Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Ermeni olmayan biri hakkında Ermeni olduğunu iddia eden kitap yazılması

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 5,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 23-08-2011, 20:48   #1
GECE

 
Varsayılan Ermeni olmayan biri hakkında Ermeni olduğunu iddia eden kitap yazılması

bir akademisyen A, örneğin ermenilerle ilgili bir çalışma yapıyor ve bu hususta da bir kitap yazıyor. sonra başka bir akademisyen B, yine benzer konuda bir çalışma yapıyor ve A'nın da kitabına atıf yaparak A'nın bir ermeni olduğunu yazıyor. üstelik B, kendi internet sitesinde de A'nın ermeni olduğuna dair bilgiler içeren metinler yayınlıyor. A, ermeni değildir ve kendi kitabında da kendisinin ermeni olduğuna dair bir bilgi yoktur. A, B'nin bu yanlışı düzeltmesi için sözlü olarak defalarca B'yi uyarıyor ama B ısrarla bu tutumunu sürdürüyor. sonra benzer konuda başka kitaplar yazanlar(ör: C,D,...) da B'nin A'ya ve kitabına yaptığı atfa atıf yaparak A'nın ermeni olduğunu savunuyor. Özetle: A, gerçekle bağdaşmayan bir tanımlamayla karşı karşıya. bu konuda A, kendisini ermeni olmadığını ve yayınlanmış olan B ve diğerlerinin kitaplarında kendisine yönelik gerçek dışı iddiaya karşı ne yapabilir, bunları nasıl engelleyebilir?
değerli görüşlerinize başvurulur...
Old 24-08-2011, 06:56   #2
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan

Sayın GECE,

5901 s. Türk Vatandaşlığı Kanunu

1.Türk vatandaşlığı, doğumla veya sonradan kazanılır (m.5/1).

2.Türk vatandaşlığının ispatı herhangi bir şekle tabi değildir (m.36/1).

3.(A) Türk vatandaşı ise… Hiç üzülmesin… Doğru bildiğimiz yanlışlar; yanlış bildiğimiz doğrular o kadar çok ki…

4.(A), (B) ve diğerleriyle uğraşırsa, o kişilere hak etmedikleri değeri vermiş olur, değmez..!

Saygılarımla
Old 24-08-2011, 08:52   #3
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan GECE
bir akademisyen A, örneğin ermenilerle ilgili bir çalışma yapıyor ve bu hususta da bir kitap yazıyor. sonra başka bir akademisyen B, yine benzer konuda bir çalışma yapıyor ve A'nın da kitabına atıf yaparak A'nın bir ermeni olduğunu yazıyor. üstelik B, kendi internet sitesinde de A'nın ermeni olduğuna dair bilgiler içeren metinler yayınlıyor. A, ermeni değildir ve kendi kitabında da kendisinin ermeni olduğuna dair bir bilgi yoktur. A, B'nin bu yanlışı düzeltmesi için sözlü olarak defalarca B'yi uyarıyor ama B ısrarla bu tutumunu sürdürüyor. sonra benzer konuda başka kitaplar yazanlar(ör: C,D,...) da B'nin A'ya ve kitabına yaptığı atfa atıf yaparak A'nın ermeni olduğunu savunuyor. Özetle: A, gerçekle bağdaşmayan bir tanımlamayla karşı karşıya. bu konuda A, kendisini ermeni olmadığını ve yayınlanmış olan B ve diğerlerinin kitaplarında kendisine yönelik gerçek dışı iddiaya karşı ne yapabilir, bunları nasıl engelleyebilir?
değerli görüşlerinize başvurulur...

Dava açılmadan önce "Ermeni olmadığı halde bir kişiye Ermenisin…" demenin kişilik haklarını ihlal edip etmeyeceği üzerinde durulması gerekir. Salt "Ermeni…" sözü gerçekte o kişi Ermeni olmasa dahi "küçültücü, kişilik haklarını zedeleyici…" bir söz olarak değerlendirilemez. Sadece hatalı bir tespit, nitelendirme olur. Aksi düşünce ırkçılığın mahkeme eliyle tezahür etmesine neden olur ki, uygar toplumlarda, hukuk devletinin hakim olduğu ülkelerde bu mümkün değildir.

Şöyle düşünelim: Bir avukatı, salt "Tıp Doktoru" olarak tanımlamak ve öyle, o şekilde kitaplarda yazmak, tek başına kişilik haklarını nasıl ki zedelemez ise, bir Rum'a, Türk demek de zedelemez. Keza Bir Alman'a, Bir Türk'e Ermeni demek de…

Söz konusu cümle içinde "A, Ermenidir…" sözü dışında başka ifadeler varsa o ayrı değerlendirilmelidir…
Old 24-08-2011, 09:13   #4
Av.Evran KIRMIZI

 
Varsayılan

Sayın Dikici'ye katılıyorum. Bir Türk'e Ermeni yada Rum demek küçültücü, aşağılayıcı bir durum değildir. Kişilik hakları saldırıya uğramamıştır. Bu nedenle manevi tazminat isteyemez fakat varsa başka bir zararı onun tazmini için dava açabilir. Öte yandan A'nın da gerçek olmayan bu durumu düzelttirme hakkı olduğunu da düşünüyorum. Bunun için diğer yayıncıları tekzip metni yayınlamaya Sulh Ceza Mahkemesi aracılığıyla zorlayabilir.
Old 24-08-2011, 10:53   #5
av. themis=)

 
Mutlu

Alıntı:
Yazan GECE
bir akademisyen A, örneğin ermenilerle ilgili bir çalışma yapıyor ve bu hususta da bir kitap yazıyor. sonra başka bir akademisyen B, yine benzer konuda bir çalışma yapıyor ve A'nın da kitabına atıf yaparak A'nın bir ermeni olduğunu yazıyor. üstelik B, kendi internet sitesinde de A'nın ermeni olduğuna dair bilgiler içeren metinler yayınlıyor. A, ermeni değildir ve kendi kitabında da kendisinin ermeni olduğuna dair bir bilgi yoktur. A, B'nin bu yanlışı düzeltmesi için sözlü olarak defalarca B'yi uyarıyor ama B ısrarla bu tutumunu sürdürüyor. sonra benzer konuda başka kitaplar yazanlar(ör: C,D,...) da B'nin A'ya ve kitabına yaptığı atfa atıf yaparak A'nın ermeni olduğunu savunuyor. Özetle: A, gerçekle bağdaşmayan bir tanımlamayla karşı karşıya. bu konuda A, kendisini ermeni olmadığını ve yayınlanmış olan B ve diğerlerinin kitaplarında kendisine yönelik gerçek dışı iddiaya karşı ne yapabilir, bunları nasıl engelleyebilir?
değerli görüşlerinize başvurulur...
Sayın Gece, Av. Mehmet Saim DKİCİ'ye katılmakla birlikte A'nın kişilik haklarının ihlal edilmesi durumu varsa -ki A; bir avukat olarak size başvurduysa böyle bir durum var demektir- manevi tazminat davası açılabilecektir. Her ne kadar kişilerin Türk , Ermeni,Yunan olmaları bir hakaret değilse de eğer kişiler bu ithamlardan dolayı zarar gördüyse bunun tazmini gerektiği kanısındayım. Bu nedenle Av. Evran KIRMIZI'nın dediği gibi tekzip davası açılabilir görüşüne katılıyorum. iyi çalışmalar.
Old 24-08-2011, 11:18   #6
Admin

 
Varsayılan

Olayı kişilik haklarının ihlali açısından ve ceza hukuku açısından iki yönlü incelemek gerek diye düşünüyorum.

