Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Tanik bildirme - ikinci tanik listesi yasagi - islah

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 02-09-2018, 23:03   #1
Av. Karadağlı

 
Mutsuz Tanik bildirme - ikinci tanik listesi yasagi - islah

Herkese merhaba,
Devam eden kadastrodan onceki sebebe dayali tapu iptali ve tescil davamizla ilgili goruslerinizi rica ediyorum..

Dava ozetle; muvekkile babadan kalma tapusuz tasinmazi kadastro tespiti sirasinda 3. Kisi kendi adina tespit ve tapuda tescil ettiriyor. Muvekkile 10 yillik dava suresi dolmadan az bir zaman kala haber geliyor ve tapu iptali ve tescil davamizi suresinde acip muvekkil adina tescil talep ettik. Kesif yapildi, kesifte tanik ve mahalli bilirkisi tasinmazin muvekkilin babasinin yeri oldugunu beyan ettiler. "muvekkilin babasina aitse butun mirascilar davayi acmaliydi" diye ehliyet itirazinda bulundu.

Oncelikle sorum su; taniklarimizi bildirmek icin durusmada sure talep etmistik ancak mahkeme "taniklarin isim bildirmeksizin kesif yerinde hazir edilmesine" seklinde karar verdi. Ancak kesif gunu tum iki tanigimiz gelemedi. Bu durumda bir sonraki celseye taniklarin geri kalanlarini hazir etsek? Mahkemenin taniklarimizi bildirmek icin hic sure vermemis olmasi ve liste vermemis olmamiz bu talebi guclendirir mi? Cunku tasinmazin muvekkile kaldigina diger mirascilarin hak sahibi olmadigina iliskin paylasimi bilen taniklarimiz dinlenmediler.

Ya da davayi islah edip yeni delil listesi mi verilmeli? Yargitayin "islahla yeni vakialar ve buna iliskin taniklar bildiriliyorsa 2. Tanik listesi yasagindan bahsedilemez" seklinde kararlari var.. Muvekkilin babadan kalan yerlerle ilgili kardesleri ile yaptigi paylasimi yeni vakia olarak ileri surmek islah etmek konusunda gorusleriniz nedir? Aklima takilan husus dava dilekcemizde zaten babadan kalan yer oldugunu beyan etmis olmamiz nedeniyle yeni bir vakia olarak degerlendirilir mi?

Son olarak; secilen 3 mahalli bilirkisiden biri kesfe geldi. Diger iki Bilirkisi de davali tarafin baskisi nedeniyle gelmediler. Bu durumda kesfin yeniden yapilmasi ve yeniden iki eksik bilirkisinin secilmesini talep etmeyi dusunuyorum.

Bu hususlarda goruslerinizi rica ediyorum. Simdiden tesekkur ederim..
Old 03-09-2018, 15:16   #2
mustafaözgen

