Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Limited Şirkete Ortak Olmak İçin Artık Çok Dikkatli Olmak Ve Çok Düşünmek Gerekecek.

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-06-2008, 14:14   #1
Burhan Sezer

 
Varsayılan Limited Şirkete Ortak Olmak İçin Artık Çok Dikkatli Olmak Ve Çok Düşünmek Gerekecek.

5766 Sayılı Kanunla, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda Yapılan Düzenlemelere İlişkin Açıklamaların Yer Aldığı Tahsilat Genel Tebliği Resmi Gazete’de Yayımlanmak Üzere Başbakanlığa Gönderildi.
Bu Genel Tebliğin konu ile ilgili bölümünü bilgilerinize sunuyorum.
Alıntı:
"VII. Limited Şirketlerin Amme Borçları
1. 6183 sayılı Kanunun 4369 sayılı Kanunla değişik 35 inci maddesi 5766 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelere göre "Limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.
Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur." şeklini almıştır.
2. Maddenin birinci fıkrası hükmüne göre, limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu tutulacaklardır.
Limited şirket borçlarından sorumlu olan gerçek veya tüzel kişi ortaklar, 6183 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca amme borçlusu olup, bu Kanun hükümlerine göre takip edilecektir.
3. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 503 ve müteakip maddelerinde limited şirketlerin kuruluşu düzenlenmiş, Kanunun 511 inci maddesinde tescil ve ilan edilecek hususlar arasında; ortakların kimliği ve koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarları yer almış, 515 inci maddesinde şirket esas mukavelesinde yapılan her değişikliğin ilk mukavelede olduğu gibi tescil ve ilan edileceği, 519 uncu maddesinde de pay defterinin tutulacağı, bu deftere; ortakların ad ve soyadlarının, pay miktarlarının, vukuu bulan ödemelerin, payların devir ve intikali ve bu hususlarla ilgili değişikliklerin kaydedileceği hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun 520 nci maddesi hükmüne göre de ortaklık payının devri; tescil ve ilan edilmese de noter tasdikli devir sözleşmesi, ortakların devir işlemine muvafakatı ve devrin pay defterine işlenmesi ile hüküm ifade etmektedir.
Bu hükümlerin birlikte incelenmesinden de görüleceği gibi, limited şirket ortaklarının kimliği ve şirketteki sermaye hisselerine ilişkin bilgiler; şirketin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen ana sözleşmesinde, bu sözleşmede yapılan değişikliklerde, pay devrinin tescil ve ilan edilmemiş olduğu hallerde ise pay defterinde yer almaktadır.
4. 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesi uyarınca limited şirket ortakları hakkında takibe geçilebilmesi için, Kanunun 54 ve müteakip maddelerine göre şirket hakkında yapılan takip muameleleri sonucunda amme alacağının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gerekmektedir.
5766 sayılı Kanunla 6183 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde yapılan değişiklikle;
-Tahsil edilemeyen amme alacağı terimi; "Amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını,"
-Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi; "Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını,"
şeklinde tanımlanmıştır.
Bu düzenleme çerçevesinde limited şirket ortaklarının sorumluluğuna başvurulmadan önce alacaklı tahsil dairelerince Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan tanımlardaki hususlar dikkate alınmak suretiyle yapılacak işlemlere dayanılarak amme alacağının şirketten tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gerekmektedir.
5. Kanunun 35 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait olan ve devir tarihi itibarıyla ödenmemiş bulunan amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacaktır.
Buna göre, şirket ortağının payını devretmesi halinde, devreden ve devralan şahıslar, şirketin devir tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş borçlarından, Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca sermaye hisseleri oranında sorumlu olacaklardır. Ancak bu sorumluluğa başvurulabilmesi için amme alacağının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememiş veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması gerekmektedir.
6. Kanunun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacaktır.
Buna göre, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda farklı kişilerin şirket ortağı olması halinde, söz konusu kişilerin bu amme alacağından müteselsilen sorumlu tutularak, Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca sermaye hisseleri oranında takip edilmesi gerekmektedir.
7. Kanunun 35 inci maddesinde yapılan değişiklikler ve bu bölümde yapılan açıklamalar çerçevesinde limited şirket ortakları hakkında yapılacak takipte aşağıdaki hususlara dikkat edilecektir.
- Öncelikle şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda şirket ortaklarının kimler olduğu ve bu ortakların sermaye hisseleri; şirket ana sözleşmesi, ana sözleşme değişikliği veya pay defterindeki kayıtlardan tespit edilecektir.
- Her bir ortağın sermaye hissesine göre takip konusu olan amme alacağından sorumlu olduğu tutar belirlenecektir.
- Şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının ödenmesinden sermaye hissesi oranında sorumlu tutulması gereken ortağın, hissesini devredip devretmediği araştırılacak, hisse devrinin söz konusu olduğu hallerde, devralan şahsın devir tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş şirket borçlarından sorumlu tutulacağı tutar tespit edilecektir.
- Ortaklar hakkında takip muamelesine 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesine göre tanzim edilecek ödeme emrinin tebliği suretiyle başlanılacaktır.
8. 6762 sayılı Kanunun 540 ıncı maddesinde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecbur oldukları hükme bağlanmıştır. Böyle bir durumda ortaklar hakkında 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılacak takip; 35 inci madde hükümlerine göre sermaye hisseleri oranında olmayacaktır. Ortakların hepsi kanuni temsilci sıfatına haiz olacaklarından, haklarındaki takip 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesine göre, amme alacağının tamamından müşterek ve müteselsil sorumluluk esasına göre yürütülecektir.
9. 6183 sayılı Kanunun "Amme alacaklarının korunması" başlıklı ikinci bölümünde yer alan teminat isteme, ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk ve diğer koruma hükümleri, yeterli şartların varlığı halinde bu tebliğdeki düzenlemeler dikkate alınarak amme borçlusu sayılan ortak hakkında da uygulanacaktır.
10. 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesinde 4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklik 29.07.1998 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu itibarla, 29.07.1998 tarihi ve bu tarihten sonraki dönemlere ait olan amme alacakları, limited şirketten tahsil imkanı bulunmaması halinde yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde ortaklardan takip ve tahsil edilecektir. Bu tarihten önceki dönemlere ait amme alacakları ise ortaklardan kanun değişikliği öncesi hükümlere göre takip ve tahsil edilecektir.
11. 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesinde 5766 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerin usul hükümlerine yönelik olması ve 5766 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi hükmü gereğince 5766 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları için de uygulanacaktır."
III- Seri:A Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan "VII. Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu" başlıklı alt bölümün;
a) Başlığı "VIII. Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu" şeklinde değiştirilmiştir.
b) (6) numaralı bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"6. 5766 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesine "Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur." hükmü eklenmiştir.
Bu hükme göre, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda farklı kişilerin kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenler olması halinde söz konusu kişiler, amme alacağından müteselsilen sorumlu tutularak, Kanunun mükerrer 35 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca takip edilecektir."
c) (7) numaralı bölümün sonuna aşağıdaki paragraflar eklenmiştir.
"5766 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile 6183 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine eklenen "tahsil edilemeyen amme alacağı" terimi ile "tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı" terimlerine ilişkin açıklamalar Tebliğin Birinci Kısım, İkinci Bölüm VII. Limited Şirketlerin Amme Borçları başlıklı alt bölümünün (4) numaralı bölümünde yer almaktadır.
Amme borçlusu nezdinde sürdürülen takip işlemleri sonucunda tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan tanımlardaki hususlar dikkate alınmak suretiyle yapılacak işlemlere dayanılarak tespit edilecek ve maddede belirtilen hallerden herhangi birinin varlığı halinde kanuni temsilciler hakkında takip yapılabilmesi için yeterli şartların oluştuğu kabul edilerek, takip işlemlerine kanuni temsilciler adına 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesine göre düzenlenecek ödeme emri tebliği suretiyle başlanılacaktır.
Amme borçlusunun birden fazla kanuni temsilcisi bulunduğu takdirde, ilgili kanunlara göre kanuni temsilcilerin sorumluluk şekline bakılacak ve müşterek ve müteselsil sorumlu olanlar hakkında tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının tamamı için her birine ayrı ayrı ödeme emri düzenlenmek suretiyle takibe geçilecektir."
d) (8) numaralı bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"8. 5766 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesine "Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz." hükmü eklenmiştir.
Bu hükme göre, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinde, kanuni temsilcilerin sorumluluklarına ilişkin hükümlerin düzenlenmiş olması, Vergi Usul Kanunu kapsamındaki amme alacaklarının takibinin 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesine göre yapılmasına engel teşkil etmeyecektir. Dolayısıyla Vergi Usul Kanunu kapsamına giren amme alacakları dahil olmak üzere tüm amme alacakları için mükerrer 35 inci madde uyarınca takip yapılması mümkün bulunmaktadır."
e) (10) numaralı bölümünden sonra gelmek üzere aşağıdaki (11) numaralı bölüm eklenmiştir.
"11. 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 nci maddesinde 5766 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerin usul hükümlerine yönelik olması ve 5766 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi hükmü gereğince 5766 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları için de uygulanacaktır."

