Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

boşanma davasının evliliğin iptali davasına dönüşmesi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 31-05-2012, 22:01   #1
oeroglu

 
Varsayılan boşanma davasının evliliğin iptali davasına dönüşmesi

değerli büyüklerim üstadlarım.

işin içinden çıkamadığımız bir durum var;

Milli eğitim bakanlığında öğretmen olarak görev yapan A ile milli eğitim bakanlığında öğretmen olarak görev yapan müvekkil M nişanlanmışlardır. M, A ya aşık durumdadır. ancak A bu ilişkiyi sadece K... ilinden O... iline tayin olmak için sürdürmektedir. O... ili küçük bir yer olduğundan ötürü laf söz olmasın diye A nın akrabaları hükümet nikahı kıyılması ve bir an önce A nın tayininin K.... ilinden O... iline çıkması için baskı yaparlar. Zira O... ili küçük bir yerdir. Söz çıkmaması için nişan yapmak gereklidir. Bunun sonucunda taraflar arasında A NIN TAYİNİNİN "O..." İLİNE ÇIKMASI İÇİN resmi nikah kıyılır, ve nişan yapılır. Nişanda müvekkil M nin akrabaları nişan hediyesi olarak altınlar takarlar, yapılan resmi nikah sonucu A nın tayini eş durumundan ötürü K... ilinden O... iline çıkar. 2012 Temmuz ayına düğün günü belirlenir. Ancak tayin olayı hallolduktan sonra A müvekkil M yi aramamaya, telefonlarına cevap vermemeye başlar, bir süre sonra A, M ye anlaşmalı boşanma teklif eder.

ama onurunun zedelendiğini düşünen M bu teklife karşı çıkarak boşanma davası açar.

bu gelişmeler üzerine çok sinirlenen A da M ye karşı, nişanda M tarafının takiıp nişan sonrası kendi taraflarına topladıkları altınların iadesi için dava açar.

eğer M bana ilk başta (boşanma davası açmadan önce) danışsaydı ona boşanma davası değil, evliliğin iptali davası açmayı önerirdim. Bu şekilde tayin için kendisini kullanan A nın evliliğe bağlı tayin işlemi de dayanaksız kalacağından iptal edilmiş olurdu, ve A, K... iline geri dönerdi... Bu şekilde eş durumundan gerçekten tayin olmak isteyen insanların hakları yenmemeiş olurdu. Ve M nin kullanılmış olma duygusu bir şekilde tatmin edilmiş olurdu.

şimdi ;

1-) açılmış bir boşanma davasını (islah yolunu saklı tutmak kaydıyla) evliliğin iptali davasına çevirebilir miyiz?

2-) evliliğin iptali davası açılır, ve evlilik iptal olursa, bunu MEB e ihbar ederek tayin işleminin iptalini sağlayabilir, A yı K... iline geri gönderebilir miyiz?

3-) nişan sırasında M tarafı tarafından takılmış ve nişan sonrası geri toplanmış altınlar, eğer FİİLİ BİRLİKTELİK GERÇEKLEŞMEYEN BU EVLİLİK iptal olmaz ve boşanma ile sonuçlanırsa edinilmiş mallara katılma gereği ikiye mi bölünecektir?

4-) bu durumda boşanmadan ziyade "evliliğin iptali" yolunu düşündüğüm için hata mı yapmaktayım?

cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim
Old 01-06-2012, 08:34   #2
yılmazkan

 
Varsayılan

1- Islah yeni bir dava olduğundan boşanma davasının iptale çevrilebileceğini düşünüyorum. Ancak 4.cevabımın hükmü saklıdır. Davanın iptal davasına dönüştüğü varsayarsak:
2- İptalle birlikte A'nın tayin işlemi de iptal olunabilir. Sonuçta sizin de dediğiniz gibi tayinin dayanağı olan hileli işlem iptal edilmiş, işlem dayanaksız kalmıştır.
3- Dava boşanma olarak sonuçlanırsa geline takılan altınlar geline ait sayılacağından katılma hükümleri uygulanmaz. Ancak A'nın sırf tayin için müvekkilinizle evlenmesi aleyhine değerlendireleceğinden tazminat nedenidir.
4- İptale ilişkin hükümleri incelediğimde bahsettiğiniz olayı iptal nedenleri arasında göremedim.
Old 01-06-2012, 09:14   #3
oeroglu

