerde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için zararın, idarenin ağır hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bünyesinde risk taşıyan hizmetlerden olan sağlık hizmetinden yararlananın zarara uğraması halinde, bu zararının tazmini ancak idarenin ağır hizmet kusurunun varlığı halinde mümkün olabilecektir.

... Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde gerçekleştirilen doğum sırasında gecikmeli ve hatalı tıbbi müdahalelerde bulunulması sonucu bebeğin oksijensizliğe bağlı beyin ölümü tanısıyla dünyaya gelmesi ve daha sonrada ölümü nedeniyle anne ve baba olan davacıların uğradığı manevi zararın tazmini istemiyle açılan davada, İdare Mahkemesince sağlık hizmetinin kuruluşu ve işleyişinde ağır hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle davacıların manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dava ve temyiz dosyasının incelenmesinden; doğumu gerçekleştiren hastane personeli hakkında yaptırılan soruşturmaya dayalı olarak Danıştay 2. Dairesince verilen 10.10.2002 tarih ve E: 2002/850 K: 2002/3418 sayılı kararla eylemlerine uyan TCK'nun 459 uncu maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca lüzumu muhakemelerine karar verildiği, karara dayanak alınan ... Üniversitesi Tıp Fakültesi Daimi Etik Kurulu Kararı'nın ise; ... hekim ihmali ve klinik uygulamanın eksikliğinden kaynaklanan bir tıbbi zararın oluştuğunu düşündürmekte olduğu kanaatini bildiren bir karar olduğu anlaşılmaktadır.

Öte yandan, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 1. maddesiyle adalet işlerinde bilirkişilik yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu Kurularak 2. maddesinde de kurumun mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.

Bu haliyle, doğumu gerçekleştiren hastane personeli hakkında bir yargılamanın da bulunduğu hususu göz önüne alındığında, sağlık hizmetinin kuruluşu ve işleyişindeki ağır kusurun varlığının saptanması bu yargılama sonucuna bağlı olup; davalı idarenin ağır hizmet kusuru bulunduğunun kabulü için yeterli kabul edilemeyecek nitelikteki dosya içindeki bilgi ve belgelere dayalı olarak verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.

Belirtilen nedenle, taraflar temyizine konu İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:

Dava, anne ...'nun 20.5.2001 tarihinde ... Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yaptığı doğumda bebeğinin oksijen yetersizliğine bağlı beyin ölümü tanısıyla dünyaya gelmesinde idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddiasıyla uğranıldığı ileri sürülen bebek ... için 200.000 YTL, anne ... için 150.000 YTL ve baba ... için 150.000 YTL olmak üzere toplam 500.000 YTL manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Antalya 1. İdare Mahkemesince, Anayasanın 125. maddesinde idarenin kendi işlem ve eylemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğunun kurala bağlandığı, davalı idarece yaptırılan ceza soruşturması ve son soruşturma açılmasına ilişkin karar ile yine davalı idare bünyesinde kurulu bulunan Etik Kurulunun hazırladığı rapor uyarınca sağlık hizmetinin kusurlu işletildiği sonucuna ulaşıldığı, manevi tazminatın idarenin işlem ve eylemlerinden kaynaklanan zarar nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı belirlemek ve karşılığında hiç bir şekilde giderilemeyecek olan bu elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmek amacını taşıması nedeniyle takdiren anne için 20.000 YTL, baba için de 15.000 YTL manevi tazminatın faizsiz olarak ödenmesinin uygun olduğu, öte yandan, 2577 ayılı Yasanın 26/2. maddesinde yalnız öleni ilgilendiren davalara ilişkin dilekçelerin iptal edileceği kuralına yer verildiği, çocuk ...'nun davanın devamı sırasında 2.6.2002 tarihinde ölmesi ve istenilen manevi tazminatın kişisel zarar olması ve sadece isteyeni ilgilendirmesi nedeniyle çocuk ... yönünden dilekçenin iptali gerektiği gerekçesiyle anne için 20.000 YTL, baba için de 15.000 YTL manevi tazminatın faizsiz olarak tazminine, bebek ... yönünden ise dilekçenin iptaline karar verilmiştir.