Old 11-05-2009, 13:56   #2
rıza

 
Varsayılan Ağlayalım Şu Halimize... Aman Dikkat

6183 Sayılı Kanunun 35 ve Mük 35. maddesi 06.06.2008 tarihinde 5766 sayılı kanunla değişmiştir.

Bu kanunun ( 5766 ) Geçici 1. maddesi bu kanunla değişen madde hükümlerinin kanunun yürürlüğe girdiği tarihte tahsil edilmemiş amme alacağında kapsar demektedir.

Komiklikler ülkesindeyiz. Nedenini bir örnekle açıklayalım.
Vatandaş A bir avukata gider. Ben 2006 Ocak ayında bir şirkete ortak ve müdür olmak istemekteyim. Ama şirketin 2004 yılına ait maliye ve SSK’ya borcu vardır. Şirketin tüzel kişiliğinin bu borçtan sorumlu olduğunu biliyorum. Ama Bu borç ödenmez ise amme alacaksının şahsi mal varlığımdan tahsil yolu var mıdır? Lütfen bana yardımcı olun der. Avukat kanunu ve yüksek yargı kararlarını inceler ve bu borcun şirketin tüzel kişiliğine ait olduğunu şahsi mal varlığından tahsil edilemeyeceğini borcun Vatandaş A’nın ortak ve müdür olduğu dönemlerden önceki döneme ait bir borç olduğunu, verginin kanuniliği ve kişiselliği ilkesinin bulunduğu, şirket müdürlüğü ve oraklığı dönemine ait olmayan bir şirket borcunun şahsi mal varlığından tahsil edilemeyeceğini söyler.

Avukat Haklıdır. Yüzde yüz…

Ama 06.06.2008 tarihi gelir ve kanun değişir. Artık şahsi mal varlığı ile sorumludur.

Komiklikler ülkesi diyoruz işte. Bu komiklikler ülkesinin ana kanununda hukuk devleti yazar. Komiğiz…

Vatandaş A bu durumu öğrenir sinir krizleri geçirir.

Vatandaş A şimdi ne mi yapıyor;

Her şeyini kayıp etmiştir. Yıllardır biriktirip okuttuğu evli oğlunun evinde yaşamaktadır. Hayattan bıkmıştır. Mutsuzdur. Hayalleri çalınmıştır. Bakkala ekmek alıp oğlunun kiradaki evine dönerken ekmeğe sıkı sıkı sarılıp, hızlı adımlarla yürümektedir. Ekonomiye katkısı sıfır başlamadan biten bir işadamıdır o.

Herkese mutluluk ve sağlık dilerim.
Old 28-05-2009, 22:51   #3
Hukukçu55

 
Varsayılan

Sayın Rıza,

Geçici 1. madde ile 2008 yılına kadar tahsil edilmemiş borçlar da değişen sorumluluk kapsamına dahil ediliyor. Ben 2000 yılının 10. ayında hissemi devretmişim o anki geçerli mevzuata göre sorumluluğum yok iken 9 yıl sonra yapılan düzenleme ile sorumlu duruma geliyorum. Nerde kaldı kanunların geriye yürümezliği ilkesi. Bu tebliğde yazıldığı gibi usule ilişkin bir değişiklik değil esasa doğrudan etkili bir düzenlemedir. Çünkü borcun doğduğu ANDA Bir Borçtan sorumlu olmayan kişi sonradan SORUMLU DURUMA GETİRİLMEKTEDİR. Ancak düzenleme yasa hükmü ile yapıldığından tek yol idari yargı organlarınca Anayasa Mahkemesine konunun götürülmesindedir. Konuya ilişkin gelişmeler var ise lütfen paylaşalım. Dostlukla kalın,,,
Old 30-05-2009, 19:58   #4
rıza

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hukukçu55
Sayın Rıza,

Geçici 1. madde ile 2008 yılına kadar tahsil edilmemiş borçlar da değişen sorumluluk kapsamına dahil ediliyor. Ben 2000 yılının 10. ayında hissemi devretmişim o anki geçerli mevzuata göre sorumluluğum yok iken 9 yıl sonra yapılan düzenleme ile sorumlu duruma geliyorum. Nerde kaldı kanunların geriye yürümezliği ilkesi. Bu tebliğde yazıldığı gibi usule ilişkin bir değişiklik değil esasa doğrudan etkili bir düzenlemedir. Çünkü borcun doğduğu ANDA Bir Borçtan sorumlu olmayan kişi sonradan SORUMLU DURUMA GETİRİLMEKTEDİR. Ancak düzenleme yasa hükmü ile yapıldığından tek yol idari yargı organlarınca Anayasa Mahkemesine konunun götürülmesindedir. Konuya ilişkin gelişmeler var ise lütfen paylaşalım. Dostlukla kalın,,,



Sayın Hukukçu55;

Komedi -2 -

Modern hukuk devletlerinde temel yasalar, insanların yaşam tarzı içerisinde, bu tarzı garanti altına alan yasalardır. Bugüne kadar söz konusu toplumlarda süregelen mutabakat bu tarzın nasıl, hangi boyutlarda garanti altına alındığıdır. Gerek partiler gerekse toplum bir mutabakata varmıştır. Burada önemli olan toplumsal mutabakattır.

Hukuk devleti özelliği içerisinde yaşamayı ana kanunları ile benimsemiş, bu benimsemeye karşın, bunun gereklerini yerine getirmeyen veya getiremeyen toplumlar geri kalmış toplum veya ülkelerdir.

Hukuk devletinin tanımına, genel anlamda modernize olmuş topluluklar girer. Elbette ki bu tamın içerisine İslam Cumhuriyeti tanımıyla, İslam hukuku ile yönetim biçimini seçmiş ülkeler veya devletler girmemektedir. Bunun yanında Krallık Devleti tanımını seçmekle birlikte yönetim biçimini ve sağlanan haklar bakımından birçok ülkede olduğu gibi sağlanan hukukun üstünlüğü ile vatandaşların hak arama özürlüğü ve yaşam tarzı tam anlamıyla garanti altına alınmıştır. Bunlara Monako, İngiltere, Japonya ülkelerini örnek verebiliriz. Bu ülkelerde ülkenin prensi, kralı sembolik olarak ülkelerin başına bulunmakla birlikte, sağlanan bireysel yaşam tarzı garantisi birçok ülkelere de ilham kaynağı olmuştur.

Gerek 1982 Anayasası gerekse söz konusu Anayasadan önceki 1924 ve 1961 Anayasaları Türkiye Cumhuriyeti’nin temel yasalarıdır. Bu yasaların değişemeyen maddeler içerisine hukuk devleti tümcesi mevcuttur. Peki, bu anlatımlar ışığında nedir hukuk devleti? Ne ifade eder?

İşte size test…

Sorulan sorulardan en az onüç tanesine olumlu düşünce beyan ediyorsanız hukuk devletisiniz.

