Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Islah, Zamanaşımı, 6100 sayılı HMK

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 20-07-2012, 23:20   #1
sibel19

 
Varsayılan Islah, Zamanaşımı, 6100 sayılı HMK

Karar, Yargıtay Kararları Dergisi'nin 38. Cilt, Haziran -2012, 6. Sayısının 1097 -1101 sayfalarından temin edilmiştir.


YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
2011/11327 E.
2012/2564 K.
21.02.2012 T.

HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE TAZMİNAT
ZAMANAŞIMI İTİRAZI
ISLAH



ÖZET : Tazminat isteğinin ıslah yolu ile arttırılması yeni bir dava niteliğinde olmayıp, dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez.

(818 s. BK m. 41,42,60)
(6100 s. HMK m. 176 vd.)


Davacı H... vekili tarafından, davalı B... Müsteşarlığı aleyhine 06.04.2009 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerinde yapılan yargılama sonunda; mahkemece davanın kabulüne dair verilen 17.02.2011 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davacı H.. vekili, duruşmasız olarak da davacı G... vekili ve davalı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya görüşüldü. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülememesine göre davacılardan G..'nin tüm, davacılardan H... ile davalının ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyz itirazları reddedilmelidir.

2- Davacı H..'nin diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar ve davalı tarafından temyiz olunmuştur.

a- Dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak istemde bulunulmuş; bilirkişi raporundan sonra ise, ıslah dilekçesi verilmek suretiyle talep sonucu artırılmıştır. Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp, dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Islah, 01.10.2011 günü yürülüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176. ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Anılan Kanun'un177/1. Maddesinde ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği açıkça düzenlenmiştir. Şu durumda, ıslaha karşı zamanaşımı def'inde bulunulamaz. Zira ıslah, yeni bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir. Açıklanan yasal düzenleme karşısında; yerel mahkemece, ıslah ile artırılan bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

b- Dava, haksız el koymadan kaynaklanmakta olu; hukuka aykırılık da el koyma tarihinde gerçekleşmiştir. Şu durumda, talep de gözetilerek el koyma tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Mahkemece, dava tarihinden itibaren yürütülmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

3- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; mahkemece maddi tazminatın belirlenmesinde hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplama yöntemi uygun bulunmamıştır. M... Ticaret Odasına'nın yazısına göre, el konulan aracın kullanılması halinde aylık 1.200,00 TL net kazanç sağlanılabileceği belirtildiğine göre; el koyma ve iade tarihleri arasındaki zarar miktarının aylık kazanç üzerinden hesaplanması gerekir. Karar, bu bakımdan da yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2/a-b) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle davacılardan H... yararına; (3) sayılı bentte gösterilen nedenle de davalı yararına (BOZULMASINA); Davacılardan G... 'nın tüm, diğer davacı H... ile davalının öteki temyiz itirazlarının ise (1)sayılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve davacı H..'den peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 21.02.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dava, haksız el koyma nedeniye dayanlı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davacılardan G..'nın davasının reddine, H...'nin maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, manevi tazminat isteminin ise reddine karar veirlmiştir.

Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.

Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir (Baki Kuru, 4. Cilt, s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi (dava değerini) arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.

Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savnma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirkiğini ortadan kaldırır. BK 133. maddede zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup, bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.

Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve dava sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve tespit davasında davacının iddanın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttılabileceği kabul edilmiş, maddesinin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşının kesileceği belritilmiştir.

Aynı Yasa'nın 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.

6100 sayılı Kanun'un hazırlanması sırasında görev alan Prof. Hakan Pekcanıtez, Prof. Oğuz Atalay ve Prof. Muhammet Özeken tarafından yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku Kitabının 321. sayfasında "Belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu hallerde kısmi dava açmak davacı açısından üç nedenle dava elverişli olmayacaktır. Birincisi kısmi dava açan davacının alacğaının geri kalan kısmı için zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için kesilmiş sayılacaktır. İkinci olarak ksımi dava açan davacı dava sınrasında alacağın geri kalan ksımnı talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafına açık rızası ile yapabilecektir..." şeklindeki açıklamaları ile gerek Dairemizin, gerekse HGK'nın önceki içtihatları gibi yeni HMK'da da kısmi dava açılması halinde sadece dava edilen bölüm için zamanaşıını kesileceği yolundaki istikrarlı uygulamnın devam ettirildiği anlaşılmaktadır.


Somut olayda davacı H... adına kayıtlı araca kaçak akaryakıt taşıdığı iddiasıyla 02.10.2000 tarihinde el konulduğu, aracın 05.01.2004 tarihinde teminat karşılığnda iadesine karar verildiği, M... Birinci Asliye Ceza Mahekmesinin ... günlü kararla sanıkların beraatine karar verildiği, bu kararın temyizi üzerine Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi'nce 24.12.2007 tarihli kararla zamanaşımı nedeniyel ortadan kaldırıldığı, teminatın da istek halinde sanığa iadesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Davacılar tarafından eldeki davada 06.04.2009 tarihli dilekçeyle, bu haksız el koyma nedeniyle uğradıkları zararı mahkemece tespiti ile tahsili için harca esas değer 10.000-TL olarak belirtilp dava açıldığı,09.09.2009 günlü açıklama dilekçesi ile 239.588,38-TL kazanç kaybı araçta meydana gelen hasarın 2.469,00 TL araç içindeki motorin bedelinin 28.800-TL olduğu ve 20.000 TL de manevi tazminat ile toplam 290.557,38 TL zararları olduğunu, bu miktar harcı karşılama imkanları olmadığını, adli müzaheret talep ettikleri, daha sonra da 20.12.2010 günlü ıslah dilekçesi ile toplam taleplerini 284.409,98 TL olarak ıslah ettikleri, ayrıca G...'nın davacı sıratı buunmadığı belritilerek aynı tarihte ıslah harcının yatırıldığı anlaşılmaktadır.

Ekte bulunan M.. Birinci Asliye Ceza Mahkemesinin dosyasında davacı vekilinin teminatın iadesi için 07.04.2008 tarihinde dilekçe verdiği ve mahkemenin aynı tarihli müteraffik kararı ile teminatın iadesine ve araç üzerine konulan ihtiyati tedbirin de kaldırılma karar verildiğinin anlaşılmasına göre, davacı tarafından açılan davada ilk istenen 10.000 TL için 1 yıllık zamanaşımı süresi dolmamış ise de, ıslah dilekçesinin verildiği 20.12.2010 tarihi itibariyle bu sürenin geçtiği ve davalı vekilin de ıslaha karşı süresinde zamaşımı def'i ileri sürdiği gözetildiğinde, dairemizin bozma kararnın 2/a bendindeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Başkan Şerife Öztürk


Karşı oya katılıyorum.
Old 21-07-2012, 01:19   #2
Av. Orhan Çoban

 
Varsayılan bozmadan sonra mahkemenin tutumu?

Bozmadan sonra Yerel Mahkeme, önceki kararında direnmiş mi yoksa bozma kararına uymuş mu? Bu konuda bilginiz varsa ve paylaşırsanız sevinirim meslektaşım.

Çünkü bu karar, Yargıtayın daha önceki yerleşik uygulamasıyla tezatlık oluşturmakta ve paylaştığınız karara yerel mahkemece direnme kararı verilirse ve YHGK tarafından onanırsa ortaya içtihatlar arasında çelişki sorunu çıkacaktır. Bir içtihat değişikliği de olası görünebilir.

Ancak şunu da eklemek gerekir ki, uygulamada kısmi dava - belirsiz alacak davası ayrımı sorun yaratacaktır ve bu sorunlar içtihatlarla aşılmaya çalışılıcaktır. Birbirine bu kadar yakın iki kurum oluşturmanın izahı var mıdır acaba? Çünkü uygulamada halen, belirsiz alacak davası açmak gereken hallerde kısmi dava açılmakta ve mahkemelerde kısmi dava uygulamasına devam etmektedir.

