Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Tapu İptali ve Tescil Davası Mı? Alacak Davası Mı Açılmalı?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-07-2010, 13:12   #1
yalcinhukukbürosu

 
Varsayılan Tapu İptali ve Tescil Davası Mı? Alacak Davası Mı Açılmalı?

Herkese İyi Çalışmalar.
Müvekkil yurt dışında çalışan kardeşinin parasal desteği ile önce bir arsa satın alıyor, bu arsaya 6 katlı ve 6 daireli bina inşa ediliyor, kat irtifakına geçilip bütün gayrımenkuller müvekkil adına tapuda tescil ediliyor. Müvekkil ile kardeşi arasındaki şifai anlaşma gereğince dairelerin yapımı bittiğinde yaptığı iş karşıllığı dairelerden bir tanesinin müvekkile bırakılması kararlaştırılıyor. İnşaatın bitmesinden sonraki bir tarihte yurda gelen müvekkilin kardeşi müvekkili tapuya götürüp, onun iyi niyetinden de faydalanıp bütün gayrımenkulleri tapuda satış gösterip kendisi üzerine devralıyor ve bundan sonra da müvekkile vaat ettiği daireyi vermediği gibi evinden çıkması konusunda baskı yapmaktadır. Söz konusu inşaatların müvekkil tarafından yapıldığına dair tüm belgeler ( tapu kayıtları. taşeronlarla anlaşmalar..vs. ) mevcut. Sizce bu tapulardan en az bir tanesinin iptali ve müvekkil adına tescili mümkünmüdür. Yoksa alacak davası şeklinde bir talepte bulunmak daha doğru olurmu?. Bu arada tapularn devir tarihi 1.10.2007 . şimdiden tesekkürler.
Old 03-07-2010, 14:39   #2
detay82

 
Varsayılan

Bahsettiğiniz olay inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. Davayı bu kapsamda değerlendirmeniz gerekmektedir. Aralarında sözlü olarak inançlı işlem sözleşmesi akdedilmiş. Bu davaların yazılı delille ispatlanması gereklidir. Ancak müvekkilinizin elinde yazılı delil başlangıcı niteliğinde deliller varsa bunlara dayanarak oturduğu dairenin tapusunun iptalini ve kendi adına tescilini talep edebilir. Davanız da bahsettiğiniz olgulara da değinebilirsiniz.


Saygılarımla.
Old 03-07-2010, 14:48   #3
yalcinhukukbürosu

 
Varsayılan

Değerli meslekteşım; müvekkilin elinde gayrımenkulün tapu senetleri, kendi adına düzenlenmiş iskan ruhsatları, elektrik-su abonelikleri, taşeron firmalarla yapılmış gerek yazılı gerek sözlü sözleşmeler, taşeron firmaların düzenledikleri faturalar..vs. belgeler mevcut. Ancak ben hile nedenine dayalı tapu iptali davası düşünmüştüm. Hak düşürücü süre ile karşılaşma ihtimalim de yüksek. ancak davayı islah edip alacak davasına dönüştürme ihtimalimiz de var. Bu bilgiler ışığında değerlendirmenizi ve inançlı işleme dayalı tapu iptali davası ile ilgili olarak daha teknik bilgileriniz var ise ( zamanaşımı..vs. gibi) paylaşırsanız sevinirim.
Old 03-07-2010, 14:57   #4
yalcinhukukbürosu

 
Varsayılan

Ayrıca bahsini etmiş olduğumuz hukuki ilişkinin iki kardeş arasında cereyan ettiği hususuna da dikkatinizi çekmek istedim; inançlı işleme dayalı tapu iptali davasının ispatı ve deliller açısından görüşünüzü de eklerseniz sevinirim
Old 03-07-2010, 15:13   #5
detay82

 
Varsayılan

Bu tarz davalarda, tarafların kardeş olmalarının ispat usulüne herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. İspat usulü şu şekildedir;

"..Gerçekten de 1989 yılına kadar verilen kararlarda inançlı bir işleme dayanan tarafların HUMK nun 293/1 maddesinde yazılı yakın hısımlar olmaları halinde, iddianın tanıkla da ispat edilebileceği kabul edilmekte iken bu tarihten sonra ve
YHGK nın 17.10.1990 tarih 325-492 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, yakın hısımlık halinde dahi iddianın yazılı delil ile kanıtlanması gerektiği… uygulamada kararlılık kazanmıştır]14.HD 22.11.2005 gün, 2005/8085-10207 E-K”