Ceza hukuku açısından, bir kişiye Ermeni demek hakaret değildir elbette ancak hakaret suçunun oluşumu açısından da kullanılan kelimenin hakaret olup olmadığı kadar, hakaret kastıyla kullanılıp kullanılmadığının da dikkate alınması gerekir. Örneğin bir kişiye "esnaf" demek de hakaret değildir, ama bir avukata küçümsemek amacıyla esnaflık yapıyorsun demek bazı durumlarda hakaret olabilir (Bkz CGK kararı). Dolayısıyla bu olayda da sözcüğün kendisinden ziyade, kullananın kullanım niyetini düşünürsek hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığını ayrı bir şekilde değerlendirmemiz gerekebilir. (Verdiğim örneğin kelimenin kendisi ile ilgisi olmadığını tekrar vurgulamalıyım, kullanılan kelime "Türk", "Amerikan", "İngiliz", "Alman", "İsviçreli", "Dünya Vatandaşı", "Uzaylı" olsa da aynı görüşümün arkasındayım)

Kişilik hakları açısından ise bir kişinin olmadığı bir sıfatla kamuoyuna tanıtılmasının ve bunun kasıtlı ve bilinçli yapılmasının kişilik haklarına aykırı olacağını düşünüyorum. Sayın Dikici'nin verdiği örnekten hareket edersek bir Avukatı "Tıp Doktoru"dur şeklinde tanımlamak, eğer onun tıp doktoru olmadığı biliniyorsa, bu tanımlama basın yoluyla vs. yapılıyorsa, onun uyarısına rağmen yapılmaya devam ediliyorsa, tanımlamada ona zarar verme veya yanlış tanıtma amacı varsa bence kişilik haklarını ihlal eder.
Old 24-08-2011, 11:25   #7
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Benim de yanıtlara ilişkin hukuksal çekincelerim var, bilahare değineceğim.
Saygılar.
Old 24-08-2011, 11:50   #8
üye31284

 
Varsayılan

" ‘Gül’ün annesi Ermeni kökenli’ sözüne tazminat

CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün annesi Ermeni kökenli” sözleri yüzünden tazminata mahkûm oldu. Arıtman, “Sayın Gül’ün annesinin etnik kökeni Ermeni olduğunu, Gül’ün dayısı İzmir’deki meslektaşım Dr. Ahmet Satoğlu asistanlarına söylemiş” şeklinde bir açıklama yapmıştı.

Haberin medyada yer alması üzerine Satoğlu, avukatı Uğur Erhan Dinçer aracılığı ile Arıtman aleyhine tazminat davası açmıştı. Ankara 11’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, Arıtman’ın açıklamasında saldırı ve hakaret bulunmadığı gerekçesiyle tazminat davasını reddetmişti. Ancak Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, bu kararı bozdu. Daire, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başkanı olan Cumhurbaşkanı hakkında, etnik kökeni ile ilgili yapılan ve gerçeği kanıtlanamayan açıklama, o kişinin kişilik haklarına saldırıdır” değerlendirmesini yaptı. Dosyayı önceki gün yeniden ele alan 11’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, Arıtman’ı yasal faiziyle birlikte 2 bin lira tazminat ödemeye mahkûm etti. "

Kaynak: http://team-aow.discuforum.info/t728...e-tazminat.htm

Bu haberi örnek olarak ekledim ancak, meslektaşımızın sorduğu olayla birebir aynı olmadığı gibi, başka bir mahkemenin de Yargıtay' ın da benzer bir olayda dahi kararı değişebilir.
Old 24-08-2011, 11:57   #9
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, bu kararı bozdu. Daire, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başkanı olan Cumhurbaşkanı hakkında, etnik kökeni ile ilgili yapılan ve gerçeği kanıtlanamayan açıklama, o kişinin kişilik haklarına saldırıdır” değerlendirmesini yaptı.

Kanıtlansa idi..!?

1.Suç kastı=

2.Amaç=

3.Güdü=

4.İyiniyet / Kötü niyet =
Old 24-08-2011, 12:42   #10
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Evran KIRMIZI
Sayın Dikici'ye katılıyorum. Bir Türk'e Ermeni yada Rum demek küçültücü, aşağılayıcı bir durum değildir. Kişilik hakları saldırıya uğramamıştır. Bu nedenle manevi tazminat isteyemez fakat varsa başka bir zararı onun tazmini için dava açabilir. Öte yandan A'nın da gerçek olmayan bu durumu düzelttirme hakkı olduğunu da düşünüyorum. Bunun için diğer yayıncıları tekzip metni yayınlamaya Sulh Ceza Mahkemesi aracılığıyla zorlayabilir.

Basın Kanununda tekzibin "süreli yayın"lar için istenebileceği yazılı. Ancak bu ve benzeri durumlar için de kıyasen tekzip kapsamına alınması gerekir kanaatindeyim.

Alıntı:
5187 Sayılı Basın Kanunu Madde-2/ c) Süreli yayın: Belli aralıklarla yayımlanan gazete, dergi gibi basılmış eserler ile haber ajansları yayınlarını,


Alıntı:
Düzeltme ve cevap

Madde 14- Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlâl edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması halinde, bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki ay içinde göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır.

Düzeltme ve cevapta, buna neden olan eser belirtilir. Düzeltme ve cevap, ilgili yazıdan uzun olamaz. Düzeltme ve cevaba neden olan eserin yirmi satırdan az yazı veya resim veya karikatür olması hallerinde düzeltme ve cevap otuz satırı geçemez.

Süreli yayının birden fazla yerde basılması halinde, düzeltme ve cevap yazısı, düzeltme ve cevap hakkının kullanılmasına sebebiyet veren eserin yayımlandığı bütün baskılarda yayımlanır.

Düzeltme ve cevabın birinci fıkrada belirlenen süreler içinde yayımlanmaması halinde yayım için tanınan sürenin bitiminden itibaren, birinci fıkra hükümlerine aykırı şekilde yayımlanması halinde ise yayım tarihinden itibaren onbeş gün içinde cevap ve düzeltme talep eden kişi, bulunduğu yer sulh ceza hâkiminden yayımın yapılmasına veya bu Kanun hükümlerine uygun olarak yapılmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hâkimi bu istemi üç gün içerisinde, duruşma yapmaksızın, karara bağlar.

Sulh ceza hâkiminin kararına karşı acele itiraz yoluna gidilebilir. Yetkili makam üç gün içinde itirazı inceleyerek karar verir. Yetkili makamın kararı kesindir.


Düzeltme ve cevabın yayımlanmasına hâkim tarafından karar verilmesi halinde, birinci fıkradaki süreler, sulh ceza hâkiminin kararına itiraz edilmemişse kararın kesinleştiği tarihten, itiraz edilmişse yetkili makamın kararının tebliği tarihinden itibaren başlar.