Anılan dava türleri arasında Zamanaşımı defi konusundaki farklılık da hakkaniyetli değildir. YAPILMASI GEREKENLERDEN BİRİ DE, DAVA DEĞERİNE BAKILMAKSIZIN, DAVANIN AÇILMASI İLE ZAMANAŞIMIN TÜM ALACAK YÖNÜNDEN KESİLDİĞİNİN KABULÜDÜR.

Bu nedenle paylaşmış olduğunuz Yargıtay kararına, ıslahta zamanaşımı defi ile ilgili bazı adaletsiz uygulamaları kaldıracak olma ihtimaline binaen, katılıyorum.


Old 21-07-2012, 01:30   #3
sibel19

 
Varsayılan

Belirttigim gibi karari Yargitay Kararlari dergisinin ilgili cilt, sayi ve sayfasindan temin ettim. Yerlesik ictihatlara tezatlik olusturdugunu dusundugum icin paylasmak istedim.

Sizin de belirttiginiz gibi cogunluk gorusu hakkaniyete uygun olacaktir. Ancak acik yasa hukmune uygun olarak karsi oyda aciklanan sekilde karar verilmelidir, diye dusunuyorum.
Old 21-07-2012, 10:39   #4
Av.Can

 
Varsayılan

Karşı oyda çok lafzi bir yorum var ve bence adaletsiz bir yorum. Zira "açık" bir yasa hükmü olduğu düşüncesinde değilim. Yıllardır süren adaletsizliğe HMK nın yardımıyla son veren 4. hd üyelerini tebrik etmek lazım
Old 21-07-2012, 12:51   #5
Av.Buğcan Çankaya

 
Varsayılan

Çok yerinde bir karar. Yargılamanın hızı malum. Kısmi bir dava açıldığında, bu davanın ıslah aşamasına geldiği güne kadar zamanaşımının dolduğu bir çok örnek var. Daha bilirkişi raporu hazırlanamamışken zamanaşımı doluyor. Bu durumda çok büyük hak kayıpları ortaya çıkıyordu.

Bu kararın HGK'nundan onama şeklinde geçmesini ve yeni içtihatların bu yönde olması gerektiğini savunuyorum. Mağdurların haklarının korunması gerektiği kanaatindeyim.
Old 22-07-2012, 00:41   #6
Av.Kaya

 
Varsayılan

HGK.nun, Yargıtay 4.H.D.nin kararını benimsemesi de (tabi direnme söz konusu olursa) kanımca çok önemli değil.Zira diğer dairelerin görüşleri halen aksi yönde.Daireler arasında çelişki devam ettiği takdirde ileride bir İ.B.K. gerekebilir.
Old 23-07-2012, 09:26   #7
Av.Bülent Özkan

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan sibel19
Karar, Yargıtay Kararları Dergisi'nin 38. Cilt, Haziran -2012, 6. Sayısının 1097 -1101 sayfalarından temin edilmiştir.


YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
2011/11327 E.
2012/2564 K.
21.02.2012 T.

HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE TAZMİNAT
ZAMANAŞIMI İTİRAZI
ISLAH



ÖZET : Tazminat isteğinin ıslah yolu ile arttırılması yeni bir dava niteliğinde olmayıp, dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez.

(818 s. BK m. 41,42,60)
(6100 s. HMK m. 176 vd.)


Davacı H... vekili tarafından, davalı B... Müsteşarlığı aleyhine 06.04.2009 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerinde yapılan yargılama sonunda; mahkemece davanın kabulüne dair verilen 17.02.2011 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davacı H.. vekili, duruşmasız olarak da davacı G... vekili ve davalı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya görüşüldü. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülememesine göre davacılardan G..'nin tüm, davacılardan H... ile davalının ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyz itirazları reddedilmelidir.

2- Davacı H..'nin diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacılar ve davalı tarafından temyiz olunmuştur.

a- Dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak istemde bulunulmuş; bilirkişi raporundan sonra ise, ıslah dilekçesi verilmek suretiyle talep sonucu artırılmıştır. Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp, dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Islah, 01.10.2011 günü yürülüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176. ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Anılan Kanun'un177/1. Maddesinde ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği açıkça düzenlenmiştir. Şu durumda, ıslaha karşı zamanaşımı def'inde bulunulamaz. Zira ıslah, yeni bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir. Açıklanan yasal düzenleme karşısında; yerel mahkemece, ıslah ile artırılan bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

b- Dava, haksız el koymadan kaynaklanmakta olu; hukuka aykırılık da el koyma tarihinde gerçekleşmiştir. Şu durumda, talep de gözetilerek el koyma tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Mahkemece, dava tarihinden itibaren yürütülmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

3- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; mahkemece maddi tazminatın belirlenmesinde hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplama yöntemi uygun bulunmamıştır. M... Ticaret Odasına'nın yazısına göre, el konulan aracın kullanılması halinde aylık 1.200,00 TL net kazanç sağlanılabileceği belirtildiğine göre; el koyma ve iade tarihleri arasındaki zarar miktarının aylık kazanç üzerinden hesaplanması gerekir. Karar, bu bakımdan da yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2/a-b) sayılı bentlerde gösterilen nedenlerle davacılardan H... yararına; (3) sayılı bentte gösterilen nedenle de davalı yararına (BOZULMASINA); Davacılardan G... 'nın tüm, diğer davacı H... ile davalının öteki temyiz itirazlarının ise (1)sayılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve davacı H..'den peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 21.02.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dava, haksız el koyma nedeniye dayanlı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davacılardan G..'nın davasının reddine, H...'nin maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, manevi tazminat isteminin ise reddine karar veirlmiştir.

Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.

Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir (Baki Kuru, 4. Cilt, s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi (dava değerini) arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.

Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savnma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirkiğini ortadan kaldırır. BK 133. maddede zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup, bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.

Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve dava sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve tespit davasında davacının iddanın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttılabileceği kabul edilmiş, maddesinin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşının kesileceği belritilmiştir.

Aynı Yasa'nın 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.

6100 sayılı Kanun'un hazırlanması sırasında görev alan Prof. Hakan Pekcanıtez, Prof. Oğuz Atalay ve Prof. Muhammet Özeken tarafından yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku Kitabının 321. sayfasında "Belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu hallerde kısmi dava açmak davacı açısından üç nedenle dava elverişli olmayacaktır. Birincisi kısmi dava açan davacının alacğaının geri kalan kısmı için zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için kesilmiş sayılacaktır. İkinci olarak ksımi dava açan davacı dava sınrasında alacağın geri kalan ksımnı talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafına açık rızası ile yapabilecektir..." şeklindeki açıklamaları ile gerek Dairemizin, gerekse HGK'nın önceki içtihatları gibi yeni HMK'da da kısmi dava açılması halinde sadece dava edilen bölüm için zamanaşıını kesileceği yolundaki istikrarlı uygulamnın devam ettirildiği anlaşılmaktadır.


Somut olayda davacı H... adına kayıtlı araca kaçak akaryakıt taşıdığı iddiasıyla 02.10.2000 tarihinde el konulduğu, aracın 05.01.2004 tarihinde teminat karşılığnda iadesine karar verildiği, M... Birinci Asliye Ceza Mahekmesinin ... günlü kararla sanıkların beraatine karar verildiği, bu kararın temyizi üzerine Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi'nce 24.12.2007 tarihli kararla zamanaşımı nedeniyel ortadan kaldırıldığı, teminatın da istek halinde sanığa iadesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Davacılar tarafından eldeki davada 06.04.2009 tarihli dilekçeyle, bu haksız el koyma nedeniyle uğradıkları zararı mahkemece tespiti ile tahsili için harca esas değer 10.000-TL olarak belirtilp dava açıldığı,09.09.2009 günlü açıklama dilekçesi ile 239.588,38-TL kazanç kaybı araçta meydana gelen hasarın 2.469,00 TL araç içindeki motorin bedelinin 28.800-TL olduğu ve 20.000 TL de manevi tazminat ile toplam 290.557,38 TL zararları olduğunu, bu miktar harcı karşılama imkanları olmadığını, adli müzaheret talep ettikleri, daha sonra da 20.12.2010 günlü ıslah dilekçesi ile toplam taleplerini 284.409,98 TL olarak ıslah ettikleri, ayrıca G...'nın davacı sıratı buunmadığı belritilerek aynı tarihte ıslah harcının yatırıldığı anlaşılmaktadır.

