Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Aynı İş Kolunda İşyeri Açan ve Önceki İşverenin Emeğini Kullanan İşçi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 30-10-2013, 09:44   #1
AV.TAMEL

 
Dikkat Aynı İş Kolunda İşyeri Açan ve Önceki İşverenin Emeğini Kullanan İşçi

Merhabalar,
Fotoğrafçı olan müvekkilin uzun süre yanında çalışan işçi işten ayrılarak aynı iş kolunda bir iş yeri açıyor, ancak işten ayrılırken daha önce hazırlanan tüm düğün, dış çekim vs. fotoğrafları kopyalayarak yeni açtığı iş yerine, internet sayfasına ve sosyal paylaşım sitelerine reklam amaçlı olarak ekliyor. Müvekkilin müşterileri bu duruma tepkili.

Bu olayda, durumu engellemek maksadı ile öncelikli olarak ihtarname göndermeyi düşünüyoruz. Amacımız tazminattan ziyade durumu engellemek. Bu durumda hangi yollara başvurabileceğiz?
Old 30-10-2013, 10:31   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

6102 sayılı TTK. 54. ve 55. maddelerine göre haksız rekabetin men'i davası açmanızı öneririm.
Old 30-10-2013, 10:32   #3
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

11.Hukuk Dairesi
Esas: 2009/10461
Karar: 2011/9242
Karar Tarihi: 21.07.2011


HAKSIZ REKABETİN ÖNLENMESİ İLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ - MAKİNENİN KENDİSİNİN DEĞİL PROJESİNİN İŞ MAHSULÜ OLMASI - DAVACININ OLUŞTURDUĞU MAKİNE PROJELERİNİN DAVALI TARAFINDAN İLTİBAS OLUŞTURACAK ŞEKİLDE KULLANIMININ HAKSIZ REKABET TEŞKİL EDECEĞİ

ÖZET: Dosyada mevcut teknik bilirkişi raporlarıyla davaya konu Ram makinesi projelerinin davacı tarafından yoğun emek ve deneyimlerle bu hale getirildiği, davalı taraf üretiminin davacının proje ve teknik resimlerine dayanarak oluşturulduğu açıktır. Makinenin kendisinin değil ancak projesinin iş mahsulü olduğu tartışmasız biçimde ortaya çıkmaktadır. Davacının yoğun emek ve çaba harcayarak oluşturduğu makine projelerinin davalı tarafından iltibas oluşturacak şekilde kullanımının haksız rekabet teşkil edeceği kabul edilerek davalıların her birinin sorumluluğun değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir.

(6762 S. K. m. 56, 57)

Dava: Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 07.05.2009 tarih ve 2003/1227 - 2009/207 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 19.07.2011 gününde davacı avukatı H. A. gelip, davalı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan davacı avukatı dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi A. S. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkilince Türkiye'de üretilen RAM makinesinin müvekkilince yaratılan çizimlerinin hiçbir emek ve sermaye harcanmaksızın davalılarca ele geçirilip makine imalatına başlandığını ileri sürerek davalılar eylemlerinin haksız olduğunun tespiti ile haksız rekabetin men ine. haksız rekabet sonucu yaratılan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, hükmün ilanına, (450.000.000.000.-) TL maddi ve (50.000.000.000.-) TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili 1960 yılından bu yana RAM makinelerinin yurt dışından ithalatının yapıldığını, çizimlerin tamamının yabancı menşeli olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacı şirketin ram makinesini Alman Burckner marka ram makinesinden esinlenerek ürettiği ve üretilen makinelerde yeni sayılabilecek bir değişim ve ilavenin bulunmadığı, anılan makinenin çok eskiden beri yurt dışından ithal edilmiş olması nedeniyle makinenin Türkiye'de ilk defa davacı tarafından üretilmesinin ona haksız rekabet kurallarına göre koruma sağlamayacağı, kaldı ki davalılardan Cenktaş Ltd. Şti, N. A. ve E. A.'ın yaptığı bir üretim bulunmadığından kendilerine husumet yöneltilemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava haksız rekabetin önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.

Davacı taraf yurt dışında üretildiği ve yurda ithalat yoluyla çok önceki tarihlerden itibaren girdiği tartışmasız olan Ram makinesinin kendisi tarafından yoğun emek ve para harcanarak projelendirildiğini, davalıların bu projeden kopyalayarak üretime geçtiklerini ileri sürmüştür.