 
Varsayılan

Bilirkişi raporuna göre rapora ilişkin beyanlarınızda raporun olumlu olup olmamasına göre tanık listenizi sunmanızda yarar bulunmaktadır. Rapor olumlu ise tanık ve keşif itirazında bulunmanız mantıksız olacağı için müspet manada beyan hazırlarsınız. Olumsuz raporda yeniden bilirkişilerin tam ve hazır olması ile birlikte getirebileceğiniz tüm tanıkları hazır etmenizde büyük yarar olacaktır. Islah süreci uzatmanın yanında olumsuz hava oluşturacaktır.
Old 06-09-2018, 21:00   #3
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Kesif yapildi, kesifte tanik ve mahalli bilirkisi tasinmazin muvekkilin babasinin yeri oldugunu beyan ettiler. "muvekkilin babasina aitse butun mirascilar davayi acmaliydi" diye ehliyet itirazinda bulundu.
Siz dava dilekçenizde bu taşınmazın öncesinde davacının babasına ait, sonrasında da taksim yolu ile davacıya bırakıldığını belirttiyseniz; davanın esası aydınlanmadan dava hakkı yokluğundan redde şu aşamada karar verilemez. Ancak iddianızı kanıtlayamamanız halinde davanız bu sebeple reddedilir. Tüm mirasçılar davayı açsaydı da, mirasçılık payları oranında tescil sağlanacaktı. Müvekkilinizin istediği bu değil zaten.
Alıntı:
taniklarimizi bildirmek icin durusmada sure talep etmistik ancak mahkeme "taniklarin isim bildirmeksizin kesif yerinde hazir edilmesine" seklinde karar verdi.
Bu doğru bir usul değil. Tanık listenizi yazılı olarak vermenizde yarar var. Keşifte dinlenilenlerle birlikte diğer tanıklarınızın isimlerini ve hangi konuda dinlenileceklerini açıklayan bir tanık dilekçesi vermeniz uygun olacaktır.
Alıntı:
Muvekkilin babadan kalan yerlerle ilgili kardesleri ile yaptigi paylasimi yeni vakia olarak ileri surmek islah etmek konusunda gorusleriniz nedir?
Sayın mustafaözgen'in ıslah noktasındaki görüşüne katılıyorum. Islaha gerek olmadığını düşünüyorum. Davada taşınmazın müvekkilinize ait olduğunu iddia etmeniz zaten tüm vakıaları kapsıyor diye düşünüyorum. Yoksa babaya ait bir malı davacı sadece kendine nasıl hangi gerekçe ile tescil ettirebilecek. Diğer mirasçıları nasıl bertaraf etmiş olacak? Tüm tanıklar dinlenildikten sonra esasa ilişkin beyanlarla açıklama yapılabilir diye düşünüyorum. (Tanık listesi verirken de hangi noktada dinlenileceklerini yazmanız bu sebeple de iyi olacak.)
Alıntı:
Son olarak; secilen 3 mahalli bilirkisiden biri kesfe geldi. Diger iki Bilirkisi de davali tarafin baskisi nedeniyle gelmediler. Bu durumda kesfin yeniden yapilmasi ve yeniden iki eksik bilirkisinin secilmesini talep etmeyi dusunuyorum.
Yapılan keşfe itirazınızı zapta geçirebilirdiniz. Tek mahalli bilirkişinin olayı aydınlatmaya yetmediğini ve keşfin eksik ve hak edildiği gibi yapılmadığını açıklayan bir dilekçe ile yeniden bilirkişi isim listesi istenilmesini ve keşif yapılmasını talep edebilirsiniz. Hakim aksi düşüncede ise talebi reddedecektir. Ama siz, aleyhinize bir karar olasılığına karşı, bu yönden istinaf gerekçesine sahip olabilirsiniz.

Kolaylıklar dilerim.
Old 07-09-2018, 11:14   #4
avktderya

 
Varsayılan

Kadastro davaları re sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu davalardır , tanık listesi verebilirsiniz Saygılarımla
Old 07-09-2018, 15:28   #5
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avktderya
Kadastro davaları re sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu davalardır , tanık listesi verebilirsiniz Saygılarımla
Dava kadastro davası olmadığından Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan tapu iptal ve tescil davası olduğundan re'sen araştırma ilkesi geçerli olamayacaktır düşüncesindeyim.

Dava dilekçesinde tanık deliline dayanıldıktan sonra mahkemece tanık isimlerinin bildirilmesi için kesin süre de verilmediğinden şimdi verilecek tanık listesine ikinci tanık listesi nitelemesi de yapılmamalıdır.

Saygılarımla,
Old 07-09-2018, 15:31   #6
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Yol gösterici bir karar...

8.Hukuk Dairesi
Esas: 2013/1932
Karar: 2014/53
Karar Tarihi: 13.01.2014

Dava ve Karar: M.. A.. ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Şirvan Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 16.10.2012 gün ve 301/416 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı vekilleri dava dilekçelerinde, kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edilen 118 ada 1 sayılı parselin dilekçeye ekli krokide gösterilen kısmı bakımından tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulü ile Hazine adına tapuda kayıtlı 118 ada 1 sayılı parselin içerisinde teknik bilirkişi tarafından düzenlenen 06.04.2012 tarihli rapor ve krokisinde A harfiyle gösterilen kısım bakımından tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine hüküm davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.