Ekte bulunan M.. Birinci Asliye Ceza Mahkemesinin dosyasında davacı vekilinin teminatın iadesi için 07.04.2008 tarihinde dilekçe verdiği ve mahkemenin aynı tarihli müteraffik kararı ile teminatın iadesine ve araç üzerine konulan ihtiyati tedbirin de kaldırılma karar verildiğinin anlaşılmasına göre, davacı tarafından açılan davada ilk istenen 10.000 TL için 1 yıllık zamanaşımı süresi dolmamış ise de, ıslah dilekçesinin verildiği 20.12.2010 tarihi itibariyle bu sürenin geçtiği ve davalı vekilin de ıslaha karşı süresinde zamaşımı def'i ileri sürdiği gözetildiğinde, dairemizin bozma kararnın 2/a bendindeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Başkan Şerife Öztürk


Karşı oya katılıyorum.


Arkadaşlar;

Bence 4. Hukuk Dairesi hem hukuk tekniğine aykırı hem de HMK mantığına ters bir karar vermiş. (İlk defa yaptığı bir şey değildir)

Zira; HMK ile belirsiz alacak davası getirilmiş olup, bunun icad edilmesinin en önemli sebebi zamanaşımı meselesini bertaraf etmektir. Çünkü kısmi dava ile sadece dava edilen kısım için zamanaşımı kesiliyor idi.

Eğer olay 4. Hukuk Dairesinin dediği gibi idi ise ne diye HMK'ya belirsiz alacak-kısmi dava ayrımı konmuştur?

Evet vicdanen ıslah ile artırılan kısım için zamanaşımı söz konusu olmamalıdır. Ancak kanunlarda gerekli düzeltmeler yapılmadan bu tip bir karar verilmesi doğru olmamıştır. Ortada hukuk boşluğu yok iken, yorum hakkını da aşıp, hukuk yaratma gayesi ile hareket edilemez.

Bu karara katılmak mümkün değil...

Saygılarımla
Old 26-07-2012, 14:39   #8
Av.Buğcan Çankaya

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/13864

K. 2011/13114

T. 7.12.2011

• MÜDDEABİHİN ISLAH YOLU İLE ARTIRILMASI ( Ek Dava Niteliğinde Olmayıp Dava Dilekçesinin Kısmi Islahı Niteliğinde Olduğu - Davaya Karşı İleri Sürülebilecek Zamanaşımı Definin Islaha Karşı İleri Sürülemeyeceği )

• ISLAH ( Müddeabihin Islah Yolu İle Artırılması Ek Dava Niteliğinde Olmayıp Dava Dilekçesinin Kısmi Islahı Niteliğinde Olduğu - Davaya Karşı İleri Sürülebilecek Zamanaşımı Definin Islaha Karşı İleri Sürülemeyeceği )

• ZAMANAŞIMI DEFİ ( Davaya Karşı İleri Sürülebilecek Zamanaşımı Definin Islaha Karşı İleri Sürülemeyeceğinin Gözetileceği )

• TRAFİK KAZASI NEDENİ İLE ÖLÜMDEN DOLAYI TAZMİNAT ( Davaya Karşı İleri Sürülebilecek Zamanaşımı Definin Islaha Karşı İleri Sürülemeyeceği )

6100/m.176, 177

818/m.45

ÖZET : Dava dilekçesinde belirtilen dava konusunun ( müddeabihin ) ıslah yolu ile artırılması ek dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesinin kısmi ıslahı niteliğindedir. Yasada ayrıca düzenlenmiş olması ve kendine özgü kurallarının olması nedeniyle ıslah ek dava niteliğinde kabul edilemez. Bu nedenle, ancak davaya karşı ileri sürülebilecek zamanaşımı defi, ıslaha karşı ileri sürülemez.

DAVA : Davacı A.K. ve diğerleri vekili tarafından, davalı Ç... Ltd. Şti. ve diğerleri aleyhine 05.02.2002 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.04.2010 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, trafik kazası nedeniyle desteğin ölümünden dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.

Yerel Mahkemece, 27/6/2007 tarihli ıslah dilekçesiyle artırılan kısım yönünden zamanaşımı dolduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiş, karar, davacılar tarafından temyiz olunmuştur.

Dairemizin 28/5/2009 tarih 2008/11985 esas ve 2009/7229 karar sayılı bozma ilamında; ıslah edilen bölüme yönelik davalı Ç... Ltd. Şti. tarafından zamanaşımı definde bulunulduğu halde bu konuda olumlu ya da olumsuz karar verilmemiş olmasının doğru olmadığı belirtilerek karar bozulmuş, yerel mahkemece bozma ilamına uyma kararı verildikten sonra ıslah edilen bölümün zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

Dosya kapsamından; davaya konu trafik kazasının 20/12/2001 tarihinde gerçekleştiği, eldeki asıl davanın 5/2/2002 tarihinde, birleşen davanın 10/5/2002 tarihinde açıldığı, bakiye tutarın 27/6/2007 tarihinde ıslah edildiği anlaşılmaktadır.

Yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 176. maddesinde " Taraflardan her biri yapmış olduğu usul işlemlerinin bir kısmını ya da tamamını ıslah edebilir." Aynı kanunun 177. maddesinde; " tahkikatın sona ermesine kadar ıslah yapılabilir." biçiminde düzenleme yapılmıştır.

Dava dilekçesinde belirtilen dava konusunun ( müddeabihin ) ıslah yolu ile artırılması ek dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesinin kısmi ıslahı niteliğindedir. Yasada ayrıca düzenlenmiş olması ve kendine özgü kurallarının olması nedeniyle ıslah ek dava niteliğinde kabul edilemez. Bu nedenle, ancak davaya karşı ileri sürülebilecek zamanaşımı defi, ıslaha karşı ileri sürülemez.

Yerel Mahkemece, ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulamayacağı ve ilk davanın da süresinde açılmış olması gözetildiğinde, ıslah edilen bölümün zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 07.12.2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Dava, trafik kazası sonucu ölüme sebebiyet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece her iki istemin kısmen kabulüne karar verilmiş, bozma üzerine yapılan yargılama sonunda da davacı A.K.'nin ek davasının zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen son karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.

Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir. ( Baki Kuru 4. Cilt s. 3990 ). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi ( dava değerini ) arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.

Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. BK. 133 madde zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri ( dava dilekçesinden itibaren ) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.

Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan ( saklı tutulan ) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder.

Nitekim 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK. 107. maddesinde düzenleme altına alman belirsiz alacak davası ve tesbit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.

Aynı Yasanın 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.

6100 sayılı Kanunun hazırlanması sırasında görev alan Prof. Hakan Pekcanıtez, Prof. Oğuz Atalay ve Prof. Muhammet Özeken tarafından yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine göre Medeni Usul Hukuku Kitabının 321. sayfasında "Belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu hallerde kısmi dava açmak davacı açısından üç nedenle daha elverişli olmayacaktır. Birincisi kısmi dava açan davacının alacağının geri kalan kısmı için zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için dava tarihinde kesilmiş sayılacaktır, ikinci olarak kısmi dava açan davacı dava sırasında alacağın geri kalan kısmım talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafın açık rızası ile yapabilecektir..." şeklindeki açıklamaları ile gerek Dairemizin, gerekse HGK'nun önceki içtihatları gibi yeni HMK.da da kısmi dava açılması hâlinde sadece dava edilen bölüm için zamanaşımının kesileceği yolundaki istikrarlı uygulamanın devam ettirildiği anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu ölümlü trafik kazasım 20/12/2001 tarihinde meydana geldiği, ıslah talebinin ise 27/06/2007 günlü dilekçe yapıldığı gözetildiğinde Karayolları Trafik Kanunu'nun 109/1. maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresi ile olayın tabi olduğu 5 yıllık ceza zamanaşımı ( uzamış zamanaşımı ) sürelerinin geçtiği anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle yerel mahkemece dairemizin bozma kararma uyularak verilen kararın onanması gerektiği düşüncesindeyim.


