Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Tapu Sicili+zamanaşimi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-07-2013, 23:53   #1
armegedon23

 
Varsayılan Tapu Sicili+zamanaşimi

Herkese iyi geceler.

Müvekkile ait taşınmaz şuyulandırma sonrası sehven Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü adına tescil ediliyor. Sehven tescil yılı 1993. Sehven tescil Tapu sicil müdürlüğünün kabulünde. OSB ise bu taşınmazları özel bir şirkete satıyor.

1-Müvekkilin mirasçılarının bir kısmının açacağı davanın türü ne olmalıdır?

2-Tapu sicilinin tutulmasından dolayı hazine taraf gösterilmeli midir?

3- 1 yıllık ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin etkisi ne olur. Mülkiyet hakkı zamanaşıma uğrarmı?

Teşekkür ederim.
Old 27-07-2013, 22:11   #2
emrah akbulut

 
Varsayılan

tapu iptali davası açılabilir ancak 20 yıllık zamanaşımı işleyeceği kanaatindeyim. iyiniyetli değildir. olağanüstü zamanaşımı ile kazanılacağını düşünüyorum.
Old 28-07-2013, 23:09   #3
armegedon23

 
Varsayılan

Yolsuz tescilden sonra taşınmaza satış suretiyle malik olan özel şirketler tapuya güven ilkesi gereği iyi niyetli kabul edileceklerinden tapu iptal tescil davası açılamaz diye düşünüyorum.

Olayımız da yolsuz tescil tarihi 1993 yılı, özel şirketlere satış tarihi 2005 yılı.

OSB'ye karşı açılacak tazminat davasının hukuki nitelemesi nedir.

Tapu sicilinin tutulmasından dolayı hazineye tazminat davası açılabilir mi? Zaman-aşımı engeline takılır mıyız? Tşk ederim
Old 29-07-2013, 10:31   #4
Dr.DOGRAMACI

 
Varsayılan

Merhabalar,

Tescil işlemi geçerli bir hukuki sebebe dayanmadığından yolsuz tescil söz konusu olup anlaşıldığı üzere göre malik olarak görünen kimse 10 yıldan fazla süre aralıksız ve davasız zilyetliği de bulundurmuştur.
İyi niyet konusunda; kötü niyet resen gözetilen, itiraz niteliğinde olduğundan her zaman iddia edilebilir.

Burada OSB'ye karşı ancak kötüniyet iddiasıyla tapu iptali ve tescil davası her zaman açılabilir.

Bunun dışında ancak Devlete karşı tazminat davası açılabilir.
Tazinat için zamanaşımı ise 2 ve 10 yıllık sürelere tabidir.

Saygılarımla.
Old 29-07-2013, 19:31   #5
armegedon23

 
Varsayılan

Tapu iptal ve tescil davasının muhattabı dava tarihi itibariyle kayıt Maliki olmayan OSB olabilirmi? Yolsuz tescil sonrası tasinmazi tapuya güvenerek edinen kisi iyi niyetli kabul edilmeyecek mi. Bu durumda üçüncü kisiyede tapu iptal ve tescil davasi açılamaz diye düşünüyorum.

10 yıllık Aralıksız ve davasiz zilyetlik hangi kanunda var? Ben bu konuda sınırlama oldugunu yeni duydum.
Old 30-07-2013, 07:46   #6
Dr.DOGRAMACI

 
Varsayılan

4721 sayılı Türk Medeni kanunu
Alıntı:
5. Kazandırıcı zamanaşımı
a. Olağan zamanaşımı
MADDE 712. Geçerli bir hukuki sebep olmaksızın tapu kütüğüne malik olarak yazılan kişi, taşınmaz üzerindeki zilyetliğini davasız ve aralıksız olarak on yıl süreyle ve iyiniyetle sürdürürse, onun bu yolla kazanmış olduğu mülkiyet hakkına itiraz edilemez.

2. İyiniyetli üçüncü kişilere karşı
MADDE 1023. Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.