Ülkenizde yargının karara bağlanması yıllarca sürer mi?
Ülkenizde yıllarca süren ve sonuca bağlanan kararlar ile tarafların kayıpları veya hakları tam anlamı ile karşılanır mı?
Ülkenizde yargının bağımsızlığı var mıdır?
Ülkenizde yasal uygulamalar kişiden kişiye değişir mi?
Ülkenizde özgürlükler sınırsız mıdır?
Ülkenizde eylemlerin değil, düşüncenin suçu var mıdır?
Ülkenizde yaşayan insanların hukukun üstünlüğüne güveni tam anlamıyla sarsılmış mıdır?
Ülkenizde seçimle gelen yöneticilerin yasal güçlerini kullanarak toplumu istediği biçime ve şekle getirme çabası, eylemi veya hakkı var mıdır?
Ülkeniz ana kanunlarında sadece hukuk devleti tümcesinin yazılı olması yeterli midir?
Ülkeniz ana kanunlarına aykırı yasa ve kanun maddesi var mıdır?
Ülkenizde yaşayan insanların yasal hakkını kullanma veya kullandığında başına birçok işlerin açılacağı tereddüdü tam anlamıyla yerleşmiş midir?
Ülkeniz ana kanunları ile güvence altına alınmış yaşam tarzlarının tam anlamıyla sağlanmadığına ülkenin yöneten, idare ve yargı erkini eline bulunduran kişiler veya kurumları ile dile getirmesi ne anlama gelir?
Ülkenizde yaşayan insanların her istediğini yapma hakkı var mıdır?
Ülkenizde eğitim ve din özürlükleri tam anlamıyla sağlana bilmiş midir?
Ülkenizde yasal yetkiler ile toplanan vergilerin veya işlemlerin bireysel zenginleşme yolunda kullanıldığı inancı yerleşmiş midir?
Ülkenizde iyi niyetli vatandaşlar Kanunlar ile korunmuş mudur? Yoksa pişmiş tavuğun başına gelen onlarında başına gelmiş midir?

Kanımca sizinde başınıza testte sorulan sorulardan biri gelmiştir…

Bu genel anlatım ve şikayetim için affınıza sığınarak konuyla ilgili gelişmeleri paylaşmak dileği ile...


Bir varmış bir yokmuş…

Zamanın birinde ülkenin 10.000.000 dolar borcu varmış. Borcu olan ülkenin ekonomi sorumlusu borcu ödemek ister. Borcu olan ülkeye tam 10 milyon dolar gönderir. Gel zaman git zaman borcu ödediği ülke yetkilisi arar…

“ Bize borcunuz yok efendim. Bu parayı iade ediyoruz.” Der

Borcu olan ülkenin efendisi talimat verir. Araştırın. Gerçekten borç daha önce ödenmiştir. Sevinir ve gelen parayı borcu olan başka bir ülkeye gönderir.

Dikkat: Anlatılan tamamı ile gerçektir. Bakmayın siz masal gibi anlatıma.

Herkese sağlık ve mutluluklar dilerim.
Old 01-06-2009, 19:04   #5
rıza

 
Varsayılan İŞİn ÖzÜ

Sayın Hukukçu55;


Yukarıda belirtilen kanun değişikliği ile kanun koyucunun maksadı;

Geçici Madde 0001:
Bu Kanunla 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanır.

Aynı kanun 1. Maddesinde aynen olmak üzere,

"Tahsil edilemeyen amme alacağı terimi: Amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını,

Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi: Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını,"

Tanımları mevcuttur.

A) Tahsil edilmemiş
B) Tahsil edilemeyen
C) Tahsil edilemeyeceği anlaşılan

Tümceleri ayrı ayrı kavramlardır. B ve C bendinde yazılı kavramlar kanun maddesi ile tanımlanmasına karşın tahsil edilmemiş alacaklar tanımı kanunda Geçici 1. maddesinde yer bulmaktadır.


İlgili Kanunun Geçici 1. Maddesinde yer alan tahsil edilmemiş amme alacağından maksat kanun yürürlüğe girdiği tarihte tahakkuku verilmiş fakat henüz tahsil edilmemiş amme alacağından bahs edildiği kuşkusuzdur.

Kanun koyucunun bu maksadı dışında yapılan tüm yorumlar ana kanun ve diğer kanunlara aykırılık teşkil eder.

Örnek verecek olursak;

Kanun maddesi 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 2008 Mayıs adı KDV beyannamesini 01.06.2008 tarihinde tahakkuk ettirmiş bir şirketin 26.06.2008 tarihinde ödemesi gereken verginin tahsil edilmemiş olması durumunda bu zaman dilimi içerisinde sabit bulunan veya değişen şirket kanuni temsilcisinin veya ortağın müteselsil sorumluluğu devreye girmektedir.

Aynı durum vergi incelemesine bağlı resen tarh edilen vergiler içinde geçerlidir. Örneğin vergi incelemesi geçirmiş bir şirket uzlaşmaya gitmiş, uzlaşma tarihinde vergilerin tahakkuk 02.06.2008 tarihi olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu vergilerin ödeme tarihi ise 1 ay olacağından bu süre içersinde tahsil edilemeyen vergilerden şirketin 02.06.2008 tarih ve sonrasında değişikliğe uğrayan kanuni temsilci veya ortağın müteselsil sorumluluğu söz konusu olacaktır.

SORUN:

Kanun koyucunun bu maksadı taşıyan kanun metninin uygulayıcısı olan vergi daireleri veya mal müdürlükleri bu farkı görememek veya anlayamamaktadır. “Ben tüm kanuni temsilciyi veya ortağı sorumlu tutarım” zihniyeti oluşmuştur.

Benim size anlatmak istediğim uygulamadaki hata ve sessiz kalarak tüzel kişilik temsilcisi veya ortağının bunu kabul etmesidir

İşte bu nedenledir ki; kanun bu şekilde değişikliği ile ortağı veya kanuni temsilciliği ilgili dönemde olmayan birçok kişinin kafası karışmaktadır.

CÖZÜM:

Yukarıdaki kısa anlatımımla;

Bu yönde haksız uygulama geçiren tüzel kişiliklerin kanuni temsilcisi veya ortağının yukarıda belirttiğim şekildeki bir durum karşısında yasal haklarını kullanmasıdır. Yasa koyucunun maksadı ortadadır.

Herkese sağlık ve mutluluklar dilerim
Old 01-06-2009, 22:59   #6
av.arpay

 
Varsayılan 6.6.2008 değişikliği

6.6.2008 değişikliği 6183 sayılı kanunda yapılmıştır. Aynı kanunda daha önce 1998 yılında yine bir değişiklik yapılmıştı.1998 yılı değişikliği uygulamada dahi geçmişe yönelik olarak uygulanmazken 2008 değişikliği neden uygulanabilsin ki? Geçici 1. madde vergide hukuki güvenlik ilkesine aykırıdır.
Old 02-06-2009, 10:06   #7
rıza

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.arpay
6.6.2008 değişikliği 6183 sayılı kanunda yapılmıştır. Aynı kanunda daha önce 1998 yılında yine bir değişiklik yapılmıştı.1998 yılı değişikliği uygulamada dahi geçmişe yönelik olarak uygulanmazken 2008 değişikliği neden uygulanabilsin ki? Geçici 1. madde vergide hukuki güvenlik ilkesine aykırıdır.

Sayın Av.Arpay;

Yapılan değişiklikle;

1- Eski kanun metni ile tüzel kişiliğe ait amme alacağı borcunun varlığı halinde, bu borcun döneminde ortak olan kişi hisse devrini yasal olarak devr ettiğinde, devri olan ortak sermaye oranı ile borçtan sorumlu tutulmaktadır.

Yeni uygulama ile amme alacağının olduğu döneme ait ortak ile ortaklığı devr alan yeni ortak müteselsil sorumlu tutulmaktadır.

Bu kanun uygulama tarihi ise 06.06.2008 dir. Daha önceki metnimde belirttiğim üzere, Geçici birinci maddede tahsil edilmemiş borç kavramı ile tahakkuk verilen bir borcun vadesinde tahsil edilememesi durumunda bu yeni kanun hükmünde işlem yapılması kanun maddesindeki maksattır. Çünkü verilen tahakkuk ile borç tahsil aşamasına geçmiştir. Vadesinde ödenmeyen bir borç ise tahsil edilememiştir.

2- Eski kanun metniyle 6183 sayılı kanun Mük. 35. maddesiyle ödenmeyen amme alacağının kanuni temsilcinden takibi mümkün bulunmamaktadır. VUK. 10 maddesine göre takibi yapılması gereklidir. Yüksek yargının kararları bu yöndedir. Bu anlatımla 6183 sayılı kanunla takip edilen kanun temsilcinin takibi yasal bulunmamaktadır. Amme borcun oluştuğu dönemdeki kanuni temsilci bu borçtan tüm mal varlığı ile sorumlu bulunmaktadır. Bu takibin ise VUK. 10. maddesine göre yapılması yargı kararlarına göre zorunludur.