Benzer bir karar daha. Bence gelişmeler iyi yönde.
Old 30-07-2012, 12:48   #9
Av.Can

 
Varsayılan

Kararın adaletli ya da vicdanlı olduğu hususunda hukukçular hemfikir ise sırf HMK mantığı ya da kanunun sistematiği gibi teknik gerekçelerle adaletsiz olduğunu ya da vicdanı rahatsız ettiğini düşündüğümüz uygulamayı sürdürmemeliyiz. Gerektiğinde Yargıtay'ın kanunu zorlayarak adaletli uygulamaları oturtmasının daha uygun olduğu görüşündeyim. Bence hukuk bu şekilde gelişecektir. Kanun adalete aykırı bir uygulamayı emrediyorsa bunu adaletli hale sokacak olanlar uygulayıcılardır.

Elbette bu durumun tehlikeli bir kapıyı açıp gelişigüzel yorum yapılmasına neden olacağının farkındayım. Ancak bu olaydaki gibi AÇIK adaletsizlik söz konusu olduğunda, kanunu esnetmek, hatta boşluk olmadığı halde hukuk yaratmak faydalı ve zaruridir.
Old 30-07-2012, 14:43   #10
avmurat

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Can Lafcı
Kararın adaletli ya da vicdanlı olduğu hususunda hukukçular hemfikir ise sırf HMK mantığı ya da kanunun sistematiği gibi teknik gerekçelerle adaletsiz olduğunu ya da vicdanı rahatsız ettiğini düşündüğümüz uygulamayı sürdürmemeliyiz. Gerektiğinde Yargıtay'ın kanunu zorlayarak adaletli uygulamaları oturtmasının daha uygun olduğu görüşündeyim. Bence hukuk bu şekilde gelişecektir. Kanun adalete aykırı bir uygulamayı emrediyorsa bunu adaletli hale sokacak olanlar uygulayıcılardır.

Elbette bu durumun tehlikeli bir kapıyı açıp gelişigüzel yorum yapılmasına neden olacağının farkındayım. Ancak bu olaydaki gibi AÇIK adaletsizlik söz konusu olduğunda, kanunu esnetmek, hatta boşluk olmadığı halde hukuk yaratmak faydalı ve zaruridir.

Sizin de kısmen belirttiğiniz gerekçelerle ben, kanuna aykırı uygulamanın ne kadar adaletli olduğu düşünülse de, Yargıçlar'ın kanun koyucu yerine geçmesine karşıyım, saygılarımla.
Old 30-07-2012, 15:18   #11
Av. Orhan Çoban

 
Varsayılan


Hukuk, yasadan ibaret olmadığı gibi, hukukçuluk da yalnızca yasa uygulayıcısı olmaktan ibaret değildir. Evet uygulama açısından pozitif hukuk önemlidir, fakat eklemek gerekir ki hukukçular pozitif hukukun sınırları içinde hapsolmayıp, olması gereken hukuku da ortaya çıkarmak zorundadır. Aksinin kabulü, adaleti tümüyle yasama organının yasa yapma takdiri veya keyfiyetine terk etmek anlamına da gelebilir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, yasa yapıldığı andan itibaren o yasayı yapanlardan ayrı, bağımsız bir hale gelir ve gelişen/değişen toplumsal ihtiyaçlar karşısında aynı yasa maddesi farklı dönemlerde farklı anlamlar taşıyabilir. İşte bu olması gereken hukuka ulaşma veya aynı maddeye farklı anlam yükleme işinin araçlarından biri de içtihatlardır. Belki bu konudaki olası içtihat değişikliği, yasama organı tarafından doğru değerlendirilerek, kısmi dava - belirsiz alacak davası ayrımı ortadan kaldırılarak, dava değerine bakılmaksızın dava açılmasını alacağın tümü yönünden zamanaşımını kesen bir olgu olarak kabul edilebilir.

Belirtmiş olduğum yönlerden ve hukuk vicdanına uygun bulduğum ilgili kararları yerinde buluyorum.
Old 10-03-2013, 10:12   #12
Av.Fahri Sürücü

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Orhan Çoban
YAPILMASI GEREKENLERDEN BİRİ DE, DAVA DEĞERİNE BAKILMAKSIZIN, DAVANIN AÇILMASI İLE ZAMANAŞIMIN TÜM ALACAK YÖNÜNDEN KESİLDİĞİNİN KABULÜDÜR.Bu nedenle paylaşmış olduğunuz Yargıtay kararına, ıslahta zamanaşımı defi ile ilgili bazı adaletsiz uygulamaları kaldıracak olma ihtimaline binaen, katılıyorum.

Açıldığında talep edilen miktar zamanaşımına uğramadığından , CEVAP DİLEKÇESİNDE zamanaşımı itirazı yapılmamıştır. Yapılması da MANTIKLI DEĞİLDİR. Yargıtay'ın yerleşik İÇTİHATLARINA güvenerek, hareket eden davalı ya da vekilinin düştüğü duruma bir bakarak HANGİ UYGULAMANIN ADALETSİZ olduğunu yeniden sormak isterim !
Old 20-03-2013, 01:18   #13
Av.Bülent Özkan

 
Varsayılan

Arkadaşlar;

HMK'nın ıslah ile ilgili maddesinin gerekçesinde "davalının da ıslah hakkı bulunduğu, zamanaşımının itiraz değil def'i olduğu bu nedenlerle davalının CEVAP DİLEKÇESİNİ ISLAH EDEREK zamanaşımı itirazında bulunabileceği" açıkça yazılıdır.

Eski HMK döneminde de yeni HMK döneminde de ISLAH SURETİ İLE zamanaşımı def'inin ileri sürülebileceğine dair Yargıtay içtihatları vardır.

davalı taraf, cevap dilekçesini ıslah ederek zamanaşımı itirazında bulunabileceğine ve Yargıtay dahi bunu açıkça kabul ettiğine göre davacının ıslahla artırdığı kısma karşı zamanaşımı def'i ileri sürülemez demek mantıksızdır. Açık bir çelişkidir. Davalı TAHKİKAT BİTENE KADAR cevabını ıslah edip davanın tamamına karşı zamanaşımı def'i ileri sürebiliyor ise ıslah ile artırılan kısma babalar gibi zamanaşımı itirazında bulunur, bulunabilmelidir.

Ve de yukarıda açıkladığım gibi "belirsiz alacak davası" kısmi davadaki zamanaşımı sorununu ortadan kaldırmak için getirilmiştir. Belirsiz alacak davası açarsan zamanaşımı işlemez, kısmi dava açarsan zamanaşımı işler. Belirsiz alacak, kısmi alacak şeklinde ayrım yapılmasının nedeni bu.(Üstelik hatırladığım kadarıyla Yargıtay yeni içtihatlarında işçi alacakları için açılan davaları belirsiz alacak saymıştır.)

Zamanla hangi taleplerin "belirsiz alacak" olarak niteleneceği netlik kazanacak ve arkadaşlarımızın vicdani tereddütleri ortadan kalkacaktır.

Ayrıca zamanaşımı toptan gereksiz bir kurum değildir.