Davacı vekili dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazın davacının dedesinden babasına ondan da vekil edenine intikal ettiğini, aralıksız çekişmesiz 100 yılı aşkın zilyetliğinin bulunduğunu bildirmişler ise de; dededen babaya, babadan da davacıya intikal şekli konusunda herhangi bir açıklamada bulunmamışlar, keşifte dinlenen bir mahalli bilirkişi ile 03.07.2012 tarihli yargılama oturumunda resen alınan ara kararı gereğince dinlenen tutanak bilirkişilerinin beyanlarında da dava konusu yerin davacının dedesinden babasına, ondan da davacıya geçtiğini bildirmişler, ancak, davacıya intikal şekli konusunda hiçbir beyanda bulunmadıkları anlaşılmıştır.

Dava konusu yer davacının dedesinden babasına, babasından da kendisine geçtiği ve intikal şekli konusunda herhangi bir bilginin de elde edilemediği anlaşıldığına göre dededen intikal eden taşınmazın TMK.nun 701 ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğunun kabulü gerekir. Elbirliği mülkiyetinde, mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı tescili istenen taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK.nun 702. maddesi gereğince, tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Davada bir tasarrufi işlem olup, tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişilere karşı dava açmaları zorunludur. Davacı vekilleri dava dilekçelerinde dilekçeye ekli krokide işaretlenen kısmın vekil edeni adına iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir. Tereke adına yani murisin tüm mirasçıları adına iptal ve tescil isteğinde bulunmadıklarına göre kural olarak, başka mirasçıların bulunması halinde bir davacının terekeye dahil bir taşınmaz için tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma aktif sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmamaktadır.

Bu nedenle, öncelikle taşınmazın kendisinden kaldığı iddia edilen dedeye ait veraset belgesinin alınması için davacıya süre ve imkan tanınmalıdır.

Şayet, dededen kalan taşınmazlar tüm mirasçılarının katılımıyla yapılan paylaşım sonucu davacının babasına ve onunda terekesinin paylaşımı ile satış yada bağışla davacıya intikal etmiş ise davanın bulunduğu bu haliyle yürütülmesi ve aşağıda belirtilecek eksikliklerin yerine getirilmesi zorunludur.

Dededen intikal eden taşınmazın paylaşılmadığı saptandığı takdirde terekenin el birliği hükümlerine tabi olduğu ve alınacak veraset belgesine göre davacı dışında başka mirasçılarının da bulunduğu gözetilerek davacının da tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti olmadığı göz önünde tutularak davanın reddine karar verilmesi düşünülmelidir.

Mahkemece, kazanma koşulları ve süresinin davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.

Yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede; sadece bir yerel bilirkişi ile mahkemece alınan ara karar gereğince kendiliğinden çağırıp yargılama oturumunda dinlendiği iki tespit bilirkişisinin beyanı ile yetinilerek hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Zilyetlik maddi olaylardan olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14/1. maddesi uyarınca yerel bilirkişi, tanık ve her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Mahkemece, tarafların tanık ve delillerini bildirmeleri için kendilerine süre ve imkan tanınmadığı gibi (davacı taraf tanık deliline dayanmıştır) yerel bilirkişi listesinde üç kişi olduğu halde bir tek kişinin beyanı ile yetinilmesi de doğru değildir. Diğer iki bilirkişinin herhangi bir gerekçe gösterilmeden dinlenilmemesi de usule aykırıdır. Ayrıca, verilen keşif ara kararı da usul ve kanuna aykırı olup, tanıkların ne şekilde dinleneceği konusunda herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. Bundan ayrı, Genel Mahkemelerde açılan davalarda taraflarca hazırlama kuralı geçerli olup, onların gösterdiği delillerle mahkeme bağlı olduğundan kendiliğinden tarafların gösterdikleri tanık ve deliller dışında tespit bilirkişilerinin çağırılıp dinlenilmesi doğru görülmemiştir.