Yeni uygulama ile tüzel kişiliğin amme borcuna ait dönemdeki kanuni temsilcisi ve yeni bir kanuni temsilci var ise o kişi ile birilkte 6183 sayılı kanun Mük 35. maddesi ile takibine izin vermektedir.

Yine bu kanun uygulama tarihi 06.06.2008 dir. Bu kanun çıkmadan önce yukarda izah ettiğim üzere tahakkuk verilmiş vadesinde ödenmemiş borçlar yeni uygulama ile takibe geçilecektir.

Peki sorun nedir ?

1-Benim 2000 yılında şirkette kanuni temsilciliğim bulunmaktadır. O dönemde şirketin amme borcu bulunmaktadır. Kanuni temsilciliğim 2005 yılında son buldu. 06.06.2008 tarihinde kanun değişti. Borçtan kurtuldum mu?

Cevap Hayır. Yapılan değişikliğin sizinle bir ilgisi bulunmamaktadır.

2-Benim 2000 yılında şirkette ortaklığım bulunmaktadır. O dönemde şirketin amme borcu bulunmaktadır. Ortaklığım 2005 yılında son buldu. 06.06.2008 tarihinde kanun değişti. Borçtan kurtuldum mu?

Cevap Evet. Kanun değişmese bile siz borçtan sorumlu değilsiniz. Ortaklık yasal olarak son bulmuş ise şirketi devr alan yeni ortak, ortaklığı şirketteki tüm aktif ve pasifi ile aldığı kabul edilerek bu borçtan da sorumlu tutulur. Yüksek yargının kararları bu yöndedir.

3- Benim Şirkette ortaklığım veya kanuni temsilciliğim bulunmaktadır. 2008 Mayıs ayı KDV’si tahakkuku 01.06.2008 tarihinde verilmiştir. Benim şirketteki ortaklığım veya kanuni temsilciliğim 05.06.2008 tarihinde son buldu. Kanun 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe girdi. Borçtan sorumlu muyum?

Cevap Sorumlusunuz. Bu borçtan kurulamazsınız. Eski ve yeni ortak ( Sermaye oranında ) veya kanuni temsilcisi bu borçtan müteselsil sorumludur.

İşte Can NOKTA !

4- Benim şirkette 2006 yılında kanuni temsilciliğim veya ortaklığım vardır. Şirketteki kanuni temsilciliğim veya ortaklığım 2007 yılında son buldu. Şirketin 2006 yılı faaliyeti 2009 yılında incelendi. Amme borcu ortaya çıktı. Bu borçtan sorumlu muyum?

Cevap ortak olarak sorumlu değilsiniz. Kanuni temsilci olarak sorumluluğunuz bulunmaktadır. Şirketin yeni ortağı sermaye oran ile sorumludur. Yeni kanuni temsilcinin bir sorumluluğu olamaz.

Karşıt görüş ( Amme Alacaklısı ) : 2006 yılının herhangi bir döneminde örneğin Haziran ayında KDV si Temmuz ayı içersinde yasada belirtilen tarih de beyan edilir ve ödenir. Bu dönem içersinde vadesi içersinde ödenmeyen vergiler tahsil edilmemiş sayılır. Bu neden ile kanun 06.06.2008 tarihinde değiştiği için ben o dönemdeki şirket ortak veya kanuni temsilciler ile ondan sonraki tüm ortak veya kanuni temsilcileri müteselsil sorumlu tutarım.

Hukuki görüş: Burada önemli olan tahakkuk işleminin veriliş tarihidir. Verilen tarih yeni şirket temsilcinin dönemine ait olsa bile normal vadesinde ödenmeyen bir borcun varlığı vardır. Normal vadesinde ödenmeyen borçlar için faaliyet dönemindeki kanunların geçerli olacağı ise tartışmazdır. Konuyu bir örnekle netleştirir isek; İnceleme döneminde KDV oranı 18 olan fakat faaliyet yılında 8 olan bir mal veya hizmete 18 oranında KDV uygulanmasının yasal olması mümkün değildir. Kanun koyucunun tahsil edilmemiş borçları da kapsar şekildeki ifadesini lafzi yorumla olaya bakarak geriye doğru hak elde etmek yasal değildir.

ÖZET:

Kanun koyucun maksadı aşılarak amme alacaklısının kanunu geriye doğru işletme çabasında bir yasallık yoktur.
Kanun koyucu sözü edilen tümceyi kanun metnine koymasının nedeni kanun yasallaşma süresi içersinde kötü niyetli insanların önüne geçilmesidir.
Kanunda bir sakatlık yoktur. Ancak amme alacaklısının görüşü sakattır. Nitekim uygulayıcıda odur. Bu konuda henüz bir yargı kararı da mevcut değildir.

Burada önemli olan böyle bir uygulama geçiren kişilerin, ödeme emri veya haciz işlemleri sırasında vergi kanunlarında çok önemli olan yasal hakkını kullanma süresini zamanında kullanmasıdır. Esası sağlam ama usulü sağlam olmayan bir başvuru başına dert açabilir.

Herkese sağlık ve mutluluk dilerim.

Yazım hataları için özür dilerim çok hızlı yazdım.
Old 02-06-2009, 22:55   #8
Hukukçu55

 
Varsayılan

01.10.2000 tarihinde limited şirket müdürlüğü ve ortaklığını devrettiğim ticaret sicil gazetesinde yayınlandı. Şirket o tarihe kadar gayrı faal. 2006 yılında inceleme raporuna istinaden 2000 yılı kurumlar vergisine ilişkin resen tarhiyat yapılıyor. Ben bu borçtan son değişiklik karşısında sorumlu tutulabilir miyim?

Cevaplayan arkadaşlara şimdiden teşekkürler...
Old 04-06-2009, 21:31   #9
rıza

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hukukçu55
01.10.2000 tarihinde limited şirket müdürlüğü ve ortaklığını devrettiğim ticaret sicil gazetesinde yayınlandı. Şirket o tarihe kadar gayrı faal. 2006 yılında inceleme raporuna istinaden 2000 yılı kurumlar vergisine ilişkin resen tarhiyat yapılıyor. Ben bu borçtan son değişiklik karşısında sorumlu tutulabilir miyim?

Cevaplayan arkadaşlara şimdiden teşekkürler...


Sayın Hukukçu55;


Kanun metninin değişmeden önce aşağıdaki kararda belirtildiği gibi sorumlu değilsiniz. 2000 yılı Kurumlar Vergisi 2001 yılının nisan ayında beyan edilir ve sonunda ödenir( resen tarhlarda ). Tarh ve ödeme zamanında siz şirket yetkilisi olmadığınız için sorumlu tutulamazsınız.

Yeni değişiklikle de bir sorumluluğunuz bulunmamaktadır. Geçici 1. madde sizin olayınızla geriye doğru yürüyemez. Ancak Amme alacaklısının takibi olursa yasal hakkınızı zamanında kullanınız. Ayrıca gayri faal bir şirkete nasıl bir KV çıkar veya zamanaşımı ayrı bir tartışma konusudur.

Herkese sağlık ve mutluluk dilerim.




Danıştay 3. Dairesi E :1995 / 3196 K: 1996 /1146

BEYANNAME VERME TARİHİNDE YÖNETİM KURULU ÜYESİ OLAN DAVACININ VERGİ
USUL KANUNUNUN 10.MADDESİ GEREĞİ SORUMLU TUTULACAĞI HK.<
Monet Turizm Yatırım ve Ekipmanları A.Ş.'nin 1991 yılına ait vergi
borçlarının tahsili amacıyla şirket yönetim kurulu üyesi olan davacı
adına Vergi Usul Kanununun 10.maddesi uyarınca düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrine karşı açılan davayı Antalya Ticaret ve Sanayi Odasının yazısında şirketin kurulduğu 22.1.1990 tarihinden 10.2.1992 tarihine kadar olan süre içerisinde oluşturulan yönetim kurullarında davacının bulunmadığı, 10.2.1992 tarihinde yapılan olağanüstü genel
kurulda yönetim kurulu üyeliğine seçildiğinin belirtildiği, 1991 yılı
vergilerine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesi ve beyannameye göre
yapılacak tahakkukun ödenmesi ödevi 1992 yılı içinde yönetimde bulunanlar tarafından yerine getirileceğinden, anılan yıl vergilerinin
şirket tarafından ödenmemesinin, yönetim kurulu üyesi olan davacının
tutum ve davranışlarının sonucu olduğunu gösterdiği, bu nedenle davacı
adına düzenlenen ödeme emrinde yasaya aykırılık görülmediği gerekçesiyle reddeden Antalya Vergi Mahkemesinin 7.2.1995 gün ve 1995/112 sayılı kararının, 1991 yılına ilişkin borçların kendisinin yönetim kurulunda olmadığı döneme ait olduğu, borcun doğduğu ve kesinleştiği tarihlerde yönetim kurulunda yer almadığı ileri sürülerek bozulması istemidir.
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Antalya Vergi Mahkemesinin 7.2.1995 gün ve 1995/112 sayılı kararı, aynı
gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup temyiz istemi-
ne ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz isteminin reddine ve
kararın onanmasına karar verildi.
Old 07-06-2009, 17:20   #10
rıza

