Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

karşılıksız çek keşide etme suçu kasıtlı bir suç mudur?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 09-10-2008, 15:48   #1
iözkurt

 
Dikkat karşılıksız çek keşide etme suçu kasıtlı bir suç mudur?

tüm meslektaşlarıma iyi çalışmalar dilerim
müvekkil hakkında kaçak elektrik kullanma suçu sebebiyle dava açılıyor.
bedaşın zararının giderilmesi ile mahkemelerin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdiği bu tür davalarda müvekkil açısından bir sıkıntı var o da karşılıksız çek keşide etmekten sabıkası olmasıdır. hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartları içinde geçen "sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması" şartıdır. kısacası karşılıksız çek keşide etme suçu kasıtlı bir suç mudur?
herkese teşekkürler..
Old 09-10-2008, 23:32   #2
av.mansur

 
Varsayılan

hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için daha önceden en az 6 ay hapis cezası almamış olma şartı var...karşılıksız çek keşide etmek suçunda ise verilen ceza para cezasıdır...
Old 10-10-2008, 10:29   #3
iözkurt

 
Varsayılan

kanundan sadece kasıtlı bir suçtan dolayı mahkum olmamak demekte;
altı ay hapis cezası alınmaması hususunda bir madde göremedim ama nerede var acaba?
Old 10-10-2008, 10:43   #4
S.Orhan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.mansur
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için daha önceden en az 6 ay hapis cezası almamış olma şartı var...karşılıksız çek keşide etmek suçunda ise verilen ceza para cezasıdır...


HÜKMÜN AÇIKLANMASI VE HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI
Madde 231 -

(6) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir.
Sayın Mansur,
Ceza muhakemesi Kanununun 231.maddesini yeniden inceledim ama ''6 ay hapis cezası almamış olmak''koşulunu bulamadım. 231.maddenin 6.fıkrası ''daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmama'' koşulunu öngörüyor.Karşılıksız Çek Düzenlemek suçu ''genel kastla'' işlenen bir suç olduğundan(taksirle işlenemeyeceğine göre) hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel oluşturacağı kanısındayım
Saygılarımla.
Old 10-10-2008, 15:25   #5
Burak Demirci

 
Varsayılan

Sayın S.orhan'ın düşüncelerine ben de katılıyorum. Zira ilgili maddede salt kasıtlı bir suçtan ceza alınmaması şartı konuşmuş. Yani alınan cezanın miktarı ve türü hakkın herhangi bir şart ve kayıt mevcut değil. Ohalde yapılması gereken iş, cezanın miktarına ve türüne bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına mani olan, ya da olacağı düşünülen suçun kasten işlenen bir suç olup olmadığı hususunu çözüme kavuşturmaktır. Somut olayda ise karşılıksız çek keşide etme suçunun ancak kasten işlenebileceği de aşikardır.
Old 13-10-2008, 10:38   #6
Av.Çirem NACZİTİT

 
Varsayılan

sayın iözkurt,

Bilindiği üzere karşılıksız çek keşide etmek suçu ile ilgili şikayet hakkı; düzeltme hakkının bitimi tarihi ile başlamaktadır. Suç tarihini keşide tarihi olarak baz alıp, olası kast ve yahut bilinçli taksir yorumlarıyla esneklik yaratabilme imkanı da kalmamaktadır; kaldı ki 4814 sayılı kanun ilgili suçu objektif sorumluluk esasına göre düzenlemiştir.

İyi çalışmalar dilerim.
Old 13-10-2008, 12:25   #7
Av.Mehmet_Ali

 
Varsayılan

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2001/10-249

K. 2001/257

T. 20.11.2001

• BORÇTAN DOLAYI HÜRRİYETİN KISITLANAMAMASI ( Karşılıksız Çek Keşide Etmek Suçunun Bu Anayasal Kurala Aykırı Olması )

• KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEK SUÇU ( Borçtan Dolayı Hürriyetin Kısıtlanamayacağına İlişkin Anayasa Hükmüyle Çelişmesi )

