Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Maliye Bakanlığının Barolar Birliğine Açıklaması Üzerine Bakanlığı Başvuru İçin Çağr

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-05-2003, 02:35   #1
VARTO'LU

 
Varsayılan Maliye Bakanlığının Barolar Birliğine Açıklaması Üzerine Bakanlığı Başvuru İçin Çağr

A V U K A T
T U R A B İ T U R A L

Strazburg Caddesi 14/2 Tel 230 00 30 Faks 229 28 32 Sıhhiye - ANKARA



Maliye Bakanlığı 11/05/2003
Gelirler Genel Müdürlüğü’ne
Ankara

Özü : Genel Müdürlüğünüzce Türkiye Barolar Birliğine yazılan 6/04/2003
Gün ve 166 sayılı yazıdaki açıklamaların, Avukatlık Kanunu ile Vergi
ve Vergi Usul Kanununa aykırılığının giderilerek, bunun bir açıklama
tebliği ile düzeltilerek duyurulması isteğidir.

Avukatlık Kanunu’nun değişik 164/son maddesindeki “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir.” Hükmü, ve bu kanun ile verilen yetki uyarınca Türkiye Barolar Birliği tarafından çıkarılan 04/12/2002 yürürlük tarihli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 21. maddesindeki “Bu tarifede yer alan ücretlere 3065 sayılı kanun hükümleri gereği Katma Değer Vergisi ayrıca ilave edilir” hükmü uygulamada önemli uygulama sorunları doğurmaktadır. Bu anlamda kimi mahkemeler bu tarife hükmü gibi “hükmolunan” avukatlık ücretinin “katma değer vergisi ile birlikte tahsiline” karar verirken kimi mahkeme yargıçları da tarifesin bu hükmünü, adeta yeni vergi koyma olarak kabul ederek “tarifenin 21. maddesinin uygulanmamsına” karar vermektedirler.
Nitekim, yakın zamanda, Yargıtay daireleri de , mahkemelerce hükmolunan avukatlık ücretlerine “Avukatlık Ücret Tarifesinin 21. maddesi uyarınca KDV. Eklenmesine” biçimindeki kararlarını, “Anayasanın 73. maddesinin verginin kanunla konulabileceği buyurucu hükmüne aykırı” bularak bozmaya başladılar.[ 1 ]

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 423. “Masarifi muhakeme aşağıda beyan olunan şeylerdir:” cümlesinden sonra 6. bendi ile “Davanın ehemmiyetine göre kanunu mucibince takdir olunacak vekil ücretleri” denmek suretiyle “Yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin” yargılama giderlerinden olduğu buyurucu olarak kabul edilmiştir. [ 2 ]