Dosyada mevcut teknik bilirkişi raporlarıyla davaya konu Ram makinesi projelerinin davacı tarafından yoğun emek ve deneyimlerle bu hale getirildiği, davalı taraf üretiminin davacının proje ve teknik resimlerine dayanarak oluşturulduğu açıktır. Bu durumda makinenin kendisinin değil ancak projesinin iş mahsulü olduğu tartışmasız biçimde ortaya çıkmaktadır. Bu durumda TTK'nun 56 ve 57/5. maddeleri uyarınca davacının yoğun emek ve çaba harcayarak oluşturduğu makine projelerinin davalı tarafından iltibas oluşturacak şekilde kullanımının haksız rekabet teşkil edeceği kabul edilerek davalıların her birinin sorumluluğun değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ve hatalı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın açıklanan nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 825,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 21.07.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 30-10-2013, 10:33   #4
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/11-396
Karar: 2010/371
Karar Tarihi: 07.07.2010


HAKSIZ REKABETİN ÖNLENMESİ VE TAZMİNAT DAVASI - SPOR KULÜBÜNÜN RENKLERİYLE BOYA ÜRETİLDİĞİ - İLTİBASA MEYDAN VERME - TARAFTAR KELİMESİ VE RENKLERİN BİRLİKTE KULLANILMIŞ OLMASI - DAVALILARIN EYLEMLERİNİN OBJEKTİF İYİNİYET KURALLARINA AYKIRILIK OLUŞTURDUĞU

ÖZET: Ürünün kompozisyonu bakımından üretilip piyasaya sürülmesinin G… Spor Kulübünü anımsatarak, adeta ürünün bu kulübe ait olduğunu çağrıştırdığı görüşüne varmış; yukarıda da ifade edildiği gibi, davalıların, spor kulübünün haklı olarak edindiği şöhretten yararlanarak, ürünlerinde bu kulübü çağrıştıran unsurları kullanmaları nedeniyle, sonuçta bu imajı ticarileştirdikleri; böylece, uzun yıllar emek ve masrafla kazanılmış olan haklı şöhretten -spor kulübüne ait olan imajdan- davalıların hiçbir karşılık ödemeksizin yararlanarak iltibas tehlikesine neden oldukları anlaşılmaktadır.

(6762 S. K. m. 56, 57)

Taraflar arasındaki <Haksız rekabetin önlenmesi ve tazminat> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 06.10.2005 gün ve 2004/540 E. 2005/804 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.04.2008 gün ve 2006/12365 E.-2008/4796 K. sayılı ilamı ile;

(... Davacı vekili, müvekkili şirketin Galatasaray Spor Kulübü Derneği ile imzalamış bulunduğu sözleşme ile Galatasaray Futbol Takımına ilişkin her türlü marka, amblem, ad, unvan, logo, renk, slogan, işaret, imaj gibi tanıtım vasıtalarının kullanılması konusunda 30 yıllığına münhasır lisans sahibi olduğunu, davalıların üç büyük kulübün renklerini taşıyan 6.lı ve sadece sarı/kırmızı renkleri taşıyan 2. li yüz boyası üretip pazarladıklarını, 2.li yüz boyası ambalajının Galatasaray Spor Kulübü'nün çubuklu formasını andırır şekilde dizayn edildiğini üzerine <taraftar> ibaresinin yazıldığını, bu şekilde ürünün Galatasaray Kulübü ve onun taraftar kitlesi ile ilişkilendirilerek haksız rekabette bulunulduğunu ileri sürerek, davalıların haksız rekabet yaratan eylemlerinin tespiti ile önlenmesine, müvekkili şirketin haksız rekabete konu eylemler nedeniyle mahrum kaldığı kar ve kazanç kaybı ile uğradığı fiili zararın tazmini amacıyla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla (50.000) YTL. maddi ve uğranılan itibar kaybı için (10.000) YTL. manevi tazminatın davalıdan tahsiline, kararın basın yolu ile ilanına karar verilmesini istemiştir.