• SÖZLEŞMEDEN DOĞAN YÜKÜMLÜLÜĞÜ YERİNE GETİREMEYEN KİŞİYE HÜRRİYETİ BAĞLAYICI CEZA VERİLEMEMESİ ( Karşılıksız Çek Keşide Etmek )

• ANAYASAYA AYKIRILIK ( Karşılıksız Çek Keşide Eden Kişiye Hürriyeti Bağlayıcı Ceza Verilmesi )

3167-1/m.16/1

2709/m.38

6762/m.610

ÖZET : Çek anlaşması ( sözleşmesi ) her iki tarafa borç yükleyen bir akittir.
Karşılıksız çek keşide etmek suçu iradi olarak düzenlenen çekin bankaya ibrazında oluşan, yaptırımı özgürlüğü bağlayıcı ceza olan ve objektif sorumluluk esasına dayanan bir suç olduğundan, Anayasanın 38. maddesinin 9. fıkrasındaki kuralla çelişmektedir.
Üst norm olan ve lehe bulunan Anayasa hükmü ile çelişen bir kuralın uygulanabilirliğinden söz edilmesine olanak bulunmadığından, çelişkiyi gideren yeni bir yasal düzenleme yapılmasının beklenilmesinde ve buna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
DAVA : Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık Mustafa'nın 3167 sayılı Yasanın 16/1 ve TCY.nın 59. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 1 yıl süreyle çek keşide etmekten ve çek hesabı açmaktan yasaklanmasına ilişkin ( Ankara Birinci Asliye Ceza Mahkemesi )nce verilen 6.4.2000 gün ve 1208/359 sayılı hüküm, sanığın temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Onuncu Ceza Dairesince 23.10.2001 gün ve 12536/22808 sayı ile;
"17 Ekim 2001 tarih, 24556 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4709 sayılı Kanunun 15. maddesi ile değiştirilen Anayasanın 38. maddesinin son fıkrası karşısında yasal düzenlemenin ne olacağının belirlenmesi açısından acilen uyum yasası çıkartılması zorunluluğu da nazara alınarak sonucun beklenilmesi ve buna göre yeniden takdir ve değerlendirme yapılarak uygulama yapılmasında zorunluluk bulunması" isabetsizliğinden başka yönleri incelenmeksizin bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 31.10.2001 gün ve 70664 sayı ile;
"17 Ekim 2001 tarih ve 24556 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4709 sayılı Kanunun 15. maddesi ile değiştirilen Anayasanın 38. maddesinin son fıkrası ile 3167 sayılı Çek Yasasının yürürlükten kaldırılması söz konusu değildir. Sözü edilen 38. maddedeki değişiklikle 3167 sayılı Yasanın 16. maddesinin anayasaya aykırı hale geldiğinin kabulü halinde dahi anılan hukuki düzenlemenin iptaline kadar uygulanması ya da itiraz yoluna gidilerek sonuç alınıncaya kadar dava dosyasının bekletilmesi gerekir. Ayrıca, yasama organının gerekli düzenlemeyi yapacağı sürenin belli olmaması nedeniyle uyum yasasanın çıkmamasının beklenmesi sözkonusu edilememelidir.
Aksi takdirde, Yüksek Onuncu Ceza Dairesinin kararındaki gerekçe, dava dosyasının uzunca bir süre sürüncemede kalmasına ve davanın zamanaşımına uğramasına neden olacaktır.
Anayasının değişik 38. maddesinin son fıkrasında "Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz." hükmü öngörülmüştür. Burada belirtilmek istenen husus, sözleşmenin herhangi bir kimseye yüklediği "yerine getirme" eyleminin hangi nedenle olursa olsun ifa edilmemesidir. Aksi halde her türlü sözleşmede, sözleşme konusu olan sübjenin mal edinilmesi, değişik amaçla yok edilmesi gibi hallerde "güveni kötüye kullanma" suçlarında da bu hükmün uygulanması gerekecektir ki, kanun koyucunun amacının bu olmadığı açıktır. Kaldı ki; karşılıksız çekin verildiği anda keşidecinin bankada karşılığının bulunmadığını bilerek aldatma ve suç kastı ile hareket etmesi nedeniyle bir sözleşmeye dayanılamayacağı gibi, ciro suretiyle çeki devralan hamil yönünden de keşideci ile bir sözleşmeden bahsedilmesi hiç mümkün değildir. Çekin niteliği gereği istisnaları dışında, dayandığı hukuki ilişkinin araştırılması mümkün olmayacak ve karşılıksız çıkan çek nedeniyle 3167 sayılı Yasanın 16. maddesindeki suçun varlığı kabul edilecektir. Bu itibarla; 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesindeki mevcut düzenlemenin Anayasanın 38. