Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

kıdem tazminatı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-02-2011, 22:38   #1
av.ertürkyıldız

 
Varsayılan kıdem tazminatı

sayın meslektaşlarım emekli olan bir işçi kıdem tazminatına hak kazanmasına rağmen tazminatı verilmiyor.Ayrıca işten çıkarılırken bütün alacaklarımı aldım diye bir belge imzalatıyor.aynı gün miktar belirten bir ibraname daha imzalatılıyor.bu belgedeki miktar sadece işten ayrıldığı yılın kıdem tazminatı;diğer yılların ödendiğine dair miktar bildiren bir belge yok.emekli olan şahşın okuma yazması iyi değil ama imza atabiliyor.Emeklilik işlemleri için bu imzaların şart olduğu söyleniyor.burada şahsın iradesinin sakatlandığını anlayabiliyoruz;ancak bunu mahkemede nasıl ispatlayabiliriz?ibranameler arasında çelişki olduğunu ileri sürebilir miyiz?
Old 25-02-2011, 22:54   #2
BALDIRAN

 
Varsayılan

Her iki ibranamede elinizdeyse ve dosyaya sunulyorsa, ibranameler arasındaki çelişkiye, aynı alacak için iki farklı ibranamenin düzenlenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğuna dayanabilirsiniz. Miktar içermeyen ibranamelerin geçersizliğine, irade fesadına,hata/hileye, dayanabilirsiniz. İbra tarihine bakıp, o tarihte müvekkiliniz çalışıyorsa, geçersizliğine dayanabilirsiniz.kolAY gelsin.
Old 26-02-2011, 15:40   #3
av.selma

 
Varsayılan ibraname konusunda yargıtay kararı

E:2007/16918
K:2008/10275
T:25.04.2008

KIDEM VE İHBAR TAZMİNATI
YILLIK İZİN ÜCRETİ
FAZLA MESAİ ÜCRETİ

Özet
Yeni Borçlar Kanunu tasarısında bu konuya değinilmiş ve 419. maddesinde, işçi ve işveren ilişkileri açısından ibra sözleşmesine dair bazı kurallara yer verilmiştir. Bahsi geçen düzenleme de, işçilik alacaklarını sona erdiren ibra sözleşmelerinin sınırlı biçimde ele alınması gerektiğini göstermektedir. Bu itibarla Borçlar Kanunun irade fesadını düzenleyen 23-31 maddeleri arasında düzenlenmiş olan irade fesadı hallerinin iş Hukukunda ibra sözleşmeleri bakımında çok daha titizlikle ele alınması gerekir.