2. Sorumluluk
MADDE 1007. Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Merhaba,

Muhatap Devlettir. Yolsuz tescil nedeniyle tapu iptal ve tescil davası idareye karşı açılabilir. Tapu kaydına güvenen iyi niyetli kişiler korunur. 3. kişiye iyi niyetli olmadığı iddiasıyla dava açılabilir.
Old 30-07-2013, 15:58   #7
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/13012
Karar: 2005/12391
Karar Tarihi: 23.11.2005


TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - TAPU İPTAL TESCİL OLMADIĞI TAKDİRDE TAZMİNAT İSTEMİ - İMAR ŞUYULANDIRMA İŞLEMLERİ İDARİ YARGI YERİNDE İPTAL EDİLMEDİKÇE İMARLA ALINAN TAPU KAYITLARININ YOLSUZ TESCİL NİTELİĞİNDE OLDUĞUNDAN SÖZ EDİLEMEYECEK OLMASI

ÖZET: İmar şuyulandırma işlemleri idari yargı yerinde iptal edilmedikçe imarla alınan tapu kayıtlarının yolsuz tescil niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği gibi eldeki davanın da dinlenemeyeceği kuşkusuzdur.



(3194 S. K. m. 18) (2981 S. K. m. 10) (4721 S. K. m. 1023)

Dava: Taraflar arasında görülen davada; davacı, 471 sayılı kadastro parselinin mülkiyetinin vakfa ait olduğunu, imar uygulaması sonucunda oluşan parsellerin belediye adına tescil edildiğini ileri sürüp, 11 nolu parselin tapusunun iptali ile vakıf adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde 7.500.000.000.TL. tazminatın taşınmaz bedeline karşılık tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı belediye, parselasyon planı iptal edilmeden tapu iptal ve tescil istenemeyeceğini, diğer davalı ise iyi niyetle çekişmeli taşınmazı satın aldığını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.

Karar, davalılar tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.3.2004 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen vekili avukat Belgin Yalçın geldi. Davetiye tebliğine rağmen temyiz eden vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare Tetkik Hakimi A. Sevil Çalıkoğlu tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, tapu iptal tescil olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın 471 sayılı kadastral parsel olarak Hazine adına tespit edildiği, bu tesbite karşı vakıflar idaresince Hazine hasım gösterilmek suretiyle, kadastro mahkemesinde tesbite itiraz davası açıldığı bu davanın devamı sırasında (yargılama aşamasında) çekişme konusu taşınmazın imar kapsamına alındığı ve imar planın 5.1.1993 tarihinde onaylandığı; dava sonunda çekişme konusu 471 sayılı parselin, davacı vakıflar idaresi adına tesciline karar verildiği ve vakıflar idaresi adına sicil oluştuğu, ne var ki, taşınmazın daha önce onaylanan imar planı gereğince şuyulandırmaya tabi tutularak 471 sayılı kadastral parselin 6,7,8,9,10, 11 sayılı imar parsellerine dönüştürüldüğü ve eldeki davaya konu 11 nolu imar parselinin Antalya Belediye'si adına tescil edildiği, Belediyenin bu parseli Kepez Belediye'sine, Kepez Belediye'sinin de bir kısım payı dava dışı Ali'ye tahsis ettiği, daha sonra da belediye ve Ali tarafından davalı Mehmet Öztürk'e satıldığı ve taşınmazın halen son kayıt maliki olan davalı Mehmet Öztürk üzerinde bulunduğu görülmektedir. 3194 Sayılı Yasasının 18.maddesi ve 2981 Sayılı Yasanın 10/c maddesi uyarınca yapılan imar şuyulandırma işlemleri idari yargı yerinde iptal edilmedikçe imarla alınan tapu kayıtlarının yolsuz tescil niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği gibi eldeki davanın da dinlenemeyeceği kuşkusuzdur.

Öte yandan, ikinci el durumunda bulunan davalının da Medeni Kanunun 1023. maddesinin koruyuculuğu altında olacağı gözetilmelidir.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

Sonuç: Davalıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene iade edilmesine, 23.11.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 31-07-2013, 13:28   #8
armegedon23

 
Varsayılan

Sayın Doğramacı ve Sayın Akpunar yanıtlarınız için tşk ederim. Ben bu konuda imar sonrası oluşan parselin OSB tarafından 3. kişiye satılıp devri yapılmış olması nedeniyle 3. kişinin iyiniyetli olduğunu düşünerek, sadece osb aleyhine mülkiyet hakkının zamanaşımına uğramayacağı ilkesi gereğincede tazminat davası açtım. Sayın Akpunar eklediğiniz kararı okumuştum daha önce ama, aşağıda ki kararı görünce fikrim değişmişti. Umarım yanılmamışımdır.