 
Varsayılan

sn yılmazkn üstadım öncelikle cevabınız için teşekkür ediyorum

ama burada müvekkil irade sakatlığına uğramış durumdadır.

mesela para alıp anlaşmalı evlilik yapsa idi boşanmadan söz edilebilirdi. çünkü iki taraf ta durumu baştan biliyor ve ikisinin de iradeleri aynı yönde olacaktı. Ama burada müvekkil gerçekten evlenmek istemiş, ama karşı taraf sadece tayin için müvekkili kullanmıştır.

eğer müvekkil baştan bu durumu bilse idi bu evlilik sözleşmesini hiç yapmayacaktı.

dolayısıyla iptal olabilir...

...diye düşünmüştüm.
Old 01-06-2012, 11:29   #5
Av. İlknur Sezgin Temel

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

2.Hukuk Dairesi
Esas: 2009/16481
Karar: 2010/19524
Karar Tarihi: 25.11.2010


EVLİLİĞİN İPTALİ İSTEMİ - KANUN YARARINA BOZMA - TARAFLARIN EVLENMELERİNE RAĞMEN BİR ARAYA GELMEMESİ - DAVANIN KABULÜNE KARAR VERİLMESİNİN İSABETSİZ OLUŞU - HÜKMÜN SONUCA ETKİLİ OLMAMAK ÜZERE BOZULMASI GEREĞİ

ÖZET: Olayda, tarafların evlenmelerine rağmen bir araya gelmemesi Türk Medeni Kanununda düzenlenen evlenmenin iptali şartları arasında düzenlenmediği halde, davanın kabulü ile evliliğin iptaline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın bozulmasını gerektirmiştir.

(4721 S. K. m. 145, 149, 150, 151) (1086 S. K. m. 429)

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Taraflar arasında görülen boşanma davasının duruşması sırasında davacının evliliklerinin iptaline karar verilmesini talep ettiği; davalının söz konusu bu talebi kabul ettiği, mahkemece evliliğin iptaline karar verildiği; hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği görülmektedir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 145'inci maddesinde mutlak butlan, 149,150 ve 151'inci maddelerinde nisbi butlan halleri düzenlenmiştir.

Dosya kapsamına göre, davacı Aybike ile davalı Tolgahan’ın taraflar arasında yapılan anlaşma gereğince, Aybike'yi kaçıran ve bu nedenle cezaevinde olan Tolgahan’ın ceza almasını engellemek amacıyla evlendikleri; tarafların hiç bir araya gelmediği anlaşılmaktadır.

Tarafların evlenmelerine rağmen bir araya gelmemesi Türk Medeni Kanununda düzenlenen evlenmenin iptali şartları arasında düzenlenmediği halde, davanın kabulü ile evliliğin iptaline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın bozulmasını gerektirmiştir.

Sonuç: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebepte kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi. 25.11.2010 (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 1993/2-756
Karar: 1994/638
Karar Tarihi: 26.10.1994


VERASET İLAMININ İPTALİ DAVASI - EVLENMENİN BUTLANININ SONUÇLARI - BUTLANIN GEÇMİŞE ETKİLİ OLAMAMASI - MİRASIN ÖLÜMLE BİRLİKTE AÇILMASI - YENİLİK DOĞURUCU HAKKIN VARLIĞI

ÖZET: Evlenme butlan ile sakat olsa da gene evlilik meydana gelmiş olur. Geçerli bir evlilik varmış gibi evliliğin iptaline kadar hukuki sonuçlarını doğurur. Butlan nedeniyle iptal kararı etkisini evlenme tarihinden itibaren yürütemez. Mahkemenin vereceği iptal kararı yenilik doğurucu niteliktedir. Bu durumda butlan kararı verilmeden ölüm sebebi ile evliliğin sona ermesi durumunda sağ kalan eşin diğerinin mirasçısı olduğunu kabul etmek gerekir. Evliliğin, ölüm veya boşanma gibi nedenlerle zevalinden sonra butlanın hüküm altına aldırılabileceği hükmü, miras yönünden sonuca etkili olmayıp alakadar ve taraflar için ancak manevi yönden bir değer taşımaktadır.