Yargılama faaliyeti devletin üç asli unsurundan biri olup, devletin “adalet sağlama” faaliyetinden Katma Değer Vergisi almasının düşünülmesi, devlet olma ilkelerine aykırıdır. Zaten pozitif hukuk normlarımızda da mahkemelerce hükmolunan “yargılama gideri” niteliğindeki vekalet ücretinin “katma değer vergisinin konusu” içinde görmek anılı yasa ve bu yasaya göre çıkarılmış tebliğlere aykırı ve Anayasa’nın 73. maddesindeki buyurucu düzenlemeye rağmen ek bir vergi getirici niteliktedir
Nitekim Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan 1 ve 15 Nolu Katma Değer Vergisi tebliğlerinde “Serbest meslek faaliyetleri ile elde edilen kazançların bu vergiye tabi olacağı” vurgulanırken 15 seri Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’nin 3. maddesinde ayrıca “Mahkemelerce hükmolunan avukatlık ücretlerinin davayı kazananlara ödenmesi katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.” denilmektedir.
Öte yandan, Türkiye Barolar Birliğinin sorması üzerine Genel Müdürlüğünüzce verilen cevabi yazıdaki kimi değerlendirmeler de gerek Avukatlık Kanunu, gerek ise vergi ve vergi usul mevzuatına uygun düşmemektedir.
Şöyleki :
1- 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesi:
“Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri
ifade eder.
Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri
yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.”
hükmünü içermektedir.
Böylece “serbest meslek kazancı” olarak avukatlık ücretini belirleyici iki unsur öne çıkmaktadır.
a) Avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımda bulunduğu kişiden alacağı bir değer olduğudur; ki bu kişi de kendisini vekil olarak temsil ettiği, yani müvekkili olan kişidir. Nitekim yukarıda anılan Danıştay İ.B.K.nda da Avukatlık ücreti, “avukatın vekalet hizmetine karşılık, onu vekil tayin eden kimse tarafından ödenmesi taahhüt edilen meblağ” olarak tanımlanmıştır
b) Bu ücret, bir taban ve tavan ile sınırlıdır; “o iş veya dava için öngörülen maktu ücretten az olmayacak” ve “dava veya hükmolunacak şeyin % 25’ini aşmayacak” bir büyüklükte olabilecek bir miktar olacaktır.
Bu maddedeki niteleme ile baktığımızda, “mahkemelerce karşı tarafa yüklenen vekalet ücreti”, avukatın “müvekkili tarafından ödenen” bir meblağ değildir; ayrıca çoğu zaman müvekkilin ödediği miktara eklendiğinde “dava veya hükmolunacak şeyin % 25’ini aşacak” meblağa ulaşacak bir miktar olmaktadır.
Örneğin 5,000,000,000 Lira değerli bir davayı izleyen avukat, müvekkili ile dava değerinin % 20’sini ücret olarak aldığında 1,000,000,000 Lira alacaktır. Mahkemece hükolunacak ücret ise 460,000,000 Lira olacaktır. Oysa dava değerinin % 25’i (tavan) 1,250,000,000 Lira olacaktır.
c) Peki aynı maddenin son fıkrasında yer alan “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir.” Düzenlemesi ile avukata kalan bu paranın niteliği nedir; yada ne olarak değerlendirilmelidir.
“Muhakeme masrafı olarak karşı tarafa ( hasma ) yüklenen ve müstakil bir varlığı olmayıp ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı bir surette bağlı feri haklardan, akıbeti asıl hakkın akıbetine tabi” bir hak olduğu, Danıştay Dava Daireleri Kurulu tarafından içtihat olunan “karşı tarafa yüklenen vekalet ücreti”nin 1136 sayılı Kanun’un 164/son maddesi ile avukata ait olacağının hükme bağlanması, avukatın müvekkiline ait davada, daha başarılı sonuç almaya yöneltmek için konulan bir “maddi teşvik”ten, bir ödülden öte değildir. Nitekim 164. maddenin bu değişiklikten önceki halinde “% 25’e kadar” ücret kararlaştırılabilme, “başarıya göre değişme” koşuluna bağlanmışken bunun gözetildiği yargısal inançlarda sıkça ifade edilirdi.
Vergilendirme bakımından, serbest meslek faaliyeti sonucu elde edilen “her türlü serbest meslek kazancının” gelir vergisine konu olduğu, Gelir vergisi Kanunu’nun 65. maddesinin buyurucu hükmüdür. Nitekim Gelir Vergisi Kanunu’nun “Serbest Meslek Kazancının Tespiti” başlıklı 67. maddesinde de “bir hesap dönemi içinde serbest meslek faaliyeti karşılığı olarak tahsil edilen para ve ayınlar ve diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler” olarak tanımlanırken, serbest meslek mensubu avukatın, müvekkilinden aldıkları “vekalet ücreti” dışındaki kazançlarının da vergiye konu olduğu açıkça hükmen bağlanmış görünmektedir.


Ancak Barolar Birliği’ne cevabi yazınızda;
“… mahkeme ilamına göre karşı taraf avukatına ödenen veya icra dairelerince alacaklı taraf avukatına ödenmesine karar verilen vekalet ücretini tahsil eden avukatın, Vergi Usul Kanunu’nun 236. maddesi hükmü uyarınca ödemeyi yapan adına serbest meslek makbuzu düzenlemesi ve düzenlenen bu belgede ayrıca katma değer vergisinin hesaplanıp gösterilmesi gerekir”

