Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yetkisiz Temsilci

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 09-11-2006, 09:46   #1
Viyola

 
Varsayılan Yetkisiz Temsilci

Bir şirketin imza yetkilisi X,şirketi temsilden hareketle başka bir şirket ile bir maden ocağının devri konusunda sözleşme imzalamıştır.Bu sözleşmeye istinaden Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nde ruhsat devri de yapılmıştır.Ancak sözleşme tarihinden yaklaşık 20 gün evvel X noterde düzenlenen azilnameyle diğer ortak tarafından vekillikten azledilmiştir. Bu durumda yapılan sözleşmenin geçerliliği ve yetkisiz temsilcinin sorumluluğu ne olacaktır?Örnek kararlara ihtiyacım var.Şimdiden teşekkürler
Old 09-11-2006, 11:11   #2
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Aşağıdaki karar işinize yarar mı?
Saygılar.

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/1500
K. 2005/6658
T. 1.6.2005
• VEKİLİN AZİLDEN SONRA TAŞINMAZ SATMASI ( Temsil Edilenin 3. Kişilere Yetkinin Kaldırıldığını Bildirmemiş Olması - Doğan Hak ve Borçların Temsil Olunanın Hukuk Alanında Doğacağı ve Onu Bağlayacağı )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Azil Edilen Vekilin Yaptığı Taşınmaz Satışı - Doğan Hak ve Borçların Temsil Olunanın Hukuk Alanında Doğacağı ve Onu Bağlayacağı/Temsil Edilenin 3. Kişilere Yetkinin Kaldırıldığını Bildirmemiş Olması )
• AZİLDEN SONRA VEKİLİN TAŞINMAZ SATMASI ( Temsil Edilenin 3. Kişilere Yetkinin Kaldırıldığını Bildirmemiş Olması - Doğan Hak ve Borçların Temsil Olunanın Hukuk Alanında Doğacağı ve Onu Bağlayacağı )
• TEMSİL EDİLENİN VEKİLİ AZLETMESİ ( 3. Kişilere Yetkinin Kaldırıldığını Bildirmemiş Olması/Doğan Hak ve Borçların Temsil Olunanın Hukuk Alanında Doğacağı ve Onu Bağlayacağı - Azil Edilen Vekilin Yaptığı Taşınmaz Satışı )
• VEKALETTEN AZİL ( Temsil Edilenin 3. Kişilere Yetkinin Kaldırıldığını Bildirmemiş Olması - Doğan Hak ve Borçların Temsil Olunanın Hukuk Alanında Doğacağı ve Onu Bağlayacağı )
818/m. 32, 34, 386, 387, 396
ÖZET : Vekalet, temsil edilenle ( vekil eden ) üçüncü kişi arasında bir hukuksal ilişki kurulmasını sağlar. Somut olayda, davacı noterden düzenlenen satış yetkisini içeren vekaletname vererek bu suretle vekilin bu konudaki temsil yetkisini üçüncü kişilere ( satış akdine taraf olan ) bildirmiş olmaktadır. Bu aşamada Borçlar Kanununun 34/III. nün maddesinin uygulama alanının ortaya çıkacağı tartışmasızdır.

Temsil edilen, üçüncü kişilere temsil yetkisinin verildiğini bildirmesine rağmen, bu yetkinin daraltıldığını ya da kaldırıldığını bildirmemişse temsilci, yetkisinin sona erdiğini bilerek hareket etmiş olsa bile, o şahısla yapacağı sözleşmeden doğan hak ve borçlar temsil olunanın hukuk alanında doğar ve onu bağlar. ( BK. 34/III ) Böyle bir düzenleme ile yasa koyucunun amacının üçüncü şahısların hukukunu korumak olduğu tartışmadan uzaktır.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, maliki olduğu 663,664,665 parsel sayılı taşınmazların satışı için İbrahim'ı vekil ettiğini, 15.8.2002 tarih 23899 yevmiye nolu azilname ile azlettiğini, vekillikten azil edilen İbrahim'ın taşınmazları arkadaşı olan davalı Mehmet Emin'e satış suretiyle temlik ettiğini, Mehmet Emin'in de 664 parsel sayılı taşınmazı diğer davalı A'ye satış yoluyla devrettiğini ileri sürerek, iptal ve adına tescil isteğinde bulunmuştur.