Toplumda oluşan ihtiyaca ve adalet duygusuna dayalı olarak yasa hükümlerini yok sayamayız.Aksi halde ortada hukuk devleti diye bir şey kalmaz. Toplumun ihtiyacı aksi yönde ise çözüm yolu Kanun değişikliğidir. Zırt pırt kanun değişikliği yapıldığına göre, davacının ıslahla artırdığı kısım için zamanaşımı işlemeyeceğine ve dava açılınca bu kısım için de zamanaşımının kesileceğine dair bir hüküm konsa yeterli olur. Yoksa belirsiz alacak-kısmi dava ayrımı orada dururken 4 H.D'nin vardığı sonuca varılamaz.

Bu halde 4 H.D'ye nasıl katılalım. Şu dense anlarım; eldeki dava belirsiz alacak davası olduğundan davanın açılması ile alacağın tamamı için zamanaşımı kesilmiştir bu nedenle zamanaşımı def'i dinlenmez. Ancak böyle de denmiyor. Zaten davacı talebini ıslah ile artırıyor ise o dava belirsiz alacak davası değildir. Çünkü belirsiz alacak davasında ıslaha başvurmadan davacı talebini artırabilir, talebini ıslah etmez, ıslah dilekçesi vermez, mahkeme tespit ettiği toplam tutara göre hüküm kurar.

Davaların uzun sürmesi bir mazeret olamaz. Davalar uzun sürüyor bu nedenle hak zayi oluyor diye düşünülüyor ise (1) davacı davasını seneler sonra açmasın (2)davacı davayı açarken 100 TL, 1000 TL gibi uyduruk taleplerden vazgeçip, bir zahmet yaklaşık hesabına göre davasını açsın.

Selamlar
Old 23-07-2013, 12:34   #14
feyzaday

 
Varsayılan

Kesinleşen ihalenin feshi davasına karşı (mallar ihale alçısına/diğer alacaklıya teslim edilmiştir) ihale alıcısı ve icra memuru aleyhine genel mahkemede açacağımız tazminat davasını kısmi mi belirsiz alacak davası olarak mı açmak daha uygun olacaktır? Mahcuz malların değeri her iki icra dosyasında oldukça farklıdır. Malların bedellerini tazminat davamıza dayanak yapacağız.
Old 23-07-2013, 15:08   #15
üye42775

 
Varsayılan

4. Hukuk Dairesi Kararı Genel Kurul'dan döndü.

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2012/4-824 K. 2013/305 T. 6.3.2013 • ISLAH DİLEKÇESİ İLE TALEP EDİLEN TAZMİNATA KARŞI ZAMANAŞIMI DEFİ ( İleri Sürülmesi Mümkün Olduğu - Islah Tarihi İtibariyle Zamanaşımı Süreleri Geçtiği/Zamanaşımına İlişkin Olarak Islahla Artırılan Maddi Tazminat İstemi Yönünden Zamanaşımı Süresi Dolduğundan İstemin Reddedileceği ) • ZAMANAŞIMI DEFİ ( Islah Dilekçesi İle Talep Edilen Tazminata Karşı Zamanaşımı Definin İleri Sürülmesinin Mümkün Olduğu -Davacıların Murisinin Ölümüne Neden Olan Trafik Kazası İle Müddeabihin Artırıldığı Islah Tarihi Arasında 6 Yıllık Süre Geçtiği/Zamanaşımı Sürelerinin Islah Tarihi İtibariyle Geçtiği ) • ISLAH TARİHİ İLE ZAMANAŞIMININ GEÇMESİ ( Murisin Ölümüne Neden Olan Trafik Kazası İle Islah Tarihi Arasında 6 Yıllık Süre Geçtiği -2918 S.K. Md.109'da Öngörülen 2 Yıllık ve Ceza Kanunları İle Öngörülen 5 Yıllık Zamanaşımı Süreleri Geçtiği/Islahla Artırılan Maddi Tazminat İsteminin Reddi Gerektiği ) • ISLAHLA ARTIRILAN TAZMİNAT İSTEMİ YÖNÜNDEN ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN DOLMASI ( Islahla Artırılan Maddi Tazminat İstemini Reddeden Mahkemenin Direnme Kararının Yerinde Olduğu ) • MADDİ TAZMİNAT ( Davacıların Murisinin Kullandığı Bisiklete Davalının Arabasıyla Çarparak Ölümüne Sebebiyet Verdiği Kazanın 2004 Tarihinde Meydana Geldiği - 2918 S.K. Md.109'da Öngörülen 2 Yıllık ve Ceza Kanunları İle Öngörülen 5 Yıllık Zamanaşımı Süreleri Islah Tarihi İtibariyle Geçtiği ) • TRAFİK KAZASI SONUCU ÖLÜM ( Maddi Tazminat İstemi/Islah Dilekçesi İle Talep Edilen Tazminata Karşı Zamanaşımı Definin İleri Sürülmesi Mümkün Olduğu - Islahla Artırılan Maddi Tazminat İstemi Yönünden Zamanaşımı Süresi Dolduğundan İstemin Reddi Yerinde Olduğu ) 1086/m.83, 87 818/m.133, 135 2918/m.109 ÖZET : Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacıların murisinin kullandığı bisiklete davalının arabasıyla çarparak ölümüne sebebiyet verdiği kaza 2004 tarihinde meydana gelmiştir. Aynı yıl açılmış olan destekten yoksunluk tazminatı davasında fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutarak maddi tazminat ile manevi tazminatın tahsili talep edilmiştir. Yargılama aşamasında harcını yatırmak suretiyle destekten yoksun kalma tazminatı talebi ıslah edilmiştir. Davacıların murisinin ölümüne neden olan trafik kazası ile müddeabihin artırıldığı ıslah tarihi arasında ( 6 ) yıllık bir süre geçmiştir. Somut olaya uygulanması gereken Karayolları Trafik Kanunu'nun 109. maddesinde öngörülen ( 2 ) yıllık ve ceza kanunları ile öngörülen ( 5 ) yıllık ( ceza ) zaman aşımı süreleri ıslah tarihi itibariyle geçmiştir ve zamanaşımına ilişkin olarak ıslahla artırılan maddi tazminat istemi yönünden zamanaşımı süresi dolduğundan bu istemi reddeden mahkemenin direnme kararı yerindedir.

DAVA : Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkeme’since davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.06.2010 gün ve 2004/385 E., 2010/205 K. sayılı kararın incelenmesi birleşen dosya davacısı ve davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 05.12.2011 gün ve 2010/10984 E., 2011/12929 K. sayılı ilamı ile;

( ... 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm temyiz itirazları ile davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;

Dava, trafik kazası sonucu desteğin ölümü nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, dava dilekçesindeki maddi ve manevi tazminat istemlerinin bir bölümü kabul edilmiş, ıslah dilekçesi ile artırılan tazminat miktarının ise zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar, davacılardan M. B. ve davalı tarafından temyiz olunmuştur.

a ) Davacı, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak eşinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemiştir. Yargılamanın devamı sırasında düzenlenen tazminat bilirkişi raporunda destekten yoksun kalma zararının istemden daha fazla olduğunun belirlenmesi üzerine davacı, 31.03.2010 günlü ıslah dilekçesini vererek dava dilekçesindeki talep sonucunu artırmış ve bilirkişi raporunda belirlenen zarar miktarına göre bakiye zararını istemiştir. Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Islah, 1.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Anılan kanunun 177/1. maddesinde de ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği açıkça düzenlenmiştir. Şu durumda, ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulamaz. Zira ıslah, yeni bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir. Açıklanan yasal düzenleme karşısında; yerel mahkemece, ıslah ile artırılan bölümün zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

b ) Davacının desteği K. B., 31.03.2004 günü meydana gelen trafik kazası nedeniyle yaşamını yitirmiştir.