denilmesi onu (avukatı), aynı anda (aynı zaman dilimi içerisinde) davanın iki tarafına (davacı ve davalı yada icra dairesinde hem borçlu hem alacaklıya), hizmet veren kişi konumuna düşürmektedir. Bu da gerek insani gerek ise mesleki olarak onur kırıcı bir sonuç olacaktır. Avukat Turabi Tural olarak böylesi bir işlem yapmayı ahlaki ve mesleki anlayışı yönünden red eder çünkü o, bir iş veya davayı üstlendikten sonra, müvekkilinin bilgisi ve onayı olmadan karşı taraf ile bu iş ve dava ile ilgili olarak konuşmayı dahi onurlu bir davranış olarak görmez.
Nitekim Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu da, yakın zamanda gerçekleştiğini bildiğim bir kararında, bir kişi ile vekalet görevi devam ederken, onun davalısı (hasmı) adına, bir başka kişiye karşı iş veya dava kabul etmesini, ağır disiplin cezasını gerektirir görmüş ve ilgili Baro Disiplin Kurulu kararını bozmuştur.

Kaldı ki Vergi Usul Mevzuatı yönünden de yazınızdaki gibi bir zorunluluk yoktur. Vergi Usul Kanunu’nun 210. maddesi, “Serbest Meslek Kazanç Defteri” tutmamızı zorunlu görmekte olup 3. bendi ile “Defterin gider tarafına, yapılan giderlerin nevi ile yapıldığı tarih ve hasılat tarafına ise ücretin alındığı tarih ve miktarı ile kimden alındığı” yazılması yeterli görülmüştür.
236. maddesinde ise
“Serbest meslek erbabı, mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatı için iki nüsha serbest meslek makbuzu tanzim etmek ve bir nüshasını müşteriye vermek, müşteri de bu makbuzu istemek ve almak mecburiyetindedir”
biçiminde olup, avukatın müşterisi, onun müvekkilidir; müvekkilinin hasmını avukatın “müşterisi” olarak görme anlayışı maddenin lafzına ve ruhuna uygun değildir.
Dahası da, gerek mahkemeler, gerek ise İcra Müdürlükleri, avukat ücretini, avukat adına değil, müvekkili adına takdir ederler ve o da bu paraları “davacı vekili” yada “alacaklı vekili” sıfatı ile tahsil eder.
Dahası da böylesi bir uygulama, “Serbest Meslek Kazanç Defteri” ve “bordro” sureti ile vergi mükellefi olan avukatlar arasında, gerek vergi işlemleri, gerek ise vergilendirme yönünden esitsizlik doğurucu olacaktır.

Çözüm Ne olmalı :

a) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 21. maddesi ile getirilen düzenlemenin avukat ile müvekkili arasında akdedilen ücret bakımından muteber olduğu, Avukatlık Asgari Ücret tarifesi gibi bir idari düzenleme ile Katma Değer Vergisi Konulmasının, Anayasanın 73. maddesindeki buyurucu düzenlemeye aykırı ve geçersiz olduğu,
(ki Yargıtay kararları da bu yönde oluştu)

b) 15 seri Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’nin 3. maddesindeki düzenleme gibi “Mahkemelerce hükmolunan avukatlık ücretlerinin katma değer vergisinin konusuna girmediği,” Avukatlık Kanunu’nun 164/son maddesi uyarınca avukatlarca alınan paraların, Gelir Vergisi Kanunu’nun 67. maddesinde düzenlenen “diğer suretlerle sağlanan kazanç” olarak Vergi Usul Kanunu’nun 210. maddesindeki düzenleme gibi, müvekkilinden aldığı “sair kazanç” olarak göstermek suretiyle vergilendirmesi gerektiği” yeni bir tebliğ ile açıklanmak suretiyle aşılmadır.

c) Avukatın, müvekkili adına aldığı, ama Avukatlık Kanunu’nun 164/son uyarınca kendisine kalan bu paralar için müvekkiline “serbest meslek makbuzu” kesmesi de tehlikeli sonuçlar doğurucudur. Vergi Usul Kanunu’nun 236. maddesi uyarınca müvekkilinden almadığı (mahkemece karşı tarafa yüklenerek karşı taraftan aldığı) miktar ve KDV.si için de müvekkili adına “serbest meslek makbuzu keser ve müvekkili de deftere tabu biri ise götürüp bu makbuzdaki miktarları masraf yazıp KDV.sinin mahsup edilmesi “vergi ziyaına sebep olmak” ( 213 sayılı Kanun Madde 344 ) suçuna iştirak (359/son) suçunu oluşturacak, onun “ceza mahkemesinde sanık olarak yargılanması ve ayrıca 344/2 uyarınca Maliyenin “vergi kaçakçılığı cezası” ile karşı karşıya bırakacaktır.