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği düşünülmüştür." gerekçesiyle itiraz yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılması isteminde bulunmuştur.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Sanığın karşılıksız çek keşide etmek suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda çözümlenmesi gereken hukuki sorun, Anayasanın 38. maddesine 4709 sayılı Yasa ile 9. fıkra olarak eklenen, "Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonamaz" şeklindeki kuralın 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunun, karşılıksız çek başlıklı 16. maddesinde, yaptırımı hapis cezası olan suç bakımından nazara alınıp alınmayacağı, diğer bir anlatımla çek keşide etmenin yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülük olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Sorunun çözümünde sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşılabilmesi için, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin, bunların TBMM'inde görüşülmesi sırasında yapılan görüşmelerin, öğretideki düşüncelerin, karşılıksız çek keşide etme suçunun ülkemizdeki tarihi gelişimi ve hukuki yapısının ele alınıp değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Çek, 1957 yılında yürürlüğe giren Türk Ticaret Yasasının kambiyo senetlerine ilişkin dördüncü faslının üçüncü kısmında 692 ila 735. maddeler arasında düzenlenmiş, poliçe ve bonodan sonra üçüncü bir ticari senet türü olarak kabul edilmiştir. Çek hukuki niteliği itibariyle poliçe gibi bir havaledir, ancak bu havalenin çek olarak vasıflandırılabilmesi için aynı zamanda bir banka üzerinde çekilmiş olması zorunludur. Bir bankada hesap bulundurmak mücerret çek keşide hakkını vermeyeceğinden ayrıca önceden bu hesap üzerinde çek keşidesi suretiyle tasarruf edebileceğinin de kararlaştırılmış olması gerekir. Bu durum keşideci ile muhatap banka arasında bir anlaşma olduğunu ortaya koyar. Genellikle "çek anlaşması", "çek sözleşmesi" olarak adlandırılan bu akit ile muhatap banka, keşideciye üzerine çektiği çekteki miktarı ödemeyi vaad eder, keşideci ise muhatap bankanın ödediği meblağları kendisine tediyeyi taahhüt eder. Böylece, muhatap banka meşru hamil veya cirantaya kendi mal varlığından ancak keşidecinin şahsında hukuki sonuç doğurmak üzere ödemede bulunma yetkisini elde eder.
Çek anlaşmasının muhatap banka ve keşideciye borç yükleyen bir akit olduğu hususunda öğretide tam bir kabul mevcut ise de, hukuki niteliği üzerinde görüş birliği bulunduğundan söz etmeye olanak yoktur. Çek anlaşmasının, hizmet akdi, vekalet akdi, iş görme akdi olduğu ileri sürüldüğü gibi bu anlaşmanın üçüncü şahıs yararına akit, infisahi şarta bağlı borç yüklenme, alacağın temliki teorileriyle de açıklanmaya çalışıldığı görülmektedir.