(743 S. K. m. 112, 114, 124, 126, 517)

Dava: Taraflar arasındaki "veraset ilamının iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa Dördüncü Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 14.12.1992 gün ve 1992/1191-1418 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay ikinci hukuk Dairesi'nin 5.4.1993 gün ve 1993/2986-3287 sayılı ilamiyla; (..Karı kocadan biri evlenme merasiminin icrası zamanında bir akıl hastalığı veya daimi bir sebep neticesi mümeyyiz değil ise evlenme batıldır (MK.m.112/2), zail olan bir evlenmenin butlanı re'sen dava olunamaz. Fakat, alakadarlardan her biri butlanı hüküm altına aldırabilir (MK.m.114/1). Evlenmenin butlanı ancak hakim kararıyle hüküm ifade eder. Evlenme mutlak bir butlan ile malül olsa bile, hakimin kararına kadar sahih bir evlenmenin bütün hükümlerine haizdir (MK.m.124). Görülüyor ki evlenme hukukundaki butlan, Borçlar Hukuku'ndaki butlandan farklı anlamdadır. Borçlar Hukuku'ndaki butlan aktin meydana gelmesine ve hüküm ifade etmesine kesin olarak engel olur ve evlenme hukukundaki yokluğun karşılığıdır. Fakat evlenme butlan ile sakat olsa da gene evlilik meydana gelmiş olur. Geçerli bir evlilik varmış gibi evliliğin iptaline kadar hukuki sonuçlarını doğurur. Butlan nedeniyle iptal kararı etkisini evlenme tarihinden itibaren yürütemez. Zira, Medeni Kanun'un 124. maddesindeki açıklığa göre mahkemenin vereceği iptal kararı açıklayıcı değil, yenilik doğurucu niteliktedir; evlenmenin hükümlerini geçmişten değil gelecek için ortadan kaldırır. Medeni Kanun'un 114. maddesindeki alakadarların da butlanı hüküm altına aldırır hükmü, 124. maddenin açıklığı konusununda butlan hükmünün geriye yürüyeceğini kabule yeterli değildir. Bu durumda butlan kararı verilmeden ölüm sebebi ile evliliğin sona ermesi durumunda sağ kalan eşin diğerinin mirasçısı olduğunu kabul etmek gerekir. Dairemizin devamlılık gösteren içtihatları bu doğrultudadır. (4.11.1992 tarih ve 9407-1077 sayılı, 26.6.1993 tarih ve 4078-4043 sayılı kararlar). Şu halde butlan davası sonuçlanmadan eşlerden birinin ölümü ile evliliğin sona ermesi halinde sağ kalan eşin diğerinin mirasçısı olduğunu kabul etmek gerekir. Davanın reddi yasaya aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz eden: Davacı vekili.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, gereği görüşüldü:

Karar: Medeni Kanun'un 112/2. maddesine dayalı olarak aynı Yasa'nın 113. maddesi uyarınca 4.1.1988 tarihinde açılan davanın devamı sırasında akıl hastası olduğu ileri sürülen Selahattin'in 28.5.1988'de öldüğü, ölümden sonra da davaya devam olunup sonuçta akıl hastalığı nedeniyle evlenme aktinin iptaline karar verildiği ve kararın 24.2.1992 tarihinde kesinleştiği tartışmasızdır.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, evlilik aktinin mutlak butlan nedeniyle iptaline ilişkin kararın kesinleşmesinden önce akıl hastası olan eşin, ölümü halinde sağ kalan eşin kendisine mirasçı olup olamıyacağı noktasında toplanmaktadır.

MK.nun 124. maddesi, "Evlenmenin butlanı ancak hakimin kararıyla hüküm ifade eder. Evlenme mutlak bir butlan ile malul olsa bile hakimin kararına kadar sahih bir evlenmenin bütün hükümlerini haizdir" hükmünü getirmiştir.