İnanç sözleşmeleri anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan ve inanç gösterilen kişi adına taşınmazın tapuda tescil edildiği tarihten önce düzenlenmiş bir belge olmalıdır. 14.HD 22.11.2005 gün, 2005/8085-10207 E-K)
“İBK sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir, inanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi ve en geç sözleşme konusu işlem tarihinde düzenlenmiş olması gereklidir
Somut olaya gelince çekişme konusu taşınmazın 16.07.1991 tarihinde davaya katılan H.İ.ye onun tarafından da 26.12.2002 günü davalı Abdullah’a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır. Davaya dayanak yapılan belgenin ise 03.11.1992 tarihinde, temlikten sonra düzenlendiği görülmektedir. Söz konusu belgenin yukarıda ifade edilen 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında öngörülen ispat vasıtası olarak kabulü olanaksızdır. Bu durumda davanın reddi gerekirken kabulü doğru değildir. HGK 14.11.2007 gün 2007/1-756 E. 2007/848 K”
Old 03-07-2010, 15:14   #6
detay82

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
14.Hukuk Dairesi
Esas: 2006/7475
Karar: 2006/8593
Karar Tarihi: 17.07.2006
TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - NAMI MÜSTEAR - ZAMANAŞIMININ DAVACI TARAFIN ALACAĞA ULAŞAMAYACAĞINI ÖĞRENDİĞİ ANDAN BAŞLAYACAĞI - DAVANIN SÜRESİNDE OLDUĞU - İŞİN ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİ GEREĞİ
ÖZET: Zamanaşımını başlatacak olay davacı tarafın alacağa ulaşamayacağını öğrendiği anda başlar. Buna göre süresinde açıldığı anlaşılan davada taraf delilleri yöntemince sorulup toplanarak işin esası hakkında bir karar verilmelidir.
(4721 S. K. m. 705) (YİBK. 05.02.1947 T. 1945/20 E. 1947/6 K.)
Dava: Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.09.2005 tarihinde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 05.12.2005 tarihli hükmün Yargıtay'ca tetkiki davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Davacı, yurt dışında çalıştığı süre içinde kardeşi olan davalı Nuri'ye paralar göndererek bu paralarla kendisine mülk alınması konusunda anlaştıklarını, ne varki, gönderilen paralarla alındığı belirli olan 57 ve 79 parsellerdeki taşınmazların davalı Nuri Savran adına tapuya tescil edildiklerini bildirerek bu parsellerden davalı adına alınan payların iptali ile adına tescilini, bu isteminin mümkün görülmemesi halinde ise bu hisselerin bedellerinin tazminen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Dava dilekçesinde ayrıca davalının isteme uygun olmayan hareketini 29.10.2004 gününde öğrendiğini de belirtmiştir. Davalı savunmasında, zaman aşımı def'in de bulunduğu gibi işin esastan reddini de savunmuştur.
Mahkemece, davaya konu taşınmazlardan dava konusu edilen payların resmi temlik tarihi olan 23.12.1991 ve 14.12.1992 tarihlerinden bu yana bir yılı aşkın sürenin geçtiği ve sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince bir yıl içerisinde açılmayan davaların dinlenemiyeceği hükme gerekçe yapılmak suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 05.02.1947 tarih 20/6 s. İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bu tür davaların kanıtlanması yazılı delil şartına bağlanmıştır. Yargıtay uygulamalarında yazılı delil başlangıcı sayılabilecek bir belgenin bulunması halinde de takdiri delil olan tanıkta dinlenebileceği kabul edilmektedir. Bir adı da olan bu tür ilişkiler özel borç ilişkilerinin serbestçe belirlenebilme şeklinde oluşan bir türüdür. Burada asıl temel ilişki akti mahiyette kurulmakta olup ilişkiye bağlanan hukuki sonuçlar sebepsiz zenginleşme hükümleri ile ilişkilendirilemezler. Akti ilişkilerde Borçlar Hukukunun ilgili genel hükümleri uygulanır. Somut olayda; zamanaşımını başlatacak olay davacı tarafın alacağa ulaşamayacağını öğrendiği anda başlar. Dava dilekçesinde bu gün 29.10.2004 olarak açıklanmıştır. Şu hale göre süresinde açıldığı anlaşılan davada taraf delilleri yöntemince sorulup toplanarak işin esası hakkında bir karar verilecek yerde yanlar arasındaki hukuki ilişkiye uygun olmayan gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istem halinde yatırana iadesine, 17.07.2006 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 03-07-2010, 15:21   #7
detay82