3167 sayılı Yasa yürürlüğe girinceye kadar mevzuatımızda, karşılıksız çek keşide edenleri cezalandıran özel bir düzenleme bulunmamaktaydı. Bu nedenle 1926 yılında, 465 sayılı Türk Ticaret Yasasının 610. maddesine, karşılıksız çek keşide edenlerin cezalandırılması için bir fıkra eklenmesi hususunda yasa teklifi hazırlanmış, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17.1.1929 gün ve 471 sayılı Kararı ile karşılıksız çek keşide edenlerin koşulları oluştuğundan, dolandırıcılık suçundan dolayı cezalandırılacakları, bu nedenle ayrı bir yasaya gerek bulunmadığı gerekçesiyle bu teklif kabul edilmemiştir. O tarihten itibaren karşılıksız çek keşide edenlerin eylemleri, diğer ögelerinin de gerçekleşmesi halinde dolandırıcılık suçu kapsamında değerlendirilmiş, gerçekleşmediği hallerde faillerin cezalandırılamadığı ve çek hamillerinin korunamadığı görüşüyle bağımsız nitelikte yasa veya Türk Ceza Yasasına bir madde eklenmesine ilişkin yasa teklif ve tasarıları hazırlanmış, öğretideki, uygar toplumların tümünde terkedilmiş olan borç karşılığı hapis, dolaylı olarak hortlatılmaya çalışılıyor eleştirilerine rağmen ( ERMAN- Batider, Cilt 11, sayı 2 ) 3 Nisan 1985 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3167 sayılı "Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun ile karşılıksız çek keşide etme fiilleri bağımsız bir suç haline getirilmiştir.
Yasanın 16. maddesi ile de, ibraz süresi içinde veya üzerinde yazılı keşide tarihinden önce ibraz edildiğinde yeterli karşılığı bulunmaması nedeniyle kısmen de olsa ödenmeyen çek keşide edenlerin 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması öngörülmüş, bu şekilde objektif sorumluluk esasına dayanan bir suç ihdas edilmiştir.
Bu düzenleme de öğretide eleştirilerek temel hedefinin, modern suç ve ceza siyasetiyle bağdaşmayacak şekilde mağdurun korunması ve çek bedelinin ödenmesini sağlamak olduğu, 14.1.1993 gün ve 3863 sayılı Yasanın 1.maddesi ile yapılan değişiklikle bu amaç da aşılarak borç ödememe halinde alacaklının iredesine göre hapis cezası öngören bir suç tipi yaratıldığı, özellikle uygulamada borçludan, keşide tarihi ödeme tarihi olarak gösterilen ileri tarihli çeklerin alınması ve borç ödenmediğinde keşideci hakkında hukuki yaptırımlarla birlikte özgürlüğü bağlayıcı cezaların da öngörülmesi nedeniyle mahkemelerin büyük oranda borç için ceza uygulama aracı haline getirildiği ileri sürülmüştür ( Prof. Dr. S. DÖNMEZER, Kişiler ve Mala Karşı Cürümler 16. Bası Sh. 478 ).
Çek suçlarının tarihi gelişimi ve hukuki yapısı bu şekilde irdelendikten sonra, Anayasanın 38. maddesine 9. fıkra olarak, 4709 sayılı Yasanın 15. maddesi ile eklenen "Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz." şeklindeki düzenlemenin kapsamı ve amacı, Meclisteki görüşmeler ve öğretideki görüşler ışığında ele alınıp değerlendirilmelidir. Anılan Yasa değişikliğinin Mecliste görüşülmesi esnasında, bir soru üzerine Anayasa Komisyonu Başkanı; "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Dördüncü Protokolünün 1. maddesi, borçlar hukuku ilişkisinden kaynaklanan borçlarını rızasıyla ödeyemeyen bir borçlunun bu yüzden hapis cezasıyla cezalandırılmasını yasaklamıştır.
Borcun ödenmemesi, ya borçlunun mal varlığı bulunmadığı için çaresizlikten veya buna rağmen kötü niyetten olabilir. Birinci halde, yani kendi ihmal veya kusuru olmaksızın borcunu ödemekte acze düşen kişi, bu yüzden hapis cezasına çarptırılamaz, ancak, borçlunun hileyle veya kasten borcunu ifa etmekten kaçınması halinde protokolün bu hükmünden yararlanması mümkün değildir."