Davalı A, taşınmazı iyiniyetli satın aldığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.

Diğer davalı Mehmet Emin ise, duruşmalara gelmemiş, cevap da vermemiştir.

Mahkemece, davalıların taşınmazları satın alırken kötüniyetli oldukları ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekil tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmişse de dava değeri yönünden duruşma isteminin reddine temyiz incelemesinin dosya üzerinden yapılmasına karar verildi. Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı.

Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden toplanan delilerden; çekişme konusu olup, kayden davacıya ait bulunan 663, 664,665 parsel sayılı taşınmazların B. 5. Noterliğince düzenlenen 10.5.2000 tarihli ve satış yetkisi içeren vekalete dayalı olarak 16.8.2002 tarihli akitle, vekil İbrahim tarafından davalı Mehmet'e satış yoluyla temlik edildiği, onun tarafından da, 664 nolu parselin diğer davalı A'ye satış suretiyle 7.2.2003 tarihli akitle devredildiği anlaşılmaktadır.

Davacı, satışa taraf olan vekil İbrahim'i azlettiğini, aktin azile rağmen yapıldığını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır. Gerçekden davacının vekili İbrahim'i satıştan önce azlettiği dosyada bulunan B. 5. Noterliğinin 15.8.2002 tarihli azilnamesinden görülmektedir.

Bilindiği gibi Borçlar Kanununun 386. maddesi ile tanımı yapılan vekalet ilişkisi aynı yasanın 387. maddesinde belirtildiği şekilde kurulur. Bu suretle kurulan ilişkinin hüküm ve şumulü Yasanın 388-395. maddeleriyle düzenlenmiş, eldeki dava bakımından önem taşıyan "azil" keyfiyeti ise vekaletin sona erme nedeni olarak Yasanın 396. maddesinde dile getirilmiştir.

Bu düzenlemeler incelendiğinde görüleceği gibi, anılan hükümler tamamen vekil eden ile vekil arasındaki vekalet bağıtının kuruluşu kapsamı ve neticeleri ile ilgilidir. Diğer bir anlatımla öğreti ve uygulamada iç temsil olarak da nitelendirilen vekil-vekileden arasındaki ilişkiler belirtilen yasal düzenlemelerin konusunu oluşturmaktadır.

Gerçekten vekillik, vekil ile vekileden arasında bir iç ilişkiden ibarettir. Aralarında bir borç ilişkisi meydana gelir. Hak ve borçlar vekil ile vekiledeni ilgilendirir. Vekillik sözleşmesine dayanan temsil ise etkisini dış ilişkide gösterir.

Vekil, vekiledenle yaptığı sözleşme uyarınca üçüncü bir kişi ile hukuki bağıt kurduğu takdirde, bu kez dış temsil ilişkisinin söz konusu olacağı ve ortaya çıkan çekişmeler bakımından Borçlar Kanununun temsile dair 32 ve takibeden maddeleri dikkate alınmak suretiyle çözüm yollarının aranacağı kuşkusuzdur.

Vekalet, temsil edilenle ( vekil eden ) üçüncü kişi arasında bir hukuksal ilişki kurulmasını sağlar. Somut olayda, davacı noterden düzenlenen satış yetkisini içeren vekaletname vererek bu suretle vekilin bu konudaki temsil yetkisini üçüncü kişilere ( satış akdine taraf olan ) bildirmiş olmaktadır. Bu aşamada Borçlar Kanununun 34/III. nün maddesinin uygulama alanının ortaya çıkacağı tartışmasızdır.

Temsil edilen, üçüncü kişilere temsil yetkisinin verildiğini bildirmesine rağmen, bu yetkinin daraltıldığını ya da kaldırıldığını bildirmemişse temsilci, yetkisinin sona erdiğini bilerek hareket etmiş olsa bile, o şahısla yapacağı sözleşmeden doğan hak ve borçlar temsil olunanın hukuk alanında doğar ve onu bağlar. ( BK. 34/III ) Böyle bir düzenleme ile yasa koyucunun amacının üçüncü şahısların hukukunu korumak olduğu tartışmadan uzaktır.