Düzeltme ve cevap hakkına sahip olan kişinin ölmesi halinde bu hak, mirasçılardan biri tarafından kullanılabilir. Bu durumda, birinci fıkradaki iki aylık düzeltme ve cevap hakkı süresine bir ay ilave edilir.
Old 24-08-2011, 12:57   #11
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Zeytinn
" ‘Gül’ün annesi Ermeni kökenli’ sözüne tazminat

CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün annesi Ermeni kökenli” sözleri yüzünden tazminata mahkûm oldu. Arıtman, “Sayın Gül’ün annesinin etnik kökeni Ermeni olduğunu, Gül’ün dayısı İzmir’deki meslektaşım Dr. Ahmet Satoğlu asistanlarına söylemiş” şeklinde bir açıklama yapmıştı.

Haberin medyada yer alması üzerine Satoğlu, avukatı Uğur Erhan Dinçer aracılığı ile Arıtman aleyhine tazminat davası açmıştı. Ankara 11’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, Arıtman’ın açıklamasında saldırı ve hakaret bulunmadığı gerekçesiyle tazminat davasını reddetmişti. Ancak Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, bu kararı bozdu. Daire, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başkanı olan Cumhurbaşkanı hakkında, etnik kökeni ile ilgili yapılan ve gerçeği kanıtlanamayan açıklama, o kişinin kişilik haklarına saldırıdır” değerlendirmesini yaptı. Dosyayı önceki gün yeniden ele alan 11’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, Arıtman’ı yasal faiziyle birlikte 2 bin lira tazminat ödemeye mahkûm etti. "

Kaynak: http://team-aow.discuforum.info/t728...e-tazminat.htm

Bu haberi örnek olarak ekledim ancak, meslektaşımızın sorduğu olayla birebir aynı olmadığı gibi, başka bir mahkemenin de Yargıtay' ın da benzer bir olayda dahi kararı değişebilir.

Bir ülkenin Devlet Başkanının başka bir ırkın mensubu olarak "gerçek dışı" şekilde lanse edilmesi konusu hassas bir konu olsa ve hatta Devlet Başkanının şahsı ve geleceği bakımından bir çok yan etkileri içinde barındırsa da ben Yargıtay'ın görüşüne katılmıyorum. Hukuk, hiç bir ırkın küçültücü gösterilmesine icazet veremez, vermemelidir. Anayasa Madde 10:

Alıntı:
X. Kanun önünde eşitlik
MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Old 24-08-2011, 13:12   #12
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Bir ülkenin Devlet Başkanının başka bir ırkın mensubu olarak "gerçek dışı" şekilde lanse edilmesi konusu hassas bir konu olsa ve hatta Devlet Başkanının şahsı ve geleceği bakımından bir çok yan etkileri içinde barındırsa da ben Yargıtay'ın görüşüne katılmıyorum. Hukuk, hiç bir ırkın küçültücü gösterilmesine icazet veremez, vermemelidir. Anayasa Madde 10:

Sayın meslektaşım,

Herkesin de kendisini köken olarak nasıl biliyor ve hissediyorsa toplum ve yakın çevresince öyle tanınmak, bilinmek hakkı vardır. TMK.m.24 anlamında bir kimsenin her türlü sosyolojik aidiyeti kişilik hakkına dahil ve sıkı sıkıya bağlı haklardandır.

Failin bu hakka yaptığı, öznel nitelik taşıyan ve bilimsel/akademik niteliğinin kanıtlanamadığı anlaşılan saldırıyı hukukun himaye etmesi beklenemez. Daha sonra atıflar yoluyla da sahası genişlediği anlaşılan yayın hiç kuşku yok, bu hakkın gölgelenmesidir; şayia çıkarılmasıdır.

Kişinin, bu yayınlar üzerine içine düştüğü durum yadsınamaz, bunun üzerinde durulmalıdır; kişinin aidiyetini hissetmediği bir kültür ve kökene sokulması ve bu şekilde tanıtılması hukuka aykırı haksız bir saldırı niteliğindedir. Burada, kullanılan kökenin ne olduğu önemli değildir, saldırı kasdıyla mı hareket edilmiştir; bakılması gereken budur. (Sn.Admin'in bu minvaldeki açıklamalarına katılıyorum.)

Hiçbir bilimsel ilgi ve yarar bulunmadığı halde, failin "ermenilik" iddiası; onun bu kelimeye ve etnik kökene hakaret kasdı yükleyerek kullanan bir görüş grubuna dahil olduğu şeklinde yorumlanmalıdır. Oysa, bunun hukuki açıdan bir belirleyiciliği olamaz.

Kişilik haklarına haksız saldırı şartları oluşmuştur; mağdur TMK.m.24 ve BK.m.49'dan kaynaklanan davaları ikame etmelidir.

Saygılarımla.
Old 24-08-2011, 13:29   #13
Atahun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Zeytinn
" ‘Gül’ün annesi Ermeni kökenli’ sözüne tazminat

CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün annesi Ermeni kökenli” sözleri yüzünden tazminata mahkûm oldu. Arıtman, “Sayın Gül’ün annesinin etnik kökeni Ermeni olduğunu, Gül’ün dayısı İzmir’deki meslektaşım Dr. Ahmet Satoğlu asistanlarına söylemiş” şeklinde bir açıklama yapmıştı.

Haberin medyada yer alması üzerine Satoğlu, avukatı Uğur Erhan Dinçer aracılığı ile Arıtman aleyhine tazminat davası açmıştı. Ankara 11’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, Arıtman’ın açıklamasında saldırı ve hakaret bulunmadığı gerekçesiyle tazminat davasını reddetmişti. Ancak Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, bu kararı bozdu. Daire, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başkanı olan Cumhurbaşkanı hakkında, etnik kökeni ile ilgili yapılan ve gerçeği kanıtlanamayan açıklama, o kişinin kişilik haklarına saldırıdır” değerlendirmesini yaptı. Dosyayı önceki gün yeniden ele alan 11’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, Arıtman’ı yasal faiziyle birlikte 2 bin lira tazminat ödemeye mahkûm etti. "

Kaynak: http://team-aow.discuforum.info/t728...e-tazminat.htm

Bu haberi örnek olarak ekledim ancak, meslektaşımızın sorduğu olayla birebir aynı olmadığı gibi, başka bir mahkemenin de Yargıtay' ın da benzer bir olayda dahi kararı değişebilir.

Yargıtay kararında geçen ve altını çizdiğim ifade olmasaydı durum nasıl olurdu acaba? Yorumlarımız değişir miydi?
Old 24-08-2011, 13:33   #14
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Hulusi Metin
Kanıtlansa idi..!?

1.Suç kastı=

2.Amaç=

3.Güdü=

4.İyiniyet / Kötü niyet =

Kanıtlansa "hak"sız olmayacağı için saldırı da değildir Üstadım...

Ermeni veya başka bir etnik kökene mensup olmak, küçültücü değildir; ancak öyle olmadığı halde, küçültücü bir hakaret sözcüğü olarak (toplumsal çarpıklıkların etkisiyle) kullanıldığı takdirde, haksız saldırı meydana gelir.

Bu tür davalarda yargılama yapılırken, hakim/mahkemenin her bir sözcüğü asıl ve yan anlamlarıyla birlikte irdelemesi yanında, cümle ve sözcükleri tarihsel, toplumsal ve siyasal kabul ve çağrışımlarıyla birlikte ele alması gereği izahtan varestedir.