Bu nedenle mahkemece, tarafların tanık ve delillerini bildirmeleri için kendilerine süre ve imkan tanınması, dava konusu 118 ada 1 sayılı parselin toplam 180046 m2 büyüklükte bir yer olduğu ve ham toprak niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği bu bakımından taşınmazın niteliği konusunda duraksama söz konusu olduğunda dava konusu parsele komşu 142, 143, 119/1, 102/1 ve ayrıca Kadastro Müdürlüğü'nden getirtilecek birleşik pafta üzerinde belirlenecek diğer komşu ada ve parselle ait kadastro tutanakları ile bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları yerlerden getirtilerek dosyaya eklenmesi, yeniden yapılacak keşifte teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla komşu kayıt ve belgelerin zemine uygulanması, dava konusu taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, yerel bilirkişi ve tanıkların HMK.nun 243 ve 244. maddeleri gereğince davetiye keşif yerine çağrılmaları, davetiye ile gelmedikleri takdirde aynı Kanunun 245. maddesinin gözetilmesi, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenilmeleri, ham toprak niteliğiyle tespit ve tescil edilen taşınmazın ne şekilde davacıya intikal ettiği, dava konusu yerin imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, zilyetliğin başlangıç ve sürecinin yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, davacının dedesinden babasına ve babasından da davacıya ne şekilde intikal ettiği, her ikisine ait terekenin tüm mirasçılarının katılımı ile yöntemine uygun bir biçimde paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşılmış ise dava konusu yerin davacıya düşüp düşmediği hususlarının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde yerel bilirkişi ve tanıklara sorular yöneltilmek suretiyle tespit edilmesi, daha önce götürülmeyen başka bir ziraat mühendisi veya yüksek mühendisi aracılığıyla tescili istenen taşınmaz bölümü ile çevresindeki taşınmazların toprak yapısı incelenmek suretiyle gerekçeli ve denetime açık raporun kendisinden ve teknik bilirkişiden istenmesi, paylaşım tarihi gözetilerek bu tarihten itibaren davacının bağımsız 20 yıllık zilyetliğinin dolmamış olması halinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca muris ve tüm mirasçılar bakımından miktar araştırılmasının yapılması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

Hüküm kurulurken tesciline karar verilen taşınmazın miktarı ve sınırları ile hangi harfler işaret edilmiş ise bunun da hüküm fıkrasında yazılması ve bu konuda TMK.nun 713/7. fıkrasının gözetilmesi gerekmektedir. Anılan fıkraya göre, rapor ve kroki kararın eki sayılır.

Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 13.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Saygılarımla,
Old 11-09-2018, 13:11   #7
Av. Karadağlı

 
Varsayılan

Herkese görüşleri için teşekkür ederim...
Duruşmada hakim kapıda hazır ettiğimiz tanığımızı dinlemedi.
Bu durumda keşfin yeniden yapılmasını istemekten başka yol görünmüyor sanırım..
Old 11-09-2018, 14:17   #8
Av. Karadağlı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan mustafaözgen
Bilirkişi raporuna göre rapora ilişkin beyanlarınızda raporun olumlu olup olmamasına göre tanık listenizi sunmanızda yarar bulunmaktadır. Rapor olumlu ise tanık ve keşif itirazında bulunmanız mantıksız olacağı için müspet manada beyan hazırlarsınız. Olumsuz raporda yeniden bilirkişilerin tam ve hazır olması ile birlikte getirebileceğiniz tüm tanıkları hazır etmenizde büyük yarar olacaktır. Islah süreci uzatmanın yanında olumsuz hava oluşturacaktır.


Bilirkişi raporunda taşınmazın niteliği beyan ettiğimiz gibi tarla vasfında tespit edildi. Keşif sırasında mahalli bilirkişilerin eksik dinlenmiş olmasına ilişkin itirazda bulunmadık. Ancak rapor geldikten sonra beyanda bulunacağımızı belirttik. Bu durumda mahalli bilirkişilerden dinlenmemiş olan iki kişinin dinlenmesi için (keşfe zirai bilirkişiler katılmadan) mahalli bilirkişilerin dinlenmesini talep edebilir miyiz?
Old 11-09-2018, 14:23   #9
Av. Karadağlı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ufuk Bozoğlu
8.Hukuk Dairesi
Esas: 2013/1932
Karar: 2014/53
Karar Tarihi: 13.01.2014

Dava ve Karar: M.. A.. ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Şirvan Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 16.10.2012 gün ve 301/416 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı vekilleri dava dilekçelerinde, kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edilen 118 ada 1 sayılı parselin dilekçeye ekli krokide gösterilen kısmı bakımından tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulü ile Hazine adına tapuda kayıtlı 118 ada 1 sayılı parselin içerisinde teknik bilirkişi tarafından düzenlenen 06.04.2012 tarihli rapor ve krokisinde A harfiyle gösterilen kısım bakımından tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine hüküm davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.