SONUÇ : Yukarıda hukuki dayanaklarını göstererek açıklamaya çalıştığım gibi, Avukatın, avukatlık ücret sözleşmesi (yada tarife uyarınca) kendi müvekkilinden aldığı ücret için müvekkiline “serbest meslek makbuzu” kesmesi, müvekkili adına karşı taraftan aldığı “asgari ücret tarifesine” göre “karşı tarafa yüklenen vekalet ücreti”ni ise (müstenidi ilam veya icra zaptı gösterilebilir) defterine gelir olarak yazması suretiyle vergilendirmeye konu edilmesi gerektiğinin düzeltici bir tebliğ ile duyurulmasını saygı ile arz ederim. Ankara Barosu
Avukatlarından
Avukat Turabi TURAL
Old 07-09-2007, 14:12   #2
YALÇIN ÖNDER

 
Varsayılan

07.09.2007 bugün www.gib.gov.tr web adresinde Haber bölümünde Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 375) taslağı yayımlanmıştır.
375 seri nolu VUK Genel Tebliğ Taslağı’nda; Milli Piyango İdaresince oynatılan şans oyunlarında belge düzeni ve icra dairelerince alacaklı taraf avukatlarına ödenmesine karar verilen vekalet ücretlerinin belgelendirilmesi hakkında açıklamalara yer verilmiştir.
Bu taslağın geliştirilmesi ve yayımlanmaya hazır hale getirilmesi için Başkanlığımızca çalışmalarımız devam etmekte olup; mevcut taslakta yer alan sistemlerin geliştirilmesi, değiştirilmesi veya katkıda bulunulması ile ilgili görüş ve önerilerinizi fhtigli@gelirler.gov.tr e-posta adresine iletebilirsiniz.

2. İcra Dairelerince Alacaklı Taraf Avukatına Ödenmesine Karar Verilen Vekalet Ücretlerinin Belgelendirilmesi
İcra dairelerince borçludan alınarak, müvekkili adına takibat yapan alacaklı taraf avukatına ödenmesine karar verilen avukatlık (vekalet) ücretlerinin belgelendirilmesine ilişkin usul ve esaslar 356 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde(1) açıklanmıştı.
Anılan düzenlemeyle ilgili verilen yargı kararları gözönüne alınarak, söz konusu belgelendirme işleminin aşağıdaki şekilde yapılması uygun görülmüştür.
İcra dairelerince borçludan alınarak müvekkili adına takibat yapan alacaklı taraf avukatına ödenmesine karar verilen avukatlık (vekalet) ücretlerinin avukata ödendiği anda, avukat tarafından borçlu adına en az iki nüsha serbest meslek makbuzu düzenlenecek olup, bir nüshası ödemeyi yapan memura verilecektir.
Tebliğ olunur.
Old 07-09-2007, 23:10   #3
VARTO'LU

 
Varsayılan Tebliğ Taslağına İlişkin Önerimiz

Maliye Bakanlığı
Gelir İdaresi Başkanlığı Sayın Yetkilileri

İcra Dairelerince Alacaklı Taraf Avukatına Ödenmesine Karar Verilen Vekalet Ücretlerinin Belgelendirilmesi ile ilgili VUK. genel tebliği taslağı ile ilgili katkıda bulunulma amaçlı görüş ve önerilerimizi içeren ve Danıştay’da açtığımız bir davanın bir bölümünün reddine ilişkin KARARI TEMYİZİME İLİŞKİN DİLEKÇEMİN BİR BÖLÜMÜ aşağıya alıntılandı.
“İcra Dairelerince Alacaklı Taraf Avukatına Ödenmesine Karar Verilen Vekalet Ücretlerinin Belgelendirilmesi” ile ilgili önerilerim yazımın son bölümünde, (E) bendi ile sunuldu.
Yazımın ve önerimin dikkate alınacağı inancım ile öncelikle OKUMANIZI dilerim. Düşüncelerimi gelip sizlerle görüşerek sözlü olarak paylaşmak da bana ayrı bir kıvanç verecektir. Telefon ile aranır isem, sevinerek gelirim.
Avukat Turabi Tural
Ankara Barosu Avukatlarından

