Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

yapılmış olan ihale dayanağı ipoteğin paraya çevrilmesi takibinin iptali

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-04-2009, 23:38   #1
aritelline

 
Varsayılan yapılmış olan ihale dayanağı ipoteğin paraya çevrilmesi takibinin iptali

bir gayrimenkuün ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibi yapılımıştır ancak takipte lehine ipotek verilen şahıs takibe dahil edilmemiştir.Bu gayrimenkulün ihalesi yapılmış ve kesineşip tescili yapılmıştır.Tescilden sonra takibe dahil edilmemiş olan lehine ipotek veren takibin iptalini sağlamıştır.Bu durumda yapılmış olan ihalenin iptali için tapu iptali-tescil davası açmaktan başka bir yol varmıdır.Yorumları olacak meslektaşlara şimdiden teşekkür ederim.
Old 30-04-2009, 15:32   #2
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

Başka yolunuz yok.Hem de elinizi çabuk tutmanız gerekiyor.

Kolaylıklar dilerim

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/5284

K. 2004/5794

T. 17.5.2004

• TAPU İPTALİ VE İPOTEK TESİSİ ( İpoteğin Yeniden Tesisi İle Birlikte Davacı Bankanın Sözleşmeden ve İpotekten Kaynaklanan Hakları Sicilin Mevcut Hali İle Elde Etmesine Mani Bir Hal Olmamasına Göre Tapunun İptali İsteminin Reddi Gereği )

• SÖZLEŞMEDEN VE İPOTEKTEN KAYNAKLANAN HAKLAR ( Sicilin Mevcut Hali İle Elde Etmesine Mani Bir Hal Olmamasına Göre Tapunun İptali İsteminin Reddi Gereği - Tapu İptali ve İpotek Tesisi )

• İHALENİN FESHİ İLE BİRLİKTE SİCİLİN DAYANAKSIZ HALE GELMESİ ( İpoteğin Yeniden Tesisi İle Birlikte Davacı Bankanın Sözleşmeden ve İpotekten Kaynaklanan Hakları Sicilin Mevcut Hali İle Elde Etmesine Mani Bir Hal Olmamasına Göre Tapu İptali İsteminin Reddi Gereği )