 
Varsayılan

Şirket müdür veya temsilcinsin 06.06.2008 tarihinden önceki bir tarihe ait ödeme vadesi geçmiş amme borcuna 5766 sayılı kanunla eklenti yapılan 6183 sayılı kanunun Mük 35. maddesine göre takibinin usül yönünden yasallığı


6183 sayılı kanun değişmeden önceki uygulama;

1- Şirket ortağı amme alacaklısı tarafından 6183 sayılı kanun 35. maddesi tarafından
takip ve tahsil olunur.
2- Şirket müdürü ortak veya kanuni temsilcisi VUK’nun 10. maddesine göre takip edilir
ve tahsil olunur.

6183 sayılı kanunun değiştikten sonraki uygulama;

1- Şirket ortağı şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılanamme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.

Eklenen cümle;
Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. ( yürürlük 06.06.2008 )
Bu tarih itibarı ile şirket ortağı alacağın doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamana ödenmemesi durumunda müteselsil sorumludur.

Alacağın doğduğu ile tarh zamanı
Ödenmesi gerektiği zaman ile ödeme vadesini ifade etmektedir.

2- Şirket müdürü veya temsilcisi teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanunî temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

Eklenen cümle;
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.
Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz. ( yürürlük 06.06.2008 )

Bu tarih itibarı ile şirket müdürü veya kanuni temsilcisi alacağın doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanda ödenmemesi durumunda müteselsil sorumludur

Alacağın doğduğu ile tarh zamanı
Ödenmesi gerektiği zaman ile ödeme vadesini ifade etmektedir.

Eklenen yeni bir farklılık ise şirket müdürü veya temsilcilerinin 06.06.2008 tarihine kadar 213 sayılı kanunun 10. maddesine uygun takip ve tahsil, Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz tümcesi ile sözü edilen tarih itibarı ile tahakkuku verilmiş normal vadesinde ödenmemiş borçlar için 6183 sayılı kanunun Mük 35. maddesi ile uygulanabilir takip ve tahsil imkânıdır.

Bu değişik ile bir takım uygulama sorunu yaşanmaktadır. Örneğin 2004 yılı bir amme borcu o dönemin şirket müdürü veya temsilcisinden 06.06.2008 tarihinden sonraki bir tarih de 6183 sayılı kanunun Mük. 35. maddesine göre ödeme emri takibi ve tahsili yasal mıdır?

Bu konuda yaklaşım 5766 sayılı kanun geçici 1. maddesinde yer alan Bu Kanunla 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanır tümcesinden yola çıkmak gerekir.

Bu tümce ile tahakkuku verilmiş ancak yasal ödeme süresi geçmeyen henüz tahsil edilmemiş borçları kapsadığı ifade edilmek istenilmiştir. Kanun koyucunun geriye doğru bir hak edinimi elde edilmesi maksadını isteseydi "tahsil edilmemiş bulunan" yerine "tahsil edilemeyen " cümlesini kullanması gerekirdi. Bu iki kavram tamamı ile farklı kavramlardır.Tahakkuku verilmiş henüz vadesi gelmeyen borç tahsil edilmemiş borçtur. Bunun yanında tahakkuku verilmiş fakat ödeme vadesinde ödenmemiş borç ise tahsil edilemeyen borçtur.

Diğer bir yaklaşım ile kanunu geriye doğru işleterek bir hak elde edilmesi mümkün değildir.

Örneğimizde 2000 yılına ait bir borç 6183 sayılı kanunun Mük. 35. maddesine göre 06.06.2008 tarihinden sonrada olsa takibi mümkün değildir. VUK 10. maddesine göre takibi yapılması gerekir.
6183 sayılı kanun Mük. 35. maddesine eklenen Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz. ( yürürlük 06.06.2008 ) ifadesi yürürlük tarihi itibarı ile tahakkuku verilmiş vadesinde tahsil edilmemiş borçlar için işlemeye başlaması tartışmasız bir hukuk kuralıdır. 5766 sayılı kanunun geçici 1. Madde ile Kanun Koyucunun kanun hazırlanma ve yayınlanma aşamasında kötü niyetli kişilerin amaçlarına ulaşmasını önlemek amacı ile metine aldığı kısa bir dönemi oluşturmaktadır.

Herkese mutluluk ve sağlık dilerim
Old 08-06-2009, 01:37   #11
Hukukçu55

 
Varsayılan

Sayın Rıza,
Öncelikle cevabınız ve konu ile ilgili yorumlarınız nedeniyle teşekkür ederim. Geçen gün konuyu görüştüğüm Vergi dairesi nin bir yöneticisi amme alacağının doğduğu zaman kavramından yıllık beyan edilen vergilerde(Kurumlar) yılın başından sonuna kadar olan zaman dilimini anladıklarını beyan etti.Bu görüşe ne dersiniz?
Old 08-06-2009, 11:05   #12
rıza

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hukukçu55
Sayın Rıza,
Öncelikle cevabınız ve konu ile ilgili yorumlarınız nedeniyle teşekkür ederim. Geçen gün konuyu görüştüğüm Vergi dairesi nin bir yöneticisi amme alacağının doğduğu zaman kavramından yıllık beyan edilen vergilerde(Kurumlar) yılın başından sonuna kadar olan zaman dilimini anladıklarını beyan etti.Bu görüşe ne dersiniz?

Sayın Hukukçu55;

Öncelikle amme alacaksının uygulaması bu yöndedir. Fakat yukarıda belirttiğim yüksek yargı kararında gözükeceği üzere bunun amme alacaklısının düşündüğü gibi olmadığıdır. Amme alacaklısı bir taraftır. Ama yargının verdiği karar da gözler önündedir. Yargı kararına her iki tarafın uyması gerekir. Bu yargı kararını alıp amme alacaklısının önüne koysanız amme alacaklısı beni bağlamaz der. Benim görüşüm yüksek yargının verdiği karardaki ile aynıdır.

Herkese sağlık ve mutluluk dilerim
Old 08-06-2009, 12:48   #13
rıza

 
Varsayılan

5766 sayılı kanun Geçici 1. maddesinin gerekçesi sınırım son düğüme bir düğüm daha atıyor. Bilgilerinize sunarım.

Geçici Madde - 1.
6183 sayılı Kanunun bir usul kanunu ve yapılan değişikliklerin takip usulüne ilişkin olması nedeniyle, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilememiş alacaklar hakkında da uygulanacağına yönelik açıklayıcı hüküm düzenlenmektedir. Ayrıca, Tasarının 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde değişiklik öngören düzenlemelerinin, bu düzenlemelerin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki müracaatlar ile bu tarihten önce yapılmış müracaatlara dayanılarak bu tarihten sonra yapılacak teciller için tatbik edileceği belirtilmektedir.

Burada ÇOK BÜYÜK bir eksiklik vardır. Kanunun metninde tahsil edilmemiş tümcesi kanun gerekçesinde tahsil edilememiş ( bu kelimde çok tartışılır ) tümcesiyle karşılık bulmuştur. Daha önceki metinlerimde yazan kanunda sakatlık yoktur sözüm yanlıştır. Kanunda sakatlık vardır. Hemde çok büyük bir sakatlık. Bu sakatlık metinde yapılan yazılım hatasıdır.

Herkese sağlık ve mutluluk dilerim.
Old 25-06-2009, 17:02   #14
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

Konu Anayasa Mahkemesindedir.