(Dilekçemden alıntılar)
A- Vergi Usul Kanunu'nun 236. maddesinde,
“Serbest meslek erbabı, mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatı için iki nüsha serbest meslek makbuzu tanzim etmek ve bir nüshasını müşteriye vermek, müşteri de bu makbuzu istemek ve almak mecburiyetindedir”
“Makbuz Muhteviyatı” başlıklı 237. maddesinde de
“Serbest meslek makbuzlarına:
1. Makbuzu verenin soyadı adı veya unvanı, adresi, vergi dairesi ve hesap numarası;
2. Müşterinin soyadı, adı veya unvanı ve adresi;
3. Alınan paranın miktarı;
4. Paranın alındığı tarih;
Yazılır ve bu makbuzlar serbest meslek erbabı tarafından imzalanır.
düzenlemesi yapılmıştır.
Anılı kanundaki bu düzenlemelerdeki “kavramlar” daha çok “ticaret” yada “alım-satım” ile ilgili terimler. Avukatın ise müşterici olmaz;çünkü avukat “satıcı” değildir. Yaptığı iş; halk arasında “akıl satmak” olarak adlandırıldığı görülürse de, avukatlık faaliyetinin ne olduğu Avukatlık Kanunu'nun 1 ve 2. maddelerinde açık ve anlaşılır bir anlatımla
“…yargının kurucu unsurlarından olan …. hukukî münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukukî mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmî ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak amac(ıy)la hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis” eden gerçek kişi olarak tanımlanmıştır.
ÖYLE İSE BELGELENDİRME ANLAMINDA BÖYLESİ BİR MAKBUZ KESİLECEK İSE AVUKATIN (VUK.nundaki tanımlama ile” MÜŞTERİSİ , avukatın müvekkili olduğuna göre) BU MAKBUZ AVUKATIN MÜVEKKİLİ ADINA KASİLMELİDİR.
Aynı dava veya icra takibi için HEM BORÇLU HEM DA ALACAKLI ADINA MAKBUZ KESMEK KANUNİ VE AHLAKİ BİR ÇÖZÜM OLMAZ.

B- Yapılmak istenen uygulama Anayasanın 73. maddesine ve
21/07/1985 gün ve 18818 Resmi Gazete'de yayımlanan
15 Seri Nolu Katma Değer Vergisi Genel tebliğine de aykırıdır.
Anayasa'nın 73. maddesi; “vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur değiştirilir veya kaldırılır” düzenlemesini içermesine rağmen, 4. Dairenin uygun gördüğü Maliye Bakanlığı'nın bu uygulama zorlaması ile Anayasanın bu buyurucu hükmüne aykırı olarak vergi konmak istemekte.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi'nin 1. maddesinin 1. fıkrasına göre “Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler” katma değer vergisine tabidir. Avukatlık mesleği ile gerçekleşen faaliyetin hukuki yardım “hizmeti” olduğu ve bu anlamda da bu hizmet karşılığı alınan “avukatlık ücreti”nin katma değer vergisine tabi olduğu tartışmasızdır.
Aynı yasada “hizmetin tanımlandığı 4. maddesinin 1. bendinde:
Hizmet, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemlerdir.
Bu işlemler; bir şeyi yapmak ve işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi, şekillerde gerçekleşebilir.


”3065 sayılı yasanın 20. maddesi'nde de
Teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu düzenlemesinin yapıldığı görülmektedir.
“Serbest Meslek” faaliyeti sonucu yaptığı hukukî yardımının karşılığı meblâğı alan ücretini müvekkilinden alan avukatın, bu miktarın belli bir yüzdesi (halen % 18) kadar bir miktarı da KDV. Olarak müvekkilinden tahsil ederek vergi dairesine yatırması da 3065 sayılı yasanın 8. maddesinin ona yüklediği bir “MÜKELLEFİYET” tir.