Tabii ki temsil edilen kimse, temsil yetkisinin kaldırıldığını üçüncü kişiye bildirmiş ise, bunu ona karşı ileri sürebilme hakkına sahip olacaktır. Bunun yanında üçüncü kişi, temsil edilenden bir bildirim almamakla birlikte, yetkinin son bulduğunu başka bir suretle öğrendiği takdirde de Borçlar Kanunun 34/III. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacaktır.

Tüm açıklamaların ışığında eldeki davaya bakıldığında; 363 ve 365 parsel maliki Mehmet Emin'in vekilin temsil yetkisinin kaldırıldığını bilip bilmediğinin araştırılmasında zorunluluk vardır.Oysa mahkemece böyle bir araştırma da yapılmış değildir.Bu bakımdan davacıdan değinilen hususa ilişkin delillerinin sorulması, bunların toplanması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, adı geçen yönünden davanın reddinde isabet yoktur.

Davalı 664 parsel maliki A taşınmazı alan ikinci el konumundadır.Adı geçen iyiniyet savunmasında bulunmuş iktisabın iyiniyetli olmadığı kanıtlanamamıştır.Öyle ise, davalı A. bakımından davanın reddi doğrudur.

Hal böyle olunca, davalı Mehmet Emin bakımından yukarıda açıklanan ilke ve olgular gözetilmek suretiyle, gerekli araştırmanın yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

SONUÇ : Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 1.6.2005
Old 09-11-2006, 12:48   #3
sadakat

 
Varsayılan

en net cevabı ve konunun derinlemesine hakimiyetini Ahmet Kılıçoğlunun Borçlar Hukuku Genel Hükümler(2 cilt) kitabında bulabilirsiniz. 3 senede vermiştim o dersi ama kitabı alınca tabii! iyi çalışmalar.
Old 09-11-2006, 13:17   #4
Viyola

 
Varsayılan

Sayın Yılmaz; emeğiniz için teşekkür ederim. Karar eminim çok işime yarayacak.
Sayın Sadakat; size de teşekkürler.Elimde farklı bir yazarın kitabı vardı ama en kısa zamanda Ahmet Kılıçoğlu' nun kitabını da temin etmeye çalışacağım.
Old 09-11-2006, 13:30   #5
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan elvan
Bir şirketin imza yetkilisi X,şirketi temsilden hareketle başka bir şirket ile bir maden ocağının devri konusunda sözleşme imzalamıştır.Bu sözleşmeye istinaden Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nde ruhsat devri de yapılmıştır.Ancak sözleşme tarihinden yaklaşık 20 gün evvel X noterde düzenlenen azilnameyle diğer ortak tarafından vekillikten azledilmiştir. Bu durumda yapılan sözleşmenin geçerliliği ve yetkisiz temsilcinin sorumluluğu ne olacaktır?Örnek kararlara ihtiyacım var.Şimdiden teşekkürler

Sayın elvan,

Azilnameden sonra, şirket tarafından size bir ihtarname mi geldi? Yani sözleşmeye taraf değiliz gibi bir ihtarat mı yapıldı?

Önemlisi, yetkili temsilcinin azlinden sonra ve sizin sözleşmeyi imzalamanızdan önce Ticaret Sicili'ne durum bildirilmiş mi?

Saygılarımla
Old 09-11-2006, 14:08   #6
Viyola

 
Varsayılan

Sayın Ergin,
Sanırım doğru yoldayım.Çünkü ben de şimdi ticaret sicilinde azlin ilan edilip edilmediğini araştırıyorum.
Bir diğer nokta;sözleşme imzalanmış,ruhsat devri yapılmış ve aradan neredeyse bir yıla yakın bir süre geçtikten sonra karşı taraf sözleşmede taraf olmadıkları iddiasıyla değil de ; "sözleşmenin bazı maddelerini değiştirelim(malum devir bedelini arttırmak istiyorlar ),aksi takdirde biz sözleşmenin iptali için hukuki yollara başvuracağız"iddiasıyla ihtar çekiyor.Yani iş biraz kötüniyet kokuyor
ve dediğim gibi bu ihtar sözleşme tarihinde neredeyse bir yıl sonra...
Old 09-11-2006, 14:18   #7
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Konuyla İlgili Karar

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1997/12-617
K. 1997/858
T. 22.10.1997
• TİCARET SİCİLİ KAYITLARI ( 3. Kişilere etkisi )
• TİCARET SİCİLİNE İTİMAT
• YÖNETİM KURULU ÜYESİNİN ŞAHSİ SORUMLULUĞU ( SSK. ya karşı )
• YÖNETİM KURULU ÜYESİNİN İSTİFASI ( Ticaret Sicilinde İlan şartı )
6762/m.38,39
506/m.80
ÖZET : Davalı A.Ş. yönetim kurul üyesi olup, istifası kabul edilmiş ise de, istifanın Ticaret Siciline tesçili prim borcunun tahakkuk tarihinden sonra yapıldığından; tahakkuk eden prim borcuna karşı şahsi sorumluluğu sürmektedir.