Davacılar tarafından, çocuğun mirasçıları olmaları nedeniyle çocuk için de tazminat ödenmesi gerektiği, manevi tazminata faiz yürütülmemesinin hukuka aykırı olduğu, takdir edilen manevi tazminatın çok az olduğu; davalı idare tarafından ise, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.

İdare Hukukunun ilkeleri ve Danıştay’ın yerleşik içtihatlarına göre, zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı hallerde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için, zararın, idarenin ağır hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bünyesinde risk taşıyan hizmetlerden olan sağlık hizmetinden yararlananın zarara uğraması halinde, bu zararının tazmini, ancak idarenin ağır hizmet kusurunun varlığı halinde mümkün olabilecektir.

Uyuşmazlıkta, anne ...'nun 20.5.2001 tarihinde ... Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yaptığı doğumda bebeğinin oksijen yetersizliğine bağlı beyin ölümü tanısıyla dünyaya gelmesinde idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı konusunda idare mahkemesince herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın ... Üniversitesi Tıp Fakültesi Daimi Etik Kurulu'nun olay hakkında düzenlediği rapor esas alınmak suretiyle karar verildiği görülmekle beraber, Dairemizin 4.4.2007 tarihli ara kararına cevaben gönderilen belgelerden, tıbbi müdahalede bulunan sağlık personeli hakkında Antalya 4. Asliye Ceza Mahkemesinin E:2003/42 sayısında açılan ceza davasında, sağlık personelinin kusur oranlarının tespitinin yaptırılması amacıyla konunun Yüksek Sağlık Şurası'na intikal ettirildiği, Yüksek Sağlık Şurası'nca da; 26.4.2001 tarihinden itibaren yapılmış olan NST'lerde tekrarlayan deselerasyonların olduğu, bu nedenle bebekte gelişen iskemik ensefalopatinin akut olarak doğumda gelişmediği ve kronik anoksiye bağlı olduğunun anlaşıldığı, antenatal takibi yapan, bu NST'leri normal olarak kabul ederek daha ileri tetkik ve tedaviye gerek görmeyen, dosyada isimleri belli olamayan hekimlerin 8/8 oranında kusurlu olduklarına, hastaneye başvuran hastanın antenatal kayıtlarını ve testlerini incelemeden normal doğuma yönlendirerek kaçınılmaz olarak fetal sıkıntıya neden olan doktorun 4/8 oranında kusurlu olduğuna, ancak bu kusurun bebekteki iskemik ensefalopatinin nedeni olmadığına, hastada fetal kalp hızının çok düşmesine rağmen anestezi ekibi bulunamadığından, acil sezeryanın gecikmeli olarak gerçekleşmesine neden olduklarından anestezi ekibi ve nöbetçi doktorun 4/8 oranında kusurlu olduklarına, adli bir dosya olmasına rağmen önemli delillerin (NST grafıleri) kaybolmasını engellemede gerekli özeni göstermediğinden Kadın Doğum Bölümünün kusurlu olduğuna, önemli delillerin (NST grafileri) kaybolmasını engellemede gerekli özeni göstermeyen ve hastane acil ameliyat koşullarının organizasyonunda eksikliği bulunan hastane idaresinin kusurlu olduğuna 30.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, Yüksek sağlık Şurası'nca yapılan tespitler uyarınca, davalı idarece yürütülen sağlık hizmetinin kuruluşunda ve işleyişinde ağır hizmet kusurunun bulunduğu açıktır.

Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda temyize konu Mahkeme kararının, manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmı ile hükmedilen manevi tazminattan fazlaya ilişkin kısmının reddine yönelik kısmında 2577 sayılı Yasanın 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiç birisi bulunmadığından, davacıların temyiz istemi kısmen, davalı idarenin temyiz istemi ise tamamen yerinde görülmemektedir.

Mahkeme kararının, çocuk ... yönünden dilekçenin iptaline ilişkin kısmına gelince;

Oksijen yetersizliği nedeniyle beyin ölümü tanısıyla doğup bu davada davacı olan bebek ...'nun davanın devamı sırasında ölümü nedeniyle İdare Mahkemesi tarafından, davanın adı geçen davacıya ilişkin bölümü için dilekçenin iptaline karar verilmiştir.