4857 s. Yasa m. 17,41,46,57

Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ile genel tatil ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hâkimi Y.Tekbaş tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği olup olmadığı uyuşmazlık konusudur.
İbra sözleşmesi, İsviçre Borçlar Kanununun 115. maddesinde düzenlendiği halde Türk Borçlar Kanununa bu madde alınmamıştır. Bir kanunda ana kurallar ve kurumlar oluşturulurken ibra gibi önemli bir kurma yer verilmemiş oluşunun ancak hata sonucu olabileceği öğretide ileri sürülmüştür( Berki, Şakır: Borçların Sukutu, AÜHF, Cilt XII. s. 237). Bununla birlikte gerek öğretide gerek uygulamada ibraname, bir borcun tam ya da kısmen ifa edilmeden sona ermesini sağlayan özel sukut nedeni olarak kabul edilmektedir (Feyzi oğlu, F.N: Borçlar Hukuku Umumi Hükümler, Cilt II, İstanbul 1969, s. 351). Bu noktada ibra sözleşmesinin bir ödeme yönünde bir anlaşma olmadığı, borcun kısmen ya da tamamen tatmin edilemeyen sona erme şekillerinden biri olduğu belirtilmelidir.
İş Hukukunda ibra sözleşmesi ibraname adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır, ibra sözleşmesinin tanımı, şekli ve hükümlerinin Borçlar Kanununda düzenlenmesinin ötesinde, iş Hukukunun işçiyi koruyucu özelliği sebebiyle İş Kanunlarında normatif hüküm olarak ele alınması gerektiği açıktır.
İşçi, emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş Hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmalı ve borcun asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmalıdır. Borcun tatmin edilemeyen sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine İş Hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmelidir.
Yeni Borçlar Kanunu tasarısında bu konuya değinilmiş ve 419. maddesinde, işçi ve işveren ilişkileri açısından ibra sözleşmesine dair bazı kurallara yer verilmiştir. Bahsi geçen düzenleme de, işçilik alacaklarını sona erdiren ibra sözleşmelerinin sınırlı biçimde ele alınması gerektiğini göstermektedir. Bu itibarla Borçlar Kanunun irade fesadını düzenleyen 23–31 maddeleri arasında düzenlenmiş olan irade fesadı hallerinin iş Hukukunda ibra sözleşmeleri bakımında çok daha titizlikle ele alınması gerekir.
Konuya dair somut çözümlere gelince; öncelikle belirtmek gerekir ki, iş ilişkisinin devamı sırasında düzenlenen ibra sözleşmeleri geçerli değildir, işçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak ya da bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş sayılmalıdır.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi de mümkün olmaz. Bu nedenle işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu yönünde Yargıtay uygulaması istikrar kazanmıştır.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz etkisinde olduğu kabul edilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ise, trafik kazalarından kaynaklanan tazminat davaları yönünden 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 111. maddesinin uygulaması çerçevesinde, gerçek zarar ile yapılan ödeme arasında açık oransızlık bulunması durumunda ibra belgelerine değer verilmeyeceğini kabul etmektedir. Yargıtay 11. H.D. 11.3.2004 gün 2003/7655 E, 2004/ 2411 K.) 2918 sayılı yasanın 11. maddesinde, “Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir” şeklinde kurala yer verilmiş olup, benzer bir çözüme Yargıtay’ca iş kazalarından doğan tazminat davalarında da gidildiği görülmektedir (Yargıtay H.G.K. 7.12.2005 gün 2005/21-665 E, 2005/712K.).
Son olarak miktar içermeyen ibra sözleşmelerinin borcu sona erdiren etkisi üzerinde durulmalıdır. Yargıtay, tacirler arasındaki düzenlenen ibra sözleşmesinin açık ve kesin olması yanında hangi borçla ilgili olduğunun belirlenmesi gerektiğini kabul etmekle birlikte, miktar içermemesini geçersizlik nedeni olarak saymamıştır (Yargıtay H.G.K.28.4.2004 gün 2004/ 15-105 E, 2004/230 K.). Ancak iş Hukukunda sorununun benzer şekilde çözümü mümkün olmaz. Geçimini emeği ile sağlayan bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmeyeceği varsayımından yola çıkıldığında, miktar içermeyen ibranameye değer verilmesi doğru olmaz, iş Hukukunda işçi lehine yorum ilkesi de bunu gerektirir. Dairemizin daha önceki kararlarında da miktar içermeyen ibranameye değer verilmemektedir (Yargıtay 9.H.D. 28.5.1996 gün 1995/ 38219 E, 1996/ 12005 K.). Ancak özellikle 2001 yılından sonra verilen bazı kararlarda miktar içermese de fesihten sonra düzenlenen ve işçilik alacaklarının ismen sayıldığı ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmıştır(Yargıtay 9.HD. 25.4.2001 gün 2001/4006 E, 2001/7055 K. ve Yargıtay, 9.HD. 10.12.2002 gün 2002/ 10816 E, 2002/ 23501 K). Yargıtay’ın diğer iş Dairelerinde de miktar içermeyen ibra sözleşmelerine değer verilmemektedir (Yargıtay 10.HD. 23.10.2003 gün 2003/ 5745 E, 2003/7375 K; Yargıtay 21.HD. 18.4.2005 gün 2005/1585 E, 2005/ 3896 K.). Yeni Borçlar Kanunun Tasarısının 419. maddesinde de miktar içermeyen ibranamenin geçersiz olduğu açık biçimde ifade edilmiştir. Bütün bu olgulara göre konunun yeniden değerlendirilmesi sonucu ve yukarda belirtilen gerekçelerle iş Hukuku açısından miktar içermeyen ibra sözleşmelerinin geçerli olmadığı sonucuna varılmalıdır, ibranamenin gerçeği yansıtmadığı itirazı karşısında işverence ibranamenin doğruluğunun yazılı delille kanıtlanması gerekir. Aksi halde ibranamenin geçerliliği kanıtlanamadığından işçi, miktarı gösterilmeyen haklan kazanır.
Somut olay yönünden ibraname ile davacıya sadece 1670 günlük kıdem tazminatı ödenmiştir. Fazla mesai alacağı ödenmediği gibi, yıllık ücretli izin alacağı ibranamede yer almaktadır. Böyle olunca fazla mesai ve yıllık ücretli izin alacağının bilirkişi tarafından hesaplandığı şekli ile kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi hatalı olup, kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 27-02-2011, 00:41   #4
M. Emre Bulut

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım üstteki içtihat Yargıtayın ibraname konusundaki görüşünü açıkça belirtmiştir. Genel ibranameler geçerli değildir. Miktar içeriyorsa da fazlaya ilişkin talep hakkınız mevcuttur. Kanıcaibraname konusunda endişe duymanıza gerek yoktur.
Old 19-02-2014, 20:05   #5
Av.S.Seda Deler