4721/m.705


ÖZET : Dava, tapu iptali ve ipotek tesisi isteklerine ilişkindir. İhalenin feshi ile birlikte davalı İlhan adına olan sicilin dayanaksız hale geldiği, O'nun bakımından yolsuz tescil niteliğine büründüğü tartışmasızdır. Ne var ki; anılan sicil kaydının tekrar eski kayıt maliki adına oluşmasında davacı bankanın hukuki yararı ve taraf sıfatı olduğu söylenemez. Bu isteğin banka bakımından yasal bir dayanağı da yoktur. İpoteğin yeniden tesisi ile birlikte davacı bankanın sözleşmeden ve ipotekten kaynaklanan hakları sicilin mevcut hali ile elde etmesine mani bir hal yoktur. Hal böyle olunca, tapunun iptali isteminin reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, çekişmeli taşınmaza davalı Özkan'ın aldığı yuva kredisinden dolayı ipotek konulduğunu, taşınmazın davalı Vergi Dairesinin vergi alacağından dolayı ihale ile davalı İlhan'a satılması sonucu, tapu kaydından ipoteğin silindiğini, ancak ihalenin feshedildiğini, ipotek alacaklarının öncelikli olduğunu ileri sürerek, tapunun iptali ile davalı Özkan adına tescili ve taşınmazdaki ipoteğin yeniden ihyası isteğine bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı Vergi Dairesi ve İlhan tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Hülya Gerçeker'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Dava, tapu iptali ve ipotek tesisi isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği, toplanan delillerden; çekişmeli taşınmazın davalı Özkan adına kayıtlı iken, alınan yuva kredisinden dolayı davacı banka lehine 03.05.1993 tarihinde 2.196.360.000.TL. bedelle, 1. derecede fekki banka tarafından bildirilinceye kadar ipotek tesis edildiği, davalı Özkan tarafından borcun ödenmemesi üzerine, 02.05.1997 tarihli ihtarname ile borcun muaccel hale geldiği, ancak Devlet Bakanlığının talimatı nedeni ile takiplerin ertelendiği, bu arada taşınmazın davalı Vergi Dairesinin alacağı nedeni ile 25.03.1998 tarihinde davalı İlhan'a ihale ile satıldığı, ihalenin ise Ankara 13. İcra Hakimliğinin 13.07.1999 tarih, 1998/251 esas, 1999/365 kararı ile feshedildiği ve kararın 12. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiği görülmektedir.
Değinilen süreç gözönünde bulundurulduğunda davalılardan Özkan'ın davacı bankadan aldığı kredi karşılığı taşınmaz sicili üzerine konan ipotek kaydının teminat alanında değil borç karşılığı olduğu, dosya kapsamı ve özellikle taraflar arasında düzenlenen 03.05.1993 tarihli yuva kredisi sözleşmesinin 16. maddesi hükmü ile sabittir. Ayrıca anılan ipoteğin üst sınır ipoteği olmadığı alınan kredinin ferilerini de kapsar nitelikte bulunduğu ve bir limitin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Anılan taşınmazla ilgili olarak yapılan 06.03.1998 tarihli ihalenin 13.07.1999 günlü mercii kararı ile feshedildiği anılan kararın yargı denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiği de açıktır. Bu durumda, taşınmaz üzerindeki davacı banka lehine olan ipotek kaydının terkininin ve davalı üzerinde bulunan sicil kaydının dayanaksız kaldığı tartışmasızdır. Diğer taraftan, davalı İlhan'ın ihale sırasında taşınmaz üzerindeki ipotek yükünü bilerek ihaleye girdiği ve taşınmazı edindiği de satış şartnamesinde belirtilen kayıtlardan anlaşılmaktadır. Öyle ise, mahkemece taşınmaz sicili üzerine davacı banka lehine olan ipotek şerhinin yeniden konulmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yöne değinen ve öteki temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Ancak, ihalenin feshi ile birlikte davalı İlhan adına olan sicilin dayanaksız hale geldiği, O'nun bakımından yolsuz tescil niteliğine büründüğü tartışmasızdır. Ne var ki; anılan sicil kaydının tekrar eski kayıt maliki adına oluşmasında davacı bankanın hukuki yararı ve taraf sıfatı olduğu söylenemez. Bu isteğin banka bakımından yasal bir dayanağı da yoktur. İpoteğin yeniden tesisi ile birlikte davacı bankanın sözleşmeden ve ipotekten kaynaklanan hakları sicilin mevcut hali ile elde etmesine mani bir hal yoktur.
Hal böyle olunca, tapunun iptali isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, bu isteğin kabul edilmiş olması doğru değildir. Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.
SONUÇ : Kabulü ile hükmün açıklanan sebeplerle HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.05.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/2220

K. 2004/2748

T. 11.3.2004

• TAPU İPTALİ ( İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yolu İle Yapılan Takibe Binaen Davalı Adına Tescil Edilen Taşınmaz Tapu Kaydının İptalinin İstenmesi )

• TESCİL DAVASI ( İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yolu İle Yapılan Takibe Binaen Davalı Adına Tescil Edilen Taşınmaz Tapu Kaydının İptali İle Tescilinin İstenmesi )

• İYİNİYET ( Tapu Kütüğüne Güvenerek İyiniyetle Taşınmazın Maliki Olan Şahısların İyi Niyetinin Korunması )

• MUVAZAA ( İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Yapılan Takibe İstiaden İhaleyle Satılan Taşınmazın İhalenin İptalinden Sonra Üçüncü Şahsa Mal Kaçırmak İçin Anlaşmalı Olarak Satılması )

• İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ ( Bu Yolla Yapılan Takibe İstinaden İhale Yoluyla Satılan Taşınmazın Satışın İptali Kararından Sonra Başkasına Satılması- İyiniyet İdiasında Bulunulması )

• YOLSUZ TESCİL ( Bir Ayni Hakkın Yolsuz Olarak Tescil Edilmiş Olduğunu Bilen Veya Bilmesi Gereken Üçüncü Kişinin Bu Tescile Dayanamaması )