11 Haziran 2009 Perşembe Günü Saat 9.30’da Yapılan Mahkeme Toplantısında Görüşülen Dosyalar ve Sonuçları
Anasayfa

Gündem


Sıra No Esas Sayısı Konusu İnceleme Evresi Verilen Kararın Sonucu

1 2009/39

Hatay 1. Vergi Mahkemesi 4.6.2008 günlü, 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemi. İlk - Esasının İncelenmesine,

- Yürürlüğün durdurulması isteminin esas inceleme aşamasında
Old 26-06-2009, 20:50   #15
rıza

 
Varsayılan

Sayın Yalıçın Önder;

İlginiz ve yakın takibiniz için teşekkürler.
Old 27-06-2009, 09:48   #16
Hukukçu55

 
Varsayılan

Sayın Önder,

İlginiz için çok teşekkürler... Anayasa Mahkemesi kararını hep birlikte bekleyeceğiz. Karara ulaşır ulaşmaz lütfen gruba bildiriniz. Tekrar teşekkürler...
Old 29-12-2009, 16:25   #17
Kabartey

 
Varsayılan

Öncelikle herkese teşekkür ediyorum. Bizim olayımızda şöyle bir durum var ;%50şer hisseli ve iki orataklı bir Ltd.şti. nin , iki ortakta münferid yetkili müdürdür.2005 yılında geçerli bir hisse devri yapılıyor.

2008 yılının 12. ayında vergi dairesi bir inceleme yapıyor ve şirketin 2003 yılında , 3. şahıstan aldığı faturaları , 3. şahsın kendi defterine işlememesi sebebi ile usulsüz buluyor , haksız kdv mahsubu sebebi ile şirkete ,14.01.2009 tarihinde kdv tahakkuku yapılıyor.

Devreden ortak 2005 te iyiniyetli olarak o günkü kanunlara ve danıştay kararlarına güvenerek ve de borçlu olmadığını bilerek hisse devri yapıyor. Şimdi vergi dairesi de devreden ortağa , şirketten tahsil edemez isem sana gelirim diyor.

Olayı 5766 S. kanunun geçici 1 ve 4. md. lerine uyarladım ama çok kafam karışık yardımlarınızı bekliyorum. Teşekkürler...
Old 23-03-2010, 23:10   #18
Av. Eugen Huber

 
Varsayılan Benim de bir sorum olacaktı

Değerli meslaktaşlarım. 2008 Ağustosta kurulmuşbir ltd. şti. var. İnternet ticareti yapmak üzere. Ama o tarihten beri hiçbir ticari faaliyeti olmamış. Ama beyanname de verilmemiş. Şirket sermayesi 10.000 TL. (5.000x2 ortak) Beyanname vermemekten dolayı usulsüzlük cezası olduğu vergi dairesine ortaklardan biri gidince söylenmiş. Ve ayak üstü bir hesap yapılarak, 1.560 TLx her bir beyanname vermemenin cezasıdır; dolayısıyla şirkete 60.000 TL. civarı bir borç çıkar denmiş. Şirketin hiçbir mal varlığı yok. (Zaten ticari faaliyeti de olmamış.) Ve sermaye miktarı ise 10.000 TL. İdare, bu sermaye miktarı ve payını aşarak : "Hayır, ben alacağım olan 60.000 TL'yi siz iki ortaktan isteyebilir miyim?" diyebilir mi?
İyi akşamlar dilerim. Saygılarımla.
Old 24-03-2010, 13:43   #19
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Eugen Huber
Değerli meslaktaşlarım. 2008 Ağustosta kurulmuşbir ltd. şti. var. İnternet ticareti yapmak üzere. Ama o tarihten beri hiçbir ticari faaliyeti olmamış. Ama beyanname de verilmemiş. Şirket sermayesi 10.000 TL. (5.000x2 ortak) Beyanname vermemekten dolayı usulsüzlük cezası olduğu vergi dairesine ortaklardan biri gidince söylenmiş. Ve ayak üstü bir hesap yapılarak, 1.560 TLx her bir beyanname vermemenin cezasıdır; dolayısıyla şirkete 60.000 TL. civarı bir borç çıkar denmiş. Şirketin hiçbir mal varlığı yok. (Zaten ticari faaliyeti de olmamış.) Ve sermaye miktarı ise 10.000 TL. İdare, bu sermaye miktarı ve payını aşarak : "Hayır, ben alacağım olan 60.000 TL'yi siz iki ortaktan isteyebilir miyim?" diyebilir mi?
İyi akşamlar dilerim. Saygılarımla.

Sayın meslektaşım,

Alıntı:
"VII. Limited Şirketlerin Amme Borçları
1. 6183 sayılı Kanunun 4369 sayılı Kanunla değişik 35 inci maddesi 5766 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelere göre "Limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.

Bu hükme göre müdür dışındaki ortak kamu borcundan hisse oranı olan %50 nisbetinde yani 60.000 X %50=30.000 TL olarak doğrudan sorumludur.

Limited şirketlerde Müdür olan ortak ise kamu borcunun tamamından mesuldür. (Diye biliyorum)
Old 22-05-2010, 07:49   #20
selcukgulten

 
Varsayılan

Bu madde ile vergi daireleri tahsilat başarısızlıklarını abuk subuk kanunlar çıkararak aşmak istemektedirler. Oysa Rusya'da şirket vergisini ödemezse izleyen ay faalıyetı butunuyle durdurulur. Kazakistan'da vergi ödenmezse izleyen ay banka hesaplarına el konur. Borcu karşılamıyorsa şirket ortakları hapse atılır. Türkmenistan'da vergi ödenmezse cinayetten sonra en büyük suç kabul edilir. Bizde ise ister öde ister ödeme sistemi uygulamada geçerlidir. Devlet alabildiğinden vergi alır, alamadığını takip bile etmez.
Old 01-07-2010, 17:01   #21
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan SikÇa GÖrÜlmektedİr.

Alıntı:
Yazan Kabartey
Öncelikle herkese teşekkür ediyorum. Bizim olayımızda şöyle bir durum var ;%50şer hisseli ve iki orataklı bir Ltd.şti. nin , iki ortakta münferid yetkili müdürdür.2005 yılında geçerli bir hisse devri yapılıyor.

2008 yılının 12. ayında vergi dairesi bir inceleme yapıyor ve şirketin 2003 yılında , 3. şahıstan aldığı faturaları , 3. şahsın kendi defterine işlememesi sebebi ile usulsüz buluyor , haksız kdv mahsubu sebebi ile şirkete ,14.01.2009 tarihinde kdv tahakkuku yapılıyor.

Devreden ortak 2005 te iyiniyetli olarak o günkü kanunlara ve danıştay kararlarına güvenerek ve de borçlu olmadığını bilerek hisse devri yapıyor. Şimdi vergi dairesi de devreden ortağa , şirketten tahsil edemez isem sana gelirim diyor.

Olayı 5766 S. kanunun geçici 1 ve 4. md. lerine uyarladım ama çok kafam karışık yardımlarınızı bekliyorum. Teşekkürler...

Benzeri olaylar sıkça görülmüştür. Özellikle geçen yıl İstanbul'da kod 5 denilen uygulama sonucunda açılan davalar sonuçlanmaktadır.

Sizin olayını şu anda hangi aşamada bilmiyorum.
Old 08-05-2011, 15:51   #22
hermes53

 
Varsayılan 5766 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin Anayasa Mahkemesince iptali hk.

5766 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin Anayasa Mahkemesince iptali hk.

6183 sayılı Kanun’da değişiklik yapan 5766 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin Anayasa Mahkemesince iptali hk.

1. Anayasa Mahkemesi İptal Kararı
Anayasa Mahkemenin web sitesinde yer alan bilgilerden, Mahkemenin 28.04.2011 tarihli toplantısında, 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”un geçici 1. maddesinin iptaline ve kararın Resmi Gazetede yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

2. İptal Edilen Yasa Hükmü
Anayasa Mahkemesince iptal edilen ve yürürlüğü durdurulan 5766 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi aşağıdaki gibidir:
“GEÇİCİ MADDE 1 – Bu Kanunla 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanır.”