Davalılar vekilleri, müvekkillerinin üretip satışa sunduğu hiçbir üründe TTK'nun 57/5. maddesinde gösterilen Galatasaray'ın adı, markası, logosu, işareti ve benzeri tescil edilmiş yada çağrıştıran şekilde bir ibaresinin olmadığını, renklerin ise evrensel değerler olup, sarı-kırmızılı renklerin kullanımının Galatasaray'a hasredilmiş olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, renklerin bağımsız olarak marka tesciline konu olmalarının Mümkün bulunmadığı ve davalıların kullandığı bu renklerin davacı ile doğrudan ilişkilendirmedikleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, TTK' nun 56 ve 57/5 maddesine dayalı haksız rekabetin önlenmesi ve maddi/manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, iktisadi alanda, renklerin sınai mülkiyete konu edilemeyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiş olup, bu gerekçe doğru olmakla birlikte davacının konumu ve dosyaya sunulu deliller itibariyle davanın özüne uygun bir gerekçe olarak kabulü mümkün değildir.

TTK' nun 56. maddesine göre, aldatıcı hareket veya iyi niyet kurallarına aykırı her türlü şekilde iktisadi rekabetin kötüye kullanılması haksız rekabet olarak tanımlanmıştır.

TTK nun 57. maddesinde ise iyi niyet kurallarına aykırı hareketler örnekseme kabilinde gösterilmiş olup, 5 fıkra ile de özellikle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma araçlarıyla iltibas oluşturacak surette aynı nitelikteki tanıtma araçlarını veya iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek/bilmeyerek satışa sunmak veya şahsi gereksinimden fazlasını elinde bulundurmak eylemlerinin iyiniyet kurallarına aykırı hareketlerden olduğu belirtilmiştir.

Davacı yan, Galatasaray Spor Kulübü ile imzaladığı lisans sözleşmesi gereğince, kulübün imajını oluşturan bayrak, flama marka, amblem vs.nin kullanım hakkını 30 yıl süre ile devralmıştır. Lisans sözleşmesi ile devralınan hakların iktisadi olarak değeri, lisans veren kulübün taraftar kitlesinin yoğunluğu göz önünde bulundurulduğunda oldukça önemli bir müşteri kitlesine muhatap olacak nitelikte ve değerde olup, başkalarının aynı imajdan yararlanarak iktisadi faaliyette bulunması, TTK. nun 56.maddesinde öngörülen iyi niyet kurallarına aykırı iktisadi rekabetin her türlü kötüye kullanılması sonucunu doğurur.

Somut olay gözetildiğinde, sarı-kırmızı komposizyonundan oluşan renkler Türkiye spor sektörünün en büyük üç kulübünden birisi olan Galatasaray Spor kulübü ile özdeşleşmiş renklerdendir. Davalının ürettiği yüz boyası emtiası, sarı ve kırmızı iki ayrı tüplerde bir paketin içinde ve yine tüplerin konulduğu ambalaj zemini de aynı renklerin çubuklu biçimde dizaynı ile boyanmış ve üzerine de spor kulübü taraftarlığını çağrıştıracak biçimde <Taraftar> ibaresi de yazılarak piyasaya sürülmüştür. Ürünün bu şekilde pazarlanması TTK'nun 57/5. maddesinde öngörülen iyi niyet kurallarına aykırı hareketlerden olup, haksız rekabetin varlığı aşikardır.

O halde mahkemece, davacının maddi manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesi gerekirken, davanın tümüyle reddedilmiş olması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava; Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK.) 56 ve 57/5. maddesine dayalı haksız rekabetin önlenmesi ve maddi/manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemenin, davanın reddine dair verdiği karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.

Direnme hükmünü davacı vekili, temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; Davalıların eylemlerinin TTK.'nun 56 ve 57/5.maddeleri kapsamında haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı, noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle yukarıda bozma ilamında belirtilen maddi olgu karşısında konunun hukuki boyutuna da değinmekte yarar vardır.

TTK.'nun Dördüncü Faslında düzenlenen <Haksız rekabet>, 56. maddesinde <Haksız rekabet, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suiistimalidir.> şeklinde tanımlanmıştır.

Bu maddeye göre, iktisadi rekabetin varlığı ya da yokluğunda alınacak ölçü, özellikle objektif iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığıdır.

Eğer bir olayda, objektif iyiniyet kurallarına aykırılık varsa, burada hakkın kötüye kullanımı söz konusudur. Objektif iyiniyet kurallarını, her olayda geçerli kabul edilebilecek bir ölçü bulmak mümkün değildir. Dolayısıyla her somut olayda, iyiniyet kurallarına aykırılığın olup olmadığının kendi şartları içerisinde değerlendirilmesi gerekir.

Kanun koyucunun buradaki amacı, ekonomik alanda dürüstlük ilkesini hakim kılarak, bunun ihlal edilmemesini sağlamaktır.