C- 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda da Mahkemelerce hükmolunan avukatlık ücretlerinin davayı kazananlara ödenmesinin katma değer vergisine konu olacağını öngören bir hüküm yoktur.
Katma Değer Vergisinin uygulamasını göstermek üzere Maliye Bakanlığı'nca çıkarılıp 21/07/1985 gün ve 18818 Resmi Gazete'de yayımlanan 15 Seri No'lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği'nde yer alan “Avukatlık Ücretleri” başlıklı a(J) bendi
Mahkemelerce hükmolunan avukatlık ücretlerinin davayı kazananlara ödenmesi katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.”
“temel” düzenlemesini içermektedir.

Nitekim Yargıtay Büyük Genel Kurulu ve Danıştay Dava Daireleri Kurulu'nun içtihadı birleştirme kararlarında; “Davada karşı tarafa yüklenen vekalet ücreti”,
Avukatlık ( vekalet) ücreti Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 423/6 ncı maddesinde açıkça belirtildiği veçhile muhakeme masraflarından maduttur. Muhakeme masrafları ve bu meyanda karşı tarafa ( hasma ) tahmili gereken vekalet ücreti, müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı bir surette bağlı feri haklardandır. Feri hakların akibeti asıl hakkın akibetine tabi olur.” olarak nitelendirilmiştir
Dahası da yargılama giderleri, davacıyı dava açmaya sebep olma (yada haksız olarak dava açma) filinin haksız ağırlığına göre karşı taraf aleyhine hükmedilmesi bu hükümlerle belirlenen bir nevi tazminattır. Genel ilke “davada haksız çıkan taraf aleyhinde hükmedilmesidir. Ancak haksızlık “kısmi” olduğundan yüklemenin bu (haksızlık yada haklılık) oranında olması da bunu göstermektedir.
Türk Hukuku'nda mahkemelerce hükmolunan tazminatların “iktisadi” bir faaliyet veya kazanç olduğu ve böylece katma değer vergisi veya bir başka verginin konusuna girdiğine ilişkin bir norm yada uygulama bilmiyorum.
Nitekim önceki davamızda da dava konusu ettiğimiz 15 Seri Katma Değer Vergisi Genel Tebliği'ndeki “Avukatlık Ücretleri” başlıklı (J) bendinde;
“Mahkemelerce hükmolunan avukatlık ücretlerinin davayı kazananlara ödenmesi katma değer vergisinin konusuna girmemektedir.
denilmektedir.
Oysa, bu davaya konusu ettiğimiz tebliğ yaptırılmak istenen uygulama ile “serbest meslek makbuzu” kesecek olan bir avukat, mahkemece hükmolunan veya icra müdürlüklerince takdir olunacak vekalet ücretinin bir kısmını (iç oran uygulamak suretiyle % 18'ini) KDV. olarak ödemek durumunda kalacaktır.
Yargılama faaliyeti devletin üç asli unsurundan biri olup, devletin “adalet sağlama” faaliyetinden Katma Değer Vergisi almasının düşünülmesi dahi devlet olmanın ilkelerine aykırıdır.