Bu hüküm, evlenmenin butlan nedeniyle iptaline ilişkin kararın yapıcı bir nitelik taşıdığını açıkça göstermekte olup, MK.nun 112, 114 ve 126/2. maddelerinin tanzim tarzı da bu görüşü doğrulamaktadır.

Butlan nedeniyle verilen evlenme aktinin iptali kararının yapıcı nitelik taşımasının sonucu olarak da, kararın geriye yürütülemiyecek ancak, ileriye yönelik olarak sonuç doğuracağının kabulü doğal olup, bu yönde MK.nun 124. maddesi de iyi ya da kötü niyete yer vermemiştir.

Ancak, evlenmenin kadına sağladığı bütün hakların mutlak olarak muhafazası da uygun görülmeyerek MK. 124'deki bu kuralın istisnası, MK.nun 126/1. maddesinde "Hüsnüniyetle evlenen kadın feshine hükmedilmiş olsa bile evlenme ile iktisap ettiği vaziyeti muhafaza eder. Fakat evlenmeden evvelki aile ismini tekrar alır" şeklinde getirilmiştir.

Bu hükme göre, kadının muhafaza edilebilmesinin iyiniyetle evlenmiş olması koşuluna bağlı tutulan haller, isim, vatandaşlık, rüşt gibi evlenme ile kazanılan haklardır.

Oysa, miras ölüm ile açıldığında (MK.517) evlenme ile kazanılan haklar arasında değerlendirilmesi ve hüsnüniyet kuralına bağlanması düşünülemez ve butlan nedeniyle evlenmenin iptali kararından önce ölüm nedeniyle evlilik sona ermiş olmakla sağ kalan eş iyiniyetle olup olmadığına bakılmaksızın mirasçı olur.

MK.nun 114. maddesi gereğince evliliğin, ölüm veya boşanma gibi nedenlerle zevalinden sonra butlanın hüküm altına aldırılabileceği hükmü, miras yönünden sonuca etkili olmayıp alakadar ve taraflar için ancak manevi yönden bir değer taşımaktadır.

Bu durumda, mahkemece bu yönler düşünülmeksizin davanın reddedilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 19.10.1994 günü yapılan ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için 26.10.1994 gününde yapılan ikinci görüşmede bozmada oybirliği, sebebinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davaya konu uyuşmazlıkta ortaya çıkan hukuk sorunu hakkında, sağlıklı bir yargıya varılabilmesi için öncelikle somut olayın nasıl geliştiğinin bilinmesi gerekir.

Davacı Gülten ile davalıların kardeşleri ölü Selahattin arasında kapsamı tüm yönleriyle anlaşılamıyan, eskiye dayanan bir arkadaşlığın bulunduğu ve bu ilişkiyi evliliğe dönüştürmek için birlikte Bursa Belediyesi'ne başvurdukları, ancak Selahattin'in akıl hastası olması nedeniyle bu isteğinin reddedildiği ve durumun taraflara bildirildiği, bunun üzerine tarafların Bursa civarında, gözden uzakta bir köye giderek orada resmen evlendikleri (31.5.1987); hemen anında Selahattin'in mirasçıları tarafından açılan iptal davasının yargılanması sırasında Selahattin'in öldüğü ve sonuçta akıl hastalığı (kronik paranoid şizofreni) nedeniyle evlenme sözleşmesinin iptaline karar verildiği tartışmasızdır.

Türk İsviçre ve hatta Alman Hukuk Düzenlerinde, kural olarak evliliğin butlan davası ile iptal edilmesi durumunda "sonuçlarının geriye yürümeyeceği" kabul edilmektedir. Ne varki, çoğunluğun kabul ettiği gibi bu kuralın, mutlak olduğu ve MK.nun 2. maddesinin düzenlediği objektif iyiniyet kuralının dahi uygulanmıyacağı görüşüne katılma olanağı yoktur.