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım yanıtları okuyup anladığım kadarıyla diyelim ki ibra sözleşmesinde ''iş kazası sonucu doğacak zararlar için 18.000 tl ödendi,işveren ibra edildi'' ifadesi yer alıyorsa bu makbuz hükmünde oluyor değil mi ?Yani zarar 30.000 tl çıksa kalan 12.000 tl yi talep edebilecek miyiz?
Old 20-02-2014, 09:48   #6
avukat48

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

21.Hukuk Dairesi
Esas: 1995/2055
Karar: 1995/1779
Karar Tarihi: 24.04.1995


İBRANAME - KISMÎ İFAYI İÇEREN MAKBUZ - İBRANAMEYİ VEREN HAK SAHİPLERİNİN İBRANAMENİN VERİLDİĞİ TARİHTEKİ VERİLER ESAS ALINARAK GERÇEK ZARARLARININ SAPTANMASI GEREĞİ - AÇIK ORANSIZLIĞIN BULUNMADIĞININ TESPİTİ HALİ

ÖZET: Yapılacak iş, ibranameyi veren hak sahiplerinin, ibranamenin verildiği tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararların saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık ibraname ile alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda, ibranameyi "kısmî ifayı içeren makbuz" niteliğinde kabul etmek ve belirlenen tazminattan indirmek, açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde şimdiki gibi karar vermekten ibarettir.


(818 S. K. m. 87, 89)

Dava: Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden dolayı maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirttiği şekilde isteğin reddine karar verilmiştir.

Hüküm, davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Karar: Dava, iş kazası sonucu ölüm nedeniyle hak sahiplerinin uğramış olduğu destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, hak sahipleri tarafından düzenlenen "ibranamenin" içeriği ve kapsamı yönünden davacıların tüm alacaklarını aldıkları ve bu suretle borçluyu borcundan kurtardıkları biçiminde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere; alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde "ibra" denir. İbranamenin kural olarak işçiye veya hak sahiplerine yapılmış olan ödeme ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, anılan belge ibraname değil ancak makbuz niteliğindedir. Bu yön ise, ibranamenin verildiği tarih göz önünde tutularak hak sahiplerinin gerçek zararını uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa, yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Yapılacak iş, ibranameyi veren hak sahiplerinin, ibranamenin verildiği tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararların saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık ibraname ile alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda, ibranameyi "kısmî ifayı içeren makbuz" niteliğinde kabul etmek ve belirlenen tazminattan indirmek, açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde şimdiki gibi karar vermekten ibarettir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine , 24.4.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 20-02-2014, 09:51   #7
avukat48

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2008/21-53
Karar: 2008/107
Karar Tarihi: 06.02.2008


MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI - İŞ KAZASI SONUCU SÜREKLİ İŞ GÖREMEZLİĞE UĞRAYAN DAVACININ UĞRADIĞI ZARARIN GİDERİLMESİ İSTEMİ - İBRANAMENİN BORÇLUYU BORCUNDAN KURTARDIĞI BİÇİMİNDE DEĞERLENDİRİLİP DEĞERLENDİRİLMEYECEĞİ HUSUSU - KISMİ İFAYI İÇEREN MAKBUZ

ÖZET: Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Davacıya, oluşan zarar nedeni ile maddi ve manevi tazminatına karşılık … YTL'nin ödenmiş olduğu <ibraname> başlıklı belgeden anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, söz konusu <ibranamenin> içeriği ve kapsamı yönünden davacının tüm maddi tazminat alacağını aldığı ve bu suretle borçluyu borcundan kurtardığı biçiminde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Yapılacak iş, davacının, gerçek zararını saptamak, böylece tazmin edilecek miktarı ile buna karşılık ibraname ile alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığı denetlenmek, açık oransızlığın bulunması durumunda, ibranameyi <kısmi ifayı içeren makbuz> niteliğinde kabul etmek ve ibraname ile alınan meblağın, ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle; belirlenecek gerçek zarardan davacı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararının karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktara hükmetmek gerekir.