Yine bir milletvekili, "Bir diğer nokta hiç kimsenin, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünün kısıtlanamayacağıdır. Biz Adalet Komisyonunda, geçen dönemlerde çek yasasını görüştük. O sene Beyoğlu Asliye Ceza Mahkemesinde 11300 çek davası olduğunu düşünürsek ve Türkiye'deki Adliyelerin esas ceza davalarının dörtte birine yakınının çek davası olduğunu düşünürsek işte popülist yaklaşımları önlemenin tek yolu budur."
Konuyla ilgili görüşünü bildiren bir diğer millekvekili ise; "en önemli husus kasıt unsurudur. Kendi ihtiyarında olmaması halinde yerine getirmemişse, ona cezai yükümlülük getimiyor, özgürlüğünü kısıtlamıyoruz. Eğer kasıtlı olarak sözleşmeden doğan borcunu veya bir edimini yerine getirmemiş, yükümlülüğünü yapmamışsa elbette cezalandırılacaktır." şeklinde açıklamalarda bulunmuşlardır.
Bu belirlemeler ışığında somut olay ele alınarak değerlendirildiğinde, çek sözleşmesinin taraflara borç yükleyen bir akit olduğu ve sözleşmeden kaynaklandığı konusunda bir kuşku bulunmamaktadır. Karşılıksız çek keşide etmek suçu özel kast ( saik ) aranmayan objektif sorumluluk esasına dayanan bir suçtur. İradi olarak düzenlenen çekin bankaya ibrazında karşılığının çıkmaması ile oluşur. Bu suç tipinde mevcut yasal düzenlemeye göre borçlunun, borcunu hangi nedenle yerine getirmediği veya getiremediğinin araştırılması olanağı bulunmamaktadır.
Karşılıksız çek keşide etme suçunda mevcut düzenleme, yaptırımı özgürlüğü bağlayıcı ceza olması nedeniyle Anayasanın 38. maddesinin 9. fıkrasındaki kuralla çelişmektedir. Üst norm olan ve lehe bulunan Anayasa hükmü ile çelişen bir kuralın uygulanabilirliğinden sözedilmesine olanak bulunmadığından çelişkiyi gideren bir yasal düzenleme yapılmasının beklenmesinde ve buna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesinde zorunluluk mevcuttur. Bu itibarla Özel Daire bozma kararı yerinde olup, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Üyelerden H. Cevheroğlu;
17 Ekim 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4709 sayılı Yasanın 15. maddesi ile değiştirilen Anayasının 38. maddesi son fıkrası ile 3167 sayılı Çek Yasası yürürlükten kalkmamıştır. Sözü edilen değişiklikle 3167 sayılı Yasanın olayda tatbik gören 16. maddesinin Anayasaya aykırı hale geldiğinin kabulü halinde dahi mevcut hukuki düzenlemenin iptaline kadar uygulanması veya iptal davası sonucunun beklenmesi gereklidir.
Yargıtay'ın görevi; sanığın suçlandığı eylemin mevcut yasalar karşısında suç teşkil edip etmediği ve bu eyleme hangi yasa maddesinin uygulanacağı ile yargılamanın hangi usul kuralınca yapılacağı hususu olup, durumu mevcut mevzuata göre değerlendirilip, hukuka aykırılık yapılıp yapılmadığını tespit etmektir.
Olayımızda yapılması gereken şey; Anayasaya aykırılığın kabulü halinde, iptali için Anayasa Mahkemesine ilgili dairece müracaatla sonucunun beklenmesi olmalıdır. Bu durumun dışına çıkılarak mevcut olmayan bir yasanın "uyum yasası olarak" çıkacağı varsayımına dayalı kabul ile onun beklenmesini öngören bozmaya denetleme makamı yetkili bulunmadığından C. Başsavcılığının itirazını bu nedenle yerinde gördüğümden itirazın kabulü gerektiği inancı ile çoğunluk kabulüne muhalifim" görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının ( REDDiNE ), dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 20.11.2001 günü oyçokluğuyla karar verildi.
Old 13-10-2008, 12:53   #8
Av.Çirem NACZİTİT