Oysa, 2577 sayılı Yasanın 26/2. maddesinde yalnız öleni ilgilendiren davalara ilişkin dilekçelerin iptal edileceğine ilişkin kural, menfaat ihlaline dayalı olarak açılan davalarda uygulanacak bir kural olup, hak ihlaline dayalı olarak açılan tam yargı davalarında uygulanma olanağı bulunmamaktadır.

Esasen davanın bebek ...'ya ilişkin bölümünde manevi tazminat isteminin kabulü halinde Türk Lirası cinsinden tazminata hükmedileceği dikkate alındığında davanın ölen davacıya ilişkin bölümünün yalnız öleni ilgilendirmediğinin, mirasçılarının davanın bu bölümünü takip edebileceğinin kabulü gerekir.

Mahkeme kararının, hükmedilen manevi tazminata yasal faiz yürütülmesi isteminin reddine ilişkin kısmına gelince;

Manevi tazminat, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ise de, tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek miktarın aynı zamanda idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak bir oranda olması gerekmektedir.

Manevi tazminatın belirtilen niteliği itibariyle, ilgililerin uğradıkları manevi zararın gerçek anlamda karşılanabilmesi, hükmedilen manevi tazminat tutarına yasal faiz uygulanmasını da gerektirmektedir.

Bu durumda, İdare Mahkemesi kararının, manevi tazminata faiz yürütülmemesine ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemektedir.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesine uygun bulunan davacıların temyiz isteminin kısmen kabulüyle Antalya 1. İdare Mahkemesinin 29.4.2003 tarih ve E: 2002/869, K: 2003/509 sayılı kararının, hükmedilen manevi tazminata faiz yürütülmemesine ilişkin kısmı ile çocuk ... yönünden dilekçenin iptaline ilişkin kısmının bozulmasına oyçokluğuyla, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesine uygun bulunmayan davacıların temyiz isteminin kısmen, davalı idarenin temyiz isteminin ise tamamen reddiyle hükmedilen manevi tazminattan fazlaya ilişkin kısmının reddiyle, manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmının onanmasına, dosyanın, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine 19.09.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

KARŞI OY

Mahkemece, çocuk ...'nun davanın devamı sırasında 2.6.2002 tarihinde ölmesi ve istenilen manevi tazminatın kişisel zarar olması ve sadece isteyeni ilgilendirmesi nedeniyle çocuk ... yönünden dilekçenin iptaline karar verilmesinde usul ve hukuka aykırılık bulunmadığından mahkeme kararının bu kısmının da onanması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına bu yönden karşıyım. (¤¤)
Old 23-05-2011, 13:12   #5
ümit erdem

 
Önemli Emsal Kararlar...

EMSAL KARARLAR;
11.12.2002 tarihli (2002/13-1011 E., 2002/1047 K.) Hukuk Genel Kurulu Kararı'na konu teşkil eden olayda davacı, hamileliği esnasında tıbbi yardım almak üzere özel bir hastaneye başvurmuş ve gebelik takibi bu hastaneye bağlı olarak çalışan davalı hekimler tarafından yürütülmüştür. Gebelik takibi süresince yürütülen kontrol ve tetkiklerde davacılara hekimler tarafından herşeyin yolunda gittiği, sağlıklı bir çocuğun dünyaya geleceği yolunda açıklamalarda bulunulmuş, davacı anne davalı hastanede doğum yapmış ve ağır konjenital anomalili bir bebek dünyaya getirmiştir. Doğumundan sonra anomalili bebek sakatlıklarının giderilmesi için bir başka hastaneye sevkedilmiş ve bu hastanede yıllarca süren, çok sayıda cerrahi müdahaleye tabi tutulmuştur. Bu arada eşler, gebelik takibini yürütmüş olan hekimlere ve hastaneye karşı, “çocuğun sakat doğduğunu ve ömür boyu maluliyetinin söz konusu olacağını, hekimlerin gerekli hassasiyeti göstmediklerini, sakat çocuğun doğumuna hekimlerin gebelik takibinde gerekli dikkat ve özeni göstermedikleri için koydukları yanlış tanının sebep olduğunu” ileri sürerek ve fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak kendileri ve çocukları adına manevi tazminat ve manevi tazminat davası açmışlardır. Dava esnasında alınan Bilirkişi Raporu'na göre; davalılar kusurlu bulunmuştur. İlk Derece Mahkemesi “gebe kadın ile hekimler arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olduğu, vekilin özen görevinin bulunduğu ve hekimlerin hafif kusurundan dolayı dahi sorumlu oldukları, dava konusu olayda hekimlerin kusuru ve zararın Bilirkişi Raporu çerçevesinde ispatlandığı” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Yargıtay (13.) Hukuk Dairesi'nce onanan karar hakkında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da; “davacılar ile gebe kadın arasında gebelik takibini içeren bir vekalet sözleşmesi bulunduğundan hareketle, dava konusu olayda hekimlerin özen ve sadakat borcuna aykırılıktan kaynaklanan bir zarar söz konusu olduğunu” vurgulamıştır.