T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2012/5-512
Karar: 2012/822
Karar Tarihi: 21.11.2012


TAZMİNAT DAVASI - İMAR UYGULAMASI NEDENİYLE EL ATILAN TAŞINMAZ - DEVLETİN İMAR İŞLEMİ SIRASINDA ELEMANLARIN İHMALİNDEN KAYNAKLANAN SORUMLULUĞU - DİRENME KARARININ İSABETLİ OLUŞU- DİĞER TEMYİZ İTİRAZLARININ İNCELENMESİ İÇİN DOSYANIN DAİRESİNE GÖNDERİLMESİ

ÖZET: Dava, imar uygulaması nedeniyle el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davacının, Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan bir zararlarının oluştuğu ve bu zararın tazminini Devletten isteyebileceği, Devletin imar işlemleri sırasında elemanların ihmalinden kaynaklanan sorumluluğunun da 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddesi kapsamında olması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu durumda, yerel mahkemenin bunu amaçlayan direnme kararı doğrudur. Ne var ki, Özel Dairece işin esası yönünden bir inceleme yapılmadığından, bu yöne ilişkin davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının incelenebilmesi için dosyanın dairesine gönderilmesi gerekmektedir.

(AİHS 1 NOLU PROTOKOL) (3194 S. K. m. 17) (4721 S. K. m. 1007) (YHGK 20.04.2011 T. 2011/13-37 E. 2011/198 K.) (HACISALİHOĞLU - TÜRKİYE DAVASI)

Dava: Taraflar arasındaki <Tazminat> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hatay 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davalı Belediye yönünden görevsizlik nedeniyle davanın reddine, davalı Hazine yönünden davanın kabulüne dair verilen 23.06.2009 gün ve 2008/263 E. 2009/192 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nin 02.03.2011 gün ve 2010/19127 E. 2011/3533 K. sayılı ilamı ile

(...Dava, imar uygulaması nedeniyle el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece ….. Belediye Başkanlığı hakkındaki davanın idari yargı görev alanında kaldığından bahisle reddine, Hazine aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekilince temyiz edilmiştir.

Davacının imar uygulamasına giren taşınmazlarının 505,40 m²sine davalı Belediyece el atılmıştır.

1- 3194 sayılı İmar Kanununun 17/son maddesi, <Bu maddeye göre bedel takdirleri ve bu bedellere itiraz şekilleri 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılır.> hükmünü ihtiva ettiğinden davalı Belediye Başkanlığı yönünden işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, gerekçede yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi,

2- Kabule göre de;

Davacının zararı davalı Belediye Başkanlığının yapmış olduğu imar uygulamasından kaynaklandığından, Hazine hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı ...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, tazminat istemine ilişkindir.

Davacılar, kayden malik oldukları taşınmazların imar uygulamasına tabi tutulmasından sonra Hazine'nin mera iddiasıyla açtığı tapu iptali ve tescil davasının Hazine lehine sonuçlanması sonucu, taşınmazlarından imardan sonra ayrıca 505,40 m2'lik kısmın fazladan Hazine adına tescil edildiğini beyan ederek, imar uygulamasının davalı Belediye tarafından yapılması ve davacı parsellerinden toplam 505,40 m2'lik kısmından fazladan davalı Hazine adına tescil edilmesi nedeniyle tazminat talep etmişlerdir.

Yerel mahkemece, …. Belediye Başkanlığı hakkındaki davanın idari yargı görev alanında kaldığından bahisle reddine, Hazine aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairece; davalı hazine vekilinin temyizi üzerine yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçeler ile yerel mahkeme kararı bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını, davalı hazine vekili temyize getirmiştir.