4721/m.2,988,989,1023


ÖZET : Bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den ( resen ) nazara alınacağı ilkeleri 8.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
DAVA : Davacı, kayden maliki bulunduğu 855 ada 11 parsel sayılı taşınmazını başka şahısların borcu için ipotek ettiğini, taşınmazının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takip sonucu ihale ile davalı Haydar Pala adına tescil edildiğini, satışın iptali için açtığı davanın lehine sonuçlanıp satışın iptal edilmesinden sonra davalı Haydar'ın taşınmazı muvazaalı olarak davalı Özer'e satış suretiyle devir ettiğini ileri sürüp, tapu kaydının iptali ile adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde 15.000.000.000.TL. tazminatın tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, ipoteğe konu borç ödenmeyince taşınmazın ihale ile satıldığını, ihaleye karşı itiraz olmadığından taşınmazın davalı Haydar Pala adına tescil edildiğini, davalı Özer'in taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, tesis edilen kesinleşmiş mahkeme kararının davada taraf olmayan davalı Özer Tarhan'ı bağlamayacağı, tapu iptal ve tescil isteminin yasal dayanağının bulunmadığı, diğer davalıların sebepsiz zenginleşmelerinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Emine Küçüksözen'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Dava, tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının kayden maliki bulunduğu 11 parsel sayılı taşınmaz üzerine dava dışı Metin ve Sebahattin'in borçlarından dolayı davalı Nuriye yararına ipotek tesis ettiği, ipotek alacaklısı Nuriye'nin bu alacağını diğer davalı Haydar Pala'ya temlik ettiği, adı geçenin ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yaptığı takip sonucu gerçekleştirilen ihale ile çekişmeli taşınmazı edindiği görülmektedir. Davacının satışın iptali isteği ile Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı 2001/241 esas sayılı dava sonucu satışın iptaline hükmedildiği ve hükmün 27.09.2001 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. İptal hükmünü takiben davalı Haydar Pala çekişmeli 11 parsel sayılı taşınmazı 15.10.2001 tarihli akitle davalılardan Özer Tarhan'a satış yoluyla intikal ettirdiği de sabittir.
Yukarıda sözü edilen ve satışın iptali ile sonuçlanan hükümle taşınmazın davalı Haydar Pala'ya ihale yolu ile intikalinin sebebini ortadan kaldırdığı, onun adına yapılan tescilin dayanaksız kaldığı, yolsuz hale geldiği kuşkusuzdur. Eldeki davanın davalısı Özer Tarhan, sözü edilen davada taraf değildir. Ne var ki; Haydar Pala adına oluşan yolsuz tescili bilerek taşınmazı edindiği taktirde, adına satış yoluyla yapılan tescile de değer verilemeyeceği muhakkaktır. Nitekim davalı Özer dolaylı savunmasında iyiniyetli olduğunu bildirmiştir.
Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini ( herkese açık olmasını ) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke MK.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.
Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır. Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den ( resen ) nazara alınacağı ilkeleri 8.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle, davalı Özer'in temellükünde Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacağının açıklığa kavuşturulması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir.
SONUÇ : Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden Ötürü HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/1530

K. 2003/2349

T. 5.3.2003

• TAPU KAYDININ İPTALİ İLE AYNEN İADESİ VEYA SÜRÜM DEĞERİNİN ÖDENMESİ ( Davacının Yolsuz Tescil Hukuksal Nedenine Dayalı Tapu İptali ve Tescil İstemi )

• İHALEYE FESAT KARIŞTIRILMASI ( Davacının 2004 Sayılı Kanuna Göre İhalenin Feshini İsteyebilmesi )

• YOLSUZ TESCİL ( Davacının Yolsuz Tescil Hukuksal Nedenine Dayalı Tapu İptali ve Tescil İstemi )

• BORÇ İLİŞKİSİ ( Taraflar Arasında Borç İlişkisinin Mevcut Olup Olmadığının Saptanmasının Gerekli Olması )