 
Varsayılan

26 Nisan 2003 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 25090



Anayasa Mahkemesi Kararı

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı: 2002/165

Karar Sayısı: 2002/195

Karar Günü: 11.12.2002

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Vezirköprü Asliye Ceza Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU: 19,03,1985 günlü, 3167 Sayılı "Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun"un 16, maddesinin birinci fıkrasının, Anayasa'nın 38, maddesinin sekizinci fıkrasına aykırılığı savıyla iptali istemidir.

I- OLAY

Karşılıksız çek keşide etmek suçu ile ilgili açılan davada, 3167 sayılı Yasa'nın 16, maddesinin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme iptali için başvurmuştur.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ

Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

" 3167 sayılı Yasa'nın 16/1 maddesi "ibraz süresi önce 4, maddeye göre ibraz edildiğinde yeterli karşılığı bulunmaması sebebiyle kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide eden kişiler bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar..." şeklindedir.

Anayasa'nın 3,10,2001 tarih ve 4709 sayılı Yasa ile değişik 38/8, maddesi ve fıkrası "Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz" şeklindedir.

Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre çek bir tedavül aracıdır. Bu bağlamda çek, sözleşmesinin kendisi olmamasına karşın düzenlenmesine nedne olan bir sözleşmenin varlığı da mutlaktır. Alım-satım, bağışlama, ödünç verme, vb. bir sözleşme sonrası borçlunun edinimine karşılık olmak üzere düzenlenir. Çek sözleşme nedeni ile vardır. Çek karşılıksız çıktığında aslında keşideci sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirmediği için 3167 sayılı Yasa'nın 16/1, maddesinde tanımlanan suçu işlemiş olmaktadır. Bu suçun cezası hürriyeti bağlayıcıdır. Anayasa'nın değişik 38/8, madde ve fıkrası sözleşmeden doğan yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde borçlunun özgürlüğünden alıkonulamıyacağını hüküm altına almasına nazaran 3167 sayılı Yasa'nın 16/1 maddesi Anayasa'ya aykırıdır.

III- YASA METİNLERİ

A- İtiraz konusu Yasa Kuralı

19.3.1985 günlü, 3167 sayılı "Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun"un itiraz konusu bölümü de içeren 16. maddenin birinci fıkrası şöyledir:

"MADDE 16/1 : İbraz süresi içinde veya üzerinde yazılı keşide tarihinden önce, 4 üncü maddeye göre ibraz edildiğinde, yeterli karşılığı bulunmaması sebebiyle kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide eden kişiler bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Mahkeme ayrıca işlenen suçun mahiyetine göre bir yıl ile beş yıl arasında belirleyeceği bir müddet için failin bankalarda çek hesabı açmasının ve çek keşide etmesinin yasaklanmasına karar verir. Yasaklama kararı bütün bankalara duyurulmak üzere T.C. Merkez Bankasına bildirilir."

B- Dayanılan Anayasa Kuralı

İtiraz başvurusunda Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasına dayanılmıştır.

IV- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN, Enis TUNGA, Mehmet ERTEN'in katılmalarıyla 11.12.2002 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilniştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralı ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

A- Sınırlama Sorunu

Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi'ne itiraz yoluyla yapılacakbaşvurular, itiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralları ile sınırlıdır.

İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 3167 sayılı Yasa'nın 16. maddesinin birinci fıkrasının iptalini istemiş ise de, sadece bu kuralda yer alan hürriyeti bağlayıcı cezanın Anayasa'ya aykırılığını ileri sürmüştür. Bu nedenle, esas incelemenin, fıkranın birinci tümcesinin "... bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar" bölümüyle sınırlı olarak yapılmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.

B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu

İtiraz başvurusunda, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre çekin, kambiyo senedi olduğu, alım satım veya alacak-borç sözleşmesi gereğince ödeme vasıtası olarak kullanıldığı, taraflarca varılan hür irade sonucunda ve sözleşmenin sonucu olarak keşide edildiği, aktedilen sözleşme hükümlerine göre borçlunun belirlenen tarihte yazılı miktarı çek hamiline veya cirantalara ödeme yükümlülüğü altına girdiği, yasada öngörülenhapis cezasının sözleşmeden kaynaklandığı, kanunların Anayasa'ya aykırı olamayacağı bu nedenle kuralın, Anayasa'nın 2., 11. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Kuralın iptali istemiyle daha önce Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvuru hakkında 26.2.1995 günlü, E: 1999/18, K: 1999/50 sayı ile itiraz isteminin reddine karar verilmiş ve bu kararın Anayasa'nın 152. maddesinin son fıkrası uyarınca 15.11.1997 terihinde Resmi Gazete'de yayımlanmasından itibaren 10 yıllık süre geçmemiş ise de, başvuru kararının dayanağı oluşturan Anayasa kuralının değişikliğe uğradığı gözetilerek yasaklanan süre içinde yeniden iptal için başvuruda bulunulabileceği kanaatine varılmıştır.