Çünkü, MK.nun 2. maddesi, hukukun uygulanmasıyla ilgili genel bir kural getirmiştir; kural olarak genel bir uygulama alanı sözkonusudur. Amaç ise, hukukun biçimsel açıdan ortaya koyduğu sertliği yumuşatmaktır. Bu nedenle evlenmenin mutlak butlanla iptali durumunda kural mutlaktır, bu nedenle Medeni Kanun'un 2. (objektif iyiniyet) maddesinde düzenlenen "hakkın kötüye kullanılması" kuralı uygulanmaz yargısının hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. Nitekim, Genel Kurul Kararı'nda bu yolda doyurucu bir gerekçe bulunmamaktadır; "MK.nun 124. maddesinde, iyi ya da kötüniyete yer verilmemiştir" biçimindeki gerekçe kanımızca MK.nun 2. maddesiyle subjektif iyiniyet kuralı diye anılan 3. maddesinin karıştırılması anlamına gelir. Çünkü, MK.nun 2. maddesi genel bir kural olup ayrıca özel olarak düzenlenmesi gerekmez; koşulları varsa her olayda (kamu düzeni tartışması ayrık) uygulanır. MK.nun 2. maddesinin uygulanması ise ayrıca "yasada iyiniyet ya da kötüniyetin açıkça öngörülmüş olmasına" bağlıdır.

Somut olaydaki hukuki sorunda, MK.nun 2. maddesinin uygulanması İsviçre ve Türk Hukuk öğretisinin çoğunluğu tarafından da kabul edilmektedir (Goet, Berner Kommentrarar, Das Familienrecht, Bern, m. 134.N.10; P.Piotet, Nullite du marreağa et droit success eoraux, ZSR 1991 I, s. 221 vd. özellikle 229 vd; Öztan, Aile Hukuku, 1979, s. 208; Tekinay, Türk Aile Hukuku, 1982, s. 172 ve dipnotlarda anılanlar).

O halde mahkeme kararı, MK.nun 2/2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılmasının (objektif, hüsnüniyet) koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesi açısından, eksik inceleme nedeniyle bozulmalıydı.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 01-06-2012, 14:22   #6
serhattugral

 
Varsayılan

Bana kalırsa kendinizi çok yormayın. Her ne kadar taraflar arasında bir muvazaa iddiası var ise de aşağıdaki karar size yol gösterecektir:

YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 1997/6762
Karar Numarası: 1997/7915
Karar Tarihi: 04.07.1997

MUTLAK BUTLANLA BATIL OLAN EVLENMELER
YANILMA NEDENİYLE BATIL OLAN EVLİLİK

743 s. MülgaTMK/112, 116
4721 s. TMK/145, 149

ÖZETİ: Muvazaalı evliliklerde butlan yaptırımının uygulanması olanağı bulunmamaktadır.

DAVA: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Davacı H.K.'ın davalı eşi ile aralarındaki evlilik akdinin iptaline dair davası, mahkemece Medeni Kanunun 116. maddesi uyarınca aynen kabul edilmiş, hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Türk Medeni Kanununun 116. maddesi uyarınca, karı-kocadan herbiri,
"1- Evlenmeyi hiç istemediği yahut karı veya kocası olan şahıs ile evlenmeyi kastedmediği halde hataen evlenmeye rızası olduğunu beyan etmiş ise;
2- Karı veya kocasında bulunmaması onunla birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez bir hale koyacak derecede ehemmiyetli bir vasıf hakkında hataya düşerek evlenmiş ise", hataya dayanılarak, evlenme akdinin feshini isteyebilir.
Dosyadaki delillerden ve hakimin değerlendirilmesinden evlenmede bir hatanın değil ortada cali (muvazaalı) evlenmenin varlığı anlaşılmaktadır.
Muvazaa Borçlar Kanununun hükümlerine göre geçersizlik (Butlan) nedenidir. Ne varki evliliğin mutlak butlan nedenlerini sınırlı olarak düzenleyen Medeni Kanunun 112. maddesinde bu yöne butlan nedenleri arasında yer verilmediği gibi, yukarıda açıklanan 116. madde hükmünde de hataya dayanan nisbi butlan halleri çok sınırlı bir biçimde yer almıştır.
Yasada bu konuda açık hüküm bulunmaması, butlan nedenlerinin sınırlı olması sebebiyle muvazaalı evlenmelere butlan yaptırımının uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Bu yön gözetilmeden evlilik sözleşmesinin Medeni Kanunun 116. maddesine dayanarak iptal etmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Yasa yararına bozulması istenen kararın kazanılmış haklar saklı kalmak koşuluyla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 427/6 maddesi gereği BOZULMASINA, 4.07.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Not: içtihat metnindeki yasal dayanaklar eski MK hükümlerine göre olup yeni MK hükümleri ile mukayesesini yaparak görüşünüzü oluşturunuz...
Old 01-06-2012, 14:38   #7
özfn_34