D- Uygulama Anayasa'nın eşitlik ilkesine de aykırı
ve vergi ziyaına yol açıcı sonuçlar doğurucu olacaktır.
a) Tebliğ ile “İcra Dairelerince Alacaklı Taraf Avukatına Ödenmesine Karar Verilen Vekalet Ücretlerinin Belgelendirilmesi”nin “alacaklı taraf avukatına ödenmesine karar verilen avukatlık (vekalet) ücretinin avukata ödendiği anda, avukat tarafından borçlu adına … serbest meslek makbuzu düzenlene(r)ek” (dairenin kısmi iptal kararından sonra da) yapılması öngörülmektedir.
Türkiye'de, gerek “Hazine Avukatı” gerek ise “Kamu Kurum ve Kuruluşları” ve de bankalar, yüzlerce holding, üniversiteler, yerel yönetimler ve yeni yeni tüzel kişilik kazanan “il özel idareleri” bünyesinde, memur yada hizmet akdi ile çalışmakta olan avukat sayısı, serbest olarak çalışan avukat sayısından az değil.
Bir icra Müdürlüğü, “taraf avukatı olarak ödenmesine karar verilen avukatlık (vekalet) ücretini” Avukat Turabi Tural'a ödendiğinde, (bir örneğini icra müdürlüğüne verme ve imzalatma zorunluluğu ortadan kalmış olsa da) “borçlu adına en az iki nüsha serbest meslek makbuzu düzenlemek” zorunluluğu devam etmekte iken Maliye Bakanlığı avukatı bir meslektaşından bu istememesi, sonuçları itibarıyla da Avukat Turabi Tural'a yapacağı, müvekkili adına hüküm altına alınmış yada takdir edilmiş, “yargılama gideri” yada “icra masrafı” niteliğindeki “ücreti vekaletin” % 18'ni ayırarak vergi dairesine KDV (katma değer vergisi) olarak yatırılması yükümlülüğü altında sokulur iken, Maliye Bakanlığı (yada bir başka kişinin bordrolu bir avukatı) vekiline ödenecek edilmiş “yargılama gideri” yada “icra masrafı” niteliğindeki “ücreti vekaletin” % 18 KDV kesintisi yapılmadan ödenmesi, Anayasa'nın eşitlik ilkesine de aykırı bir uygulama olacaktır.
b) “Taraf avukatı olarak ödenmesine karar verilen avukatlık (vekalet) ücretini” alan Avukat Turabi Tural, “borçlu adına düzenlettiği meslek makbuzunu” istediğinde bunu boçluya vermek zorunda kalacaktır. Bu belgeyi alan borçlu
ba) vergi yükümlüsü ise) defterlerine “gider” olarak yazacaktır
bb) makbuzun içerdiği % 18 oranındaki KDV.sini de, ödemiş olduğu Katma Değer Vergisi olarak aldığı KDV.den mahsup edecektir.
Oysa, o bu harcamayı, açtığı davada haksız çıktığı için bir nevi tazminat olarak ödeme durumunda kaldı. Dahası da Avukat Turabi Tural'ın ona verdiği bir hizmet olmadığı halde, bir hizmet karşılığı ödediği bir meblağın karşılığı imiş gibi onun % 18'ini KDV imiş gibi işleme aldı.
Bu sonuçla da, ilam yada icra borçlusu, haksız olduğu için ödeme yükümünde kaldığı meblağları, “gider” (yada masraf) olarak göstererek gelir vergisini ödememe, kendisine bir hizmet götürülmediği halde bu miktarın % 18'i kadar bir miktarı da aldığı Katma Değer Vergisi'nden mahsup etmek suretiyle bu KDV. kaybına neden olacaktır.
Ki bilgisi ve istemi dışında gerçekleşen bu uygulama, avukatı Vergi Usul Kanunu'nun 359/2. maddesindeki düzenleme gibi “muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeyi düzenleyen” kişi olarak 344. maddedeki “Vergi ziyaı suçu”nun “şeriki” (madde 360) olarak yargılanması olasılığını da gündeme getirebilecektir.