3167 sayılı Yasa'nın 16. maddesinin gerekçesinde, "Karşılıksız Çekler hakkında ilgili kanunlarda özel ceza hükümleri bulunmakta, karşılıksız çek keşide edenler Türk Ceza Kanunu'nun dolandırıcılık suçunu müeyyide altına alan 503 üncü maddesine göre cezalandırılmaktadırlar. Ancak, dolandırıcılık suçunun unsurlarının karşılıksız çıkan her çek yönünden tespiti mümkün olmadığından, bu şekilde çek keşide edenlerin bie kısmının cezasız kalması gibi durumlar ortaya çıkmakta, bu durum çeke olan güveni sarsmaktadır.

Bu sebeple onyedinci maddede karşılıksız çek keşide eden kişilerle çekleri bilerek ciro edenler yönünden müstakil bir müeyyide getirilmiş, muhatap bankaya süresi içinde ibraz edildiğinde ödenmeyen her türlü çek keşidecisinin cezalandırılması öngörülmüşür. Ancak bu eylemlerden dolayı kovuşturma yapılması çek hamilinin şikayetine bağlı kılınmış, ayrıca kanunda belirtilen belli müddet içinde hamilin zararının karşılanmış olması dışında şikayet hakkının doğmayacağı hususu iyi niyetli keşideciler yönünden belirtilmiştir. Diğer taraftan şikayetten vazgeçmenin hükümden sonra dahi geçerli olacağı bu halde hükmün icrasından ve cezanın neticelerinden sarfınazar olunacağı belirtilmiştir.

Tasarıda yer alan geçici 1. madde ile, Kanun'un yürürlük tarihini takip eden onbeş gün içinde, çek tutarı veya karşılıksız kalan tutar ile gecikme faizi ve tazminatı hamil adına muhatap bankaya yatıran keşideciler yönünden takibat yapılamayacağı, açılmış davaların düşürüleceği, mahkümiyet hükümlerinin ise infazına yer olmadığına karar verileceği hükmü getirilmiş bulunmaktadır" denilmiştir.

Maddenin birinci fıkrasında, ibraz süresi içinde veya üzerinde yazılı keşide tarihinden önce bankaya edildiğinde yeterli karşılığı bulunmaması sebebiyle kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide eden kimseye hürriyeti bağlayıcı ceza öngörülmüş, mahkemenin, ayrıca işlenilen suçun mahiyetine göre belirleyeceği bir müddet için failin bankalarda çek hesabı açmasının ve çek keşide etmesinin yasaklanmasına karar vereceği, bu kararın bütün bankalara duyurulmak üzere T.C. Merkez Bankası'na bildirileceği belirtilmiştir.

Anayasa'nın 38. maddesine eklenen sekizinci fıkrada, hiç kimsenin, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getrememesinden dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılacağı öngörülmüş, maddenin gerekçesinde de, "... 4 nolu protokol gereği sözleşmeden doğan bir yükümlülük nedeniyle hiç kimsenin özgürlüğünden alıkonulamıyacağı hükmü eklenmiştir. Sözleşmeden doğan yükümlülük içinde borçlar da vardır..." denilmiştir.