 
Varsayılan

Bu tarz davalarda 10 yıllık zamanaşımı olduğuna dair Yargıtay kararı;
T.C. YARGITAY
14.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/5267
Karar: 2003/8127
Karar Tarihi: 17.11.2003
İNANÇ SÖZLEŞMESİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - ZAMANAŞIMI DEFİ - İNANÇ SÖZLEŞMESİNDE ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN BAŞLANGICI
ÖZET : Davacının inanç sözleşmesine dayalı olarak açtığı iade istemine ilişkin bu davada Borçlar Kanunun 125. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcının, dava konusu taşınmazın davalı tarafından kendisine verileceği ümit ve inancının sona erdiği tarihten itibaren hesaplanması gerekir. Dava konusu bağımsız bölüm 21.9.1989 tarihinde tapuda davalı adına tescil edilmiştir. Davacı yurtdışında yaşadığından yurda geldiği tarihleri pasaportundan tespit etmek mümkündür. 6.9.1989 tarihinde yurtdışına gittikten sonra 1994 ve 2000 yıllarında tekrar yurda giriş yaptığı davacı pasaportundaki kaşelerle sabittir. Davalının tapuyu kendisine artık iade etmeyeceği hususundaki davacı inancı en son yurda giriş yaptığı 2000 yılında sona erdiğinden zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren hesaplanması gerekir. Belirtilen tarih dikkate alındığında ise davacının inançlı işleme dayalı olarak tapusunun kendisine iadesi hususundaki dava açma hakkının zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceğinden mahkemenin tapuda davalı adına yapılan tescil tarihini esas alarak tescil istemi hakkında zamanaşımı geçtiğinden karar verilmediği hususundaki gerekçesi isabetsizdir.
 
 
(818 S. K. m. 125)
Dava: Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.8.2000 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil veya bedelin tahsili istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; tescil isteminin reddine, alacak isteminin kabulüne dair verilen 25.3.2003 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, bu mümkün olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davalı iddiaların doğru olmadığını, istemin zamanaşımına uğradığından davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme tescil isteminin zamanaşımına uğraması nedeniyle reddine, tazminat talebinin kabulüne karar vermiş, hükmü taraflar temyize getirmiştir.
Dosya kapsamına, toplanan delillere göre davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı temyizine gelince;
Davacı, yurt dışında yaşadığını, yazları geldiğinde kalabileceği bir eve ihtiyaç duyması nedeniyle nizalı bağımsız bölümü inşaat halindeyken yükleniciden 25.000 Kanada Doları karşılığı satın aldığını, bir kısım kaparo verdiğini, bakiye bedeli Kanada'ya döndükten sonra davalı aracılığı ile ödediğini, bu bağımsız bölümle ilgili işlemleri takip etmesi için de davalıya vekalet verdiğini, ancak davalının tapuda adına tescil yaptırdığını, kendisine de iade etmediğini belirterek iptal ve tescil istemiştir. Davalı zamanaşımı defini ileri sürmüştür.
5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, inanç sözleşmesi inanç gösterilene bir hakkın kullanılmasında davranışlarını inanç gösterenin tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla, inanç gösterilen kişi, inanç gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra taşınmazın mülkiyetini ona yani inanç gösterene geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
Davacının inanç sözleşmesine dayalı olarak açtığı iade istemine ilişkin bu davada Borçlar Kanunun 125. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcının, dava konusu taşınmazın davalı tarafından kendisine verileceği ümit ve inancının sona erdiği tarihten itibaren hesaplanması gerekir. Dava konusu bağımsız bölüm 21.9.1989 tarihinde tapuda davalı adına tescil edilmiştir. Davacı yurtdışında yaşadığından yurda geldiği tarihleri pasaportundan tespit etmek mümkündür. 6.9.1989 tarihinde yurtdışına gittikten sonra 1994 ve 2000 yıllarında tekrar yurda giriş yaptığı davacı pasaportundaki kaşelerle sabittir. Davalının tapuyu kendisine artık iade etmeyeceği hususundaki davacı inancı en son yurda giriş yaptığı 2000 yılında sona erdiğinden zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren hesaplanması gerekir. Belirtilen tarih dikkate alındığında ise davacının inançlı işleme dayalı olarak tapusunun kendisine iadesi hususundaki dava açma hakkının zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceğinden mahkemenin tapuda davalı adına yapılan tescil tarihini esas alarak tescil istemi hakkında zamanaşımı geçtiğinden karar verilmediği hususundaki gerekçesi yerinde değildir.
Davalı vekili 28.11.2000 tarihli cevap dilekçesinde, davacının söz konusu bağımsız bölümü almak için yüklenici Yusuf ile anlaştığını, bir miktar kaparo verdiğini, daha sonrada bu işlemlerin takibi için davalıya vekaletname vererek Kanada'ya döndüğünü, ancak Kanada'ya gittikten sonra davacının dava konusu bağımsız bölümü satın almaktan vazgeçtiğini bildirmesi üzerine davalının bu yeri satın almaya karar verdiğini, kalan bedeli davalının ödediğini hatta ödemelerde güçlük çektiğinde ise davacıdan borç aldığını, sonradan aldığı bu borcuda davacıya ödediğini savunmuş, ancak davacının dava konusu bağımsız bölümü satın almaktan vazgeçtiği ve kalan bedelin kendisi tarafından ödendiği hususunu ispat edememiştir.
Dosyada bulunan ve davacının delil olarak dayandığı belgelerden 2.8.1989 tarihli harici sözleşmede davalı ile satıcı arasındaki satış bedeli Kanada Doları olarak belirlenmiştir. Bir miktarda kaparo verilmiştir. Davacı bu sözleşmenin düzenlenmesinden sonra 5.9.1989 tarihli vekaletname ile 4856 parselde bulunan 6 numaralı daireyi satın alma, ferağ takririni kabul etme, tapuda her türlü işlemleri yapma, oturma ruhsatı alma, elektrik su bağlama gibi işlemler için davalı kardeşini yetkilendirmiştir.
Dava konusu taşınmazın davacı tarafından satın alındığı ve işlemlerin takibi için kendisine yetki verildiği hususu, yetkili vekilin verdiği 28.11.2000 tarihli dilekçede belirtildiği üzere davalının kabulündedir. Harici satış sözleşmesinde tespit edilen satış bedelinin Kanada Doları üzerinden olması, davalının kabulü ve bu kabulü destekleyen taraf delilleri birlikte ele alındığında dava konusu bağımsız bölümün davacı tarafından bedeli ödenerek satın alındığı, ancak davalının aralarındaki anlaşma ve vekalete aykırı olarak tapuda kendi adına işlem yaptığı anlaşılmakla, tapunun iptali ile tescile karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere göre yerinde görülmeyen davalı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya aykırı hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.11.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
 