Davacı vekili dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazın davacının dedesinden babasına ondan da vekil edenine intikal ettiğini, aralıksız çekişmesiz 100 yılı aşkın zilyetliğinin bulunduğunu bildirmişler ise de; dededen babaya, babadan da davacıya intikal şekli konusunda herhangi bir açıklamada bulunmamışlar, keşifte dinlenen bir mahalli bilirkişi ile 03.07.2012 tarihli yargılama oturumunda resen alınan ara kararı gereğince dinlenen tutanak bilirkişilerinin beyanlarında da dava konusu yerin davacının dedesinden babasına, ondan da davacıya geçtiğini bildirmişler, ancak, davacıya intikal şekli konusunda hiçbir beyanda bulunmadıkları anlaşılmıştır.

Dava konusu yer davacının dedesinden babasına, babasından da kendisine geçtiği ve intikal şekli konusunda herhangi bir bilginin de elde edilemediği anlaşıldığına göre dededen intikal eden taşınmazın TMK.nun 701 ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğunun kabulü gerekir. Elbirliği mülkiyetinde, mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı tescili istenen taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK.nun 702. maddesi gereğince, tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Davada bir tasarrufi işlem olup, tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişilere karşı dava açmaları zorunludur. Davacı vekilleri dava dilekçelerinde dilekçeye ekli krokide işaretlenen kısmın vekil edeni adına iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir. Tereke adına yani murisin tüm mirasçıları adına iptal ve tescil isteğinde bulunmadıklarına göre kural olarak, başka mirasçıların bulunması halinde bir davacının terekeye dahil bir taşınmaz için tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma aktif sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmamaktadır.

Bu nedenle, öncelikle taşınmazın kendisinden kaldığı iddia edilen dedeye ait veraset belgesinin alınması için davacıya süre ve imkan tanınmalıdır.

Şayet, dededen kalan taşınmazlar tüm mirasçılarının katılımıyla yapılan paylaşım sonucu davacının babasına ve onunda terekesinin paylaşımı ile satış yada bağışla davacıya intikal etmiş ise davanın bulunduğu bu haliyle yürütülmesi ve aşağıda belirtilecek eksikliklerin yerine getirilmesi zorunludur.

Dededen intikal eden taşınmazın paylaşılmadığı saptandığı takdirde terekenin el birliği hükümlerine tabi olduğu ve alınacak veraset belgesine göre davacı dışında başka mirasçılarının da bulunduğu gözetilerek davacının da tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti olmadığı göz önünde tutularak davanın reddine karar verilmesi düşünülmelidir.

Mahkemece, kazanma koşulları ve süresinin davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.

Yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede; sadece bir yerel bilirkişi ile mahkemece alınan ara karar gereğince kendiliğinden çağırıp yargılama oturumunda dinlendiği iki tespit bilirkişisinin beyanı ile yetinilerek hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Zilyetlik maddi olaylardan olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14/1. maddesi uyarınca yerel bilirkişi, tanık ve her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Mahkemece, tarafların tanık ve delillerini bildirmeleri için kendilerine süre ve imkan tanınmadığı gibi (davacı taraf tanık deliline dayanmıştır) yerel bilirkişi listesinde üç kişi olduğu halde bir tek kişinin beyanı ile yetinilmesi de doğru değildir. Diğer iki bilirkişinin herhangi bir gerekçe gösterilmeden dinlenilmemesi de usule aykırıdır. Ayrıca, verilen keşif ara kararı da usul ve kanuna aykırı olup, tanıkların ne şekilde dinleneceği konusunda herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. Bundan ayrı, Genel Mahkemelerde açılan davalarda taraflarca hazırlama kuralı geçerli olup, onların gösterdiği delillerle mahkeme bağlı olduğundan kendiliğinden tarafların gösterdikleri tanık ve deliller dışında tespit bilirkişilerinin çağırılıp dinlenilmesi doğru görülmemiştir.