Aksi halde, mesela, "Ermeni bir kelimedir, bir kökendir, hakaret sözcüğü değildir, davanın reddine" denilemez, denilememelidir. Neden? Çünkü bu, "kör yargılama" yapmak olur; sathi bir yargılama yapmak olur; ödüllendirici etkiler doğuran bir "eksik inceleme" ürünü olur.

Oysa, yargılanan olayı tüm vecheleriyle kavramadan, TMK.m.24'e uygun, adil, adaletin temini talebini karşılayan ve doygun bir hükme varmanız mümkün değildir.

Saygılarımla.
Old 24-08-2011, 15:18   #15
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ömer Güntay
Sayın meslektaşım,

Herkesin de kendisini köken olarak nasıl biliyor ve hissediyorsa toplum ve yakın çevresince öyle tanınmak, bilinmek hakkı vardır. TMK.m.24 anlamında bir kimsenin her türlü sosyolojik aidiyeti kişilik hakkına dahil ve sıkı sıkıya bağlı haklardandır.

Failin bu hakka yaptığı, öznel nitelik taşıyan ve bilimsel/akademik niteliğinin kanıtlanamadığı anlaşılan saldırıyı hukukun himaye etmesi beklenemez. Daha sonra atıflar yoluyla da sahası genişlediği anlaşılan yayın hiç kuşku yok, bu hakkın gölgelenmesidir; şayia çıkartılmasıdır.

Kişinin, bu yayınlar üzerine içine düştüğü durum yadsınamaz, bunun üzerinde durulmalıdır; kişinin aidiyetini hissetmediği bir kültür ve kökene sokulması ve bu şekilde tanıtılması hukuka aykırı haksız bir saldırı niteliğindedir. Burada, kullanılan kökenin ne olduğu önemli değildir, saldırı kasdıyla mı hareket edilmiştir; bakılması gereken budur. (Sn.Admin'in bu minvaldeki açıklamalarına katılıyorum.)

Hiçbir bilimsel ilgi ve yarar bulunmadığı halde, failin "ermenilik" iddiası; onun bu kelimeye ve etnik kökene hakaret kasdı yükleyerek kullanan bir görüş grubuna dahil olduğu şeklinde yorumlanmalıdır. Oysa, bunun hukuki açıdan bir belirleyiciliği olamaz.

Kişilik haklarına haksız saldırı şartları oluşmuştur; mağdur TMK.m.24 ve BK.m.49'dan kaynaklanan davaları ikame etmelidir.

Saygılarımla.

Sayın Güntay,

Koyulaştırdığım bölüme daha önceki mesajımda yer verdiğim görüşüm nedeniyle doğal olarak katılamıyorum.

Irkların hukuk karşısında eşit olması itibariyle bir ırka aidiyet göndermesi yapılması tek başına hukuka aykırı sayılamaz. Ancak bu gönderme nedeniyle kişi zarar görmüş olabilir.

Malumunuz hukuka uygun eylemler de zarara yol açabilir. Bu durumda zararın giderilmesi bakımından Basın Kanunu 14. madde kıyasen uygulanarak, satılacak kitaplara muhakkak bir düzeltme metni ilavesi konulması istenebilir ve hatta sonraki yayınlarda "gerçek olmayan durumun düzeltilmesi" talep edilebilir ve mahkeme bu yönde karar da verebilir… (kanaatindeyim)

Bunun dışında salt "ermeni" denildiği için manevi değerlerin zarar gördüğü iddiası ile açılacak davaların hukuk devletinin hakim olduğu ülkelerde kabul görmeyeceğinden hiçbir kuşkum yok.
Old 24-08-2011, 16:26   #16
üye31284

 
Varsayılan

Yine karardan bir bölüm:

“bu nedenle, bir vatandaşın usul ve yasaya uygun olarak etnik kökenini ifade etmek kişisel değerlere saldırı olmayacaktır. ancak, somut olayda etnik kökeninden bahsedilen kişi cumhurbaşkanıdır ve davacı cumhurbaşkanının salt annesinin etnik kökenine atıf yapılmak suretiyle anayasal tarafsızlığını, devletin ve milletin bütünlüğünü, hukukun üstünlüğünü, ifade özgürlüğünü, kısaca yemin ettiği bir dizi değerleri göz ardı ettiği ileri sürülmüş ve bu iddia basın aracılığıyla kamuyla paylaşılmıştır. mahkememizce bu davranış biçimi doğru görülmemiştir. çünkü öncelikle cumhurbaşkanının sözlerinden anılan bildiriyi desteklediğini çıkarmak mümkün değildir. ayrıca davacının annesinin kökeni ermeni değildir. kuşkusuz, ermeni olsa dahi durum değişmeyecektir. bu olgunun belirtilme nedeni sadece davalı canan arıtman’ın kendisinden beklenen özen ve ihtimamı göstermemiş olduğunu vurgulamaktır.”


Not: Bu bölüm, üyelerden birinin görüşü.

Not not: Bu, hakaret suçuna ilişkin bir ceza davası değil, tazminata ilişkin bir hukuk davası.
Old 24-08-2011, 16:33   #17
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Zeytinn
Yine karardan bir bölüm:

“bu nedenle, bir vatandaşın usul ve yasaya uygun olarak etnik kökenini ifade etmek kişisel değerlere saldırı olmayacaktır. ancak, somut olayda etnik kökeninden bahsedilen kişi cumhurbaşkanıdır ve davacı cumhurbaşkanının salt annesinin etnik kökenine atıf yapılmak suretiyle anayasal tarafsızlığını, devletin ve milletin bütünlüğünü, hukukun üstünlüğünü, ifade özgürlüğünü, kısaca yemin ettiği bir dizi değerleri göz ardı ettiği ileri sürülmüş ve bu iddia basın aracılığıyla kamuyla paylaşılmıştır. mahkememizce bu davranış biçimi doğru görülmemiştir. çünkü öncelikle cumhurbaşkanının sözlerinden anılan bildiriyi desteklediğini çıkarmak mümkün değildir. ayrıca davacının annesinin kökeni ermeni değildir. kuşkusuz, ermeni olsa dahi durum değişmeyecektir. bu olgunun belirtilme nedeni sadece davalı canan arıtman’ın kendisinden beklenen özen ve ihtimamı göstermemiş olduğunu vurgulamaktır.”

Bu bölüm üyelerden birinin görüşü.

Sayın meslektaşım,

Eklediğiniz pasaj çok önemli görüşler içeriyor. Teşekkür ederim.

Burada da, mesela failin akademik çalışma niteliği olan eserden ve yazarından bahsederken (kitabın Ermenilerle ilgili olduğunu hatırlayalım.) ;

Yazarın zaten gizli bir Ermeni olduğu, eserin ve eserdeki saptama ve görüşlerin yönünün de bundan dolayı belli bir şekilde olduğundan bahsetmiş veya buna benzer ifadeler serdetmiş olması fevkalade önemlidir.

Soru sahibi meslektaşımız Sn. GECE'den olayı, failin tam ifadeleri ve ısrarlı tutumunu nasıl sürdürdüğü noktasında, aydınlatmasını rica ediyorum.