 
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 21-10-2010, 12:44   #8
burculaw

 
Varsayılan

Merhabalar;
arkadaşlar bi konu hakkında acil yardımlarınızı istiyorum.müvekkilim 2007 yılında yapı ortaklığından bir ev almış noterde kurası çekilmiş,blok ve dairesi belli olmuş.Tapuda tescil ettirilmemiş.müvekkilim devamlı tapumu ver die mütteahiti uyarmış tamam diyip geçiştirmiş.2 ay önce öğrenmiş tapuyu başkasının üzerine yapmış ve ev üzerinden bankadan kredi çekilmiş.delil olarak senet ve bankaya ödenen çekler var.alacak davası mı açıçam? yardımlarınızı acil bekliyorum.teşekkürler
Old 21-10-2010, 15:54   #9
madlock

 
Varsayılan

Noterde kura çekilmiş blok ve daire numaraları belli olmuş dediğinize göre bunun yabana atılmaması gereken bir delil olduğunu düşünüyorum. Öncelikle işin cezai boyutunu değerlendirerek savcılığa şlikayet etmenizi öneririm. Gördüğüm kadarı ile dolandırıcılık söz konusu. Taşınmaz iktisabı sebebe bağlı olmakla ve tapu siciline güven esas olmakla birlikte eldeki delillerin gücüne göre tapu iptal ve tescil düşünülebilir. Kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre arsa sahibine verilmesi kararlaştırılan taşınmazlar müteahhit tarafından üçüncü kişilere satıldığında açmış olduğum tapu iptal ve tescil davasını kazanmıştım. Ancak Yargıtay sizin haricen yaptığınız taşınmaz satım sözleşmenizi geçersiz kabul ederse tapu iptal ve tescil talebi reddedilebilir. Bence cezai yönünü ihmal etmeyin.
Old 25-10-2010, 15:57   #10
burculaw

 
Varsayılan

yanıtınız için teşekkürler.tapu iptali ve tescili davası açmam için satış vaadi yapılması gerekli.elinizde yargıtay kararları warsa gönderirseniz sevinirim.acaba alacak davası mı açsam?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Gayrimenkul Satış Vaadine Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davası AV. İREM BATIBEKİ Meslektaşların Soruları 8 24-11-2016 21:31
Tapu İptali ve Tescil Davası mı Alacak Davası mı? Kamaz Meslektaşların Soruları 5 05-01-2010 18:26
Alacak davası mı- Sebepsiz Zenginleşme Davası mı- Maddi Tazminat mı açılmalı sarissa Meslektaşların Soruları 5 19-03-2009 14:04
İtirazın İptali mi itirazın kaldırılması davası mı açılmalı av.banu Meslektaşların Soruları 2 24-02-2009 15:27
tapu iptali ve tescil davası mı yoksa tazminat davası mı? Av. Gülşah Soylu Meslektaşların Soruları 7 19-06-2008 18:50


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03529596 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.