1- Genel Kuruldaki görüşmeler sırasında, öncelikle bozma ilamının birinci bendinde belirtilen davalı belediye yönünden uyuşmazlığın adli yargı yerinde mi? Yoksa İdari Yargı yerinde mi? Görülmesi gerektiği hususu incelenerek oylanmış, davadaki isteğin belediye tarafından yapılan idari işlemin iptaline yönelik olmadığı, belediyenin imar işlemi yaparken özel mülkiyete konu olmayan mera parselini imar düzenlemesinde kişi adına tescil ettiğinden bahisle tazminat istendiği, bu şekilde açılan bir tazminat davasının adli yargıda görülmesi gerektiği oyçokluğu ile kabul edilmiş, görev konusu yargılamanın her aşamasında da gözetilebileceğinden yerel mahkemenin bu yöndeki direnme kararı usul ve yasaya aykırı görülerek bozulması gerekmiştir.

2- Bozma ilamının ikinci bendinde belirtilen davalı Hazine’ye husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği hususu incelenmiş, bozma ilamının ikinci bendinin başında bulunan kabule göre ifadesinin yazım hatası ve bu bentte belirtilen hususun da bozma kapsamı içinde olduğu kabul edilerek, davacının imar öncesi malik olduğu taşınmazın bir bölümünün imar uygulaması sonucu hazine adına tescil edildiği bunun karşılığı olarak kendisine özel mülkiyete konu olmayan mera niteliğindeki taşınmazdan pay verildiği, imar uygulamasının kesinleşmesinden sonra Hazine tarafından mera iddiasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davası sonucu adına imarla oluşan tapu kayıtlarının iptal edilmesi nedeniyle zarara uğradığı bu bakımdan davada hazineye de husumet düştüğü kabul edilmelidir.

Bu aşamada, somut olaydan doğan zararın, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan zarar kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunun açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun <Sorumluluk> kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi; <Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.

Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.> hükmünü içermektedir.

Davaya konu somut olayda, imardan önce mera olarak kayıtlı taşınmaz yapılan imar uygulaması ile davacı adına tescil edilmesi nedeniyle imar işlemine süresi içinde Hazine adına itiraz etmekle yükümlü olan görevliler üzerlerine düşen görevlerini yapmamışlardır. Tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki imar işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK’nun 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir.

Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür.

Bilindiği üzere, AİHM, 8 Temmuz 2008 tarihli ihlal kararında, başvuranların tapuları iptal edilinceye ve Hazine adına tescil edilinceye kadar, taşınmazların hukuken maliki olduklarını ve mülkiyet haklarının tartışmasız delilini teşkil eden sicile güven ilkesinden yararlandıklarını, mülkiyet hakkından, kamu yararı bulunması nedeniyle mahkeme kararıyla mahrum kaldıklarını, ancak, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığını kaydederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamadığı gerekçesiyle AİHS’ye Ek 1 No.’lu Protokol’ün 1.maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Benzer konudaki 2 Haziran 2009 tarihli ve 343/04 başvuru nolu Hacısalihoğlu-Türkiye kararında da yine aynı sonuca ulaşmıştır.

AİHM, 13 Ekim 2009 tarihinde adil tatmine ilişkin kararını açıklamıştır. Söz konusu kararda, başvuranların mülklerinden bir yargı kararıyla yoksun bırakıldıkları tespitine yer verilmiştir. AİHM, başvuranlara uygulanan yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak, gösterilen tabiatın ve ormanların korunması amacının 1 No.’lu Ek Protokol’ün 1.maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatmıştır. Bu çerçevede AİHM, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmemesi durumunda mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ve hiçbir tazminat ödenmemesi durumunun ise 1 No.’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi anlamında ancak istisnai koşullarda meşruiyet kazanabileceğini ve mevcut davada mülklerinin Hazine’ye devredilmesi nedeniyle başvuranlara hiçbir tazminat ödenilmediğini ifade etmiştir (aynı ilkeler HGK. nun 20.04.2011 gün ve 2011/13-37-198 sayılı kararında da değinilmiştir.)

Sonuç itibariyle; davacının, Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan bir zararlarının oluştuğu ve bu zararın tazminini Devletten isteyebileceği, Devletin imar işlemleri sırasında elemanların ihmalinden kaynaklanan sorumluluğunun da TMK.’nun 1007. maddesi kapsamında olması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Bu durumda, yerel mahkemenin bunu amaçlayan direnme kararı doğrudur. Ne var ki, Özel Dairece işin esası yönünden bir inceleme yapılmadığından, bu yöne ilişkin davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının incelenebilmesi için dosyanın dairesine gönderilmesi gerekmektedir.