DAVA ve KARAR :

Taraflar arasındaki “itirazın kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Edirne İcra Tetkik Mercii Hakimliğince davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.3.1995 gün ve 1994/170 E-1995/80 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 20.9.1995 gün ve 1995/11370 – 11742 sayılı ilamı;

( …1- Tarafların iddia ve savunmalarına dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçelerine göre Halil Bezmen ve Mustafa Necdet vekilinin temyiz itirazının reddine,

2- Alacaklı vekilinin temyiz itirazına gelince; alacaklı vekilinin sair yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Şirket üst düzey yöneticilerinden Ahmet Aydın Koçoğlu’nun 6.7.1993 tarihinde istifası kabul edilmiş ise de Ticaret Siciline Tescil, tahakkuk tarihinden sonra 4.2.1994 günüdür ve yine Şirket Müdürü Mehmet Yayayürüyen’in 26.8.1993 günü istifa ettiği açıklanmış ise de bu hususun Ticaret Siciline Tescili, tahakkuk tarihinden sonra 5.4.1994 günüdür. Bu durumda sorumlulukları 3. kişiler açısından sona ermiş sayılamıyacağından bu kişiler hakkında itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verilmesi isabetsizdir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

1- Davalılardan Mehmet Yayayürüyen’in şirket üst düzey yöneticisi olmayıp, Edirne Endüstri ilişkileri ve Personel Müdürü olduğu İstanbul Ticaret Odası Tescil Şubesi’nin 5 Mayıs 1995 tarih 18201 sayılı yazısı ile açıklık kazanmış bulunmasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre bu davalı yönünden Usul ve Yasa’ya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

2- Davalı Ahmet Aydın Koçoğlu ise, A.Ş. yönetim kurulu üyesi olup, şirket üst düzey yöneticisidir. Adı geçenin 6.7.1993 tarihindeki istifası kabul edilmiş ise de Ticaret Siciline tescil, prim borcunun tahaakkuk tarihinden sonra, 4.2.1994 tarihinde yapılmıştır. 506 sayılı Yasa’nın 80 ve TTK.nun 38 ve 39. maddeleri birlikte değerlendirilip yorumlandığında; tescilin 3. şahıslar yararına veya aleyhine hüküm ifade edebilmesi için Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edilmesinin gerekli olduğunda duraksama yoktur.

Somut olayda; belirtilen ilke doğrultusunda Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan yapılmadığı gibi, aksinin de kanıtlanmamış bulunmasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki belge ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Özel Daire bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa’ya aykırıdır, bu nedenle direnme kararı davalı Ahmet Aydın Koçoğlu yönünden bozulmalıdır.

SONUÇ : 1- Davacı SSK. vekilinin davalı Mehmet Yayayürüyenin hakkındaki temyiz itirazlarının reddi ile bu davalı hakkındaki direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA,

2- Davacı SSK vekilinin davalı Ahmet Aydın Koçoğlu hakkındaki temyiz itirazlarının kabulüne ve bu davalı yönünden direnme hükmünün Özel Dairenin bozma kararında belirtilen ve yukarıda gösterilen sebeblerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.
Old 09-11-2006, 14:22   #8
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın elvan,

Evet doğru yoldasınız. Yukarıda alıntıladığım HGK kararı gibi kararlar mevcuttur. İşinize yarayacaktır. Ayrıca, yetkisiz temsilci tarafından yapılan işlemlerde bile, sonradan icazet verildiği durumlarda sözleşmenin geçerli olduğu yolunda kararlar hatırlamaktayım. Bugünlük kısa bir müddet THS de olamayacağım. Ancak hala lazım olursa(Veya başka bir üyemiz böyle bir karar yayınlamazsa) bulmaya çalışırım.