Tazminat hukuku ilkeleri gereğince haksız eylemden doğan zararın ödetilmesi amacıyla açılan davalarda istek bulunması durumunda kabul edilecek tazminata olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir. Dava dilekçesinde, tüm davacılar yönünden kabul edilecek tazminatlara olay gününden itibaren yasal faiz işletilmesi istenmiştir. Şu durumda yerel mahkemece, desteğin eşi olan davacı M. B. yönünden de belirlenen tazminatlara olay gününden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken, adı geçen davacı yönünden faize karar verilmemiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın, bu nedenle de bozulması gerekmiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece bozma ilamının 2/a bendi yönünden önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, davacılardan M. B. için dava dilekçesi ile talep edilen 2.000,00 TL dışında 31.03.2010 harç tarihli ıslah dilekçesiyle destekten yoksun kalma tazminatı talebinin 15.305,46 TL artırıldığı, ancak ıslah tarihi itibariyle Karayolları Trafik Kanunu uyarınca 2 yıllık ve suç tarihine göre 5 yıllık ceza ( uzayan ) zaman aşımı süresinin dolduğu, bu nedenle destekten yoksunluk tazminatı talebinin ıslah ile arttırılan bölümünün zaman aşımı nedeniyle reddinin gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davacılardan M. B. vekili ve davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, bozma ilamının 2- ( a ) bendi yönünden önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacılardan M. B. vekili ve davalı vekili getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ıslah dilekçesi ile talep edilen tazminata karşı zamanaşımı definin ileri sürülmesinin mümkün olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davacılardan M. B.’un 31.03.2010 tarihli ıslah dilekçesi ile talep ettiği destekten yoksunluk tazminatını için zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.

Kavram olarak ıslah; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir ( HUMK. m.83 ); ( Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, B.6.C.IV, İstanbul 2001, s.3965 ) Islah müessesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkândır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir ( Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuk, C.I.II.B,5, İstanbul 1992 s.534 ).

Islahın konusunun tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusudur ( Baki Kuru: age .s 4035 ).

Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar ( davayı etkilediği için usul işlemidir ) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi imkânsızdır. Çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz.

Bilindiği gibi, HUMK.nun 87.maddesinin son cümlesindeki “müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez” hükmü Anayasa Mahkemesi’nin 20.07.1999 tarih 1999/1 E. 1999/33 K.sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Bundan böyle davacı, dava dilekçesinde gösterdiği müddeabihini ( davalı muvafakat etmese bile ) aynı dava içinde ıslah yolu ile artırabilecektir. Bu düzenleme, davacının ilk dava dilekçesinde saklı tuttuğu fazlaya ilişkin hakkını ek bir dava ile istemesine engel olmayacaktır.

Davanın tamamen ıslahı durumunda, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasını gerektirir ( HUMK.m.87 ). Gerek öğretide, gerekse yerleşik yargısal kararlarda, davanın tamamen ıslahında yeni bir dava açılmamış sayılacak, tamamen ıslah edilen dava ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan, bunun doğal sonucu olarak, zamanaşımı, hak düşürücü süre ilk davanın açıldığı tarihteki duruma göre dikkate alınacaktır. Onun için davanın tamamen ıslahında ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır. ( Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.baskı c.IV,s.3998 vd; Sabri Şakir Ansay Yargılama Usulleri, 1960 baskı sh:194 vd,; İlhan Postacıoğlu, Medeni Usul Hukuku Dersleri, 1975 baskı s.460 vd,; Saim Üstündağ Medeni Yargılama Hukuku Esasları, 1973 baskı s.335 vd, ile aynı yöndeki HGK.18.12.1957 gün E.2/66 K.64; HGK, 30.1.2002 gün 2002/2-63 E.,23 K.; HGK, 3.7.2002 gün ve 2002/9-564 E.;572 K.; HGK, 5.3.2003 gün ve 2003/9-76 E.;126 K. )

Davanın kısmen ıslahı durumunda ise davacı; kısmi davada saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını, ek bir dava açarak isteyebileceği gibi, müddeabihin arttırılmasını önleyen yasal düzenlemenin yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesinin kararı ile ortadan kalkmasından yararlanarak müddeabihi aynı davada kısmi ıslah dilekçesi verip harcını yatırmak suretiyle arttırabilecektir.

Bu aşamada açıklanması gereken diğer bir husus zamanaşımının kesilmesi konusudur.

Bir davanın açılması halinde zamanaşımı kesilir ( BK.m.133/2 ). Ancak, kesilen zamanaşımı, kesilme tarihinden başlayarak yeniden işler ( BK.m.135/1 ). Dava ile kesilmiş zamanaşımı, davanın devamı süresinde taraflardan birinin yargılamaya ilişkin her bir işleminden ve hâkimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden cereyana başlar.

Öğretide, kısmi davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir ( Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı Cilt:II s.1541 v.d; Pekcanıtez Hakan/ Atalay Oğuz/ Özekes Muhammet, Hukuk muhakemeleri Kanununa Göre Medeni Usul Hukuku, 12. bası. S.321 ). Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir ( HGK.20.3.1968 gün ve 1968/9-210 E.; 151 K.; HGK, 3.7.2002 gün ve 2002/9-564 E. 572 K.; HGK 9.10.2002 gün ve 2002/9-809 E., 802 K. ).

Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sadece ek dava yerine kısmi ıslah yoluyla saklı tutulan alacakları aynı davada isteme kolaylığı getirmiş olup, zamanaşımı, temerrüde düşürme gibi, usul ve yasa hükümlerini değiştirmiş değildir. Kısmi ıslahta, tam ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılmış bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah, yapıldığı tarihten ileriye yönelik olarak hüküm ifade eder ( HGK.3.7.2002 gün 2002/9-564 E.ve 572 K. ).

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyeler, kısmi ıslahın bir ek dava niteliğinde olmadığını, kısmi ıslah halinde zamanaşımının ilk davanın açıldığı tarihe göre belirlenmesinin gerektiğini, ıslah edilen talebin dava dilekçesinin devamı niteliğinde olduğunu, kamilen ıslahta dava değiştirildiği ve zamanaşımının dava tarihine göre belirlendiği gibi aynı şekilde kısmi ıslahta da dava dilekçesinin talep bölümünün değiştirildiği kabul edilerek önceki davanın devamı olarak nitelendirilmesinin gerektiğini, uzun süren yargılamanın sonraki aşamalarında ortaya çıkan alacağa ulaşma imkanının ortadan kaldırılmamasının gerektiği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle ihlal kararları vermekte olduğu, somut olayda da kusur oranı için ceza davası sonucunun mahkemece gereksiz şekilde beklenmesi nedeniyle 5 yıllık uzamış zamanaşımı süresinden sonra alınan bilirkişi raporu ile belirlenen tazminat miktarının talep edilebilmesi için davacı tarafından verilen ıslah dilekçesinin süresinde kabul edilmesinin gerekli olduğu gerekçesiyle yerel mahkeme kararının Özel Daire ilamında olduğu gibi bozmasının gerektiği belirtilmiş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle kabul edilmemiştir.

Somut olayda davacıların murisinin kullandığı bisiklete davalının arabasıyla çarparak ölümüne sebebiyet verdiği kaza 31.03.2004 tarihinde meydana gelmiştir. Davacılardan M. B., 19.11.2004 tarihinde açmış olduğu destekten yoksunluk tazminatı davasında fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutarak 2.000,00 TL maddi tazminat ile 30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Yargılama aşamasında ise 31.03.2010 tarihli dilekçe ile harcını yatırmak suretiyle destekten yoksun kalma tazminatı talebini 17.305,46 TL olarak ıslah etmiştir. Bu ıslah dilekçesine karşı davalı tarafından zamanaşımı def’i ileri sürülmüştür. Görüldüğü üzere davacıların murisinin ölümüne neden olan trafik kazası ile müddeabihin artırıldığı ıslah tarihi arasında ( 6 ) yıllık bir süre geçmiştir.