Sonuç: 1- Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen <Geçici madde 3> atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,

2- (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, direnme uygun bulunmakla, davalı Hazine vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı HMK'na eklenen <Geçici madde 3> atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı HUMK. nun 440/1. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.11.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Direnme kararına konu olayda Yargıtay Yüksek Özel Dairesi ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık konularından birisi de, davalı Belediye aleyhine açılan davanın Adli Yargı yerinde mi, yoksa İdari Yargı yerinde mi görüleceği hususudur.

Yargıtay (5). Hukuk Dairesi'nin bozma ilamında vurguladığı üzere davacının zararı, davalı Belediye Başkanlığı'nın yaptığı imar uygulamasından kaynaklanmıştır.

Ancak; dava konusu olayda 3194 sayılı İmar Yasası'nın 17/son maddesinde yazılı <Bu maddeye göre bedel takdirleri ve bedellere itiraz şekilleri 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun hükümlerine göre yapılır> düzenlemesinin uygulama yeri yoktur.

Zira davacının, davalı Belediyenin takdir ettiği bir bedele itirazı sözkonusu değildir. İmar uygulaması sonucu hukuka aykırı şekilde taşınmazda oluşturulan miktar azalmasının tazmini talep edilmektedir.

Davalı Belediye, davaya konu işlemi İdare Hukuku kural ve gereklerine göre yapmıştır.

11.02.1959 gün ve 1958/17 Esas, 1959/15 Karar sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararında ifade edildiği üzere bir idari kararın ve fiilin sonucunda meydana gelen zararlara ilişkin davalar idari yargı yerinde görülmelidir.

Davalı Belediye'nin bizzat veya kurduğu bir şirket aracılığı ile Özel Hukuk Kurallarına göre yürüttüğü bir faaliyet sözkonusu değildir.

Hal böyle olunca, davalı Belediye aleyhine açılan tazminat davasının tam yargı davası olarak idari yargı yerinde görülmesi gerektiği ve bu hususa değinen yerel mahkeme kararının bu yönden onanması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki düşüncesine katılmıyorum. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 31-07-2013, 14:31   #9
armegedon23

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi
Esas: 2007/65
Karar: 2007/1944
Karar Tarihi: 27.02.2007


TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - İMAR UYGULAMASI İŞLEMİNİN İDARİ NİTELİKTE OLMASI - HAK SAHİPLİĞİ LİSTESİ DIŞINA ÇIKILARAK KAYIT OLUŞTURULMASININ YOLSUZ TESCİL OLMASI - ÇEKİŞMENİN GİDERİLMESİNDE ADLİ YARGININ GÖREVLİ OLMASI

ÖZET: İmar uygulaması sonunda düzenlenen hak sahipliği listesi kesinleştiği halde, orada belirlenen hak durumunun olduğu gibi sicile yansıtılması gerekeceği kuşkusuzdur. Davacı, kesinleşen listenin sicile yansıtılmadığını ileri sürmüştür. İdari karara dayalı cetvelin sicilde infazı sırasında, hak sahipliği listesi dışına çıkılarak kayıt oluşturulması yolsuz tescil niteliğinde olup bu durumda çekişmenin giderilmesinin adli yargının görevinde olduğu açıktır.


(4721 S. K. m. 1025) (743 S. K. m. 933)

Dava: Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden malik olduğu 8 ayrı taşınmazın imar uygulamasına tabi tutularak, imar parsellerinin oluşturulduğunu kesinleşen şuyulandırma cetvelinde 621 ada 1 ve 622 ada 1 parsel sayılı taşınmazların adına şuyulandırıldığı halde tapuya tescili sırasında usulsüzlük yapılarak dava dışı şirket ve kişiler adına sicil oluşturularak davalı şirkete temlik edildiğini, ayrıca 164 ada 18 parselden belediyece fazla D.O.P.kesintisi yapılarak 641 ada 1 ve 655 ada 1 parselde yeşil alan olarak tescil edildiğini ileri sürerek tapuların iptali ile adına tescili isteğinde bulunmuştur.