3. 5766 Sayılı Kanun’la 6183 Sayılı Kanun’da Yapılan Değişiklikler ve İptalin Etkileri
5766 sayılı Kanun’un ilk yedi maddesiyle 6183 sayılı Kanun’un sekiz maddesinde değişiklik yapılmıştır.
Kanun’un bir önceki bölümde metnine yer verilen geçici 1. maddesiyle, yapılan değişikliklerin ve eklenen hükümlerin, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
5766 sayılı Kanun’la 6183 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler 09.06.2008/50 sayılı Vergi Bülteninde açıklanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı özellikle, 5766 sayılı Kanun’un 3 ve 4. maddeleriyle, 6183 sayılı Kanun’un limitede şirket ortaklarının ve kanuni temsilcilerin sorumluluğunu düzenleyen 35 ve mükerrer 35. maddelerinde yapılan değişiklikler açısından önemlidir.
5766 sayılı Kanun’la bu iki konuda yapılan düzenleme aşağıda özetlenmiştir:

a) Limited Şirketlerin Amme Borçlarına İlişkin Düzenleme
6183 sayılı Kanun’un 35. maddesinde 5766 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemeyle, limited şirketlerde;
- Ortakların paylarını devretmeleri halinde, devreden ve devir alan ortakların, devir öncesine ilişkin kamu borçlarının ödenmesinden,
- Vergi borcunun doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olması halinde bu şahısların, vergi borcunun ödenmesinden,
sermaye hisseleri oranında müteselsilen sorumlu olmaları öngörülmüştür.
b) Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğuna İlişkin Düzenleme
6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesinde 5766 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemeyle;
- Kamu borcunun doğduğu ve ödenmesi gerektiği tarihlerde farklı kanuni temsilcilerin veya teşekkülü idare edenlerin olması halinde, vergi borcundan eski ve yeni kanuni temsilcilerin ve idare edenlerin müteselsilen sorumlu olmaları,
- Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair Vergi Usul Kanunu’nda yer alan hükümlerin, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmayacağı,
öngörülmüştür.
Buna göre, Mahkeme kararı sonrasında, 5766 sayılı Kanun’un Resmi Gazetede yayımlandığı 06.06.2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak var olan amme borçları açısından, limited şirket ortaklarının ve kanuni temsilcilerin sorumluluğu, değişiklik öncesi düzenlemelerle sınırlı olacaktır.PWC

http://www.ozdogrular.com/content/view/15889/1/
Old 10-05-2011, 21:14   #23
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan Anayasa Mahkemesi'nden beklenen iptal

Anayasa Mahkemesi'nden beklenen iptal
|Akşam Gazetesi| |10.05.2011|

Tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin ve limited şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluğu konusunda öteden beri çok sayıda uyuşmazlık yaşanıyor. Limited şirket ortaklarının paylarını devretmesi veya tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin değişmesi halinde borçtan kimin sorumlu olacağı konusunda ciddi sıkıntılar yaşanmaktaydı.
Bu sorunları 'kökten' çözmek üzere, 2008 yılında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da (AATUHK) bazı değişiklikler yapıldı. Yapılan değişikliklerle amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gereken tarihlerde ortakların veya kanuni temsilcilerinin farklı olması halinde izlenecek yol, 'idare lehine' belirgin hale getirildi.

LİMİTED ŞİRKET ORTAKLARININ SORUMLULUĞU
AATUHK'da 5766 sayılı Kanun'la yapılan ve 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren değişikliklerden ilki limited şirket ortaklarının sorumluluğu ile ilgiliydi. Değişiklikle 6183 sayılı Kanun'un 35. maddesine aşağıdaki fıkralar eklendi.
'Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.'

KANUNİ TEMSİLCİLERİN SORUMLULUĞU
İkinci değişiklik ise kanuni temsilcilerin sorumluluğu konusunda yapıldı. Bu değişiklikle 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesine şu fıkralar eklendi.
'Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.
Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz.'

SORUN NEYDİ?
Bu değişikliklere bakıldığında, devletin vergi alacağını güvence altına alma çabası belirgin olarak göze çarpıyor. Böyle bir amaçla hukuki düzenleme yapılması olağan bir durum. Bu düzenlemeler açısından fazla bir sorun yok. Sorun değişikliklerin yapıldığı 5766 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinde. Söz konusu madde şu şekildeydi:
'Bu Kanunla 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanır.'
Geçici 1. madde dikkatle incelendiğinde, Kanun'da yapılan değişikliklerin maddede belirtilen tahsil edilmemiş kamu borçları itibariyle “geriye yürütüldüğü' görülüyor. Bu durum Anayasa ile güvence altına alınmış 'hukuki belirlilik' ilkesine aykırılık oluşturmaktaydı.

İPTAL VE YÜRÜTMEYİ DURDURMA
Bu düzenleme, bir uyuşmazlık nedeniyle Hatay 1. Vergi Mahkemesi tarafından Anayasa Mahkemesi'ne taşındı. Anayasa Mahkemesi 2009/39 esas sayılı dava hakkında 28.04.2011 tarihinde, 5766 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesini Anayasa'ya aykırı bularak iptal kararı verdi. Mahkeme ayrıca, iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmi Gazete'de yayınlanacağı güne kadar, anılan maddenin 'yürürlüğünün durdurulmasına' da karar verdi. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi'nin iptal ve yürürlüğün durdurulması kararı verdiği 28.04.2011 tarihinden itibaren geçici 1. maddeye dayalı olarak işlem yapılması hukuken mümkün bulunmuyor.

AKLINIZDA BULUNSUN
Geçersiz işlemlere dikkat
KAMU borçlularının yapmış olduğu bazı işlemler geçersiz kabul ediliyor. Buna göre; kamu alacağını ödememiş borçlulardan mal beyanında bulunmayanlarla malı olmadığını beyan edenlerin veya beyan ettiği malın borcu karşılamaya yetersiz olduğu anlaşılanların, ödeme süresinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme süresinin başladığı tarihten sonra yaptıkları bağışlama ve ivazsız tasarruflar hükümsüzdür.
http://www.yaklasim.com/basindamevzu...anun=004888027
Old 11-05-2011, 08:36   #24
rıza

 
Varsayılan Beklenen oldu...

Bu karar ile "geriye doğru yürümezlik iilkesi " bir daha kendini göstererk hukuki karmaşaya son vermiştir. Herkese katkıları için teşekkür ederim.
Old 09-07-2011, 21:39   #25
İBRAHİM AYDIN

 
Varsayılan Beyanname Vermeme Cezalarindan Kurtulmak MÜmkÜn

SN MEHMET SAİM DİKİCİ

BEYANNAME VERMEME CEZALARINDAN KURTULMAK MÜMKÜN


Maliye Bakanlığı, yetkisini kullanarak 17.04.2009 tarih ve 2009/3 seri nolu Uygulama iç genelgesi ni yayınlayarak genelgeye göre resen vergi kaydı terkin edilen mükelleflerin, tasfiyeye girmesi halinde mükellefiyet kayıtlarının resen terkin tarihinden itibaren değil; tasfiyeye tabi tutuldukları tarihten itibaren yeniden tesisi edileceğini, beyanname ve bildirimlerin bu tarihten itibaren verilmesinin zorunlu olacağı bildirilmiştir.


MÜKELLEFİNİZİN YAPMASI GEREKEN HUSUS FİRMANIN OLDUĞU DÜKKANI KAPATICAK BUNU VERGİ DAİRESİNE KESİNLİKLE KENDİSİ RESMİ OLARAK BİLDİRMİCEK HE BİR BAŞKASINA İHBAR ETTİREBİLİR YOKLAMA MEMURLARI FİRMANIN BULUNDUĞU SOKAKTA GEZİNCE FİRMANIN YERİNDE OLMADIĞINI GÖRECEKLER MEMURLAR BU DURUMCA VERGİ DAİRESİNE GİDEREK FİRMAYI SİSTEMDEN REESEN TERK YAPICAKLAR İŞTE HERŞEY BURDAN SONRA BAŞLAYACAK BU DURUMDA YUKARIDA SÖYLEMİŞ OLDUĞUM GENELGE DEVREYE GİRECEK FİRMAYI TASVİYEYE SOKACAK GEÇMİŞ DÖNEME AİT BEYANNAME VERMEME ZORUNLULUĞU ORTADAN KALKICAK BUDA PARA CEZASINI ORTADAN KALDIRIYOR HATTA FİRMAYI TEKRAR FAALİYETE SOKMAK İSTERLERSEDE BU MÜMKÜN BUDA AŞAĞIDA ŞİMDİ BELİRTİCEĞİM 2004/13 GENELGESİNİN F FIKRASIYLA MÜMKÜN BU DURUMDADA BEYANNAME VERMEME CEZALARINDAN MÜKELLEFİNİZ KURTULUYOR.SAYGILAR.