2004/m.134


ÖZET : Değinilen iddiaya göre, davacının yapılan ihalenin usulsüzlüğünden bahisle İcra İflas Kanununun 134 maddesi hükmüne göre, ihalenin feshini isteyebileceği kuşkusuzdur. Bunun yanında, ihale sonucu edinilen mülkiyete dayalı tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil davası açmasına da yasal bir engel mevcut değildir.
Böyle bir davada, takibe esas teşkil eden borç ilişkisinin doğru olup olmadığı, buna dayalı takibin usulüne uygun yapılıp, yapılmadığı ve davalının değinilen aşamalarda usul ve yasaya aykırı bir katkısının bulunup bulunmadığının araştırılması gereklidir.Hal böyle olunca, açıklanan hukuki sebebe dayalı davanın dinlenme olanağı bulunduğu dikkate alınarak, yukarıda açıklandığı şekilde incelemenin yapılması soruşturmanın tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, Amasya Merkez Dere Mahallesi 529 ada, 25 parselde kayıtlı taşınmazın, cebri icra yoluyla, sözde alacağına mahsuben, hileli şekilde davalıya geçtiğini belirterek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile aynen iadesini veya sürüm değerinin ödenmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın haciz yoluyla yapılan takiple satıldığını, işlemlerin resmi ve yazılı yapıldığını, icra takibi sırasında davacının itirazı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi Sadettin Akyol'un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil istemine dayalıdır. Mahkemece, davanın tapu iptali tescil davası olarak dinlenme olanağının bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
İddianın ileri sürülüş biçimi ile dava dilekçesinin içeriğinden; davacının, davalı olan damadının hileli yollarla ele geçirdiği senedi takibe koyduğunu ve takibin kesinleştiğini, kesinleşen takibe dayalı satış ile de çekişme konusu taşınmaz mülkiyetinin davalıya geçtiğini, bu suretle oluşan mülkiyetin nakli işleminin yolsuz olduğunu ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
Değinilen iddiaya göre, davacının yapılan ihalenin usulsüzlüğünden bahisle İcra İflas Kanununun 134 maddesi hükmüne göre, ihalenin feshini isteyebileceği kuşkusuzdur. Bunun yanında, ihale sonucu edinilen mülkiyete dayalı tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil davası açmasına da yasal bir engel mevcut değildir.
Böyle bir davada, takibe esas teşkil eden borç ilişkisinin doğru olup olmadığı, buna dayalı takibin usulüne uygun yapılıp, yapılmadığı ve davalının değinilen aşamalarda usul ve yasaya aykırı bir katkısının bulunup bulunmadığının araştırılması gereklidir. Oysa mahkemece, sadece taraflar arasında borç ilişkisi üzerinde durulmuş, bunun ötesinde tescile kadar ki, süreç inceleme dışı tutulmuştur. Noksan soruşturmaya dayanılarak hüküm kurulması doğru değildir.
Hal böyle olunca, açıklanan hukuki sebebe dayalı davanın dinlenme olanağı bulunduğu dikkate alınarak, yukarıda açıklandığı şekilde incelemenin yapılması soruşturmanın tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ve eksik soruşturma ile karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 5.3.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2000/7189

K. 2000/10396

T. 15.9.2000

• İHALENİN FESHİ ( Tescilin Yolsuz Hale Gelmesi - Tapu İptali ve Tescil İçin Genel Mahkemede Dava Açma Gereği )

• TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI ( İhalenin Feshi Durumunda Genel Mahkemede Dava Açma Gereği )

• TESCİLİN YOLSUZLUĞUNU DAVA ( İhalenin Feshi Yoluna Gidilmesinin Engellenmesi - Genel Mahkemede Açılabileceği )

• İHALENİN FESHİ YOLUNA GİDİLMESİNİN ENGELLENMESİ ( Genel Mahkemede Tescilin Yolsuzluğuna İlişkin Dava Açılabileceği )

• DELİLLERİN TÜMÜYLE DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE GÖSTERİLMESİ ZORUNLULUĞU ( 2.El Durumunda Olan Davalı - Tapu İptali ve Tescil )