Saygılarımla.
Old 24-08-2011, 16:35   #18
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Zeytinn
Yine karardan bir bölüm:

“bu nedenle, bir vatandaşın usul ve yasaya uygun olarak etnik kökenini ifade etmek kişisel değerlere saldırı olmayacaktır. ancak, somut olayda etnik kökeninden bahsedilen kişi cumhurbaşkanıdır ve davacı cumhurbaşkanının salt annesinin etnik kökenine atıf yapılmak suretiyle anayasal tarafsızlığını, devletin ve milletin bütünlüğünü, hukukun üstünlüğünü, ifade özgürlüğünü, kısaca yemin ettiği bir dizi değerleri göz ardı ettiği ileri sürülmüş ve bu iddia basın aracılığıyla kamuyla paylaşılmıştır. mahkememizce bu davranış biçimi doğru görülmemiştir. çünkü öncelikle cumhurbaşkanının sözlerinden anılan bildiriyi desteklediğini çıkarmak mümkün değildir. ayrıca davacının annesinin kökeni ermeni değildir. kuşkusuz, ermeni olsa dahi durum değişmeyecektir. bu olgunun belirtilme nedeni sadece davalı canan arıtman’ın kendisinden beklenen özen ve ihtimamı göstermemiş olduğunu vurgulamaktır.”

Bu bölüm üyelerden birinin görüşü.

Altını çizdiğim bölüm de zaten açıkça durumu ortaya koyuyor. Not: Üye derken sanıyorum karşı oyu kastediyorsunuz.

Salt ırka aidiyet vurgusunun "küçültücü, incitici vs gibi nedenlerle..." -hukuken- kişisel değerlere zarar verdiğini mahkeme kabul ettiği takdirde, örneğin, bir ırka mensup kişiye sponsor olan kişi veya şirketin, tek başına bu ırki nedenle sözleşmeyi feshetmesini de "haklı neden" saymamız, yine örneğin bir işverenin çalıştırdığı işçisinin ırkını kendisinden gizlediği için iş akdini feshetmesini de "haklı neden" kabul etmemiz ihtimali de doğar ki, bunun kabulü kanaatimce mümkün değildir.
Old 24-08-2011, 16:43   #19
üye31284

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Altını çizdiğim bölüm de zaten açıkça durumu ortaya koyuyor. Not: Üye derken sanıyorum karşı oyu kastediyorsunuz.

Salt ırka aidiyet vurgusunun "küçültücü, incitici vs gibi nedenlerle..." -hukuken- kişisel değerlere zarar verdiğini mahkeme kabul ettiği takdirde, örneğin, bir ırka mensup kişiye sponsor olan kişi veya şirketin, tek başına bu ırki nedenle sözleşmeyi feshetmesini de "haklı neden" saymamız, yine örneğin bir işverenin çalıştırdığı işçisinin ırkını kendisinden gizlediği için iş akdini feshetmesini de "haklı neden" kabul etmemiz ihtimali de doğar ki, bunun kabulü kanaatimce mümkün değildir.

Evet karşı oy, ama tam olarak karşı gibi de değil. / Sizin kadar net değil.

Savunduğunuz değerleri anlıyorum. Ancak - kişisel görüşüm - değerlendirilmesi gerekenin sadece Ermeni denmesi değil, bu kelimeye ne anlamlar yüklendiği. Her türlü anlam yüklenmesine rağmen, bahsettiğiniz değerleri korumak da başkaca üstün değerleri ihlal eder diye düşünüyorum
Old 24-08-2011, 17:09   #20
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Yarg. 4.HD.'nin bir kararından;

Alıntı:

Mahkemece, davacıların salt Türk Milletinin bir ferdi olmaları nedeniyle yansıma yoluyla kişilik haklarına saldırı olduğunun kabulüne imkan bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yönünden reddine karar verilmiştir. Dava kişilik haklarına saldırı nedenine dayanmaktadır. Hukukumuzda kişilik haklarının tanımı yapılmamış ve bu hakkın hangi değerleri kapsadığı da açıklanmamıştır. Böylece kişilik haklarının diğer bir anlatımla şahsiyet haklarının nelerden ibaret olduğunun belirlenmesi ve sınırının çizilmesi uygulamaya yani yargıya bırakılmıştır Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda kişisel değerlerin; fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerleri olarak belirlendiği kişinin toplum içindeki mesleki kimliği şeref ve haysiyeti, özgürlüğü, vücut ve ruh bütünlüğü ve sağlığı, ırk, din ve vatandaşlık gibi bağları kapsadığı kabul edilmektedir.
Old 24-08-2011, 23:53   #21
Gemici

 
Varsayılan

Bir Ermeniye 'Ermeni' demek hakaret midir?
Bir Rum'a 'Rum' demek hakaret midir?
Bir Kürde 'Kürt' demek hakaret midir?
Bir Fransız'a 'Fransız' demek hakaret midir?

Soruların hepsine birden vereceğimiz cavap: Hayır, değildir olur, çünkü Ermeni, Rum, Kürt, Fransız derken ya söz konusu kişilerin ırklarını, kökenlerini, ya da vatandaşlıklarını belirtiyoruz ve bu belirtme genelde bir hakaret ve aşağılama değildir. Tek başlarına bir aşağılama içermeyen bu kavramlar başlarına getireceğimiz birtakım sıfatlarla aşağılama ve hakaret olabilirler.

Olayımızın kahramanı kendisini köken olarak Türk diye tanımlıyor; Ve başka birisi çıkıp diyorki, 'bu kahraman Türküm diyor ama, bu gerçek değil, gerçek olan kahramanın Ermeni oluşu'.

Olayı Sayın Dikici'nin: Dava açılmadan önce "Ermeni olmadığı halde bir kişiye Ermenisin…" demenin kişilik haklarını ihlal edip etmeyeceği üzerinde durulması gerekir. Salt "Ermeni…" sözü gerçekte o kişi Ermeni olmasa dahi "küçültücü, kişilik haklarını zedeleyici…" bir söz olarak değerlendirilemez. Sadece hatalı bir tespit, nitelendirme olur. Aksi düşünce ırkçılığın mahkeme eliyle tezahür etmesine neden olur ki, uygar toplumlarda, hukuk devletinin hakim olduğu ülkelerde bu mümkün değildir. görüşüne katılamıyorum. Benim görüşüme göre bu teorik görüş, toplumda var olan yargıları ve önyargıları görmemezlikten geliyor. Mahkeme belirli bir ifadenin hakaret olup olmadığını sırf teori bazında değerlendiremez, değerlendirmemelidir; Değerlendirme yaparken, toplum içinde var olan değer yargılarını, önyargıları, söz konusu grupların objektif olarak gözlemlenen davranış ve ilişkilerini, söz konusu ifadeyi kullanan kişinin ve söz konusu ifadenin hedefi olan kimsenin subjektif durumlarını göz önünde bulundurmak zorundadır.

Türk milliyetçisi bir politikacıya Ermeni olmak etiketini yapıştırdığınızda o politikacının siyasi geleceğine kibrit suyu dökmüş olursunuz. Ve bu durumu hatalı bir tespit, nitelendirme olarak değerlendirmek olanaksızdır. Hakaret ve kötüleme kabına sığdıramasanız bile, Türk olduğunu iddia eden kimseyi Ermenidir diye lanse ettiğinizde, o nu yalancılıkla suçlamış olursunuz.

Saygılarımla
Old 25-08-2011, 00:44   #22
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
....... yine örneğin bir işverenin çalıştırdığı işçisinin ırkını kendisinden gizlediği için iş akdini feshetmesini de "haklı neden" kabul etmemiz ihtimali de doğar ki, bunun kabulü kanaatimce mümkün değildir.