Türk Ticaret Kanunu'nda kambiyo senetleri arasında düzenlenen çek, teme ilişkide bir sözleşmenin bulunup bulunmamasından bağımsız olarak, kambiyo hukukuna özgü borç doğrudan özel bir havaledir. hatır senetlerinde olduğu gibi, taraflar arasında herhangi bir sözleşme ilişkisinin bulunmadığı veya temelde yer alan sözleşmenin geçersiz olduğu durumlarda çek, başlı başına borç kaynağı biçiminde ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca, haksız fiil veya sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan bir borç için dahi çek keşide edilebilmektedir. Çeki elinde bulunduran hamil, keşideci ile lehdar arasındaki temel ilişkiden kaynaklanan bir alacağı değil, doğrudan doğruya çekten doğan bir hakkı iktisap etmektedir. O halde, çek ilişkisi bizzat sözleşme olmadığı gibi,çekin temelinde her zaman bir sözleşme bulunması da zorunlu değildir. temelde bir sözleşme ilişkisinin bulunduğu durumlarda ise, çekte bu ilişkiden bağımsız ve sözleşme olarak nitelendirilemeyecek bir kambiyo taahüdü söz konusudur. Borçlu, temel ilişki ne olursa olsun borcunu ödemek için çek kullandığında, asıl borç ilişkisi dışında kambiyo ilişkisi doğmaktadır.

İtiraz konusu kuralın, Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında değerlendirilebilmesi için ilişkinin yalnızca sözleşmeden doğması ve borcun yerine getirilememesi gerekmektedir. Oysa çek temelde sözleşmeden bağımsız olarak kambiyo hukukuna özgü borç doğuran özel bir havaledir.

Bu nedenle kural, Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasına aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.

Haşim KILIÇ bu görüşe katılmamıştır.

VI- SONUÇ

19.3.1985 günlü, 3167 sayılı "Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun"un 16. maddesinin birinci fıkrasının birinci tümcesinin "... bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar." bölümünün, Anayasaya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Haşim KILIÇ'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 11.12.2002 gününe kadar verildir.

Başkan

Mustafa BUMİN
Başkanvekili

Haşim KILIÇ
Üye

Samia AKBULUT

Üye

Yalçın ACARGÜN
Üye

Sacit ADALI
Üye

Fulya KANTARCIOĞLU

Üye

Ertuğrul ERSOY
Üye

Tülay TUĞCU
Üye

Ahmet AKYALÇIN

Üye

Enis TUNGA
Üye

Mehmet ERTEN



Sn. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç'ın Karşıoy Gerekçesi buraya alınmamıştır.
Old 13-10-2008, 12:57   #9
qendal21

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Burak Demirci
Sayın S.orhan'ın düşüncelerine ben de katılıyorum. Zira ilgili maddede salt kasıtlı bir suçtan ceza alınmaması şartı konuşmuş. Yani alınan cezanın miktarı ve türü hakkın herhangi bir şart ve kayıt mevcut değil. Ohalde yapılması gereken iş, cezanın miktarına ve türüne bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına mani olan, ya da olacağı düşünülen suçun kasten işlenen bir suç olup olmadığı hususunu çözüme kavuşturmaktır. Somut olayda ise karşılıksız çek keşide etme suçunun ancak kasten işlenebileceği de aşikardır.

selamlar;
karşılıksız çek keşide etme suçunda kast aranmaz. iyiniyetli keşideci de bu suçu işleyebilir. ahde vefa ilkesi gereği alacaklıyı korumak ve kambiyo niteliğinde olan bir senedin huküm ve sonuçlarını doğurmasını sağlamak amacı ile getirilmiş bu suç tipinde, ilk kez işleyen için para cezası, tekerrür halinde hapis cezası düzenlenmiştir. hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için daha önce kasıtlı bir suç işlenmemeiş olması aranmakla birlikte, kanaatimce bu suç tipinde kast aranmadığı için ve ayrıca dolandırıcılık suçu oluşmamaış ise hükmün açıklanmasına karar verilirken bunun gözönüne alınmaması gerekir.
saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
karşılıksız çek keşide etmek? avangardea Meslektaşların Soruları 4 12-10-2009 14:23
karşılıksız çek keşide etme suçu Mr Black Meslektaşların Soruları 2 09-04-2008 09:20
karşılıksız çek keşide etmek avsafran Meslektaşların Soruları 5 07-03-2008 11:28
Karşılıksız çek keşide etmek suçu oluşur mu? düzceli81 Meslektaşların Soruları 3 05-10-2007 14:51
Karşılıksız Çek Keşide Etmek/ Feragat Av.Turan Hukuk Sohbetleri 9 21-08-2007 17:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05272388 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.