20.10.2004 tarihli (2005/13-97 E., 2005/150 K.) Hukuk Genel Kurulu Kararı'na konu teşkil eden olayda ise; davacının gebelik takibi özel bir Hastane hekimi tarafından yürütülmüş, doğacak çocuğun sağlıklı olacağı bildirilmesine rağmen, davacı ellleri ve ayakları anomalili bir çocuk dünyaya getirmiştir. Bunun sonucu eşler kendileri ve doğan çocukları adına manevi tazminat, çocuğun geçireceği ameliyatlar, tedavi masraflar ve ömür boyu uğrayacağı iş gücü kaybı nedeniyle kendileri ve çocukları adına tazminat taleplerinde bulunmuşlardır. İlk Derece Mahkemesi ve Yargıtay tarafından davacıların maddi ve manevi tazminat talepleri kabul edilmiştir.

Her 2 Karar'da da istenmeden dünyaya gelen bir çocuk söz konusu olup, Eşler, Hekimler tarafından gebelik takibi esnasında yapılan tetkik ve muayeneler sonucu doğacak çocuğun sağlıklı olduğu yönünde yanlış bilgilendirilmişlerdir. (Her iki dava konusu olayda da, çocuktaki anomalilere hekim kusurunun sebep olup olmadığı tartışılmamıştır.) Hekimin yükümlülük ihlali, gebelik takibi esnasında özensiz davranıp, doğacak çocuktaki anomalilerin tespit edilememesi ve bu nedenle gebe kadın ve eşinin doğacak çocuğun sağlıklı olduğu yönünde yanlış bilgi verilmesi şeklinde ortaya çıkmıştır. Söz konusu Kararlar'dan anlaşılacağı üzere; İlk Derece Mahkemeleri ve Yargıtay tazminat taleplerini “sözleşmenin ihlaline ve hekimlerin gebelik takibindeki kusuruna” dayandırmıştır.

OKUMA ÖNERİLERİM;
Meryem Türkan Işık; “Gebelik Sürecinde Tıbbi Aydınlatma”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, (Tez Danışmanı: Prof. Dr. İlhan Tuncer), Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı, Adana, 2010.

Doç. Dr. Zarife Şenocak; “İstenmeden Dünyaya Gelen Özürlü Çocuk ve Tazminat”, Turhan Kitabevi, Ankara, 2009.

Yrd. Doç. Dr. Yusuf Büyükay; “İstenmeden Dünyaya Gelen Çocukların Bakım Eğitim ve Tedavi Giderlerinin Tazmin Edilmesi Sorunu”, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2006.

Tülay Aydın; “Kişilik Haklarının Doğum Öncesinde Korunması”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, (Tez Danışmanı: Prof. Dr. Rona Serozan), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, İstanbul, 2006.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İmar Kirliliğine Neden Olma Av.Selim Balku Meslektaşların Soruları 23 20-06-2017 17:23
özürlü çocuk doğumu av. mustafa Meslektaşların Soruları 2 15-10-2009 10:06
velayet/vasilik yaşı büyük özürlü çocuk av.mansur Meslektaşların Soruları 2 06-04-2009 15:01
özürlü çocuk için nafaka av.mansur Meslektaşların Soruları 2 09-11-2007 12:49


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04529595 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.