Ekonomik ve ticari hayatta herkes, ahlak ve objektif iyiniyet kurallarına uygun bir şekilde hareket ederek, ancak kendi emek ve gayreti ölçüsünde bir kazançla yetinmelidir. Bir tacirin, kendi emek ve gayretine dayanan kazancı, gerek ahlaki gerekse kanuni yönden meşrudur. Fakat, bir kimsenin en ufak bir yorgunluğa ve zahmete girmeden bir başkasının yıllar yılı didinip alın teri ve göz nuru dökmek suretiyle ancak meydana getirdiği ve tamamen kişisel emek ve gayretinin ürünü olan çalışmasına ortak olması hali, hem ahlak kurallarına bir aykırılık oluşturur ve hem de haksız rekabeti meydana getirir. Bu şekildeki bir haksız rekabet, <parazit-tufeyli> rekabet olarak nitelendirilir. Bir başkasının yıllarca çalışmak suretiyle ancak elde edebildiği emek ve şöhretine elatmak suretiyle -deyim yerindeyse- onun sırtından para kazanmak isteyen kimsenin hareketi, kendi emeğine dayanmadığı için, ahlak kurallarına ve kanun hükümlerine göre, haksız rekabettir (Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, 3.Baskı, Cilt I, Ankara 1990, Sahife 314-318).

Diğer taraftan, TTK.'nun 57.maddesinde ise, yukarıda belirtilen objektif iyiniyet kurallarına aykırı davranışların neler olduğu on bent halinde sayılmış; anılan hükmün <Hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareketler hususiyle şunlardır:> ibaresinden sonra gelen 5.bendinde ise aynen; <Başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtalariyle iltibasa meydan verebilecek surette, ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları kullanmak veyahut iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmiyerek, satışa arz etmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak> şeklinde beliren eylemlerin objektif iyiniyet kurallarına aykırı hareketlerden olduğu belirtilmiştir.

Belirtilen bu eylemler sınırlı olmayıp, kanunda sadece başlıca haksız rekabet hallerine yer verilmiş olmakla birlikte, kanunun ifade şeklinden başkaca haksız rekabet hallerinin de bulunabileceği sonucu ortaya çıkmaktadır.

Uygulamada, haksız rekabetin en çok rastlanan şekli iltibasa meydan vermek suretiyle başkalarının emek ve masrafıyla elde ettiği haklı şöhrete ortak olmaktır. İltibasın varlığı için, genel olarak normal ve orta seviyedeki bir alıcının piyasaya sürülmüş malı alırken aldanıp aldanmayacağının tespiti gerekir.

Diğer taraftan, haksız rekabet için iltibas tehlikesinin bulunması bile yeterli kabul edilmektedir.

Bu arada yeri gelmişken, gelişen sosyo-ekonomik hayatın bir sonucu olarak ortaya çıkan haksız rekabetin bir türüne de, değinmekte yarar vardır.

Türkiye'deki Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor gibi futbol kulüplerinin uzunca bir süreye ulaşan geçmişleri nedeniyle, bu süre içerisinde kazandıkları başarılarla günümüze kadar gelen bir şöhretleri vardır. Bu spor kulüplerinin bu tanınmışlıkları yurt dışına da, taşmıştır.

Belirtilen kulüpler, toplum nezdindeki bu tanınmışlık sayesinde gelirlerini arttırmak için, ticaret şirketleriyle lisans anlaşmaları yapmaktadırlar. Bu anlaşmayla şirketler, ürettikleri mal ve hizmetlerinde spor kulübünün logosunu, işaretini, futbol takımıyla özdeşleşmiş renklerini, coşturma sloganını, sembolünü, markasını kullanmak suretiyle, anılan kulüplerin imajından oluşan tanınmışlığından yararlanmaktadırlar. Takımlarını destekleyen taraftar kitlesi de, bu tür ürünleri tercih ederek satın almaktadır.

Böylece spor kulübü taraftarının yaptığı bu tercih, anlaşma yapan şirket ürünlerinin satışını arttırmakta, özellikle yeni bir müşteri çevresine ulaşmasına yardımcı olmaktadır.

Spor kulübüne mal olmuş yukarıda belirtilen özellikler, ürünlerin satışını arttırmada kullanılmakla adeta bu imaj ya da oluşan karakter ticarileştirilmektedir.