Bu nedenle mahkemece, tarafların tanık ve delillerini bildirmeleri için kendilerine süre ve imkan tanınması, dava konusu 118 ada 1 sayılı parselin toplam 180046 m2 büyüklükte bir yer olduğu ve ham toprak niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği bu bakımından taşınmazın niteliği konusunda duraksama söz konusu olduğunda dava konusu parsele komşu 142, 143, 119/1, 102/1 ve ayrıca Kadastro Müdürlüğü'nden getirtilecek birleşik pafta üzerinde belirlenecek diğer komşu ada ve parselle ait kadastro tutanakları ile bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları yerlerden getirtilerek dosyaya eklenmesi, yeniden yapılacak keşifte teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla komşu kayıt ve belgelerin zemine uygulanması, dava konusu taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, yerel bilirkişi ve tanıkların HMK.nun 243 ve 244. maddeleri gereğince davetiye keşif yerine çağrılmaları, davetiye ile gelmedikleri takdirde aynı Kanunun 245. maddesinin gözetilmesi, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenilmeleri, ham toprak niteliğiyle tespit ve tescil edilen taşınmazın ne şekilde davacıya intikal ettiği, dava konusu yerin imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı, zilyetliğin başlangıç ve sürecinin yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, davacının dedesinden babasına ve babasından da davacıya ne şekilde intikal ettiği, her ikisine ait terekenin tüm mirasçılarının katılımı ile yöntemine uygun bir biçimde paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşılmış ise dava konusu yerin davacıya düşüp düşmediği hususlarının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde yerel bilirkişi ve tanıklara sorular yöneltilmek suretiyle tespit edilmesi, daha önce götürülmeyen başka bir ziraat mühendisi veya yüksek mühendisi aracılığıyla tescili istenen taşınmaz bölümü ile çevresindeki taşınmazların toprak yapısı incelenmek suretiyle gerekçeli ve denetime açık raporun kendisinden ve teknik bilirkişiden istenmesi, paylaşım tarihi gözetilerek bu tarihten itibaren davacının bağımsız 20 yıllık zilyetliğinin dolmamış olması halinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca muris ve tüm mirasçılar bakımından miktar araştırılmasının yapılması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

Hüküm kurulurken tesciline karar verilen taşınmazın miktarı ve sınırları ile hangi harfler işaret edilmiş ise bunun da hüküm fıkrasında yazılması ve bu konuda TMK.nun 713/7. fıkrasının gözetilmesi gerekmektedir. Anılan fıkraya göre, rapor ve kroki kararın eki sayılır.

Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 13.01.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Saygılarımla,


Üstadım öncelikle görüşleriniz ve paylaştığınız karar için çok teşekkür ederim. Dinlenmeyen iki bilirkişinin paylaşıma ilişkin bilgileri olma ihtimali çok muhtemel. Kararda da bahsedildiği üzere bu durumu izah edip keşfin yeniden yapılmasını talep etmek sonuca götürebilecek bir yol gibi görünüyor. Ancak keşfe getiremediğimiz tanığımızı kapıda hazır etmemize rağmen mahkeme dinlemedi. Daha doğrusu geçici hakim olduğu için müstemir yetkili hakimin bu konuda karar vermesi şeklinde karar verdi hakim. Biz yine keşfe itiraz ederken tanıklarımızı bildirip duruşma günü de hazır etsek faydalı olacaktır sanırım.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Sonradan Yeni Tanik Listesi Sunma Av. İbrahim Şen Meslektaşların Soruları 9 13-02-2014 13:53
Gİzlİ Tanik çözümhukuk Meslektaşların Soruları 0 07-01-2013 16:05
Ek Tanik Lİstesİ ahmetyılmaz Meslektaşların Soruları 4 28-03-2008 11:48
Yalanci Tanik dancan Hukuk Soruları Arşivi 0 02-06-2005 20:17


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06594706 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.