Saygılarımla
Old 09-11-2006, 14:26   #9
Viyola

 
Varsayılan

Emeğiniz için çok teşekkür ederim Suat Bey
Old 09-11-2006, 15:10   #10
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1965/1-26
K. 1965/149
T. 7.4.1965
• İCAZET ( Yetkisiz temsilci )
• YETKİSİZ TEMSİL ( İcazet )
743/m.13
818/m.38
ÖZET : HUMK. Yasasının 60 ncı maddesinde; ( Davayı vekalet aşağıdaki hükümler müstesna olarak Kanunu Medeninin hükümlerine tabidir. ) denilmekte ise de, buradaki Kanunu MedenŒ sözünün anlamı Borçlar Yasasıdır. Zira MedenŒ Yasada, temsil ve vekalet konularına ilişkin hiçbir hüküm yoktur. Borçlar Yasasının 32 ve sonraki maddeleri temsil ve icazet konularında hükümler koymuştur. Özel olarak 38 inci maddedeki: ( bir kimse selahiyetli olmadığı halde diğer bir şahıs namına bir akit yaptığı takdirde, bu şahıs bu akde icazet vermedikçe alacaklı veya borçlu olamaz ) hükmünden çıkan anlam, sonradan verilen icazetin yetkisiz temsilcinin daha önce yapmış olduğu işlemleri de, içine alacağı ve bu işlemlere geçerlilik vereceği yolundadır. İcazet hükümleri geriye yürümesinin, icazetin daha önceki işlemleri geçerli kılmak üzere yapılmış bir işlem olmasının sonuçlarındandır.

Medeni Yasa’nın 13 ve sonraki maddelerindeki temyiz yeteneğine ilişkin hükümler, bu yetenekten yoksun olan kişileri korumak amacıyla konulmuş bulunduğuna göre, bu hükümlerin, amacına aykırı olarak uygulanmaması gereklidir. Bu davada, davacının vekili durumunda bulunan avukat Abdullah'ın açmış olduğu davaya ve yaptığı işlemlere, vasinin bu avukatı yeniden vekil atayarak icazet vermiş olması, davacının yararına bir sonuç doğuracağından, davanın başından beri yapılan işlemlerin geçerli sayılması, bu bakımdan dahi, yasa hükümlerine uygun düşmektedir ve böyle durumlarda, temyiz yeteneğinden yoksun bulunanların yaptıkları işlemlerin icazetle geçerlilik kazanamayacağının kabulü, korumak istenilen kimsenin yararına değil, zararına sonuç vereceğinden, hukuka aykırı olur. Nitekim bu görüş, E.22, K.2 sayılı ve 9.3.1955 günlü içtihadı birleştirme kararının gerekçesinde, o kararı veren kurulca da benimsenmiştir.

DAVA VE KARAR : Bu açıklamalara göre mahkemece, Özel Dairenin yerinde olan bozmasına uyulmayarak direnilmesi, yasaya ve usule aykırıdır.