Belirtilen bu imaj ya da marka, bir mal veya hizmet ile özdeşleşmeden kullanılabileceği gibi, onun markası olmadan da, kullanılabilir. Buradaki markanın ayrıca tescil edilmiş bulunması gerekmeyip, tanınmışlığının ispatı yeterlidir.

Belirtmek gerekir ki, iktisadi alanda, renklerin tek başına sınai mülkiyete konu olamayacağı her türlü duraksamadan uzaktır.

Renklerin tek başına kullanımını yasaklayan bir kanun hükmü de, yoktur. Bu renklerin, tanınmışlık düzeyi yüksek bir spor kulübüne ait olması da, sonucu değiştirmez.

Ne var ki, piyasaya sürülen bir mal veya hizmettin sunumunda, belli bir spor kulübüne mal olmuş renkler kullanılmakla birlikte bu spor kulübünü anımsatacak, çağrıştıracak veya intiba bırakacak şekilde, <taraftar, futbol, spor kulübü, şampiyon> vb. ibarelerin de kullanılarak, oluşan kompozisyonun, o spor kulübünün taraftar kitlesi nezdinde iltibasa veya iltibas tehlikesine neden olacağı anlaşılıyorsa, artık bu durumda haksız rekabetin oluştuğunu kabul etmek gerekir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı Polisan Boya A.Ş.'nin ürettiği yüz boyası emtiasının, sarı ve kırmızı iki ayrı tüplerde bir paketin içinde ve yine tüplerin konulduğu ambalaj zemini de aynı renklerin çubuklu biçimde dizaynı ile boyanmış ve üzerine de spor kulübü taraftarlığını çağrıştıracak biçimde <Taraftar> ibaresi de yazılarak diğer davalı tarafından piyasaya sürüldüğü taraflar arasında çekişmesizdir.

Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşme sırasında ürünün üzerindeki <taraftar> ibaresinin çıkartılması halinde, spor kulübünün kullandığı renklerin tek başına başkaları tarafından kullanımının haksız rekabet oluşturmayacağı üzerinde görüş birliğine varılmıştır.

Ne var ki, eldeki davaya konu üründe sadece renkler kullanılmamış; taraftar ibaresi de kullanılarak piyasaya sürülmüştür.

Çoğunluk ile azınlık arasındaki uyuşmazlık; taraftar kelimesi ve renklerin birlikte kullanılmış olmasının, bu renkleri başka spor kulüplerinin de kullanıyor olması karşısında sadece G…. Spor Kulübünü çağrıştırıp çağrıştırmayacağı, dolayısıyla da haksız rekabetin bulunup bulunmadığı noktasındadır.

Çoğunluk; bu haliyle, ürünün kompozisyonu bakımından açıklanan şekilde üretilip, piyasaya sürülmesinin Galatasaray Spor Kulübünü anımsatarak, adeta ürünün bu kulübe ait olduğunu çağrıştırdığı görüşüne varmış; yukarıda da ifade edildiği gibi, davalıların, spor kulübünün haklı olarak edindiği şöhretten yararlanarak, ürünlerinde bu kulübü çağrıştıran unsurları kullanmaları nedeniyle, sonuçta bu imajı ticarileştirdikleri; böylece, uzun yıllar emek ve masrafla kazanılmış olan haklı şöhretten -spor kulübüne ait olan imajdan- davalıların hiçbir karşılık ödemeksizin yararlanarak iltibas tehlikesine neden oldukları kabul edilmiştir.

Sonuçta, davalıların eylemleri objektif iyiniyet kurallarına aykırılık oluşturmakla haksız rekabetin gerçekleştiğinin kabulü ile, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 07.07.2010 gününde, oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Şufa Hakkını Kullanan Tarafın Aleyhine Aynı Hakkın Kullanılması İle İlgili Bir Soru Av. Alper Hukuk Soruları 8 24-05-2013 21:36
İşverenin İşyeri Değişikliği ve İş Sözleşmesinin Sona Erdirilmesi Av. Harun ÜNLÜSOY Meslektaşların Soruları 0 20-02-2011 11:46
Aynı iş kolunda yeni şirket kurmak hermes53 Meslektaşların Soruları 0 23-08-2008 12:16
İşçi-Tayin-İşverenin kötüniyetini ispat ve Tazminat alacağını alma yolu fikret Meslektaşların Soruları 9 30-07-2008 11:16
İşçi 3. kişilere Karşı, İşverenin Temsilcisi Olabilir Mi? Av.Mehmet Saim Dikici Meslektaşların Soruları 8 26-04-2002 12:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,14610291 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.