Bu itibarla, somut olaya uygulanması gereken 2918 sayılı yasanın 109. maddesinde öngörülen ( 2 ) yıllık ve ceza kanunları ile öngörülen ( 5 ) yıllık ( ceza ) zaman aşımı süreleri ıslah tarihi itibariyle geçmiştir ve zamanaşımına ilişkin olarak yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca davacılardan M. B.’un ıslahla artırılan maddi tazminat istemi yönünden zamanaşımı süresi dolduğundan bu istemi reddeden mahkemenin direnme kararı yerindedir.

Ne var ki, davalı vekilinin temyiz itirazları Özel Daire’ce incelenmediğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daire’ye gönderilmelidir.

SONUÇ : Davacılardan M. B. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan

gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK'un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.03.2013 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

Bilindiği gibi, "belirsiz alacak davası" 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda düzenlenmediği halde 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenmiş bir dava çeşididir.

Kanunumuzda “belirsiz alacak davası”nı düzenleyen hüküm ( m.107 ), İsviçre Medenî Usul Kanununa, oldukça paraleldir. Belirsiz alacak davası, Alman Medenî Usul Kanununda açık olarak düzenlenmemiş olmakla birlikte, öğreti ve Alman Federal Mahkemesi tarafından yüzyılı aşkın bir zamandan beri kabul edilmektedir. HMK nun 107 nci maddesinde düzenlenen “belirsiz alacak davası”, İsviçre ve Alman hukuklarında “rakamlandırılmamış alacak davası ( unbezifferte Forderungklage )”veya “rakamlandırılmamış alacak talebi ( unbezifferte Klageantrag )” ibareleri ile anılmaktadır. Belirsiz alacak davası, hukukî niteliği itibariyle bir eda davasıdır. Belirsiz alacak davası açılabilmesi için, davacının dava açacağı miktarı ya da değeri, tam ve kesin olarak gerçekten belirleyebilmesinin imkânsız olması ya da bunun kendisinden beklenememesi gerekir. Davacı açılacak davanın miktarını tam ve kesin olarak biliyorsa yahut bunu bilebilecek durumda ise, belirsiz alacak davası açılamaz. ( Prof.Dr. Ejder Yılmaz Bankacılar Dergisi Mart 2012 Sayı 80 sayfa 83 vd )

Öte yandan, usul kurallarının yürürlüğe girdikten sonra halen devam etmekte olan davalara da uygulanması gerektiği kuşkusuzdur. Bu nedenle davanın HMK.nun yürürlük tarihinden önce veya sonra açılmış olmasının bir önemi yoktur.

Belirsiz alacak davasının açılmasının sonuçlarından biri de zamanaşımının kesilmesidir. ( BK m.133/2 ).Yargıtay'ın bu güne kadar ki uygulamalarına göre zamanaşımı kesilmesi, dava dilekçesinde talep edilen miktarla sınırlıdır ve dava edilmeyen kısım için zamanaşımı kesilmez. Ne var ki, bu kuralı HMK m.107 ile hukukumuza yeni giren belirsiz alacak davası bakımından uygulayabilmek mümkün değildir. Aksinin kabulü, belirsiz alacak davasının kanun koyucu tarafından usul kanununda düzenlenmesine rağmen ( daha başlangıçtan ) reddi anlamına gelir. Belirsiz alacak davasında, kısmî alacak davasından farklı olarak, dava sırasında belirli hale gelen alacağın davaya sokulmasına izin verdiğinden, geçici talep sonucu ile açılan belirsiz alacak davasında, ileride belirli hale gelecek olan alacağın tamamı için zamanaşımı kesilmesi sonucunu ortaya çıkarır. Asgari miktar belirtilerek açılan belirsiz alacak davasında mahkemece yapılan araştırma esnasında alacağın miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına ( m.141, 319 ) tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabilir. Yapılan bu arttırım zamanaşımına tabi değildir.

Hangi davaların belirsiz alacak davası olacağı, bu yönde hangi kıstasa başvurulacağı yönünde çeşitli tartışmalar yapılmaktadır. Öğretide kabul gören ve bizlerinde katıldığı ağırlıklı görüşe göre, icra hukukundaki inkâr tazminatı bakımından kabul edilen, “likid alacak” kavramı belirsiz alacak davasını tespit etmekte kullanılabilir. Bu konudaki çok sayıdaki Yargıtay kararlarında yer alan açıklamalardan da yararlanılabileceğini düşünmekteyiz. Buna göre başlangıçta alacak likitse belirsiz alacak davası açılamayacaktır. Alacak likit değilse, davanın tarafları ve mahkeme tarafından davanın başlangıcında hesap edilemiyorsa, bu durumda belirsiz alacak davası açılabilecektir.

Somut olaya gelince, onama kararı veren sayın çoğunluğun tek gerekçesi vardır. Oda Yüksek Yargıtay tarafından bu güne kadar süregelen uygulamanın bozulmaması ve istikrarın devam etmesi düşüncesidir. Ne var ki, Yargıtay uygulamaları 1086 Sayılı HUMK. Zamanına aittir. Köprülerin altından çok sular akmış, 6100 sayılı HMK ile HUMK'nu yürürlükten kaldırmış, HMK.nun 107.maddesi ile belirsiz alacak davası olarak bir dava çeşidi hukuk hayatımıza girmiştir. Eldeki dava belirsiz alacak davasıdır. Kısmi dava değildir. Usul hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesi ilkesi sebebi ile HMK.'nun 107'nci maddesi bu dava bakımından da uygulanır. Davanın taraflarının yada Hakimin davanın başlangıcında gerçek zararı hesap etmesi mümkün değildir. Başka bir anlatımla davadaki alacak likit değildir. Gerçek alacak bilirkişi raporu ile belirlenmiştir. Bu nedenle ıslahla arttırılan miktar zamanaşımına tabi değildir. Daire bozmasına direnen yerel mahkeme kararına ve kararı onayan sayın çoğunluğun görüşlerine bu nedenle katılmıyoruz.

KARŞI OY :

Usul hukukumuzda ıslahın amacı,yargılamadaki biçimsel kuralların hakkı yok etme tehlikesini önlemek, böylece esası usulde boğmamak ve adaleti gerçekleştirmek , hakkı gerçekten haklı olan tarafa vermek tir. ( Örnek: alman hukukunda dava değiştirme kuralı mevcuttur ve böylece ıslaha gerek yoktur ).

Islahın önemli özelliği, bir davanın içinde istenmekte olmasıdır. Bu nedenle bir davanın eki değildir. Ek dava da değildir. Yasanın tarafa tanıdığı ve dava konusu üzerinde değiştirme hakkını içeren bir ÇAREDİR. Değişimin konusu ise genellikle bir usul işlemidir.

Zamanaşımı ise ancak bir davaya karşı ileri sürülebilen DEF'iDİR. Zamanaşımı, alacak hakkı sahibinin "alacağına lakayt ( kayıtsız ) KALMASINA HUKUK DÜZENİMİZİN BAĞLADIĞI BİR SONUÇTUR." Hukuk düzeni, hak sahibi tarafından makul bir sürede aranmayan bir hakkın sonradan aranmasının-hukuksal problem yapılmasının toplumsal bütünleşmeye aykırı bulmuş ve zamanaşımı müessesesi bu nedenle öngörülmüştür.

Dava konusu olayda ise davacı hakkına lakayd kalmamıştır. Davasını açmış ve daha sonra bilirkişi raporu içeriğinden gerçek zararı öğrenip ıslah etmiştir. Böylece davacı zamanaşımının ana felsefesi ile çelişmemiştir. Hukuk düzeni de bundan zarar görmemiştir. Bilakis bozma kararıyla adil bir sonuç doğmuştu. Toplumsal tatmin oluşmuştu.

Islah ile yanılgı veya daha evvel düşünülemeyen bir husus düzeltilebilir ( 4.2.1948 t.İBK ). Islah edilen kısım ilk açılan davanın devamıdır ve ilk dava dilekçesinin konusunun içindedir. Bu nedenle ilk davanın açıldığı tarihte dava açılmış sayılır. Buna bağlı olarak ayrım yapılmaksızın zamanaşımı da ilk davanın açıldığı tarihte kesilmiş sayılır. Islah yoluyla müddeabih de artırılabilir.