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan serhattugral
Bana kalırsa kendinizi çok yormayın. Her ne kadar taraflar arasında bir muvazaa iddiası var ise de aşağıdaki karar size yol gösterecektir:

Kanaatimce söz konusu olaya muvazaa hükümlerinin uygulanmasının yeri yoktur. Zira, muvazaa tarafların aralarında anlaşarak 3. kişileri aldatmak maksadıyla aslında yapmak istemedikleri bir anlaşmayı görünürde yapmış olmaları halidir.

Söz konusu olayda ise sn.oeroğlu'nun müvekkili böyle bir anlaşma yapmış değildir, daha ziyade aldatılmış/kullanılmıştır. Bu yüzden verdiğiniz Yargıtay kararının da bu olaya uygun düşmediği kanısındayım.

Saygılarımla
Old 01-06-2012, 14:46   #8
serhattugral

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan özfn_34
Kanaatimce söz konusu olaya muvazaa hükümlerinin uygulanmasının yeri yoktur. Zira, muvazaa tarafların aralarında anlaşarak 3. kişileri aldatmak maksadıyla aslında yapmak istemedikleri bir anlaşmayı görünürde yapmış olmaları halidir.

Söz konusu olayda ise sn.oeroğlu'nun müvekkili böyle bir anlaşma yapmış değildir, daha ziyade aldatılmış/kullanılmıştır. Bu yüzden verdiğiniz Yargıtay kararının da bu olaya uygun düşmediği kanısındayım.

Saygılarımla

Ben de muvazaa olamayacağını söylemiştim zaten. Karara dikkatle bakarsanız "evlilik sözleşmesinin" BK hükümlerindeki "muvazaa" düzenlemesine konu olamayacağı, sadece sınırlı sayıda sebeplerin varlığı halinde (a-evlenmeyi kastetmemek, b-o kişiyle evlenmeyi kastetmemek) "iptal" durumunun düşünülebileceği yazdığını göreceksiniz.
Old 01-06-2012, 14:53   #9
özfn_34

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan serhattugral
Ben de muvazaa olamayacağını söylemiştim zaten. Karara dikkatle bakarsanız "evlilik sözleşmesinin" BK hükümlerindeki "muvazaa" düzenlemesine konu olamayacağı, sadece sınırlı sayıda sebeplerin varlığı halinde (a-evlenmeyi kastetmemek, b-o kişiyle evlenmeyi kastetmemek) "iptal" durumunun düşünülebileceği yazdığını göreceksiniz.

Evet, bunu gördüm zaten. Fakat bir önceki mesajınızda
Alıntı:
Her ne kadar taraflar arasında bir muvazaa iddiası var ise de
dediğiniz için bu açıklamayı yaptım. Yani sizin ilk etapta aklınıza muvazaa gelmiş olabilir fakat aslında ortaya böyle bir iddia da atılmış değil.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İtirazın iptali davasına karşı dava niteliğinde açılan alacağın tahsili davasının birlikte yürütülemeyeceğine ilişkin karar av.13 Meslektaşların Soruları 6 07-05-2017 22:08
Çekişmeli Boşanma Davasının Anlaşmalı Boşanmaya Dönüşmesi dsahutoglu Meslektaşların Soruları 5 21-05-2012 13:10
menfi tespit davasının istirdata dönüşmesi ve ihtiyati haciz lawyersoylu Meslektaşların Soruları 7 12-04-2010 10:28
Evliliğin iptali, boşanma, terditli dava Salut Meslektaşların Soruları 1 07-04-2010 13:16
Evliliğin iptali davasının şartları nelerdir? askeri hakim Meslektaşların Soruları 2 14-10-2006 22:48


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07242203 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.