2004/m.134

743/m.931,932

1086/m.388


ÖZET : Taşınmaz mülkiyetini geçiren ve onun sebebini teşkil eden cebri ihale işleminin feshedilmesi durumunda tescil yolsuz hale geldiğinden tapu kaydının iptali için genel mahkemede dava açılmalıdır. Genel mahkemede ihalenin feshi ve tapu iptali tescili davası açılmışsa, ihalenin feshi davasının görev yönünden reddi gerekir. Ancak ihalenin feshi yoluna gidilmesinin engellenmesi durumunda genel mahkemede tescilin yolsuzluğuna ilişkin dava da açılabilir. Alıcının tapu kaydının yolsuzluğunu bile bile ve kötü niyetle bu artırmaya girip taşınmazı aldığının kanıtlanması halinde davanın kabulü gerekir. Somut olayda, ikinci el durumunda olan davalı hakkında MK.'nun 931. maddesi uyarınca deliller tümüyle değerlendirilmeden ve gerekçe gösterilmeden karar tesisi isabetsizdir.
DAVA : Davacılar tarafından, davalı aleyhine açılan iptal, tescil, eski hale iade davasının yapılan yargılamasında, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle, duruşma günü olarak saptanan 15.9.2000 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A. Z ile temyiz edilen vekili Avukat A. S. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı bilahare dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, ihalenin feshi ve tapu iptali tescil isteğine ilişkindir. Hemen belirtmek gerekirki, taşınmaz mülkiyetini geçiren ve onun illetini ve sebebini teşkil eden cebri ihale işlemi merciince feshedilip ortadan kaldırıldığı böylece tescil dayanaksız hale getirildiği takdirde tapu kaydının iptali için genel mahkemede dava açılmalıdır. Bu kuralın doğal bir sonucu olarak genel mahkemede İcra İflas Yasasının 134. maddesinde öngörülen süre içerisinde ihalenin feshini de içeren iptal ve tescil davası açılmış ise icra tetkik mercii görevli olduğundan görevsizlik kararı da verilmelidir.
Ancak, cebri icra yoluyla ve açık arttırma suretiyle yapılan satışlar sonucu bir taşınmaz malın satın alınmasında ihalenin feshi yoluna gidilmesinin engellendiğinin anlaşılması halinde Medeni Yasanın 932. maddesine dayanılarak genel mahkemeye tescilin yolsuzluğuna ilişkin dava da açılabilir. Alıcının satışa konu malın tapu kaydının yolsuzluğunu bile bile ve kötü niyetle bu artırıma girip taşınmaz malı satın aldığının kanıtlanması halinde de davasının kabulüne karar verilir. ( HGK. 19.1.1955 tarih 1/4 Esas, 17 Karar; 1. H.D. 3.3.1946 tarih 7800/1400 sayılı kararlan ).
Somut olayda; davacının da mirasçısı olduğu babası Abdullah'ın 37 parseldeki 37 nolu bağımsız bölümü 1981 tarihinde daha sonra T.C. Z. Bankasına devredilen İ. Bankasının alacağı için ipotek konulduğu, ipotekle teminat atına alınan borcun ödenmemesi üzerine Abdullah ve diğer borçlular aleyhine icra takibinin başlatıldığı; ihale hazırlıklarına geçilmesi, özellikle kıymet takdiri aşamasında miras bırakanın öldüğü, ibraz edilen mirascılık belgesinde isimleri yazılı mirasçılara tebliğ edilerek icra takibinin sürdürüldüğü, kesinleştirilen ihaleden de taşınmazı mirasçılardan bir kesimin ortağı olan O. Otelcilik Turizm T.A.Ş. tarafından satın aldığı, daha sonra taşınmazın 2. el durumundaki davalıya satılıp devredildiği anlaşılmaktadır. Ne varki, yerel mahkemece iddianın ve savunmanın ileri sürülüş biçimi yönünden yukarıda değinilen ilkeler ve olgular ile HUMK.'nun 388. maddesinde uyuşmazlık tartışılıp hükmün gerekçesi gösterilmiş değildir. Özellikle 2. el konumundaki davalı Şeyhmus hakkında M.K.'nun 931. maddesi uyarınca deliller tümüyle değerlendirilmemiştir. O halde gerekçe gösterilmeden ve M.K.'nun 931. maddesi araştırılmadan verilen karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle yukarda belirtildiği üzere HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 16.5.1999 tarihinde yürürlüğe giren Av. ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 65.000.000 lira duruşma Av. parasının temyiz edilenden alınmasına 15.9.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 09-12-2011, 12:11   #3
didem8521

 
Varsayılan

Merhabalar,
12.Hukuk Dairesi'nin T.17.09.1998, 7815/9125 numaralı kararına ihtiyacım var ancak ulaşamıyorum.
Paylaşabilecek bir meslektaş var ise çok sevinirim.
Old 09-12-2011, 12:21   #4
Av. Aslı Kaya

 
Varsayılan

Maalesef aradığınız karar kazancı programında bulunmamaktadır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
ipoteğin paraya çevrilmesi yolu Av.(E) Meslektaşların Soruları 3 09-04-2009 17:44
ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe yapılan itirazın iptali için başvuru süres av.duyguf Meslektaşların Soruları 1 07-10-2008 18:48
ipoteğin paraya çevrilmesi nabucadnazar Meslektaşların Soruları 2 01-05-2008 15:10
ipoteğin paraya çevrilmesi HakiMavi Meslektaşların Soruları 5 22-04-2008 12:17
ipoteğin paraya cevrilmesi intepe Meslektaşların Soruları 1 17-08-2007 11:49


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06044006 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.