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI
Gelirler Genel Müdürlüğü





SAYI : B.07.0.GEL.0.71/7100- 113/61518



UYGULAMA İÇ GENELGESİ
SERİ NO: 2004/13

...................... VALİLİĞİ
(Defterdarlık: Gelir Müdürlüğüne)





……….
F) Mükellefiyet Kayıtları Terkin Edilen Mükelleflerden Faaliyetine Devam Ettiği Tespit Edilenler Hakkında Yapılacak İşlemler :

Bu İç Genelgede yer alan esaslara uygun olarak mükellefiyet kaydı terkin edilen mükelleflerden, faaliyetine başka bir adreste devam ettikleri veya yeniden faaliyete geçtikleri ya da tasfiyeye tabi tutuldukları öğrenilenlerin mükellefiyet kaydı, yeniden ihdas edilecektir. Söz konusu mükelleflerden, faaliyetlerine başka bir adreste devam ettiği tespit edilenler ile tasfiyeye girdikleri öğrenilenlerin mükellefiyet kaydı, mükellefiyetin terkin edildiği tarihten itibaren, yeniden faaliyete geçtikleri belirlenenlerin mükellefiyet kaydı ise, yeniden faaliyete geçtikleri tarihten itibaren yapılacak ve mükellefiyetin ihdas edildiği tarihten sonraki dönemlere ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmesi sağlanacaktır
.
Old 13-09-2011, 16:28   #26
nefise

 
Varsayılan Ticaret sicilinde ilan edilmeyen devir nedeniyle sorumluluk

(A) kişisi, bir limited şirkette %5 oranında hisse sahibi olup, 2009 yılı içerisinde Ltd. şirket ortaklığından ayrılmıştır. Pay devri noter aracılığıyla gerçekleşmiştir ancak ticaret sicilde ilan edilmemiştir.

Dün itibariyle de, (A) ya firmanın 2009 ve 2010 yılına ait vergi borçlarının tümü, vergi dairesinden ödeme emri gönderilmek suretiyle tebliğ edilmiştir.

Bu durumda;
  • Hisse devri ticaret sicilde ilan edilmediği için, (A) ortaklıktan ayrıldıktan sonraki dönem borçlarından da sorumlu olacaktır; Devir işleminin Noter aracılığıyla vergi dairesine ulaştırılması sonucu değiştirir mi?
  • Ayrica gönderilen ödeme emrinde borçlu şahıs, firma olarak gözükmektedir ve bütün vergi borcu (A) ya tebliğ edilmiş bulunmaktadır. Şirket müdürü kaçak olduğu için kendisine tebligat yapılamamıştır.
  • Buna göre kişi, vergi dairesine gidip kendi hissesine düşen miktarı ödemekle bu borçtan kurtulabilir mi, yoksa borcun tamamından sorumlu tutulamayacağına dair vergi mahkemesine (süresi içinde) itirazda bulunulmalı mıdır?
Bu konuda bilginizi paylaşırsanız memnun olurum...
Old 13-09-2011, 16:47   #27
rıza

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan nefise
(A) kişisi, bir limited şirkette %5 oranında hisse sahibi olup, 2009 yılı içerisinde Ltd. şirket ortaklığından ayrılmıştır. Pay devri noter aracılığıyla gerçekleşmiştir ancak ticaret sicilde ilan edilmemiştir.

Dün itibariyle de, (A) ya firmanın 2009 ve 2010 yılına ait vergi borçlarının tümü, vergi dairesinden ödeme emri gönderilmek suretiyle tebliğ edilmiştir.

Bu durumda;
  • Hisse devri ticaret sicilde ilan edilmediği için, (A) ortaklıktan ayrıldıktan sonraki dönem borçlarından da sorumlu olacaktır; Devir işleminin Noter aracılığıyla vergi dairesine ulaştırılması sonucu değiştirir mi?
  • Ayrica gönderilen ödeme emrinde borçlu şahıs, firma olarak gözükmektedir ve bütün vergi borcu (A) ya tebliğ edilmiş bulunmaktadır. Şirket müdürü kaçak olduğu için kendisine tebligat yapılamamıştır.
  • Buna göre kişi, vergi dairesine gidip kendi hissesine düşen miktarı ödemekle bu borçtan kurtulabilir mi, yoksa borcun tamamından sorumlu tutulamayacağına dair vergi mahkemesine (süresi içinde) itirazda bulunulmalı mıdır?
Bu konuda bilginizi paylaşırsanız memnun olurum...


Noter tarafından yapılan hisse devrinin TTK göre hüküm ifade edimesi ancak Ticaret Siciline kayıt ve ilamı ile olunur. Şahsın ortaklık durumunu gösteren Sicil Gazetesini veya noter devir temliğini Vergi Dairesine ulaştırarak borçtan kurtulması mümkün değildir. Şirketlerin amme borçları ortaklardan veya müdürlerden ancak 6183 sayılı kanunun mükerer 35. maddesine uygun tebliğ ile tahsil edilebilinir. A şahsı mevcut borcun hissesi oranında ödeme yaparak ( mevcut borç x % 5 ) borçtan kurtulabilir. Şirket ortaklarına şirket merkez adresi dışında yapılan ve takibi 6183/mük.35 maddeye göre yapılmayan, bu ibare bulunmayan ödeme emirleri yasal değildir.
Old 13-09-2011, 18:51   #28
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan Hatali Teblİgat

VUK'nun 108 e göre hatalı tebligat nedeniyle dava açamazsınız. Zaten dava ehliyetiniz de yoktur.

Hukuka uygun ve doğru tebligatın yapılmasını, idareden talep edebilirsiniz.
Old 14-09-2011, 13:46   #29
nefise

 
Varsayılan

Öncelikle paylaşımlarınız için teşekkür ederim.
Bu durumda Ticaret Sicilde ilan edilmedikçe 3. kişilere karşı ortaklıktan çıkmış kabul edilmeyeceği sabit olmakla birlikte;
  • Şirket şu anda batak durumda ve faaliyetleri durdurulmuştur.
  • Şirket müdürü ve (noter kanalıyla) (A) kişisinden hisseyi devralan ortağa ulaşılamamaktadır. İkamet adreslerinde bulunamayıp yeni adres bildiriminde de bulunmamaktadırlar.
  • (A) nın hisse devrini geçerli kılması için dava yoluna gidilse bile bu kişilere ve şirkete tebligat yapılamayacaktır. Dolayısıyla (A) nın bu yükümlülükten kurtulmak için izleyeceği yol ne olabilir?
Ayrıca, firma da halihazırda gözüken adresinde faal değildir. Vergi borcuna ilişkin tebligat, normal şekilde hayatını devam ettiren dolayısıyla adresine ulaşılabilen tek kişi olan (A) kişisinin ev adresine yapılmış olup, tabligatı almıştır. Bu kişi hissesine düşen vergi borcunu ödeyecek olmakla birlikte, borcun tamamı kendisine tebliğ edildiği için vergi mahkemesine itiraz etmesinde hukuki menfaati bulunmaz mı?
Old 14-09-2011, 14:53   #30
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan nefise
Ticaret Sicilde ilan edilmedikçe 3. kişilere karşı ortaklıktan çıkmış kabul edilmeyeceği sabit olmakla birlikte;
...
  • Bu kişi hissesine düşen vergi borcunu ödeyecek olmakla birlikte, borcun tamamı kendisine tebliğ edildiği için vergi mahkemesine itiraz etmesinde hukuki menfaati bulunmaz mı?
A kişisisi müvekkiliniz, şirkete ortak olduğu dönemde aynı zamanda şirketin müdürü mü idi? Değil idi ise, pay devrinin vergi dairesi açısından tescil ve ilan zorunluluğunun sabit olduğunu nereden çıkarıyorsunuz, nerede yazıyor?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Limited şirkete ait işyerine ortak olmak mümkün mü? hukukcu15 Meslektaşların Soruları 3 20-03-2008 18:53
Limited Şirkete Tebligat Defensour Meslektaşların Soruları 1 09-11-2007 12:37
limited şirkete ait karşılıksız çek erk42 Meslektaşların Soruları 6 23-10-2007 10:53
Çalışma Grubuna Üye Olmak İçin: Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hasta Hakları Çalışma Grubu 6 20-07-2006 16:17
Çalışma Grubuna Üye Olmak İçin: Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 7 03-07-2006 17:39


THS Sunucusu bu sayfayı 0,14784288 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.