Davalı T. Turizm İnşaat A.Ş. iyi niyetli malik olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.

Davalı belediye, davanın görev yönünden reddini savunmuştur. Mahkemece; tapu sicil müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle, diğer davalılar yönünden ise imar işleminin idari yargı yerinde iptal edilmediği, geçerliliğini koruduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.2.2007 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Kemal Karabatak ile temyiz edilen T. Turz. İnş. San. A.Ş. vekili avukat S. K. Öcal, Hazine vekili Avukat U. Sarp geldiler.

Davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Ü. Akdoğan tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, imar uygulamasına dayanak yapılan encümen kararının geçerliliğini koruduğu gerekçisiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden çekişme konusu 621 ada 1 ve 622 ada 1 parsel sayılı taşınmazların 2981-3290 Sayılı Yasanın 10/c maddesi uygulaması sonucu şuyulandırma cetvelinde davacı A. İnşaat Turizm Sanayi Ltd. Şirketi adına şuyulandırıldığı, tescile esas dağıtım cetvelinde ise 621 ada 1 parselin 26.10.2001 tarihinde imarla Ç. İthalat, İhracat Metal Sanayii A.Ş. adına, 622 ada 1 parselin ise 26.10.2001 tarihinde imarla dava dışı Y. Öztürk ve İ. Öztürk adlarına paylı mülkiyet üzere sicil kaydı oluşturulduğu, anılan maliklerin 621 ada 1 parseli 20.6.2003 tarihinde, 622 ada 1 parseli ise 6.4.2004 tarihinde satış suretiyle davalı T. Turizm Sanayii A.Ş.'ye temlik ettikleri anlaşılmaktadır.

Davacı; dava konusu 621 ada 1 ve 622 ada 2 parsel sayılı taşınmazların dava dışı şirket ve şahıslar adına tescili ile davalı şirkete temlikinin yolsuz tescil niteliğinde olduğunu, 641 ada 1 parsel ile 655 ada 1 parselinde imar uygulaması ile fazla D.O.P.kesintisi yapılmak suretiyle belediye adına yeşil alan olarak tescil edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.

2981-3290 Sayılı Yasanın 10/c maddesi uyarınca yapılan imar uygulaması işleminin idari nitelikte olduğu tartışmasızdır.

Mahkemece, idari karara dayalı olarak, düzenleme ortaklık payı (D.O.P.) adı altında fazla kesinti yapıldığı ileri sürülen taşınmazlara yönelik isteğin idari yargının görevinde kaldığı gözetilmek ve bu olgu benimsenmek suretiyle reddedilmiş olması doğrudur.

Davacının buna yönelik temyiz itirazları yerinde değildir reddine.

Öteki temyiz itirazlarına gelince;

Bilindiği üzere; anılan uygulama sonunda düzenlenen hak sahipliği listesi kesinleştiği halde, orada belirlenen hak durumunun olduğu gibi sicile yansıtılması gerekeceği kuşkusuzdur. Davacı, kesinleşen listenin sicile yansıtılmadığını ileri sürmüştür. İdari karara dayalı cetvelin sicilde infazı sırasında, hak sahipliği listesi dışına çıkılarak kayıt oluşturulması Türk Medeni Kanununun 1025 (eski 933) maddesinde açıklandığı üzere yolsuz tescil niteliğinde olup bu durumda çekişmenin giderilmesinin adli yargının görevinde olduğu açıktır.

Hal böyle olunca, yolsuz tescil iddiasıyla açılan istek yönünden, iddia ve savunma doğrultusunda tüm delillerin toplanıp, sonucuna göre işin esası yönünden bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.

Sonuç: Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 500.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, peşin alınan harcın temyiz edene iade edilmesine, 27.02.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
tapu sicili iptali av.özkan demirel Meslektaşların Soruları 3 16-08-2011 15:58
Tapu Sicili - Üçüncü Şahsın İyiniyeti Turhan Kızar Meslektaşların Soruları 2 31-01-2009 10:07
Kıyı Kenar Çizgisi-tapu İptali Ve Kal İstemi-tapu Sicili Av.Özlem Kansiz Meslektaşların Soruları 5 03-07-2008 17:59


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05753398 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.