Bir davada sadece iddia ve savunma yasağının kapsamına giren konular ıslah edilebilir. Dava konusu artırılabilir. Buna göre, netice-i talep tamamen değiştirilebilir, netice-i talebe yeni bir talep eklenebilir, vaka- dava sebebi değiştirilebilir. Islah eden taraf yargılamada o ana kadar gerçekleştirdiği herhangi bir usul işlemini değiştirir veya düzeltir. Yargılama düzeltilen bu işlemin bulunduğu noktadan itibaren devam eder.

Tam ıslahta yargılamanın başına dönülür. Islah edilen dava eski davanın devamı niteliğindedir. ( B.KURU,s .3999 ).

Yargıtay çeşitli kararlarında tam ıslahta zamanaşımın olmayacağını benimsemektedir. Zamanaşımı ilk davanın açıldığı tarihte kesilmiş sayılır ( 3.HD 5.10.1951 t. 13088-9912 ), ( 2 HD 10.03.1978 1486-1892 ). Bu iki örnekte tam ıslah söz konusudur. Ve ilk dava tarihinde zamanaşımının kesildiği benimsenmektedir.

Bazı hallerde dava tamamen ıslah edilirken yeni dava eskisinde tamamen farklı olursa Zamanaşımı tehlikesi söz konusu olabilir. Örneğin, yayın konusunun toplatılması davası manevi tazminata dönüştürüldüğünde, ilk dava yeni davayı içermemektedir. O halde bu ıslah konusuna karşı zamanaşımı defi ileri sürülebilir. ( 4.HD 29.04.1969 1896-4188. )

Yargıtay uygulamasında tam ıslahta zamanaşımı kurumu işletilmediği halde kısmi ıslahta ıslah edilen kısma karşı zamanaşımının işletilmesi adalet ve eşitlik ilkelerine açıkça aykırıdır. Oysa, kısmi ıslahta ıslahı yapan tarafın iradesi yönünde yorum yapılmak zorunluluğu sözkonusudur.

Kısmi ıslahta zamanaşımı kabul etmek Anayasa Mahkemesi kararının hükümsüzlüğü sonucunu doğurur. Zira önceden dava konusunu artırma engeli sözkonusu idi. Bu durum ise adalete erişimi engellemekteydi. AYM bu engeli iptal kararıyla kaldırdı. Bu kez zamanaşımı kurumu işletilmekle AYM kararıyla hedeflenen nokta, diğer adıyla adalete ulaşma yolu tekrar iptal edilmiş olmaktadır.

Islaha ilişkin bu genel tespitlerden sonra somut olaya döndüğümüzde; ilkin bir adli hatanın önüne geçilmişti. Zira fazlaya dair haklarını saklı tutan davacı ıslah hakkını kullanmak için gerçek zararını öğrenmeyi beklerken mahkeme ceza davasının sonucu kesinleşinceye kadar bilirkişi incelemesini yaptırmamıştır.5 yıllık süre zaten bu aşamada sona ermiştir. Bu noktada davacının adalete erişimi engellenmiştir. Dairemiz "bozma" kararıyla ilk derece mahkemesinin bu hatasını telafi etmişti. Böylece Türkiye Cumhuriyeti olası bir mahkûmiyetten kurtarılmıştı.

Yeni HMK ile bu tür zararlarda belirsiz alacak davası açılabilmektedir. Davacı da bu hükümler dayanmaktadır. Daire çoğunluğumuz HMK yürürlüğünden önce bu hakkaniyete aykırı durumu kısmi ıslahta zamanaşımı olmayacağı esasını benimseyerek ortadan kaldırmıştır. Bu tam olarak bir ideal hukuku uygulamasıdır ve önceki dönem vakaları ile yeni dönem vakalarında yeknesak bir uygulama geçişi sağlanmıştır.

Yukarıdaki tespitler doğrultusunda kısmi ve tam ıslah çeşitlerinde zamanaşımı uygulaması eşitliği de böylece sağlanmıştır.

"Islah savunma veya iddianın değiştirilmesi hakkındaki yasağın katı uygulanmasından doğan sakıncanın giderilmesini sağlayan bir yoldur. Islah müessesesi bu açıdan usul ekonomisi, usuli hakkaniyet ve medeni yargılama hukukunun amacı olan " adaletli karar verme" ile yakından ilgili bulunduğundan ıslaha ilişkin kanun hükümleri bu ilkeler dikkate alınarak yorumlanmalıdır. ( E.Yılmaz )". Bu anlamda olaya bakıldığında davacının bu temel insan hakkını-tazminat hakkını kısmi ıslah yoluyla almasını yasaklayan bir hüküm de yoktur.

Hepsinden öte davacı taraf hem fazlaya dair hakların saklı tutmuş, hata yapmamış, zararını öğrendiğinde davasının miktarını artırmış, böylece kısmi ıslahın amacına uygun ne gerekiyorsa gerçekleştirmiştir. Görüldüğü gibi davacının işlemi eksikliğini tamamlamadır. Bu işlemde zamanaşımı uygulaması yapılamaz. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıydı.

Çoğunluk görüşüne bu nedenle katılmamaktayım.
Old 01-12-2013, 16:10   #16
yavuzselimaydın

 
Varsayılan

Bu konuda Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin birçok kararı var. Ancak Hukuk Genel Kurulu tarafından bazı üyelerin haklı karşı oylarına rağmen 4. Hukuk Dairesinin yerinde olan kararlarını geçersiz kabul edilmesi bence de yerinde değil.

HMK. m.107 kapsamında düzenlenmiş olan belirsiz alacak davasında zamanaşımının dava tarihi itibari ile alacağın tamamı için kesileceği açıkça ifade edilmiş.

HMK m.109 kapsamında açılan kısmi davalar da ise bu yönde açık bir ifade yok. Buna mukabil m.109 içeriğinde kısmi dava açılabilmesinin şartlarında biri olarak alacağın tam ve kesin olarak belirlenememesi gösterilmiştir. Bu durumda, alacağını tam ve kesin olarak belirleyemeyen davacıdan, net olmayan alacağının tamamını dava tarihinde talep etmesi hukuken beklenemez.

Önemli olan bir diğer nokta ise kısmi davaya ilişkin m.109/3 düzenlemesinin " Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez." şeklinde yapılmış olmasıdır. Keza bu düzenleme ile tahkikatın devamında alacağını tam olarak öğrenen davacının aynı dava içinde alacağının bakiye kısmını da talep edebileceği yasa metninde de kabul edilmiştir.

m.109 kısmi dava düzenlemesinde zamanaşımının kesilmesi konusunda bir açıklama yapılmamış olmasının, yukarıda yaptığım açıklama doğrultusunda olumsuz olarak kabul edilmemesi ve kısmi davalarda da zamanaşımının dava tarihi itibari ile alacağın tamamı için kesilmiş olduğunun kabul edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
6100 sayılı hmk - ıslah ile zamanaşımı savunması harkan Meslektaşların Soruları 27 29-12-2012 14:40
Vekillikten Çekilme - 1136 Sayılı Kanun Md 41 - 6100 Sayılı Kanun Md 82 tiryakim Hukuk Sohbetleri 5 05-01-2012 12:04
6100 Sayılı Hmk ' daki Yemin Delili ile 1086 Sayılı Hmuk'daki Yemin Delilinin Karşılaştırılması tiryakim Meslektaşların Soruları 7 14-12-2011 08:50
6100 Sayılı Kanunun 10.Maddesi ile 1086 Sayılı Kanunun 10. Maddesinin Karşılaştırılması tiryakim Meslektaşların Soruları 15 10-10-2011 22:25
6100 sayılı HMK md. 3'e göre zamanaşımı nasıl değerlendirilir criminal Meslektaşların Soruları 3 11-08-2011 16:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09039402 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.