(4857 S. K. m. 18) (1086 S. K. m. 429)

Taraflar arasındaki <Maddi ve Manevi Tazminat> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 3. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 11.07.2006 gün ve 346-389 sayılı kararın incelenmesi davacı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 03.05.2007 gün ve 17982-7444 sayılı ilamı ile;

<...1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bendin; kapsamı dışında kalan, manevi tazminat isteminin reddine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları da dahil diğer temyiz itirazlarının reddine,

2- Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Davacıya, oluşan zarar nedeni ile maddi tazminatına karşılık toplam 25.130,00 YTL ve manevi tazminatına karşılık 1.000,00 YTL'nin ödenmiş olduğu 16.06.2005 tarihli <ibraname> başlıklı belgeden anlaşılmaktadır. Davacının manevi tazminat alacağını alarak ibraname verdiğinden ve manevi tazminatın bölünmesi, yeniden dava konusu yapılarak miktarının artırılması olanağı bulunmadığından mahkemece davacının manevi tazminat istemine yönelik davasının reddine ilişkin verilen hüküm doğrudur.

Uyuşmazlık, söz konusu <ibranamenin> içeriği ve kapsamı yönünden davacının tüm maddi tazminat alacağını aldığı ve bu suretle borçluyu borcundan kurtardığı biçiminde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde <ibra> denir. İbranamenin kural olarak işçiye veya hak sahiplerine yapılmış olan ödeme ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda ise anılan belge ibraname değil, ancak makbuz niteliğindedir. Bu yön ise, ibranamenin verildiği tarih gözönünde tutularak işçinin gerçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Yapılacak iş, ibranameyi veren davacının, ibranamenin verildiği tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararını saptamak, böylece tazmin edilecek miktarı ile buna karşılık ibraname ile alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığı denetlenmek, açık oransızlığın bulunması durumunda, ibranameyi <kısmi ifayı içeren makbuz> niteliğinde kabul etmek ve ibraname ile alınan meblağın, ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle; belirlenecek gerçek zarardan davacı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararının karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktara hükmetmek gerekir. Açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde ise şimdiki gibi davacının maddi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekir.

Mahkemece, bu madde ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...> gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekilleri

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü;

Dava, iş kazasına dayalı tazminat istemine ilişkin olup, yerel mahkemece, davacının işverene verdiği ibraname karşısında tazminat isteme hakkı bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiş, kararın Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçelerle bozulması üzerine; davacı tarafça, ibranamenin gabin ya da diğer geçersizliğinin ileri sürülmediği, resen <gabin> araştırması yapılarak,

İbranamenin <makbuz> niteliğinde sayılmasının mümkün olmadığı belirtilerek direnme karan verilmiştir.

İbra sözleşmesi, iş hukukunda geniş bir uygulama alanına sahip olmasına, işçinin iş sözleşmesinden doğan tazminat ve diğer işçilik haklarının sona erdirmesine ve İsviçre Borçlar Kanununun 115. maddesinde düzenlenmiş bulunmasına karşın, Türk Borçlar Kanununda yer almamış, İş Kanunlarında da bir düzenleme öngörülmemiştir.

İbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldırır. Tam ibrada borcun tamamı, kısmi ibrada ise borcun ibra edilen kısmı sona erer. Bunun sonunda borçlu da borcundan kısmen ya da tamamen kurtulur (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku 8. Baskı, s. 1222/1223).

Somut olayda, iş kazası sonucunda sürekli iş göremezlik durumuna giren davacıya, 16.6.2005 tarihli <ibraname> başlıklı ve <muhtelif tarihlerde maddi tazminatına hitaben 8.130 YTL bedeli nakden elden aldım ve şimdi de 17.000 YTL maddi tazminat ve 1.000 YTL manevi tazminat olmak üzere toplam 18.000 YTL meblağı işverenimden nakden ve tamamen teslim aldım. Böylece işverenimden bugüne kadar 25.130 YTL maddi ve 1.000 YTL manevi olmak üzere toplam 26.130 YTL meblağı nakden aldım. Tüm bu sebeplerle işverenim ... Şti. geçirmiş olduğum iş kazasından ve her türlü tazminat taleplerimden dolayı gayri kabili rücu ibra ederim> ifadelerini içerir belgeye dayalı ödemede bulunulduğu, 08.12.2005 tarihinde, iş kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemli eldeki bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, iş kazasına dayalı eldeki davada <maddi tazminat> isteminin, ibra gabin iddiasının incelenmesi ve ivazlar arasında açık bir oransızlık bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir.

Gabin (aşın yararlanma), iş hukuku uygulamasında ibra sözleşmesini geçersiz kılan en önemli nedenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İbranamenin makbuz hükmünde olduğuna dair çok sayıda Yargıtay kararının temcit noktası da bu hukuksal olgudur.

İvazlar arasında açık bir oransızlık bulunduğu, çok düşük olan karşı edim için çok yüksek bir edim veya bunun aksine, çok yüksek olan bir karşı edim için düşük bir edim taahhüt olunduğu takdirde gabinden söz edilebilecektir.

