Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Soruları Arşivi THS Hukuk Soruları alanına 2000-2007 yılları arasında gönderilmiş eski soruların arşivlendiği forum alanımız. Bu alan yeni mesajlara ve yanıtlara kapalıdır ve sadece arşiv amaçlı olarak yayında tutulmaktadır.

Borcun Ferilerinin Sukutu ( Bk 113)/ Kıymetli Evrak

 
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 24-02-2007, 14:29   #1
Gündüzalp GÜNEY

 
Varsayılan Borcun Ferilerinin Sukutu ( Bk 113)/ Kıymetli Evrak

BK 113 e göre asli hakların ortadan kalkması feri haklarıda sona erdirir madde 113/2 de 113/1'in istisnaları sayılmıştır bu istisnalardan biri de kıymetli evraktır. Kıymetli evrakda asli haklar son bulsada feri haklar sona ermez.Bu konunun uygulamada nasıl gerçekleştiğini öğrenebilirmiyim?
Old 24-02-2007, 22:56   #2
mutlakadalet

 
Varsayılan

Sayın Gündüzalp Güney, sormuş olduğunuz soruya, Hukuk Genel Kurulu'nun vermiş olduğu bir karar ile yanıt vermemin bir sakıncası yok değil mi?

T.C
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas No : 2002/19-82
Karar No : 20021173
Tarih : 13.03.2002


...

Mahkemece önceki kararda direnilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, satılan mal bedelinin zamanında ödenmemesinden kaynaklanan gecikme faizi alacağına ilişkindir.

Taraflar arasında akaryakıt ve madeni yağ satışından doğan ve uzun yıllar süren bir ticari ilişki mevcut olup, mal alışverişi ve asıl alacağın faize yönelik herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürülmeden tahsil edildiği konuşunda, dosyada mevcut çok sayıdaki fatura kapsamlarında da faize yer verilmediğinde uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık; davacının saklı tutulmayan faiz alacağının asıl borcun ödenmesi ile birlikte sakıt olup olmadığı, tarafların sıfatlarının ya da aralarındaki yazışmaların ayrı bir kabul şeklini gerektirip gerektirmediği, dolayısıyla davada BK.113/1 mi yoksa 113/2 maddesinin mi uygulanması gerektiği, noktasında toplanmaktadır.

Kural olarak; ana alacağın sona ermesi ile birlikte ek haklar da sona erer. Anlam açısından bakıldığında ek haklar, bir ana hakkın varlığına ihtiyaç gösteren ve ancak ona bağlı olarak doğabilen haklardır. Faiz de bu haklar arasındadır.

Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; Borçlar Kanununun borçların ferilerinin sükutu ana başlıklı 113 maddesi aynen; “Asıl borç tediye ile veya sair bir suretle sakıt olduğu takdirde kefalet ve rehin ve sair fer’i haklar dahi sakıt olur.

Evvelce işleyen faizleri talep hakkının mahfuz bulunduğu beyan edilmiş veya hal icabından neşet eylemiş olmadıkça bu faizler talep olunamaz.

Gayrimenkul rehine ve kıymetli evraka ve konkordatoya müteallik hususi hükümler mahfuzdur. “hükmünü amirdir. Daha açık bir söyleşiyle, eklentilerin sona ermesi başlığını taşıyan maddenin birinci fıkrasında ana borcun ödeme veya sair surette sakıt olması halinde kefalet, rehin vs. Hakların da sakıt olacağı ilke olarak hükme başlanmış, ikinci fıkrada ise bu ilkenin iki istisnasına yer verilmiştir.

Bunlar daha önce işlemiş olan faizleri isteme hakkının saklı tutulduğunun bildirilmiş olması ve/veya durumun özelliğinden bunun anlaşılmasıdır. Daha açık ifadeyle Borçlar Kanununu 113/1 maddesinde yer alan karine mutlak ve sınırsız olmayıp, karinenin dayandığı esas ödemeyi kabul eden alacaklının eda sırasında fen ve tali hakları isteme yetkisini saklı tutmak iradesinin açıklanmasını gerektirir.

Somut olayda; taraflar arasında yıllara dayanan ticari ilişki mevcut olup, aradaki sözleşmeler gereğince alacağın davacı yanca faturalandırılıp, davalı şirkete ulaştırılması takip eden 9 takvim günü içinde fatura bedelinin davalı şirket tarafından davacının İstanbul Bölge ‘Müdürlüğü hesabına yatırılacağı ve yatırılacak banka şube ve hesap numaraları konusunda taraflar arasında mutabakat sağlanacağı hükme bağlanmıştır. Yıllar içinde yapılan ödemeler sözleşme hükümleri gereği belirlenen banka şube ve hesaplarına yapılmıştır.