Üstadım, tüm üstadların güzel fikirlerini ilgi ile takip ediyorum.
Yukarıya alıntı yaptığım kısım, alanım olması nedeniyle sadece bu noktaya ilişkin bir beyan yazmak istedim.
Alman Federal İş Mahkemesi bir kararında, ırkını yanlış beyan eden bir işçinin, iş akdinin feshini "haklı fesih" olarak değil ama "geçerli fesih" olarak kabul etmiştir ve bildiğim kadarı ile henüz aksi yönde bir kararı bulunmamaktadır
Old 25-08-2011, 05:52   #23
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. İbrahim YİĞİT
Üstadım, tüm üstadların güzel fikirlerini ilgi ile takip ediyorum.
Yukarıya alıntı yaptığım kısım, alanım olması nedeniyle sadece bu noktaya ilişkin bir beyan yazmak istedim.
Alman Federal İş Mahkemesi bir kararında, ırkını yanlış beyan eden bir işçinin, iş akdinin feshini "haklı fesih" olarak değil ama "geçerli fesih" olarak kabul etmiştir ve bildiğim kadarı ile henüz aksi yönde bir kararı bulunmamaktadır

Üstadım,

Katkınız için çok teşekkürler. Konuya derinlik kazandırdınız.

Alıntı:
Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici

....... yine örneğin bir işverenin çalıştırdığı işçisinin ırkını kendisinden gizlediği için iş akdini feshetmesini de "haklı neden" kabul etmemiz ihtimali de doğar ki, bunun kabulü kanaatimce mümkün değildir.

Dikkat ederseniz benim verdiğim örnekte "işverene karşı yanlış beyan" yok, sadece "gizleme" "söylememe" yani sessiz kalma var…" Bu durumda da aynı "geçerli fesih" nedeni vardır demek mümkün olabilir mi?
Old 25-08-2011, 06:05   #24
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Gemici

Olayımızın kahramanı kendisini köken olarak Türk diye tanımlıyor; Ve başka birisi çıkıp diyorki, 'bu kahraman Türküm diyor ama, bu gerçek değil, gerçek olan kahramanın Ermeni oluşu'.

Olayı Sayın Dikici'nin: Dava açılmadan önce "Ermeni olmadığı halde bir kişiye Ermenisin…" demenin kişilik haklarını ihlal edip etmeyeceği üzerinde durulması gerekir. Salt "Ermeni…" sözü gerçekte o kişi Ermeni olmasa dahi "küçültücü, kişilik haklarını zedeleyici…" bir söz olarak değerlendirilemez. Sadece hatalı bir tespit, nitelendirme olur. Aksi düşünce ırkçılığın mahkeme eliyle tezahür etmesine neden olur ki, uygar toplumlarda, hukuk devletinin hakim olduğu ülkelerde bu mümkün değildir. görüşüne katılamıyorum. Benim görüşüme göre bu teorik görüş, toplumda var olan yargıları ve önyargıları görmemezlikten geliyor. Mahkeme belirli bir ifadenin hakaret olup olmadığını sırf teori bazında değerlendiremez, değerlendirmemelidir; Değerlendirme yaparken, toplum içinde var olan değer yargılarını, önyargıları, söz konusu grupların objektif olarak gözlemlenen davranış ve ilişkilerini, söz konusu ifadeyi kullanan kişinin ve söz konusu ifadenin hedefi olan kimsenin subjektif durumlarını göz önünde bulundurmak zorundadır.


Sayın Gemici,

Yargının tek görevi adaleti sağlamak olmamalıdır. Adalete ve topluma yön vermek de görevleri arasında kabul edilmelidir. Çoğu zaman ve bilinen klasik anlayışımıza göre toplum kuralları ve ihtiyaçları hukuk kurallarının ve yargı kararlarının doğmasına ve gelişmesine neden olur şeklinde olsa da, kanaatimce çağımızın yargı anlayışında hukuk kuralları ve yargı kararlarının da toplumu şekillendirmede önemli bir işlevi vardır, olmalıdır.

Malumunuz uygar düşünce yapısında ırkçılık insanlık suçudur. Toplum nezdinde geçmişten gelen ancak günümüzün evrsensel değerleriyle çelişen hatalı düşünce yapılarının kırılması adına birçok hukuk kuralları ihdas edilmiş, hemen neredeyse tüm ülkelerin anayasalarında "ırk" ayrımı yasaklanmıştır. Irkların eşitliği prensibi temelinde tesis edilen emredici hukuk kurallarını, hukukun tüm alanlarında bu arada yargı kararlarında da görmek,aramak en doğal hakkımız olmalıdır. Hukuk kurallarıyla, yargı kararlarıyla ve Devlet işleyişindeki toleranssız uygulamalarla ancak ırk ayrımının hatalı olduğu hususu toplum tarafından kanıksanabilir. Evrensel hukuk kurallarına ve yerleşen yeni dünya anlayışına rağmen toplumun fosilleşmiş anlayışını canlı tutmamalıyız.

Anayasamız ırk eşitliğini emrederken, yargı kararlarımızın gerekçesinde ırka aidiyet vurgusunu tek başına "küçültücü, rencide edici" olarak benimsemek kanaatimce en hafif deyimle samimiyetsizlik olur.
Old 25-08-2011, 08:16   #25
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici

Yargının tek görevi adaleti sağlamak olmamalıdır. Adalete ve topluma yön vermek de görevleri arasında kabul edilmelidir.

Hukuk kurallarıyla, yargı kararlarıyla ve Devlet işleyişindeki toleranssız uygulamalarla ancak ırk ayrımının hatalı olduğu hususu toplum tarafından kanıksanabilir. Evrensel hukuk kurallarına ve yerleşen yeni dünya anlayışına rağmen toplumun fosilleşmiş anlayışını canlı tutmamalıyız.

Sayın meslektaşım,

1. Bence tek görevi bu olmalıdır.

2. Özellikle hakaret ve manevi tazminat gerektiren fiillere ilişkin yargılamalarda, toplumun (ve davacı ile davalının) o anki somut algı ve kültürel kodlarından kopuk, idealistik yargılama yapılamaz.

Saygılarımla.
Old 25-08-2011, 08:38   #26
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan

Alıntı:
Av.Mehmet Saim Dikici
Alıntı:
Yargının tek görevi adaleti sağlamak olmamalıdır. Adalete ve topluma yön vermek de görevleri arasında kabul edilmelidir

1.Yargı’nın görevi yasayı uygulamak; yaşam-yasa uyumunu sağlamaktır.

2.Eylem – Yasa hükmü – Unsurları

3.Dava, tarafları arasındadır; hüküm bölümü, ilgili yasa maddesinin yorumuna, uygulanışa ancak emsal teşkil edebilir.

4.“Adalete ve topluma yön vermek…” Yargı’nın görevi değildir, bu gayretle hüküm kurulamaz!
Old 25-08-2011, 09:06   #27
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Güzel tartışmayı daha da genişletmek için yazıyorum:

Kanun'un gerekçesinde verilen örneği veriyorum. Gözle görülür bir gerçeği ifade etmesine karşın birine "Kel" demek hakaret etmek demektir.