İki taraflı, karşılıklı hal ve borçları kapsayan sözleşmelerde edimler arasında, makul, hayatın olağan icaplarına uygun düşen ekonomik bir dengenin varlığı aranır. Gerçekten de, olağan koşullar altında, taraf yararlan arasında böyle bir denge sağlanmadan, ücret geliriyle hayatını idame ettirmek zorunda olduğu kabul olunan bir işçinin, aksini öngören bir belgeyi imzalaması da beklenemez.

Edimler arasında makul bir denge mevcut olmayan ve taraflardan birine <aşırı yararlanma> sağlayan ve olağan olarak nitelendirilmesi mümkün olmayan bir sözleşmenin yapıldığı durumlarda, bu sözleşmeden zarar gören tarafın dava açma yolu açık bulunmaktadır.

Bu tür uyuşmazlıklarda aranan temel nokta, öğretide <objektif unsur> olarak da ifade edilen, karşılıklı edimler arasında <açık bir nispetsizlik> bulunmasıdır.

<Açık nispetsizlik> soyut içerikli bir kavramdır. Yargısal uygulamalarla, yasal terimdeki soyutluğun açıklığa kavuşturulması gereklidir. İsviçre Federal Mahkemesine göre <açık nispetsizlik> karşılıklı ivazlar arasında <göze çarpan> aşırı bir fark mevcut olması anlamına gelir.

Normal bir kimsenin hayat bilgi ve görgüsüne göre edimler arasında olağanüstü ve aşın bir farkın var olması halinde açık nispetsizliğin oluştuğu kabul edilir.

İvazların maddi ve ekonomik değerini bilirkişi tespit eder. İvazlar arasında açık nispetsizlik olup olmadığını ise hakim takdir edecektir.

Yukarıda belirtilen bu maddi ve yasal olgular gözetildiğinde, Özel Dairenin bozma kararında belirtilen inceleme ve araştırmalar yapılarak, ivazlar arasında açık bir nispetsizliğin bulunması halinde, ibranamenin ancak makbuz niteliğinde bir belge olarak kabulü ile içeriğinde yazılı ödemenin tespit olunacak tazminat tutarından; indirilerek, kalanının tahsiline karar verilmesi gerekir. Aksinin tespiti halinde ise istemin reddine karar verilmelidir. Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2006 gün ve 2006/9-82-118, 02.07.2003 gün ve 2003/21-440-440 sayılı kararlarında bu ilkeye değinilmektedir.

Belirtilen yöndeki iddialar incelenmeksizin, ibraname olarak adlandırılan belgeye dayalı olarak maddi tazminat isteminin reddi isabetsiz olup, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararma uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme karan bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda yazılı ve Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'un 429. maddesi gereğince istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 06.02.2008 gününde oyçokluğuyla karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 20-02-2014, 11:14   #8
omrgnd

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.S.Seda Deler
Sayın meslektaşlarım yanıtları okuyup anladığım kadarıyla diyelim ki ibra sözleşmesinde ''iş kazası sonucu doğacak zararlar için 18.000 tl ödendi,işveren ibra edildi'' ifadesi yer alıyorsa bu makbuz hükmünde oluyor değil mi ?Yani zarar 30.000 tl çıksa kalan 12.000 tl yi talep edebilecek miyiz?

İbranamede yer alan ödeme tutarı ile tazmini gereken tutar arasında açık oransızlık olup olmadığı yönünde bir değerlendirmeye gidilir. Bu nedenle iş kazası ve meslek hastalıkalrından kaynaklanan zararların tazmininde miktar içeren ibranamenin makbuz niteliğinde sayılması gibi genel bir uygulama söz konusu değildir. Hak sahiplerine 50.000 TL ödendiğini ve daha sonra 100.000 TL zarar belirlendiğini varsayalım. İbranamenin ibra tarihindeki zararı karşılama oranı %50'dir. Bu açık orantısızlık kabul edilir.
Maddi tazminat dışında Manevi tazminata yönelik miktar içeren ibranamenin borcu sona erdirdiği içtihat haline gelmiştir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kıdem tazminatı zeliha ert Meslektaşların Soruları 1 13-03-2010 13:59
kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacağı Av.GT Meslektaşların Soruları 2 14-12-2009 21:59
Kıdem Tazminatı, İhbar Tazminatı, Yıllık Ücretli İzin Alacakları, Genel Tatil.... Yönetmen Meslektaşların Soruları 6 12-09-2008 19:50
kıdem tazminatı Buğrahan karakoyunlu Meslektaşların Soruları 4 10-01-2007 17:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04241490 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.