Paranın tahsilini yapan banka memur veya görevlisinin davacının adamı ya da çalışanı olmadığı ve böyle olsa bile onun adına irade açıklamasında bulunma yetkisine sahip olmadığı açıktır.

Süregelen ticari ilişki içinde ödemelerin de zaman içine ‘yayıldığı dosyada mevcut hesap çizelgeleri ile bellidir. Son ödemenin yapıldığı tarihe kadar alacaklının faiz talep etme olanağı mevcut olup, davacı alacaklının faiz konusundaki iradesini ilk olarak 24.4.1996 tarih ve 2108 sayılı yazısı ile davalı yana bildirdiği anlaşılmaktadır. Dayalı yan ise davacıya verdiği 14.10.1996 tarih ve 3941-68578 sayılı cevapta eski borçlar toplamının bir defada ödeneceği, gecikme faizi konusunda hem fikir olmakla birlikte kamu kuruluşu olmaları nedeniyle ödemelerin muntazaman yapıldığı ve tahsildarlarca istendiğine ödendiği, yapılan ödemelerin nazara alınması gerektiği bildirilmiştir. Gerek asıl alacağın ödenmesi gerek bunun ferisi durumundaki faizin ödenmesi konusunda davacının devam eden 19.8.1996, 22.8.1996 vs günlü yazışmalarından sonra son olarak taraflar arasında 1997 dönemine ait anlaşma yapılmıştır. Bunun hazırlık aşamasında ve anlaşmanın yapılmasını takiben 24.7.1997 tarih ve 2056 sayılı yazı ile davacı birikmiş faiz talebini davalı yana iletmiş, dayalı yan ise 27.10.1997 tarihli cevabında 1991-1 996 yılı faiz ödemelerine ilişkin faturalar konusunda gerekli birimlere talimat verildiği, iyi ilişkilerin sürmesinin istendiğini belirtmiş, davacının bu tarihi takip eden gecikme faizi ödenmesi talepli diğer yazılarından (Örn. 13.1.1998, 26.3.1 998) sonra da davalı yan 13.5.1998 gün ve 364 sayılı yazıda da istenen alacak konusunda mutabakata var olmadığını davacı yana bildirmiştir. Dava bu açık iradenin bildirilmesinden sonra açılmıştır.

Açıklanan olguların varlığı karşısında artık davacının faiz isteğini saklı tuttuğunun kabulü halin icabına tamamen uygun düşmektedir. Bu yönüyle sadece davacı ya da davalı yanın statüleri değil, aralarındaki olayların gelişimi ve bu gelişim içinde karşılıklı ortaya konulan irade beyanları da somut olayda Borçlar Kanunun 113/1 maddesindeki karinenin değil bunun istisnasını teşkil eden 113/2 maddesinin uygulanmasını gerektirmektedir. Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşme, kararlaştırılan ve yıllara yayılan ödeme biçimi, karşılıklı irade açıklamaları göz ardı edilerek faize ilişkin yazışmalara başka anlamlar verilmesiyle davacının talebinin reddi doğru bulunmamıştır.

Bu nedenle, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bozulmalıdır.

İlgili kararın tamamını görmek için: http://www.yalovabarosu.org.tr/yk/yk...08433440D4B%7D

Saygılarımla
Old 26-02-2007, 14:39   #3
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Sn.Gündüzalp Güney,

Turgut Uygur, Borçlar Kanunu kitabında kıymetli evraka ilişkin olarak ne anlaşılması gerektiği şöyle belirtilmiş :

"Asıl alacak sona erse bile, faizler ayrı bir poliçeye yazılmış veya asıl senetten ayrı kuponlara bağlanmışsa, asıl borçtan ayrı olarak devam ederler."

Saygılar.
 


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Borcun Nakli-harici Oto Satışı-nedensiz İktisap... Av. Bülent Sabri Akpunar Borçlar Hukuku Çalışma Grubu 14 17-01-2011 13:41
Seydişehirde dosyadan evrak Av. O. TEKGUL Şehirlerarası Nöbetçi Avukat 3 19-01-2007 17:38
kıymetli evrak hukuku sınavı için püf noktaları? mertt_onn Hukuk Lisans Eğitimi 11 10-01-2007 19:10
İhtiyatı Hacizde Vekalet Ücretı Ve Ferilerinin Nasıl İstenebileceği tugrahan Meslektaşların Soruları 4 13-10-2006 00:50
Dolar Bazındaki Borcun Tl'na Çevrilmesi Murat Uslu Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 20:22


THS Sunucusu bu sayfayı 0,02561593 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.