Hakaret suçunda sözcüğün anlamına veya iddianın gerçek olup olmadığına bakmamak gerekir. Hatta sözcüğün amacına ulaşıp ulaşmadığına da bakılmamalı. Bir sözcük gerek muhatabı gerekse toplum tarafından aşağılanma sayılmasa bile aşağılama kastıyla söylenmişse hakaret kabul edilmelidir.

Çingeneleri çok severim. Kendi toplumsal kuralları içinde yerleşik düzendeki insanlara göre çok daha özgür olduklarından çingene olmaya imrenirim. Ama ya biri bana aşağılama kastıyla "çingene" derse? Bu aşağılama kastını hissetmez miyim? Bu aşağılama nedeniyle hukuk beni yalnız mı bırakır? Hakaret etme kastını ortaya koyan kişiye karşı benim yapabileceğim bir şey yok mu?

Kişisel düşünceme göre "Cumhurbaşkanı Ermeni'dir" örneğinde hakaret kastı olup olmadığına bakılmalıdır. Bir kimsenin etnik kökeni hakkında beyanda bulunmak gündelik yaşamda hakaret suçunu oluşturmaz. Ama aşağılama kastıyla söylenmişse hakaret suçu oluşur.

Kel olduğum halde birinin bana "kel" demesi halinde hakaret olacağını Kanun gerekçesinde yazmış. Kanun her hakareti içeren bir liste yapamayacağına göre uygulayıcının Kanun'a uygun yorum yapması beklenir.


Övgü ile sövgü arasında bir harf fark vardır: O harf kastı simgeler.

Saygılarımla
Old 25-08-2011, 09:19   #28
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Hakikaten Sayın Konyalı'nın bahsettiği psiko-sosyal durumu da irdelemek gerekir:

Derinlemesine ve insan psikolojisine ilişkin ilmi veriler ışığında düşündüğümüzde, bırakınız gerçekdışı ve/veya kanıtlanamayan bir saldırıyı, bir kimsenin fiziksel ve zihni olarak barındırdığını kendisinin de bilip kabul ettiği bir özelliğinin, aşağılanmışlık hissi uyandıracak surette kullanımının dahi, o kişide bir manevi örselenme etkisi doğurduğu sonucuna ulaşıyoruz.

Konuya katkı sunan tüm meslektaşların zihnine sağlık...
Old 25-08-2011, 11:11   #29
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan GECE
bir akademisyen A, örneğin ermenilerle ilgili bir çalışma yapıyor ve bu hususta da bir kitap yazıyor. sonra başka bir akademisyen B, yine benzer konuda bir çalışma yapıyor ve A'nın da kitabına atıf yaparak A'nın bir ermeni olduğunu yazıyor. üstelik B, kendi internet sitesinde de A'nın ermeni olduğuna dair bilgiler içeren metinler yayınlıyor. A, ermeni değildir ve kendi kitabında da kendisinin ermeni olduğuna dair bir bilgi yoktur. A, B'nin bu yanlışı düzeltmesi için sözlü olarak defalarca B'yi uyarıyor ama B ısrarla bu tutumunu sürdürüyor. sonra benzer konuda başka kitaplar yazanlar(ör: C,D,...) da B'nin A'ya ve kitabına yaptığı atfa atıf yaparak A'nın ermeni olduğunu savunuyor. Özetle: A, gerçekle bağdaşmayan bir tanımlamayla karşı karşıya. bu konuda A, kendisini ermeni olmadığını ve yayınlanmış olan B ve diğerlerinin kitaplarında kendisine yönelik gerçek dışı iddiaya karşı ne yapabilir, bunları nasıl engelleyebilir?
değerli görüşlerinize başvurulur...

1- Ceza hukuku yönünden: Hakaret suçunun oluşumunda, hakaret amacıyla kullanılan sözcüğün yanısıra, kasıt ve eylemin mağdur üzerindeki etkisi (yasadaki sözcüklerle "şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı"nın zedelenmesi) önemlidir. Olayın özelliklerine göre avukata "avukat" demek bile hakaret suçunu oluşturabilir. Soruda, "akademisyen B, yine benzer konuda bir çalışma yapıyor ve A'nın da kitabına atıf yaparak A'nın bir ermeni olduğunu yazıyor. üstelik B, kendi internet sitesinde de A'nın ermeni olduğuna dair bilgiler içeren metinler yayınlıyor." denilmektedir. Olayı ceza hukuku bağlamında değerlendirebilmek için, kitap ve internet sitesindeki bu bilgilerin incelenmesi, hakaret kastının bulunup bulunmadığı başta olmak üzere suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının buna göre değerlendirilmesi gerekir.

İlgili yasa maddesi:

Alıntı:
Yazan TCK 125
[1] Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.
[2] Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
[3] Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
[4] Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
[5] Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.

Eski ama benzer bir içtihat:
Alıntı:
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas No : 1964/435
Karar No: 1964/481
Tarih : 30.11.1964

İlk hükümde direnmeyi kapsayan 11.6.1964 gün ve 964/34-38 sayılı son hükmün temyiz yoluyla incelenmesi yine katılan tarafından istenilmiş ve şartı da yerine getirilmiş olduğundan dosya, C.Başsavcılığının hükmün bozulması düşüncesini bildiren 25.9.1964 gün ve 2-B/5515 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okunarak gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR :

1 - Kişisel davacı M.P. daha önce kendisine hakarette bulunmaktan dava etmiş bulunan sanık A.R. davanın duruşması sırasında son oturumda tarafların bir biriyle akraba oldukları yolunda bir sanıya (zanna) kapılan hakimin taraflara, (mademki akrabasınız, neden aranızda bu üzücü olaylar geçiyor) dediğinde, A.R., M.A. ile akrabalığı bulunmadığı, onun anasının ermeni olduğunu, o davanın yargılanmasını yapan hakimin adli tanıklığı ve iddia ile anlaşılmaktadır. Bu olay; Birinci Dünya Savaşı sırasında ermenilerle Türkler arasında tatsız olayların geçtiği bir alanda meydana gelmiştir. Sanığın harcadığı mahkemece de kabul olunan "benim onunla akrabalığım yoktur,onun anası ermenidir" sözü bu hava ve şartlar içinde değerlendirildiği takdirde, bunun karşısındakini yermek için söylendiği ve hakimin sorusuna karşı sadece "hayır, onunla akrabalığım yoktur" demekle de yetinebilecek durumda bulunan sanığın, gereksiz olarak (onun anası ermenidir) demekle soruya karşılık vermek dışında özel bir kasıtla davrandığı anlaşılmaktadır. M.A.'nin dosyada bulunan T... Mahkemesinden verilmiş olan bir mirasçılık belgesinde davacının büyük babası adının Ali ve anasının adının dahi Zarife olarak yazıldığı görülmektedir ki, böyle olduğu halde davacının annesinin ermeni olduğunu öne sürmek yanlışlıkla söylenmiş bir söz olamaz, ve her hangi birisinin annesinin Fransız, İngiliz veya başka bir ırktan olduğu söylenmiş olmakla kıyaslanamaz. Kaldı ki öyle bir sözde dahi bunun söylendiği çevrede dimağlara yerleşmiş acı anıları (hatıraları) canlandırma ve kötüleme kastı bulunuyorsa, yine hakaret kastının bulunduğu kabul etmek, zorunlu olur.