E- UYGULAMA NE OLMADI YADA AVUKAT
BU KAZANCINI NASIL BELGELENDİRİLMELİ ?
6- 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 65. maddesinde
“Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancı” olarak tanımlanmış ve ilgili diğer maddelerinde de bu kazançlar gelir vergisine tabi tutulmuşlardır.
Avukatlığın da “serbest meslek” olduğu ve avukatlarında elde ettiği serbest meslek kazançları gibi gelir vergisine tabi diğer kazançlarının da gelir vergisine tabi olduğu tartışmasızdır.
Yukarıdaki açıklamalarımızın da gösterdiği gibi, avukatların gelir vergisine konu bu kazançları, esas olarak müvekkillerinden sözleşmeleri uyarınca aldıkları “ücreti vekalet”ten oluşmaktadır. Avukatlık Kanununun 164. maddesindeki bu son değişiklik üzerine, avukat yönünden gelir vergisine konu olan “karşı tarafa yüklenen vekalet ücreti” de gelir vergisine konu bir kazanç oldu. Bunun da gelir vergisine konu olacağı tartışmasız. Keza “tahkimde hakemlik” , “bilirkişilik” gibi birçok uğraştan kazanç elde eden avukat sayısı da az olmadığı gibi, bunların bu kazançları da “gelir vergisinden” istisna edilmiş değil.
Öyle ise sorun bu kazancın vergilendirilmesi yada vergi dışı kalmasından değil, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca “belgelendirilmesinden” kaynaklanmaktadır.
Anılı yasanın “ispat edici kağıtlar” baylıklı 227 maddesinde “Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir” düzenlemesi yapılmış. Aynı yasanın “Makbuz Mecburiyeti” başlıklı 236. maddesinde de “Serbest meslek erbabı, mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatı için iki nüsha serbest meslek makbuzu tanzim etmek ve bir nüshasını müşteriye vermek, müşteri de bu makbuzu istemek ve almak mecburiyetindedir” düzenlemesinin yapıldığı görülmektedir.
Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, serbest meslek mensubu “müşterisi” için makbuz düzenlemek, “müşteri” de bu makbuzu isteme zorunda tutulmuş.
Avukatın, (kanunun bu maddesindeki tanımlama ile) “müşterisi”, hukuki nitelendirme ile “vekalet hizmeti verdiği” yada “hukuki yardımda bulunduğu” kişi müvekkilidir.
Öyle ise avukatın adına "serbest meslek makbuzu" kesebileceği kişi yalnızca “müvekkili” olabilir;Vergi Usul Kanunu'ndaki tanım ile "müşterisi" müvekkilidir.
Yasa koyucu da gelir vergisi yükümlüsünün, kanunda tanımlanan belgelerle kazancını veya giderini belgeleyebileceğini öngördüğü içindir ki “diğer vesikalar” başlıklı 242. maddesinde,
“…….evvelki maddelerin dışında kalan ve bir hüküm ifade eden veya icabında bir hakkın ispatına delil olarak kullanılabilen mukavelename, taahhütname, kefaletname, mahkeme ilamları gibi hukuki vesikalarla ihbarname, karar örnekleri, vergi makbuzları gibi vergi evrakını dosyada muhafaza etmeye mecburdurlar. (…)
Gelir Vergisi Kanununa göre diğer kazanç ve iratları üzerinden vergilendirilecek mükellefler, vergi matrahının tespitinde nazara alınacak giderlerini ispat edecek vesikaları muhafaza etmek mecburiyetindedirler“ düzenlemesini yapmıştır.
Avukatların bu kazançlarını belgelendirmeleri çok daha kesin, hatta resmi belgeler ile belgelendireceklerdir: mahkeme ilamı ya da icra müdürlüğü tarafından takdir edilen ücrete ilişkin icra zaptı.
Hukuka ve mantığa uygun olan “belgelendirme” biçimi de budur. Davanın hasım tarafı adına serbest meslek makbuzu kesmek yerine, mahkeme ilamı yada icra zaptının bu kazanca dayanak belge olarak dosyaya alınarak bu kazancın belgelenmesi.
Dava konusu yapılan bildirimin böylesi düzeltilmesi gerektiğinin tespiti, hem avukatın bu kazancının resmi evrak ile belgelendirilmesi hem de belgelendirmenin avukatın mesleki onurunu rencide edici, toplum gözünde küçük düşürücü sonuçların doğmasını da önleyecektir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Adalet Bakanlığının Hukuk Mahkemelerindeki Uygulama Hatalarına İlişkin Uyarı Metni Av.Mehmet Saim Dikici Ticaret Hukuku Çalışma Grubu 17 10-02-2010 19:06
Yargıtay'dan Basın Açıklaması 30.6.2005 Armağan Konyalı Hukuk Haberleri 0 01-07-2005 16:14
T.Barolar Birliği Ve Aycell Üzerine... Av.Özcan Hukuk Sohbetleri 12 18-09-2003 16:51
Maliye Bakanlığı'na Başvuru İçin VARTO'LU Hukuk Sohbetleri 3 12-05-2002 21:45
Kiralan Geyrimenkul İçin Verilen Senet Üzerine Yazılan Elektirik Ve Su Borcu İbaresi fatma koyuncu Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 03:47


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07727194 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.