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/13428
K. 2003/1988
T. 27.2.2003
• TAZMİNAT DAVASI ( Davacının Düzenlediği Tellallık Sözleşmesi Gereği Komisyon Ücreti Alacağını Alamamasından Kaynaklanan Zararının Tazminini Talep Etmesi )
• YETKİSİZ TEMSİLCİ ( İcazetin Varlığının Yasal Delillerle İspat Edilmesinin Gerekmesi )
• İCAZET ( Yetkisiz Temsilcinin Temsil Edilence İcazet Verilmesi Halinde Yetkili Kılınmış Sayılacağı )
• YETKİSİZ TEMSİLCİ OLDUĞUNUN BİLİNMESİ ( Davalının Annesinin Bir Vekaletname Olmadan Yetkili Mümessil Olmadığını Bile Bile Davalı İle Sözleşme Yapmış Olduğunun Gözetilmesi )
818/m.39
ÖZET : BK.39 maddesine göre mümessil olarak imza edene icazetten sonra sarahaten veya zimmen imtina olunursa akdin sahih olmamasından tahaddas eden zararın tazmini zımnında, mümessil sıfatını takınan kimse aleyhinde dava ikame olunur. Fakat bu kimse diğer tarafın selahiyeti bulunmadığına vakıf olduğu veya vakıf olması lazım geldiğini ispat ettiği takdirde davaya mahal yoktur. Somut olayda davacı icazetin varlığını yasal delillerle ispat etmiş değildir. Fakat davacı limited şirket olup tacirdir. Önceden davalının annesi ile 20.2.1999 tarihinde bir sözleşme yapıp sonradan davalının annesinin bir vekaletnamesi olmadan yetkili mümessil olmadığını bile bile davalı ile davaya konu sözleşmeyi yapmış olmakla davalıdan istemde bulunması mümkün değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilâmda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalının annesinin maliki olduğu taşınmazın satışı hakkında davalının annesi ile tellallık sözleşmesi düzenlediklerini, dairenin Donya B.'a satılması hakkında anne Nursel Y. ile uzlaşma sağlandığını, ancak davalının, şifai anlaşmayı yazılı hale getirmek için hareket ettiğini söyleyerek 29.7.1999 tarihli "satış sonrası alım satım ve komisyon sözleşmesini" imzalayıp 250.000.000 TL kaporayı aldığı halde davalı ve anne Nursel Y.'nin gerekçe göstermeden satıştan vazgeçtiklerini bildirdiklerini, komisyon ücretinin tahsili hakkında Nursel Y. hakında açtıkları davanın, davalının Nursel Y.'nin yetkili temsilcisi veya vekili olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, bu nedenle davalının BK.39 maddesi gereği sorumlu olduğunu ileri sürerek komisyon ücreti olarak uğradıkları gelir kaybı olan 495.000.000. TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacının kendisinin yetkisiz temsilci olduğunu bildiğinden BK.39 maddesi gereği sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki 29.7.1999 tarihli "satış sonrası alım-satım ve komisyon sözleşmesi"ni davalı, annesi Nursel Yüce adına imzalamıştır. Davacının önceden Nursel Yüce ile 20.2.1999 tarihli komisyon sözleşmesi yaptığı davacı ile Nursel Yüce arasında görülüp sonuçlandırılan Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2000/59-440 sayılı dosyasından anlaşılmaktadır.

Davalı, sözleşmeyi annesi adına düzenlemiş olduğuna, davalının annesinden aldığı bir vekaletnamenin de bulunmadığına göre bu sözleşmeyi mümessil sıfatını takınarak imzaladığının kabulü gerekir. BK.39 maddesine göre mümessil olarak imza edene icazetten sonra sarahaten veya zimmen imtina olunursa akdin sahih olmamasından tahaddas eden zararın tazmini zımnında, mümessil sıfatını takınan kimse aleyhinde dava ikame olunur. Fakat bu kimse diğer tarafın selahiyeti bulunmadığına vakıf olduğu veya vakıf olması lazım geldiğini ispat ettiği takdirde davaya mahal yoktur. Somut olayda davacı icazetin varlığını yasal delillerle ispat etmiş değildir. Fakat davacı limited şirket olup tacirdir. Önceden davalının annesi ile 20.2.1999 tarihinde bir sözleşme yapıp sonradan davalının annesinin bir vekaletnamesi olmadan yetkili mümessil olmadığını bile bile davalı ile davaya konu sözleşmeyi yapmış olmakla davalıdan istemde bulunması mümkün değildir. Durum böyle olunca davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA,peşin harcın istek halinde iadesine, 27.2.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 08-06-2007, 19:02   #11
gencerx07

 
Varsayılan

yetkisiz temsilci şirket adına olan bir tasınmazsatış vaadi sözleşmesi yapar ve para şirkete ödeniyor. şirket tescile yanaşmıyor açılan ferağa icbar davasında da kişinini yetkisi olmadığı savunması yapmıyor. dosya bilirkişide iken yetkisiz olduğunu iddia ediyor bilirkişi.bu durumda icazet vermiş sayılırmı şirket?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
çekin yetkisiz kişi tarafından imzalanması atak Meslektaşların Soruları 1 08-11-2006 14:13
kambiyo takibinde yetkisiz imza Hammerfall Meslektaşların Soruları 1 25-06-2006 02:57
Yetkisiz İcra Dairesinde Başlatılan Takip. borçlunun Sadece Borca İtiraz Etmesi avmhy Meslektaşların Soruları 1 27-04-2005 09:38


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05105305 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.