2 - Bir sözde yerme kastının bulunup bulunmadığı, sözün söylendiği yere, zamana, şartlara ve hatta onunla beraber söylenen başka sözlere bakılarak belli edilmek gerektir. Gerek Anayasamızın hükümleri, gerek İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ilkeleri karşısında, bir kimsenin, Ermeni veya Rum yahut Türk veya Alman olmasının, özünde hiç bir yerici ve küçültücü niteliği yoktur. Ama bu sözlerden her birisinin özel şartlar altında söylenmesi ile bir kimsenin küçük düşürülmesi veya verilmesi kastedilmiş olabilir. Buradaki durum da böyledir.

3 - Yapılan açıklamalara göre özel daire ilamında gösterilen bozmaya uyulmak gerekirken yazılı gerekçe ile eski hükümde direnilmesine karar verilmesi yasaya aykırı ve kişisel davacı M.A.'nın temyiz itirazları yerinde görüldüğünden hükmün bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ :

Temyiz olunan hükmün (tebliğname gereğince) BOZULMASINA, 30.11.1964 tarihinde kararverildi.

2- Tazminat hukuku yönünden:
a) 1. bentteki değerlendirmeye göre ortada bir suçun varlığı belirlenirse, sorudaki olayın tazminat hukuku yönünden değerlendirilmesi de buna göre yapılacaktır.
b) 1. bentteki değerlendirme dışında, ortada bir suçun bulunmadığı sonucuna varılsa bile; bir kişinin etnik kökeni hakkında gerçeğe aykırı yayın yapılması BK 41 kapsamında değerlendirilebilir. Keza BK 41/2 "Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur." hükmünü içermektedir ve bir kişi hakkında herhangi bir şekilde gerçeğe aykırı yayın yapılmasının "ahlaka aykırı" olduğundan kuşku bulunmamaktadır.

Yukarıdaki görüşlerle ilgili notlar:

1- "Kanıtlansa idi?"
TCK 127'de, yalnızca hakaret suçuna konu "suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması hâlinde kişiye ceza verilmez." denilmektedir. Aynı maddeye göre "Bunun dışındaki hâllerde isnadın ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikâyetçinin ispata razı olmasına bağlıdır." Sorudaki konuda, hakaret sayılıp sayılmayacağını araştırdığımız husus, bir isnad değil, olgudur. Bu nedenle doğruluğunun araştırılamayacağı kanısındayım.

2- Sayın Zeytinn tarafından eklenen haberde koyulaştırdığım bölümlere dikkat çekerek

Alıntı:
Yazan Zeytinn
" ‘Gül’ün annesi Ermeni kökenli’ sözüne tazminat

CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün annesi Ermeni kökenli” sözleri yüzünden tazminata mahkûm oldu. Arıtman, “Sayın Gül’ün annesinin etnik kökeni Ermeni olduğunu, Gül’ün dayısı İzmir’deki meslektaşım Dr. Ahmet Satoğlu asistanlarına söylemiş” şeklinde bir açıklama yapmıştı.

Haberin medyada yer alması üzerine Satoğlu, avukatı Uğur Erhan Dinçer aracılığı ile Arıtman aleyhine tazminat davası açmıştı. Ankara 11’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, Arıtman’ın açıklamasında saldırı ve hakaret bulunmadığı gerekçesiyle tazminat davasını reddetmişti. Ancak Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, bu kararı bozdu. Daire, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başkanı olan Cumhurbaşkanı hakkında, etnik kökeni ile ilgili yapılan ve gerçeği kanıtlanamayan açıklama, o kişinin kişilik haklarına saldırıdır” değerlendirmesini yaptı. Dosyayı önceki gün yeniden ele alan 11’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, Arıtman’ı yasal faiziyle birlikte 2 bin lira tazminat ödemeye mahkûm etti. "

Kaynak: http://team-aow.discuforum.info/t728...e-tazminat.htm

Bu haberi örnek olarak ekledim ancak, meslektaşımızın sorduğu olayla birebir aynı olmadığı gibi, başka bir mahkemenin de Yargıtay' ın da benzer bir olayda dahi kararı değişebilir.

habere konu olayda davayı açanın Cumhurbaşkanı olmadığı, ancak Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin değerlendirmesi dikkate alındığında bozma kararının, davalı Arıtman'ın, davacı Satoğlu'na yönelik "suç oluşturan bir sözü söylemek" isnadı nedenine dayandığı, dolayısıyla haberdeki olay ile sorudaki olay farklı olmakla birlikte Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin "gerçekliği kanıtlanmadan bir kişiye Ermeni denmesinin suç oluşturduğu" kanaatinde olduğu anlaşılmaktadır. (Bu değerlendirmelerim yalnızca haber içeriğine göre yapılmıştır.)

3- Belirttiğim görüşlerim doğrultusundaki diğer görüşlere katılıyorum.
Old 25-08-2011, 14:54   #30
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Değerli meslektaşlarım,

İşin hukuki yönüne ilişkin olarak bu kadar kelam ettikten sonra, ceza hukuku açısından da kısaca olayı değerlendirmek istiyorum.

Kanımca, burada mağdur somut bir fiil isnadı yoluyla hakarete maruz kalmamıştır.

Ancak, suçun oluşumu açısından bu zorunlu da değildir. Zira, seçimlik hareketlerden biri de olgu isnadıdır. Burada bir fiil değil, bir olgu, bir nitelik isnadı söz konusudur.

Failin bu fiili, alçaltma, toplum nezdinde küçük düşürme kasdıyla yapmış olduğunun tesbiti ise m.125'in maddi-manevi unsurları açısından kafi görülecektir.

Saygılarımla.

Alıntı:
TCK. 125. madde gerekçesinden:

Keza, kişiye herhangi bir olayla irtibatlandırmadan, soyut olarak yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de, hakaret suçu oluşur. Kötü bir niteliği veya huyu ifade eden sözler, somut bir fiil veya olguyla irtibatlandırılmadıkları hâlde, yine de hakaret suçunu oluştururlar. Örneğin, bir kimseye “serseri”, “alçak”, “hayvan” denmesi hâlinde, somut fiil isnadı söz konusu değildir. Aynı şekilde kişiye soyut olarak “hırsız”, “rüşvetçi”, “sahtekâr”, “fahişe” gibi yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de hakaret suçu oluşmaktadır. Kişinin bedenî arızasını ifade etmekle veya kişiye bir hastalık izafe etmekle de hakaret suçu işlenmiş olur. Örneğin, kişiye “kör”, “şaşı”, “topal”, “kambur”, “kel” vs. demekle; kişiye “psikopat”, “frengili” veya “AİDS’li” demekle, hakaret suçu işlenmiş olur.
Dikkat edilmelidir ki; davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amacına yönelik olarak belli bir siyasî kanaatin isnat edilmesi hâlinde de hakaret suçu oluşur. Örneğin, bir kişiye “faşist”, “komünist” veya “mürteci” demekle, hakaret suçu işlenmiş olur. Bir kişiye izafeten söylenen sözün veya bulunulan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, toplumda hâkim olan telâkkileri, örf ve âdetleri göz önünde bulundurmak gerekir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Sözde ermeni soykırımına hukuksal bakış ahmetsacit Hukuk Sohbetleri 6 19-10-2006 00:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,21678209 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.